İZLEDİKLERİM -60-

31 Ocak 2016

İZLEDİKLERİM -60-

SAVAŞ ODASI /  2015

Jordan ailesi, kendi içinde iletişim sorunlarıyla mücadele etmektedir. Evin hanımı, Elizabeth’in tanıştığı Clara adındaki yaşlı bir kadının tavsiyeleriyle aile güçlüklerin üstesinden gelmeye çalışacaktır.

Savaş her devirde insanlığın bir parçası olmuş. Güç için zenginlik için haklarımız için ya da özgürlük için savaşırız. Her zaman savaşmak için bir neden olur. Fakat her savaşta tek bir doğru vardır. Savaş alanının arkasında bir kişi strateji geliştirmiştir.
*****
Zaferler kaza eseri elde edilmiyor.



NOVA GEÇİDİ / 2011


İspanya’nın baskısı altında ekonomik anlamda zor bir dönem yaşayan Hollanda’nın kurtuluşunun tek yolu Hindistan, Çin ve Japonya ile yapacakları ticarettir. Bunun için de gemileri kullanmayı planlamaktadırlar.  Ama denedikleri ilk yolda yine İspanya karşılarına çıkmıştır. Başka bir yol ise kuzey kutbuna yakın bir noktada bulunan Nova Zembla’nın etrafından dolaşmaktır. Sevdiği kadınla evlenebilmek için paraya ihtiyacı olan ve bu nedenle bu yolculuğa çıkan Gerrit de Veer’in hikayesi anlatılmaktadır filmde



63 CEHENNEMİ / 2009

1963 senesinde Hollanda daki geleneksel paten yarışmasını konu alan filmde; O günkü 18 derecelik hava sıcaklığında, 9294 yarışmacının katıldığı 200 kmlik şiddetli yarışda sadece 69 kişi finish çizgisini görecektir



EVEREST / 2015

İki grup dağcının görkemli Everest dağına yaptıkları yolculuk, herkesin aklının bir köşesinde bulunan büyük çığ felaketi ile belaya girer. Dağcıların bu zorlu hava koşullarında kurtulma çabalarının izleyeceğiz.


GHAJINI / 2008

Sanjay büyük bir iş adamıdır. Yine bir iş gezilerinden birinde evine dönerken karısı öldürülür kendisi de ağır şekilde yaralanır. Kafasına aldığı darbeler kısa süreli hafıza kaybına neden olur. Hasta bir şekilde sevgilisinin intikamını almak için yolculuğa koyulur.

 Gereğinden fazla susmak korkaklıktır. Eğer savaşacaksan zulme karşı savaş. Herkes akıntıya doğru yüzebilir, ama sadece gerçek kahramanlar akıntıya karşı yüzebilendir !..
*****
gerçeği insanların ölçüleri ile değil, insanları gerçeğin ölçüleri ile tanı!!!...
*****
İnançla cesaret arasında küçük bir fark vardır. ’’Yapabilirim” bu inançtır. Sadece ben yapabilirim demek iste cesarettendir. Devam etmek için de inanca ihtiyacımız vardır. Cesareti ofisinizin dışında bırakın.

UZUN ZAMANDIR İZLEDİĞİM EN İYİ FİLMLERDEN BİRİ.



YAY HAYATTIR OK NİYET

28 Ocak 2016

YAY HAYATTIR OK NİYET

Hepimiz ilâhi iradenin okçularıyız. Bu sebeple hangi aletleri nasıl kullanacağımızı bilmeliyiz. Benden size önemli birkaç tavsiye…

YAY

Yay hayattır… Bütün enerji ondan gelir. Ok bir gün mutlaka terk edecektir. Hedef ise uzaklardadır. Ama hayat her zaman sizin yanınızda kalır, bu yüzden ona nasıl iyi bakacağınızı bilmeniz gerekir. Durgun kalacağı dönemlere ihtiyacı vardır. Her daim kuşanılmış ve gerilmiş halde tutulursa gücünü kaybeder. Bu yüzden gücünüzü tazeleyebilmek için dinlenmeyi kabul etmelisiniz. Böylece yeniden yayı germek için asıldığınızda gücünüz eksiksiz olur.
Yayın bilinci yoktur: O okçunun elinin ve arzularının bir uzantısıdır. Öldürmeye ya da düşünmeye hizmet eder. Bu yüzden her zaman amacınızı net olarak belirleyin.
Yay esnektir ama yine de onun da sınırları vardır. Kapasitesinin ötesinde herhangi bir girişim onu kıracak ya da onu tutan elleri tüketecektir. Bu durumda yayın yanı sıra kendi bedeninizden de size verebileceğinden fazlasını talep etmeyin. Ve unutmayın, bir gün yaşlılık zamanı gelecek, bu bir lanet değil bir nimettir.
Yayı zarifçe gerin, her iki tarafın da kendine düşen payı gerektiği biçimde yapmasını sağlayın, enerjinizi boşa harcamayın. Bu sayede yorgun düşmeden pek çok ok atabilirsiniz.


OK

Oksizin niyetinizdir… Yayın gücünü hedefin tam ortasına bağlayan araçtır. Niyetimiz her zaman son derece net, açık ve iyi dengelenmiş olmalıdır.
Ok bir kez yaydan ayrıldı mı artık asla geri gelmez, bu yüzden sürece müdahale etmek – oka yön verecek hareketler doğru ve düzgün olmadığında – sırf ok gerilmiş ve hedef bekliyor diye eski kafalı bir şekilde hareket etmekten daha iyidir.
Sizi durduran tek şey hedefi tutturamamak korkusu ise, bu durumda niyetinizi açıkça göstermekten çekinmeyin. Doğru hareketleri yerine getirin ve elinizi açıp yayın telini bırakın, gerekli adımları atarak girdiğiniz mücadele ile yüzleşin. Hedefi vurmayı başaramasanız bile bir dahaki sefere daha iyi nişan almaya muktedir olacaksınız.
Eğer hiç risk almazsanız bir dahaki sefere neleri değiştirmeniz gerektiğini asla bilemezsiniz.


HEDEF

Hedef ulaşılmak istenen amaçtır… Sizin tarafınızdan belirlenir. İzlenen yolun güzelliği de işte burada yatar. Asla bahaneler uydurmaya ya da rakibinizin daha güçlü olduğunu söylemeye hakkınız yoktur. Çünkü hedefi seçen sizsiniz ve tüm sorumluluk size ait.
Eğer hedefinizi bir düşman olarak görürseniz belki iyi bir atış yapabilirsiniz ama kendinizi geliştirmeyi asla başaramazsınız. Tüm hayatınız boyunca okunuzu, kağıttan ya da tahtadan yapılmış, anlamı olmayan şeylerin ortasına atmaya çalışırsınız. Ve diğer insanlarla bir araya geldiğinizde hayatta hiç ilginç ya da heyecanlı bir şey yapmadığınızdan yakınırsınız.
İşte tam da bu yüzden bir amaç belirlemeniz gerekir, ona ulaşmak için elinizden gelenin en iyisini yapmalı, ona saygıyla ve önemseyerek bakmalısınız: Onun sizin için anlamını ve onun için ne kadar çaba, eğitim ve sezgi harcadığınızı iyi bilmelisiniz.
Hedefinize nişan alırken sadece ona odaklanmayın, onun çevresinde olup biten her şeyi de görün; çünkü ok fırlatıldığında, rüzgâr, ağırlık, uzaklık gibi kolay kolay hesap edemeyeceğiniz etkenlerle karşılaşacaktır.
Bir amaç, sadece insan ona ulaşmayı hayal edebildiği sürece vardır. Onun varlığını gerçek kılan insanın tutkusudur, aksi taktirde amaç ölü bir şey, uzak bir hayal, tatlı bir düş olur.
Ve tıpkı niyetin bir amaca ihtiyaç duyduğu gibi, amaç da bir insanın niyetine ihtiyaç duyar. Çünkü varlığına anlam veren şey budur; bu sayede o artık sadece bir düş değil, bir okçunun dünyasının merkezidir.

* Paulo Coelho

OKUDUKLARIM -127- AĞUSTOS BAŞAĞI / SEVİNÇ ÇOKUM

27 Ocak 2016

OKUDUKLARIM -127- AĞUSTOS BAŞAĞI / SEVİNÇ ÇOKUM

Romanın mekânı, Osmanlı'nın kuruluş toprağı olan Söğüt.Karakterler çok boyutlu ve derin: Yusuf, Esma, Kayalı Süleyman, Nafiz Bey, Selim ve dahası. Karton olmayan, sığlıktan uzak karakterler. Lirik ve konuşkan.Cumhuriyet'in kuruluş tomurcuklarını, sırf yazılı belgelerle değil, o coğrafyada yaşamış Ali Amca, Memiş Dayı gibi gerçek kişilerden dinledikleriyle hikâye ediyor.


BURALARDA KAR VAR...

26 Ocak 2016

BURALARDA KAR VAR...

Trakya olarak günlerdir buz gibi havalara mahsur kaldık. Üst üste giyinmekten bıktık. - 10 lara kadar çıktı gece soğuklar. Bu gün ise çok güzel bir kar yağışı var...


Bahçeden kardelen görüntüsü...


Bu görüntü de komşudan.


Yoldan geçer iken bir görüntü.


Kütüphaneye kitap almaya gittim burasıda yolu.


Kahve molası
Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının imkansız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder. 
Carl Gustav Jung 


Yolda çöpleri karıştıran bir köpeciğimiz.

Diğerleri sensin. Karşılaştığın her kimse, dünyanın aynası tarafından yakalanmış, uçuşan bir görüntüdür. Her karşılaşma senin kendini tanıman, eksikliğini keşfetmen ve iyileştirmen için bir imkandır. 



BAŞKASI İÇİN YAPTIĞINIZ ŞEYLER KENDİNİZ İÇİN YAPTIKLARINIZDAN DAHA ÖNEMLİDİR.

BAŞKASI İÇİN YAPTIĞINIZ ŞEYLER KENDİNİZ İÇİN YAPTIKLARINIZDAN DAHA ÖNEMLİDİR.

Bir yolcu gemisi yolculuk esnasında kopan bir fırtınada batar ve içindekilerden sadece iki adam küçük ve ıssız bir adaya yüzmeyi başarırlar.

Ne yapacaklarını bilemeyen bu iki kazazede Allah’a yalvarmaktan başka çarelerinin olmadığına karar verirler. Fakat kimin duasının daha güçlü olduğunu anlamak için adayı ikiye bölmeye karar verirler ve adada karşılıklı olarak yaşamaya başlarlar.

İlk diledikleri şey yiyecektir. Ertesi sabah, birinci adam kendi tarafında dalları meyve dolu bir ağaç bulur ve ağacın meyvelerinden yer. Diğer adamın alanı ise hala çoraktır!

Bir hafta sonra, birinci adam yalnız olduğu için kendisine bir eş diler. Ertesi gün bir kadın yüzerek birinci adamın tarafına gelir. Diğer tarafta yine hiçbir şey yoktur!

Hemen sonra birinci adam bir ev, giysiler ve daha fazla yiyecek diler. Sihirli bir değnek değmişçesine tüm istedikleri kendisine verilir. Fakat ikinci adam hala hiçbir şeye sahip olamamıştır!

En sonunda birinci adam bir gemi diler böylece karısıyla birlikte adayı terk edebilecektir. Sabahleyin kendi tarafına demirlenmiş bir gemi bulur. Birinci adam karısıyla birlikte gemiye biner ve ikinci adamı adada bırakmaya karar verir. Onun hiç bir dileği gerçekleşmediği için Allah’ın nimetlerine layık biri olmadığını düşünür.

Gemi kalkmak üzereyken birinci adam cennetten yankılanan bir ses duyar, “Neden arkadaşını adada bırakıyorsun?”

“Bana gönderilen nimetler sadece bana aittir çünkü onlar için ben dua ettim,” diye cevap verir birinci adam. “Onun duaları kabul edilmedi o yüzden o hiçbir şeyi hak etmiyor.”

“Yanılıyorsun!” diye azarlar ses birinci adamı. “Onun sadece tek bir dileği vardı ve kabul ettim. Eğer etmeseydim sen gönderdiğim nimetlerin hiç birine sahip olamazdın.”

“Allah’ım ne olur söyle bana” dedi birinci adam, “Ne diledi de ona minnettar olmam gerekiyor?”

“Senin tüm dileklerinin gerçek olmasını diledi.”

Hepimizin bilmesi gerekir ki; Bize gönderilen nimetler sadece bizim dualarımızın sonucunda değil bizim için dua edenler sayesinde de gerçekleşir.

Bu göz ardı edilemeyecek kadar güzel bir hikâye…

Benim bugün sizin için duam, tüm dualarınızın gerçekleşmesidir.

“Başkası için yaptığınız şeyler kendiniz için yaptıklarınızdan daha önemlidir.”


(Başkaları da okuyabilsin diye paylaşır mısın lütfen?)

İZLEDİKLERİM -59-

24 Ocak 2016

İZLEDİKLERİM -59-

EN ŞİDDETLİ SENE / 2015

1981 yılının kışında, New York'ta geçen gerilim dolu hikayede göçmen bir ailenin yaşamına odaklanıyor. New York şehri tarihinin en çetin dönemini geçirirken New York'a yerleşen Anna ve Abel Morales çifti karşılarına çıkan fırsatları değerlendirip bir yandan işlerini büyütürken, diğer yandan şehrin yolsuzluk, şiddet ve suç sarmalında ayakta kalmaya çalışmaktadır. Petrol sektöründe çalışan Abel, piyasanın şartlarının ve rakiplerinin acımasızlığını keşfeder. Sonrasında mücadele edebilmek için tek yolun en az onlar kadar vahşi olmaktan geçtiğini fark eder. Abel yasal yolları bırakıp ailesi için kurduğu tüm düzeni yok edecek olan bu tehditlere karşı savaşmak zorunda kalacaktır.

Hepimizin hırsları var, bazen onlara ulaşmak için yardım gerekebilir.


SON AYİN / 2013


Şeytani bir ritüel sırasında bir tarikat aracılığıyla şeytani bir bebek doğuran Nell Sweetzer oradan kaçtıktan sonra üstü başı kir içinde ve korkmuş bir şekilde ormanda bulunuyor. Nell doktorlar tarafından muayene ediliyor ama geçen birkaç ayı hiç hatırlayamıyor. Sadece yaşananların sonucunda ailesinin öldüğünü biliyor. Davreauxya taşınıyor ve terapist Frank Merleün yardımıyla hayatını bir düzene sokmaya çalışıyor. Hatta Chris isimli bir gençle çıkmaya ve yerel bir otelde çalışmaya bile başlıyor.
 Ama Nell bir şeylerin yanlış gittiğini hisseder.


SEN DÜNYAYA GELMEDEN / 2012

Gemma ve Diego Saraybosna’da tanışmışlardır. Gemma'nın hayatı Diego’ya aşık olması ile beklenmedik şekilde değişmiştir. Fakat Diego, Bosna savaşı sırasında hayatını kaybeder, Gemma ise başka bir ülkeye savrulur. Savaş bittikten yıllar sonra Gemma oğulunu da yanına alarak Diego'nun öldüğü topraklara geri döner. Geçmişte yaşananları ve Diego'nun izlerini Saraybosna'da arar...
Film, aşkının peşinden savaşın ortasına giden Gemma ile savaşın en gerçekçi acılarını yaşayan Diego'nun tutkulu aşkları konu ediniyor. Margaret Mazzantini 'nin romanından uyarlanan film kitabını da okumuştum.

Şiir tanrının insana duyduğu özlemdir.
*****
En garip aşk hikayeleri en iyi olanlardır.
*****
Artık bir annesin, bir tapınaksın.
*****
Mucizeler gerçekten vardır.
***** 
Aşk insanın kapısını bir kez çalar, deniz gibi dalgalıdır ama hep aynıdır.



ÖLÜM TİMİ / 2013

Güvenlik güçlerinde görev yapan doron (liron levo) ,yeni bir operasyon için lübnan’a gönderilir.amacı kod adı 3 numara olan hizbullah üyesi teröristi yakalamaktır.özel bir ekiple lübnan’a geldiği an işlerin o kadar kolay olmayacağını anlayacaktır.karşılarında yeni ve hiç tanımadıkları bir düşman vardır…

Seni öldürmeyen şey güçlendirir.



 HAYALETİN İNTİKAMI / 2015

Dan Kay’in Tim Robin’in hikayesinden uyarladığı film, anne-baba-oğul ilişkisine odaklanıyor. Cadılar Bayramı gecesinde başlayan hikayemiz ise bir çiftin genç oğullarının gizemli bir şekilde kaçırılmasıyla başlıyor. Bu olaydan bir yıl sonra oğullarının varlığını oldukça korkutucu bir şekilde hissetmeye başlayan çift, buldukları ürkütücü ipuçları sayesinde oğullarını New York’ta aramaları gerektiğini anlıyor ve ardından da çok eski sırlarla dolu bir maceranın içerisine düşüyorlar.


OKUDUKLARIM -126- 10 AMAZON YÜKSEK DOZ YAŞAM

22 Ocak 2016

OKUDUKLARIM -126- 10 AMAZON YÜKSEK DOZ YAŞAM

Bu kitap, hastaları ve hastaların öyküsünü anlatmıyor. Neler mi var: Aşk, adanmışlık; aşkta temellenen dayanışma, sınırsız özveri... On savaşçı kadının öyküsünü okurken "Yaşamın anlamı bu olmalı! Böyle bir şey olmalı yaşam!.." diyeceksiniz. Gelecekle ilgili düşüncelerinizi bir daha gözden geçireceksiniz. Romanlar, öyküler, hedef kitle gözetilerek yazılır bazen. Böyle bir kaygısı olmayan bu kitaptaki öykülerin hedef kitlesi bizce, tüm insanlar: sağlıklılar (sokağa çıkmış insanlar, evlatlar, babalar, anneler, âşık gençler...), sağlık sorunlarıyla boğuşanlar... Sağlıkçılar (doktor, hemşire...), sağlıkla ilgili eğitimini sürdürenler... On savaşçı güzel kadın (Amazon); arkalarında yiğit kocalar, sevdikleri, sevenleri... Kadın erkek dayanışmasının en yüce örneği sergileniyor öykülerde. Zaman zaman gözyaşımzı tutamayacağınız duygu yüklü satırlardan çok şeyler öğreneceksiniz. Ama o on cesur, yürekli kadınla güçlü bir gönül bağı kuracaksınız. O kadınların gölgesindeki "güzel adamları", anneleri, babalan, kardeşleri ve arkadaşları kalbinizdeki en güzel köşeye bir ikon olarak yerleştireceksiniz.

SİZE GÖRE BARDAK DOLU MU BOŞ MU

20 Ocak 2016

 SİZE GÖRE BARDAK DOLU MU BOŞ MU

İyimserlerin sağlıklarına daha çok özen gösterdikleri, stresle daha etkin biçimde başa çıktıkları, kalp-damar sistemlerinin ve ruh sağlıklarının daha iyi olduğu bildiriliyor.
Kötümser düşünmenin, insanın içini huzursuzlukla doldurarak onun hayattan keyif almasını engellediğini ve başkalarıyla ilişkilerini bozduğunu ise hemen hepimiz biliyoruz.
Kötümserliğe bağlı stres, pek çok organ sistemini ilgilendiren çeşitli sağlık sorunlarına da yol açabiliyor.
İyimser ve kötümserlerin yaşam algıları, birbirinden oldukça farklı.
İyimserler, başlarına gelen olumsuz olaylardan çevrelerini, kötümserler ise kendilerini sorumlu tutuyor.
İyimserler olumsuz olayların kısa sürede biteceğine, kötümserler ise olumsuzluğun hep süreceğine inanıyor.
İyimserler, olaylara çözüm bulma konusunda gayret gösterirken, kötümserler daha kolay pes ediyorlar.
Kuşkusuz iyimserlik, kişinin kendisi ve çevresi için olumlu bir özellik ama ya aşırıya kaçılırsa?
İyimser, ya gerçeklerden kopuk bir Pollyanna’ya dönüşürse?
Böylesi bir durum, kişinin yaşadığı veya yaşayabileceği sorunlara yeterince dikkat etmemesi, problemlerin çözümü konusunda kayıtsız kalması gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Yaşamı dikkatle yaşamakla, olumsuz düşünmenin birbirinden çok farklı olduğunu görmemiz gerekiyor.
Çözüm, iyimserlikle kötümserlik arasında uzanan ve ”gerçekçilik” adı verilen bir alanda yatıyor.
Bu alanı değerlendirmeyi bilen gerçekçiler, hem iyimserliğin hem de kötümserliğin sunduğu avantajlardan yararlanıyorlar.
Olumlu düşünüyor, olumlu davranıyor ama hayata yönelik dikkat ve özeni elden bırakmıyorlar.
Tüm bu okuduklarınızdan sonra, bir iyimser mi yoksa bir kötümser mi olduğunuza karar veremiyorsanız, şu soruları kendinize sorabilirsiniz:
1. Kendimden söz ederken seçtiğim sözcükler olumlu mu; olumsuz mu?
2. Gelecek için bir planım var mı; yoksa sadece günü gününe mi yaşıyorum?
3. Kendimle ve yaşamla ilgili sorunlara yönelik çözüm önerilerim var mı; yoksa onlar karşısında çaresiz miyim / çaresiz miyiz?
Verdiğiniz cevaplar, umarım hoşunuza gitmiştir!
Gitmediyse, yapılacak şey belli:
Onları değiştirmek gerekiyor!
kaynak: sağlık olsun

OKUDUKLARIM -125- SÖYLENMEMİŞ ŞARKILAR / CANAN TAN

19 Ocak 2016

OKUDUKLARIM -125- SÖYLENMEMİŞ ŞARKILAR / CANAN TAN

Kördü kadın, göremedi.
Beriki dilsiz!
Dillendiremedi yüreğindeki talanı...

İkisi... El ele...
Göremediklerini,
Dillendiremediklerini
Sonsuza dek suskunluğa mahkum ettiler.

Geriye yalnızca, SÖYLENMEMİŞ ŞARKILARI’ı kaldı...

Sevgiyi, her dağ başından bir kum tanesi hesabıyla toplayıp avucuna hapsediyorsun. Tam avucun dolacakken, parmaklarını açıp havaya savuruveriyorsun hepsini... Onca emek başa gidiyor. Sevgi savurganlığında birbirimizle yarışıyoruz sanki.
*****
Sabırlıdır AŞK! Ama bir o kadar da kırılgan...
*****
Aşkı anılar besliyor, düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki, aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi...
*****
Aşk, yürekle dil arasında ince bir cizgi. Yalnız yürekte yaşamak yetmiyor, ancak dile dökülünce karşındaki için anlam kazanıyor.
*****
Büyümek istemiyorum ki ben! Abi olmak da.. Hele o çocuğun abisi olmayı hiç, ama hiç istemiyorum! Hem, büyürsem sevmez beni babam. Küçük çocukları seviyor o. Cansu anlattı, amcamın kızı.. Bir oğlu daha varmış babamın. Öbür evinde... Yeni doğmuş, minicikmiş. Çok seviyormuş babam onu. Bir de,"Sen yaramazlık yaptın diye gitti baban," dedi Cansu. Hep usluyum artık ben. Abi olmamak için de yemek yemiyorum. Canım istemiyor..

OKUDUKLARIM -124- BİR POŞET İSTANBUL TOPRAĞI / EMİN KEŞMER

17 Ocak 2016

OKUDUKLARIM -124- BİR POŞET İSTANBUL TOPRAĞI / EMİN KEŞMER


Yurdundan koparılıp kovulan insanların hikâyeleriyle karşılaşmak, usundan sürgüne gönderiyor Kerem'i.
O, aşkından sürgün yediğini sanıyor daha çok.
Tıpkı akıl hastanesinde karasevdadan müebbet G. Öztolon'un dillendirdiği gibi:
"Aşkımın şiddetinden koptu gönül freni Doktor beni sanıyor; bu hâlâ şizofreni!"
Aşkından, yurdundan, yaşamından velhasıl ana rahminden sürgün edilen bizler! Hangimiz "Ben Kerem değilim!" diyebilir acaba?

Herkesten özenle gizlediğimiz iç dünyamızın engizlerinde tozlanmış, is ve küf kokan ne çok urbamız saklıdır kim bilir?

Sis olsa anlayacağım ki bir umut vardır hala, çünkü o dağılıp gidiverir zamanı gelince. Ama is öyle mi ki?
*****
"Karalama defteri" Ne bulursan, ne düşlersen, ne sayıklarsan at içine.





HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM.

16 Ocak 2016

HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM.

Başsağlığı dilekleriniz için hepinize tek tek teşekkür ederim.

İZLEDİKLERİM -58-

10 Ocak 2016

İZLEDİKLERİM -58-

AŞK SÜRÜŞÜ / 2014

Wendy (Patrician Clarkson), aniden sona eren evliliğinden dolayı şoke olmuştur. Önceleri arabayı her zaman eşi kullandığından artık on bağımlı olmaktan kurtulmalı, kendi ayakları üzerinde durabilmeli ve araç kullanmayı öğrenmelidir. Yeni hocası Hint kökenli Darwan (Ben Kingsley) da daha önce hiç görmediği biriyle görücü usulü evlilik yapacaktır. Böylece yolları kesişen ikili için hayat ummadıkları bir yönde yol alacaktır.

Kadın ve erkek evlendiklerinde tek bir ruh olurlar. Aynı şekilde hisseder ve düşünürler.
******
Aşk tanrıya ulaşmanın bir yoludur. Tanrı kimsenin yalnız olmasını istemez.
*****
Galiba görücü usulü evliliğe karşısın..
Biz ailelerimize yakın davranıyoruz. Bir insanı kimse ailesinden daha iyi tanıyamaz. Kendimize en uygun insanı ararken onlar kadar objektif olamayız. Eğer seçimi kendimiz yaparsak bazı hatalar yapabiliriz. Biz egomuza yenik düşeriz.
*****
Kitabı elime almayı seviyorum.
Bende, ama bunun için doğru kitap olmalı
Kitabın kokusu, hissi yaprakları çok önemli.
*****
Aşk duyduğum tek şey kelimelerdi. Kelimelerin içinde kayboldum.



ELÇİ


Gerçek olaylardan uyarlanan bir Macar yapımı. 16 Ağustos 1958’de, iki Macar mülteci, İsviçre’de Macaristan Konsolosluğu’na gizlice girer ve büyükelçiyi rehin alırlar.İsviçre polisi binayı kuşatır ve olaya bir terör eylemi müdahalesinde bulunurlar. Diğer yandan Macar mülteciler sokaklara çıkmış, protesto eylemleri gerçekleştirmektedir.



KUTUPTA MACERA / 2014

Yanlışlıkla, üç kardeş Spitsbergen adasında bir kış fırtına mahsur kalır. Nerede olduklarını, kimse bilmemektedir. Hayatta kalabilmek için  dramatik bir mücadeleye girerler…



GÜVENLİ YER YOK / 2014


Ashley Evans başarılı bir öğrencidir.Bir gün kendisine tıpa tıp benzeyen biri tarafından sanal ortamda yapmadığı davranış biçimleri ile suçlanır. Suçlu duruma düşen Ashley, annesi ile birlikte suçlamalara karşı mücadele etmeye çalışır. Ancak sandıklarından daha güç durumda kalmışlardır. Çaresizlik hissine kapılan Ashley ile annesi birlikte kaçma kararı alırlar.

Limon varsa limonata da vardır.
*****
Tutku irade mekanizmasını yoldan çıkarıyor.
*****
Tarih bizim sonradan anlayabileceğimiz bir ders.
*****
Savaş meydanındaki ve toplumdaki , dimdik bir şövalye bir 
erkeğin nasıl olması gerektiğinin örneğidir.
*****
Tarih hep yapımı devam eden bir süreçtir.
*****
Baskı varsa sadakat yoktur.
*****
Aslolan tarih sizin anlam yüklediğiniz şeylerdir.
*****
Ben kendi doğrularımdan eminim.



ADALET / 2009


Gerçek bir olaydan esinlenerek sahnelenen film, Jenn Corbin adlı bir kadının evinde intihar etmesiyle baslayan bir olaylar zincirini anlatıyor.Genç kadının ölümünü araştıran polis,zamanla bunun cinayet olma olasılığından şüphelenir.Akla gelen ilk şüpheli kocası olmasına rağmen, Jenn’in internette gizemli bir aşığının bulunması durumu dahada karmaşık hale getirir.



KEFARET YOLU / 2010

Bailey çocukluğunu tam anlamıyla yaşayamamış, birçok derde sahip ve hayatın içerisinde amaçsızca savrulup giden bir adamdır. Sarhoş olarak geçirdiği gecelerin birinde, gizemli bir adam olan Augy O'na yaklaşır ve ölen babasının mal varlığıyla ilgilenmesi için doğduğu kasabaya dönmesini iletir.
 Dönüş yolunda Bailey'nin hikayesi ve daima ilgili olduğu blues müziğinin sihri ortaya çıkar. Aslında Augy Bailey hakkında Bailey'nin düşündüğünden daha çok şey biliyordur ve O'na o sihirli melodiler vasıtasıyla birçok şeyin kontrolunu ele geçirebileceğini gösterecektir.

Sadece aşk seni özgürleştirir.



BABAMI KAYBETTİM

05 Ocak 2016

Herkesin bir gideni var... Gitti canımın cananı 31.12.2015 saat 16:00 da babamı kaybettim. Kabri nur dolu mekanı cennet olsun.

İZLEDİKLERİM -57-

03 Ocak 2016

İZLEDİKLERİM -57-

KARANLIK ÇÖKÜNCE / 2014

Hong Kong da şehir karanlığı indik den sonra kent de yangınları kontrol altına almak için itfaiyeciler ortaya çıkar…

Karanlıkta bile umudunuzu yitirmemelisiniz.  Her zaman bir umut ışığı olacaktır. Sadece inanırsak durum ne olursa olsun korkunun üstesinden gelebiliriz.



MUTANT DÜNYASI / 2014


Büyük bir meteor dünyaya çarpar ve insanlar zombilere dönüşür. Bir grup hayatta kalan kızlar bu mutantlarla savaşmak zorunda kalacaktır

İnsan her zaman güçlü olamaz.
Her zaman güçlü olmak gerekir, asla umudunu kaybetme.



SON MEKTUP / 2015

Birinci Dünya Savaşı esnasında gönüllü olarak Çanakkale’ye giden Tayyareci Y. Başı Salih Ekrem, sert koşullar altında hayatta kalmaya çalışan askerlere yardım etmekle meşgul olan Hemşire Nihal ile tanışır. Nihal ile Salih zor şartlar altında yaşam mücadelesi verirken birde Fuat isminde kimseyi olmayan bir çocuğu sahiplenirler. İngilizlerin yaptığı bir hava saldırısında Yüzbaşı Salih sayesinde kurtulan Küçük Fuat hemşire ile Salih arasındaki ölümsüz aşkın da tek şahidi olacaktır…

Nasıl olsa öleceğiz, bırak bize yakıştığı gibi yaşayalım!
Kollarından bacaklarından vazgeçtiler, canlarından sevdalarından vazgeçtiler, ama Çanakkale’den vazgeçmediler!
Düşman donanması denizde! geliyorlar! kardeşlerim! Burası sadece Çanakkale değil! Burası bugün İstanbul, Erzurum, Maraş, Van, Bosna, Bakü! Burası bugün Mekke, Medine! Bugün Selahattin biziz! Bugün Hamza biziz! Bugün Şeyh Şamil, Bugün Alparslan Kılıçarslan, Bugün Ulubatlı Hasan, Bugün bu Albayrak uğruna Gazi biziz! Bugün Şehit biziz!
Vatan sevgisi, imandan gelir kardeşlerim! Cennette bizim elimizde, cehennemde! Bir kusurumuz olduysa hakkınızı helal edin!
* Helal olsun! Helal olsun! Helal olsun!
Gidenler canını verdi, kalanlar da belki dönerler diye ömrünü..
Nice ayrılıklar, nice hüzünlü saatler, nica hasret kalmalar vatan sevdasının önüne geçemedi!



BİRAZ İNANÇ / 2011

Mitch Albom’un son derece güzel ve eğlenceli bir hayatı vardır. Detroit’de hayatını sürdürür ve mutlu bir evliliğe sahiptir. Ödüllü bir spor yazarı olmakla birlikte köşe yazıları herkes tarafından ilgi ile takip edilmektedir. Ayrıca senaryo yazarlığı ve radyo ve televizyon yayını da yapmaktadır. Bir gün hayatına gelen iki adamla birlikte aslında bir şeylerin eksik olduğunu fark eder.

-Ağaçları tanrı mı yarattı?
-Neden bir sürü ağaç ?
-Neden tek bir ağaç değil? Yani o tanrı yaptığı her şey mükemmeldir, öyleyse neden bütün dünya için tek bir mükemmel ağaç yaratmadı? Bunun yerine bize meşeyi, çamı,karağacı, selviyi verdi. Yani belki inançta aynıdır. Hepsinin dalları cennete uzanan çok sayıda ağaç.
-Son zamanlarda dünyaya baktın mı? Ağaçlar birbirine saldırıyor.
- O inanç değil, nefret,
-Din adına patlak veren saldırılar…
-Ve yanlış öldürmeyeceksin, komşuna hürmet edeceksin. Ben bunları amaçlarsam ve diğer kişi bunları amaçlarsa ne olur?
-Dünyada barış
*********
İnsanlar eşyaları çok önemsiyor? Yeni elbiseler yeni arabalar….
Dünyayı kazanıp ruhunu kaybetmenin insana ne yararı olur ki?,
*********
Din bu günlerde öyle tavan yaptı ki, ya herkesin hayatını yönetmek istiyorlar ya da herkesin kendini teslim etmesini.



SANDAL AĞACI /2014

Acı evrenseldir. Ancak umut da öyle. Mumbai ve Barselona arasında gidip gelen Hindistan'dan Akdenize uzanan acı ve umut dolu bir hikaye.

Üne ve şöhrete rağmen, Bombay’ın sevilen oyuncusu Mina, annesinin ölümü ile zorla ayrıldığı küçük kardeşi Sita’yı unutamaz. 30 yıl sonra küçük kız kardeşi Sita’nın hayatta ve Barselona’da yaşadığını öğrenir, kardeşini bulmak için Hindistan’dan İspanya’ya gelir. Ancak kardeşi Sita'yı onu evlat alan üvey ailesi genç kadının bütün geçmişini çoktan silmiştir. Adı artık Paula olan, Mina ve Hindistan geçmişi ile ilgili hiçbir şey hatırlamayan genç kadın başarılı bir biyolog olmuştur. Ablası ile karşılaşmanın şokundan sonra kendi köklerini ve geçmişini bulmak için yolculuğa çıkan Paula aşkı da yine İspanya’da bir göçmen olan Hintli genç bir adam olan Prakash’de bulacaktır. Barselona ve Bombay arası umut ve aşkla işlenmiş bir yolculuğun hikayesi.


Güçlü ol ve yapabilirsen affet beni.



KURTLAR ARASINDA / 2015

1945 yılında, Buchenwald Toplama Kampı’na gelen esirlerden birinin valizinde, üç yaşında yahudi bir çocuk saklıdır. Hücre arkadaşı Hans Pippig, durumu fark eder. Eğer bunu yetkililere bildirirse, küçük çocuk infaz edilecektir. Ancak durumu sakladığı anlaşılırsa, uzun süredir SS subayları ile kurduğu ilişkisi bozulacak ve bu, onun hayatını tehlikeye sokacaktır. Hans, doğru ile yanlış arasındaki seçimi yapmak zorundadır.