HERKESİN İSTEDİĞİ İYİ HAYAT

02 Şubat 2016

Balzac’ın deyişiyle “Başka hiçbir şey değişmese bile, eğer ben değişirsem, her şey değişir.” İyi Hayat, bizi değişime çağırıyor. Var mısınız?




1999 depremini yaşarken akrabalarımızı ziyaret amacıyla Bolu’ya gittik. Bolu da deprem bölgesinin bir parçasıydı. Bolu’nun girişinde yeni bir yerleşim alanı var: Dağ Kent. Burası hâlâ bütünüyle tamamlanmış bir yerleşim bölgesi değil. İşte tam burada bir pano dikkatimi çekti. Panoda şöyle bir cümle vardı: Her zorluk bir fırsattır. O zaman için ne akıllıca bir laf demiştim kendi kendime. Kim, nasıl düşünmüştü de böyle zor bir zamanda görebilenlere, duyabilenlere böyle bir mesaj vermişti? Bunu bilemiyorum, ama ne kadar farklı ve olumlu bir bakış açısıydı. Daha sonra özel hayatımda yaşadığım başka depremlerde de bu sözü çokça hatırladım ve hep zorlukları bir fırsat bilmeye çalıştım. Tabii bu zor oldu bazen. Ama kendine acımaktan, ağlayıp sızlamaktan çok daha iyi bir yol oldu benim için.



İşte Alex Rovira‘nın  İyi Hayat’ı (La  Buena Vida) bana yine bu sözü hatırlattı. İyi hayat yaşamak şüphesiz biraz tercih meselesi, kararlılık, kendini yinelemeden yeniden doğmak meselesi… Yunus’un dediği gibi “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası”

Mevlana Celaleddin‘in Batıdaki en büyük hayranlarından Sevme Sanatı kitabının yazarı ve Freud’un öğrencisi Erich From, “Hayatın ereği, eksiksiz olarak doğmaktır; ancak ne acıdır ki, çoğumuz gerçek anlamda doğmadan ölürüz. Yaşamak, her an yeniden doğmak demektir” ifadesiyle yaşamanın bize verilmiş bir fırsat olduğu üzerinde durur. Böyle baktığımızda “hayat, bizim ondan yaptığımız ve yarattığımız şeydir.” Amacımız da ömrümüzü “İyi Hayat”a dönüştürmek olmalıdır.

İyi Hayat’ı gerçekleştirmek ve mutluluk hakkına ulaşabilmek için ne yapmalıyız? Yazar, bizi bu konuda Rabindranath Tagore‘un rehberliğine emanet ediyor: “Nasıl duyumsadığımızın ya da ne bildiğimizin önemi yoktur; potansiyel yeteneklerimizin ya da becerilerimizin önemi yoktur. Önemli olan tek şey, onlara can veren eylemdir. Birçoğumuz bağlılık, cesaret, aşk gibi kavramları biliriz, ancak gerçekte bilmek, yapmak demektir. Yapmak, kavrayışı bilgeliğe taşır; eylem bilgiyi bilgeliğe dönüştürür.

“Oturup suya bakmakla karşıya geçemezsin.”

Türkçedeki İyi Hayat, 112 sayfalık, 2009 eylülünde ikinci baskısını yapmış bir eser. Literatür Yayınlarından Ayşegül Yurdaçalış Türkçesiyle bize ulaşmış. Kitap 16 bölümden ve bir de Teşekkür’den oluşuyor. Şimdiye kadar benzer kitaplar okumuş olabilirsiniz. Buna benzer çok yayın var şüphesiz kitapçı raflarında. Bu kitabın özelliği ne peki? Kitap, sözü uzatmadan, ele aldığı konuları ayrıntılarda kaybetmeden bize sunuyor. Doğudan batıya, eskiden yeniye insanlık coğrafyasının kültüründe dolaşırken, nasıl daha iyi yaşayabileceğimiz üzerinde kafa yorduruyor bize. Unuttuklarımızı hatırlamak amacıyla sık sık bakmak için bir başucu kitabı. Tebessüm ediyoruz bazen, bazen alnımızda kırışıklıklar oluşturacak derinlikte düşüncelere dalıyoruz.

“İyi Hayat“ı gerçekte ne kadar istiyoruz? İstediğimiz bu hayat için ne kadar zorlayabiliriz limitlerimizi? Katlanabilir miyiz, vazgeçebilir miyiz ağlayıp sızlamalardan, ayakta durmak varken her daim yaslanacak omuzlar aramaktan uzak durabilir miyiz? Başkalarını bilemem, ama böyle yapma gayreti içerisinde biri olarak kitapta sözlerinden ve yaşamlarından faydalanılan önemli insanların üretkenliklerini iyi hayattan yana kullanırken zorluklara direnmeleriyle bunu başardıklarını görüyorum. Hayatı bırakmamak, zorluklara göğüs germek, iyi bir yaşam sürmek isteyen bizim gibi başkalarına da yardım etmek kitabın hedeflerinden başta geleni. Hayatı sadece kendimiz için güzelleştirmekle bitmiyor her şey. Biz hayatı güzelleştirme potansiyeline ulaşırken içimizde, başkalarının da aslında var olan bu potansiyel gücünü ortaya çıkarmak, onların da bu gücü iyi bir hayattan yana kullanmalarını sağlamak durumundayız. Yani iyi hayatlar kurmak ve kurulmasına yardım etmek hedefimiz olmalıdır. Ne güzel, ne içten ve ne kadar insani bir yaklaşım…

Hayat, bize sunulmuş bir armağansa eğer değerini iyi bilmemiz gerekiyor. Hayatın anlamını büyük yitimlerden, yıkımlardan sonra sorgularız genellikle. Çünkü böyle felaketler bizi derinden sarsar, tabir yerindeyse ufuk çizgisinin göründüğü 12 şiddetindeki deprem gibi o güne kadar görmemiz gerekenleri gösterir bize. Ama niçin böyle bir şeyi bekleyelim ki?




Balzac’ın deyişiyle “Başka hiçbir şey değişmese bile, eğer ben değişirsem, her şey değişir.” İyi Hayat, bizi değişime çağırıyor. Var mısınız?

http://indigodergisi.com/2016/02/herkesin-istedigi-iyi-hayat/?utm_medium=feed&utm_source=feedpress.me&utm_campaign=Feed%3A+indigodergisi

4 yorum:

  1. Müthiş ve umut verici bir yazı, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten güzel ve düşündürücü bir yazı. Çoğumuz oturduğumuz yerden hayatımızın değişmesini bekliyoruz. Ama bunu başarmak için hiç çaba sarf etmiyoruz...

    YanıtlaSil