Nihan Kaya'nın ilk gençlik yıllarında yazdığı öykülerden oluşan Çatı Katı, 2004 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü’nü aldı. Nihan Kaya'nın yazdığı uzun ve çarpıcı önsözle birlikte öyküler bu baskıda yeni bir boyut kazanıyor.
"Merhamet, acının anlaşılmasıdır" düsturu uyarınca çocuklara ve çocukluğa dair merhamet öyküleri bunlar. "Bu dünyadaki en görünmez acılar, çocuğun çektiği acılardır," diyen Nihan Kaya'ya göre edebiyatın amacı, görünmeyen acıları görünür hale getirmek.
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
İşyeri arkadaşım Handan'ın instagramında görüp aldığım bir kitap. Öykü kitaplarını severim zaten bende beğendim.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Merhamet, bence çocuktan başlıyor. " Merhamet, acının anlaşılmasıdır." diye bir söz var Anthony William'ın çok sevdiğim Medikal Medyum kitabından.
*****
Edebiyatçılar, görünen değil görünmeyen acıların yazarlarıdır diye düşünürüm. En görünmeyen acılar, çocuklara ve kadınlara yaşatılan şeylerden başlıyor.
*****
Bizi büyüten, içine doğduğumuz aile değil sadece. Okuduklarımız bizi asıl büyüten.
*****
Asıl hata, olayları oldukları gibi, isimleri yazıldıkları gibi, insanları da, fotoğrafla psikolojinin yarattığı izlenime uygun olarak, kıpırtısızlarmış gibi tanıtmaktır.
Marcel PROUST
****
Hayat, sürekli içine düşerek yaşadığımız bir yanılgıdan ibaret. Gördüklerimiz, gerçekleri çepeçevre kuşatan perdenin bize ulaşan yalancı yansımasından başka bir şey değil. Bu perdenin arkasında koskoca bir dünyanın dönüp dolaştığını çoğu zaman fark etmiyoruz bile.
Gittiğim her yerde insanların yan yana, ama birbirlerinden ayrı yaşadığını gördüm. Demir kapılarımızda asma kilit, büyük binalarımızda diafon takılıydı. Dev apartmanlarımızda daireler iç içe, ama aynı duvarın iki yanındaki insanlar birbirlerine yabancıydı. Çocuklarımızı parka yollarken sokakta kimseyle konuşmamalarını öğütlerdik. Aldığımız konservelerin fiyatını hesaplattığımız kasiyerin sadece kasiyer, hastanede tansiyonumuzu ölçen hemşirenin sadece hemşire olduğuna inanırdık.
Kısacası
hepimiz
yalnızdık.
*****
Öyle bir çağda yaşıyorduk ki aramızda tenlerimizden daha kalın duvarlar vardı. Kendi içimizde bizden öte bir biz olduğunu bilirdik, ama bir başkasının teninden ötesine dokunabileceğimize inanamazdık. Yürürken birbirimize çarpardık, ama konuşmazdık. Her sabah aynı durakta bekleyip aynı otobüse binerdik, ama hangimizin nereye gittiğini bilmezdik. Her biri kendi içinde yaşadığı halde hepsi aynı çoban tarafından güdülen, kalabalık bir koyun sürüsü gibiydik.
*****
Hepimiz aynı merhametten yaratılmış, bilerek bir arayas konmuştuk. Hepimizin kalbi aynı zaaflar, aynı endişeler, aynı emellerle çarpıyordu. O zaman, her ikimizde de insandık da, niçin birbirimize ulaşamadık?
*****
Kimsenin kimseye güvenmediği bir dünyaya doğmuştuk.
*****
Keşke her insanda verdiğim emek kadar, fark etmeye değer güzellik bulacağımı baştan bilebilseydim.
*****
İnsanın nasıl bir maddeden yapıldığını ona dokunmadan kim anlayabilir?
*****
Bir insan öldükten sonra artık çiçek, mezar, ziyaret diye bir şey olmaz, kızım. Toprak parçasından medet ummak da hurafe, ancak cahil kimselere has bir yanılgıdır.
*****
Bu dünyadaki en görünmez acılar, çocuğun çektiği acılardır.
*****
Eğer kalbimin kapılarını ardına kadar açabilseydim, belki her gün üzerine basıp geçtiğim taşların durup seyretmeye aslında ne kadar değer olduğunu bir gün fark edebilirdim. Ayaklarımın altında hiç düşünmeden çiğnediğim güzellikler var. Oysa onlar belki günlerdir heyecanla, onları fark edeceğim anı bekliyorlardı. Bir kez olsun başını kaldırıp etrafına bakmak o kadar zor mu? Bana karşı davetkâr olduklarını anlayabilmek için beklediğim daha ne var?
*****
"Sen hep küçük kızların ip atladığı sokağa bakan tozlu camları silerken,seni bir gün bu dar hayattan kurtaracak beyaz duvaklı hülyalar kuracaksın,Gülbike...Omzundaki ağır yükün başka pencere pervazlarında sana ait olacağını sanarak teselli bulacaksın.Yüklendiğin hayatların tercihin değil,sana anneannelerinin bıraktığı eski bir miras olduğunu düşünmeyeceksin bile.Değişenin yalnızca başka fayans taşları,başka parkeler olduğunu hiç anlamayacaksın.Bir gün geriye bakıp arkanda yalnizca temiz havlular , ütülü çamaşırlar, yıkanmış bulaşıklar gördüğünde,bu hayat senin mi ,yoksa başkalarının mı ;cevaplayamayacaksın."
*****
Bir kız çocuğuna kendisini değersiz hissettirmenin en kestirme yolu, dünyaya başkalarına hizmet etmek için geldiğini , varlığının kendinden menkul bir değeri olmadığını ona doğduğu günden , hatta öncesinden beri aşılamak olsa gerek.
KİTAPTAN MÜZİKLER;
Alıntılar çok güzel.
YanıtlaSilBarış Manço'nun Lahburgerini de hiç duymamışım :D
bende bilmiyordum burada öğrendim.
Silhoş yazar evet bu da okunur :)
YanıtlaSilbu kitabı sevdim tavsiye ederim.
Sil