Beyaz gövdeli zenci köpeklerimiz var. Adları da var. Ama onlar birer heykel. Çağırınca gelmiyorlar artık. Cennetin kapısını bekliyorlar. Karla karışık toprağa gömülebilmek için kulakları dik donuyorlar! Öyle bir cennet ki, paslı demirin bile ak sakalı var. Bizi saran tel örgüler beyaz angoradan örülmüş. Havası havlamayı bırakmış, ısırıyor. Beyaz ağzı etimizle dolu. Bu yüzden sessiz bir ayaz var. Saçaklardan sarkan mızrak dişleri ensemize saplanmış. Gazete kâğıdı gibi buruşmuş derimizde mor diş izleri, bekliyoruz.

Cennetten kovulmayı. Bembeyazız. Soğuk. Donmak. Çözülmek. Tekrar donmak.

Daha fazla hiçbir şeye gerek yok. Fiilleri çekmeye bile. Herkes kalsın yerinde. Bıraksınlar, yaslansın göğsüm sırtlarına, ılıklaşsın enseleri nefesimle. Yavaş yavaş sokayım dilimi derilerine. Aksın içlerine hayatımın zehri. Yirmi adet mermi. Muhteşem! Hepinizi geberteceğim! Ama hepinizi!

Ziya Hurşit : 

doğum 1892 Rize

ölüm 14 Temmuz 1926 İzmir , 

Atatürk’e suikast girişiminden dolayı idam edildi.

13 Temmuz 1926’yı 14 Temmuz’a bağlayan gece İzmir’de 13 kişi, Kemeraltı semtine kurulan darağaçlarında idam edildi… İlk olarak Maarif Nazırı Şükrü Bey idam edildi. Asılan son kişi ise Atatürk’e suikast girişiminin bir numaralı sanığı olan ve olayı itiraf eden Ziya Hurşit’ti. Saat 6’ya çeyrek kala cellât ve görevliler Ziya Hurşit’in hücresine gidip haber verirler. Yüzüne karar okunurken sakin biçimde dinler ve “İdama mahkûm edilenler kimler?” diye sorar. Öteki 12 kişinin adı sayılır. “Peki, ne oldu onlara?”der. “Hepsi idam edildi” denince, “Yani ben en sona mı kaldım? Desenize bu işte de yine yaya kaldım. Hey gidi hey, ölümde bile geç kalıyorum.” der (…) 

Sonra darağacının altına gelir ve espriyi patlatır: “Maşallah salıncak gibi.” 

Ziya Hurşit’in son sözleri ise şu olur: 

“Haydi beyler, ahirete gidiyorum. İçinizde oradakilere mektup göndermek filan isteyen var mı?”

Gündem dolayısı ile elimde sürüklenen kitabı nihayet bitirebildim.

KORONA GÜNLÜKLERİ 8

 Dün de bahçede misafir vardı, annemin halasının oğlu ile dayımın oğlu geldiler. Sosyal mesafeye uyarak bahçede verdiğim sandalyelere oturdular.  Yarım saat bu şekilde sohbet ettiler. Ben içeride idim çıkmadım, ağbime de içimden sövüp saydım kabul ettiği için. Ayıpmış ne ayıbı böyle bir zamanda ayıp mı olur. Kusura bakmayın misafir kabul etmiyoruz  demesi lazım. Söylediğimde de kavga yapıyoruz. Bence şu camiden yapılan anonslara eve bahçede olsa misafir kabul edilmemesi kısmı da eklenmelidir.  14 gün evde kal hayat kurtar deniliyor bizimkileri gezmek tutmuş, tövbe Allahım tövbe....

Ben dün öğleden sonra, bulaşıkları da yıkadıktan sonra PTT ye gittim. Ağbim rahatsızdı gözlerinden biliyorsunuz. O dönemde bir miktar borcu olduğu tüccar parasını istemedi, ne zaman işe başlarsın o zaman gönderirsin dedi. Fakat bu virüs olayı işi ortaya çıkınca pazara da başlayamadık. Bizde parayı peyder pey 2 ayda ödeyelim kararı aldık ağbimle. Çünkü o da bu hengamede dükkanını kapatmak zorunda kaldı. Neyse  ben ilk taksiti yatırdım. Bir sıra bir sıra PTT de Allahtan matikte sıra yoktu. Hemen matikten işimi hallettim.

Ordan eve gelirken yol üstünde manava uğradım mantar ve maydanoz aldım. Oradan markete geçtim, tereyağ, kefir, tavuk göğsü, tuvalet kağıdı ve kağıt havlu aldım. Eve geldim paketleri mutfak kapısının önündeki masanın üstüne bıraktım. Üstümü çıkardım ev kıyafetlerimi giydim. Üstümdekileri çamaşır teline astım. Ellerimi sabunladım.

Akşam yemeği yapmıyorum, öğleden kalanlar ile idare ederiz. Yarın için mantar sote ve mercimek köftesi yapacağım. 

Mart ayı okuduğum kitaplar bunlar, 5 tane de dergi okudum.

Bugün koltuk örtülerini yıkacağım. Ağbimin sıcaktan soğuğa çıkınca burnu akıyor. Komşu oğlu eczanede çalışıyor, ona sipariş verdim burun spreyi. Şimdi geldi aldım hemen burun deliklerine sıktım. Allaha şükür doktorluk bir işimiz yok.

KORONA GÜNLÜKLERİ 7

Bugün akşam tedirgin uyudum, onun için uykusuzum. Neden tedirgin uyudum. İstanbul'dan teyzemin oğlu Lüleburgaz'a iş almış, Kendisi taksicilik yapıyor, özel arabası ile birisini getirmiş buraya. Malum otogarlar kapalı otobüs yok. O kişinin de gelmesi gerekiyormuş parada anlaşmışlar kişiyi buraya getirmiş. Annem bahçe kapısında biri var deyince benim odanın camından baktım bu. İçeri almasan olmaz, tedirgin tedirgin sosyal mesafeyi koruyarak bahçeden içeri aldım, hemen ellerini sabunladı mesafeyi koruyaraktan sohbet ettik. Sonra ona yemek koydum yedi. Ben o arada hemen yan taraftaki şarküteriye geçtim, sucuk,peynir,zeytin, balkan fasulyesi, barbunya, peynir helvası aldım. Teyzem vefat etti eniştemle birlikte yaşıyorlar. Bu aldıklarım onları 15 gün idare ederdi. Hasta bir hali yoktu ama yine de tedirginlik. Şu virüsün yaptığı işe bak. Can ciğer olduğun kişi ile sarmaş dolaş bile olamıyorsun. İnşallah bir şey olmaz. o gidince yediği içtiği tabak, bardak, çatal kaşığı çamaşır suyuna bastım. Oturduğu kanepe örtüsünü makinaya attım.

Sabah kalkınca kahvaltımı yaptım. Annem  bahçede oyalandı. Biraz telefonda sosyal medyada oyalandım. Ağbimin ptt kartı eskimişti yenisi gelmişti ona şifre oluşturduk.

Ellerim devamlı sabundan hatır hatır oldu nivea soft kullanıyorum umarım iyileşirler. 

Dışarıda güneşli bir hava var. Annem biraz asma budadı. Romanların biri karısı ile kapı önünde kavgaya tutuştu....

Öğlen yemeği için makarna yapıcam. Bizimkilerin canı söğüş patates çekmiş, onu da vurdum ocağa. Akşama Allah kerim artık.

Yemekten sonra PTT ye gitmem lazım. Tüccar para istedi onu ödemem lazım.

Daha sonra film izleyeceğim... yarına görüşmek üzere koronasız günler herkese.

KORONA GÜNLÜKLERİ 6

Bahçeden bir sümbül ile merhaba sizlere.

Sabah yine saat 10 da kalktım. Bunda geç yatmanın etkileri var büyük ihtimal. Tost makinasında ekmek kızartıp tereyağ ile yağladıktan sonra yanında peynir çay ile kahvaltımı yaptım. Ben kahvaltı yaparken annem ve ağbim ikinci bir uyku çıkarmaya başlamışlardı bile. Yatakları topladım, sildim süpürdüm. Bakkala ekmek almaya gittim. Hava yine karanlık kasvetli bir hali var. Kendime kocaman bir kupa türk kahvesi yaptım, bizimkiler uyurken kitabımı bitirdim. 

Bizimkiler öğlene kalkmadan onlara kuru fasulyenin yanına bulgur pilavı pişirdim. Ağbime ufak bir salata yaptım ki şekeri dengelensin.

Uyandılar yemek yedik, bulaşıkları yıkadım. Ağbimin ekmeği bitmiş, kepek ekmeği almak üzere fırına gittim. Hemen evin karşısı. Satış yapan bayan eldiven takmamış ama parayı peçete ile alıyor. Sana korona geçsin umru değil, ama kendisine geçmesin zihniyetine sahip. Geldim hemen zabıtaya şikayet yazımı ilettim.

Bu ayın son dergisi oldu bu dergide...

Bu da koronadan koruyan siperlik. PVC den yapılma alın kısmına şu camlara kapılara konulan kışın soğuk geçirmesin diye kullanılan süngerlerden var. Arka kısmında ise 2 parmak genişliğinde lastik. Kafaya geçiriyorsun olay bitiyor. Tabii maskeni yine takıyorsun

şimdi biraz dizi izleyeyim.....

Sabah her zamanki saatte kalktım, 1 dilim kızarmış ekmek ve peynir ile kahvaltımı yaptım. Yatakları topladım. Ortalığı süpürdüm tozları aldım. Öğlene yemek vardı akşam yemeği için kuru fasulye vurdum ocağa. Annem biraz bahçede oyalandı çiçekleri ile arası iyi bu sıralar:)) Kış için içeriye aldığımız sardunyaları biraz saksı saksı dışarı taşıdım. Ağaçlar yeşeriyor mesela şu an camdan baktığımda ayva ağacının yeşerdiğini görebiliyorum. Ağbim yürüyüşe çıktı, giyindi maskesini taktım 3 saat yürüdü geldi. O arada bende maskemi ve eldivenimi taktım dışarı çıktım yürüyüş yapmaya, gelirken ıspanak, muz, anneme kurabiye aldım. Komşunun torunu beni maskeli görünce tanıyamadı:)) bu kim diyor. Eve gelince eldivenimi çıkardım, üstümü çıkardım tele astım hala teldeler havalanıyorlar. Öğle yemeği yendi, bulaşıklar yıkandı. Bizimkiler güzellik uykusuna yattılar ben de film izliyorum.

Ben bu günlerin yani korona günlerinin uzayacağını düşünüyorum. Çünkü bu virüs geldi ve herkese bulaşmadan gitmeyecek diyor doktorlar.Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bizler tamamda bir yere kadar yardım edebileceğimiz günlük kazanca sahip olanlar ne yapacak. Bir süre sonra saldırılar olabileceğini düşünüyorum. Roman mahallesine yakın oturuyorum, görseniz halleri içler acısı. Bimden günlük ne alırlarsa onunla geçiniyorlar oda çalışırlarsa.... Çalışmıyorlarsa bize yüklenecekler...... para isteyecekler gıda isteyecekler , belki bizlere saldıracaklar......

Allah sonumuzu hayır etsin.

İZLEDİKLERİM

FURLOUGH

Ölüm döşeğinde olan annesini son bir kez görebilmesi için mahkuma verilen izni konu alan senaryosuyla Furlough filmi 2018'de ABD'de vizyona girdi. Hasta olan annesiyle birlikte bir hafta sonu geçirebilmesi için 2 gün izin verilen mahkumu kontrol altında tutabilmek için yanına bir de özel güvenlik verilmiştir. Onun hareketlerini takip edip kaçmaması için görevlendirilmiş olan güvenliğin işini yapması ve bir yandan da herşeyi gözlemliyor oluşu karşısında bir mahkum varken komik anlara sebep olacaktır.

TRANSYLVANIA

Zingarina, en yakın arkadaşı Marie, rehberi ve çevirmeninin refakatinde Transilvanya’ya varmıştır. Orada olma nedeni sadece Romanya’yı ziyaret değil, aşık olduğu adam Milan’ın izini sürmektir. Milan, onu hamile bırakıp tek bir açıklama yapmadan çekip gitmiştir. Zingarina onu yeniden bulduğunda Milan onu şiddetle reddeder ve genç kadın çok üzülür. Yaşadığı duygusal yıkımın izinde ruhunu akışa bırakır. Bulunduğu yerde birden karşısına özgür ruhlu Çango çıkar ve akıntının yönü tamamen değişir. Yola çıkış amacı bambaşka bir okyanusa doğru yönelmiştir artık.

KIYAMET YAKINDIR

Hayatta kalma eğitimi alan bir grup, ücra bir kampta yaşanan kazanın ardından şiddetli bölünmeler yaşar ve acımasız bir ölüm kalım mücadelesi vermek zorunda kalır.

KORONA GÜNLÜKLERİ 4

Bugünkü sabah güzellikleri bahçeden sümbüller ve laleler....

sarısı pembesi moru beyazı araya kırmızı laleyi de koyduk.....

Sabah saat 10 da kalktım, 1 dilim kızarmış ekmek biraz peynir ile kahvaltımı yaptım.

Annem dünden yıkanan çamaşırlar kurumadığı için tekrar tele asmış çamaşırları. Ağbim ben biraz yürüyüş yapacağım dedi. Giyindi, maskesini taktım, güneş gözlüklerini taktı. Caddeye kadar gidip geleceğim dedi. Bende o arada hemen yatakları topladım, silktim her şeyi, elektrik süpürgesi ile ortalığı süpürdüm. Çamaşır sulu su ile ortalığı sildim. Ayrı bir çamaşır sulu su ile de tozları aldım. Ağbim yürüyüşten geldi ekmekte almış. Maskesini çıkardım, kenara koydum. Üstündeki montu çıkardık tele astık, ellerini sabunladı içeri geçti. 

Ben mutfağı toparladım, sildim süpürdüm. Annemle ağbim karnımız acıktı dediler. Akşamdan yemek vardı ama illaki tarhana diye tutturdular. Ne olacak 5 dakikalık iş tarhana sal suyun içine yağ tuz koy karıştıra karıştıra pişir.

Evet şimdi televizyon söylüyor bundan sonra pazarlarda sadece yiyecek satılacak. Giyim vs. türü sergiler yasaklandı.... Yani bizim sektör darbe aldı. Gerçi biz bir yıl olacak açmıyoruz ama diğer arkadaşlar için üzüldüm.

Tarhananın yanına bahçeden taze soğanda çıkardık, öğlen yemeğimizi bu şekilde hallettik.

Şimdi bizimkiler öğlen güzellik uykusundalar bende kahvemi yaptım bu satırları yazıyorum. Biraz film izleyeyim biraz kitap okuyayım akşamı bu şekil getireyim.....

KORONA GÜNLÜKLERİ 3

Bugün hava yine kapalı, rüzgarlı yağmur bir türlü yağamadı. Böyle oluncada insanın içi sıkılıyor. Sabah kalktım ağbimin şekeri ölçtüm daha sonra o annemle kahvaltı yaptı, ben tekrar yeniden yattım. saat 10 gibi kalktım kahvaltı yaptım. Yatakları topladım, bulaşıkları yıkadım. Giyindim maskemi taktım, eldiveni elime geçirdim. Alışveriş poşetini elime aldım evden dışarı çıktım. Akşam mine arkadaşımın facebook hikayesinde bir korunma ıvırtısı görmüştüm. Şeffaf asetattan yapılmış, arkası lastikle desteklenmiş yüzü ve gözü virüsten koruyan bir siperlik. 10 tl bir şey fazla para değil. Kırtasiyede yapmışlar, çocuk Afyondan bile sipariş almış. Onu aldım, steril eldiven aldım, Marul bitmiş, soğan bitmek üzere idi onlarıda aldım. Biraz da bulgur aldım. Bizim evde çok tüketiliyor bulgur hem pilav yaparız hem kuşlara yem olarak kullanırız. Sadakamız bulgurdur bizim çoğunlukla. 

Bir arkadaşım var kendisinin maddi durumu kötü. Dükkanı vardı ( kira) el boyaması ahşap işleri yapıyor. Aklıma düştü aradım dün onu ne yapıyorsun dedim. Pasaj kapandı mecburen dükkanı da kapattım evdeyim dedi. Aklımdan ona yardım geçiyor. Ağbim iyileşirse zindan baba türbesinin bekçisine .... tl vereceğim demiştim. Bunu bu arkadaşa yapsam nasıl olur acaba? Babası da çalışıyor ama maaşını doğru düzgün almıyor. Hem bu parayı vereyim hem de onunla bim de buluşalım alışveriş yapsın diye geçiyor gönlümden.

Akşam için bakla yemeği yapıyorum yanına da yoğurt aldım mı tamam. Biz öyle çorbada olsun pilavda olsun meze de olsun diyen bir aile değiliz. Bir çeşitte yetiyor bize Allaha şükür. 

Şimdi bakkala gidip yoğurt, fırına gidip ekmek alma zamanı...

Kendinize iyi bakın....

KORONA GÜNLÜKLERİ 2

KORONA günlüklerine devam. Hava kapalı kasvetlimi kasvetli, yağmur yağdı yağacak ama yağamıyor, haliyle insanın içeriside kararıyor.

Bugün sabah kalktım, yatakları topladım kahvaltı yaptım.  Üstümü giyindim, maskemi ve eldivenimi taktım dışarı çıktım. Mecburen elektrik su cep teller internet ödenecek evde parada yok.....

mecburen banka yolları gözüktü bana. Yanıma el dezenfektanımıda aldım.  İlk önce bankaya gittim faturalar için otomatik ödeme talimatı verdim. Hazır çıkmışken bir de alışveriş yapayım dedim. Şimdiye kadar hep nakit çalıştım her yer ile, fakat virüsün en çok bulaştığı şey para olunca mecburen karta döndüm. Tek annemin maaşı bankadan alınacak onu da ütü yaptım paralara ısı vererek virüsü öldürme yolunu seçtim. Kasaba uğradım  biraz et kıyma falan aldım dolaba koydum. Anladım ki birde dondurucu lazım eve en kısa zamanda onuda alacağım. Saç kurutma makinamın son taksidi vardı, onu ödedim birde smart tv baktım LG marka 108 ekran 3800 tl dedi onu da almaya niyetim var bir daha ki aya. 

Ortam fazlası ile hüzünlendirdi beni her yer sessiz sakin kapalı birde 12:00 - 17:00 arası çalışma koymuşlar. Türk kahvemi içtiğim ve aldığım yere uğradım, hüzünlendim kahvemi aldım. Ağbimde nescafe istedi süttozu ile birlikte ona da aldım. Ordan medicalciye uğradım antibakteriyal ıslak mendil aldım. Telefonu ve laptobu onunla sileceğim.

Eve geldim bütün aldıklarımı mutfak kapı ağzında 2 saat beklettim, şarküteri, manav, kasap ne varsa. Üstümü çıkardım makinaya attım. Elimi yüzümü yıkadım. Yeni kıyafetleri giydim. Bir rüzgar bir rüzgar 2 saat kapı ağzında zor bekledim. Neyse 2 saatin sonunda aldıklarımı mutfağa içeri aldım ve yerleştirdim. 

Virüsün haziranda hız keseceği ve Eylülde tekrar hızlanacağı haberi var nette. Kışa girerken bir daha stok yapmak lazım. Bunun bir biyolojik silah olduğu ve dünya nüfusunun azaltılmasına çalışıldığı haberleri de mevcut. 

Okuma hızım düştü, sebebi telefonla facebook, twitter gibi uygulamaları takip etmem. Umarım kısa zamanda eski günlerimize döneriz.

İZLEDİKLERİM

LOST GIRLS

24 yaşındaki Shannan Gilbert bir gece esrarengiz bir biçimde etraftan kaybolunca, annesi Mari (Oscar adayı Amy Ryan) için kızıyla, kendisiyle ve polisin taraflı tutumuyla ilgili kabullenmesi güç gerçeklerle yüzleştiği karanlık bir dönem başlar. Kızını ne pahasına olursa olsun bulmaya kararlı olan Mari Gilbert, Shannan’ın bilinen son adımlarının izini sürer ve kendi başına yürüttüğü araştırma onu, Long Island'ın dışındaki ücra bir kasabanın yakınında dışarıya kapalı bir yaşam süren bir topluluğa götürür. Öğrendiği gerçekler, kolluk kuvvetlerinin ve medyanın sayısı ondan fazla çözülmemiş seks işçisi cinayetini ortaya çıkarmasını sağlar. Mari, dünyanın yitip giden bu gencecik insanları unutmasına izin vermeyecektir. 

LAVENDER

Bir kadın hafızasını kaybettikten sonra psikiyatristinin tavsiyesi üzerine hafızasının geri dönmesini sağlayacağı ümidiyle çocukluk dönemindeki evini ziyaret etmeye karar verir. Sonrasındaysa açıklanamayan şeyler görmeye başlar.

BEYAZ ZAKKUM

White Oleander,-her biri kendi kanunlarına, tehlikelerine, öğrenilecek kendi ağır derslerine sahip- bir seri Los Angeles yetimler yurdundaki zorlu serüveni bir öz-keşif yolculuğuna dönüşen Astrid adlı kızın unutulmaz hikayesini anlatıyor. Janet Finch'in En çok satanlarda yerini almış romanı White Oleander'dan uyarlanan film bir genç kadının zorluklar ve olgunluktan keyif ve gerçek bağımsızlığa uzanan hikayesini takip ediyor. Uzlaşmaz fakat baştan çıkarıcı Annesi Ingrid (MICHELLE PFEIFFER), erkek arkadaşını kendisini terk ettiği için öldürdükten sonra, 15 yaşındaki Astrid (ALISON LOHMAN) annesinin tutuklanışına şahit olur. Bu, her ikisinin de yaşamlarının rotasını değiştirecek bir olaydır. Genç Astrid, aniden tek başına kalmıştır. Birkaç yetimler yurduna girip çıktıktan (ve aralarında ROBIN WRIGHT PENN ve RENEE ZELLWEGER'in de bulunduğu birkaç bakıcı anneden) sonra Astrid, içine atıldığı yol vermez ve çoğunlukla insafsız olan dünyada hayatta kalabilmek için ihtiyacı olan tekniklerde ustalaşmak için çabalar. Astrid kendi kimliğini devamlı değişen çevresine uydurabilmek için ümitsizce uğraşır. Parmaklıkların ardından Ingrid'in güçlü etkisi Astrid'in hayatındaki tek değişmezdir. İyi, ve de kötü için... Çocukluktan yetişkinliğe geçişini oluşturan üç yılda Astrid, geçmişten özgürlüğünü kazanmak için cesaret ve bağımsızlığın, öfke ve bağışlamanın, sevgi ve hayatta kalmanın değerini öğrenmek zorundadır

7. Koğuştaki Mucize, 7 yaşındaki kızı ile aynı zeka yaşına sahip bir babanın adalet arayışını konu ediyor. 1983 yılında bir Ege kasabasında küçük bir kız ölür. Ölen küçük kız sıkıyönetim komutanının kızıdır ve onun ölümünün sorumlusu olarak babaannesi ile yaşayan ve 7 yaşında bir kızı olan Memo görülür. Memo, her ne kadar suçsuz olduğunu anlatsa da kimse ona inanmaz. İdam cezasına çarptırılan Memo'nun yakınları adaletin sağlanması için uğraşırken, Memo ve kızı Ova'nın tek istediği birbirlerine kavuşabilmektir. Memo, bir mucize gerçekleşip idam cezasından kurtulabilecek midir? Yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin'in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Aras Bulut İynemli, Nisa Sofiya Aksongur, Celile Toyon, İlker Aksum, Mesut Akusta, Deniz Baysal, Yurdaer Okur gibi isimler yer alıyor.

Evet bir günü daha bitirdik. Artık benimde evden çıkmam yasak. Kronik rahatsızlıkları olanlar yasaklandı. Ne yapacağım bilmiyorum. Evin alışverişinin olması lazım ama yapamayacağım. Böyle bir zamanda komşu dahi yardım etmez bence insana virüs bulaşması söz konusu. nette 155-156 yardım edecek diyor bakacağız artık.

Her 100 yılda bir, o yüzyılda bize denk geldi baksanıza.

kitabını okumaya başladım.

DUBLIN MURDERS

Dizi, dedektif Rob Reilly (Killian Scott) ve ortağı Cassie Maddox'un (Greene) Dublin dolaylarında genç bir kızın cinayetini soruşturmak için görevlendirilmesiyle gelişen olaylara odaklanıyor. Rob'un bir süre sonra başka bir kayıp çocuklar vakasının içine çekilmesi ve Cassie'nin başka bir cinayet davası için gizli soruşturma yürütmesi; ilk başta ayrı görünen cinayetlerin hızla birbirine bağlanması ikilinin ilişkilerinin kırılma noktasının test edilmesiyle ve kendi sorunlarının, geçmişlerinin üstesinden gelmeye çalışmalarıyla sonuçlanır.

dizisini izledim. Güzeldi.

OKUDUKLARIM 17 SIĞINAK

Kader Onları Bir Araya Getirdi. Şimdi Onları Farklı Yönlere Savuracak.

Bugünden geçmişe, Amerika'dan İngiltere'ye, psişik güçleri olan genç bir kızdan sevgisi için yüreğini ortaya koyan genç bir vampire...

Bu kitap dünya içinde devinen, kendi varoluşlarının sırlarını çözmeye çalışan, farklılıklarını özgürce sergileyebildikleri bir varoluş mekânında kendi olmaya çalışan gençlerin hikayesini anlatıyor.

Violet psişik güçleriyle, Aidan bilimsel çabalarla kendini tanımaya, anlamaya, iyileştirmeye çalışıyor.

An geliyor ki kader Violet ve Aidan'ı karşı karşıya getiriyor. Ölümün gölgesi sevgiye, sevginin gölgesi ölüme dönüşüyor.

Sığınak farklılıkları kutsayanların, kendini arayanların, sevgiye ve ortaklığa umut bağlayanların kitabı.

MİRAÇ KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN

Hepimizin miraç kandili mübarek olsun. Allah herkesin dualarını kabul etsin.

ARTIK HİÇBİR ŞEY BANA TAT VERMİYOR.

Güneşli bir günden merhaba hepinize. Sabah kalhvaltıdan sonra Biraz mutfak temizliği yaptım. Çamaşır suyu ile misler gibi oldu. Paspasınıda makinaya attım yıkandı şu an kuruyor. Toprak biraz kurumuş yağmurlardan sonra. Annem şu an ot yoluyor biraz. Ben bugün yine dışarıda idim. Ağbimin Rifocin iğnesi bitmiş, ayağının altında şekerden yara var oraya kullanıyorum. Ana sağlığa gitmeden telefonla yazdırabilirmiyim diye bir yoklama yaptım Reyhan hanıma Eczaneden ödünç yada parayla alabilirsin dedi fazla bir şey tutmaz dedi. Eczaneyi aradım reçetesiz veremem dedi. Giyindim maskemi eldivenlerimi taktım ana sağlığın yolunu tuttum. Kapıda ebe hemşire tuttu ateşimi ölçtü. Normal çıktı. Doktora çıktım ilaçları yazdırdım.  Oradan eczaneye geçtim, şerit çekmişler 1 metre mesafeyi koruyorlar, beğendim bunu. Oradan markete geçtim çamaşır suyu, cif, bulaşık deterjanı ve bebe şampuanı aldım.  Eve geldim aldıklarımı yerleştirdim. Öğlen yemeği yendi. Bulaşıklar yıkandı. Arkadaş aradı istanbuldan annesi babası umreye gidecekti, ne yaptılar geldiler mi dedim. Gidememişler, oh sevindim dedim. Yoksa aklım takılı kalmıştı onlarda. Kısmet değilmiş iptal edilen grupta kalıyorlardı kendileri.  Şimdi ellerimi kremledim hatır hatır oldular sabunla yıkamaktan. Dizimi izleyip biraz uzanacağım .

Koronasız günler herkese....

Evde koronasız günler herkese.  Sabah normal gündelik işlerden sonra eczaneden telefon geldi. Maske sipariş etmiştim o gelmiş. Mecburen el dezenfektanı cebe, maske yüze takarak gittim maskemi aldım. Onun yanı sıra el devamlı sabunlandığı için kurumaya başladı nivea klasik ve nivea soft aldım. Hazır evden çıkmışken baharatçıya uğradım çekilmiş üzüm çekirdeği, çekilmiş çörekotu, çekilmiş deve dikeni, zerdeçal ve zencefil aldım. Bunları da yoğurda karıştırıp yiyeceğiz. Bir daha artık pazartesi çıkarım evden, malum meyve sebze de almak lazım. 

Annem ve ağbim paso yatıyorlar. Ben ev işi, yemek vs. uğraşıyorum. Kitap okuyorum, dizi izliyorum.

Ekonomik paket açıklandı. Ama ben korona ile pek bir şey duyamadım nedense. Uçuşlarda kdv indirimi yapılmış, tutmayın beni tam zamanı memlekete gitmenin:))

Kendinize iyi bakın.

OKUDUKLARIMDAN 15

KEŞKE İNSANLAR KORKUSUZ KALSA İMİŞ

Herkese merhaba, yine evde geçen bir gün demek isterdim ama mecburen evden çıktım. Bankada işim vardı onu hallettim, kredi kartı kullanmıyordum hep reddettim şimdiye kadar bu kartı. Ama virüs korkusuna lazım olur diye bir kredi kartı aldım. 50 yaşından sonra kart kullanacağım. Mecbur kalmadıkça kullanmayı düşünmüyorum onun için şu an evde derin bir yerlere kaldırıldı.

Ordan çıkınca eczaneye gittim. Biraz maske ( adet ile satılıyor) ve biraz steril eldiven aldım ( o da adet ile satılıyor). Aslında güzel bir uygulama herkesin talebine cevap veriyor.  Ben daha sonra başka bir eczaneden kutu ile steril eldiven aldım. Çünkü aynı zamanda bu eldiven ile ağbimin ayak altındaki şeker yarasına pansuman yapıyorum. 

http://ge-ce.blogspot.com/2020/03/corona-onlemlerimiz.html

okuyunca benim de aklıma yattı ve ağrı kesici, ateş düşürücü, öksürük kesici, vitamin ilaçları aldım. Bir de tekrar yeniden dezenfektan aldım.

Annem rüyasında babamı görmüş, nerede kaldınız diye soruyormuş. Bende anneme galiba üçümüz birden bu koronadan gideceğiz, baksana bizi çok özlemiş dedim.

Yeni bir dizi başladım onu izliyorum, yemek yapıyorum bak marul alacaktım unuttum, yarın ola hayrola artık.

Koronasız günler diliyorum.

Herkese merhabalar, sokaklar boş diyeceğim ama değil. Yarın istanbula gitmemiz lazımdı doktor kontrolüne erteledik 1 hafta sonra duruma göre yine bakacağız. Sabahtan Çarşıya gittim eczaneye uğradım ağbimin göz damlalarını aldım. 2 tane maske almışım filtreli sanki 2 kişiyiz :)) annemi düşünmemişim hemen ona da 1 tane filtreli maske aldım. Şimdi sırada eldiven var eldiven alacağım.  Herkes makarna stoğu yaptı ben bulgur stoğu yaptım. Bizde bulgur daha fazla yeniyor.  Bozulursa kuşlara yem olur hem de.

 Peynir zeytin almadım daha.  Vakumlu peynirlerden almak lazım dayanma süresi daha fazla. Parkıma uğradım bomboş kimseler yok. Yalnız bankalarda sıra vardı. Markette çocuk anlattı yazı gelmiş valiliklere 20 sinden sonra sokağa çıkma yasağı uygulanacakmış. 3 er gün marketler ve eczaneler açık olacakmış diğer günler her yer kapalı olacakmış. 

Eve gelince hemen kıyafetler çıkarıldı dışarı asıldı güneşe.( gerçi bu virüse güneş etki etmiyor deniliyor ne kadar doğru ise) eller sabunlandı. Bir fincan kahve yapıldı ve bilgisayar başına oturuldu haberlere bakıldı. Birazdan da kitap okumaya başlarım. Bugünler de iyi ki sığınılacak kitaplar var yoksa evde vakit nasıl geçecek.

Bu hafta başladığım kitap bu. Dergilerden ot dergisini de bitirdim. Kafasına göre dergisi kaldı okuyacağım bir de pozitif dergisi. Eczacı Ayşen ablaya sordum ben maske Takayım mı diye tak dedi, astım bronşit hastası olarak bir daha ki evden çıkışlarımda maskeli olacağım.

OKUDUKLARIM 16 KÖR BAYKUŞ

Ben bu kitabı neden okudum niçin okudum bilmiyorum, biraz karışık geldi. Böyle bir hayal dünyası az bulunur, sakin zamanda tekrar okumak lazım.

Yalnızca ölüm bize yalan söylemez.Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.

*****

Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.

*****

Bana göre değil bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.

*****

Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki pek önemsiz bir şey olmalıdır.

*****

Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni ölümün seslenişini duymuş olmamızdandır.

İZLEDİKLERİM

UZUN BİR GÜNDEN GECEYE

Bir adam Guizhou’ya geri döner. Orada gizemli bir kadının izine tanık olur. Yirmi yıl önce o kadınla geçirdiği bir yazı anımsamaya başlar.

ISİ VE OSSİ

Zengin bir kız ile fakir bir oğlanın yakınlaşmasını anlatan Isi & Ossi filmini Oliver Kienle yönetiyor. 

SALGIN

Hava ve solunum yoluyla rahatlıkla geçen ve insanları birkaç gündür içinde öldüren, ölümcül bir virüs salgın şeklinde yayılmaktadır. Dünya çapında uzmanlardan oluşan medikal bir ekip, hem salgına çare bulmaya çalışır hem de insanlarda virüsten daha da hızlı yayılan panik halini kontrol altına almaya çalışırlar. İnsanlar şimdi hem canlarını kurtarmaya çalışırken hem de dağılmanın eşiğine gelen toplumsal hayata tutunma mücadelesi verirler... 

2011 Yılında yapılmış ve korona virüsünü anlatan film.

OKUDUKLARIM 15 GELİRKEN EKMEK AL

Şahin... Neredeyse hiç görmediğim babam, annemin neredeyse hiç görmediği kocası. Yıllardır muhatap olduğum “Baban nerede?” sorusuna, “işte”, “evde”, “memlekete gitti” gibi bir çırpıda verilebilecek cevaplar verebilmeyi çok isterdim. Babamın nerede olduğunu, nasıl bir bahtsız olduğunu kimseye izah edemedim. Kabul etmek gerekirse, masumiyetinden zaman zaman ben de çokça şüphe ettim. Kadere saygımız, tekrara göre değişiyor. Başımıza bir iş geldiğinde, bunu aksilik olarak kabul edebiliyor ve sineye çekiyoruz; bu aksilik ikinci kez geldiğinde, geldi mi üst üste gelir diyoruz, üçüncüsü tekrar ettiğinde her şey de senin başına geliyor diyerek rahatlıkla kanaat bildiriyoruz, sonraki tekrarlardaysa başına bu kadar çok şey geliyorsa, demek ki tüm bunları hak ediyor diyoruz. O bütün masumiyetiyle yaşamaya devam etse bile... İçimizde bir yerden konuşuyor Şermin Yaşar… Bu coğrafyanın en derin kederlerini en “bizlik” hayat acemilikleriyle harmanlıyor… İncinmişliklerimizi gülünesi aşklarımızla iyileştiriyor. Gerçek edebiyatın “insanın ruhuna” inen bir merdiven olduğunu her öyküsünde hatırlatarak.

Şermin yaşarın tatlı kaleminden güzel hikayeler okudum.

Kimi güldüren kimi düşündüren hikayeleri ve yazarın dilini çok sevdim. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.

Ayakkabı vurduğunda ayağının arkasında bir yara açılır, çorap giydiğinde o yara çoraba yapışır, çorabı çıkarttığında kabuk kopar ve tekrar kanar. İyileşmesi zaman alır. Ayakkabiyi çorapsız giyemezsin, çorapla giysen yine yapışır. Aile yaraları da biraz böyledir. Yürümekten vazgeçemezsin ve attığın her adımda canını acitmaya devam eder.

*****

Onu öldürecek olan şeyin yaşlanmak olduğunu zannediyor.” dedi, oysa insanı yavaş yavaş öldüren şey yanlış bir evliliktir.

*****

Tabakta kalan pirinç sayısı kadar çocuğumuz olacağına inanıyor annem . 

O üç tane bırakmış üç çocuğu olmuş. Ben bir tane bırakıyorum tek çocuk iyi diyorum. Israrla iki tane biraktiriyor , kardeşsiz büyümesin çocuk diyor. Her pilav yediğimizde pirinçten çocuğumun yanına bir tane de pirinçten kardeş bırakıyorum. Abim itligine beş tane bırakıyor Annem, " yavrumm bakamazsin beşine birden ye onların iki tanesini üç tane iyi ye o iki çocuğu "diye yalvarıyor masada .. Öyle böyle saçmalıklar değil ama alıştık.

*****

Ben önemliyim, kimsenin beni kırmasına, üzmesine izin veremem, bu sen olsan bile.

*****

“Dudağımın iz bıraktığı yeri çevirip, oradan içerdi çayı baban”diyor annem. Gördüğüm en güzel öpüşme sahnesi...

*****

Pembiş sümbüllerimizde açtı.... Bahar iyiden iyiye geldi. Üstümdeki mont artık fazla gelmeye başladı. Bu gün bunu iyice hissettim.

Bugün annemin ilacı bitmiş, onu yazdırdım ana sağlıkta. İlacı alırken eczaneden 2 maske 4 tanede dezenfektan aldım. Maskeyi kullanıp kulanmamakta kararsızım. Salı günü İstanbuldayız. Kendimi koruma amaçlı takmayı düşünüyorum ama insanların tepkisi ne olur bilmiyorum. Malum bulaşma riski olan gruptayım. Astım bronşitim var ve yaş 50  ahanda şimdi hapşırdım gidip ellerimi yıkayıp geldim. Bir de dokunmamam gereken yüzüm acayip kaşınıyor kirpik diplerim filan. Bahar alerjisi başladı,şimdi ben lavabodan ayrılmam hiç......

Kolonya aradım bulamadım. İzmirde kemeraltında kuzen kolonyacı onu ararım isterim dedim. Onunda face te mesajını gördüm stoğu sıfırlamış. Hammadde bekliyormuş yapmak için. Derken bir doktorun kolonya açıklamasını okudum, bilmem ne değeri 70 olacakmış oda zaten insanı yakarmış. Ne yapalım bizde sabun ve su ile hijyene devam ederiz. 

bizde evden fazla dışarı çıkmadan okumalara devam edelim. DEEP bloğunda gördüm okumadığın kitapları listesini yapıyorlar, benim 100 tane filan vardır. Ne resim çekebilirim ne de liste yapabilirim bu kadar çok kitabı. 

Market alışverişi yapmadım ne kadar doğru yaptım bilmiyorum günlük normal alışverişimi yapıyorum. Bugün bulgur bitmiş mesela, kırmızı mercimekte azalmış onları aldım sadece makarna filan yığmadım hiç. 

THE OUTSİDER

11 yaşındaki bir çocuğun hunharca katledilen cesedi bir parkta bulunur. Görgü tanıkları ve cesetten alınan parmak izleri Flint City adındaki kentin en saygın adamlarından birini işaret etmektedir. Cinayetin baş şüphelisi olarak görülen kişi, Küçükler Ligi koçu, İngilizce öğretmeni, iyi bir eş ve iki kız babası olan Terry Maitland’ın ta kendisidir. Soruşturmanın başına geçen dedektif Ralph Anderson düzenlediği bir operasyonla halkın gözleri önünde Terry Maitland’ı tutuklar. Terry, her ne kadar suçsuz olduğunu açıklamaya çalışsa da dava aleyhinde ilerlemektedir. Ancak araştırma devam ettikçe ortaya çıkan gerçekler ve Tery’nin olay gecesi ile ilgili anlattıkları davanın tüm seyrinin değişmesine neden olur.

Dizinin 1. sezonu bitti güzel bir dizi tavsiye ederim.

Hepimize bol korumalı koronasız günler diliyorum......

OKUDUKLARIMDAN 14