EŞYALARI NEREYE KOYACAĞIZ?

24 Ağustos 2012



Aklımız fikrimiz dolaplarımızda.. Varsa yoksa "Eşyaları nereye koyacağız ?" Satın almak hastalığı çığrından çıkmış durumda...Gardırop kültürünün bir parçası olmaktan hep birlikte kurtulmalıyız.
İster yaşadığınız yerde yeni bir şeyler yapmak fikri ile yola çıkın, isterseniz yeni bir ev kiralıyor ya da satın alıyor olun, hanımlar önce dolaplara odaklanıyor. Odalar, dolap alıp alamayacağına göre yargılanıyor. Girintiler, çıkıntılar hesaplanıyor, yatak odasında yatak unutuluyor. “Ama buraya dolap girmez “ deniyor.. Hayatta ne çok yükümüz var. Topluyoruz, satın alıyoruz… Bir türlü evlere sığamıyoruz.Avrupa’lı tasarımcıların dekoratif çözümleri elbette uzun yıllardır bu soruna çözüm arayacak nitelikte işledi ve pek çok “Yerine Göre” üretim yapıldı. Ülkemizde yatak odanız ile ilgili alışveriş yapmaya gittiğinizde, sadece bir dolap, sadece bir yatak almanızı başaracağınız az firma vardır. Bütün takım size satılmak istenir. Bütün parçaları ile sığamayacağınız bir odaya, çok yer kaplayan bir takım ile eve dönersiniz. Ölçüp, biçmişsinizdir ama yine de sonuçta elinizde yatak odalarını dolduran dolaplar, parçaları sığmadığı için yan odalara taşan takımlar kalakalır. Bir manav veya başka bir yerden kilo ile alışveriş yapıyorsunuz. Yesenizde kilo ile, yemeseniz de kilo ile alıyorsunuz. “Nasıl olsa lazım olur”.. Çoğu zaman dolapta çürüyen meyvelere, sebzelere, “Kilo” kültürü yüzünden yer açmanız gerekir. Yine Avrupalı’nın uzun yıllardır, yiyeceği kadar almasını sağlayan “Tane” kültürü, satın aldığı şeyin birim başına düşen kalitesini de yüksek tutmayı zorunlu kılmıştır. Ülkemizdeki bu takım kültürünü, ben meyve ve sebze alışımıza benzetiyorum. Yiyemeyeceğimiz kadar yiyeceği, kullanmayacağımız kadar giyeceği alıp, gardıroplar satın alıyoruz. Sonra da hep birlikte sığılamayan evlere yerleşip, sonrasında krediye girip , “Biz bu eve sığamıyoruz” diye yeni ev peşine düşüyoruz.

Kısır döngü almış başını gidiyor… Ne zaman duracağız ?


İçmimar ve Feng Shui Uzmanı Funda Ceyhan

2 yorum:

  1. Bayağıdır bu tarz yazılar okuyorum ve eşyalardan sıkıldığım sebebiyle sadeleşmek istiyorum.Biz zaten fazlalıklarımızı burada mavikuş diye bir derneğimiz var oraya bağışlıyoruz.Sadeleşme kararı verdikten sonra bu güya devamlı verdiğimiz eşyalardan,kıyafetlerden sonra bile evden bir ton eşya çıktı,çıkmaya devam ediyor.Geçen gün annem yatak odasındaki balkonu kapatıp fazla eşyalarını koyabilirsin dedi, düşününce mantıklı ama orası kapanacak diye bu sefer atmaktan vazgeçip oraya tıkacağımı düşününce vazgeçtim.En iyisi kalacak olan dolaplara karar vermek ve onların aldığı kadar eşyaya sahip olmak.Mesela ayakkabı dolabımda eğer yer bulamazsam mutlaka o dolapta eski ya da bir kenarda kalmış ama benim hiç kullanmadığım yeni ayakkabıyı veriyorum ama asla yeni bir dolap arayışına girmiyorum ya da ayakkabılarımı başka bir yere aktarmıyorum.En azından bunları başarabildim, şimdilik. :))
    Birde bu aralar hiç kıyafet almamaya karar verdim, en azından dolaplarımda yer açılana kadar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili asortik, maalesef hepimiz aynı sorundan muzdaribiz. Ben hemen dolap arayışına giren biriyim. Ama tamamen anne mecburiyetinden kendisi hiç bir şeyi atmayı sevmez. Aslında kullanmadığın eşyayı elinde tutmamak en mantıklısı. Bizim burda dernekler var ama onlarda da kuran kursuna para olarak dönüyor bu fazlalıklar en iyiyi hiç oraya vermemek, ihtiyacı olan birine vermek diyorum ve öyle yapıyorum.Uzmanlara göre evde kullanılmayan, giyilmeyen eşyaları atmak ya da ihtiyacı olanlara vermek, insana huzur veriyor.
      “Safrayı at! İyi hisset”in (Weg mit dem Ballast! Feel Good!) yazarı Frank R. Schwebke, eşyaları, “sevildiği için atılamayanlar”, “başkasının işine yaracaklar” ve “çöpe atılacaklar” olarak üçe bölmeyi önererek, karar verme süresinin 30 saniyeden fazla sürmemesi gerektiğini kaydediyor.
      sevgiler

      Sil