AĞAÇ EV SOHBETLERİ 126

18 Ocak 2022

 

 
 
Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Haftanın konusu DEEP'ten  gelsin.
 



"Doğduğunuz, yaşadığınız, sevdiğiniz veya sık sık gezmeye gittiğiniz bir şehri kim kurdu veya ismini kim koydu biliyor musunuz? Yaşadığınız yerde onbinyıl önce kim oturdu biliyor musunuz? İsterseniz bir şehrin geçmişini anlatabilirsiniz."
 
 

Kentin “yazılı tarihçesi” bilgileri az olmakla birlikte, Prof. Arif Müfid Mansel’in araştırmalarına kadar da ciddi arkeolojik bir çalışma yoktur. 1936’da Türk Tarih Kurumu adına Prof. Arif Müfid Mansel’in yaptığı arkeolojik kazılarda bölge tarihine ışık tutacak ipuçlarına rastlanmıştır. Buna göre Trakya kültürü, Ege ve Balkan kültürleriyle ilişkilidir. İlk Tunç Çağı’na ait buluntular, bölgenin Ege kültürleriyle ilişkisinin varlığını ortaya koymaktadır. Yine yakın tarihte (1981) yapılan kazılarda elde edilen bulgular, bölgede kalkotik dönemin yaşandığını ve Balkanlar-Kuzey Anadolu kültürleriyle ilişkilerin varlığını gösterir. İ.Ö. 2000’lerde Balkanlarda yaşayan Traklar, kuzeybatıdan İlliryalıların baskısı ile göçe zorlanmış ve Anadolu’ya doğru göç başlamıştır. Göç sonucunda bazı Trak kavimlerinin “Trakya” adı verdikleri bölgede kalmaları, bir bölümünün Anadolu’ya göçmeleri ile Anadolu, Türk kabilelerininin yerleşim yeri olmuştur. Trakya ismi Traklardan gelmektedir. İ.Ö. VI. yy.’a kadar Trak kabilelerin yerleşim yeri olan bu bölgenin bu tarihten itibaren yönetimi de değişmiştir.

İ.Ö. 558 Yunan, VI. yy.’dan itibaren Pers IV. yy. Makedon ve İ. Ö. I. yy.’da Roma egemenliğine giren Trakya, Roma’nın doğu toprakları sayılırdı. Roma İmparatorluğu İ. S. 395’te Theodosius döneminde ikiye ayrıldı. 490-518 dönemlerinde bölgede Bizansın kendi iç çatışmaları yaşandı. 540’lı yıllarda Hunlar, 590’larda Avarlar Balkanları yağmaladılar. 626’da Avarların tekrar saldırısına uğrayan Trakya, büyük karışıklıklar yaşadı. Bölgede 760-924 arasında Bulgar-Bizans çatışmaları vardı. 1064’te Kumanların saldırılarına maruz kalan Uzlar Trakya’yı istila ettiler. 1122’de Bizans-Peçenek çatışmalarında tutsak alınan pek çok Peçenek, Bizans tarafından Trakya’ya yerleştirildi.

Trakya, 1190 tarihinde Haçlı Seferleri ile istilalara uğradı. 1192’de bugünkü Lüleburgaz ve çevresinde gerçekleşen Bizans-Haçlı savaşında Bizans yenildi. Haçlı seferleri sırasında 1204’teki yenilgiyle Trakya Latinlerin egemenliğine girdi. Tam anlamıyla sömürünün yaşandığı bu dönemden sonra 1264’te Bulgar ve Tatar saldırılarıyla sarsılan bölge, Katalon askerleri ve Türk askerlerinin (1304-1305) baskısını yaşadı. Bizans İmparatorluğu’nun çöküşünün hızlandığı bu dönemde İmparator Andronikos yaklaşık 10-15 yıl tahtta kalmayı başardı; ancak Trakya’daki mücadele durmadı. Bizansın taht mücadeleleri, Trakya topraklarındaki egemenliğini iyice zayıflattı. Bu dönemdeki Bizans-Osmanlı ilişkileri, Trakya’nın Osmanlılar tarafından fethini kolaylaştırmıştır.

I. Murad döneminde fethedilen Lüleburgaz, 1879’a kadar Vize sancağına bağlı kalmıştır.

Bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ağır bir işgal geçirdi. Lüleburgaz Ruslar tarafından işgal edildi. Berlin anlaşmasıyla işgalden kurtulan Trakya, yoğun göç hareketleriyle karşılaştı. 20. yy. başlarında Osmanlı Devleti’nin yaşadığı bunalımlar bölgede işgallere, direnişlere, göçlere yol açtı. 1912’de patlak veren Balkan Savaşları; siyasi çalkantılar içindeki Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı öncesinde savunmasız ve hazırlıksız yakalanmasına ve ağır bir yenilgi almasına neden oldu. 1912’de başlayan saldırıların birincisini Osmanlı ağır kayıplarla kapattı. 1912 yılının 26-27-28-29 Ekim’inde Lüleburgaz’da yaşanan Balkan Muharebeleri, savaşın en kanlı çatışmalarıdır. Bulgarlar Çatalca’ya kadar dayanırlar. Avrupa devletlerinin araya girmesi ile Londra Konferansı yapılır. Daha sonra I. Balkan Savaşı’nda kaybedilen bu topraklar “Balkan SAvaşında” geri alınacaktır. Yöremiz, Mondros Mütarekesi’ne kadar siyasal sorunlarla karşılaşmadı; ancak I. Dünya Savaşı ve Mondros Ateşkesi ile ağır sorunlar yaşandı.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında hemen hemen tüm itilaf devletlerinin Trakya’ya ilişkin hesapları vardı. İngiltere, Fransa ve Rusya birbirlerini kollayan siyasetler içindeydiler. 1917 Rus Devrimi ile Çarlık Rusyası’nın devre dışı kalması, Yunanistan’ı yeni bir güç olarak ortaya çıkarmıştı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte İtilaf Devletleri, Trakya’da adım adım denetim kurmaya başladılar. Mütakere’nin beşinci gününde bir Fransız alayı; Uzunköprü, Sirkeci, Kırklareli demiryolunu işgal etti. Bu işgal uzun sürmedi. 14 Ocak 1919’da bu kez Yunan askerleri tren yolu hattını ve istasyonları işgal ettiler. Daha sonra işgal yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı. İtilaf devletlerinin Paris Barış Konferansı çalışmalarını yaptığı sırasında, Trakya Paşaeli Cemiyeti de çalışmalarını hızlandırmış, 5 büyük kongre toplayarak halkı bağımsızlık için mücadeleye çağırmıştır. Sanremo Konferansı ile Trakya Yunanistan’a bırakılmış, 20 Temmuzdan itibaren de kasaba ve köylerimiz işgal edilmeye başlanmıştır. Altı günlük çarpışmadan sonra bölgenin tamamı işgal altına girmiştir. Lüleburgaz’ımıza Yunan askeri 22 Temmuz 1920’de girmiştir. Özellikle Lüleburgaz Kongresi’nde etkili olan Lüleburgazlı yurtseverler, büyük baskı ve işkence görmüşler ve 2 yıl sürecek bir zulüm yaşanmıştır. Resmi bina ve evraklara el konmuş, yüzlerce hayvan alınmış, tonlarca tahıl zaptedilmiş; ölüm, tecavüz, sürgün ve işkence günlük hayatın bir parçası olmuştur. Lüleburgaz ve Edirne arasındaki bütün köyler yağmalanıp tahrip edilmiş, işyerleri talan edilerek halkın ileri gelenleri tutuklanıp sürgüne gönderilmiştir. Bu baskı ve zulüm karşısında Trakyalılar, coğrafi koşullardan yararlanarak İğneada, Demirköy, Saray, Çerkezköy, Vize, Pınarhisar, Kırklareli, Muratlı civarında silahlı milis kuvvetleri ile Yunan askerlerine, Rum ve Ermeni çetelerine karşı aylarca başarılı bir mücadele verdiler. Direnişleriyle Yunan askerinin bir bölümünün Anadolu’ya geçmesini önleyerek Batı Cephesi’nde güçlenmelerini engellediler ve ulusal mücadeleye önemli katkılar sağladılar.

Sakarya Savaşı’ndan sonra başlayan ve 30 Ağustos 1922 zaferiyle sonuçlanan askeri başarılar, sömürgecileri Türk Devleti ile 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkesi’ni imzalamaya zorlamıştır. Yapılan ateşkes gereği 22 Ekim 1922’de Yunan askerleri Lüleburgaz’dan çekilmişler ve kentimiz Fransız askeri birliklerine teslim edilmiştir. Cumhuriyet sonrasında çok partili siyasal yaşama geçinceye kadar Lüleburgazda yerel yönetimde CHP’li adaylar Belediye Başkanlıkları ve Meclis Üyelikleri görevlerinde bulundular. Çok partili siyasal düzene geçişten sonra farklı siyasal partililerin yerel yönetimde görev aldıklarını görürüz. Şevket Ödül, Zühtü Akın, Hasan Tahsin Uzun, Mehmet Ali Ceylan, Feyzullah Çarıkçı, Mehmet Dedeoğlu, Cemal Özbilen, Ahmet Sezai Özbek, Gürcan Ersin Kırklareli Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Lüleburgaz’dan seçilen milletvekillerimizdir. Naci Arı ve Ali Alkan ise 1960’tan sonraki dönemde Kırklareli’ni Senato’da temsil eden Lüleburgazlı senatörler olmuşlardır. Cumhuriyet’le birlikte tarım, hayvancılık, ticaret ve sanayi; Lüleburgaz’da uygun bir gelişme olanağı bularak 2000’li yıllarda Lüleburgaz’ı Trakya’nın sanayi ve ticaret kenti durumuna getirmiştir.

 

Kopyala yapıştır yaptım:))

https://luleburgaz.bel.tr/kentimizi-taniyalim/


5 yorum:

  1. güzeeeel :) bak işte yazımda dediğim gibi, bak mesela, lüleburgaz şehrini kim kurdu, ne zaman kurdu, ismi kim verdi belli değil, kronolojik bir sıralama yok, yani, milattan önce 2000'de traklar geldi, sonra şunlar geldi ve şehir şu tarihte kuruldu, diyemiyorlar yaaa :)

    YanıtlaSil
  2. Yaşadığımız yerlerin tarihçelerinde masum insanların kanlarının dökülmesine sebep olunduğunu bilmek üzücü. Lüleburgaz'ın tarihi ile ilgili bilgilendirici yazıyı paylaştığınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Kopyala yapıştır yaptığını söyleyince affettim:) Yalnız "Katalon" olarak belirttiğiniz kişilerin İspanyollarla ilgisi yok sanırım. Onlar "Katalan" dedikleri paralı askerle olmalı:)

    YanıtlaSil
  4. :)) bu konuda pek bilgim olmadığından sizi baz alaraktan sitenin yanlış yazdığını düşünüyorum.

    YanıtlaSil