SEVGİ İNSANIN GELİŞİM KAPILARINI AÇAN ASIL ANAHTARDIR

10 Kasım 2024

 

 
 
 Kamış, ses verince; NEY oldum sanır,
Abdal, ata binince; BEY oldum sanır,
Kupa, sarhoş elinde MEY oldum sanır,
Cebir, zorba emrinde; REY oldum sanır.
İp, elde gerilince; YAY oldum sanır,
Sıpa, kısrak yanında; TAY oldum sanır,
Gasp, haydut üleşince; PAY oldum sanır,
Yolak, içinde su akınca; ÇAY oldum sanır.
Topuk, Kırata kalkınca; BAŞ oldum sanır,
Eğri, ahunun betinde; KAŞ oldum sanır,
Gazel, dalda kalınca; YAŞ oldum sanır,
Kum, harca girince; TAŞ oldum sanır.
Kütük, çaya düşünce; SAL oldum sanır,
Kök, yerden çıkınca; DAL oldum sanır,
Hal, çingene dilinde; FAL oldum sanır,
Yal, kaba konunca; BAL oldum sanır.
Tümsek, ovada yığılsa, DAĞ oldum sanır,
Gün, miskine sorunca; ÇAĞ oldum sanır,
Şalgam, aşa girince; YAĞ oldum sanır,
Vaha, çölün içinde; BAĞ oldum sanır.
Yablak, yüzüne gülünce; YAR oldum sanır,
Kırağı, şafağa erince; KAR oldum sanır,
Tef, çingene kolunda; TAR oldum sanır,
Kemik, itin ağzında; ZAR oldum sanır.
Yonga, yosun içinde; KAV oldum sanır,
Kumsal, dalga altında; TAV oldum sanır,
Kıvılcım, yanan tende; LAV oldum sanır,
Ses, çalgı telinde; SAV oldum sanır.
Tavuk, komşu gözünde; KAZ oldum sanır,
Kıymık, suyun içinde; SAZ oldum sanır,
Çile, derviş gönlünde; HAZ oldum sanır,
İnat, keçi huyunda; NAZ oldum sanır.
Mıcır, kopsa kayadan; TÖZ oldum sanır,
Değnek, körün elinde; GÖZ oldum sanır,
Yalan, çıkınca dilden; SÖZ oldum sanır,
Kül, sönen ocakta; KÖZ oldum sanır.
Kuytu, muhtaç anında; HAN oldum sanır,
Leş, sırtlan karnında; CAN oldum sanır,
Arka, köçek belinde; YAN oldum sanır
Ayıp, rezil dilinde ŞAN oldum sanır.
Diken, bülbül konunca; GÜL oldum sanır,
Gayret, namert işinde; ZÜL oldum sanır,
Kömür, ateş görünce; KÜL oldum sanır,
Aba, Yörük perinde; TÜL oldum sanır.
Parmak, tetik çekince; KOL oldum sanır,
Sağ, ayna önünde; SOL oldum sanır,
Dar, cılız belinde; BOL oldum sanır,
Kıl, sırat üstünde; YOL oldum sanır.
Kertek, çerçeve üstünde HAT oldum sanır,
Yama, fakir yeninde; KAT oldum sanır,
Yavan, tatsız ağzında; TAT oldum sanır.
Kişi eline davul alınca; KAM oldum sanır..
Şah, benim elimde; MAT oldum sanır..
ŞAH-MAT
 

 Hepinize güzel bir hafta diliyorum, sağlıkla, huzurla, mutlulukla, bereketle geçsin. 
Ben bildiğiniz gibiyim, iş ve ev arasında mekik dokuyorum. Havalar soğudu özellikle sabah 10 dan sonra ılınmaya başlıyor. Müşteri fazla yok artık, sebzede müşteri çok giyim kısmına pek uğrayan yok. Kapalı pazar yeri akşam çıkışları için kapılar 18:30 da açılıyor, biz saat 15:00 ten iti baren açılmasını istiyoruz. Ama maalesef kabul olmuyor 3,5 saat boşuna bekliyoruz.
Dün Hacı ağbi bana pazar yerinde senelik kahkamı attırdı:))
Geçenlerde ağbime siyez ekmeği almaya gittim sokakta bir mini traktör vardı. Ispanak, yumurta, kabak, kuru fasulye satıyordu. Aynı amca bizim sokağada geliyor, bir kilo kuru fasulye aldım bir deneyim nasıl pişecek dedim. Kilosu da 120 TL. Eve geldim hemen ocağa fasulyeyi vurdum, fasulye güzel pişti suyunu da koyulttu. Bizim sokağa geldiğinde amca 4 kilo daha aldım, kışlık dolaba kaldırdım. Sonra 2 kilo daha alayım 1 kilosu Hacı ağbiye olur dedim, kalmamış fasulye, şu gün gelicem 1 er kiloluk 2 paket eve annene bırakırım dedi tamam dedim. Amca sağolsun o gün getirmiş eve teslim etmiş, biz pazarda idik. Eve gelince annem Hacı ağbiye fasulyeyi verdi. O gün pazaryerinin arkasında migrosa gitmiştim, avokadalar ucuzdu tane 28 TL bende 4 tane aldım, sergiye geldim, Hacı ağbi sordu o nedir, bende ona bir tane verdim, nasıl yemesi gerektiğini de açıkladım. Cuma günü benim tarif ettiğim şekilde yapmış avokadoyu 1 ekmek yedim onunla dedi:)) meğer hepsini yapmış, keşke yarım yapsaydın dedim:)) Yalnız dedi fasulyeden hiç memnun kalmadım pişmedi fasulye dedi. (Hanımı vefat ettiği için eve gelen kızı yada gelini pişirir diye düşünmüştüm ben) Şaşırdım ama biz 2 oldu pişiriyoruz dedim, güzel pişiyor dedim. Aklıma son gelen 1 er kiloluk 2 paket fasulye cinsimi başka kısmı geldi. Nasıl pişirdin dedim, Fasulyeyi ayıkladım, yıkadım tencereye koydum, soğanı doğradım, salçalı su koydum, kaynat kaynat pişmedi dedi:)) ağbim, ben, yan sergi komşumuz Behlül kahkahadan koptuk:)) Behlül, Hacı dedi sen yanlış yapmışsın, şöyle şöyle pişiriceksin:)) ( Behlülün eşi Gülnaz Hollandada çalıştığı için o da yalnız yaşıyor, o da pişiriyor, o da bende tekrar tekrar tarif ettik ona nasıl pişireceğini. Nerden bileyim tek başına pişireceğini, avokadayı tarif ettiğim gibi onu da tarif ederdim, ben kızı gelini pişirir, daha olmadı üst katında 2 kız kardeşi var onlar pişirir diye düşündüm:))


Paylaşım hiçbir inanca hakaret etmemektedir.
**************************************************
Daha önce de söylediğim gibi, rastlantı sonucu elde edilen bulgular bilimsel gelişimde önemli rol oynamıştır her zaman.
Öyle ya... Kuşlar yılın belli zamanlarında aniden ortalıkta belirip, yine "esrarengiz" bir biçimde kayboluyorlardı.
Orta Çağ Avrupası'nın skolastik aydınları tabii ki bu problemi de dini ve metafizik açıdan ele aldılar ve aynı yöntemi sergiledikleri her konuda olduğu gibi bunda da çuvalladılar.
Varsayımlar dikkate değer cinstendi... Örneğin bir varsayıma göre kuşlar fareye dönüşüyorlardı. Her yıl aynı dönemlerde ortadan kaybolmaları ancak bu şekilde mümkün olabilirdi. Bir başka varsayıma göre Ay'a gidiyorlardı. İçlerinde en makul olanı kuşların kış uykusuna yattıkları varsayımıydı.
Sonra bir gün... 1822 ilkbaharında Almanya'nın Mecklenburg göletlerine leylekler geldiler, her yıl yaptıkları gibi ancak içlerinden birinde bir tuhaflık vardı.
Bu nasıl olabilirdi? ... Kuşun boynunda bir ok vardı! Kuş ve ok incelendiler. Okun tasarımı Avrupa'daki muadillerine hiç benzemiyordu. Kaldı ki askeri veya avlanma amaçlı olsun Avrupa'da okun kullanımı uzun zaman önce bitmişti.
Ok, onun izini süren araştırmacıları Afrika'nın batı kıyılarına götürdü... Bu kuşcağız uzun yolculuğunun henüz başında, Afrika'da yaralanmıştı ve Avrupa'ya kadar tüm yolu boynundaki bu okla gelmişti.
Böylece bazı kuş türlerinin yıl içerisinde sürüler halinde çok uzun mesafeler katettikleri ve bu uzun uçuşları mevsimsel döngülere göre yaptıkları fikri gündeme geldi.
Gayet mantıklı ve tutarlıydı! Aaah her problemde olduğu gibi yine açıklama son derece somut ve basitti işte!
Yine anlamıştık ki skolastik yaklaşım, dogmalar, dini bakış açısı veya metafizik bizlere asla yardımcı olmuyordu. İhtiyacımız olan şey somut kanıtlar ve biraz mantıktı! Evet, bilimde gelişimin sırrı.
Kuş yakalandı ve yakındaki Klütz kasabasına getirildi. Burada yaşamının sonuna dek koruma altına alındı. Öldükten sonra dolduruldu ve halen Rostock Üniversitesi'nde sergilenmeye devam ediyor.
Bu sıra dışı örneğe görüntüsüne yaraşır bir ad verildi... Pfeilstorch. 🙂
...
(Not: Bu bulgudan sonraki onlarca yıl boyunca bölgeye ulaşan leylek sürüleri daha dikkatli gözlemlendi. Vücudunda ok taşıyan 22 kuş daha rapor edildi ve okla yaralanmış onlarca kuş gözlemlendi.)
(Görsel: Keşfedilen ve doldurulan ilk örnek, Rostock Üniversitesi/Almanya)
****************************************************************
Sadece inanç ve dua ile başarılı olabileceğine inandırılmış dünyada çok büyük bir nüfus var.
Sadece islam coğrafyası değil.
Hintli bir CEO dan ülkesinin anlatımını dinlemiştim.
Hristiyan,Müslüman,Budist ve diğer inançları ve kast sistemini anlatmıştı.
İçler acısı demek yeterli olmaz.
Sadece dua ederek zengin olunacağını, tuvalette yön değiştirmekle günahlarının silineceğini ve bunun gibi yüzlercesini anlatan kürsüde konuşan ve onu huşu içinde dinleyenler var.
Dinleyenlerden inanıyorum ki söylediklerine inanmayan çok insan var.Ama içlerinden çok nadiren birisi çıkıp hocaya itiraz edebilir.Sadece şehitlere edilen dualarda ÖZELLİKLE Atatürk ve silah arkadaşlarının adını geçirmeyen hocalara itiraz edebilen insanlar gördük.
Asıl mahalle baskısı,inanç baskısı bu.
Toplumun doğruyu aramasının önündeki en büyük engeller yine çevresindeki insanların ne diyeceği korkusu.
Hristiyan inancındaki aforoz un aynısı.


Geçenlerde migrosa uğramıştım.
 

İçine sinmeyen bir işi yapmamak,
Sadece bir faydası olur diye gönlünüze aklınıza yatmayan kişilerle meşveret etmemek,
Hayırsız yerden uzanacak elin yarardan ziyade zarar getireceğini asla unutmamak lazım.
Burada bir insandan hoşlanıp hoşlanmamaktan bahsetmiyorum!
Bazen bir kişiyi duruşu, hayata bakışı itibariyle farklı ya da enerjisi gergin, sorunları fazla, iletişim kurulması zor bulabiliriz.
Ama bize davranışında, yaptığımız işe ya da gösterdiğimiz ilgiye verdiği tepkide bir saygısızlık, bir özensizlik yoksa,
Kendisi kim olursa olsun ya da ne yaparsa yapsın, bizden istediği hizmette bir uygunsuzluk, kanunsuzluk, etik dışı bir yan yoksa,
O insanla - sorun olabilecek şeylere azami dikkat ederek - bağ kurmakta, iş yapmakta sakınca yoktur.
Aslolan bize davranışını ya da işimize yaklaşımını özensiz, seviyesiz, saygısız bulduğumuz kişilere MESAFE koymaktır.
Zamanınıza ve emeğinize saygı duymayan, sunduklarınızı hep kendi rahatına gelen ve çıkarına uyan koşullarla almaya çalışan, deneyiminiz sonucu benimsediğiniz prensiplere uymak istemeyen bunları habire eğip bükmeye çalışan kişilere taviz vererek bir yere varılmaz.
Yaptığınız işe saygı duyarak ve hakkını gani gani vererek yapın.
Gerektiğinde özveride bulunun, esneyin, kendinizi zorlayın.
Her hizmeti para için değil bazen de sadece faydalı olmak, bir hayır dua almak için yapın.
Ama bunu sadece kıymet bilen ve hak gözeten insanlar için yapın.
Kendi değerini bilen ve sınırlarını koyan kişi,  
Hem yaptığı işten hayır görür,
Hem de karşısındakine insanın ''kendine duyduğu saygı'' yüzünden adil ve özenli olması gerektiğini,
Hiç bir şeyin ''özsaygı'' kadar altın etmediğini fark ettirir.

JUNO GÖZLEMCİ


Kahvecimin yaptığı jest ile hepinize iyi akşamlar


10 yorum:

  1. Her zamanki gibi ara vererek okunup izlenebilecek dopdolu bir paylaşım.
    Oksijen Gazetesini buralarda hiç bulamıyorum.
    "Kalp çirkinliği" deyişine aynen katılıyorum.
    Paylaşımın bütününe gene yetişemedim.
    Sağlıkla, mutluluk ve umutla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşıma beğeni için sağolun. Oksijen gazetesi sadece D&R ve Migrosta var cuma çıkıyor ben genelde pazartesi uğrayıp migrostan alıyorum.
      Sevgiler, saygılar.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Paylaşımlarınız çok zengin ve o kadar uzun ki, okumakta artık zorlanıyoruz. Yazılarınızı hep genç insanlar takip etmiyor, biz yaşlıları da düşünseniz iyi edersiniz. Siz benim bu serzenişime bakmayın ve yayın ilke ve politikanızdan vazgeçmeyin böyle devam edin. Bizler aynı ağlayarak gelin giden kızlar gibiyiz. Yani hem ağlarız, hem de gideriz.

    Özetle sevginin açamayacağı kapı yoktur. Çünkü sevgi, çilingirlerin elindeki her kapıyı açan maymuncuk gibidir. Bu güzel zengin ve uzun paylaşımınız için emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğeni için teşekkür ederim.
      Selamlar ve saygılar.

      Sil
  3. yani geceden ıslatmadan mı pişirmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır ne geceden ıslatmış nede önden pişme yapmış. Diretk fasulye ve diğer malzemeyi karıştırıp pişmesini beklemiş.

      Sil
  4. Uzun uzun doya doya okudum, blog yazılarının en güzel tarafı bu, ne güzel oldu sizi keşfettim, sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
  5. Çok yaşasın emi hacı amca :) Beni de güldürdü :)

    YanıtlaSil