OKUDUKLARIM 164/ BABAMIN BAVULU

30 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 164/ BABAMIN BAVULU


"Ölümünden iki yıl önce babam kendi yazıları, el yazmaları ve defterleriyle dolu küçük bir bavul verdi bana."
Orhan Pamuk 2006 yılı Aralık ayında, Nobel Edebiyat Ödülü'nü alırken "Babamın Bavulu" adlı bir konuşma yaptı. Pamuk'un otuz iki yıllık yazarlık çabasının ruhunu içtenlikle yansıtan bu duygulu konuşma, bütün dünyada derin yankılar uyandırdı. Yazmak ve yaşamak konusunda temel bir metin niteliğindeki "Babamın Bavulu"nu Pamuk'un aynı konuları ve dertleri başka açılardan ele aldığı başka iki ödül kabul konuşmasıyla birlikte yayımlıyoruz. Pamuk'un Amerika'da çıkan World Literature (Dünya Edebiyatı) dergisince verilen Puterbaugh Ödülü'nü alırken 2006 Nisan'ında yaptığı konuşma "İma Edilen Yazar", yazarlığın psikolojisi ve yazar olma ihtiyacı ve serüveniyle ilgili. Pamuk'un Alman Kitapçılar Birliği'nce verilen Barış Ödülü'nü 2005 Ekim'inde alırken yaptığı "Kars'ta ve Frankfurt'ta" adlı konuşması ise, roman yazarının kendisini başkalarının yerine koyma gücünü ve bu çok insani yeteneğin siyasi sonuçlarını araştırıyor. Yazarının bir bütün olarak gördüğü bu üç konuşmadan oluşan Babamın Bavulu'nun artık bütün dünyada çok iyi tanınan ve çok okunan bu büyük yazarımızın küçük bir başyapıtı olduğunu düşünüyoruz...

Yazarlık nedir, niye yazar olunur, hayat ve yazmak, yazarlık sabrı ve roman sanatının sırları üzerine mücevher değerinde kişisel bir kitap.


OKUDUKLARIM 163 / TRENDEKİ KIZ

OKUDUKLARIM 163 / TRENDEKİ KIZ

Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.

OKUDUKLARIM 162 / ALLAH'IN VELİ KULLARI EVLİYALAR

28 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 162 / ALLAH'IN VELİ KULLARI EVLİYALAR

İçinde bir çok Evliyanın hayatı yer alıyor

ATEŞSİZ FIRIN
Somuncu Baba, bir gün fırına ekmeklerini sürdü.Pişmesini beklerken, yanına Padişah Yıldırım Bayezid Han'ın damadı Seyyid Emir Sultan geldi.Elinde bir çömlek vardı.''Selamün aleyküm baba! Dedi.O da; ''Ve aleyküm selam'' diyerek birbirlerine bakıştılar.Başka hiçbir kelime konuşmadan tanıştışlar.Emir Sultan, elindeki yemek çömleğini Somuncu Baba'ya verip, içindekinin pişirilmesini rica etti.Somuncu Baba, kabı alıp fırının ağzından içeri sürmek istediyse de, çömleği fırına sokamadı.

İZLEDİKLERİM 78

27 Kasım 2016

İZLEDİKLERİM 78

Dünyada ki tüm büyük devletlerin kendi güvenliklerini sağlamak için gizli örgütleri ve timleri vardır. Devlet kendi güvenliğini sağlamak için bu gizli örgütleri kullanır. İntihar timi filminde de çizgi romandan esinlenerek benzer bir konu işlenmiştir. Devletin gizli bir hapishanesinde mahkûm olan çeşitli özel güçlere sahip kişiler vardır. Bu insanlar topluma zarar vererek suç işlemiş olan kişilerdir. Ama bunları özel kılan doğaüstü güçlere sahip olmalarıdır. Özel güçlere sahip olan bu kötü adamlara dünyanın karşılaştığı büyük sorunlar için ihtiyacı vardır. Hükümet tarafından mecburen serbest bırakılan bu grup dünyayı kurtaracak kişiler olarak görülürler. Devlet bu adamlara bir teklifte bulunur. Kötü adamlara hükümetle çalışması koşulu ile serbest bırakılacaklarını, hayatlarının geri kalanını hapishanede geçirmekten kurtulabileceklerini teklif eder. Görevleri ise dünyayı kurtarmak olacaktır. Bu şekilde oluşturulan timi anlatan film intihar timi izle ile seyredilebilmektedir.


2.dünya savaşı sırasında geçmektedir. Filmde genç bir avukat savaşın sonlarına gelindiğini anlayarak kendi gücüylede nazilere karşı savaşacaktır. Kafasını çok iyi kullanan avukat gece gündüz çeşitli planlar yapmaktadır. Halk tam olarak güvende değildir etraf askerlerle kaynıyordur çok kısıtlamalar vardır.


OKUDUKLARIM 161 / KANADI KIRK KUŞLAR

25 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 161 / KANADI KIRK KUŞLAR


1930'ların Almanyası... Nazilerin baskısından bunalan Yahudi asıllı tıp doktoru Gerhard Schlimann, çemberin yeterince daraldığını, kendisi ve ailesi için tek çarenin kaldığını hisseder: Kaçmak...

Ancak işsizliğin, savaşın habercisi toplumsal karmaşaların ve her yere yayılan ayrımcılığın cenderesindeki bir dünyada insanca yaşanacak bir yer bulmak hiç de kolay değildir. Zira Gerhard Schlimann ve diğer Yahudilere sözümona gelişmiş ülkeler bir bir sırt çevirirken, bir tek Avrupa'nın kıyısındaki genç bir Müslüman ülke kucak açar: Türkiye Cumhuriyeti...


Bu konu ile ilgili SERENAD Kitabını da tavsiye olarak aldım en kısa zamanda okuyacağım.


100. MAYMUN HİKAYESİ

24 Kasım 2016

100. MAYMUN HİKAYESİ

. Ken Keyes Jr.’dan belki de hepimizin hayatını değiştirecek bir gerçek deneyin öyküsü.

Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları tarafından gözleniyor.
1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları maymunların beslenmesi için kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması hiç de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.
Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasinda yayılıyor.
1952 ve 1958 yılları arasinda genç maymunlar, beslenmelerini daha zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin maymunlar da kazanıyor. Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor. 1958'in sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor.
Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı, adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!
Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.
Yani, "Yüzüncü Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen şunu gösteriyor: Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey oluyor.
Ama "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...

"Yüzüncü Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi'nden Doktor J.B. Rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı. Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkularmı taşıyoruz. Yeniiklere açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu insanların... Einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor. İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.

MUTLULUK

23 Kasım 2016

MUTLULUK
 RESİM ALINTIDIR.

1­ “İçinde mutluluk taşıyanlar için bütün mevsimler güzeldir.”
 Horace Friess
2­ “Mutluluğun en büyük temelleri şunlardır: Bir şey yapmak, bir şeyi sevmek ve bir şeyi umut etmek.” 
Allan K. Chalmers
3­ “Başarı, mutluluğun anahtarı değildir. Mutluluk başarının anahtarıdır. Yaptığınız işi severseniz, başarılı olursunuz.”
Albert Schweitzer
“Aslında herkes mutlu olmayı ister, kimse acı çekmek istemez. Ve mutluluk dış etkenlerden değil, kendi alışkanlıklarımızdan gelir. Eğer kendi zihinsel tutumlarınız doğru ise, düşmanca bir atmosferde olsanız bile kendinizi mutlu hissedersiniz.”  
H.H. the Dalai Lama
5­ “Mutlu bir kapı kapandığında, diğeri açılır; ama çoğu zaman kapalı kapıya o kadar uzun süre bakarız ki, açılan yeni kapıyı göremeyiz ..”
Helen Keller
6­ “Akılsız insan, mutluluğu uzaklarda arar, bilge olansa ayaklarının altında yetiştirir.” 
James Oppenheim
7­ “Unutmamalıyız ki bir şeyleri elde etmenin sonucunda mutluluk gelmez, ama elimizde olanları farkederek ve onların
değerini bilerek mutlu olabiliriz.“ 
Frederick Keonig
8­ “Sağlık sadece bir hastalığın yokluğu değildir. O, her zaman içimizde olması gereken pozitif bir iyi olma halidir.” 
Deepak Chopra
9­ “Gerçekten mutlu olan insan, dolambaçlı sapa bir yolda giderken manzaranın tadını çıkarabilen kişidir.”  
Anonim
10­ “Mutluluk, varmanız gereken bir istasyon değildir, seyahat sırasındaki tutumunuzdur.”
Margaret Lee Runbeck
11­ “Toplum içinde giyilebilecek en güzel elbise, iyi bir espri anlayışıdır.” 
William Makepeace Thackeray
12­”Mutluluk, gerçekten de kişinin kendi içindeki memnuniyet ve onaylamalarının derin bir armonisidir. “ 
FrancisWilshire
13­”Hayat küçük sevinçlerden oluşur. Mutluluk ise bu küçük sevinçlerin toplamıdır. Büyük bir mutlulukla çok sık
karşılaşmaz insan. Eğer bu küçük sevinçleri toparlayamazsanız, büyük olanı gelse de gerçekten de anlamsız olacaktır.”
Norman Lear
14­ “Dans ederken, amacınız dansettiğiniz zemin üzerindeki belirli bir yere ulaşmak değildir. Dans sırasında attığınız
bütün adımlardan zevk almaktır.” ­
 Wayne Dyer
15­ “Sahip olduğunuz güçlere akılcı bir şekilde ve mütevazilikle güvenmezseniz, ne başarılı ne de mutlu olursunuz.”
Norman Vincent Peale
16­ “Mutlu olmak, her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez. Kusurların ötesini görmeye karar verdiğiniz anlamına gelir.” ­
 Anonim
17­ “En ilginç düşünceleri olan insanlar mutludur. İyi müziği seven, iyi kitapları seven, güzel resimleri seven, güzel
arkadaşlıkları, güzel söyleşileri seven insanlar ve bunları zihinsel gelişimi için kullanmayı tercih eden insanlar, dünyanın
en mutlu insanlarıdır. Sadece kendi içlerinde mutlu olmakla kalmazlar, başkalarının da mutluluk nedeni olurlar.”
William Lyon Phelps
18­ “Yüzme, binicilik, yazma veye golf oynama gibi mutluluk da öğrenilebilir.”
Boris Sokoloff
19­”Mutluluk güzel bir çiçeğin kokusu gibi yayılır ve bütün iyi şeyleri size doğru çeker.”
 Maharishi Mahesh Yogi
20­”Para, iyi kullanıldığında gerekli ve değerli bir şeydir. Ama uğruna mücadele edilecek birinci ve tek değer olduğunu
düşünmeni istemem. Eğer mutlu, sevilen, hoşnut edilen biri olacaksan; seni öz saygısı ve iç barışı olmayan bir kraliçe
olmandansa, fakir bir adamın karısı olarak görmeyi tercih ederim.” 
 Louisa May Alcott, Küçük Kadınlar
21­ “Eğer hayatı seversen, o da seni sevecektir.“ 
Arthur Rubinstein
22­ “Problem yakınlarımızda olduğu halde çoğunlukla başkalarını suçlarız. Mutlu değilim, sorun nedir bilmiyorum.
Belki başka bir işim olsaydı mutlu olabilirdim. Evli olsaydım, mutlu olurdum. Evli olmasaydım, mutlu olurdum.
Çocuklarım olsaydı, mutlu olurdum. Çocuklar bir büyüseydi mutlu olurdum. Daha büyük bir evim olsaydı, mutlu
olurdum. Bir temizlikçim olsaydı, mutlu olurdum...” 
Joyce Meyer
23­ “Gayri safi milli hasılaya, gayri safi milli mutluluktan daha çok önem veriyoruz.”
King of Bhutan/ Butan Kralı
24­ “Her sabah gözlerimi açtığımda kendi kendime şunu söylerim: “Olaylar değil sadece ben kendimi mutlu ya da
mutsuz yapma gücüne sahibim. Hangisini istiyorsam, onu seçebilirim. Dün öldü, yarın henüz gelmedi. Sadece bir
günüm var 
Groucho Marx
25­ “Mutluluğu satın alamazsınız, ama dondurma satın alabilirsiniz. Aslında her ikisi de aynı şeydir.” 
Anonim
26“Ne olduğunuz, kim olduğunuz, nerede olduğunuz veya ne yapmakta olduğunuz sizi mutlu ya da mutsuz yapmaz.



BİTEN BİR HAFTADAN MERHABA

22 Kasım 2016

BİTEN BİR HAFTADAN MERHABA

'İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir...'

Umberto Eco~Gülün Adı


okuduğum bir kitap..






Yağmurdan sonra sardunyam



Bunlar kardeş. Sarman çok akıllı kızı ezmiş, bahçeye geldi bir deri bir kemik, annede istemiyor. Zorda olsa topladık. Şimdi bir görseniz büyüdü de maşallahı var. 

Bahçede çay keyfi..

Kuzenlerden birinin torununa ördüm, astarlaması kaldı.




İZLEDİKLERİM 77

20 Kasım 2016

İZLEDİKLERİM 77

KARANLIK

Dr. Michael Cayle New York'un yaşantısından kaçıp ailesini bir araya getirmek için sakin bir kasabaya yerleşir. Bir müddet sonra arkasındaki karanlık ormanda korkunç yaratıkların yaşadığını ve kasabalının bundan haberdar olduğunu farkedecektir.


BENİM ADIM FERİDUN

Filmin konusu kısaca; kendini uzun süreli, kazanılmış bir ilişkinin rahatlığına bırakmış olan Ersan sevgilisi Ayla tarafından terkedilir. Ayrılık acısının yaşayan Ersan, kendi mutluluğunu düğünde bulacaktır. Hoşuna giden bu oyunu kısa tutup ilk fırsatta kaçarım sanırken karşısında damadın kuzeni Hayal’i görmesiyle yeni kimliği ile yaşayacağı çılgın bir gecenin tam ortasında bulur kendini. Geceyle birlikte ilginç olaylar art arda onu beklemektedir.




İMPARATORLUK TERZİSİ

Joseon Hanedanlığı döneminde Sanguiwon içinde çalışacak olanların arzularını,aşk hayatlarını ve kıskançlıklarını anlatır.Sanguiwon kraliyet tarafından giyilen kıyafetleri sorumludur.Dol-Seok (Han Suk-Kyu) kraliyet kıyafetlerinden sorumlu usta esnaftır. Kong-Jin (Ko Soo) doğuştan tasarımcı becerikli ve mükemmeldir.O yetenekleri sayesinde asilzade Pan-Soo (Ma Dong-Seok) tarafından saraya getirilmiştir.King (Yoo Yeon-Seok) ve Kraliçe (Park Shin-Hye) kraliyet kıyafetleri Dol-Seok ve Kong-Jin tarafından yapılırken kritik bir durumda karmaşıklık olur.


HATIRLA

Artık bunamanın pençesine iyice düşmüş olan Zev Guttman (Christopher Plummer), New York'ta bir bakımevinde yaşayan, Yahudi Soykırımı'ndan kurtulmuş bir adamdır. Burada Max Rosenbaum (Martin Landau) adlı bir başka Yahudi'yle tanışır. Rosenbaum onu Auschwitz'teki günlerinden hatırlamıştır, ikisinin de ailesini öldüren Nazi subayının, Rudy Kurlander sahte adıyla Kuzey Amerika'ya göç ettiğini anlatır. ABD ve Kanada'da 4 tane Rudy Kurlander adlı insan vardır ve katilin bu 4 kişiden biri olduğuna inanmaktadırlar. Max, Zev'i ikna etmeyi başarır ve Zev, ailesinin katili olan Kurlander'i bulabilmek için zayıflayan hafızasına rağmen beklenmedik sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkar.




OKUDUKLARIM 160/ KABİL'İN GİZLİ KIZLARI

18 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 160/  KABİL'İN GİZLİ KIZLARI

KABİL'İN GİZLİ KIZLARI

Ataerkilliğe ve geleneklere karşı çıkmak, direnmenin bir başka adıdır. Kolay değildir bin yıllar boyunca süregelen ve siyasi iktidarların da (kuşkusuz işlerine geldiği için) desteklediği geleneklerle her seferinde yeni bir güç ve azimle mücadele etmek. Afganistan’da, kadının ikinci sınıf sayılmasına kimse karşı çık(a)masa da hayatı sürdürmek adına bir çocuğu erkek gibi yetiştirmek gerekir. Bir zorunluluktur bu. Ailenin işine geldiği için -ekmek almaya bile gidecek biri gerekir çünkü-, babanın haysiyeti için, dedikoduların ayyuka çıkmaması için bir çocuk feda edilir.

Bacha posh…

Kendi dillerinde, erkek görüntüsüyle yetiştirilmiş kız çocuklara verilen ad baha posh. Ailelerin, kendilerini düşünerek -başlangıçta, çocukların da hoşuna gidiyor aslında- erkek gibi yetiştirdikleri çocuklar ergen olup da sesleri inceldiğinde, vücut hatları belirginleşip göğüsleri çıktığında yeniden kadın olmak zorundadırlar. Doğal olarak da itiraz eder tepki gösterirler. Uyumsuzluk yeni bir beladır aslında.

Afgan kadınlarının cinsiyet, özgürlük, insan hakları gibi beklentileri giderek artsa da, eğitim düzeyinin düşüklüğünden ve dinsel tutuculuktan kaynaklanan baskılar hâlâ egemendir hayatın içinde…

Erkek egemen düşünce…

Afganistan’ın çoğuna hâkim olan Taliban, ülke nüfusunun en az yarısından, yani kadınlardan nefret ediyor(du). Ödüllü gazeteci Jenny Nordberg, ‘Erkek kılığındaki Afgan kızlarının bilinmeyen hikayesi’ni araştırdığı, “Kabil’in Gizli Kızları” çalışmasında, bir boyutuyla çağdaş, Batıcı bir yaşam biçimini de tanıtmaya çalışır.

Yabancıdır, Müslüman değildir, bir de üstüne üstlük kadındır. Kuşkusuz Jenny için doğal olan her şey, Afgan kadınlar için hayal bile edilemeyecek uzaklıktadır. Bir doğal yan daha var: Herkes ister istemez, erkek çocuğu yoksa, bir kızını erkek kılığına büründürmek zorundadır.

Araştırma yaratıcılığa yol açar

Amerikalı tarihçi, Nancy Dupree, Afganistan’ın kültürünü ve tarihini kayda geçirmiş, ama oğlan gibi giyinen kızları görüp işitmemişti… Erkek kıyafeti giyen kadınlar sadece kralın haremini koruyanlardı. Zaman içerisinde daha bir tutucu olan, Taliban’la doruğa çıkan kadın düşmanlığına karşı bir yol bulunması gerekirdi ve bulundu da…

“Müşterek hilekârlık bir noktada artık hilekârlık teşkil etmez”se, Taliban sonrası, yetkileri kısıtlı ve sorumlulukları sınırlı kadın milletvekilleri de bu hilekârlığı yapmak zorundadırlar. Milletvekili Azita’nın, yine kendisi için kuşkusuz, dört kızından birinin erkek kılığına girmesi, sözünü dinletebilmesi için gerekliliktir aslında.

Afganistan, kadınlar için yaşanması zor bir yerdir, erkekler için de farklı değildir aslında. Baskının, geleneksel ve dinsel zorlama kadın erkek ayırt etmez. Şairin şiirce dillendirdiği gibi “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, / Birinciliği beyaza verdiler.” (Özdemir Asaf)

Açmaz…

Allah’a, Muhammed peygambere, Kur’an’a ya da İslami olan herhangi bir şeye atıfta bulunduğunda, bu ifadeyi sorgulayanın potansiyel olarak doğrudan Allah’ı sorguladığı düşüncesi Afganistan’ın en temel açmazlarından biri… onun için de ister çelişkilerle dolu olsun, tüm uydurulmuş hadisler ve/veya ayetler kabul görmek zorundadır. Bu, beraberinde her yeni kuralı ‘iyi bir Müslüman’ olmanın gerekçesi olmasını dayatıyor ister istemez.

Geleceğimiz için…

Bizim ülkemizde de uyduruk hadislere dayandırılarak daha çocuk yaşta kadınların evlendirilmeleri isteniyor, bu kendini bilmez yobazlar tarafından. Bizim ülkemizde de egemen erkin desteğiyle tecavüzler artıyor. Kendilerini dini kanaat önderi olarak görenlerin fetvaları daha çok kabul görüyor tüm bu destekle.

“Pantolonla daha hızlı koşabileceğini keşfeden tüm kızlar için” sunumuyla; çok doğru bir şekilde “XXI. Yüzyıl Kitapları” arasında nitelenen “Kabil’in Gizli Kızları” okunması, okutulması, üzerinde durulması, hayata geçirilmesi gereken bir kitap.



ÇAY İLE BAŞLAYIP KAHVE İLE BİTİRELİM, ALTINI ÇİZDİKLERİM.

15 Kasım 2016

ÇAY İLE BAŞLAYIP KAHVE İLE BİTİRELİM, ALTINI ÇİZDİKLERİM.










OKUDUKLARIM 159 / YENİDEN BAŞLAMAK İÇİN GÜZEL BİR GÜN

14 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 159 / YENİDEN BAŞLAMAK İÇİN GÜZEL BİR GÜN

Yeni evli, kocasına sırılsıklam aşık, ilk bebeğine hamile, hayattan zevk almayı bilen, dertsiz tasasız bir genç kadın olan Alice, spor salonunda düşüp kafasını vurduktan sonra kendini üç çocuk annesi, kocasıyla boşanma arifesinde, hayatın koşturmacası içinde kaybolmuş, orta yaşlı, mutsuz bir kadın olarak bulur. Sahip olduğu en değerli hazineyi göz açıp kapayıncaya kadar yitiren Alice hayatının en güzel anılarını geri almak için affetmeyi, affetmek için unutmayı, unutmak içinse her şeye yeniden başlamayı öğrenmek zorundadır.


"Kendi sırlarını çözmeye çalışan bir kadının kimi zaman eğlenceli, kimi zaman yürek burkan, ama başından sonuna özel ve derinlikli hikayesini arkadaşlarınızdan ve Hollywood'dan önce ilk keşfeden siz olun."

İZLEDİKLERİM 76

13 Kasım 2016

İZLEDİKLERİM 76

ARINMA GECESİ -3-

Bir geceliğine tüm yasakların serbest bırakıldığı Amerikan geleneği Arınma Gecesi 2025 senesinde ilk kez kapılarını dünyanın farklı noktalarından gelecek ziyaretçilere açmıştır. Gece yaklaşırken, organizasyonu bitirmek için başlatılan kampanya da güçlü bir şekilde devam eder. Başkan adayı olan Senatör Charlie Roan bu hareketin başını çekmektedir ve halkın büyük bir desteğiyle birlikte aynı zaman da çok da tehdit almaktadır. Çavuş Barnes ise polisliği bırakmış ve Roan'ın baş güvenlik danışmanı olmuştur. Beklenen gece geldiğinde ise senatörü ortadan kaldırmak isteyen güçler hareket geçer ve senatörle Barnes, tehlikelerle dolu sokaklara inmek durumunda kalırlar. Barnes senatörün hayatını, kendi hayatı pahasına 12 saat boyunca çılgınlar ordusundan korumak zorundadır.


KALİNKA DAVASI

Gerçek olaylardan uyarlanan yapım, kızı Kalinka’yı öldüren adamı arayan Andre Bamberski’nin gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor

OKUDUKLARIM 158 / ÖLÜM ÖTESİNE KAÇIŞ

11 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 158 / ÖLÜM ÖTESİNE KAÇIŞ

ÖLÜM ÖTESİNE KAÇIŞ


1.Dünya Savaşı'nın kaos ortamında, Çar ordularının silahlarını ele geçiren Ermeni çeteleri, Doğu Anadolu'da terör estiriyordu. Iğdır ve yöresinde bulananlar kaçmak zorundaydılar. Kaçabilenler ise çok şanslıydılar!.. Çünkü, yakalananların akıbeti ya su kuyusunda boğulmak ya da tandır damında diri diri yanmaktı. Bu eserde, ailesi Ermeniler tarafından öldürülen Ekber'in, İran'a kaçış öyküsü anlatılmaktadır. Bu yolculuk, ölüm korkusu yaşarken, aşkın ılık nefesi ile soluk almaya çalışan birinin yolculuğudur. Korku, açlık ve aşk üçgeninde verdiği savaş, bazen dağların ıssız tepelerinde bazen de Ermeni saldırılarını önlemek için beklediği mevzîlerde devam eder. Öldürülen ailesinin intikamını alma fırsatı çıktığında ise, "merhamet" denizinde boğulan kahramanımız, savaşın çirkin yüzünü iç güzelliğinin yüceliğinde yıkayıp, temizler!.. Enver Paşa, Kemal Paşa, Sultan Galiyev, Mehmet Emin Resulzade ve diğer Türk büyüklerini hiç görmemiştir. Ama onların "Vatan" için çırpınışlarına yardım edememenin üzüntüsünü yaşar ve Türklerin "var oluş" savaşlarını yüreğinde hisseder!.. Tamamen gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkılarak yazılan bu kitapta ki olaylar, tarih kronolojisi içerisinde aktarılmaya çalışılmıştır. Bu eserde Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı sıkıntılar, kıtlık yılları ve Ermenilerin Anadolu'da ve Azerbaycan'da yarattıkları travmanın küçük bir bölümü anlatılmıştır.

OKUDUKLARIM 157 / NAR AĞACI

09 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 157 / NAR AĞACI


NAR AĞACI

Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...

Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...


İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...

"...Herşeyin gölge olduğunu bir kere farkedince, artık can acısa da bir acımasa da. O zaman bitmez zannettiğin her türlü çile de biter. Hem öyle bir biter ki artık bitse de farketmez bitmese de farketmez..."

''Bilirim ki, kader yazılmış, defteri dürülmüş kaldırılmış, mürekkebi de kurumuştur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. Öyleyse Sen yazılmış kaderleri bile geri çevirirsin. Benim kaderim işte az önce geldi, karşıma dikildi. Çevirme benim kaderimi geri. Onu bana çok görme.''

KIR ÇİÇEKLERİ

08 Kasım 2016

KIR ÇİÇEKLERİ

"Sen ki bilirsin kır çiçeklerini
Hangi rüzgar dağıtırsa dağıtsın
yeniden çoğalırlar
ve bir gün
Güneşin suları öptüğü zaman
Özgürlük renginde sevgiyle açılırlar...."
Adnan Yücel

OKUDUKLARIM 156 / HAYALLERİM KADAR YAKIN

07 Kasım 2016

OKUDUKLARIM 156 / HAYALLERİM KADAR YAKIN

Yüreğindeki ışığı kaybetmeyenlerin hikâyesi...

1950'lerin Tennessee'si... Kasaba halkı tarafından kız kurusu olarak görülen Ivorie Walker, anne ve babasının ölümlerinin ardından büyük bir yalnızlığa gömülür. Her ne kadar bağımsız görünmeye çalışsa da hayatı boyunca tek başına kalmaktan korkmaktadır.

Bir gün bahçesini mahveden kirli suratlı, sıska bir çocukla karşılaşır ve bu çocuğu bir türlü aklından çıkaramaz. Onu, başkasının bahçesinden bir şeyler çalıp yemeye itecek çaresizliğin nedenini, yaşadığı tepelerde neler çektiğini merak eder.

Bu çocuk kimdir? Tepelerde ne işi vardır? Nereden gelmiştir?
Ve en önemlisi, Ivorie onu kurtaracak bir şey yapabilecek midir? Sorularına cevap bulmak için her şeyi göze alan Ivorie, sırların gömülü kalmasını tercih edenlerle dolu kasabasında büyük bir fırtınaya yol açmak üzeredir. Ivorie ve küçük çocuk acaba bu fırtınaya rağmen ayakta kalabilecekler midir?

İZLEDİKLERİM 75

İZLEDİKLERİM 75

GEÇMİŞİN İZLERİ

Başarılı bir polisiye-gerilim yazarı, bir gün üniversite yakınlarına taşınan öğrenci olan Kobu' dan mektup alır. Kobu gece olduğunda bazı çığlık sesleri duyar ve korkar. Bundan yeni bir hikaye çıkarabileceği umuduyla kıza yardım etmeye karar verir. Kobu ve Yazar  birlikte daha önce bu binada oturan bir aile ile ilgili nefret, cinayet ve intihar içeren bazı gerçekleri öğreneceklerdir.


 CROSSFIRE


Irak’taki askeri görevinden dönen Samantha Harrison, eski hayatına yeniden alışabilmenin çok kolay olmayacağını kısa zamanda anlayacaktır



AŞK KARMAŞIK ŞEYDİR

Leah, katıldığı bir eğitim sayesinde yeni arkadaşlar edinir, aşık olur ve içindeki gücü keşfeder



GARAJE SALE 


Liseden bir arkadaşının birinci derece şüpheli olarak görüldüğü bir cinayeti araştırmaya karar verir.



FIRTINALI BİR GECE

Kızları ve onun arkadaşıyla İspanya’ya seyahat eden Pierre ve Maria, şiddetli bir fırtına çıkınca geceyi şehirde geçirmek zorunda kalırlar. Diğer yandan polis, şehirde işlenen cinayet nedeniyle göçmen bir işçiyi aramaktadır.


SONSUZLUĞUN MESAJI

04 Kasım 2016

SONSUZLUĞUN MESAJI

*Bir kimse kızdığı zaman, yaşam enerjisi, su ya da kaygan kayalar gibi akmak yerine, her iki tarafa itilir ve keskin uçlu b…ir hale gelir. Bu, bedenin içine girer ve organlara zarar verir. Kızgınlık aynı, bedende yara açan ve çıkarılması zor bir mızrak gibidir.
*Gücenmenin uçları da sivridir ama onunkilerin uçlarında bir diken vardır, onun için bu insanın içine saplanır ve daha uzun süre orada kalır. Gücenme kızgınlıktan daha zararlıdır çünkü ondan daha uzun sürer.
*Haset, kıskançlık ya da suçluluk endişeden daha karmaşıktır ve düğümler karnında ya da derinin altında olabilir ya da bir başka yerde ki yaşam akışını yavaşlatabilir.
*Üzüntü çok küçük bir bozulmaya neden olur. Ve keder aslında sevgi bağı olan bir çeşit üzüntüdür. Bu, hayatta kalan kişinin ömrü boyunca sürebilir.
*Korku bazı şeyleri sona erdirir. Korku kan akışını, kalp atışlarını, solunumu, düşünceyi, sindirimi her şeyi bozar. Korku ilginç bir duygudur çünkü bu, aslında insansı değildir. Bu duygu çok kısa süreli bir hayatta kalma rolüne hizmet ettiği hayvanlardan alınmıştır. Hiçbir hayvan korku içinde yaşayamaz. İnsanların aslında korku duyacakları hiçbir şey yoktur. Onlar kendilerinin sonsuzluk olduklarını biliyorlardı. Şimdiyse korku gezegenimizi çevreleyen temel bir enerji gücü haline geldi. Korkunun içimizde yol açtığı zarar işte böyledir.
*İnsan yaşamı bir spiraldir, bizler sonsuzluktan geliriz ve daha yüksek bir düzeyde oraya geri dönmeyi umarız. Zaman bir dairedir. Ve bizim ilişkilerimiz de bir dairedir. Bizler Aborijin çocukları olarak, yaşamın ilk yıllarında her bir daireyi, her bir ilişkiyi kapatmanın önemini öğrendik. Eğer bir anlaşmazlık varsa biz bu çözümlenene kadar uyanık kalırız. Biz yarın ya da ileri ki bir tarihte çözüm bulmayı umarak gidip uyumayız. Bu, daireyi uçları kırılabilir bir halde açık bırakmak olur.
*Sen bu dünyaya bir ruhsal farkındalık düzeyinde geldin ve buradan daha GENİŞLEMİŞ bir düzeyde ayrılma fırsatına sahipsin.
Marlo Morgan…