ONKOLOG KANSER OLURSA

03 Ocak 2013

Onkoloji alanında 30 yıldır çalışan bir bilimadamı ve aynı zamanda bir tıp 
doktoru olan Prof. Dr. Vincent Castronovo, kaderin bir cilvesi ile 2011 yılında gırtlak kanserine yakalandı ve kendi uyguladığı tedavi yaklaş ımı ile bu hastalıktan tamamen kurtuldu.
Prof. Dr. Vincent Castronovo kanser ve beslenme ilişkisi konusunda çalışan dünyaca ünlü Belçika'lı bir bilimadamı ve tıp doktorudur.
Bu yazıyı kendisi ile 12 Nisan 2012 de Belçika RTL radyosunda yapılan söyleşiden derledik.
Kansere yakalandım 
Meslek hayatımı kansere karşı savaşmaya adadım. Bilhassa ölümlere sebep olan metastazların oluşmasını sağlayan mekanızmaların deşifre edilmesi üzerinde uzun yıllar çalıştım. 
15 yıldan fazla bir süredir, bilim ve tıp dünyasında fazla üzerine gidilmeyen beslenmenin kötü huylu tümörlerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde oynadığı anahtar rol üzerine yoğunlaştım. 
Geçtiğimiz yıl, 2011 yılı Şubat ayında ben de reflüye bağlı olarak gırtlak kanseri teşhis edildi. Sonunda 30 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiğim bu kötü hastalık beni kendi evimde yakaladı.
Hem doktor hem hasta olmak Liege Üniversitesi Hastanesinden uzman bir doktor ekibi ve kendi geliştirdiğim tedavi stratejimle bu hastalıktan tamamen kurtuldum. 
Hastalıkla geçirdiğim bu serüvenli yolculuktan sonra, eskisinden çok daha sağlıklı bir hayata kavuştum.
Ben her iki tarafi da gordum. Hem doktor hem hasta. Tabii benim meslekten olmam ve bu konu uzerine zaten calışıyor olmam bu hastalığı daha iyi anlamamı ve adımlarımı ona göre atmamı sağladı.
Benim tedavi yaklaşımım 4 unsurdan oluşuyor:
 Beslenme, Egzersiz, Sevgi ve Dostluk ... 

Reflü deyip geçmeyin

Bende senelerdir reflu sorunu vardı. Bunu çok önemsemedim çeşitli ilaçlarla antibiyotiklerle bunu geçiştirdim. 
Ancak sürekli olarak yukarı çıkan bu asit gırtlak dokusunu tahriş ediyor ve enfeksiyonlar oluşturuyor. Buradaki enfeksiyonları önlemek için aldığım antibiyotiklerle beraber gırtlak dokusundaki bağışıklık mekanızması  duyarsızlaştı ve oluşabilecek bozuk genetikli hücreleri yokedemedi.
Ben kanser olduğumu son safha da öğrendim.

Kanserin beslenme ilişkisi

Uzun süre kanserin kalıtsal olduğu düşünüldü. Ancak kanser kalıtsal değill çevresel etkenlere dayanan bir hastalık. 

Akciğer kanserinin %90 sebebi sigaradır. Bunu herkes biliyor. 

Mevcut kanserlerin %40 sebebi ise doğrudan beslenme ile ilişkili. 

Bazı kanser türlerinde bu oran çok daha yüksek örneğin benim uzmanlık alanım olan barsak ve mide kanserlerinin %54ünün sebebi beslenme ile ilişkili.

Araştırmalarımız sırasında biz şüphelendik acaba bu kansere yakalanan hastaların beslenmelerinde herhangi bir şey var mı?

Daha sonra bunu bizim kanser araştırma merkezimizde inceledik. Gördük ki analiz etiğimiz hastaların tamamına yakınında bir beslenme bozukluğu var 

Araştırmayı derinleştirdiğimzde bulgularımız şaşırtıcı idi. Vakaların tamamında beslenme ile kanser arasında istatistiksel olarak göze batan doğrudan nedensel bir ilişki var.

Beslenme ile kanser ilişkisini şu şekilde izah edebiliriz. Beslenme bozukluğu bagışıklık sisteminin düzgün calışmamasına yol açıyor, vücudu koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlıyor. 
Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetikli hücreler yok sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemiyor.

Şeker zehirli

Çağımızdaki en büyük tehlike şeker. Bundan 100 sene önce yılda 1kg şeker tüketirken şu an sizin tüketiminiz 72kg oldu.

İnsan vücudu buna alışkın değil vücuda giren bu kadar şekere karşı ne yapacağını bilmiyor. Vücutta iç iltihaplanma oluşturuyor. Bizi bugün meşgul eden pek çok hastalığın sebebi bu iltihaplanmadır.Obezitenin tıptaki adı iltihaplanmadır ve sebebi şekerdir.

MS hastalığı bir iltihaplanma hastalığıdır. Beynin bazı bölgeleri iltihaplanma yüzünden dopamin üretemez hale gelir. MS hastalığının sebebi bu dopamin üretememedir.

Kanserinde gelişmesi için ortamı hazırlayan bu iltihaplanmadır.

Yetersiz beslenen zenginler 

Yetersiz beslenme yiyeceğin az olduğu fakir ülkelerin sorunu değil. Günümüzde zengin saydığımız batı ülkelerinde bir yetersiz beslenme söz konusu.

Tükettiğimiz besinlerin çoğu endüstride işlenip rafine ediliyor ve faydalı herşeyden arındırılıyor. Örneğin ekmek buğdayın en faydalı olan kabuğu atılarak yapılıyor. B12, protein ve demir gidiyor geriye saf nişasta yani şeker kaliyor.
İlginçtir ki gıda endüstrisinin diğer bir kolu da bu artıklari alıp bunlardan vitamin destek ürünleri yapıp bize ayrıca satıyor.

Palmiye yağı zehirli

Bize hayvansal yağların kötülüğünden bitkisel yağların iyiliğinden bahsedilir. Oysa bitkisel bir yağ olan palmiye yağı toksik bir yağ .Maalesef palmiye yağı gıda endüstrisinde en çok kullanılan yağdır. Bugün süpermarket raflarında gördüğünüz ve üzerinde "bitkisel yağ" yazan  yiyeceklerin neredeyse tamamında palmiye yağı kullanılır. Çünkü diğer yağlara göre sıcaklığa çok dayanıklıdır. Gıdalar işlenirken uygulanan yüksek ısılı işlemlere dayanıklıdır. 
Bu yağ ayrıca uzun süre yapısı bozulmadan durabilir. Bu şekilde hem yiyeceklerin raf ömrü uzatılmış olur hem de fabrikada yağı depolama ve üretme maliyeti düşürülür. Son zamanlarda gıda şirketleri yaşanan ekonomik kriz yüzünden karlılıklarını koruyabilmek için maliyet düşürmeyi iyice ön plana aldılar.. Örneğin diğer yağların yerine palmiye yağı kullanılması onların karlı kalabilmesine yardım ediyor. Bu yüzden daha çok şirket bu yağı kullanmaya başladı.
Ben herkesi uyarıyorum bu yağ toksiktir, kanserojendir lütfen palmiye yağı bulunduran yiyeceklerden uzak durun. Henüz bu yağın kullanımı yasaklanmadı. ancak yaptığımız baskılarla Avrupa Birligi geçtiğimiz günlerde palmiye yağı bulunan gıdaların üzerinde bunun açıkca yazılması için bir yasa çıkardı. Bundan önce sadece bitkisel yağ yazıyorlardı. Bitkisel yağ dedikleri ise çoğu zaman bu palmiye yağıdır.

Kanseri nasıl yendim

Önce tıbba güvendim. Ancak bununla bırakmadım beslenmemi planladım ve besin destekleri kullandım.

Kemoterapi sırasında probiotikler kullandım. İnsanın barsağında bizim için vazgeçilmez olan bakteriler vardır. Bu bakterilerin bizim için hayati önemi vardır. Bunlar olmadan bazı besinleri hazmedemeyiz. Ayrıca gerekli bazı enzim ve vitaminlerin üretilmesini sağlarlar.

İlginç bir nokta şu, geçtiğimiz günlerde aslında beynimiz ile barsakta yaşayan bu bakteriler arasında karşılıklı bir iletişim olduğu bulundu. Kemoterapi sırasında maalesef barsaklardaki bu bakteriler ölüyor. Bu yüzden onları yenilemek için probiotik kullandım. Probiotikler bu bakterilerin uyur halde bulunduğu kültürüdür. Bunlar barsağa yerleşir ve azalan veya yok olan barsak florasını yeniler.
Bunun yanısıra vitamin hapları aldım. Mineraller aldım.
Omega-3 yağlarını düzenli olarak beslenmeme dahil ettim.

Yeteri kadar protein aldım

Kızartmaları kestim.

Hepsinden önemlisi ise şeker almayı kestim.

Doktorlarım çok açık fikirli idi benim getirdiğim önerileri her zaman değerlendirmeye aldılar
 Böyle bir şansım oldu. 
İletişimim diğer hastalara göre çok daha kolay oldu.

Çiğnemenin önemi

Memelilerin beslenmesinin ilk ve en önemli aşaması çiğnemedir. Maalesef sosyal yaşam biçimimiz ve değişen ve rafine olan gıdalar bizleri çiğneme davranışından uzaklaştırdı. Çiğnemek bizler biyomekanik bir olaydır ve vücutta bazı sistemleri harekete geçirir. Bunun yanısıra parçalanan gıdalar kolayca hazmedilir. Barsaklarda oluşan gazların sebebi iyi çiğnememedir.

Önerdiğimiz kanser tedavisi

Biz merkezimizde hastalara bir kan testi yaparak hangi vitamin, mineral ve yağlarin eksik olduğunu tespit ediyoruz.

Buna göre hastaya uygun bir beslenme planı oluşturuyoruz. Çünkü zaten bir kere yetersiz ve yanlış beslenme yüzünden insan hasta olmuş. Hastalığın tedavi sürecinde bu yanlış mutlaka giderilmeli ve vücutta eksik olan ne varsa beslenme ile yerine konulmalı. Aksi halde bir iyileşmeden söz edemeyiz.

Yiyecekleri çiğneyin ve strese kapılmadan yavaş yavaş yiyin. Yemek yemeyi aceleye getirmeyin yemek için kendinize zaman ayırın.

Yağlı balıkları tüketmeyi ihmal etmeyin. Ton balığı tüketin, bu balığın içinde yüksek miktarda vücut için dışardan alınması şart olan yağ asitleri bulunur. Bu yağ asitlerini vücudumuzun çalışması için gereklidir. Ancak vücutta üretemeyiz dışardan alınması gerekir. Haftada en az 3 kez yağlı balıkları tüketin. Şekerden uzak durun. Şekeri ve türevlerini (nişastalar, karbonhidratlar) hayatınızdan çıkarmaya çalışın. Hızlı şekerleri kesinlikle tüketmeyin.

Brokoli tüketin. Bunun içinde kanserin metastaz yapmasını önleyen bir madde var.

Yağları pişirmeyin. Yakmayın. Üzerinden duman çıkan bir yağ toksiktir.Sıcaklık yağların kimyasal yapısını değiştirir onları zehirli hale getirir.
Yağı mümkünse pişmenin son aşamasında ekleyin.
Brokoli ve diğer sebzeleri tüketirken bunları suda kaynatmayın. İçinde faydalı olan herşeyi suyuyla atarsınız. Tüketirken bunu ağır buharda pişirin. Yağını da sonradan ekleyin üstüne.

Kanınızdaki bakırı azaltın. Bunun için ıspanak tüketin

Kızartmalardan uzak durun. Palmiye yağı ve ayçicek yağını kullanmayın

Gülün.

Profesör Dr. Vincent Castronovo kimdir

Profesor Vincent Castronovo, Belçika'da Liege Üniversitesi Onkoloji Araştırma Merkezinin yöneticisi ve aynı üniversitenin tıp fakültesi bölüm başkanı.

Pek çok ödül almış bir bilimadamı. Saygın uluslarası tıp ve bilim dergilerinde yayınlanmış iki yüzden fazla makalesi bulunuyor. Klinik onkoloji alanında çalışma yapan bir bilimadamı olmasının yanısıra, kendisi aynı zamanda bir tıp doktoru ve cerrah. Amerika'da ulusal kanser arastırma enstitütüsünde uzun yıllar çalışmış ve 1992 yılında ilk Metastaz Araştırma Laboratuarını kurmuştur.

 

2 yorum:

  1. Dedelerimiz,ninelerimiz hep der ki ; eskiden kanser yoktu biz doğal besleniyorduk...

    Aslında eskiden de kanser vardır illa ama nereden bilecekler ki doktor mu vardı hastane mi vardı , mesela a bizim komşu yolda yürürken öldü derlerdi belki kalp krizi geçirdi adamcağız.
    Ya da bir kadın için aa sararıp solmuştu son günlerde çocuğu olmuyor diye üzüntüden öldü derlermiş ; belki de kist vardı yada kanserdi bilinmiyor işte o zamanlar tıp bu kadar gelişmemiş.
    Nereden nereye getirdim lafı:)))
    Sağlıklı beslenip sağlıklı düşünelim, Sağlıklı günler dilerim:)))

    YanıtlaSil