İNSTAGRAM GÜNLÜĞÜM

31 Temmuz 2015

İNSTAGRAM GÜNLÜĞÜM

Bir bardak çayımızı alalım ve okumaya başlayalım..













Okumalarımızın sonunda bir kahve ile keyfimize keyif katalım.


HOŞGÖRÜ EN İYİ DİNDİR. VİCTOR HUGO

29 Temmuz 2015

HOŞGÖRÜ EN İYİ DİNDİR. VİCTOR HUGO


Şu günler de en çok ihtiyacımız olan şey BARIŞ...

Karşımızdaki kişide etnik kimlik, mezhep, cinsiyet vs. ayırımı yapmamayı öğrenmediğimiz  sürece barışı yakalamamız mümkün değil...
Barışın ve huzurun temeli birbirimize gösterdiğimiz saygıdır.


KIZILDERİLİ ATASÖZÜ

Barış bizim kalbimizde, ruhumuzdadır, yeter ki ortaya çıkaralım.
 Allah'ın yarattığı canı ne için bizler yok ediyoruz??????? Bunu yapmaya hiçbir hakkımız yok. Bir can alınıyorsa eğer, bu canı alan kişinin ahiret aleminde hiç yeri yok...



Ölen insanlarımıza rahmet diliyor, akıtılan bu kanların bir an önce son bulmasını istiyorum. 



Bunaltıcı sıcaklara rağmen hayattayız... Gerekli olmadıkça evden dışarı çıkmıyorum.. Kilimayı da babama dokunur diye çalıştıramıyoruz. Sadece benim odada ayaklı vantilatör çalışıyor..


Bu resim kaybolduğumun resmidir... Bir taraftan okumaya çalışıyorum, sıkılınca el işini elime alıyorum... Film izliyorum, BİGFARM oynuyorum.. odadan sadece babama yardım için çıkıyorum, bahçede bile oturulmuyor bu sıcaklarda. Zaten 2 gündür kuyunun motoru bozuktu çalışmadı, bu gün yaptılar güneş kaybolduktan sonra bahçeyi uzun uzun serinlettim...


Güneşli iken sadece bunu çekebildim.


Geçen gün sağlık ocağına ilaç yazdırmaya gittim, baktım markette benim dergim gelmiş hemen aldım... Sizlerin de okumanızı tavsiye ederim...



ŞAMANLARDAN SİZE HAYAT İLE İLGİLİ 30 ÖNERİ

28 Temmuz 2015


1. Yolda yürürken bulduğun bir kuş tüyünü eve getir, bir vazoya koyabilir, asabilir yada rafta bulundurabilirsin. Bu cennetten sana gelmiş güçlü bir tılsımdır. Bu tarz ruhlardan size verilen işaretleri farketmelisiniz.
2. Nehirlerden taş topla. Büyük güç ve enerjileri vardır.
3. Tüm gücünle diğer insanlara yardım etmeye çalış. Eğer mutluluk veremiyorsan en azından zarar verme.
4. Zorluklar birer formalitedir. Ciddi zorluklar, daha ciddi olsalar bile hala formaliteden ibarettir. Gökyüzü oradadır, bazen bulutlarla kapanmış olsa bile bazen biraz çaba göstererek, mesela bir uçağa binerek aynı mavi gökyüzüne ulaşmak mümkündür. Herkese barış!
5. Bir hayale ulaşmak için bazen tüm gereken bir adım atmaktır.Zorluklardan korkmayın, her zaman vardırlar ve olacaktırlar. Hepinize amaçlarınız doğrultusunda temiz yollar!
6. Ahlaki olarak önceliğiniz başka birine zarar vermemek olmalıdır. Bu prensip oldukça güçlü olmalıdır. Sadece şöyle düşünün: “Hiçbir zaman hiç kimseye zarar vermeyeceğim.”
7. Canlılar için bir mutluluk kaynağı olabilirseniz siz kendiniz en mutlu olursunuz. Ve başkalarına acı çektirirseniz siz kendiniz de acı çekersiniz. Düşünün!
8. Günde en az bir saat sessizliğe zaman ayırın. Buna en az iletişime olduğu kadar ihtiyacınız var.
9. Sevebilme yeteneği Dünya üzerindeki en önemli yetenektir. Herkesi sevmeyi öğrenin, düşmanlarınızı bile.
10. Akarsulara çöp atmayın. Asla! Suyun ruhu çok sinirlenebilir. Ruhu yatıştırmak için ekmek, süt yada para atabilirsiniz.
11. Genelde geçmişimizi “altın çağ” yada “altın günler” olarak adlandırırız. Bu bir hatadır. Hayatımızda yaşanan her an tam olarak altın çağdır.
12. Mükemmel bir din ya da inanç yoktur. Kötü bir din de yoktur. Tanrı bir tanedir. İstediğinize dua edebilirsiniz ancak şu emirleri unutmayın: dürüst yaşa, atalarına saygı göster, ve sev.
13. Eğer Dünya’yı değiştirmeyi amaçlıyorsan önce kendini değiştir. Aşkın ve keyfin enerjilerini öğren. Bunlar bir insanın kilit anlarıdır. Gülümsemek, kahkaha ve keyif almanın çok büyük güçleri vardır. Bunu bir defa öğrendikten sonra kendinize sevginin kapısını açacaksınız.
14. Oldukça güzel bir deyiş vardır: Veren eli kısıtlı görme. Eğer mümkünse zayıf ve ihtiyacı olanlara para ver. Miktarı önemli değil ancak vermiş olmak önemlidir.
15. Hayat çok kısadır. Bunu gözyaşları, kavgalar, küfür ve alkol ile çarçur etme. İyi şeyler yapabilir, çocuk yetiştirir, dinlenir ve daha fazla mutluluk verici şeyler yapabilirsiniz.
16. Eğer sevdikleriniz size suçlu olmadığınız bir şey için kızdılarsa onlara sıkıca sarılın, ve onlar yatışıncaya kadar onları bırakmayın.
17. Ruhunuzda bir sıkıntı bir tükenmişlik hissediyorsanız şarkı söyleyin.Kalbiniz hangi şarkıyı söylemek istiyorsa. Bazen o da konuşabilmek ister.
18. Her zaman hatırla: Doğru din, doğru inanç ya da en becerikli şu veya bu inancın din adamı yoktur. Tanrı birdir. Tanrı dağın tepesindedir. Farklı din ve inançlar bu tepeye ulaşmanın farklı yollarını sunarlar. Kime istersen dua et, ancak bil ki senin asıl amacın günahsız olmak değil, tanrı’ya ulaşmaktır.
19. Eğer bir şey yapmaya karar verdiysen kendinden şüphe etme. Korku seni kendinden ve doğru yoldan saptırmaya çalışacak. Çünkü bu kötülüğün ana silahıdır. Eğer ilk defada başaramadıysan ümidini kaybetme. Her küçük zafer seni daha büyüğüne yaklaştırır.
20. Hayatta çok önemli bir şeyi hatırla. Herkes hakettiğini bulur.Problemlerin ruhuna ve düşüncelerine girmesine izin verme böylelikle problemler vücuduna da ulaşamaz.
21. Hayat sana yüzünü ya da başka bir tarafını çevirmiş olabilir. Ancak sadece çok az kimse aslında hayatı çevirenin gerçekte kendisi olduğunu anlıyabilir. Diğerleri hakkındaki tüm kötü düşünceleriniz size geri dönecektir. Kıskançlık da en sonunda size geri gelecektir. Buna neden ihtiyacınız var? Sakin ve ölçülü yaşayın. Kıskanç olmak iyi bir şey değildir ve hiç gerek de yoktur. Bu adamın büyük bir arabası varsa bu onun yüzünü daha güzel yapmayacaktır. Altın aslında kirli bir metaldir. Kıskanç olmaya ihtiyaç yoktur. Daha fazla gülümseyin ve yabancılar da size gülümseyecektir, hem de sevdikleriniz ve tüm hayatınızla beraber!
22. Size saygı gösterilmesini istiyorsanız başkalarına saygı gösterin. İyilik için iyilik, kötülük içinse bu kötülüğü yoksaymak yapılacak en doğru şeydir. Sizi kötü yapmaya çalışan biri onu yoksaydığınız için kendini gerçekte daha kötü hissedecektir.
23. İçmeyin. Hiç içmeyin! Alkol vücudu, beyni ve ruhu öldürür. Ben yıllardır içmiyorum. Eğer şaman iseniz veya ruhsal bir insansanız içerek bir süre sonra tüm güçlerinizi bitireceksiniz ve ruhlar sizi cezalandıracaktır. Alkol gerçekten de öldürür, aptalca şeyler yapmayın. Rahatlamak için hamama gidin, eğlence için şarkı söyleyin, iletişim ve ortak bir dil bulabilmek için çay için, ve bir kadını daha iyi tanımak için ona şeker verin!
24. Asla pişmanlık duyma! Ne olursa olsun bu ruhların isteğiyle olur ve bu her zaman en iyisidir.
25. Hayvanlara benzeyen taşları özel bir tören olmadan yerden almayın.Aksi takdirde çok ciddi bir nazara maruz kalırsınız. Eğer böyle bir taş bulduysanız ve yanınıza almak istiyorsanız bulunduğunuz yerin ruh efendisine başvurun ve ona bir teklifte bulunun, ardından bu taşı yerde beyaz bir bezle kaplayın ve böyle alın.
26. Güzel bir müziği dinleyerek kendinizi gün içerisinde aldığınız negatif enerjiden arındırırsınız. Müzik meditasyon gibidir. Sizi kendinize ve hayata geri getirebilir.
27. Kalbinizde her hangi bir baskı olmadan rahat nefes alabilmek için, ağlamayı öğrenin.
28. Eğer durum sizin çözemeyeceğiniz bir hal aldıysa ve hiçbir çıkış yoksa elinizi yukarı kaldırın. Ve elinizi sertçe aşağı indirirken “zıkkımın köküne git” deyin. Çok güzel bir deyiş vardır: Sizi yeyip yutmuş olsalar bile en azından 2 çıkış yolunuz vardır.
29. Kadınlar alışveriş yaparken ailelerinin önlerindeki günlerdeki mutluluğunu satın alırlar. Her bir taze, güzel, olgun ve güzel kokan meyve bu ailede mutlu ve sakin bir hayattır. Erkek, kendi tarafından kadına para sağlamalıdır. Böylece kadın en iyi kalitedeki ürünleri seçebilir. Yiyeceğe harcanan paradan kısan bir aile fakirleşir ve mutsuzlaşır. Bu kısıntı aslında sevdiklerinin mutluluğundan kısılır.
30. Kendinizi yanlış ya da birşey hakkında üzülüyorken bulursanız, vücudunuzu düzgün ve akıcı hareketlerle bir dans formunda hareket ettirin. Kötü enerjinizi yoluna sokup zihninizi çektiğiniz acıdan arındıracaksınız.

Ya Hayat Bizim Sandığımızdan Farklıysa? - İndigo Dergisi

27 Temmuz 2015

Ya Hayat Bizim Sandığımızdan Farklıysa? - İndigo Dergisi

“Hayatı, kendi bilincimiz kadar anlarız…”

Paylaştığım bilgileri önce fark ettim ve arkasından uygulamaya çalışarak yolculuğumda ilerledim. Bunları seminerlerde katılımcılarla paylaştım ve onların da benim fark ettiklerimi fark etmelerini diledim. Dahası vardı, biliyordum ve bunun için her attığım adımda, yeniden bir bebek saflığıyla konulara yaklaşma becerisi geliştirmeye çalışıyordum. 
Bugün bildiğim şekilde bir konuyu yeniden ele almam zaten anlamsızdı. Zira aynı şeyi, aynı şartlarla yaparak farklı bir sonuç elde etmek imkansızdı. Ben de her seferinde bildiklerimi sıfırlamaya çalışarak anlamaya çalışıyordum. Elbette bilinç altıma kayıtlı bir bilgiyi fark etmiyor olabilirdim, ancak hiç değilse fark ettiklerimi durdurabilirdim…
Sinema tarihinde benim için Matrix filminin özel bir yeri vardır. Bana kalırsa tüm ruhsal çalışmalara bakış açısını değiştirecek ve bu konularda yapılmış en şaşırtıcı filmdir. Bizim hiç bakmadığımız bir taraftan hayata ve yaşama bakmış ve yine hiç farkında olmadığımız yeni bir pencere açmıştır. Spiritüel konularda  birçok çalışmalar ve araştırmalar yapan kişilere de ışık tutmuştur. Filmde bir üstadı canlandıran Morpheus, bunun nedenini de açıklayarak Neo’ya bir teklif yapar. Özünde, yaşadığı hayatın bir rüya olduğunu, kandırıldığını ve hakikatin bambaşka bir şey olduğunu söyleyerek iki tane hap sunar…
Haplardan birisi kırmızı, diğeri mavidir ve eğer mavi hapı alırsa hiç bir şey olmamış gibi yatağında uyanıp, dünya hayatına devam edebileceğini, eğer kırmızı hapı alırsa da çocukluğundan beri içini kemiren, bunun gerçek olmadığını içinde ona söyleyen, bu yaşamda bir tuhaflık olduğunu haykıran gerçeğe gözünü açacak ve bir daha asla bu rüyaya geri dönemeyecektir. Neo, kırmızı hapı ve dolayısıyla gerçeği anlamayı seçer…
İşte, Neo’nun öğreneceği gerçek şudur:
Biz, bütün hayatı sadece beş duyumuzla algılarız. Bazı materyalist düşünürler, duyularla algılanmayan şeylerin varlığını asla kabul etmezler. Onlara göre eğer bir şey varsa, duyularla algılanabilmelidir. Yine de hakikat, onların düşündüğü gibi değildir. 

Beynimizdeki elektrik sinyalleri

Duyularımızla algıladığımız şeyler, beynimize giden çok küçük elektrik sinyallerinden başka bir şey değildir. Her bir duyumuz, beynin içindeki kendi merkezine bir elektrik sinyali göndermek suretiyle, bize etrafta olup biteni algılatmayı sağlar. Gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız, kokladığımız, dokunduğumuz her şey sadece minik birer elektrik sinyalinden ibarettir. Şöyle bir düşünelim sizinle; eğer her şey çok küçük bir sinyalden ibaretse, büyüklük kavramı da sinyalin değişmesiyle ilgili olamaz mı? Gördüğümüz koskocaman dünya, hatta yıldızlar, uzaklık, derin okyanuslar, tepesi görünmeyen dağlar ve daha neler neler… 
Hepsi sadece küçük elektrik sinyalleri… Üstelik bedenin hiç ışık sızmayan kapkaranlık bir bölümüne, yani beyine giden…
Beynimizi başımızın içinden çıkarıp, duyu merkezlerimize bir takım kablolar bağlasak ve bu kabloları da bilgisayara bağlasak. Bilgisayar; her görüntüyü, sesi, lezzeti, kokuyu ve teması gösterdiğinde, beynimize bu sanki gerçekten oluyormuş gibi sadece sinyal gönderse, sizce bunu gerçekten ayırabilmek mümkün müdür? 
Biz gördüğümüz mesafeleri algılarken, gözlerimizi kendimizden aşağıya doğru çevirip, bedenimize bakarız. Varlığımızı, görsel olarak görüp onayladığımız için sorgulamadan kabul ederiz. Bize bütün hayatı ve büyüklüğünü anlatan tek yapı, içinde bize ait olduğunu düşündüğümüz bir beden olmasıdır.
Eğer bedenimizi bu büyüklüklerin içinde göremeseydik ne olurdu? Var olduğunu düşündüğümüz büyük alanların varlığından şüphe ederdik. Bütün ölçü algımız, kendimizi gördüğümüzü düşündüğümüzdendir. Her ölçüyü, kendi varlığımız üzerinden boyutlandırırız, oysa bu büyüklüklerin tamamı beynimizin en karanlık bölgesinde, birkaç santimetre küp alanda meydana gelmektedir.
Peki, madem bütün bunları beynimizle algılıyoruz, beynimiz bedenimizin dışındayken ona dokunabilir miyiz? Onu, bütün duyularımızı kullanarak algılamamız mümkün, öyle değil mi? Öyleyse bu durumda beynin de sadece bir algı veya bir elektrik sinyali olduğunu söyleyebiliriz. Yani ortada bir beyin de yok. Aslında ortada olduğunu düşündüğümüz hiçbir şey orada değildir. Sadece bizim algıladıklarımız vardır. 
Bazı kadim felsefe düşünürlerinin ortaya attığı bir fikir vardır; “Büyük adamın içindeki küçük adam.” Savundukları şey, bedenin içinde birinin olduğu ve onun çok küçük bir boyutta olduğudur. O, bir takım düğmelere dokunmak vasıtasıyla bizim sinyallerimizi düzenleyerek hayatı gördüğümüz gibi algılamamızı sağlıyor, diye düşünmüşlerdir. 
Şöyle bir bakış açısıyla bakmaya ne dersiniz? Varlığını onayladığımız hiçbir şey aslında yoktur. Olduğunu sandığımız şeylerin tümü, bizim bilincimizin algılarından ibarettir. Biz, her şeyi bilincimizin farkındalık genişliği kadar algılayabiliyoruz. Hayat, herkes için asla aynı biçimde yaşanmamaktadır ve bu da algıda seçiciliğimizdir. 

İnsan sadece bilinçtir

İnsan sadece bilinçtir, bir beden değildir. Öldüğümüzde olansa, bilincimizin bu sinyallerden arınarak yeni kuralları olan başka bir rüya âlemine transferinden başka bir şey değildir. Bu, içinde olduğumuzu sandığımız dünyanın kuralları olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu kuralların çoğu, bu bilinç seviyemizle ilgili bir algıdan ibarettir ve biz başka bir bilinç seviyesine sıçrayana kadar da, durum böyle devam edecektir.
Bu bilgi Neo’ya ilk başta çok ağır gelecektir. Anlamayacaktır. Aslında küçük bir şok yaşayacaktır ama yine de gerçek bundan başka bir şey değildir. En azından daha başka bir bilgi ile karşılaşıncaya kadar…

İZLEDİKLERİM -38-

26 Temmuz 2015

İZLEDİKLERİM -38-

Uluslararası çapta terorist olmakla suçlanan tehlikeli bir grup, bir sabah Londra'ya saldırıda bulunur. Bu patlama sonrasında terörist gruptan sadece bir kişi hayatta kalmıştır. Farroukh Erdogan isimli bu terörist patlamanın ardından tutulanır ve hapse gönderilir. Ülkenin gündemindeki en önemli olay haline gelen bu saldırı, son derece titiz bir dava sürecine tabi tutulacaktır. Hükümetin elinde hiç kimsenin bilmediği gizli bir kanıt vardır ve başsavcı dava için Claudia Simmons isimli başarılı bir avukatı atar. Dava gününden bir gün önce Farroukh Erdogan'ın avukatı öldürülür ve yerine hükümetin atadığı Martin Rose getirilir. İşin ilginç yanı ise Martin ve Claudia'nın eskiden sevgili olmalarıdır. İki eski sevgilinin iki karşıt tarafı savunmak için atandığı bu davada, birbirleriyle herhangi bir bilgi paylaşması kesinlikle yasaktır. İkili, ilişkilerine ve mesleklerine duydukları sadakati sınayacakları oldukça zorlu bir göreve atılmıştır.



 Daniel Barret (Josh Hamilton) ve Lacy Barret (Keri Russell) evli bir çifttir. Mutlu ve huzurlu hayatları enteresan olaylar gerçekleşmeye başlayana kadar sürer. Oğulları Sam (Kadan Rockett)'in odasında bir insan silueti belirmesiyle başlayan olayları, eve saldıran kuşlar ve buna benzer esrarengiz olaylar takip eder. Çevredekilere bu olayları ne kadar anlatsalarda kimseyi inandıramazlar. Yanlız kaldıkları bu mücadelede aile varlığını korumak için ölümle mücadele edecektir.


Tom ve Lucy tatillerini bir değişiklik yaparak bir taşra motelinde geçirmek isterler. Fakat otele doğru giden yollarda, tabelalarda bir gariplik vardır. Genç çift karanlığında çökmesiyle birlikte aynı yollardan geçtiklerini, içinden çıkamadıkları daireler çizdiklerini fark ederler. Dar yollardan oluşan bir labirentin içinde sıkışmışlardır. Kendi arabalarında tuzağa düşürülmüşlerdir. Göremedikleri bir adamın, onların tüm korkularıyla oyun oynamaktadır ve güvenli oldukları tek yerin arabanın içi olduğuna karar verirler. Koltuklarına sımsıkı yapışan çift, aslında bu yaratığın kendilerine çok yakında, arabanın arka koltuğunda olduğunu sonradan fark edeceklerdir.


Bir gerçek suç yazarının yeni taşındığı evde, içerisinde evde çekilmiş korkunç görüntülerin olduğu bir kutu film makarası bulması sonucunda kendisini ve ailesini korkunç bir kabusun ortasında bulmasını konu alıyor.


Arkadaşları ile beraber bir düğünde eğlenen gençler aniden başlarına gelen bu felaketten nasıl kurtulacaklardır.



Geçmişin gölgelerinden kurtulamayan ve kendini bir türlü affedemeyen Hakan'ın sıkıntılarla örülü hayatı, bir meleğin hayatına girmesi sonrasında mucizelerle tanıklık etmeye ve hızla değişmeye başlar.


Anlatılmaz izlenir...



ve son olarak bir dram filmi, kesinlikle izleyin derim.

Başarılı bir yazar olan Kate (Hilary Swank) kendisine konan

ALS teşhisi sonrası bir yardımcıya ihtiyaç duyar, bu iş için

de delifişek, sorumsuz bir üniversite öğrencisi olan Bec 

(Emmy Rossum) bulunur. Kate'in eşi Evan'la sorunları 

vardır, Bec ise ilişkilerinde istikrarı bulamamıştır. Bu iki farklı 

kadın tuhaf ama fazlasıyla dürüst bir bağla birbirine 

bağlanırlar.

İYİ AHLAKTIR DİN, İYİ İNSAN OLMAKTIR İBADET

22 Temmuz 2015

İYİ AHLAKTIR DİN, İYİ İNSAN OLMAKTIR İBADET

Ramazan bayramını da hayırlısı ile bitirdik. Allah seneye ulaştırmayı nasip etsin.
Havalar çok sıcak, bunalıyoruz, camlar kapılar açık, kilimayı babama dokunur diye çalıştırmıyoruz, sıcaktan gölgelerde, odalarda serili yatıyoruz ...


Bir cuma günü idi, ağbim bahçedeki ardiyeyi temizledi, derken o ara İstanbul'dan kuzenim geldi, işler bitti ama ardiyeden çıkan çuval, naylon poşetleri bir kaç gün atamadık. Sonra onları atalım dedik, üstten bir çuval aldık, altta bizi bir sürpriz bekliyormuş,


Benim komando doğum yapmış iki tane bebiş :)) başladı tıslamaya başka bir şeye dokunamadık..


Hatun bebeleri odunluğa taşıdı şimdi, orada besliyor...



Balgöz oğlum onu beslemem için peşimde dolaşıyor..


Sardunyam, arkada ise 2 sene sonra açan orkidem. Komşum nazar değdirmişti, benimki açmıyor seninki çok güzel dedi, bu sefer gördüğünde sakın bir şey söyleme nazar değiyor dedim gülüyor:)))





Sıcaklarda yün gitmiyor, ben de EFEOYASI'ndan fular yapıyorum şu an..


Yeni okumaya başladığım kitabım, biten kitabımı birkaç güne kadar paylaşacağım.



Keşke herkes bu düşünceye sahip olsa, sevgi götürdüğün yerden kan damlaması çok acı....


TERÖRÜ LANETLİYORUZ..

21 Temmuz 2015

TERÖRÜ LANETLİYORUZ..

Tıpkı 'Cemil Meriç'in dediği gibi : " evladım , bu ülkede sağcı yada solcu , ilerici yada gerici yoktur. Bu ülkede namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun , göreceksiniz çok kalabalık olacaksınız !" .... selam olsun ....


İZLEDİKLERİM -37-

19 Temmuz 2015

İZLEDİKLERİM -37-


İncil'inin mesajlarını yaymaya çalışan bir protestan, vaazci 

senatörün dini ortadan kaldırmakla ilgili önerisini 

desteklemeyince cinayetle suçlanır.




romantik komedi severler mutlaka izleyin..




Mendillerinizi hazırlayın... tavsiye ederim..

film 1950 yılın da Kore Savaşı sırasın da geçiyor. Bu büyük 


savaşta küçük bir çocuk ablasını kaybeder. Ablasını 

kaybettikten sonra ise o bölgeden gitmeye başlar. Ancak 

onu arayan babası vardır. En sonun da savaşın olmadığı bir 

şehre yerleşir. Ailesinden hayatta kalan kişilerin geçimini 

sağlayabilmek adına ise bir takım işlerde çalışacaktır.



Ortak yapılan bir soygundan sonra hesaplaşma...


zamanlar arası yolculuk..


Kesinlikle izlemelisiniz bence  deniz altında yaşanan bir altın mı hayat mı mücadelesi...


Korku filmi severlere..


Kanunun ötesinde