SENSİZ HAYAT ÇOK BAYAT

31 Ekim 2016

SENSİZ HAYAT ÇOK BAYAT

Kuzenimin torununa ördüğüm battaniye





Kafkayı ilk defa okudum hoşuma gitmedi.


Mamanın çantada olduğunu öğrenince sahip cıktı.


Ot dergisinden.


Gözyaşı konağı isimli kitaptan

Kafa özel sayısı yitirdiğimiz Tarık AKAN içindi.



İZLEDİKLERİM 74

30 Ekim 2016

İZLEDİKLERİM 74

YARINA DÖNÜŞ

2040 yılında geçen hikayede, genç ve parlak bir bilimadamı geçmişe e-posta göndermenin bir yolunu bulur ve buluşunu, sevgilisini kötürüm bırakan trafik kazasını engellemek için kullanmaya karar verir…



ADALET  YOLUNDA

Bir ağır dava avukatı, cinayet suçlaması ile tutuklanarak hapse atılır. Ancak suçsuz olan avukat, gerçek suçluyu bulmak için hapishaneden de çalışmaya devam etmektedir. Bunun için bir dolandırıcının yardımına ihtiyacı olacaktır.



Korku seansı adlı başarılı korku ve gerilim filminin devamı olan bu filmde Ed ve Lorreine çifti doğaüstü olaylara açıklama getirmeye çalışmaktadır. Warren ailesi dul bir anneye musallat olan kötü ruhun def edilmesi üzerine kuzey Londra’ya doğru yol alırlar. Amaçları hem bu karanlık ruhun niyetini ortaya çıkarmak hem de 4 çocuk annesi bu kadına yardımcı olmaktadır. Öyle ki dul kadın Peggy, çocuklarının her gece odalarında karanlık bir hareketin olduğundan şikayet etmekte ve her geçen gece bu şikayetleri daha da artmaktadırlar. Peggy’nin Warren ailesinin daha hızlı hareket etmesi gerektiğini bildirir ve durumun artık içinden çıkılmaz ve hayati bir noktaya ulaştığını söyler.


ARKANDİASIN BÜYÜ KİTABI

Kütüphanede büyü hakkında bir kitap keşfeden Theo, haksız yere suçlanan annesini kurtarmak için, arkadaşları Bonnav ve Laura ile iş birliği yapar. Bu sırada tanıştıkları Arkandias adındaki yabancı da onlara yardım edecektir



CUMHURİYET

29 Ekim 2016

CUMHURİYET

"Bilekler kan içinde
Dişler kenetli
Ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim...''

N.Hikmet Ran

YUDUM YUDUM KANSER

26 Ekim 2016

YUDUM YUDUM KANSER

Nescafe. ..
Yudum yudum KANSER...
3 ü 1 arada ÖLÜM......."melaminli ZEHİR "
hazır Kahveler ölüm saçıyor...
Sakın içmeyin. ...........
İçeriği 3 zehirden oluşur; yakılmış kakao ve yakılmış fındık kabuğu öğütülerek kahve görüntüsü ve tadı verilmiş, koklandığında yanığı hemen fark edilir. İnsan vücudundaki görevi hormon değişikliği yapmak, yanına bir de süt tozu ilave edilmiş.
Süt tozu bildiğimiz sütün kimyasal maddelerle yakılarak süt özünün dibe çökmesidir. Sonra içine melamine katılır, melamine katılmasa olmaz. Melamine petrol maddesidir süt tozundaki proteini açığa çıkartır, melamine bildigimiz tabaklarda kullanılan petrol maddesidir, süt tozunda mutlaka kullanılır. Süt renk olarak beyazdır fakat kimyasal maddeler kullanılarak sütü yakıp özütünü ortaya çıkartırlar sonra o yakılan özütü beyaza döndürmek için melamine ve erkaster kullanılır tam beyaza döndüremeselerde kemik rengini anımsatan sarımsı bir renk alır, insan vücuduna girdiğinde karaciğerin baş belasıdır, karaciğere yağ toplatır, karaciğer yağlanması olur, sonra vücut yağlanır damarlara kadar yağ tutar.
Bu süt tozu hazır mamalarda hazır çorbalarda bebe büskülerinde ve marketten aldığınız her yoğurtta vardır.
3'ü bir aradaki tatlandırıcı kavrulmuş kakao ve nescafede bulunan fındık kabuğu unu ile birleşince KANSERİN adı başlar.
Unutmayın alışkanlık yapan her gıda zehirdir, alışkanlık yapsın diye üretilmiştir.
Bir günde iki paket sigara içmek ile 3 fincan nescafe içmek aynıdır, tek fark biri dumanlı zehir diğeri melaminli zehir. İkiside aynı yere götürür kansere...
[Gıda Mühendisleri Tebliği]

Alıntıdır

ALTINI ÇİZDİKLERİM..

25 Ekim 2016

ALTINI ÇİZDİKLERİM..







İZLEDİKLERİM 73

23 Ekim 2016

İZLEDİKLERİM 73

YENİDEN DİRİLİŞ

Film konusunu gerçekte yaşanan olaylardan almıştır. Milattan sonra 26-26 yılları arasında kedisinin Mesih olduğunu idea eden İsa’nın halkı isyana davet etmesinden başlayan olaylar kısa sürede sapa saracak. Halkı isyana teşvik ettiği gerekçesi ile yargı önünde hasep vermeye zorlanan İsa ve karar sonunda mahkeme başkanı olarak karşımıza çıkmıştır. Yahudi topluluklarının İsa üzerindeki baskılarını ve ardından çarmıha gerilme olaylarını kapsayan filmde yükselen İsa ruhunun nerede olduğu hakkında çeşitli açıklamalara değinmektedir. 40 gün boyunca kimsenin bulamadığı İsa’nın kayıp bedene neler oldu? Sizleri bazı dini inançların kabul gördüğü tarihin tozlu sayfalarına davet ediyoruz. Hıristiyanlık adına büyük öneme sahip olayların beyaz perdeye yansıtıldığı filmi izlemeden geçmeyin.


SON GÖREV

John Alexander bir kiralık katildir ve güçlü politik bağlantıları olan, insan kaçakçılığı ile uğraşan mafya patronu The Boss lakaplı adam elinden bir kız kaçırır. John bu kızı bulması için tutulur ve bir süre sonra bulmak için görevlendirildiği kızı korumaya başlayacaktır.



SON MİRAS

Bir adamın babasının annesinden büyük bir miras kalır. Fakat adam bunu hak edip etmediğini sorgulamaktadır. Eğer kabul ederse yıllar boyunca hiç çalışmasına gerek kalmadan yaşayabilecek bir parası olacaktır. Ama diğer taraftan ise vicdanı bu parayı almaması gerektiğini söylemektedir.

***Affetmek özgürlüğe ulaştırır.


ŞEYTANIN OYUNCAKLARI

Eski bir inanışa göre, eğer günahlarınızı şeytanın oyuncaklarına anlatıp onları bir kutuya koyarsanız, bu kutular gittiğinde günahlarınız da onlarla birlikte yok olur.
Polis memuru Matt, öldürdüğü bir seri katilin evinde arama yaparken eski, tahta bir kutunun içinde küçük el yapımı oyuncaklar bulur. Fakat dikkatsizce arabasında unuttuğu bu tahta kutu, 8 yaşındaki kızının eline geçer. Takılar yapıp annesinin dükkanında bunları satan küçük kız, son kolyelerinde bu kutuda bulunan oyuncakları kullanır. Lanetli kolyeler artık başka insanların eline geçmiş, elden ele dolaşmaya başlamıştır. Bu oyuncaklara sahip olan her insan potansiyel bir katile dönüşerek, geri dönüşü olmayan şeytani bir yola girer.


HAYATIN ANLAMI NE KADAR ÇAMURA BULANMIŞ OLSA DA İYİYİ SEÇEBİLMEKTİ.

19 Ekim 2016

HAYATIN ANLAMI NE KADAR ÇAMURA BULANMIŞ OLSA DA İYİYİ SEÇEBİLMEKTİ.

O kadar çok dergi birikti ki okumak için, karar aldım kendimce 1 gece dergi bir gece kitap okuyacağım... İnstagram da de her hafta pazartesi günleri dergi okuma günü yapılıyor.


Okuduğum dergilerden...


Herhangi bir cafe de tatlı keyfi...





Bahçede ki sardunyalardan biri ...


Bıktım bunlardan artık, cafe de pizza yiyoruz yanıma geldi, sucuklar salamlar ona, hamur kısmı da bana kaldı... Sonra gelsin kilolar...





İNSANİ İNSAN YAPAN EN ÖNEMLİ CEVHER....

18 Ekim 2016

İNSANİ İNSAN YAPAN EN ÖNEMLİ CEVHER....

Bahçeden yağmur sonrası papatyalar


şu an okuduğum kitaplardan biri, alttaki yazılar bu kitaba ait.



Cingözüm yemek sonrası siestaya hazırlanıyor.




Bahçeden kar çiçeklerim




SONBAHAR

17 Ekim 2016

SONBAHAR

Ağaç altında,evde,sokakta, işte çay, kahve içmek, huzur bulmak için ideal mevsimdir sonbahar..
Doğada en güzel renklerin bir araya gelebildiği ...
Estikçe esen, sarı, turuncu, siyah, kahverengi, kuru yaprakları bir bir büyük küçük taşların dibine kümeleyen . ..


Huzur ve mutluluğun saklandığı mevsimdir sonbahar. Yaprak nasıl düşerse, gözyaşı da öyle düşer.
Yaz'ı ve kış'ı birleştirip ortaya kahverengi bir hayat çıkaran, yılın üçüncü mevsimi..Sakin ve hüzünlü ....


Doğanın çıplak halidir sonbahar. Ağaçların makyajı silinir yapraklar düşer, gökyüzünün ışığı gider yağmurlar düşer. Artık doğanın iskeleti vardır sadece göz önünde. İlkbaharı ve yazı sevmek binlercesinin kapıldığı güzelliği sevmektir, sonbaharı ise sadece sevmek yetmez. Ya aşık olursun yada olmazsın.


Sonbahar güneşi bazen karanlık bulutların arasından çıkar. Aynen  bugün olduğu gibi. Bu güneşin ışıkları günlerdir karanlık olan evlerinizi , ofislerinizi, panjurların ve perdelerin arasından ziyaret eder....




Sonbahardır ayrılıkları ya da aşkları getiren



BAŞUCUNUZDA SAKLANMASI GEREKEN ÖNEMLİ NOTLAR:

16 Ekim 2016

BAŞUCUNUZDA SAKLANMASI GEREKEN ÖNEMLİ NOTLAR:


1. Elveda diyecek kadar cesursan, hayat seni yeni bir merhaba ile ödüllendirir.

2. Hiç yenilmemiş insanlar vardır. Onlar hiç savaşmamış olanlardır.

3. En iyisini sonraya saklamayın…yarının ne getireceğini bilemezsiniz.

4. Başkalarını memnun etmek için yaşarsan herkes seni sever, kendin hariç.

5. Başkalarının ne düşündüğü önemli değil çünkü her durumda yine aynısını düşünecekler.

6. Zamanını satabilirsin, ama geri satın alamazsın.

7. Bizi seven insanlar var, sadece nasıl göstereceklerini bilmiyorlar.

8. Hayatın sırrı, yedi kere düşüp, sekiz kere kalkmaktı.

9. Bir hayali gerçekleştirmeyi imkansız kılan tek şey vardır; başarısızlık korkusu.

10. Hayatın, insanın iradesini test etmek için pek çok yolu vardır, bazen hiçbir şey olmaz ya da her şey birden olur.

11. Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak. Şimdi tam zamanı. Harekete geçin.

12. Sadece güneşli günlerde yürürseniz, hedefinize asla varamazsınız.

13. Tekne limanda güvendedir. Ama teknenin amacı bu değildir.

14. Affet ama asla unutma yoksa tekrar yaralanırsın. Affetmek bakış açını değiştirir, unutmak ise aldığın dersi kaybettirir.

15. Ok ancak geri çekerek atılır. Hayat seni zorluklarla geri çekiyorsa, seni daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam et.


PAULO COELHO

50 YAŞ MANİFESTOSU

15 Ekim 2016

50 YAŞ MANİFESTOSU

Yazı: Levent Doğurga / Akça Makina CEO'su

50 yaşındayım. Bu yaşa iki evlilik ve iki tane yakışıklı sığdırdım. Gönlüm bir de kız isterdi, ama olmadı. Bugün hayatıma baktığımda mutlu bir adam görüyorum. Kalp kırıklıklarım var, ama bu bir şeyleri denediğimi gösterir, değil mi? Bu okuduklarınızın bazılarını geçmişte ben de uygulamadım. Bunu şu ana kadar yaşadığım, okuduğum, izlediğim şeylerin bir özeti olarak düşünün. Siz de kendi manifestonuzu yazın ve arada bir okuyun, okuduğunuzu uygulayın. Keyifle kalın...

1. İlk iş "Hayır" demeyi bileceksin. Bilmiyorsan öğren.

2. Sevmediğin hiç kimse ile ve sevmediğin hiçbir ortamda olma.

3. Birlikte olduğun kişiyi sadece güzel ve yakışıklı diye seçme. Egonu ilk terbiye etmen gereken yer budur.

4. Nefes almak kadar çok istediğin her şey gerçekleşecektir. Gerçekten iste.

5. Kendini sevmekten asla vazgeçme. Sana kendini kötü hissettiren insanlardan uzak dur.

6. Arkadaşlarınla asla para ilişkisi kurma. Borç isteme, verme.

7. Hayal kur. Hiç sınır tanıma...

8. Mutlaka yabancı bir dil öğren. Mümkünse sekiz dil konuş. Hayatının ne kadar renklendiğine şaşıracaksın.

9. Sevdiklerine zaman ayır. Yaşamın gerçek tadı bu.

10. Kendin ol. Seni kendin olduğun için kabullenecek insanları dost seç.

11. Öfke, nefret gibi olumsuz duygulardan arın. Her zaman seçim yapanın sen olduğunu unutma.

DEVAMI 

KİMİN İÇİN AĞLARSAN, GÖNLÜNÜ ONUNLA SULARSIN

14 Ekim 2016

KİMİN İÇİN AĞLARSAN, GÖNLÜNÜ ONUNLA SULARSIN

Leylek neden benim kuşum, gelir yazın, gider kışın?”
Böyle derdi babaannem, köyden her ayrılışımızda… Arabanın arka camından bakar, durmadan el sallardım ona. Köy uzakta kalıncaya değin…
Benim için köy mükemmel bir okuldu. Üstelik hayatım boyunca ders kitaplarından öğrenemeyeceğim şeyleri öğrendiğim bir okul. Öğretmenlerimse babaannem ve dedemdi, bazen de köyün delikanlı abileri…
Dedemi toprak işleriyle uğraşırken izlemeyi çok severdim, dünyanın en güzel manzaralarından biriydi bu.
Önce kurumuş toprağı nemlendirirdi biraz ıslak elleriyle, bayram sabahı oğlunun saçlarını ince dişli tarakla sola yatıran bir babanın yaptığı gibi.
Onun ellerindeki şefkati görmemek imkânsızdı.
Sonra biraz çapalar ve yavaşça yerleştirdi içine fideyi. Her fidede gözlerinde bir ışıltı daha peydah olurdu sanki.
Özenle yapıp da bitirince işlerini, babaanneme seslenirdi. “Bak hele sevdiceğim, iyi olmuş mu bunlar? Tutar mı burada?”
Babam anneme hiç ‘sevdiceğim’ demezdi mesela, ama dedem babaanneme hep böyle seslenirdi.
Babam da biraz dedeme benzesin isterdim, duvarlarını daha kolay yıkabilmek adına.
Akşam olup da köyde bir bir kararmaya başlayınca evlerin ışıkları, dedem çekilir sedirin bir köşesine kitap okumaya başlardı.
Kitaplardan öğrendiklerini köy odasındakilere anlatır, hatta bazen bağlamasını eline alıp âşıklarla atışırdı.
Bir gün kitap okurken yanına sokulduğumda, “Sevdiceğim ne demek dede?”, dedim.
Toprak kokan elleriyle sevdi yanaklarımı, “Şimdiye kadar sevdiğim ve şimdiden sonra da hep seveceğim demek.”, dedi.
Anlamayacağımı sanmıştı aslında, ama ben anlamıştım onun gözlerindeki ışıltıdan, insanın sevdiği birine söyleyebileceği en güzel sözün ‘sevdiceğim’ olduğunu.
Belki de ilk kez o gün Türkçenin karşısında ceketimin düğmesini iliklemem gerektiğini anladım.
Belki de ilk kez o gün dedemin bir âşık gönlüne sahip olduğunu fark ettim.

Köydeyken, bir eşeğin arkasında durmamam gerektiğini öğreniyordum mesela, bir peynirin nasıl yapıldığını, bir derede hangi taşın, nasıl sektirileceğini, bir fidenin toprağa nasıl tutunacağını…
Ama bunlardan daha güzel bir şeyi de öğreniyordum farkında olmadan, insan sevmeyi…
Köy odasına girerken gülümserdi dedem, ben de gülümserdim. Selam verirdi, ben de selam verirdim.
Hatta bazen o kasketini çıkarıp da selamlayınca birini, ben de şapkamı çıkarır onun yaptıklarını taklit ederdim.
Babaannemden, komşudan gelen tabağı boş göndermemeyi öğreniyordum ve kapıyı güler yüzle açmam gerektiğini.
Kapıları sert kapatmamam gerektiğini de öğreniyordum, istediğim olmayınca sert bakmamak gerektiğini de.
“Niye yıktın kaşlarını?”, diyordu beni üzgün gördüğünde, sonra anlatıyordu da neden kaşlarımı yıkmamam gerektiğini.
Bir meyveyi koparırken dalından, yeşil yapraklarını incitmemeyi öğretiyordu, sonra neden insanları incitmemem gerektiğini de.
“Karıncayı bile incitmem deme, o ‘bile’den incinir karınca.”, derdi dedem de, okuduğu kitaplardan öğrendiğini söylerdi bu güzel cümleleri.
Aslında bana kitap okumayı sevdiren de öğretmenimden çok dedem olmuştu.
Bugün sahip olduğum tüm güzellikleri köyüme borçlu olduğumu düşünürüm, her yaz gittiğim köyüme.
Yine yaz tatili için günleri sayarken, bir telefon gelmişti köyden. Apar topar hazırlanmıştı annemle babam, onları köye gitme konusunda ilk kez bu kadar telaşı görüyordum.
Yoldayken anladım ki dedemin sevdiceği ölüvermiş, yitip gitmiş ellerinin arasından.
Ağladım… Böğüre böğüre ağladım, gidene kadar dinmedi gözlerimin yaşı.
Elimden tüm güzelliklerim alınmış gibi hissettim, elimden köyüm alınmış gibi.
Dedem şimdi kime ‘sevdiceğim’ diyecekti?
Vardığımızda kaldırmışlardı cenazeyi, bütün köy eve toplanmış, dedem sedirin bir köşesinde oturup kalmıştı.
Yüzü her zamankinden daha beyazdı, kırmızı gözleri belli ediyordu ne kadar çok ağladığını.
Ağzını açsa tutamayacaktı hıçkırıklarını sanki onun için yutkunmakla yetiniyordu.
Bazı şeylerin izahı yoktu sözlerle, cümlelerle ifade edilemezdi de, yutkunarak geçiştirilirdi hani.
Dedem de acısını izah edemiyordu.
Akşam olup da köy halkı evine gittikten sonra, bahçede, babaannemin diktiği gülün yapraklarını okşarken gördüm dedemi.

Gözyaşlarının yanaklarında açtığı ışıltılı yolu fark edebiliyordum.