OKUDUKLARIM 66 UZAKLAR

30 Eylül 2020

OKUDUKLARIM 66 UZAKLAR

Ah! yollara çıkmak lazım şimdi...
Geride tükenmez krizler, nafile rutinler, virane ilişkiler bırakarak yelkenleri şişirmek lazım...
Doldurup bavula ertelenmiş coşkuları, rüzgarları sırtlamak, martıların peşine düşüp asfalt bilmez topraklara koşmak lazım...
Serseri bir şişede imzasız bir mektup olup meçhul kıyılara vurmak lazım...
Kış bastırdıkça baharın izini sürmek lazım...
Unutulmuş paslı bir hançer gibi çekilmek kınından ve yollara sürtündükçe yeniden bilenip ışımak lazım...
Ah! gökten yıldız yağıyordur oralarda; dallar hazdan kırılıyordur.
Şimdi uzaklarda olmak lazım..

Uzaklar kitabını sevdim,  çok uzun bir kitap olmadığı için okurken hiç sıkılmadım, kısa sürede bitirdim.Yazar, gezdiği yerlerden bir yazı sunmuş ve saptamalar yapmış.

Asırlardır aynı mekanda buluştuğu herkesle selamlaşıp konuşmaya alışmış insanoğlunun , çağımızda kendi soyuna yabancılaşmasının ve külliyen suskunlaşmasının en sembolik mekanıdır asansör...
*****
Meğer ne çok olmuş gökyüzüne bakmayalı... Gece yarısı ansızın kayan yıldızlardan dilek tutmayalı..
*****
Özür, dileyeni küçültmez, büyültür.
*****
New York’ta herkes yabancı olduğu için kimse yabancılık çekmiyor. Herkes farklı olduğundan, kimse kimsenin farklılığını fark etmiyor. Ve kimsenin yalnızlığı diğerininkini azaltmaya yetmiyor. Şairin de dediği gibi “Ben nereye gitsem, yalnızlığın başkenti orası.” (Şair Cemal Süreya imiş).
*****
Kentlerimizle birlikte,biz de kimliğimizi yitiriyoruz.
*****
Sonunda "kendi hazinesi"ni bulur..
Anlar ki, keşfedilecek ülke insanın kendisidir.
*****
Azerbaycan da “yemekte biri tabağa bakıp garsona “Bu çok sümüklü geri götür” derse kusmayın. Getirilen et çok kemikli” demektir :)
*****
Güz kitap şenliği kitap 11
Sayfa 208
Toplam sayfa 2928
Puan 10
Toplam puan 170

BEYNİNİZİ, RUHUNUZU SEVGİYLE DOLDURUN VE DAĞITIN

29 Eylül 2020

BEYNİNİZİ, RUHUNUZU SEVGİYLE DOLDURUN VE DAĞITIN

Dün hava bayağı bir güzeldi, kahvaltı faslı ortalık toplama derken vakit geçti. Önceki gece banyonun temizliği esnasında, viledanın sapını kırdım. İşler bittikten sonra markete vileda sapı almaya gittim. Dönüşte de bakkaldan gazete aldım. Eve gelince bir kahve yaptım, gazeteleri okuyayım dedim. Ama ne malum ceviz ağacına dadanan kargaların gaklarından bir şey anlaşılmıyor. Guguk kuşuna döktüğüm bulgura kargalar ortak oluyor:)) Derken Ahmet usta geldi, bir gün önce kapının kenarlarına döktükleri beton direklerin kalıplarını söktü. Tahtaları taşıdık.Betonlara su döküldü. Bahçe yapraklardan temizlendi biraz. Bahçenin orta yerine ufak tahtalar atıldı, yine ateş yakacağız biraz patlıcan közleyeceğiz. Akşama yemek sadece nohutlu tarhana çorbası ve aşağıdaki yeşil mercimek köftesi idi.



2 su bardağı haşlanmış mercimek rondodan geçirilir. İçine 1 yumurta kırılır, 2 diş sarımsak ezilir, 1 yemek kaşığı zeytinyağı konur, Pulbiber, tuz, karabiber, kimyon eklenir, 1 tane havuç rendelenir, biraz maydanoz doğranır. 7-8 kaşık un ( ben siyez unla da yaptım, tam buğday unuyla da) ilave edilir. Az yağlanmış tavada kızartılır.
Benim annem yeşil mercimek yemeği sevmez  ama bunu bayıla bayıla yiyor:)) 
Ön kapımız beton atıldığı için açılmıyor, mecburen bahçenin diğer ucundaki arabanın kapısını kullanıyoruz. 


Akşam bu dergiyi okudum.

Sabah her zamanki saatte kalkıldı kahvaltı yapıldı, ben fırından simit aldım onu yedim ekmek yerine. Ağbimin pansumanını yaptım daha sonra saat 11 de pazara gitmek üzere minibüse bindim. İlk önce giyim kısmını gezdim, kendime 2 tane tshirt 2 tane de alt eşofman aldım. Masa örtücüsüne uğradım, mutfak masasının örtüsü eskidi onun yerine yenisini aldım. Tabii bunlara ödeme yaparken normal fiyatından daha az ödeme yapıyorum. Mesela masa örtüsüne 20 yerine 15 tl verdim, ağbimin sergi komşusu hepsi beni tanıyorlar indirim yapıyorlar. Ayşe teyzeyi gördüm Konyalı sergileri var giyim üzerine onlarında. Ailece görüşüyorduk eskiden ayak üstü sohbet ettik, anneme selam söyledi ayrıldım oradan gıda bölümüne geçtim.
Karışık turşuyu Zehraya yaptırmaktan son anda vazgeçti anam. Kendi yapacakmış. Pazara gitmeden önce liste yazdırdı bana.
Listeye göre baktım sergide kelek var, kaça diye sordum. 
-Sen alda hesaplaşırız Özlem abla dedi. 
Başımı kaldırdım saçı sakalı beyazlaşmaya başlamış bir roman kardeşimiz. 
-Tanışıyormuyuz dedim
-Tanımadın mı , belki senden çok dayak yemişimdir dedi.
- Kuştepedenmisin dedim
-yok dedi sizin eve 500-600 metre yakındık deyince.
Düşündüm ya Beyce Annelerden ya da Nazik ablalardan ya da Çoratalardan, romanlardan ama hangisi. Bunlar bizim eve yakın yaşayanlar idi bir zamanlar. Nazik ablalar evlerini müteahhite verdiler gittiler, Çoratalar kirada idi taşındılar, Beyce annelerde sattılar evlerini.
- Vallahi kusura bakma çıkaramadım dedim
- Ben beycenin torunu Şaban dedi, o zaman çıkardım aradan yıllar geçmiş, maskeler var tanımak zor.
Baktım listedekilerin çoğu onun sergisinde var senden şunları şunları alayım dedim. Benden alma benim malım cumartesiden kalma, karşı köşede sergi var onu işaret etti, benim oğlan malı taze oradan al dedi. Hay Allah razı olsun hemen oraya gittim, corona dolayısı ile seçmek yasak ama o izin verdi. Alıcaklarımı aldım parasını ödedim hayırlı işler dedim. Pazarın içlerine ilerledim. Bir kaç şey aldım tek yeşil fasulye kaldı alınacak. İlk önce bir dolaştım sergileri sarı kız cinsi fasulye göremedim. Bir kaçını elledim tüy hissini alamadım, rahmetli babam öğretmişti fasulyeyi ellediğinde tüy hissi alıyorsa parmakların o fasulyeyi al derdi. Baktım bir köylüde ki kışlık bamyamı aldığım kişi( karşı komşumun ablası oluyor) o cino cinsi fasulye var, elledim tüy hissini de alıyorum hemen bir kilo aldım.  Sergide kokulutoz kokusu da alıyorum baktım bir büyük kavanoz var. Kaça dedim 5 lira dedi neredeyse alıyordum bakarsınız bir daha ki haftalarda alırım. Çocukluğuma gittim, rahmetli neneyi hatırladım karşı komşumuzdu. Evin karşısında boş arazide oyun oynarken karnım acıktığında eve gelmektense Fatma neneye gider, nene karnım acıktı dediğimde, hemen şırlanyağ (sıvıyağ) ekmeğe döker, üstüne de  bu kokulutozdan serperdi. O zaman sanayağ nerdeeeeee. Bu kokulutoz sadece onlara has bir şey. Genelde balkandan gelenler yapardı bu tozu.
  İşimi bitirdim pazardan çıktım, kent konseyinin dükkanında kahve molası verdim. 2 adet kolaç, 2 adet çiğ börek, 2 adet anne kurabiyesi siparişi de verdim. Onlar hazırlanırkem kahvemi içtim.


Pazardan çıktım, minibüse bindim eve geldim. Hemen turşulukları yıkadık, annem hepsini doğradı.


KARIŞIK TURŞU

- yarım kilo kapya biber
- yarım kilo ince kıl biber
yarım kilo turşuluk salatalık
- yarım kilo acur
- 1 orta boy lahana
- 4 tane kelek
-yarım kilo havuç
-4 tane yeşil domates
- 1 baş sarımsak
-1 tane limon (sıkılacak suyu konulacak) 
1 yemek kaşığı limon tuzu suda eritilecek 
- yarım su bardağı sirke
-1 avuç nohut yıkayın
-tuzlu su  


Malzemeleri yıkayın, istediğiniz gibi doğrayın.  Sarımsakların parçalarını suya koyun ki daha rahat soyulsun. 5 Kiloluk cam şişenin dibine biraz nohut atın. Malzemeleri sıra sıra koyun aralara sarmısak, nohut yine koyun. Salatalıkları koyarken bıçakla 2-3 yerinden delin. En son şişeye sirkeyi dökün, limonun suyunu dökün, az suda erittiğiniz limon tuzunu koyun. Kararınca hazırladığınız tuzlu suyu ilave edin şişe dolunca kapağını kapayıp serin ve gölge yere kaldırın. Zaman zaman kapağını açıp suyun tuzuna bakın az gelirse şişeden biraz su boşaltıp bir kaba, tuz ilave edip tekrar şişeye ila edin.

Turşu işi bittikten sonra akşam yemeğini yaptım, salatayı yapıp dolaba koydum. Ana sağlığa anneme ilaç yazdırmaya gittim. Dönüşte peynir aldım, eve geldim. Sütçü süt getirdi kaynamaya koyduk o arada dün izlemeye başlayıp bitiremediğim kırmızı oda isimli dizinin 4. bölümünü bitirdim. Akşam yemeğinden sonra dergi okumaya devam, şimdi bir sütlü nescafe eşliğinde blogları dolaşacağım.









OKUDUKLARIM 65 ZOR

28 Eylül 2020

OKUDUKLARIM 65 ZOR

"Gerçek mutluluğu ve pozitif enerjinin gücünü keşfeden bir roman."

Gerçekten mutlu muyum yoksa sadece memnun muyum?

Haitili bir cüce olan Zor'la yaptığı sohbetlerden sonra Jonathan Brewster'in zihnini meşgul eden sorudur bu. Yaşam tarzını korumak zorundaymış gibi hisseden Bostonlu orta yaşlı yatırım uzmanı Jonathan, hiç beklemediği bir anda çekim yasasını, duygusal bağımlılıkları, nöron ağlarını, Jung'un kolektif bilinçdışını, Nietzsche'yi, metta'yı ve Tanrı'yı keşfedecektir. En tuhaf konuşmalar, en tuhaf insanlar arasında geçen konuşmalardır. Zor, büyüleyici bir âlemin kapılarını aralamanızı sağlayacak, eşi benzeri olmayan bir kitap. Şiddetle tavsiye edilir.
-Midwest Book Review-

Benim nezdimde bu kitap Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı'nın devamı niteliğindedir. Tam anlamıyla ilim ve bilgelik kaynağı.
-Amazon Book Review-

Zaman zaman hayatın anlamı, Tanrı, evrenin enerjisi ya da ilişkilerin karmaşıklığı üzerine kafa yoranların aramakta olduğu cevabın ta kendisidir Zor. Asla unutamayacağınız biri.
-Pacific Book Review-
(Tanıtım Bülteninden)

Okuması zevkli olan bir kitaptı, size kesinlikle güzellikler katacak bir kitap. Çekim yasası, gerçek mutluluğu bulmak, kuantum konuları içeren kitap.

Hayallerinin peşinden gitmeyi bıraktığında, elinde kalan tek şey kabuslarındır.
*****
- "Beyinlerimiz muazzam organlar olsalar da doğaüstü değiller."
- "Beyininden söz etmiyorum zaten, zihninden söz ediyorum."
+ "Arada bir fark yok ki."
- "Müzik ile radyo arasında bir fark yok mu? Zihnin senin özün, ruhun ve bilincindir. Tüm diğer enerjilerle olan bağındır. Beyin ise bir organdır. Her ne kadar vücuttaki en karmaşık organ olsa da organlar sadece özel işlevlere sahip vücut uzuvlarıdır."
- "Ama zihin de beynin bir parçasıdır." dedim.
- "İşte burada yanılıyorsun. Bilinç, beynin dışındadır. Beynini bir televizyon seti olarak, bir alıcı aracı olarak, bilinci de bir yayın ağı olarak düşün. Televizyon olmadan yayınlanan şeyi deneyimleyemeyiz. Yine de televizyonun yayın yapılan şey üzerinde bir etkisi yoktur. Beyinlerimiz bilincimize erişmemizi sağlar fakat onun oluşumunda hiçbir etkisi yoktur."
*****
Kişisel çıkarımları düşünmeden sev. Başkalarının sevincinden sevinç duymak mutluluğa giden tek yoldur.
*****
Hepimiz duygusal ihtiyaçlarımıza bağımlıyız.
*****
Ne yaptığımız değil, niçin yaptığımızdır önemli olan.
*****
Artık nereye bakarsan, birileri obezitenin yaygın hale gelmesinden sızlanıyor ve çözümler öneriyor. Daha birinin mürekkebi kurumadan yeni bir diyet kitabı yazılıyor. Fast food ve tatlı üreticileri, kültürel bakış açısından günümüzün paryaları gibi. Herkesin kalorilerin nasıl dengeleneceği ve düzenli yeme alışkanlıklarının nasıl teşvik edileceğine yönelik teorisi var. Oysa düzensiz yeme alışkanlığı, yalnızca sorunun göstergesi, kaynağı değil. Negatif enerjiye tepki olarak kendimizi yemeye veriyoruz. Sorun yediğin şey değil, seni yiyip bitiren şey.
*****
Sevdiğin bir şeyde başarısız olmak, sevmediğin bir şeyde başarılı olmaktan yeğdir.
*****
Sorunlarının üstesinden gel , onların üzerini örtme. Hayatın olumsuzlarına odaklanmak , ruhunu zayıflatır. Bu negatif enerjilerinin kaynağını bul ve hayatından yok et.
*****
Bize ilişkin her şey enerji yaratır; düşüncelerimiz, duygularımız, fikirlerimiz, her şey kendine has bir enerji frekansı meydana getirir. Bu enerji sürekli dolaşım halindedir ve her daim kendine eş enerjilerin arayışındadır. Benzer türde enerjiler birbirlerini bulduklarında, eş zamanlı olarak birbirlerine doğru çekilirler.

Güz kitap şenliği kitap 10
Sayfa 256
Toplam sayfa 2720
Puan 10
Toplam puan 160

SEVGİNİN BULUNMADIĞI YERDE AKIL DA ARAMA

26 Eylül 2020

SEVGİNİN BULUNMADIĞI YERDE AKIL DA ARAMA

Hava kapalı, yağmur atıştırıyor duruyor, tekrar atıştırıyor. Sabah her zamanki işler, kahvaltı edildi, bulaşıklar yıkandı. Tam yatakları topluyordum ki sokak kapısı açılmaya çalışılıyor, akşamları altında sürgüsü var onu kapatıyoruz. Baktım komşu Ahmet usta, çıktım dışarı Kapıyı açtım içeri geldi.  Bahçe kapımız demir, eskidi çürüdü yenisini yaptırmak için demirci getirdik ölçü alacaktı, yanlardaki betonlar parçalanmış durumda. Daha doğrusu romanlar gece kapıyı yerinden çıkarabilmek için zorluyorlar hurdacıya satacaklar alıpta:)) fakat duvardaki betonun içindeki demire kaynak yapıldığı için kapı çıkaramıyorlar. Bu zorlanmalardan betonlar yer yer dökülmüş demirci kapı yerine tam oturmaz dedi. Ahmet ustada tamire geldi. Onlar tamirat işi için kalıp filan yaparken bende içeride temizlik, yer silme işlerini yaptım. Dün arkadaşım Zehraya gittim 1 kilo daha erişte makarnası sipariş etmiştim onu yapmış gelip alabilirsin dedi. Onu aldım, Türk kahvem bitmişti, kahveciye uğradım 2 paket kahve aldım. Oradan başka bir arkadaşa geçtim birer kahve içtik, kardeşine tupperware sipariş etmiştim onlar gelmiş onları da alıp markete geçtim bir kitap aldım ve eve geldim.  Daha sonra 
adresinden kütüphanede olup okumadığım kitapların biraz listesini çıkardım. Notlar aldım, almak istediğim kitaplardan kütüphanede olanları eledim. Bu uygulama çok güzel herkese tavsiye ederim. Aradığınız kitabı bulduğunuzda aynı zamanda rafa da göz atabiliyorsunuz. 


Bizimkiler tahtalarla çiviler ile uğraşırken, akşam yemeğini koydum ocağa. Birisi el arabası ile armut domates satıyordu, hemen bir 5 kilo aldık. Yıkadım rendeledim ocağa kaynamaya koydum. Sabahtan komşular İstanbula balık haline gittiler, Mahalleden sipariş alıp getiriyorlar hepimize, bizim de palamut siparişlerimiz vardı. Onlar geldi tek tek poşetleyip dondurucuya kaldırdım. 
Bu arada ağbim bir arkadaşını çağırdı, bizim minibüsle kum,çakıl, çimento almaya gittiler.  

Şimdi de oturdum film izliyorum, belki sizde izlemişsinizdir


GÖL EVİ 

Hayatında bir değişiklik yapma vaktinin geldiğini hisseden Dr. Kate Forster (SANDRA BULLOCK) stajını tamamladığı yerel İllinois hastanesinden ayrılarak hasta trafiğinin yoğun olduğu Chicago'da bir hastanede çalışmayı kabul eder. Geride bırakmaktan üzüntü duyduğu tek şey kiralamış olduğu güzel evdir. Kate şehre doğru yola çıkmadan önce evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Bu notta kendisine gelen mektuplar için yeni adresini bırakır ve kapının üzerindeki gizemli pati izlerinin kendisi taşınırken de orada olduğunu açıklar. Evin yeni kiracısı Alex eve geldiğinde ise hiçbir yerde pati izinden eser yoktur. Kate ve Alex göl evinin posta kutusu aracılığıyla yazışmayı sürdürürken, inanılmaz ve imkansız bir şekilde iki ayrı yılda yaşadıklarını görürler.










AĞAÇ EV SOHBETLERİ

AĞAÇ EV SOHBETLERİ

Bu haftanın konusu, sevgili Deep Tone den. Soru ilginçti, hoşuma gitti, gecikmeden hemen cevaplayayım dedim.

Konumuz ise "Roman okumak mı daha keyifli, film izlemek mi?"

Vallahi bence ikisi de keyifli, önemli olan her ikisini de planlayarak yapabilmek. Mesela ben gündüz saat 17:00 ye kadar ev, alışveriş işlerimi bitirdikten sonra filme yada diziye zaman ayırıyorum. 17:00 ile saat 20:00 arası yemek yapımı, bulaşık işlerinden sonra yani 20:00 den sonra dergi yada kitap okuyorum, günümü bu şekil bölüyorum. Planlı programlı ikisinden de keyif alabilirsiniz.

GÖKYÜZÜ SEVGİDİR

25 Eylül 2020

GÖKYÜZÜ SEVGİDİR

Günaydın herkese. Sabah yine erken kalkamadım, bahar beni çarptı galiba:)) annem sofrayı hazırlamış, beni tostları yapmam için kaldırdı. Tost makinasına tostları koydum, ağbimin şekerini ölçtüm, insülününü yaptım. Onlar kahvaltı yaparken ben TELE1 de sabah haberlerini dinledim, telefonda gezindim. Ağbim yatağına geldi göz damlasını yaptım. Sonra giyindi kahveye gidecek anlaşıldı, dışarı çıktık evden ayağının pansumanını da yaptım. Sıra geldi benim kahvaltı yapmama:)) evde ekmek yok:)) elime para aldım karşıya ekmek fırınına geçtim, kapıda Karşı komşu kızı Fatma ile karşılaştım, engelli kendisi, el ve ayak parmakları bitişik kendisinin, ama her işini görür yemeğini bile yapar marifetlidir. Anneme komşu anne der, annemin yemek yapmalarına baka baka öğrendi komşu annesinin nasıl yemek yaptığını.Annemin yemekleri lezzetlidir, o lezzeti yakaladı kendisi de. Günaydın ablam dedi gülümseyerek, Günaydın dedim. O çıktı fırından ben girdim, herkes sosyal mesafeli sırada... Baktım tam buğday çıkmamış normal ekmek var. Bir tane normal ekmek bir tane de simit aldım. Tam çıkıcam içeriden tam buğday ekmeği geldi fırından alıcanmı dedi bayan, yok  akşam üzeri alırım dedim, kesilmez şimdi sıcak ekmek. Eve geldim biraz peynir çıkardım kendime, akşamdan patates kızartması vardı biraz tabağa koydum, üstüne de domates sosu çayı da koydum kahvaltımı yaptım. Ekmek yemedim simit yetti. Son fincan çayımı mutfak kapısının önündeki masada içtim. Eve girdim yatakları topladım. Makinaya çamaşir attım. Tam bu işi bitirdim ki annem koşturarak cama geçti. Ne oluyor dedim. Sonra yoldan geçen adama seslendi Tevfik diye. Ben mahalleyi pek tanımam, yıllarca çalıştım. 2014 ten bu yana evdeyim. Adam geldi sokak kapısına, buyur abla dedi. Fasulye geldi mi diye sordu annem. Anladım ki bu bizim kurufasulyeci Fatma ablanın eşi. Eşine telefon açtı, fasulye gelmiş. Hemen 5 kilo sipariş verdik. Adam şimdi getiriyorum dedi gitti. 3 kilo bize 2 kilo da eniştemlere aldık. Kilosu yirmi lira balkanlardan yani Kırklarelinin dağ köylerinde yetişiyor fasulye ve çok lezzetli. Deveçatağının da domatesi lezzetlidir buldun mu kaçırmayacaksın. Akşam gelmiş köyden araba kahve önüne, ağbim hemen bir 5 kilo domates almış. Fasulye geldi annem denemek için bir pişirim ocağa vurdu. Ben de bulaşıkları yıkadım, mutfağa süpürdüm sildim. Kendime yukarıdaki kahveyi yaptım, mutfak önünde masaya oturdum, kedim geldi miyav miyav diyerek miyavlaşmaya başladık:)) yemini verdim. Annem çok kızıyor ama ben dayanamıyorum yem alıyorum ona, sokak kedisi nerede olsa beslenir diyor ama ben tınmıyorum hiç mamayı alıyorum dışarıda yüksek bir yere asıyorum sabah akşam mamasını veriyorum. Oturdum onu izledim kahvemi içerken karga geldi mamaya ortak oldu hiç sesini çıkarmıyor:)) 


Sabah çiçeklerimi dolaşırken bunu gördüm, sol taraftan birşeyler çıkmış, şu an sevinçliyim galiba kaktüsüm çiçek açacak. 
Şimdi üstümü giyinip çarşıya ineceğim, Annem bir kilo da nohut al eniştenlere dedi, gidip bize nohut aldığımız yerden onu alacağım. Ayın 6 sında İstanbul'da doktor kontrolündeyiz, Ertuğrul ağbim gelecek yine bizi buradan alıp İstanbul'a götürüp tekrar eve getirecek o zaman vereceğiz fasulyeyi, nohutu, tarhanayı. Oturdum bugün seyahat için gerekli olan HES kodlarını aldım. Artık Kütüphaneye de HES kodsuz girilemeyecek, bu konu ile ilgili uyarı geldi, orada da kullanacağım bu kodu.   



Minibüsle çarşıya indim, baharatçıya gittim nohut aldım. Oradan çıktım okul arkasındaki çiçekçilere gittim. Çarşı durağında yer alan çiçeçide kalp kalbe karşı çiçeği beton saksıda 100 tl dediler, çok fazla geldi beton saksım evde var bana sadece çiçeği lazım. Komşumuzun çiçekçi dükkanına gittim yokmuş. Az ilerisinde bir tane çiçekçi var oraya bak dedi. Oraya gittim varmış, 50 tl dedi çok geldi bana bu fiyat. Daha uygun yok mu dedim 15 tl lik var dedi. Hemen aldım. Ucuzlukçuya gittim bitki toprağı aldım, dolaşırken kendimi kaybediyorum bu ucuzlukçuyu her şeyi alasım var, özellikle kahve fincanlarını, bu siyah tek kahve fincanını da oradan aldım. Tekrar minibüsle eve geldim. 


arkadaşımızın etkinliğinde yer alan yatağımdaki düşman filmini nette arattım bir türlü izlenen yer bulamadım. Bulduklarımda ise hata verdi. Ben de onun yerine  özel bir kadını buldum onu izledim.


ÖZEL BİR KADIN 1990 

Oscar Ödülü adayı Julia Roberts (Steel Magnolias) ve karizmatik başrol oyuncusu Richard Gere (An Officer And A Gentleman) “ ÖZEL BİR KADIN ” da ışık saçan performanslarıyla Hollywood’ un 1990 yılı gişe rekorlarını altüst ediyorlar. Roberts, çok şanssız bir sokak kadınıdır. Ancak bu kötü şans onu yakışıklı, çok başarılı ve ünlü bir işadamıyla karşılaştırır. İmkansız bir aşk başlar ve modern zamanların Cinderella masalı tüm dünyadaki sinemaseverleri kalbinden vurur. 

Güzel bir filmdi. İzleyemediğim filimi tekrar araştıracağım netflix üyeliğim yok. 

Komşunun torunu Ömer ilkokula başladı 2 gün gidip diğer günler TV den ders göreceklermiş. Dün evin çevresinde anneannesini dört döndürüyordu, Müyesser abla ben bu çocuğu TV başına nasıl oturtayım diyor, haklı çocuk oyuna kaçıyor:))





ACI KADAR HİÇ BİRŞEY GENİŞLETEMEZ AKLI

24 Eylül 2020

ACI KADAR HİÇ BİRŞEY GENİŞLETEMEZ AKLI

Bu gün sabah erken kalktım annemin kaldırmasına gerek kalmadı. Her zamanki gibi sabah kahvaltı yapıldı. Ben onlardan sonra yaptım.Ortalığı topladım, bulaşıkları yıkadım. Annem dün biberleri kevgirden geçirmişti, kabuklarını kenara ayırmıştık. Onlardan biraz daha çıkar biber posası dedi üstlerine 1,5 su bardağı su döküp kaynamaya koydu. Ben de giyindim evin bir kaç eksiği için evden ayrıldım. Tam evden çıktım baktım bizim gece asma yaprağımızı toplayan aynı zamanda geçenlerde bacağını kıran Şükran abla yürüteçle yürüyor balkonda. Günaydın nasılsın falandan sonra var mı bir isteğin, çarşıya gidiyorum dedim. Çünkü yaklaşık 1 haftadır karantinadalar oğlu da dışarı çıkamıyor. Oğlunun işyerin de çaycısında corona çıkmış, bunları da her ihtimale karşı karantinaya almışlar eh aynı evde yaşayanlarda haliyle karantinada. Gerçi yapılan testler hep negatif ama gene de ne olur ne olmaz. 
2 kalıp peynir istedi, peyniri nereden aldığını tarif etti. Para vereyim dedi, kalsın üzerimde var sonra hallederiz dedim. Yürüyerek kendi peynircime gittim, zeytin aldım. Markete gittim tost kaşarı ve tereyağ aldım, bir tane de raftan kitap attım çantaya:))
Oradan Şükran ablanın tarif ettiği peynirciye gittim, önceden ismi farklıydı değişmiş, 1 kalıp yumuşak aldım bir kalıp sert peynir aldım. Öyle istedi çünkü. Peynirlere göz attım tostluk kaşar peyniri ucuz ama markayı tanımıyorum. Ben sütaş marka alıyorum tost kaşarını , diğer markalarda patates püresi çıkar diye korkuyorum.
Oradan çıktım yurt içi kargoya gittim, pembe domates tohumu gelecekti izmirden o gelmiş onu alacağım. 
Tohum talebini
https://www.facebook.com/groups/ulusaltohumtakasmerkezi/ nden yaptım. Ali bey bu aralar kışlık tohumları dağıttı isteyenlere, benim talebim sadece pembe domatesti, Allah kısmet ederse seneye bunların fidesini yetiştirip öyle ekeceğim bahçeye.
Sizlerden de bahçe ile uğraşan varsa buraya üye olabilirsiniz.

Tohumları aldıktan sonra, minibüs beklemek üzere durağa geçtim. Bu durağın arkası pastahane bir kahve molası verdim.


Minibüs geldi bomboş tek yolcu ben eve kadar öyle geldim. Bahçeye girince Şükran ablaya telefon açtım peynirleri bahçe duvarına bırakıyorum Burak oradan alsın dedim. Kaç para dedi, söyledim. Burak indi 2. kattan peyniri aldı parayı bahçeye at dedim. Attı gittim dezenfaktan sıktım paralara:))  her ne kadar bizde birşey yok testlerimiz negatif deselerde tedbiri elden bırakmamak lazım. Paralar hala çamaşır makinasının üstünde:))


LAHANA TURŞUSU
Ben eve geldiğimde annem lahanaları doğramıştı. Tuzla ovmaya başladı. Bayağı bir süre ovdu. Yumuşayıncaya kadar yani. Üstüne bir yarım bardak sirke döktük. Suyunu da tuzu ayarlayarak ( fazla olmasın çünkü lahana tuzla ovuldu yıkanmadı orada da tuz var) koyduk.

İşimiz bittiğinde annem yorulmuş yattı, ben mutfağı temizledim yerlerini filan sildim. Sonra bilgisayarın başına geçtim masumlar apartmanının 2. bölümünü izledim.


Kitap okumaya ara verdim bu ayın dergilerini okumamıştım onlara başladım. 



SİGARAYA BAŞLAMA VE BIRAKMA HİKAYEM

23 Eylül 2020

SİGARAYA BAŞLAMA VE BIRAKMA HİKAYEM


ZEUGMA'nın aşağıdaki yazısına istinaden bu yazıyı yazma kararı aldım.

Sigaraya 1985 yılında lisede iken bir arkadaşın ev toplantısında başladım. Aklımda hiç içmek gibi bir niyet yoktu. Kendimi bildim bileli kilolu bir insanım, akapunkturla bile tedavi oldum, başka şehirde, yine de kilo veremedim. Bu toplantıda kızlar Özlem sigara zayıflatıyor, iştah kesiyor dediler, ilk sigaramı orada yaktım. Sonrasında rahmetli babamın sigaralarından aşırıp odunlukta gizli saklı içmeye başladım. Oraya tuğlaların arasına bir kutu kibrit gizlemiştim. Liseye gidiyoruz o dönem tam gün öğretim var meslek lisesinde okudum. Üzerimizde sigaralar yakalanmasın diye yakındaki bakkala bırakırdık paketlerimizi. Öğlenleri eve gitmezdik o bakkalda ekmek arası yerdik, sigara da içerdik. 3,5 -4 gibi okuldaki çıkınca pastaneye gider orada içerdik. 
Ailem öğrendiğinde ise annemden çok kötü dayak yediğimi hatırlıyorum saçlarım köküyle elinde kalmıştı. Babamdan asla dayak yemedim ben. O sadece nasihat ederdi. Özenti de vardı işin içinde kuzenlerim içiyordu bende büyüyeyim içeceğim düşüncesi. Hatta İzmirden buraya dönerken üniversite öğrencileri de otobüse biner pofur pofur içerlerdi, bende üniversiteye başladığımda böyle içecektim. O zamanki düşünceler işte. Ve öyle de oldu ben Çanakkale muhasebe bölümünü kazandım. O uzun otobüs yolculuklarında bende içmeye başlamıştım. Hele evden ayrısın ya daha biz serbest oluyorsun bu içme konusunda. Yurt çıkmadığı için akrabamda kaldım bir süre tabii orada içmiyordum ama okulda kantinde filan içmeye devam. Bir süre sonra ev arkadaşı arayan arkadaşların yanına taşındım, hepimiz içiyorduk evde de rahattık. 
Birinci, Bafra, Samsun 216, Tekel2000, Malboro, Parliament kullandığım sigaralar. Okul bitti eve döndüm artık annem sigara içmemi kabullenmişti fakat yanında içirmiyordu. Babam zaten yeğenlerine bile sigara paketi alıp bırakırdı bana da  alırdı. Ama içmemi tasvip etmezdi. Çalışma hayatına başlayınca içme adetlerim sıklaştı, Çünkü araya mobing olayları giriyordu. Aç karnına dahi içerdim. Günde 2 pakete kadar çıkardı ama çevremde otlakçımda vardı hepsini ben içmezdim. 2010 yılında ayaklarımın üstleri ve ayak bileklerim gözlerimin üstleri şişmeye başladı. Yapılan tetkikler sonucu yüksek tansiyon teşhisi konuldu ve sebebi sigara idi. İlaç kullanmaya başladım.  Çok yüksek bir bağımlı idim Sabah kalkar kalkmaz hemen bir tane yakardım aç karnına. Gece uykudan kalkar içerdim. Bırakmanın yollarını aramaya başladım. Sigara bırakma hattını bile aradım. Nikotin sakızı kullandım. Paket alsamda içinden bir tane içip arkadaşlarıma çay saatinde bırakırdım.  Böyle araştırma yaptığım günlerde yine rahatsızlandım. Afedersiniz balgam çıkarmaya başladım. Faranjit oldun dediler balgam çıkartıcı ilaç verdiler doktorlar. Bu arada bende eczaneden balgam çıkartıcı septisillerden alıyordum. Fakat iyileşeceğim yerde daha çok kötüye gidiyordum. Balgamın rengide nikotin rengine döndü. Öyle bir şey ki duşa girsem ağzımdan burnumdan öksürmeden kendi kendine çıkmaya başladı bu nikotin rengi şeyler. Dahiliyeye çıkmıştım birde göğüs hastalıklarına çıkayım dedim. Allah razı olsun o zamanki doktorum Bülent beyden, koyduğu teşhis astım bronşit oldu, ve aslında benim o balgam çıkartıcı ilaçları ve hapları kullanmamam gerekiyormuş. Astım hastalarına balgam çıkartmak iyi değilmiş. Onun tedavisi ile iyileştim. Doktorum aynı zamanda yazardırda :)) Kitapları var. Şu an bu şehirden gitti yeni doktorum Mehmet beyden de çok memnunum.Benim bu illeti kesin bırakmam lazımdı. Yaptığım araştırmalar sonucu 21 gün alıştırması ile alışkanlıkların değişmesi mümkünmüş. Bu konularda internetteki yazıları okudum ve ben beynime bu konuda hükmetmeye başladım. İlk önce sigarayı hangi cümle kalıpları ile içmeye yöneliyorum bunları tespit ettim. Mesela çalışırken odada sigara içmek yasak ya Beynimden geçen dışarı çıkayım bir sigara yakayım cümleleri gibi cümleleri tek tek not aldım. Hangi ortamlarda içiyorum bunları tespit ettim. Çay molası, kokteyl, cafeterya, öğlen yemeği sonrası kahve yanında  gibi. 
Oluşturduğum tüm sigara içme cümle kalıplarına olumsuzluk ekledim. Dışarı çıkıp bir sigara içeyim düşüncesi geldi mi Dışarı çıkıp sigara içmeyeceğim. Ben bunları yapa yapa sigarayı bıraktım. Beynimin makina gibi tıkır tıkır çalıştığını hatırlarım.
1,5 sene içmedim. Babamın ölümü ile tekrar başladım. Fakat sonra Özlem sen ne yapıyorsun dedim kendime rahatlamışken bu ne. Hemen tekrar bıraktım 2015 yılından bu yana kullanmıyorum çok rahatım sağlığımı bozdu kimsenin de içmesini tavsiye etmem. Bırakın benim gibi sağlığınızdan olmayın. Akciğerlerimde şu an takip var doktor tarafından, astım bronşit kötü bir hastalık Allah kimseye vermesin. Ağbimde kullanıyordu o 1990  yılında kalp krizi geçirince bırakmıştı zaten. Annem bu noktada çok memnun.

Size sigara ile ilgili bir anımı da anlatayım bu arada. Çalışıyorum o zaman fabrikada. İstanbul' da Ali amcamın kızı Emine ablamın söz olacağının haberi geldi. Biz rahmetli babamla ikimiz Küçükçekmece'ye söze gittik. Biraz mutassıp bir aileyiz bir kısmımız o şekilde yani içkiye filan karşı. Özellikle Ali amcam hacı sözde içkiye filan asla izin vermez. Kuzenlerimde işin kolayını bulmuşlar 1 şişe votka almışlar, etiketini suda soymuşlar:))) dolaba kaldırmışlar. Neyse yüzükler takıldı,   Büyüklerin elleri öpüldü falan biraz oyalanıldı içeride. Millet teker teker odayı terk ediyorlar sigara içmeye mutfak balkonuna kaçıyorlar. Bende dururmuyum bende kaçtım hemen,  herkes balkona sığıştı yaktık sigaraları içiyoruz. Yanımda da avukat kuzenim Cevriye ablam var. Mutfak kapısı açıldı Rıza amcamın eşi Nazlı yengem girdi içeri, yengem olunca kimse tınmadı sigara içmeye devam. Yengem susamış buzdolabını açtı, sen tut su şişesi diye etiketi soyulmuş votka şişesinden bardağa boşalt, su diye iç:)) Kendisi de namazında niyazında Allah kabul etsin. Votkayı su diye içince bir bağrış bir bağrış yandım Rıza diye, amcam da mutfağa girince herkes sigara söndürme telaşında. Ben yerde söndürdüm diye düşünürken Cevriye ablamın ayağında söndürmüşüm:))) hatırası hala durur ayağında:)))

O sene bu sene hala kiloluyum veremedim kiloyu sigara ile...
Sakın başlamayın, başlatmayın, başlayanlar yol yakınken dönün


GÜZEL İNSAN ARAMAK İLE İNSANDAKİ GÜZELLİĞİ ARAMAK ARASINDA DERİN BİR FARK VAR

22 Eylül 2020

GÜZEL İNSAN ARAMAK İLE İNSANDAKİ GÜZELLİĞİ ARAMAK ARASINDA DERİN BİR FARK VAR

Yorgunluktan herhalde sabahları geç kalkmaya başladım. Bizimkiler alışkın ya kahvaltılarını hazırlamama, bu sabah annem senin odaya seni kaldırmak için zil taktıralım diyor kalkmadığım için:)) Kalktım kahvaltıyı hazırladım, onlar kahvaltı yaptı ben telefonla oyalandım. Sonra ben kahvaltı yaptım. Dün aldığım 10 kilo kamber biberini annem ayıklamıştı. Dolap üstünden büyük tencereyi aldık, biberleri yıkadık , kaynamaya koyduk. Ben ortalığı topladım, bulaşıkları yıkadım. Üstümü giyindim pazar arabamı aldım doğru ana sağlığa annemin ve ağbimin ilaçlarını yazdırdım. Eczaneden ilaçları aldım doğruuuuu Migrosa geçtim. Kasanın yanına kıza tembihleyerek pazar arabamı bıraktım. Market arabası alarak alışverişe başladım. Teneke ile yemeklik yağ 2 adet , 1 teneke zeytinyağı, bulgur, ufak sütlerden, saç kremi, şampuan, mutfak havlusu aldım. 330 tl cik tuttu. Bu yağlar bize kışı çıkartır artık. Kitaplara baktım bilinen kitaplar farklı bir şey yoktu. Aldıklarımı pazar arabasına yerleştirdim tıkır tıkır yola düştüm. Yolun yarısına geldim ağbime bebe şampuanı alacaktım onu unuttuğum aklıma geldi. Bebe şampuanı ile şekerden oluşan yaralı ayağını yıkıyoruz hiç bir yan etkisi yok. Bilginiz olsun çevrenizde şeker yarası olanlar rahatlıkla bebe şampuanı kullanabilirler.


Eve geldim, annem biberleri kevgirden geçirmeye başlamış. Saat ta 12 ye geliyor karnım zil aç, sabah atıştırdım sadece. Eve turşuluk lahana ile boş kavanozda alınması lazım tekrar evden çıkacağım, yandaki yeni apartmanda oturan Hayriye ablanın eşi, İrfan ağbi seslendi. Gittim bahçe kapısına, apartmanın merdivencisi bırakmış. Böyle bir iş yapan tanıdığınız var mı diye soruyor. Nerden bileceğiz çevremizde öyle biri yok ki. Temizlik şirketlerine başvurun dedim, gitti. Bende evden çıktım bir süre yürüdüm anaaaaaa maske yok ağzımda:)) hemen eve döndüm maskemi aldım tekrar yürümeye başladım. İlk manava lahana baktım çok sert, kalsın dedim. 2. manava baktım yok abla perşembeye gelicek dedi. Yürümeye devam ettim Mio cafenin önünden geçiyorum, zaten açım, maaş bu gün yatmış kendimi ödüllendirmem lazım:)) Girdim içeri bir tavuk şnitzel siparişi verdim:)) ( bizde mahalle de adettir maaş günleri herkes ya çorbacıya, ya köfteciye, ya dönerciye gider) Neyse afiyetle yemeğimi yedim, çokta güzel yapar şnitzeli. Yemek yerken maskem uçtu yan sandalyeye koymuştum. Aldım çöpe attım. Çantada yedek maskem olduğu aklıma geldi az önce niye eve geri döndüysem artık, bu yaşta unutkanlık başlamış bende.


Cafeden çıktım çarşıya doğru yürüyorum lahana bakıyorum, bir yerde gördüm o da çok yumuşak ayrıca çok yayvan. Manavıma gittim ancak Bilginde vardır dedim ve gerçekten onda var. Baktım ne sert ne yumuşak hemen bir tane aldım. Karşıya parkıma geçtim sade türk kahvemi içtim. Kalktım eve doğru geliyorum ucuzlukçudan 5 kavanoz ve 5 kapak aldım bir de marul tohumu aldım. Dün aldığım arpacık soğanları ekerken bunu da serpiveririz artık. Eve yaklaştım Romanlardan bir kız bahçe duvarına çıkmış içerideki ayva ağacına uzanmaya çalışıyor. Bir bağırdım hemen atladı aşağı, 
- Ne bağırıyon marı kızan gördü de istedi.
Kızan dediği de bebek ....
Ayvayı kıskanmıyorum limon kadar bir şey ayva, Ağaç bayağı içeride düşecek duvardan hiç düşünmüyor. Zaten akşam bir tanesini payladım 4 attı vallahi. Akşam evin karşı köşesinde yer alan ekmek fırınına ekmek almaya gidiyorum. Park etmiş kamyonetin içinde 2 tane roman kız çocuğu var taş çatlasın biri 5-6 yaşında diğeri de 7-8 yaşında arkamdam bağırıyorlar şişko diye ( çocukluğumdan bu yana alışkınım) bir ters baktım fırına girdim abla diyorlar yine şişko diyorlar. Ekmekleri aldım fırından çıktım anne babalarıda yok kamyonette yalnızlar, camdan başımı içeri soktum, korkudan öbür tarafa kaçtılar,
- bana bak .... sizi ezer, paramparça ederim  dedim.
Biz bir şey demedik abla demeye başladılar.
İstediğin kadar eğit kardeşim eğitilmiyorlar. Sokak kapımın önü maske dolu. Karşı kaldırımda çöp konteynırı duruyor. Bu sabah bahçede dolaşıyorum kapımın önüne atılmış maskelerden birini roman bayan aldı, silkeledi, üfledi (dezenfekte etti) ve ağzına taktı. İmkansız bir şekilde her türlü pandemiye ters şey onlarda. Paraya oldumu koşturuyorlar ama devletin dağıttığı 1 milyar için arkamızdaki ilk okuldan kağıt almak için birbirlerini eziyorlardı.


Etkinlik filmini izledim ama ancak yazıyorum.


EN İYİ ARKADAŞIM EVLENİYOR

Julianne Potter ve Michael, eğer uzun süre kimseyle evlenemezlerse birbirleriyle evleneceklerine dair bir anlaşma yaparlar. Fakat Michael, Kimberly ile evlenmeye karar verince onu kıskanan ve gerçekte ona içten içe aşık olan Julianne, bu evlilik planını bozmak için işe koyulur. Evliliğe yalnızca 4 gün kalmıştır ve Julianne, onları ayırmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Çok güzel bir film. Julia Roberts, Dylan McDemott ve Cameron Diaz çok başarılı. Bu eğlenceli romantik komediyi kaçırmayın.


Başlık Farid Farjad

BUGÜN GÜNLERDEN PAZAR

21 Eylül 2020

BUGÜN GÜNLERDEN PAZAR

Artık geceleri üstümüze battaniyeleri almaya başladık. Ağbim şortlu takımdan uzun pijamalara terfi etti, hatta şeker hastaları çok üşür o battaniye artı yazlık ince yorgan ile yatıyor geceleri. En çok sevindiğim kısım ise artık geceleri kahveye takılmıyor:)) Allah bozmaz inşallah. 
Bu gün annem erken kalkmış, kahvaltı masasını o hazırlamış, beni sadece tost yapmam için kaldırdı. Onlar kahvaltı yaparken yatakları topladım biraz telefona takıldım. Onlar kalkınca ben oturdum kahvaltıya biraz tost biraz ızgara zeytin peynir çay ile kahvaltımı yaptım. Ağbimin pansumanını yaptım o kahveye gitti. Makinaya çamaşır attım. Bulaşıkları yıkadım. Ocağa kemik suyu yapmak için kaynamak üzere kemik koydum. Pilavda çorbada kullanmayı çok seviyoruz. Kasaptan aldığım eti kemikli alırım etini sıyırttırırım kuşbaşı doğrar eleman eti, kemiğide kırar bir kaç yerinden öyle alırım. Akşam fırından bayat ekmek almıştım, içlerini çıkardım rondodan geçirdim 4-5 paket köftelik dolaba kaldırdım. Bahçeye çıktım çiçekleri dolaştım biraz, malum sonbahar son demleri artık.


Bu arada saate baktım 11 olmuş, giyindim üstümü, pazar  arabamı aldım pazara gitmek üzere minibüse bindim. Pazara benden erken giden var mı mahalleden diye düşünmüştüm ki Ayteni durakta gördüm, o benden de erkenci imiş:)) Benim alışverişim sabit bir sergidendir. Sadece taze fasulyeyi köylülerden alırım. Soğan patates toptan aldığımız için evde var, onları da pazardan almam. Baktım kamber biber çıkmış pazarda ilk defa gördüm bu sene. Kapalı pazara girmeden dökmüş bir kardeşimiz yere satıyor. Pazar yerine girdim doğru bülent ağbimin sergisine gittim pembe domates ve yeşil fasulye hariç tüm alışverişimi oradan yaptım. Salatalıkta gelmiş turşu kurmak için 6 kiloda ondan aldım. Köylü pazarına geçtim fasulyemi, maydonozumu, marulumu aldım bir sergiden, baktım teyzem arpacık soğanda satıyor 1 kiloda ondan aldım, bahçeye ekeriz, ilkbaharda taze soğan yeriz. Çanta ağırlaştı. Kent konseyine uğradım 2 lokma söyledim onlar pişerken bende bir türk kahvesi içtim.


Kapalı pazar çıkışındaki sergiden pembe domates aldım, minibüsle eve geldim. Ağbim evde idi karnı acıkmış hemen bir domates doğradım yanına da peynir verdim, bu ikilinin hastasıdır, yemek yemez öğlenleri. Çantayı boşalttım salatalıkları çıkardım, hemen yıkadı annem 5-6 su, yumuşak olanları ayırdı. Turşuyu kurmaya başladı.


SALATALIK TURŞUSU

- 5-6 kg turşuluk salata
- bir avuç nohut 
- 2 baş sarımsak
-Yarım su bardağı sirke
- 1 yemek kaşığı toz şeker
- 1 limonun suyu
- 2 yemek kaşığı limon tuzu
- Kavanozun aldığı kadar tuzlu su
Salatalıkları 5-6 su yıkayın. 2 baş sarımsağın tanelerini önceden suya koyun ki kolay soyulsun. Soyduktan sonra iri iri doğrayın. Nohutları yıkayın. Salatalıkları kavanoza koyarken bıçak ile 2-3 yerinden delin. Ara ara nohutu ve sarımsağı atın. Şişe dolduğunda sirkeyi dökün. Biraz suda limon tuzunu eritin dökün. Toz şekeri az su ile ilave edin. Ayriyeten hazırladığınız tuzlu suyu dökün. Ağzını sıkıca kapatıp serin gölge bir yere koyun.

Salatalık turşusunu kurduk böylece geriye karışık turşu kaldı ki bu sene onu Zehraya yaptıracağım. İhtiyacı olduğu için erişte yapıyor, turşu yapıyor, tarhana yapıyor satıyor. Yardımım olsun dedim bende karışık turşu 5 kilo sipariş verdim. Bir tek doğrama lahana turşusu kurduk mu, biz kışa hazırız. Bunu da kalle yemeği yaparken kullanıyoruz. Bu yemeği yaptığımızda paylaşacağım sizinle.

Salatalık turşusundan sonra tekrar pazara indim. Kamber biber çıkmış deyince anneme git bir 10 kilo al gel dedi. Bu sene yaptığımız tarhana gözüne az geliyor tekrar yapacağız. Bu bize zor yeter, gelene ne vereceğiz dedi. Bizim bir aile huyumuz eve yatıya gelen olursa eniştemler ( teyzem vefat etti ) veya kuzenlerim illaki giderken yanlarında biraz bir şeyler veririz biz. Bu tarhana olur turşu olur ne olursa artık. Gelen misafiri boş göndermeme gibi bir huyumuz var. Gittiğimiz misafirliği de elimiz boş gitmeyiz. Rahmetli Babamdan böyle gördük.








OKUDUKLARIM 64 RÜYALAR AŞK VE HÜZÜN

OKUDUKLARIM 64 RÜYALAR AŞK VE HÜZÜN

‘’Hüsniye” olan ismini beğenmeyip değiştirmek istediğini babasına söylediğinde yıl 1899’du ve o sadece on yaşındaydı. Yeni ismi “Ümran” olmalıydı. Bu ismi çok beğeniyordu.

Düşünmüş, kararını vermiş ve uygulamıştı. Bu onun mücadeleci ruhunun ilk zaferiydi.

Rüyasında gördüğü ve âşık olduğu adamla gerçek hayatta karşılaşıp kısa süre içinde evlendiğinde hayatın getireceği sürprizlerden habersizdi.

Genç bir kadınken yetişkinlerin dünyasının hoyratlığı ve acımasızlığıyla tanışmıştı.
Kendi ifadesiyle tek cephede savaşırken, hiç ummadığı birinden, ismini hece hece yüreğine yazdığı sevdiği adamdan en büyük darbeyi yemişti.

O dönemde ortam huzursuzdu. İmparatorluğun en zor dönemi yaşanıyordu. Memleketin neredeyse her köşesinde isyanlar çıkmış, ülke yangın yerine dönmüştü.

Bütün bunlara rağmen dik durdu ve hayatını iyi yönetmeyi başardı.
Bu kitap, Ümran’ın keyifli, mutlu ama bir o kadar da hüzün ve hayal kırıklıklarıyla dolu yaşamöyküsüdür.

“Bir kadının âşık olduğunda neleri göze alabileceği ve kalbi kırıldığında neleri feda edebileceğine dair gerçek yaşamdan ruha işleyen farklı bir hikâye sunuyor bize Zerrin Dağcı. Akılla kalp arasındaki husumete güzel bir ışık vuruyor bu romanla.”


Karakter yazarın halası Ümran Hanım. Osmanlının 1800 lü yılların son zamanları ve 1900 lü yılların ilk zamanları. İyi yetişmiş bir genç kızın kendi ayakları üzerinde durma çabaları ve yaşadıkları.  Aile kavramını, toplumda kadına verilen önemi çok güzel anlatılıyor . Çocuk sahibi olmanın gerekliliğinin baskısı ise ayrı bir konu .Boşanmanın kadın açısından imkansız  görüldüğü yıllar, kadının çalışma hayatında kabul edilmediği yıllar .  Findiklida , Bahariyede , Boyabatta, Selanikte geçiyor roman  , Kesinlikle tavsiye ederim güçlü bir kadına ait bir yaşam öyküsü.

Hayal kurmak, umut etmek ne kadar güzeldi.
****
Kameriyenin tavanına sivrisineklere karşı önlem olarak sakız sardunyaları asılmıştı.
*****
Unutma boğaz dokuz boğumdur. En son söyleyeceğini en başta söyleme
*****
Evlilik alışkanlıklar üzerine kuruludur.
*****
Bir karar almadan önce mümkünse bir gece uyu. Düşüncelerinde uykuya yatsın.

Güz kitap şenliği kitap 9
Sayfa 320
Toplam sayfa 2464
Puan 10
Ek puan 30

Toplam puan 150

OKUDUKLARIM 63 KENDİNİ ARAYAN KADIN

20 Eylül 2020

OKUDUKLARIM 63 KENDİNİ ARAYAN KADIN

Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet, Aysel, Halit Ertuğrul'un en çok okunan flaş eserleri. Şimdi bunlara elinizde tuttuğunuz eser ekleniyor: Kendini Arayan Kadın. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, bu kitapta da, kendinizi bulacak, yeni bir heyecan duyacak, dünyaya daha farklı bakacaksınız.

Nilüfer'in hayatı, düştüğü yanlışlıklar, kendini bulma mücadelesi, yaşadığı sarsıntılar, kendine uzatılacak bir el araması hepimizi üzecek ve düşündürecek. Kitabı okuyunca, çevrenizdeki Nilüfer'leri farkedecek ve onun gibilere ulaşmanın vazifelerimizden biri olduğunu hissedeceksiniz.

Dini bir roman, sürükleyici idi. Kadın en basta kendini kaybediyor sonra dinini, buluncaya denk o kadar şeyler yaşıyor ki inanılmaz. Rabbine yönel dua et. Seni terk etmeyen yarı yolda bırakmayan sadece Rabbin.. Gerisi boş gerisi yalan dolan.. 

Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
*****
Hayat kısa.Her insan her an hazırlıklı olmalı.Ölümün ne zaman geleceği belli olmaz.Ebedî hayatı kaybetmemek için hazırlan.Orada çok büyük bir mahkeme var
*****
Kimseyi kıskandıracak elbise giyme, düşmanı ve nazarı çoğaltırsın.
*****
Meğer hiçbir koku annemin kokusuna benzemiyormuş. Hiçbir gönül anneminki gibi sevgi ve şefkat saçmıyormuş. Hiçbir insan annem kadar dost değilmiş meğer.
*****
Rabb'im hiçbir kulunu darda koymaz. Yalnızca kullarını imtihan eder. Cennet ise o imtihandan sonra kazanılır. Eğer imtihan çok zorsa bilin ki Rabb'im size Cenneti kazandırmak istiyordur.
*****

Güz kitap şenliği kitap 8
Sayfa 217
Toplam sayfa 2144
Puan 10
Toplam puan 110