SUSKUNLUK SOYLU BİR MEYDAN OKUMADIR,LAKİN SOYSUZ OLANA İŞLEMEZ.

28 Eylül 2013

SUSKUNLUK SOYLU BİR MEYDAN OKUMADIR,LAKİN SOYSUZ OLANA İŞLEMEZ.

Sırnaşık hanım ve yavrusundan hepinize iyi akşamlar. Ceviz ağacının altında yakaladım bu pozu...


Papatyalar ilkbaharın habercisidir, bunlarda bizim bahçede henüz yeni açan papatyalarımız.







Komşu ile içilen bir akşam kahvesi ve demirhindi şerbeti...
Sohbet daha bir tatlı idi...


OKUDUM -48- KÜPE ÇİÇEĞİ / NAŞİDE GÖKBUDAK

27 Eylül 2013

OKUDUM -48- KÜPE ÇİÇEĞİ / NAŞİDE GÖKBUDAK

Ne desem ne yazsam ki, GÜLNİHAL ve KENAN aşkına....
Tarif edilemez ancak yaşanabilir...
Küpe çiçekleri aşkın temeli idi..


İmrendim önceden vardı bu çiçeklerden ama şimdi yok, tekrar edinmem lazım:))


Böyle bir çayı yudumlayıp, son 20 sayfayı okurken 86 yılındaki ilk aşkınla tekrar göz göze gelmek te varmış nasipte bu gün:)))
Kitabı yolculuğa çıkarması için yarın bir arkadaşa teslim edeceğim, umarım kötü emellere maruz gitmez elden ele dolaşır...
Malum bazı insanlar kitaba para vermeden kendilerine kitaplık oluşturuyorlar..... 
Altını çizdiğim satırlar;
SAYFA 7: İnsanlar olsun, milletler olsun ya hürriyetine sahip yaşamalı veya hiç yaşamamalı.
SAYFA 28: Ankara'nın sonbaharı çok güzel olurdu. Yeşil yapraklar sarının ve kırmızının tonlarına bürünür, yolları doldururdu. Hele hafif bir de rüzgar varsa kümeler halinde yolun sağından soluna, bir ağacın köklerinden diğerine sürüklenirdi. Bu arada çıkardığı ses, gazel hışırtısı değil, Ankara şehrine mahsus doğal bir sonbahar müziği gibi olurdu.
SAYFA 31: Vatan ve istiklal konu olunca çok tedbirli olmak gerek. Yerin kulağı vardır. Gerekirse evladına bile güvenmemek mübahtır.
SAYFA 32: İnsanı en fazla huzursuz eden şey belirsizlik oluyor.
SAYFA 33: Hiç kimse yaşanan dehşeti, insanların yine insanlar tarafından ne hale getirildiğini görmeden harbin ne olduğunu, nasıl bir vahşet olduğunu anlayamaz.
İnsanın insana yaptığını en yırtıcı hayvanlar bile yapmaz. Onlar yaşam savaşı veriyorlar. Karınlarını doyuruyorlar. Başka bir yol bilmiyorlar, düşünemiyorlar. Biz, biz niçin savaşıyoruz? Bir sürü aç gözlü milletin veya o milleti idare eden insanların ihtirasları yüzünden mi?
SAYFA 35: Anaları başlarında olduğu müddetçe hiçbir çocuk aç ölmez.
Birilerine yardım etmek için illa da varlıklı olmak gerekmiyordu. 
Var olandan vermek kolaydı. Önemli olan kendi lokmalarından, çocuklarının lokmalarının bir kısmını verebilmekti.
SAYFA 41: Savaş için sarf edilen para, dünya insanlarının refahı için harcansa, tüm insanlar daha mutlu, daha kaliteli yaşayabilirlerdi.
Kız erkek diye bir ayırımın olmayacağı, en büyük ve en mukaddes kavramın "insan olmak" olduğu yerleştirmeye, hiç kimsenin erkek veya kadın olduğu için haklarının kısıtlanmasına veya daha çok hakka, üstünlüğe sahip olmasına medeni bir ülkede izin verilmeyeceği anlatılmaya ve kanunlarla yerleştirilmeye başlanmıştı. Bu sayede Türk kadını layık olduğu yeri almak için adım adım ilerlemeye başlamış, hatta birçok Avrupa ülkesinden önce seçme-seçilme hakkını elde etmişti.
SAYFA 46: Biz daha çok mutlu olacağız, diyerek hiç kimsenin kurmak istediği düzene müdahale edemeyiz. Bu bencillik ve haksızlık olur.
SAYFA 49: Kendi ayakları üzerinde duramayan, yani kendini kurtaramayan şahsın, hiç kimseye faydası olamaz.
SAYFA 52: Ne yazık ki, ne kadar güçlü, bilgili olursanız olun, kaderin karşısında veya sizin dışınızda gelişen olumsuz şartların karşısında çaresiz kalabilirdiniz.
SAYFA 56: İnsan doğası gereği, her şeye çok daha büyük acılara alışma yeteneğine sahip.
SAYFA 57:
Sevdiğime,
Ben uzaktan seyredeyim açılmamış gülümü,
Siyah ipek saçlarına süremedim elimi,
Görmedi bu gözler senden güzel birini, 
Söyle ahu, bilmeliyim kalbindeki yerimi.

Bu aşkın ateşi alev aldı görsene
Güzel huri bu garibi, sen de biraz sevsene,
Sana yakın olmak ister, bir cesaret versene, 
Bahçede diken olur, gel gönlümde gezsene.
SAYFA 58: Asla arkadaşlarınızı zengin, fakir diye ayırmayın. İnsani değerler maddiyattan çok daha önde gelir.
SAYFA 65: İnsan aç olunca, kafası bir şey almaz derler.
Eğer zengin bir ailenin çocuğu olmasına kızıyorsan, bebekler kendi istekleri ile dünyaya gelemiyorlar, bu bir yazgıdır.
SAYFA 69: Gerçek bir dostluğun, aşktan da, akrabalıktan da ileri olacağının farkında değillerdi.
SAYFA 85: Mutluluk da gözle görülebiliyormuş.
SAYFA 86: Çağın gerisinde yaşamak, insanları ve toplumları güçsüzlüğe, yalnızlığa itiyordu. İlim ve çağdaşlıktan uzak bir sürü uydurmaca adetlerin peşine takılmalarına sebep oluyordu. Kan davası, aşiret kuralları gibi. Kendi yarattıkları bir darıdünya içinde yaşayan bu insanlar, akıllı da, deli de olsa fiziki veya ekonomik gücü ile toplumları idare eden aşiret reislerinin kendilerine lütfettiği hayatı kabullenmek, koyduğu kurallara uymak zorunda kalıyorlardı.
SAYFA 88: Odaya giren biri varsa ve o da benden büyükse tabii ki ayağa kalkmalıyım.
SAYFA 105: Ne yazık ki insanlar istediği zaman ölemiyorlar. Ve ne kadar korksalar ve itina etseler, bazı şeyleri önleyemiyorlar.
SAYFA 112: Kan ile ne namus ne de hiçbir şey temizlenemez. Lekeyi daha derin, daha koyu hale getirir. Daha çok insana rezil olmamıza sebep olur.
SAYFA 117: Erkeklik rakı içmek, kızları da iğfal etmekle olmaz. özünün eri olmak, kendine hakim olmak, yaptığı hatanın arkasında durmak, erkek olmanın alfabesidir.
SAYFA 119: Bazı yanlışların, bir keresi, beş keresi olmaz. Kendi hayatını ve birçoklarının hayatını mahvetmek için, bir keresi de yeterlidir. Uçkuruna sahip olamayan deyyus, hiçbir şeyine sahip olamaz.
SAYFA 120: Misafire neden geldin diye sorulmaz.
SAYFA 122: Şimdiki gençler ana, babanın seçimi ile evlenmiyorlar.
Zaman hızla değişiyor. İyi, kötü, çirkin, güzel kavramı her geçen gün başkalaşıyor. Bir ömür beraber olacak insanı seçerken, gençlerinde bazı hakları olmalı. Gerçi bu hak onları doğruya mı, yanlışa mı götürür? O belli olmaz.
SAYFA 123: Kendini daha fazla küçültme. Sonra seni göremez, üstüne basabiliriz.
SAYFA 137: Belki güzellik de çoktu ama güzelliği görmek için mutlulukla bakan gözler gerekliydi.
SAYFA 140: Bir radyoya sahip olmak zenginlik veya kaliteli yaşam göstergesi kabul edilecek kadar önemliydi.
SAYFA 156: Allah insanlara nefes sayısı kadar ömür verirmiş, ne eksik, ne fazla.
Evlatlar kusur işler, anne, babalar da onu affeder. İnsan hayatında her yakının ayrı bir yeri vardır. Hiç kimse birbirinin yerini dolduramaz. Hele annenin ve babanın yerini asla.
SAYFA160: NİNNİ
Bebek yuvan üstünde, soğuk rüzgarlar esti.
Görünmez çirkin bir el, beşik iplerin kesti.
Attı seni yerlere, düştün bizim ellere,
Korka bebeğim korkma.
.
.
.
SAYFA 163: Affetmek, insanı ne kadar rahatlatıyor. Bu yüzden büyük bir meziyet olduğu söyleniyor, demek ki. Bana göre de öyle bir büyüklük, öyle bir erdem ki, kendi kişiliğine verdiğin zararı önlemekle kalmıyor, birçok kişinin rahatlamasına sebep oluyordu.
Baba evinde olmak çok güzel bir şey. Bir gün çıkıp gitsen de o kapının sana hep açık olduğunu bilmelisin. Seni koruyacak, zarar vermeyecek insanların yanında olmak da çok rahatlatıcı. Güven duygusu çok önemli. İnsan kocasına da ailesi kadar güven duymalı.
Sevgi ve güvenin yeniden oluşması için skiyi örtmek, unutmuş görünmek en doğal yoldu.
SAYFA 164: Tabiat sonsuz bir kavramdı. Sonsuz bir güzellikti. Her anı başka bir güzeldi.


 SAYFA 165: Anne erkek demek, ruhsuz, anlayışsız ve sevgisiz demek midir?
Hayır yavrum o ne demek? onların karakter yapısı bize göre daha değişik, desek daha doğru olur. Mesela bizden daha katılar. Duyguları daha zayıf, duygulu olmayı, zaafını ve sevgisini belli etmeyi zayıflık sanıyorlar. Tabi ki içlerinde kötüleri de vardır. Kadınlarda yok mu sanki? Ha biraz da bencildirler. Bunları kabullendikten sonra geçinmek daha kolay oluyor.
Anne bu saydığın hiçbir şey iyi şeyler değil. Onları niye kabulleniyoruz ki? Onlarsız olmuyor mu?
Çünkü kadın ile erkeğin bir arada yaşaması gerek. İnsanlığın devamı için. Birbirlerinin arzularını karşılamak için. Yani bir yerde tabiatın kanunu bu. Onların her biri bir bütün gibi görünseler de tam eksiksiz olmak için birbirlerine ihtiyaçları var. 
SAYFA 181: İyi veya kötü karekter de olmak, üzüntüyü veya çaresizliği fazla azaltmıyordu.
SAYFA 203: Çocuklar ne kadar açık yürekliydi. Birilerine hoş görünmek için rol yapmıyor, duygularını açıkça belli ediyorlardı. Keşke tüm insanlar her konuda bu kadar şeffaf ve dürüst olabilselerdi.


SAYFA 208: Herkesin bir yeri vardı ve bu yerler başka, başka durumlar içeriyordu. Anne ile paylaşılan bir şey bazen hiç kimse ile bir arkadaş ile paylaşılan şeyler de bazen anne ile bile paylaşılamazdı.
SAYFA 213: İnsan hayatının iyi kötü her anını ayık kafa ile isteyerek, içine sindirerek yaşamak istemeli. Uyuşuk kafa ile değil.
SAYFA 215: Sevmek ne sipariş ile ne zorlama ile ne de mecburiyet ile olur.
SAYFA 218: Fallar sadece bir eğlencedir. Hiçbir zaman doğru çıkmaz.
SAYFA 228: Eylül ayı ayların en romantiği, en hüzünlüsü, en güzelidir.
SAYFA 229: Aşk kolayca havalarda uçuran ama çabuk zedelenen ve acımasızca yere çakılabilen kanatlardan yapılmış gibiydi.
Yaşam hiçbir zaman somut varsayımlar üzerine kurulamazdı. Bazı soyut kavramlar olması gerekiyordu. İnsanın ruhunu acıtsa da.
SAYFA 234: Bir erkek karşıdaki kadın ne kadar kapalı giyinirse giyinsin, onu çırılçıplak bile tahayyül edebilir.
SAYFA 236: Dünyada en zor olan şeylerden biri,gönlünde bir başkası varken, oraya ikinci bir kişiyi zorla sokmaya çalışmaktı. İyiye karşı iyi, cömerte karşı cömert olunabilirdi. Ne yazık ki iyiye veya cömerte karşı aşk veya sevgi verilemiyordu.
SAYFA 245: Söz sözdür. Adlarına da erkek denildiğine göre, verdikleri sözde durmalılar. Eğer durmaları mümkün değilse o sözü vermemeliler.
İşin içinde cinsiyet varsa, yani yatak konusu ise, hiçbir erkeğin ne sözüne inanılır, ne de yapabilecekleri tahmin edilir.
SAYFA 250: Kızının mahremiyetine girmek, aralarındaki tüm saygıyı, mesafeyi ortadan kaldırmak gibi geliyordu.
SAYFA 253: İnandığı şeyleri söylemeyi tercih ederdi.
SAYFA  258: Hayatta çok büyük tesadüfler oluyor.
SAYFA 260: Ne kadının erkeğin karşısında, ne de erkeğin kadının karşısında diz çökmesini kabullenemem. Hata ve saygısızlığın özrü olmaz.
SAYFA 264: Hiçbir anne baba da evlatları ile bir ömür yaşayamıyor.
SAYFA 270: Bir ölüm haberi, kim olursa olsun, genç, yaşlı, tanıdık, yabancı daima insana üzüntü verir.
SAYFA 279: Annem de sen de kadınlık görevi deyip duruyorsunuz. Sevişmek içten gelirse yapılır. O bir görev olamaz. Kadınlar bunu görevleriymiş gibi asla kabullenmemeli. Zorla olmuyor,olmuyor. Ne yapabilirim? bulaşık yıkamak, yemek yapmak gibi birşey değil ki.
SAYFA 280: Tüm erkekler kendileri isterse her türlü kadına sahip olabileceklerini düşünürler. Hele de biraz yakışıklı, biraz paralı ise.
SAYFA 289: Bazen bir objenin, bir değil bin bir şeyin yerini tuttuğunu, yine bin bir hatıra taşıdığını anlayacak bir ruha ve duygusallığa sahip değildi.
SAYFA 293: Bahar, yaz, kış tüm mevsimler, tüm güzellikler ve çirkinlikler insanın içinde yaşanıyor.
SAYFA 295: Bir yıl hem uzun, hem de çok kısa bir zaman.
Yaşanacak an, sonradan büyük acılara sebebiyet vermeyecek bir şeyse evet yaşamalı.
SAYFA 297: Hak alınır, verilmez.
Hür bırakınca da evlatlar çok yanlış işler yapabiliyor.
SAYFA 298: Çok iyi bir dostun yerini de kimse tutamaz.
SAYFA 303: Çalışmak insanın kendine güvenini arttırıyor, bir şeyler üretiyorsun.
SAYFA 309: Heyecansız yapılan bir iş, başarılı olamaz.
Fiziki güzellikten çok iç güzelliği önemlidir.
SAYFA 323: Özeller,özel olarak kalmalı.
SAYFA 325: İnsanlar çevresini de kendine uygun olarak seçer.
Kadın her şeyden önce annedir. O hayatını ve tüm dikkatini büyüteceği çocuklara adamıştır. Her iş yavrusundan sonra gelir. Daha fedakar, daha sevecendir. O dünyada en çok ihtiyaç duyulan değerlerin üreticisidir. Sevginin, özverinin ve sabrın.
SAYFA 334: Atam, sen elinden geleni fazlası ile yaptın ama biz bazı güzellikleri ve çağdaşlığı anlamakta biraz zorlanan bir milletiz. Kadın erkek eşitliği uğruna çok savaş vermemiz gerekecek.
Zaten makbul olan da içten gelen tepkini göstermek değil mi?
SAYFA 340: Eski Türk ailelerindeki terbiye anlayışına göre, bir genç kız büyüklerinin yanında kahve içmemeliydi.
SAYFA 345: Gönül ne kahve ister, ne kahvehane. Gönül muhabbet ister kahve bahane.
SAYFA 337: Sevmek, beğenmek bir duygudur. Bir histir. Eğer duygularınız sizi yanlış hareketlere götürmüyorsa, asla ayıp bir şey değildir.
Hiç kimse, bir başkasının husussiyetine giremez.
SAYFA 359: İyi ve dürüstler çok daha çabuk kandırılırlar. Çünkü hiç kimsenin kendilerine bir kötülük yapacağına, kandıracağına inanmazlar. İşte bu yüzden iyileri daha çok korumak gerekir.


SAYFA 362: Merasim diye adlandırılan tüm seronomiler insanları etkiliyordu. Tuhaf bir heyecan, tuhaf bir mutluluk  duyuluyordu.
SAYFA 363: Biz çok cömert bir milletiz. Fransa' da yapılan
düğünlerde getirilen hediyeleri görseniz gülersiniz. Bir şişe şarap, bir resim çerçevesi, en pahalı hediyelerden biri bir kristal vazo olur. Onları da da düğüne girerken, o işle görevlendirilen bir yakına verirler. 
Her şey mekanına ve zamanına uygun düşerse güzel oluyordu.
SAYFA 369: Fuzuli şiiri
1. Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır
Kanda olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
2 .Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır3.Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki dâmânındadırII.
1.Menüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i ışk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab
2.Cefâ vü cevr ile mu'tâdem anlarsuz n'olur hâlüm 
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Rab3.Demen kim adli yoh yâ zulmü çoh her hâl ile olsa 
Gönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ RabIII.
1.Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
2.Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beniIV
İlm kesbiyle pâye-i rif atÂrzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak
V
Eylesen tûtîye ta'lîm-i edâ-yı kelimâtNutku insan olun ammâ özü insân olmaz
Günümüz Türkçesiyle
I.1.Bir kuşu andıran gönlümün yuvası senin dağınık saçlarındadır. Nerede olursam olayım ey peri gibi olan güzel, gönlüm senin yanındadır.
2.Aşk derdiyle ben mutluyum, beni tedaviden vazgeç ey doktor! Beni öldürecek asıl zehir senin ilacında, tedavindedir.
3.Naz edip de eteğini ona yapışan âşıklarının elin­den çekme. Senin eteğine yapışan eller göklere açılıp da beddua etmesinler!
II.
1.Yâ Rab! Benim gibi hiç kimse inlemesin, perişan olmasın. Yâ Rab! Aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın
2.Sevgilinin eziyetlerine alışmışım, onlarsız halim nice olur? Onun verdiği derdin sınırı, eziyetinin sonu ol­masın yâ Rab!
Sevgilinin âşığa eziyet etmesi, onu üzüntülere boğ­ması bir bakıma onunla ilişkiyi kesmediğini de ifade eder. Dolayısıyla şair burada, sevgilisinin kendisiyle ilgisini, gittikçe daha da artacak şekilde arzuluyor.3.Onun adaleti yok veya zülmü çok, demeyin. Ne halde olursa olsun, yâ Rab, ondan başkası gönül tahtına sultan olmasın.
III.
1.Ya Rab! Beni aşk belâsıyla tanıştır. Bir an beni aşk belâsından ayırma.
2.Dertlilere gösterdiğin yakınlığı, yardımı eksilt­me. Yani beni daha çok belâlara düşür, belâlarla sına.
IV.
İlm yoluyla yücelmek, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir arzuymuş. Bu dünyada her ne var ise aşk imiş. İlim bir dedikodu, nakledilen bilgi yığınıymış ancak,
V.
Papağana söz söylemeyi öğretsen, sözleri insan sö­zü olur ama kendisi insan olmaz.


SAYFA 371: İnsan ergenlikten sonra çok değişir.
SAYFA 379: Ben lüksü hiç sevmem. Rahat yaşayabileceğim 
temiz bir yer ve olduğu gibi görünen mütevazi insanlar tercihimdir.
SAYFA 380: İnsan darbeyi beyninin neresine aldıysa, orada 
hasar olur.Beyin, hafızanda hayatının bir kısmını silebilirmiş. Bu diğer kısımları korumak içinmiş.





Evet bir kitabın daha sonuna geldik. Severek okuyacağınızı tahmin ederek hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. 
SEVGİ DOLU KÜPE ÇİÇEKLERİ YETİŞTİRMENİZİ TEMENNİ EDİYORUM


GÜLE GÜLE RAMİZ DAYI... 



BAZEN SARILMAK İYİ GELİR. kARŞINDAKİ NE HİSSEDER BİLMEZSİN AMA SEN İYİ HİSSEDERSİN

26 Eylül 2013

BAZEN SARILMAK İYİ GELİR. kARŞINDAKİ NE HİSSEDER BİLMEZSİN AMA SEN İYİ HİSSEDERSİN
Hepinize hayırlı akşamlar...


KÜPE ÇİÇEĞİ Kitabındaki GÜLNİHAL ve KENAN aşkı aldı götürdü beni, soluksuz bir şekilde okuyorum. Bu arada kara buğday, elma rendesi ve tarçın üçlüsüne de takmış durumdayım.


Bahçede son demlerini yaşayan sardunyalar, çoştular hepsin de tomurcuk var...


Bu akşam sırnaşık hanım yine bahçemde idi...


Bu da başka bir ziyaretçim idi, biz sırnaşık hanımla sevişirken bizi böyle izledi...


Yalnız kovboy ve Külkedisi' nin aşkı ise her sabah beni bu manzara ile kıskandırıyor.... Resmen kucak kucağa uyuyor bunlar:)))


Cam güzeli çiçeğimin bir tanesi ve KİTAPKARDEŞLİĞİ Ekim ayında Hakan GÜNDAY / KİNYAS VE KAYRA kitabını okuyoruz.

















KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞ İNSAN NASIL OLUR?

25 Eylül 2013

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞ İNSAN NASIL OLUR?
1- Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikayet 

etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle 

vakit kaybetmezler.

2- Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi 

ve bağlılık duymalarına rağmen,ilişkilerinde bağımsız olmaya 

özen gösterirler.

3- Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul 


ettirmemeyi gerektirir.

4- Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep 


etmezler.

5- Çok açık ve dürüst konuşurlar, çünkü vermek istedikleri 


mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler 

arkasına gizlemezler.

6- Gülmeyi ve başkalarını güldürmeyi iyi bilirler.

7- Kendilerini şikâyet etmeden kabullenirler. Fiziksel 


benliklerini, sahteliklerle gizlemezler.

8- Doğal yaşamı takdir ederler. Başkalarına eğlenceli 


gelmeyen şeylerden zevk alma yetenekleri vardır. Gün 

batımını izlemek, ya da kırlarda küçük bir gezinti yapabilmek, 

doğum yapan bir kediyi izlemek onlar için mükemmel bir 

şeydir ve şükran duyarlar.

9- Başka insanları çok iyi anlarlar ve asla şaşırıp şok 


olmazlar.

10- Gereksiz kavgalarda asla taraf olmazlar.

11- Hastalık hastası değildirler.

12- Dürüsttürler, asla yalan söylemezler, olayları 


çarpıtmazlar.

13- İnsanlar hakkında konuşmaz, insanlarla konuşurlar.

14- Titizlik ya da düzenlilik gibi dertleri yoktur, verimli 


yaşamaya bakarlar. Organizasyon nevrozundan bağımsız 

oldukları için yaratıcıdırlar.

15- Bu insanların müthiş bir enerjileri vardır. Enerjileri 


doğaüstü değildir, yalnızca yaşamı ve yaşamdaki aktiviteleri 

sevmelerinin bir sonucudur.16- Şiddetli bir merak duygusuna sahiptirler. Hep araştırır, 

yaşamlarının her anını kavramak isterler. Her insan, her 

varlık ve her olay, daha çok öğrenmek için bir fırsattır.

17- Başarısız olmaktan korkmazlar, hatta onu sevinçle kabul 


ederler. Bu insanlar, kendilerine zarar verecek duyguları yok 

etme ve kendilerine verdikleri değeri artıracak olanları doya 

doya yaşama yeteneğine sahiptirler.18- Bu mutlu insanlar,asla kendilerini savunma gereksinimi 

duymazlar. Basitçe 'her şey yolunda, biz yalnızca farklıyız. 

Anlaşmak zorunda değiliz' derler. Bir tartışmayı, kazanma ve 

karşısındakini konumunun yanlışlığına ikna etme gereksinimi 

duymadan, burada keserler.

19- Değerleri dar değildir. Kendilerini tüm insan ırkının bir 


parçası olarak görürler. Daha çok düşman öldürmekten 

sevinç duymazlar.

20- Kahramanları ya da putlaştırdıkları insanları yoktur. 

Herkesi insan olarak görür ve hiç kimseyi kendilerinden 

önemli konuma getirmezler.

21- Başkalarının yeteneksizliğ i nedeni ile kazanmak yerine, 


zaferi kendi çabaları ile elde etmeyi yeğlerler.22- Komşularının ne yaptığını fark etmezler, çünkü var 

olmakla meşguldürler.

23- En önemlisi bu insanlar 'KENDİLERİNİ SEVERLER'. 


Kendilerine acımak, kendilerini reddetmek, kendilerine 

öfkelenmek için zamanları yoktur. Elbette sorunları vardır, 

ama sorunların onları duygusal paralizasyona götürmesine 

izin vermezler. Tökezleyip düştüklerinde, tekrar ayağa kalkar 

ve sızlanmadan yaşamaya devam ederler.

24- Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu 


kovalamazlar, sadece yaşarlar ve mutluluk onları bulur. 

Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün 

mükemmeldir...

Dr. Wayne W. Dye


OKUDUM -48- ANNE KALBİ / LISA SCOTTOLINE

24 Eylül 2013

OKUDUM -48- ANNE KALBİ / LISA SCOTTOLINE


ANNE KALBİ kitabı arkadaşın elinde görüp merak ettiğim, rica minnet aldıktan sonra , okuyup  bitirdiğim bir kitaptı. KÜPE ÇİÇEĞİ ise Sevginin merak ettiği yorum beklediği yeni başlayacağım kitabım.

BAZI ÇOCUKLAR ANNNELERİNİN KARNINDA BÜYÜR, BAZILARI YÜREĞİNDE...

ANNE KALBİ kitabında, gazeteci olan ELLEN' ın  bir gün posta kutusunda kayıp çocuk ilanı bulması ile değişen hayatını konu alıyor. Çünkü kayıp çocuk ilanındaki yüz evlat edindiği çocuk WİLL ile tıpatıp benzemektedir. Mutlu giden hayatları bu ilan ile tamamen değişecektir. ELLEN cevap aradığı soruların peşine düşer...

GERÇEK SEVGİ, ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN SEVDİĞİNİ KORUMAKTIR...

ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR:
SAYFA 14: Zaten uğraşılmayı en çok hak eden kadınlar ele avuca sığmayan kadınlardı. 
SAYFA 22: Gazetecilik sadakatsiz bir sevgilidir.
SAYFA 34: Hazırlıklı olsa bile insan yine de işten çıkarılınca şoke oluyor.
SAYFA 41: Demirbaşlar erken emekli olur.
SAYFA 45: Bazı şeyler hiçbir zaman eskimezler.
SAYFA 46: Tüm kurbanlar birbirine benzemez ki.
SAYFA 48: Bir annenin çocuğunu kaybettikten sonra hayatının geri kalanı boyunca huzur bulamadığını anladı.
SAYFA 52: Masada plastik bir kabın içinde ton balığı, bir somun çok tahıllı ekmek ve yeşil çay demliği duruyordu. Bunlar antioksidan cennetinin daimi demirbaşlarıydı.
SAYFA 74: Bir makale muhabiri bile ne zaman çok ısrar etmemesi gerektiğini bilirdi.
SAYFA 93: Neden aradığın şey her zaman en son baktığın yerde olur. Çünkü aradığın şeyi bulduktan sonra aramayı bırakırsın.
SAYFA 94: Ölünün arkasından kötü konuşma.
SAYFA 95: İntiharın bencilce olduğunu söylüyorlar ve haklılar. İnsanların yaptıkları şeyleri neden yaptıklarını aslında asla anlayamayız.
SAYFA 103: Çalışan annelerin birden gelişen planlanmamış olaylar için zamanı yoktu.
SAYFA 117: Konuşmak isteyen insanlar genellikle hiçbir zaman iyi ipuçlarına götürmezler.
SAYFA 139: Herkes annesine benzemez.
SAYFA 151: Yas tutan anneler hakkında haber yapmak iyi atıştır.
SAYFA 169: Eğer bir öfke krizi varsa bu bir annenin hayır demiş olduğunun işaretiydi.
SAYFA 178: Bir suçlunun kim olduğunu yüzünün robot resmine bakarak söylemenin dünyada imkanı yok.


SAYFA 252: Hayat seni güçlü kılıyor ve ölümde sana güç veriyor.
SAYFA 262: Düşmanımın bile başına gelmesini istemeyeceğim bir seçim yapmak zorunda kalabilirsin.
SAYFA 278: Biz bir gazeteciyiz. Gerçeklerden hoşlanırız. Muhabirler zeki ve kelimelere değer veren insanlardır.
SAYFA 279: Herkes patronuna yalan söyler.
SAYFA 286: Ölüm soğuklukları ve farklılıkları öfkeliyken söylenenleri ve incinmiş duyguları ortaya çıkarıyordu. 
SAYFA 343: Çaresiz insanlar her şeyi göze alabilirler.
SAYFA 375: Bir gün sevdiğimiz adamı artık sevmeyebilirsiniz. Ama çocuğunuza duyduğunuz sevgi asla tükenmez.

   Bahçeden sonbaharın iki güzelliği olan çiçekler.....


Papatyalar henüz yeni açıyorlar.....


HEPİNİZE HAYIRLI GECELER


İNSAN BAŞKALARINA YARDIM ETMEDİĞİ SÜRECE YAPAYALNIZDIR.

22 Eylül 2013

İNSAN BAŞKALARINA YARDIM ETMEDİĞİ SÜRECE YAPAYALNIZDIR.

İNSANIN İNSANA KATTIĞI ANLAM DIŞINDA YAŞAMIN  HİÇ BİR ANLAMI YOK.
İNSAN BAŞKALARINA YARDIM ETMEDİĞİ SÜRECE YAPAYALNIZDIR.
ERICH FROMM

Yorgun, ama kahve ile gülen yüzlerle merhaba olsun sizlere. Bu moral bozukluğunun içerisinde beni akşam bahçemde ziyaret eden sırnaşığım doğum yapmış, yavrusunu da nerede büyüttü ise bana getirdi akşam, bir süre bahçede gel aşkım, gel bir tanem diye seviştik:)) Komşuda merak etmiş bahçe kapısından bizi izliyordu. Bir yarım saat oynaştık durduk bunlarla...


Sırnaşık hemen yerlerde yuvarlanmaya, bacaklarıma dokunmaya başlıyor.


Yavrusu da annesinden ne görürse onu yapıyor:)))


İş yerin de arkadaş eşi astıma yakalanınca evden muhabbet kuşunu  büroya getirmişti, tıpkı bizim de böyle bir sabah kahvaltısı yapımışımız vardı onunla.Ağzımda ki poğaçaya ortak oluyordu. Bu resime internette rastlayınca o geldi aklıma.






Bütün gün yaptığım temizlik sonrası, kurumaya bıraktığım tarhanayı son kez kevgirden geçirip bez torbalara almak üzere topladım. Annemin yaşlı olan halası da tarhana istemişti, İstanbul' da oğluna gidecekmiş oraya gitmeden götürelim dedim. Elimde tarhana poşeti ile yola çıktım, apartmanın bahçesinde 40 günlük golden yavrusu bir köpeğe rastladım, sahipleri dışarı çıkarmış gezdiriyorlardı.


Çok tatlı bir şeydi,damakları kaşınıyormuş hep ısırsın istiyordu.








TERAPİSTİNİZ VAR MI?

19 Eylül 2013

TERAPİSTİNİZ VAR MI?

Bu söze hak verecek olanlarınız var mı içinizde? 
Bence gerçekten doğru galiba.......
Dün akşam bir akrabamla yaptığım telefon konuşmasında, ağbimin rahatsızlığını anlatırken, bana söylediği "sizde amma sorunlu aile oldunuz" kelimesine ne kadar kırıldım anlatamam. 
RAHATSIZLIĞI, HASTALIĞI Sorun olarak gören bir zihniyete sahibiz herhalde...

Sabah işe giderken aşağıdaki manzara beni biraz kendime getirdi, gülümsetti ...........
YALNIZ KOVBOY  ve KÜLKEDİSİ kucak kucak uyuyorlardı...