BİR İNSANI TANIMAK

29 Şubat 2016

BİR İNSANI TANIMAK

Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz?
Ne okuduğuna bakın,
Ne seyrettiğine bakın,
Duvarlarına ne astığına,
Raflarına ne koyduğuna,
Nasıl konuştuğuna,
Nasıl dinlediğine bakın.
Yapmanız gereken tek şey bakmaktır.
Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu,
Ve neyle beslendiği konusunda
Her şeyi bildirir...

Ramtha

İZLEDİKLERİM -63-

28 Şubat 2016

İZLEDİKLERİM -63-



PİNİN YAŞAMI.

İzleyiciye çok farklı bir deneyim yaratacak olan LIFE OF PI, bizleri genç bir çocuğun inanılmaz macerasına sürüklüyor – heyecan verici, spiritüel, keyifli, tüyler ürpertici, espirili ve aynı zamanda trajik bir hikaye. Pi Patel’in Hindistan’daki egzotik bir hayvanat bahçesinden Pasifik’e uzanan yolculuğunda yaşadığı gemi kazası sonucu bir sandalda bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan ve üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanı ile hayatta kalan tek insan olarak yaşadığı akıl almaz hikayesini sunuyor. Pi, uçsuz bucaksız okyanusta bir sandalda başbaşa kalan bu enteresan dörtlünün arasında hayatta kalma savaşı verirken, zekası sonucu besin zincirine kurban gitmemeyi başarır ve sonunda Kaplan Richar Parker ile başbaşa kalır. Pi hayatta kalmak için bu devasa kaplana büyük bir anlayışla yanaşmak zorundadır ve inanılmaz masalları böylece devam eder.

Dikkatinizi vermezseniz, tanrıya olan sevginizi dansla ifade edemezsiniz.
Ayaklarınızın altındaki yeri hissedin. Bakışınızı ufuğa dikin. Bırakın tinsel enerjiniz sizden geçip dünyaya aksın.
*****
Tanrı beni terk etmiş gibi gözükse de, izliyordu. Acılarıma kayıtsızmış gibi gözüktüğü zamanlar da bile, izliyordu.
*****
Din karanlıktır.
******
İnanç pek çok odası olan bir evdir.



THE 33 / 2015


2010 yılında Şili’de altın-bakir madeninin çökmesi sonucu mahsur kalan 33 işçinin hikayesini anlatan film gerçek yaşamdan alıntıdır.


BUZUN ALTINDA / 2014


Kuzey Kanada’da keşif yapan bir arkeolog ekibi, onbinlerce yıl öncesine ait bir yapı ile karşılaşır. Ancak kısa süre sonra iletişimi sağlayan tüm cihazları bir bir bozulmaya başlar ve ekip kendini yalnızlığın karanlık yüzü ile karşı karşıya bulur…



NASIL TEKLİF EDİLMEZ / 2015

Bir evlilik teklifi etmek bu kadar mı zorrrrrrr?????


Hayatta kalanlar güçlüler değil çevresine ayak uydurabilenlerdir.



İNSAN  TİCARETİ /2014

Skin Trade izlerken uluslararası meselelerin yoğun olduğu bir dönemdir. Irkçı yaklaşımlar artmış insanlar birbirlerini katletmektedir. Böyle bir dönemde Dedektif Nick’in ailesi feci bir biçimde Sırp gangsterler tarafından öldürülmüştür. Bu olayı araştırmak için New York’tan Güneydoğu Asya’ya seyahat etmek zorundadır. Tayland’a gelen ve burada bir dedektifle ortak çalışma kararı alan Nick’i aksiyon dolu anlar beklemektedir. Çünkü Tayland bir çok gangster ve çeteye ev sahipliği yapmaktadır. Büyük bir çete mensubu olan katilleri yakalamak için bütün bir çeteyi çökertmesi gerekecek
’a gelen ve burada bir dedektifle ortak çalışma kararı alan Nick’i aksiyon dolu anlar beklemektedir. Çünkü Tayland bir çok gangster ve çeteye ev sahipliği yapmaktadır. Büyük bir çete mensubu olan katilleri yakalamak için bütün bir çeteyi çökertmesi gerekecek


VÜCUDUMUZDAKİ AĞRILARIN DUYGUSAL NEDENLERİ

27 Şubat 2016

VÜCUDUMUZDAKİ AĞRILARIN DUYGUSAL NEDENLERİ

‘Psycology Today’ dergisinde yayınlanan bilimsel bir çalışmaya göre, vücudumuzdaki ağrıların fiziksel sebeplerinin… yanı sıra duygusal sebepleri de olabilir. Buraya kadar normal, çünkü hepimiz stresin bir takım ağrı ve acıları tetiklediğini biliyoruz. Ancak bu çalışmada hangi duyguların hangi bölgeleri etkilediğini de ortaya koymuş. Özellikle fiziksel sebebi saptanamayan kronik ağrıların sebebinin çözülemeyen travmalar olabileceği iddia edilmiş.

1. Baş Ağrısı – Stres ve Rahatlayamamak

Hepimizin tahmin edebileceği gibi baş ağrısının en önemli sebeplerinden biri gün içerisinde yaşanan stres, bu stresten kaynaklı kasılmalar ve rahatlayamama, düzensiz nefes almak ve beyne giden oksijenin azalması.

2. Boyun Ağrısı – Affedememek ve Kin

Bu çalışmaya göre kronik boyun ağrısının arkasında insanları affedememek ve kin beslemek yatıyor olabilir. Koy verin gitsin, tatlı canınızdan değerli mi?

Herkesi affettim ama ağrım geçmiyor diyorsanız biraz egzersiz işe yarar belki.

3. Omuz Ağrısı – Duygusal Yükler ve Suçluluk

Omuz ağrısı duygusal bir yükü taşımayı ifade edebiliyormuş. Bu yük bir başkasının size yüklediği yük de olabilir, bir suçluluk duygusu da.

4. Sırt Ağrısı – Duygusal Destek ve Sevgi Eksikliği

Sırt ağrısı çevrenizden beklediğiniz destek ve sevgi eksikliğinden kaynaklanıyor olabilirmiş. Savaşmayalım, sevelim, sevişelim ama biz yine de oturma ve duruş bozukluklarımızı da gözden geçirelim. 

5. Bel Ağrısı – Maddi Kaygılar

Bel ağrısının sebebi maddi kaygılar ve gelecekle ilgili dünyevi endişeler (ev, iş, para, geçim derdi) olabiliyormuş. Belini doğrultamamak terimi tesadüf olabilir mi?

6. El Ağrısı – İletişim Eksikliği ve Kendini İfade Edememek

Psikologlar ellerimizin diğer insanlarla olan iletişim araçlarımız olduğunu ifade ediyor, bu sebeple vücut dilimizde en çok ellerimizi kullanıyoruz. Ellerimizde duyduğumuz ağrının kaynağı da iletişim eksikliği, anlatmak isteyip anlatamadıklarımız, kendimizi ifade edemeyişimiz olabilir.

Mouse kullanım alışkanlıklarımızı da gözden geçirmekte fayda var. (Karpal Tünel Sendromu)

7. Kalça Ağrısı ve Dirsek Ağrısı – Değişime Direnmek

Kalçaların ve dirseklerin değişime en çok direnen bölgeler olduğu söyleniyor. Hayatımızda büyük değişiklikler yaşadığımızda, koşa koşa seve seve değiştiğimizi düşündüğümüz zamanlarda bile kalçalarımız ve dirseklerimiz bu değişime direniyor ve düzeni korumak istiyor olabilir, böyle durumlarda ise sinyal veriyorlarmış.

8. Diz Ağrısı – Yüksek Ego

Diz Ağrılarının sebebinin yüksek ego, kibir ve kendini beğenmişlik olduğu düşünülmüş. Biraz tevazu lütfen.

Ayrıca yokuş aşağı koşmamaya da özen gösterelim, 65 yaşında emekli olup da gezmek istediğimizde o dizlere çok ihtiyacımız olacak. (Dikkat: Menisküs)

9. Bacak Ağrısı – Kıskançlık ve Kendine Güvensizlik

Bacak ağrılarının kişinin kendine güvensizliği, yetersizlik duygusu ve kıskançlıkla tetiklendiği düşünülüyor.

10. Ayak Ağrıları – Kötümserlik ve Umutsuzluk

Vücudun bütün yükünün ayaklarımızda birikmesi gibi, kötümserliğimizin olumsuz etkileri de ayakları etkiliyor, umutsuz başın cezasını ayaklar çekiyor.


SEVDİKLERİNİZ İÇİN MUTLAKA PAYLAŞIN..!

KIZILDERİLİ ŞEREF YASALARI

25 Şubat 2016

KIZILDERİLİ ŞEREF YASALARI

Kızılderililerin Şeref Yasaları;
1 – Dua etmek için güneşle birlikte kalk. Tek başına dua et, sık sık dua et. Büyük Ruh dinler..
2 – Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. Rehberlik bulmaları için dua et.
3 – Kendini, kendi kendine araştır, keşfet. Başkalarının senin yolunu senin için belirlemelerine izin verme. O senin, sadece senin yolundur. Diğerleri o yolu seninle birlikte yürüyebilirler, fakat hiç kimse o yolu senin için yürüyemez.
4 – Misafirlerine evinde saygıyla davran. Onlara en iyi yiyeceklerini ver, en iyi yatağı ver ve onlara saygı ve onurla muamele et.
5 – Herhangi bir kişiden, bir topluluktan, bir çölden ya da bir kültürden olsun, senin olmayan şeyi alma. O ne kazanılmıştır, ne de verilmiştir. Senin değildir.
6 – Yeryüzü üzerindeki her şeye saygılı ol – ister insan, ister hayvan veya bitki olsun.
7 – Diğer insanların düşüncelerini, isteklerini ve sözcüklerini onurlandır. Başka birinin sözünü asla kesme, alay etme ya da taklidini yapma. Herkese kişisel ifadeleri için izin ver.
8 – Başkalarına asla kötü bir şekilde konuşma. Evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner.
9 – Herkes hatalar yapar. Ve tüm hatalar bağışlanabilir.
10 – Kötü düşünceler zihinsel, bedensel ve ruhsal hastalıklara neden olur. İyimser ol.
11 – Doğa bizim için değildir, o bizim bir parçamızdır. Onlar senin dünyasal ailenin parçalarıdır.
12 – Çocuklar geleceğimizin tohumlarıdır. Onların yüreklerine sevgi ek ve bilgelik ve hayatın dersleriyle sula. Onlar büyürken, onlara büyümeleri için yer bırak.
13 – Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Verdiğin acının zehiri sana geri döner.
14 – Her zaman dürüst ol.
15 – Kendini dengede tut. Senin Zihinsel ben ‘in, Ruhsal ben ‘in, Duygusal ben ‘in ve Fiziksel ben ‘in – hepsinin güçlü, saf ve sağlıklı olmaya gereksinimi var. Zihnini güçlendirmek için bedenini çalıştır. Duygusal rahatsızlıkları iyileştirmek için ruhsallıkta büyü.
16 – Kim olacağını ve nasıl davranacağını belirlerken bilinçli kararlar ver. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu üzerine al.

17 – Başkalarının mahremiyetine ve kişisel yerlerine saygılı ol. 

OKUDUM -131- ARADA KALMIŞ TEBESSÜM / SEVİNÇ ÇOKUM

24 Şubat 2016

OKUDUM -131- ARADA KALMIŞ TEBESSÜM / SEVİNÇ ÇOKUM

Kütüphane kitaplarından biri daha bitti..

”İDRAKLERİMİZ KARMAŞIK BİR BÜTÜNDÜR”

        Her romanında yazarlığını değil özgürlüğünü geliştiriyor Sevinç Çokum. Onun tereddütsüz kılıç hamleleri gibi ipeğe değen cümlelerini okudukça gönenirsiniz

       Nedir şimdi, şu yazarın çağına tanıklık etmek dedikleri şey. Bir görgü tanığı mıdır o? Suçu işleyen, suça karışan ya da yargıç koltuğunda oturan mı? Yoksa bütün bunların ötesinde, mahkeme sonuçlandıktan sonra, gazete haberlerine göz gezdirirken elindeki kahveyi keyifle yudumlarken haberden kurgular kuran, o kurgunun doyumsuz keyfiyle gerindikten sonra yazı masasına koyulan mı? Hangisi gerçektir? Yazarın kurgusu mu hayatın kurgusu mu? Sevinç Çokum son romanı Arada Kalmış Tebessüm’de her hali birden yüklenmiş yazar özne olarak çıkar karşımıza ve o keskin ve üzerine pek düşünülesi hükmü verir; “İdraklerimiz karmaşık bir bütündür” Söylemem gerekli. Her romanında yazarlığını değil özgürlüğünü geliştiriyor Sevinç Çokum. Onun tereddütsüz kılıç hamleleri gibi ipeğe değen cümlelerini okudukça gönenirsiniz. Kendi eteklerine dolanan çalılıklardan kurtulmuş, romanda sıkça vurguladığı ‘abukizm’ vasıtasıyla tersinden bir kuyu kazmıştır kendine. O kuyunun suları, saklı hazineleri, sesleri, tıpkı baskın roman kahramanları gibi gençlikleri kadar enerjileriyle de romana yayılmıştırlar. Durduğu yerden, kendisinin tanıklığını yapmak elbette cesaret ister ancak bu tek başına nedir ki? Asıl önemlisi, kurgunun içinden yeni bir hakikat çıkarabilmektir. Sevinç Çokum yıllarca birbirinin duvarı olmuş yakınlıkları çekiçleyerek yıkmaktadır bu romanında.

         ‘İnsanın ilk yaraları iz bırakır’, doğrudur bu. Lakin ilk yarayı çekip bulmak, onun karşısında soğukkanlılıkla konuşmak da az kolay iş değildir. İlk yara, Cumhuriyet tarihi boyunca, uçlarını Batılılaşma macerasında saklayan, nesiller arası bitmez çatışmadır. Çok sıradan kırılmalar bile kendi tarihselliğini, idraklerin karmaşık bütünlüğünde saklar. Yazarın, müziği, yaylı sazlar müziğini özellikle seçtiğini düşünebiliriz. Çünkü uyum en çok muhtaç olduğumuz ruhsal sığınaktır her zaman. Her bir sazın psikolojik karşılığını ve değerini düşünmek ise ayrı bir okuma yöntemi olarak bizi bekler. Müzikte sesler kadar sazlar da birbirine tahammül eder uyuşur değil mi?

       Kronolojik olmayan, yer yer sayıklama yer yer ayağa kalkmış büyük dinginlik içinde hayatın kapanmış sokaklarını sireniyle açan ortak ses gibidir romancının bakışı. Hatta bakışları. Tek bir göz içinde çoğul gözleri ve sesleri toplamıştır Sevinç Çokum. Bu yöntemiyle, romanın sayfalarında hissedilen, “kendisinden öncekini reddetmeme, sanatın birbirine zincirlenerek sürdüğünü düşünme ve taklitten kaçınma” fikri ısrarla ve tekrar tekrar güncellenir. Hayat sanat fikri değildir sadece doğayı olduğu kadar insanı ve zamanı da algılama yöntemidir. Manifestodur ‘abukizm’. Bizim mükemmel görünüşlü çürük tenekemize atılmış güçlü bir tekmedir. Varol Rozayla ana… Dün geçmiştir, ama Pareto’nun kuramları geçerlidir. Tortular türevleriyle içimizdedir. Ve bugün dünden miras çırpınmaktadır. Öyleyse yarının tortusu için gözleri açıp uyanmak gerekmektedir. “Yalnızca dağılmış olan taşların, yap-et parçalarının yerlerine oturtulması” için gerekelidir bu. Türkiye’nin parça parça olmuş insanları bir yandan “12 Mart Paşası, filesiyle kavun almış eve dönüyor”dur. Bir yandan türbanlı bir kız sevdi diye çocuklarını evlatlıktan reddetme çılgınlığına kapılmıştır birileri bir yandan da Leylaki Efendi ile Leyleki hazretleri arasında dönüp durmaktadır insanlar. Değişen Türkiye’nin çarklarına malzeme olmaktan kurtulamamaktadır. Oysa çıplak bozkırda “hayatın içinde kayıp birileri, yaşamış yaşamamış, bilinmeyecek” niceleri gelip geçmektedir.Gitmek de çaresizliktir bazen.

      Sevinç Çokum’un derdini; “Ayrılıklarımızı kabul etmeliyiz; kabul ettiğimiz zaman sorun kalmayacak belkiÖ” cümlesi özetler mi bilinmez ancak, roman boyunca, farklı insanlara ve dünyalara, buradan bakabildiğini söyleyebiliriz. Konuşan biraz da kendisi olabildikçe yüzü kızarandır çünkü. Türkiye’nin ortasında, insanı ve zamanı tam da can damarından tutacak sesi ve bakışı bulmuştur Çokum. Abukizm herkesin arkeolojisini aydınlatacak bir rehber olarak tartışılabilir. Kendisinden kalkan başka kime döner?

ÖMER ERDEM
RADİKAL KİTAP 15 OCAK 2010







İZLEDİKLERİM -62-

23 Şubat 2016

İZLEDİKLERİM -62-

SEVASTOPOLŞAVAŞI / 2015

2. Dünya Savaşı sıralarında Nazi birliklerine karşı mücadele veren ve 309 Nazi askerini öldüren kadın keskin nişancı Lyudmila Pavlichenko’un hayat hikayesini anlatan filmde Sevastopol muharebesinin geçtiği 1916 ve 1974 arası yılları görüyoruz. Genç nişancı kadının biyografik hikayesine 1937 yılında ki üniversite hayatından başlayarak 1957 yılına kadar ki zaman dilimini izliyoruz. Lyudmila’nın nişancılık yeteneğinin keşfedilmesinin ardından eğitimini almaya başlaması ve savaş sırasında elde ettiği başarıları, yaşadığı aşkları ve aynı zamanda o dönemlerin Amerikan başkanı Rossevelt’in eşiyle birlikte sıcak dostluğu da izleyiciye aktarılıyor.


ÇITIR KAÇAK / 2015

Sıradan bir genç kız gibi görünen Megan Walsh (Hailee Steinfeld) aslında büyük bir sır saklamaktadır: geçmişte Hardman (Samuel L. Jackson) adında güçlü bir adam için uluslararası düzeyde ajanlık ve tetikçilik yapmıştır. Yaştıları gibi normal bir ergenlik geçirebilmek için ölmüş numarası yaparak çalıştığı yerden ayrılır ve liseye başlar. Ancak lise hayatı hiç de umduğu gibi çıkmayacak, yeri geldiğinde gizli ajan olduğu zamanlardan daha büyük tehlikelerle karşılaşacaktır.

Bağlanmak tehlikelidir, birşeyleri umursuyorsundur demektir. Umursadığımız insanlar bu hayata değer katıyor.

SORUŞTURMA 2014

Genç bir dedektif olan Charly, 36 adındaki özel bir soruşturma ekibine katılır. İlk görevi ise acımasız bir tecavüz ve cinayet vakasını incelemektir. Birçok girişime rağmen dava dosyası açık kalır. Olayın üzerinden üç yıl geçer ve benzer bir davaya rastlar. Charly, bunun aynı adamın işi olduğuna emindir. Yıllar biribini kovalar ve seri katil cinayetlerine devam eder. Bu adamı yakalamak Charly için bir onur meselesine dönüşür. Ancak katile bir adım yaklaşabilmek tam yedi yılını alacaktır.


SÜRGÜN /2013

1964 yılının Büyükadası'nda geçen hikaye, zengin bir Rum ailesinin kızı olan Eleni ile adada yaşayan bir faytoncunun oğlu olan Sedat arasındaki imkansız aşkı konu ediniyor. Çocukluklarından bu yana birbirlerine aşık olan Eleni ve Sedat, birlikte Edebiyat Fakültesi'nde okurlar ve yakın zamanda mezun olacaklardır. Sedat babasını ikna eder ve Eleni'yi istemeye giderler. Ancak babası Stavro bu evliliğe kesinkes karşıdır. Sorun hem iki aile arasındaki inanç farklılıkları hem de maddi uçurumdur. Tam da bu sırada Türkiye ve Yunanistan ilişkileri iyiden iyiye bozulmaya başlar ve Türk hükümeti tarafından çıkarılan yasa gereğince Yunan vatandaşların ülkeyi terk etmesi gerekir. Bu durum başta Eleni ve Sedat arasındaki aşk olmak üzere birçok ailenin hayatını değiştirecektir.


ŞEYTAN ADASININ KRALI  / 2010

Bir ıslah evi olarak faaliyet gösteren Bastøy Okulu’nda yeni çocuklar Erling ve Ivar’ın gelişiyle değişen olayları konu ediniyor. Film, bu tür kurumların eğitim yöntemlerini eleştirmekte ve eğitimcilerin niteliklerine dikkat çekmektedir. Bir ada üzerinde kurulu olan okul, dış dünyadan tamamen kopmuştur. Öğrenciler; tarlada, ormanda yada okul içinde çalışmakta ve disiplini korumak amacıyla ağır cezalara çaptılabilmektedir. Hikaye’nin kahramanı Erling daha ilk günden aklına buradan kaçmayı koymuştur. Kaçmak kendisini hikayenin başında anlatılan balina ile bir kader birliğine mi götürecektir?

HUZURUNUZ YOKSA HER ŞEY EKSİK..

22 Şubat 2016

HUZURUNUZ YOKSA HER ŞEY EKSİK..

cafe de bir çay faslından görüntü..


Kalp bir kez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu, ama huzurun başlangıcıdır bu...
 Dostoyevski 



Sırnaşık kızım güneşleniyor....


Nette böyle bir cennet yer buldum hemen ışınlanmak istiyorum...


Baharın sesleri bunlar...


Aşkkk...


Cam güzelim..




HUZURUNUZ YOKSA HER ŞEY EKSİK 
Sevgili Arkadaşlarım, Bu ara sizlere bedensel hastalıklarla ruhsal dünyamız arasındaki çarpıcı ilişkilerden söz ediyorum çünkü bu konu sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada pas geçilen, üzerinde pek durulmayan bir konudur. Bütün hastalıkların ruhsal nedenlerle meydana geldiğini tabii ki söyleyemeyiz ancak insanın nasıl ortamlarla, hangi duyguların eşliğinde yaşadığı, hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar, engeller, kayıplar, ayrılıklar, insan sağlığını doğrudan etkileyebiliyor. Örneğin aynı yaşta kalp krizi geçiren ve kalplerinde aynı derecede hasar oluşan erkekler arasında yapılan bir araştırma, bekar ve depresyonda olanların bir yıl içinde yeni bir kriz geçirerek ölme oranının, evli ve depresyonda olmayanlara göre çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yani yalnız insanlar daha çabuk hastalanıyor. Kronik bir hastalığı olan kişiler, hayatları sakin ve huzurluyken kendilerini çok daha iyi hissediyor, ancak evdeki ilişkilerde bir bozulma, ani kayıp ve ayrılıklar, hastalığın bir anda yeniden alevlenmesine neden olabiliyor. İnsanlarla yakın ilişkileri olmayan, kendini yalnız hisseden kişilerin hasta olma riski, sosyal ortamlarda kabul gören, eşi dostu, arkadaşı olanlara göre çok daha yüksek. Ayrılık ve kayıplar, hangi kültürden olursa olsun insanları çok etkiler. Önemsediğimiz insanlarla yaşadığımız sürtüşmeler, ilişkideki çalkantılar ve yaşadığımız hayal kırıklıkları, hem ruhumuzu hem de bedenimizi tehdit ediyorlar. Belki de bu yüzden dünyada yalnız yaşayanların sayısı hızla artıyor ancak bu yalnızlık bazen insana huzur verebilir ve eşin dostun, yakın arkadaşların yardımıyla kendimizi hiç de yalnız hissetmeyebiliriz. Bir insan hasta olduğunda, bir yandan gerekli tıbbi tedavi uygulanırken, bir yandan da kişinin, hayatının hangi döneminde hastalandığı, o ara onu üzen, onu olumsuz etkileyen, alışkın olduğu düzeni bozan bir şeyler yaşayıp yaşamadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Bunun tespiti hastayı her zaman iyi etmeyebilir ama bilinmesi yeni çözüm ihtimallerini arttıracak, belki de hastalığın seyrini olumlu etkileyecektir. Sevgilerimle… Dr. Gülseren Budayıcıoğlu

BERİ GEL BERİ....

11 Şubat 2016

BERİ GEL BERİ....


Beri gel, beri! daha da beri! niceye şu yol vuruculuk? madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik? 

MEVLANA

HAYATIMIZA YÖN VEREN SÖZLER

09 Şubat 2016

HAYATIMIZA YÖN VEREN SÖZLER


Düşünüyorum öyle ise varım.
DESCARTES

Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
GIBBON

Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.
HENRY FORD

Hayatta hiç bir şeyden korkmayın yalnız;her şeyi anlamaya çalışın. MARİE CURİE

İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.
BERNARD SHAW

İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez.
ALBERT EINSTEIN

Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.
KONFİÇYUS

Gerçek arkadaş sağlık gibidir.Değeri ancak o yok olunca anlaşılır.
CERVANTES

Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
KONFİÇYUS

İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir.
RİCHARD BERNEDİCİ

İnsansal öz, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Gerçekliği içerisinde, bu, toplumsal ilişkilerin bütünüdür.
KARL MARX

Aristoteles

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
İnsanlar arzularına son olmadığı için, bu arzuları tatmin edecek vasıtalara da son olmamasını isterler.
Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer.
Cesaret kuvvetle birleşince büsbütün artar.
Umut, uyanık adamın rüyasıdır.
Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.
Adalet önce devletten gelir.
İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.

Honore de BALZAC

Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mesut değil.
İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.
Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.
Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.

Bernard SHAW

Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz
Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim.
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Her şeyi düşünmek, çoğun her şeyi düzene sokmak demektir.
Birçok insanın korkak olmaya cesareti yoktur.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Erkeğin de, kadının da terbiyesi birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da akıllarını kullanır.
Ben şaka yaparken gerçekleri söylerim, çünkü gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır.
Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.
Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa, mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Benim en iyi dostum terzimdir. Çünkü ne zaman beni görse, derhal o andaki ölçülerimi alır. Oysa bütün öteki tanıdıklarım benim hala eskisi gibi olduğumu düşünürler.
Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.
Merhamet sevgiye yakınsa, minnet onun aksine yakındır.
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Aşk, insana vakar, ağırbaşlılık, hatta güzellik verir.

DOSTOYEVSKİ

Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
Çocukları seven hayatı da sever.
Evlenme, boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikâh sağlam kalmazdı.
Gözyaşları kurur.
Hayata yeniden başlasaydım , saniyelerin nabzını tutardım.
Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.
İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür.
İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır.
İster tatlı, ister acı olsun, hatıra insana ıstırap verir.
Kadını kalkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarlanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağlayan biricik kuvvet aşktır.

Johann Wolfgang Von GOETHE

Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk ve sevinç büyük çabaların kanatlarıdır.
Bir kişinin sözleri önemli değildir; iki yanı da dinlemeli.
Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Gönlümüz bize aklımızdan daha yakındır.
Görev, içinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği şeydir.
İnsan ancak anladığı şeyi duyar.
İnsan kendini hiçbir yerde, karıncalar gibi kaynaşan kalabalığı yarıp geçtiği zamanki kadar yalnız hissedemez.
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar.
İnsanın bir şeyi öğrenebilmesi için her şeyden önce o şeyi sevmesi gerekir.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Mükemmel insanların aksayan tarafları daha çok göze batar.
Samimi olmayı vaad edebilirim; tarafsız olmayı asla.
Sevmek, inanmak demektir.
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.

KONFÜÇYÜS

Vefa ve samimiyet ilk prensipleriniz olmalıdır.
Eğer kusurların varsa, onlardan kurtulmaya çalışmalısın ve bundan korkmamalısın.
Yapılmış şeyler üzerinde konuşmak lüzumsuzdur, geçmiş şeyleri ayıplamak da manasızdır.
Bir insan sabahleyin doğru yolda ise, akşam saatlerinde de öyle kalacak ve bundan pişman olmayacaktır.
Tevazu ile konuşmayan bir kişi, zamanla bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutabilir.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
Doğaya göre bütün insanlar birdir, fakat pratikte birbirlerinden dehşetli ayrılık gösterirler.

William SHAKESPEARE

Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
İyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.
Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Nasıl bir at, üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da içinde yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
Aşk bir deliliktir.
Daha iyi, iyinin düşmanıdır.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.

Leo Nikolaevich TOLSTOY

Af dileyen, kendi kendini itham eder.
Aşk, kızıl gibi geçirilmesi gereken bir hastalıktır.
Bekleyebilen için herşey iyi sonuç verir.
Bir insanı, bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmelidir.
Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Hırsları kökünden atmak mümkün değildir. Onları sadece asıl ülkülerine doğru yöneltmeğe çalışmalı.
İnanç, hayatın kuvvetidir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
Öyle davran ki, senin iraden kendini bir kanun koyucu gibi hissetsin. Öyle davran ki, bu davranış yanında insanlığı bir araç değil bir amaç olarak göresin. Öyle davran ki, senin iradenin bir kanun gibi genel geçerliliği olsun.
Savaş, mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır. Ölümdür.
Tarihin konusu, kavimlerin ve insanların hayatıdır.

Victor HUGO

Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz
Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.
Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlık.
Ölüm bu; ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi aynı iştahla yutar.
Hayat, felaket, yalnızlık, yüzüstü bırakılmışlık, yoksulluk kendine göre kahramanları olan savaş alanlarıdır.
Evlatlarını sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu çıldırasıya sevmeyen dede olamaz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.

F.M.Arouet VOLTAIRE

Ayrılık, tatmin edilmeyen aşkı arttırır.
Her zaman zevk, zevk olmaktan çıkar. Bir şeye düşkünlük hayvanlarda bile yoktur.
Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.
İnsanoğlu hiç de kötü olarak yaratılmamıştır; ama hastalandığı gibi kötüleşir de.
İyi bir taklit, kusursuz bir yaratıştır.
Kendi nefsine hakim olan, dünyaya hükmedebilir.
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir.
Tanrıya ettiğim dua pek kısadır; Tanrım düşmanlarımı gülünç duruma düşür.
Vahşiler hariç, bütün insanlar, kitapların hükmü altındadır.
Vatana sadakatla hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur.
Vatanımız, bütün asil ruhlar için en mukaddes bir yerdir.
Yarabbi ben düşmanlarımı yenmeğe kadirim. Sen beni dostlarımdan koru.
eznora:
-Fikirler elektrikler akımı gibidir,birbirini tutuşturur.
-Aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz.
-Yumuşak olma ezilirsin,sert olma kırılırsın.
-Konuşma sanatını bilen adam,düşündüklerinin hepsini söylemez fakat söylediklerini düşünür öyle söyler.

-Hayatta ya tozu dumana katacaksın ya da tozu dumanı yutacaksın!

OKUDUM -130- GÜL ZAMANI ÇOCUKLARI / CANAN GÜNGÖR UÇAROĞLU

08 Şubat 2016

OKUDUM -130- GÜL ZAMANI ÇOCUKLARI / CANAN GÜNGÖR UÇAROĞLU

Terör saldırısıyla tüm hayatı değişen küçük bir kız...
Yuvaya bırakılan bir evlat...
Umutsuzluk, gözyaşı ve anne özlemiyle geçen yıllar...
Yetiştirme yurdunda büyüyen Lamia'nın kaderi sizi de derinden sarsacak.
"Kendini gördü kızının gözlerinde Elif. Kendi gençliği, o taze güzelliği vardır kızında, şimdi. Büyümüş, serpilmiş,  saf ve tertemiz bir güzel olmuştu Lamia. Kayıp yılların yükü çok daha ağır geliyordu şimdi Elif’e. Onunla yaşamaya dair neler kaybettiğini şimdi daha net görebiliyordu. Bedeline değil, yaşamamış olmaya kızıyordu. Bir daha geri gelmeyecek o günleri kaçırmış olmaya yanıyordu. Şimdi buradaydı işte. Kızı karşısında duruyor ve ona bakıyordu. Yıllardır bunun için yaşamamış mıydı? Kızına sarılmak, yüreğini yüreğine bastırmak ve sevebilmek için direnmemiş miydi? Uzattı kollarını kızına doğru. Sanki uzaklaşır gibi oldu kızı. Bulandı bakışları. Titredi bedeni, sarsıldı, uzattı kollarını ona doğru. Bir sarılsa, bir koklasa, yüreğini yüreğine bastırsa…”

Kütüphanede rafların arasına sıkışmış iyi ki bu kitap, alıp okuyunca gözyaşlarım aktı gitti. Güneydoğuda PKK saldırısı ile başlayan bu kitapta Elif ve kızı Lamianın yürek burkan hikayesini okumak isterseniz kaçırmayın bu fırsatı derim.

Her biriniz ananızın babanızın mücevheri, paha biçilmez değerisiniz.
*****
Evlat yetiştirmek, okyanusun dibindeki bir inciyi çıkarmaktan daha zor ve zahmetli bir iştir.

İZLEDİKLERİM -61-

07 Şubat 2016

İZLEDİKLERİM -61-

BİR MELEK YARATMAK / 2013

Geleneklerine bağlı bir Lübnan sahil kentinin küçük bir mahallesinde, sevilen müzik eğitmeni Leba ve çocukluk aşkı Lara’nın iki güzel kızı ve Ghadi adında bir oğlu olur. Ghadi zamanının çoğunu evin penceresinde yüksek sesler çıkararak geçirmektedir. Köy halkı çocuğa “iblis” demeye başlayınca, bu küçük yerde tuhaf olaylar olmaya başlar.
Bu oğlan bir melek olabilir mi? Tımarhaneye gönderilmesi için toplanan dilekçeleri durdurmak amacıyla araya giren, ilahi güçler midir yoksa onu seven anne babası mı?

Mahalleli tarafından istenmeyen Down sendromlu evladının evinden koparılmasını engellemek için bir melek yaratan babanın keyifli hikayesi 
STAJYER / 2015

Bir moda şirketinin sahibi olan Jules Ostin güzel ve zeki bir bayandır. Yeni bir proje doğrultusunda şirkete stajyer eleman almaya karar verir. Fakat bu program gençlere yönelik değildir, aksine olgun insanlar içindir. Emeklilik hayatından sıkılan Ben Whittaker bu ilanı görünce dayanamaz ve başvurur. Kendisinin hayatta yapacağı çok şeyler olduğuna inanan 70 yaşındaki adam işe kabul edilir. Şirketin yaş ortalamasını oldukça yükselten Whittaker, kısa sürede bayan Ostin ile iyi bir arkadaşlık kurar. Bu dostluk belkide yeni bir ilişkinin başlangıcı olacaktır.

Emeklilik yaratıcılık anlamında devam eden bir çabadır.



ÖLÜM OYUNU / 2014


Rick Tyler savaşın ortasında düşman topraklarından bir başına kalmış özel harekat uzmanıdır ve gözünü hiç beklemediği bir şekilde, üst düzey güvenliğe sahip bir hapishanede açar. Buradan kurtulmak içinse ona verilen görevi yerine getirmek zorundadır. Özgürlüğünü kazanabilmek için dünyanın en tehlikeli bölgelerinden birinde, acımasızca pes etmeden bu oyunu oynamalıdır…



KAPANA KISILMIŞ / 2011


Yaşanmış bir olaydan esinlenen filmde, Bahamalar’da uzak bir adada tatil yapan bir çiftin peşlerinde kimliklerini ve hayatlarını avlamak için bir grup modern zaman korsanı vardır..


PK 2014


PK isminin anlamı aslında sarhoş demektir. Uzay gezegeninden dünyayı keşif etmek üzere gönderilen PK kendisinin geldiği yerde kimse kıyafet giymemekte. Dünyamızdan farklı olarak orada yaşayan kişiler konuşma gereği duymaz ve kendi özel yetenekler sahiptir. PK buraya indiğinde çıplak bir adam olarak Hintli bir hırsız tarafından boynunda bulunan madalyon çalınacaktır. Bu madalyon onun kendi gezegenine geri dönmesi için lazımdır. Bu hırsızı aramaya başlayan PK kendisini yeni maceralar içerisine atarak yeni doğmuş bebek gibi insanlara davranmaktadır. PK gezegeninde kullanıldığı elleri tutma yöntemi ile konuşmayı öğrenecektir. Ancak bu konuşma oldukça masum soruları beraberinde getirecektir. Madalyonun kendisine geri gelmesi için dünya üzerinde ne kadar Tanrı varsa onlara tapan adamımız ne yazık ki sonunda her şeyin anlamsız ve yalan olduğunu görecektir. Bu olayların arasında karşısına çına Hintli kız haber sunucusu olarak ilk başlarda dediklerine inanmaz. Ancak çıkan olaylar neticesinde PK nın dediklerinin sahte olmadığını görerek ona yardım etmek için ikili harekete geçer. PK madalyonun peşinde gezerken Tanrı ile konuştuğunun iddia eden bir adamda madalyon anda çıkacaktır.

İnanç ile cesaret arasında küçük bir fark vardır.
Yapabilirim, bu inançtır.
Sadece ben yapabilirim demek ise cesarettendir.
***** 
Benliklerimizi ve geleneklerimizi koyalım bir kenara
Yürüyüp gidelim öylece yan yana
Veremeyiz birbirimize ellerimizden başka
***** 
"Hangi Tanrı'ya inanacağız?
Sürekli sadece bir tanrı var diyorsun.
Bense hayır diyorum.
İki tanrı var.
Biri bizleri yaratan,
Biri de sizlerin yarattığı.
Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama,
Sizin yarattığınız tıpkı sizin gibi.
Küçük, yalancı, hastalıklı, boş vaatler veren,
Zenginlere öncelik veren,
Fakirleri sırada bekleten...
Övgü aldığında mutlu olan,
Küçük şeylerle insanları korkutan.
Bizi yaratan Tanrı'ya inanın, ona güvenin.
Kendi yarattığınız sahte tanrıları ise yok edin."
***** 
Evlat, silme tuşuna bas ve hayatından çıkar o kişiyi.

MUTLAKA İZLENMELİ

OKUDUKLARIM -129- KAHVE MOLASI / MUHTEREM YÜCEYILMAZ

05 Şubat 2016

OKUDUKLARIM -129- KAHVE MOLASI / MUHTEREM YÜCEYILMAZ

Bir kahve içimliği kısa hikâyelerde insanı tanımak mümkün müdür?
Bu kitaptaki otuz beş hikâyenin her biri, insanın birbirinden farklı çehresine ayna tutuyor. Bir insan bir evrendir görüşünden yola çıkan yazar, hayatın değişik yönlerine doğru okurunu gizemli bir yolculuğa çıkartıyor. Hazır bulunup, ziyan edilmiş sevgilerden, hiç tanışılmamışlardan, bulmak ümidiyle çıkılmış yolculuklardan söz ediyor. Bir kadının, bir babanın, esnafın, gencin, bazen bir bunağın veya bir kedinin, bir köpeğin iç âleminde gezinirken, hayatın aslında ne kadar güzel, ele geçirilmiş ne kadar değerli bir fırsat olduğunu da fısıldıyor kulaklarımıza. Yazar insanları sevilesi yanlarıyla ama insanca kusurlarıyla birlikte seviyor.
Zaman kısa. Hayat çok hızlı akıp gidiyor. Öyleyse biz neresindeyiz hayatın? Cevabı, bir "Kahve Molası'nda" Muhterem Yüceyılmaz'ın kısa hikâyelerinde bulacaksınız. İyi okumalar.