OT DERGİSİ SAYI 56

14 Ekim 2017



 Vazgeçtiğini yadırgar insan.

 İyilik asla yalnızlıktan hoşlanmaz. 

Tamir etmeyi öğrendiği şeyi, daha kolay kırıyor insan. Bilginin ayıbı bu.


Kendinin olduğu hiçbir yer gurbet değildir. Mesele kendin ve kendinde olabilmekte...
Hepinizin başkenti öz kendi.


Sanatta, kopya ve taklidin değer sıfırdır. 

Sömüren, sömürülene önce her şeye razı olmasını ve onun söylediklerine uymasını öğretiyor. 

Sonbahar geldi. Dizlerini karnına çekip rengini, kokusunu hatırlamadığın eski bir zamana sığınmaya çalıştın. Heyhat, zaman sığınabileceğin en son yer. Geçen ve giden bir şeye sığınabilir mi insan? Terk etmek üzere gelmiş birine ?

Başka türlü nasıl dayanır ki insan aynalara baktığında, ruhunun çirkinliğine

Biri geliyor, hayatımıza bir makas atıyor; o yaşadığımız bölüm, bütünün dışına düşüyor.

Zaman ancak bitince güzelleşiyor değil mi? Hayat da öyle sanılır. Hele ki umut tükenince, en güzel günler henüz yaşamadıklarımız değil, çoktan geride bıraktıklarımızdır.

Kaybedecek bir şeyi olmayandan değil ama
vazgeçmeye cesaret bulandan korkarım!

Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam.

Hayata ancak yaşadıklarını okudukları gibi değil, olmasını istediğin gibi hatırlayarak dayanırsın. Kendine de öyle.

Karısı memlekete gitmiş bir adamın
evdeki çamaşır makinesiyle bakışması gibi
çaresiz ve yabancısıyım bu dünyanın.

2 yorum:

  1. Güzel yazı...Hayata ancak yaşadıklarını okudukları gibi değil, olmasını istediğin gibi hatırlayarak dayanırsın. Kendine de öyle...

    YanıtlaSil
  2. Blogunuza tesadüfen rastladım.
    Tabibe aldım.
    Banada beklerim.
    Sevgiler

    YanıtlaSil