OKUDUM -104- ALUŞTA'DAN ESEN YELLER / SERRA MENEKAY

22 Şubat 2015


Şubat ayının bu tarihine kadar okuduğum tek kitap. Nehar ve Fatma'nın Kırımdan sürgün edilmeleri ve yaşadıkları olayları anlatan bir kitap. Kırım Türklerinin sürgün öyküsü çok güzeldi, okumanızı tavsiye ederim. Bazı sayfalarda ağlamak için hazırlıklı olun....

Aluşta’dan Esen Yeller” Kırım’lı iki kadının; Fatma ve Nehar’ın inanılmaz yaşam öyküleri eşliğinde, İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında Kırım Türklerinin hikâyesidir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941 yılında Kırım’ın Alman Orduları tarafından işgaliyle birlikte Kırım Türkleri yeni bir döneme adım atar. Kırım Türklerinin büyük bir kısmı Sovyetlerin Kızıl Ordusu saflarında vatanlarını Almanlara karşı savunmak için savaşırken, az bir kısmı bu savaşta Alman Ordularının yanında yer alır. Bazı Kırım Türkleri ise Kırım’ı yeniden bağımsızlığına kavuşturabilmek için hareket ederler. İkinci Dünya Savaşının Kırım’daki karışık süreci ve sonrası, romanda biri Kırım’ı terk etmek diğeri ise orada kalmak zorunda kalan iki kadının gözünden aktarılır.
Nehar Kırım’da bir tiyatro kumpanyasında oyunculuk yapan alımlı ve yetenekli bir sahne sanatçısıdır. İkinci Dünya Savaşında Kırım’ı işgal eden Alman Ordusuna mensup bir subaya çılgınca âşık olur ve tüm engellere rağmen onunla evlenir. Ancak bu aşk hikâyesinin seyri de tıpkı başlangıcı gibi sıra dışı olacaktır. Savaşın en şiddetli olduğu dönemde eşi cephedeyken, Nehar yeni doğmuş oğlu ile birlikte Kırım’ı terk edip Almanya’ya kaçmak zorunda kalır. Almanya’da Nehar’ı değişik sürprizler beklemektedir. Nehar’ın öyküsünde savaş sırasında Kırım’dan Almanya’ya kaçan Kırım Türklerinin Almanya’daki yaşam mücadelesi, savaş sonrasında Türkiye’ye gelişleri, o dönemin Türkiye’sinde kendilerine yeni bir hayat kurmaları, Kırım’a ve ailelerine duydukları özlem ile onlardan haber alabilme çabaları anlatılır. 
Kitabın bir diğer kadın kahramanı olan Fatma ise Kırım’ın yeniden bağımsızlığına kavuşabilmesi için siyasi mücadele veren Bilal Ağa’nın en küçük kardeşidir. Bilal Ağasına hayranlıkla bağlı olan Fatma akıllı ve entelektüel karakteri ile dikkat çekmektedir. 1943 yılında savaş Sovyetlerin lehine dönmeye başlayınca Bilal Ağa eşi ve iki çocuğunu yanına alarak Almanya’ya kaçmak zorunda kalır. Bilal Ağa’nın diğer tüm aile fertleri Kızıl Ordu saflarında yer aldıklarından Kırım’da kalmayı seçerler. Fatma ise çok istemiş olmasına rağmen Bilal Ağası ile birlikte Almanya’ya gidemez, annesi ve diğer kardeşleri ile Kırım’da kalır. Fatma’yı Kırım’da kalan tüm Türkleri bekleyen akıbet beklemektedir.
İkinci Dünya Savaşının ardından Sovyetlerin Kırım’ı tekrar ele geçirmeleri pek çok Kırım Türkünün zannettiği ve umduğu mutlu sonu getirmediği gibi, Kırım Türkleri tarihlerindeki en karanlık dönemi yaşamak zorunda kalırlar. Sovyetler 18 Mayıs 1944 günü Kırım Türklerinin tamamını Asya’nın içlerine doğru sürgün ederler.
Sürgünde Fatma, ablaları ve annesi ile birlikte Ural’a düşerken, bir ağabeyi Sibirya’ya, bir ağabeyi Özbekistan’a sürülür, aile bir süre birbirlerinden hiç haber alamaz. Sürgünün ve sonrasındaki acımasız yaşam şartlarının dayatmasıyla hayatta kalma mücadelesine giren Fatma ve ailesi ülke içinde seyahat etmenin, Türkçe konuşmanın, dua etmenin ve mektuplaşmanın bile yasak olduğu bir ortamda birbirlerini bulmak ve tekrar birbirlerine kavuşmak için insanüstü bir çaba gösterirler. Bu o dönemi yaşayan pek çok Kırım Türkünün ortak kaderidir.
Kırım Türklerinin yaşamak zorunda kaldıkları sürgün yılları bir yaşam savaşının yanı sıra bir özgürlük mücadelesini de doğurur. Bu süreçte Kırım Türklerinin vatanlarına duydukları özlem ve uğradıkları haksızlıkların yakıcılığı ile alevlenen bu mücadele elli yıl boyunca hep demokratik bir zeminde, şiddete başvurmadan azimle, dirayetle ve kararlılıkla sürdürülür. Kırım Türklerinin bıkmadan sürdürdükleri bu hak arayışı Fatma’nın Ablamit Eniştesinin amcaoğlu olan Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun şahsiyetinde tüm dünyanın haberdar olduğu bir siyasi mücadeleye dönüşür. Kırım Türklerinin bir lokma az yiyerek topladıkları paralarla gizlice destekledikleri Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu tüm dünyanın desteğini arkasına almayı başarırken, okur bu süreci Fatma’nın gözünden tüm detayları ile takip etme şansını yakalar. Tüm bu süreç boyunca Fatma Bilal Ağa’sından haber alabilmek için çırpınır. Almanya’dan 1951 yılında Türkiye’ye gelen Bilal Ağa’nın ise ailesine ulaşabilmek için nasıl çabaladığını Nehar okura aktarır.
Hem Nehar’ın hem de Fatma’nın yarım asırlık bu hasret öyküsünde her hayal kırıklığı yeni bir hayata tutunuş, her son yeni bir başlangıçtır. İnanılmaz bir hayat mücadelesi ve vatan hasretiyle örülü Nehar’ın aşkın peşindeki arayışları, Fatma’nın ise yaşama ve ailesine tutunma gayreti ile Bilal Ağasından haber alma çabaları hayat sürdükçe umudun varlığının, umut var oldukça hayatın sürdüğünün kanıtıdır. “Aluşta’dan Esen Yeller, Bir Kırım Türküsü” iki Kırım’lı kadının şahsiyetinde her türlü eziyete rağmen mağlup edilemeyenlerin öyküsüdür.


Bol okumalı güzel günler



2 yorum:

  1. Güzel bir kitaba benziyor. Kitaplar ve bisikletlerle ilgili yazıya da bayıldım doğrusu. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka okumanı tavsiye ederim, gerçek hayat hikayelerini her zaman sevmişimdir.
      Sevgiler

      Sil