AVUÇ İÇİ KADAR MUTLULUK YETER

30 Mayıs 2022

AVUÇ İÇİ KADAR MUTLULUK YETER

 

 

Can...
Yaş kemale erince,
Sonra bir bakıyorsun ki,
Eskisi kadar takmıyorsun bazı şeyleri.
Mesela, eskisi kadar özlemiyorsun kimseyi...
Ve kendine ziyan etmiyorsun geceleri...
Çaya biraz daha fazla düşkün oluyorsun,
Ya da kahveyi biraz daha fazla içiyorsun...
Çünkü artık öğreniyorsun ki, kimse senin gibi ince düşünmüyor...
Kimse, kimse için ölmüyor...
Ya da ne bileyim işte,
Kimse gecenin bir yarısı tatlı uykularını senin için bölmüyor...
Yani kimse senin gibi üzülmüyor..
 
 
Yaz birden geldi galiba... Hava sıcak mı sıcak, bu gün ilk önce migrosa sonra da pazara gittim. Pazarda işim bitince anneme soğan böreği aldım kendimede türk kahvesi, aynı masada bir bayanla oturuyorduk, kahveni iç fal bakayım dedi:)) inanmam ama bak dedim:)) üç tane yolun var dedi. İçimden 2019 senesinden bu yana hiç bir yere gidemiyorum yalan atma dedim:))
O arada eskilerden bir arkadaş geldi Emine biraz onunla sohbet ettik. Kadın da tanıyormuş:)) aynı köylü çıktılar. 
Daha sonra kalktım minibüs durağına geçtim, eve geldim, aldıklarımı yerleştirdim. Makinaya çamaşır atmıştım annem asmış. Baklaları eline tutuşturdum ayıkla dedim, Komşu kızı Birgülden almıştım, bak beyaz bakla ver annemle papaz olmayalım dedim, beyaz bakla özlem abla merak etme dedi.
Doğru da çıktı:)) papaz olmadık yani annemle. 
Ağbime öğlen atıştırmalık hazırladım, insülününü yaptım. 
Daha sonra kafa radyoyu açtım telden, biraz masada kahve içip gazete okudum. Yeni bir sanatçı ve şarkı keşfettim, belki biliyorsunuzdur...


🎵🎼🎸🙏 böyle bir günde güneş 🌞 gibi doğdu günüme, taktım evir çevir dinliyorum...
 

Annelik:))
Daha bir yaşını doldurmadan 4 yavru dünyaya getirdi. Bu poza bayıldım, ufaklık 3 tanesi süt alıyorlar anneden, diğeri annesine boynundan sarılıyor, seni seviyorum der gibi.
 
Dün bezelye aldım, annem ayıklarken ayaklarından ayrılmadılar, bende yardım ettim anneme, işimizi bitirip, yıkayıp suyunu süzdürüp kışlık dondurucuya attık....



Hepsini hatırlıyorum. Hatta okuldaki müdürümüz rahmetli Orhan suat teşekkür ve takdir alanları 15 tatilde pazar günü istanbula götürmüştü. Cenk koray ve Halit kıvancın pazar programına gittik. Her ikisininde kaynanalar ile ilgili esprilerine attigim kahkaha ile bir anda dönen kameralar ile bir kaç dakikalığına ünlü olduğumu hatırlarım😄🐞🎬📽
Ölenlere rahmetle....
 

 

Her gün yürüyüşe gitmeye başladım, ilk olarak parkın çevresini 4 tur olarak başladım, her gün tur rakamını arttırdım. En son 11.272 adım atmıştım. Bu günü tatil ilan ettim, süt geliyor yoğurt yapıyoruz, pazar alışverişi filan olmuyor yetişemiyorsun...
 


Yapımcılığını VCS Film ve Müzik Yapım'ın, yönetmenliğini ise Cenk Kaptan'ın üstlendiği ve bağımsız müzik platformu Mixart'ın değerli katkılarıyla, "Pandemi şartlarında Türkiye'de müziğin ve müzisyenin" durumunu odak alan "Sen Kimsin" isimli belgesel yapımın resmi fragmanıdır.
 
Yapımcı ve yönetmen Cenk kuzenimin oğludur, başarılı olsun yapımı....
 
Güzel bir hafta dilerim.....
 

 

İZLEDİKLERİM 2022/6

29 Mayıs 2022

İZLEDİKLERİM 2022/6

 

 
TILL DEATH 2021
 
Emma, ölü kocasına kelepçelenmiş bir biçimde bir odada hapis kalır. Bu durum intikam planının bir parçasıdır. Şimdi ise Emma, gelmek üzere olan 2 kiralık katil odaya varmadan önce kelepçeden kurtulması gerekmektedir.
 

 KAYIP KIZ 2020

Kayıp Kız, kaybolan bir kızın peşine düşen bir gazetecinin hikayesini konu ediyor. New York’ta yaşayan Christian Bake, gazetecilik yapan genç bir adamdır. Christina, 12 yaşında bir Afrikalı-Amerikalı kız olan Monique Watson'un ortadan kaybolmasıyla ilgili araştırma yapmakla görevlendirilir. İşini en iyi şekilde yapmaya çalışan Christian, konuyu araştırırken küçük kızın kaybolmasıyla ilgili ilk ipucuna ulaşır. Kariyerini riske atıp, kendisini tamamen küçük kızı bulmaya adayan Christian, zamana karşı yarışmak zorunda kalır.
 
 
ANNEMLE BALAYI 2022
 
Genç bir adamın hayatı, düğün gününde terk edilmesi ile alt üst olur. Düğünün gerçekleşmemesi ile önceden ayarlanmış balayı tatile de suya düşer. Adamın annesi, balayı için ödenen paranın boşa gitmemesi için oğlu ile birlikte balayına gitmeye karar verir. Düğün günü terk edilmenin acısını yaşayan genç adam, annesinin isteği üzerine birlikte balayına gider. Tatilde hayatının en güzel zamanlarını geçiren kadının bu hali, oldukça mutsuz olan oğlunu fazlasıyla rahatsız edecektir. 

 
CLAIRE'S CAMERA 2018

Cannes Film Festivali sırasında tanışan iki kadını bu sahil kasabasının sokaklarında izliyor: Fotoğrafını çektiği insanların hayatını değiştirebileceğine inanan Parisli öğretmen Claire ile işinden yeni kovulmuş film şirketi çalışanı Manhee. Sang-soo, 2012’de In Another Country / Başka Bir Ülke’de birlikte çalıştığı Isabelle Huppert ve gözde oyuncusu Kim Min-hee’nin canlandırdığı bu iki yalnız kadının tatlı sohbetlerinde sanatın, sinemanın insanlar üzerindeki etkisini araştırıyor. Sang-soo’nun 2017 Cannes Film Festivali’nde gösterilen bu ikinci filmi, her zamanki gibi hafif, samimi ve zarif. 
 

PADRENOSTRO 2020
 
 Valerio on yaşında ve güçlü bir hayal gücüne sahiptir. Çocukken hayatı, annesi Gina ile birlikte bir terörist grup tarafından babası Alfonso'ya yapılan saldırıya tanık olunca alt üst olur. O andan itibaren, korku ve kırılganlık duygusu tüm ailenin duyguları üzerinde dramatik bir iz bırakır. Ama Valerio, kendisinden çok da büyük olmayan Christian'ı tam da o zor günlerde tanır.


HER ŞEY YOLUNDA 2021
 
Bir babanın, kızından en ağır talebi ne olabilir? 2021 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Her Şey Yolunda, dokunaklı bir baba-kız hikâyesi anlatıyor. 85 yaşındaki André felç geçirerek hastaneye kaldırılır. Kızı Emmanuèle hemen babasının başucuna gelir. Hasta, ümitsiz ve çaresiz André, kızından hayatını sonlandırması için yardım ister. 
 

KUZENLER İLE TATİLLERE DEVAM:))

28 Mayıs 2022

KUZENLER İLE TATİLLERE DEVAM:))

 

 
En son 
anlatmıştım.
 
Ondan sonraki sene, Denizli, Sarayköy Umut termal tesislerine gittik. 1 hafta orada bir tatil yaptık. Geçtiğimiz yıl evlenen kuzenin bir kız bebeği olmuştu 40 Günlüktü o da bizimle birlikteydi. Tesis güzeldi, cumbalı evler, çamur banyoları sıcak sular muhteşemdi. En çok sıcak sudan çıkıp anında normal havuza girme olayını çok sevdim, ve özellikle bunu gece gerçekleştirmek yıldızların altında güzeldi. Bizimkiler bildiğiniz gibi açık büfeyi yine talan ettiler. Yemekte su bedava diğer zamanlar paralı olduğu için, suların da odaya taşınması için büyük çaba sarfettiler:)) İzmirli hacı amcamın eşi ve baldızı da bizimle birlikteydiler.Ayrılmadan önce ben kükürtlü çamuru tesis marketinden para ile alırken, İzmirli kuzenler çamur banyosunun yapıldığı yerden, şişelere doldurup havlulara sarıp kaçırmakla meşguldüler. İzmirli kuzenle tesisi çok beğendiler, bildiğim kadarı ile her sene kışın bir hafta hala tatile gidiyorlar oraya. Dönüşte ben direkt yaşadığım şehre dönmek istedim, İzmirliler olmaz gel birkaç gün bizde kal dediler. Tren ile İzmire döndük. Amcam ve damat bizi gardan alıp evlere getirdiler. Herkes sıra ile duşa girdi tren camlarından giren tozlardan kurtuluyor. Bende mutfak balkonunda oturuyordum Kapı çalındı kalkıp açtım. Hacı amcamın eşi Türkan hanım gelmiş, ben kapıyı açaraçmaz bana bir soru yöneltti.
- ne zaman dönücen?
Ben şok oldum, ben zaten sarayköyden yaşadığım şehre dönmeye karar vermiştim, beni kızların o yoldan çevirdi ve İzmire davet ettiler. Hiçbir şey demedim sustum. Zaten ben 40 günlük bebekken biz İzmire taşınmışız, bu yengem bizi İzmirde istememiş, anneme söylemediği laf kalmamış. İzmirde 1 sene oturmadan, annemin sızlanmalarına dayanamayan babam tekrar daha önceden yaşadığımız şehre dönmeye karar vermiş. Evin eşyalarını toplamış, sarmış amcamlar gelip çözmüşler, bu birkaç defa yaşanmış. Annem Türkan eltisinin laflarından bunalıyormuş ve babama isyan ediyormuş, beni böyle laflar duymak için mi getirdin buraya deyip o da babamın başının etini yiyormuş. Bir kaç defa eşyalar bağlanmış, amcamlar çözmüş gitmeyin demişler. Fakat babam eşinin huzuru için İzmiri bir bayram günü terkediyor, amcamlar kaynanalarına bayramlaşmaya gittiğinde, acele bir kamyona eşyaları yüklüyor ve yaşadığı eski şehre ailesini tekrar getiriyor.
Yengem bizi İzmir'de niye istemememiş diye düşündüğümde annemle babamın anlattıklarından şöyle bir şey çıkardım. Babam bekarken annemle tanışıp evlenmeden önce ( hacı amcamla türkan yengem evlenip bir süre en büyük amcam Ali ile Emine yengemle İstanbulda aynı evde yaşamışlar. Daha sonra Hacı amcam ve eşi İzmire taşınmışlar) Türkan yengemin kız kardeşini babama vermek istemişler. Ali amcam da bu işte aracı olan kişiye aynen şu cevabı vermiş;
- Ben o odun küresinden ( yani aileden) bir odun çektim, ikincisini çekmeye niyetim yok demiş. 
Yani yapılan teklifi reddetmiş. Bu reddediş nedeni sadece Ali amcamın bildiği bir iş. 
Bu reddedişten ne annem sorumlu, ne ben sorumluyum, ne de ağbim sorumlu. Bu olay 1950 yıllarda olmuş. Babam annemle 1960 ta evlenmiş. 
Kadının ailesi reddedilmiş oda haliyle bizi reddediyor. Yani Ali amcamlar ile yaşarken onlara karşı bir saygısızlık oldu ise ve ali amcam bu evliliğe onay vermedi ise o yıllarda bizler dünya üzerinde olmadığımız için sorumlu olmamız çok saçma.
Kızları bazen şöyle söylerler, kendileri malum çok zenginler, fabrikaları bile var, 
- sizde izmirden dönmeseydiniz sizin durumunuzda farklı olurdu derler.
Huzuru paraya tercih ederim, aman fabrikamız, mallarımız olmasın. Olan bize yeter.
Türkan yengemin bu 
-Ne zaman dönücen?
Sözü üzerine ben alındım, ve diğer amcamın oğluna mesaj attım.
- ben İzmirdeyim müsaitseniz bir geceliğine size geleceğim.
Diye, malum saatte eve dönüş aracı bulmam zor olduğu için oraya geçmeyi uygun gördüm.
Fakat unuttuğum bir şey vardı, o tarafta misafir sevmeyen bir taraftı. Benim bu çektiğim telefon mesajına asla ve asla ne o gün nede sonraki yıllarda cevap geldi.
Kendisi misafir sevmemekte o kadar ileri gitmiş ki zamanında evinin kapısında BU EVE MİSAFİR KABUL EDİLMEZ yazısı asılı imiş.
Bunu da en büyük kuzenim anlatmıştı. Ali amcam ve ailesi bir süre şu anki oturduğumuz şehirde oturmuşlar, sonra İstanbula geçmişler. Bu şehirde otururken Cevriye ablama kardeş geliyor, yani Emine ablam doğuyor. Cevriye ablamda onu kıskandığı için kucaklıyor ve evin bahçesindeki kuyuya atmaya kalkıyor. Bir şekilde kuyudan beyaz başörtülü bir kadın onunla konuşmaya başlıyor, bu arada o avluda oturanlar ablamı ve kucağındaki bebeği farkedip kuyu başından bebeği zor kaçırıyorlar ablamın elinden. Ablam anlatır kuyu içindeki o kadın benimle konuşmasa ben Emineyi çoktan kuyuya atmıştım der.  
Ali amcamda Cevriye ablamı İzmire Mustafa amcamın evine bu olay üzerine sürgüne gönderiyor. Cevriye ablam ilkokula orada başlıyor. Eve girip çıkarken hep o yazıyı merak edip amca burada ne yazıyor diye sorarmış, amcam geçiştirimiş. Haliyle okumayı orada sökünce yazıyı okuyup şok olduğunu anlatır. 
BU EVE MİSAFİR KABUL EDİLMEZ.
Evet gerçekten de adam beni bunca sene evinde sadece 2 düğünü için ve bir gecede babamın ısrarı ile yazlığında misafir etmiştir.
Neyse o gece çok ağladım, Kuzenlerede yengemin söylediğini anlatmadım. Ertesi sabah valizi kaptığım gibi Hatay caddesindeki yazıhanelerden birine gidip Ayvalığa bilet aldım. Arkadaşın annesinin orada yazlığı vardı ve dönüşte bize de uğra birkaç gün kalırsın demişti. 
Hiç tanımadığım insanın evinden davet aldım kaldım, ama amcamın evinde kalamadım. Otobüste de ağlayarak gittiğimi hatırlarım. 
Önceki seneki tatilde yaşadığım bir olay da bana ters gelmişti mesela.
Türkan yengem ve kızları yine beni Urlaya yazlığa götürdüler. Bu arada gelinleri ile markete gitmiştik. Gelin bana alışveriş yaparken şöyle demişti,
- Sen de birşeyler alacaksın değil mi? malum kalacaksın ya!!!!!!
Yani İzmirin gizli sakıp sabancısının yazlığında kalırken mutfak masrafı için alışverişe davet edileceğim hiç aklıma gelmemişti, çok şaşırmıştım o zaman da.
Normal sıradan bir insanın evine ve yazlığına gittiğimde kalacaksam tabiki bir şeyler alırım, ben babamdan öyle öğrendim, ama bu kadar zenginliğin içerisinde benim alacaklarıma ihtiyaç duyacaklarını asla tahmin etmemiştim.
 
Siz siz olun sakın eşiniz, annenizin, babanızın sevmediği insanları eve davet edip, bu tür sözlere ve davranışlara sebebiyet vermeyin.....

DÜŞÜNMEYİ BİLMEYEN İNSAN HER ZAMAN BAŞKASININ KÖLESİ OLUR (CESUR YENİ DÜNYA KİTABI)

27 Mayıs 2022

DÜŞÜNMEYİ BİLMEYEN İNSAN HER ZAMAN BAŞKASININ KÖLESİ OLUR (CESUR YENİ DÜNYA KİTABI)

 

 
SARDUNYA KADINLARI

Kadınlar sardunya gibidir. Sardunyalar evin bir parçası olarak yaşarlar. Köyde beyaza boyanmış bir tenekede, şehirde bir saksıda. Eve bağlı bir çiçektir. Sardunyalar susuz kalsa, ışıksız kalsa uzun süre direnir hayatta kalmak için. Kimsenin umuru olmaz. Göz ucuyla bakılıp geçildiğinden, yaprakları parlaklığını yitirirken fark edilmez. Ancak sarardığında şikayet edilir. Sanki sarı yapraklar sardunyanın suçudur. Hatta dalını kırsanız O kırık dalda bile çiçek vermeye çalışır. Çocuk yapıp evliliğini kurtarmaya çalışan kadınlar gibi...Çiçekler arasında hiç ilk olmaz onlar hızla ürerler, dalar çiçek sunarlar makbule geçmez. Kimse bir ziyarete giderken kucak dolusu bir sardunya ile gitmez. Gezerken gül daha uygundur. Nankörlüğü yoktur bir avuç toprak sunduğunuzda her dalı çiçek verecektir. Bu özelliği yüzünden AR sız tabir edilir . Mis kokan yaprakları, hiç güzel kokular arasında sayılmaz. O evin çiçeğidir, bir demirbaş! Övmeye ne gerek var? Hatta bahçede dikilmiş olanlar, ilk fırsatta sökülür atılır,yerine genç dallar dikilir.. Fakir çiçeğidir bazı tariflerde adı. Para olsa orkide dikerdik değilmi abi? Nekadar su versek onunla yaşayan, kanaatkar çiçeğimizi yeterince sevmeyiz? İncecik diktiğimiz dal,kısa zamanda tombul bir görüntüye dönüştüğü içinmi acaba? Belediyeler neden bir ayda solan çiçekler eker parklara? Bilmezlermi sardunyayı? Elbet bilirler. Her yerdedir sardunyalar. Erik ağacı ile incir ağacını ayıramayanlar bile tanır sardunyayı... Herkes bilir ama adam yerine koymaz. Sardunyalar kadına EN benzeyen çiçektir bence. Hep çiçek veren, direnen en uzun dayanan evlerimizin sessiz neşesi. Sevgili sardunyalar, sizi seviyorum kendinizi sevin...Çünkü çok güzel ve özelsiniz. Bunu hiç kimsenin size söylemesine gerek yok.

Siz açmaya devam edin...

Zühal Ekinci
 

 

Bahçe kedim 1 yaşında yok ve 4 tane kedi yavrusu doğurmuş. Tesadüfen ardiyeye girdiğinde annem bulmuş. Hamileydi ama yavrular ortada olmayınca ölü doğurdu diye düşünmüştüm. Dün biraz dışarı çıkardık, akıllı bir koli bulmuş orada büyütmüş yavruları. Ne diyeyim 2 yavru doğurur diyordum, 4 çıktı şansa.


Artık hersabah düzenli olarak yürüyüşe gidiyorum. Eve yakın bir parkımız var, çevresi yürüyüş yolu zaten, 800 metre ... 10.000 adım atıp eve geliyorum. Dönüşte bazen alışveriş yapıyorum, annem saksı istiyor, toprak filan yada biraz meyve sebze alıp eve gelip işlere başlıyorum.


Artık dışarılarda kahve içilebilecek gibi değil, fincanı 12 tl olmuş. Parklar bomboş herkes yeşillik alana atıyor kendini.

Bahçeyi kazdırdık. Salatalık, domates , kıl biber, acı biber, pembe domates, ve oturak yeşil fasulye ektik. Nanelerin yerini değiştireceğiz, geçen sene o alanda kurban kesildiği için çiğnenmiş naneler ve bu sene az çıktılar. Kurban orada kesileceği için yine yerlerini değiştirmeyi uygun bulduk. Şimdilik olan naneleri biçip, yıkayıp, gölgede kurutup, ufalayacağız.. Yeşillenmiş soğanları toprağa soktuk yeşil soğanlar oluştu. Soyup doğrayıp yağda kavurup içine yumurta kırıyoruz. 
Camları sileceğim fakat akşam üstleri hava yağdığı için yapamıyorum. 


Kütüphane 1 ay boyunca kapalı sayımda imiş, bende elimdeki kitapları teslim edip bu kitapları aldım. 1 ayda okurum artık.
Bahçe ev işi derken bilgisayar başına çok az oturabiliyorum.


Bu arada kaktüsüm açtı çok sevindim....

Güzel bir hafta sonu diliyorum..




OKUDUM KİTAP 2022/39 AHLAK VE TOPLUM

26 Mayıs 2022

OKUDUM KİTAP 2022/39 AHLAK VE TOPLUM

 

 
'Ne kadar güçlü olursa olsun, tek başına bir kişinin toplum karşısında hiçbir anlamı yoktur; toplum ona rağmen varlığını sürdürebilir. Dolayısıyla otoritenin gücü, otoriteyi uygulayan kişinin kendisinden değil, toplumun kendi oluşumundan ileri gelir.' Bugün Emile Durkheim, bilimsel sosyolojinin kurucusu olarak anılmakla birlikte, aynı zamanda Machiavelli, Montesquieu ve Rousseau gibi toplumsal düşüncenin önde gelen isimlerinden biridir. Onun yaratıcı toplum vizyonu, toplumu yalnızca analiz etmekle kalmayıp, aynı zamanda da toplumun yenilenmesi için izlenmesi gereken yolları incelikle ortaya koyar. Durkheim'ın bu çalışması, bireyleri etkisi altına alan toplumsal düşüncenin temelindeki kolektif temsillere ve bu temsillerin mahiyetine dikkat çekiyor. Bireylerin akıl ve inanç eksenindeki ikili varoluşlarının, toplumsal yapıyı tümüyle etkileyen din ve ahlak kavramlarını nasıl oluşturduğunu ortaya koyuyor.
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Sosyolojinin öncülerinden biri olarak bilinmekte onun yaratıcı toplumu yanlızca Analiz etmekle kalmayıp aynı zamanda toplumun yenilenmesi icin izlenmesi gereken yolları incelikle ortaya koyar.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Ancak kuralların olması yeterli değildir. Kural adil olmalıdır.
*****
Ama yalnızca bir toplumdaki tüm insanlar aynı kanunlara tabi olurlarsa tatmin olabilirler.
*****
Milleti millet yapan orada ya da burada tesadüfen dünyaya gelen, aniden kaybolabilecek bir ya da iki büyük insan değil, vatandaş kitlelerinin tamamıdır.
*****
Her bir bireyin layık olduğu yere sahip olacağı, hak ettiği şekilde ödüllendirileceği, herkesin buna göre birbirinin iyiliği için sürekli olarak çalışacağı bu toplumu oluşturmanın ne kadar çaba gerektiren bir iş olduğunu çok iyi biliyoruz.
*****
“Bir fedakarlığa işaret etmeyen hiçbir ahlaki davranış yoktur.”
*****
Bilim olguları yalnızca onları bilmek için araştırır, fikirlerin dayandırılabileceği uygulamalarla ilgilenmez.. Sanat, sırf olgularla ne yapılabileceğini hangi zararlı etkilere neden olmalarının engellenmesi gerektiğini ve o ya da bu sonucun nasıl elde edileceğini anlayabilmek için olgularla ilgilenir.
*****
Hayatın zorunlulukları bizi , hayatın yaşamsal dengesi altüst olur olmaz, gecikmeden, onu yeniden kurmaya ve dolayısıyla hemen saf tutmaya zorlar.
*****
Toplumsal olgular dünyasına güçlükle girdiğini ve sosyolojinin bu yüzden bilimsel evrimin çok geç safhalarında ortaya çıktığını düşünebiliriz.
*****
Evrimlerin hepsi aynı yönde ilerlemez ya da tıpkı tek bir düz çizginin parçaları gibi bir araya gelmez. İnsanlık aynı anda farklı yönlere doğru hareket etmektedir ve sonuç olarak yerleşen tüm doktrinler, tamamıyla yanlış bir önermeye dayanır.
*****
Organizmalar ve toplumlar arasında, bireysel bilinç ve kollektif bilinç arasında mümkün olan tüm kıyaslamalar hiçbir zaman kendiliklerinden bizi temel yasaya ulaştıramazdı.
*****
Tanrının oldukça farklı iki türde insan yarattığını kabul etmemiz gerek: büyük insanlar ve küçük insanlar. Basit ve sıradan olanların dünyadaki rolü pek tarşılmamıştır.
*****
Hakikatle yüzleşmek zorunda kalanlara merhamet edelim. Çünkü hakikatin kendisi üzücü olabilir.
*****
Her havarilik kendi hayal kırıklıklarıyla ve acılarıyla gelir. Kuşkusuz, yenilmez engellerle karşılaştığımızda, geçici olarak güçsüz hissettiğimizde yenilginin ve bezginliğin zor anlarına dayanmamız gerekir. Ama hakikati arzuluyorsak, başkalarına karşı kibrimiz az sevgimiz çoksa, itibar kazanmamız yakındır. Çünkü böyle zamanlarda en dirençli kalpleri bile yumuşatan sıcaklığı kendi içimizde nasıl bulacağımızı biliriz.
*****
Milleti millet yapan orada ya da burada tesadüfen dünyaya gelen, aniden kaybolabilecek, bir ya da iki büyük insan değil, vatandaş kitlelerinin tamamıdır. Dolayısıyla yalnızca onlar bizi ilgilendirmeli ve biz yalnızca onların çıkarlarını dikkate almalıyız.
*****
Ne zaman birinin sizden üstün olduğunu hissetseniz ona karşı adil bir hürmet göstermekten utanmayın. Utanç duymadan onu kendinize rehber yapın. Size rehberlik edilmesine izin vermenin bağımsızlığından hiçbir şey eksiltmeyen belli bir yolu vardır. Sözün özü, kendinize saygınızı asla kaybetmeden doğal üstünlüğe saygı duymayı bilin. Demokrasimizin gelecekteki vatandaşları böyle olmalıdır.
*****
Saygıya değer ve kutsal olan insanlıktır.
*****
Bir toplumun uyumlu olması için gereken; üyelerinin aynı hedefe kilitlenmiş olması ve aynı inanca bağlı olmasıdır. Ancak ortak inancının amacının bireysel içgüdülerle ilgisiz olması gerekmez. Nihayetinde, bireyselciliğin yaydığı kendinin yüceltilmesi değil, genel olarak bireyin yüceltilmesidir.
*****
Toplumun üyeleri arasında belli bir entellektüel ve ahlaki birlik olmazsa o toplumun uyumlu olamayacağı açıkça ortadadır.
*****
Bencil ve örtülü güdülere daha az önem verdiğimizde insanların güvenini daha kolay kazanırız.
*****
Dini görüşün gücünü ve kaynağını açıklayan şey toplumsal düzenlemelerdir. Toplumsal kitlelerin tamamı homojen unsurlardan oluştuğundan, yani kollektif tür çok gelişmiş olup bireysel tür olgunlaşmamış halde olduğundan, toplumun ruhsal yaşamının tamamen dini karekterde olması kaçınılmazdır.
*****
Bilimsel olarak, tutumlar duygular ve tamamen kişisel ifadelerle belirlendiğinden egoistiktir.
*****
Hiç bir şey, bireysel çıkardan daha değişken olamaz. Şu andaki çıkarım beni sana bağlayabilir, ancak yarın ki durumda kendi çıkarım seni bana düşman edebilir. Böyle bir durum yalnızca kısa süreli ilişkiler ve gelip geçici iş birliktelikleri doğurur.
*****
Bir anlaşmanın söz konusu olduğu her yerde, düzenleyici bir görev vardır, bu da bireylere değil, topluma ait bir roldür.
*****
Bireysel organizmaların içsel işleyişinde bile, organlar birbirleriyle işbölümü yaparken, bir yandan da birbiriyle uyuşmazlık içindedirler; her biri diğerine ihtiyaç duyarken, bu ihtiyacını en zahmetsiz şekliyle karşılamak peşindedir. Yani, edinebildiği kadar fazla hak elde ederken, bunun karşılığında mümkün olduğu kadar az sorumluluğu üstlenmek ister.
*****
İnanca dayalı toplumda, bireyin güçsüzlüğü oranında güçlüdür. İstisnasız herkes tarafından uygulanması gereken kurallardan oluşan bu tip toplum, evrensel, tek tip otoriteyi, her şeyin tepesinde, tartışma sınırlarının dışında tutulan insan üstü bir güçten sağlar.
İşbirliği üzerine kurulu toplumlarda, bireysellik çok daha güçlü hale gelir. Bir unsur işlevselliğinde, kişisel girişim toplum içinde büyük yer kaplar. Bu nedenle toplumsal zorunlulukların büyük kısmının kökeni kişinin iradesine bağlı seçimlere dayanır.
*****
İnsanı hayvanlardan ayıran en büyük fark, ruhsal yaşamın gelişiminin insanın oldukça sosyalleşebilmesinden kaynaklanmasıdır.
*****
Her ulusun kendi karekterine uygun kendi ahlak bilimi ekolü vardır.
*****
Zekamız iki farklı şekilde ortaya çıkar:
Bir tarafta duyular ve duyumsal eğilimler; diğer tarafta, kavramsal düşünce ve ahlaki faaliyetler.
Duyumsal iştahımız kesinlikle egoisttir: bireyselliğimize sahiptir ve yalnızca bu bile onun amacıdır.Açlığımızı susuzluğumuzu ve diğerlerini başka bir eğilimi işe karıştırmadan tatmin ettiğimizde, yalnızca kendimizi tarmin etmiş oluruz. ..
*****
Toplum bizden üstün olduğu için, bizi kendimizi aşmak zorunda bırakır ve onu aşmak için varlık bir dereceye kadar kendi doğasından ayrılmalıdır. Bu ayrılma az veya çok acılı gerilimlere neden olmadan gerçekleşemez.
*****
Eğer bir halkın bilime inancı yoksa, dünyada olan tüm bilimsel gelişmeler o toplumu oluşturan zihinler üzerinde etkili değildir. Bu gün bile, eğer bilim kamuoyuna çok karşı bir fikir beyan ederse, oradaki etkinliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.
*****
Tanrısının buyruklarına uyan biri o tanrının kendiyle beraber olduğuna da inanır; dünyaya yaklaşımı bu gücün verdiği güven ve enerjiyle doludur.
*****
Her dini öğretide ilk madde, kader yoluyla kurtuluşa iman etmektir.
*****
Din tamamen insanin zihninde var olduğu durumlarda bile, yine de yaşamsal kaynağını toplumda bulur.
*****
Aslında, sağlam imanı olan bir insan bu imanı yaymak için önüne geçilemez bir ihtiyaç duyar: kendi alanını terk eder, diğerlerine yanaşır ve onları ikna etmeye çalışır; iknalarının ona verdiği şevk kendi imanının daha da güçlenmesine neden olur. Ama bu insan yalnız başına olmayı tercih ederse, bu iman hızla zayıflar.
*****

    
 
 

OKUDUM KİTAP 2022/38 DÜNYASIZLAR

24 Mayıs 2022

OKUDUM KİTAP 2022/38 DÜNYASIZLAR

 

 
“Gökyüzünde hepimizin yarasına yetecek kadar yıldız var...” Yüzünü kaybeden bir kız... Esrarengiz bir cinayet... Ve büyülü bir kış yolculuğu... Günümüz İstanbul’undan İkinci Dünya Savaşı yıllarının Sovyetler’ine uzanan Dünyasızlar, modern bir Harut ile Marut hikâyesi. Butimar ve Uzakların Şarkısı romanlarıyla on binlerce okura ulaşan ödüllü yazar Kaan Murat Yanık, yolu edebiyat ve sanattan, Stalin ve Hitler’den, Bakü ve Leningrad’dan geçen bir hikâye anlatıyor. Dünyasızlar... Sürükleyici bir macera, akıldan çıkmayacak sarsıcı bir aşk masalı. Sırlarını kuyuya fısıldayanlara, yıldızını aramaktan vazgeçmeyenlere... İçinden Çıkamayacaksınız!
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Dünyasızlar; şimdiki ve geçmişteki yaşamların detayları ile buluşturuyor bizleri, öncelikle İstanbul'da üniversite öğrencisi olan Nergis'in yürek burkucu hikâyesi okuyucu etkisi altına alıyorken tevafuk eseri karşılaştığı Firuz Bey ile Hitler'in hüküm sürdüğü 2. Dünya savaşı SSCB Kızıl Ordu ve Bakü'ye Firuzla dostu Ayvaz'ın yaşamının penceresinden bakacağınız  bir serüvene dâhil oluyorsunuz. Bir film izler gibi gezindiğim satırlar hem edebiyat hem de roman açısından güzeldi.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Hatırlamak bir kuyudur.
*****
Bir evin güzel olması için gösterişli eşyalara hacet yok. İçinde kütüphane olsun yeter.
*****
Her insanın bir hikayesi vardır. İyi ya da kötü değil, ikisinin iç içe, koyun koyuna uyuduğu hikayeler....
*****
Yaşadın, yaşıyorsun ve yaşayacaksın. Hayat senden bıkıp yerine başkasını alana kadar bu döngü devam edecek.
*****
Aşık olunca tüm dünya seninle birlikte delirmiş sanırsın. Fakat bu büyük bir yanılgıdır. Dünyanın derdi, hep başından aşkındır. Seninle ilgilenmez.
*****
Allah insana inanır. Yoksa yaratmazdı ki....
Başıma gelenlerden sonra, O'nu görmek istedim, göremedim. Unutuldum belki de.
Göz, görebildiği kadarını görür. Gerisi kalbin işidir. Kalbin yerindeyse korkma. O seni unutmadı. Sen O'ndan vazgeçsen bile O senden vazgeçmez. Hadi anlat, kederinle ısınalım....
*****
Kalbimdekiler beni görünmez kılıyor. Ben herkesin yalnızlığıyım.
*****
Geçmiş şimdinin kabuğudur. Anı yaşamak için kabuğundan kurtulman gerekir.
*****
Uyanır uyanmaz rüyalarını yaz. Uyumadan evvel de uyanıklığını. İkisini birbirinden çıkardığında ortaya çıkan fark hayatındır.
*****
Bir roman için teferruatların bolluğu hislerinde zenginliğine delalet eder. Realizm faydalı bir şeydir. Toplum ne kadar çok gerçekçi romanlar okursa, aydınlığa ve medeniyete o derece çabuk ulaşır. Avrupa; dogmaları ve dilemmaları ile romanlar üstünden hesaplaşmadı mı.... Zira realist roman insanı rahatsız eder. Toplumu uyandırır ve bireyi kendisiyle yüzleşmeye zorlar.
*****
Kişi hangi kötü sıfatı diline pelesenk edip karşındakini onunla suçluyorsa bilmelidir ki o sifat özüdür.
*****
Hayat beni şaşırtmaktan ziyade kederlendiriyor. Dünyanın öbür ucunda birilerini de güldürüyordur mutlaka. Aksi halde ilahi denge bozulur. Biri ağlamalı ki diğeri gülebilsin. Tıpkı birinin doğabilmesi için bir başkasının ölüp gelene yer açması gibi.
*****
Kalbimde nokta kadar yeri kaldı, doğru. Noktamın çapı belli fakat derinliğini kestiremiyorum.
*****
Davete icabet edilir.
*****
İnsan yere çakılana kadar, uçan bir varlıktır.
*****
Putperestlerin yolu yol değil.
*****
Kadınlar kendilerine acı çektiren erkeği neden severlerki.
Çünkü acıyı hissetmek isterler.
Kadınlar, birini ya da onun güzelliğini değil, bizatihi aşkın özünü yaşamak isterler. Bunun için de evvela acıyı kavramak icap eder. Aşk acının ateşinde göverir.
Erkekler ise aşkın anatomisi ile ilgilenmezler. Onlar için önemli olan güzellik ve hazdır. Aşk ise bu ikisine kavuşmak için yürünen bezdirici yoldan başka bir şey değildir. Hülasa, aşkın özüne ulaşmak akıllarına bile gelmez. Zira bunun için asgari düzeyde zeka ve cesaret gerekir.
*****
İstisnai erkekler romanlarda olur, kitap bitti mi onlar da giderler.
*****
Okumak yakıtımızdır.
*****
Moralsiz, umutsuz bir asker iyi savaşamaz.
*****
Özleyeceğin şeyin resmini kalbine işlersen, onun bir parçası sonsuza kadar sana ait olur.
*****
Mesafe denen şey, kalbi kemiren kurdun adıdır.
*****
Güzel bir ânın sınırları olduğunu bilmek, yaşayacağın mutluluğu heba ediyor.
*****
Mesele sevdiğiniz  kitapları hayatınızın kırılma anlarında yeniden okumaktır. Kitapların canlı olduklarını, nefes aldıklarını, tıpkı insanlar gibi yaşlanıp huy değiştirdiklerini o zaman anlarsınız.
Yani kitaplardaki karakterler, cümleler zamanla değişir mi?
Esasında siz değişirsiniz. Siz değiştiğiniz için onlarda değişirler. Gideceğiniz yer neresi olursa olsun, başınıza neler gelirse gelsin kitaplara sığınmaktan vazgeçmeyin. Okumak, ruha can verir. İnsan açlığa dayanabilir lakin umutsuz ve hayalsiz yaşayamaz.
*****
Bizi görünür kılan suretlerimiz değil, fikirlerimizdir.
*****
Anıların güzel olanları da, kederli olanları da insanı hep hüzünlendirir.
*****
Aşk dillendirilmemeli. İsmini çok söylersen dünya onu elinden almaya kalkar.
*****
Gözyaşı ezbere akmaz.
*****
Rüyalar da olmasa, yaşamak deli işi
*****
İntikam almak duygusu bayatlamaz. Gerektiğinde yüz yıl bekler.
*****
Kötü anlar, güzel günlerin vergisidir.
*****
Rüyalarında hiçbir şeye müdahale etme hakkın yoktur ya, öyle. Kendime de kaderime de dokunamam.
*****
Her hayvan yüce Allah'ın yarattığı canlıdır, ayırt etme.
*****
Hassas kalpler, çabuk hissederler.
*****
Kadının tufanı, Nuh tufanından fenadır.
*****
Hâlâ nefes alabiliyorken O'na sığın. Senin merhametin cüzi ise onun ki küllidir. Dua et. Affedecektir.
*****
 
 
KİTAPTAN MÜZİKLER;