ÖZGÜRLÜK YALNIZ KALABİLMEYE DENİR.

30 Kasım 2017

ÖZGÜRLÜK YALNIZ KALABİLMEYE DENİR.





Kafa dergisi kasım sayısından.

OKUDUM POZİTİF DERGİSİ

29 Kasım 2017

OKUDUM POZİTİF DERGİSİ

POZİTİF dergisi ile ilgili açıklamam gereken enerji ve farkındalık, astroloji ve kişisel gelişim konularının yer aldığı bir dergi. Bu sayısı neşe ile kalbin bildiklerini hatırlıyoruz.

Beklentiler eksi gerçekler eşittir hayal kırıklığı.
*****
Para çok ta iyi bir şey ama aslında araç olduğunda.Para araç olduğunda insanlara yardım edebilirsin, gezebilirsin, kitap alabilirsin... Amaç olduğu anda işin içine hırs, ego, başkalarını küçümseme, herkesi kölen gibi görme gibi insani zaaflar gözümün önüne seriliyor.
*****
Aşk iki şey yapar. Önce o egoyu uzaklaştırır, sonra sana bir merkez verir. Aşk muazzam bir simyadır.
*****
Anlaşılmadığını düşünen insanın iki seçeneği vardır, ya kendini yargılar, sorgular ya da karşısındakini. Yargıladıkça sorgular,sorguladıkça da endişeleri artar. Bu duygularını karşı tarafa yansıtmaya başlar, dolayısıyla karşı tarafta ciddi bir duygu karmaşası oluşmasına neden olur.
*****
Çocukluk bir dönem değil, çocukluk hayatın ta kendisi! Çocuk öğrenme duygusudur; keşif duygusu, merak, araştırma, serüvencilik, maceraperestlik, hayal dünyası.... Hayal gücü çocuklarda vardır ve gerçek hayallerin ayak izini takip eder. Bizde ise hayal kurmak nedense, çok aşağılanır.
*****
Geleceğini göremeyen toplumlarda öfke patlaması olur.
*****
Dr. EMOTO, ilk su kristallerini elde ettikten sonra farklı suları inceledi. Örneğin zemzem suyunun ne kadar güzel bir yapıda olduğunu fark etti. Eğer su kristali altıgen yapıda, berrak ve güzelse o suyun sağlığa iyi geldiğini söyleyebiliriz. Mesela musluk suları, içindeki klor nedeniyle bu yapıda değildir.Klor bakterileri öldürse de doğa kanununa aykırıdır, bu nedenlede musluk suları güzel kristaller sergilemez. Çok kirli olmasına rağmen güzel bir kristal gösteren tek su, Ganj nehrinden gelen suydu. Bunun nedenini insanların Ganj nehrinde gerçekleştirdiği ritüellere ve dualara bağlıdır.
*****
Aşk bir öğrenme değil, bir gelişimdir. Senin tarafından ihtiyaç duyulan şey aşkın yöntemlerini öğrenmek değil,sevgisizliğin yönlerini bulmaktır. Engeller ortadan kaldırılmak zorundadır, barikatlar yok edilmek zorundadır, o zaman aşk senin içten gelen varlığındır. Bir kez engeller kaldırıldığında, taşlar yolundan kaldırıldığında akış başlar. O zaten oradadır, pek çok taşın arkasında gizlidir. Fakat aşkın kaynağı hali hazırda mevcuttur. O senin varlığının ta kendisidir.
*****
Hata yapabiliriz. Mühim olan hatadan dönme biçimimizve bunu karşımızdakine yansıtma biçimimizdir.
*****
Hepimiz hayatlarımızda sevgiyi çoğaltmak ve sürekli hale getirmek istiyoruz. Sevginin gücüyle cesaretlenip yolculuğumuzda ilerlerken, onun tüm ihtişamıyla yerleşip çoğalabileceği sağlam bir zemin kurmuş olmak gerekiyor. Yani güven zeminimizi beslemek ve genişletmek gerekiyor. Onun bakımını yapmak, hatta zemin yıprandikça hayatta ilerleyebilmemiz adına onu öncekinden daha sağlam bir hale getirmemiz...


BİRŞEYİ ALIYORSAN BİR ŞEYİ VER.

BİRŞEYİ ALIYORSAN BİR ŞEYİ VER.



Gitgide yükselen bir eşyalar imparatorluğunun, azla da mutlu olabilen mizacımı ele geçirmesini istemiyorum.
Kimsenin çok şeye, ‘bir tane daha’ya ihtiyacı yok.
İnsan büyüdükçe anlıyor, dükkanlarda aradığının başka şey olduğunu.
Eve gidip suluboya yapmanın, bir parfüm daha almaktan daha iyi bir şey olduğunu.
Kasada, parası neyse verdikten sonra, kolaycacık senin olan bir şey, eve götürene kadar eskiyor zaten.
İhtiyaç için almak başka. Onu ayırıyorum. Lafım, ‘bitandaa’lara.
Evdeki sonbahar temizliğiyle, bu konu üstüme üstüme geldi.
Yılların müsrifliğinden utandım.
Kendimi barbi gibi giydirip durmuşum. Halbuki çok az şeyi hep giymişim.
Torbalarda nefes alamamış elbiseler.
Kutularda dolaşmayı beklemiş ayakkabılar.
Tepelerde gökyüzü görmemiş şapkalar.
Kim aldı bunları? Ne düşünerek? Kendini mi tanımıyordu?
Bir ara kitap ayracından, diş fırçasına sahip olduğum (ki hiçbir şeye sahip değiliz aslında o da ayrı konu, onlar bize sahip.
Sonra koşarak yeni sahiplerine gidecekler naftalin kokularıyla) her şeyi yazayım dedim.
Bunun bana vereceği ıstırap o kadar çok olacaktı ki, dersimi alacaktım.
Fakat bu ceza bir insanın kendisine vermesi için ağır geldi.
Ev tıkış tıkış. Kitaplar da üstüme geliyor ama kütüphane inşa ediyoruz diye ona bir şey diyemiyorum.
Kendim için başlattığım bu ‘bitandaa’sız dünyayı, oğluma öğretiyorum.
Kamyon isterse, senin kamyonun var diyorum.
Elindekini sevmeyi, onunla bıkmadan yüzbinlerce kere oynamayı öğrense harika olmaz mı?
Yeninin kokusunun müptelası olmasa.
Bir arkadaşım evine gelen misafiri anlattı. Anne oğul gelmişler.
Oğlan bir buçuk saat bir iple -evet ip- oynamış.
O ip, ev olmuş, TIR olmuş, yol olmuş…
Kim bilir neler olmuş.
Geçenlerde, elini araba yapmış yokuşları çıkan Aziz Arif’in eline araba tıkıştırırken yakaladım birini.
Yapmayın dedim. Onun arabası var. Araba eksiği olsaydı emin olun söylerdi.
Özellikle çocuklara, minicik yaştan, ‘bitandaa’sız
yaşamayı öğretmemiz lazım.
Ne bizim ne de üzerinde yaşadığımız güzel dünyamızın bitandaa’yla baş edecek kaynağı yok.
O bitmez, doymaz bir şey.
Bu yaz, arkadaşımın 5 yaşındaki oğlu bana dönüp ‘you get what you get/ and you dont get upset’ (aldığını alırsın ve hayal kırıklığına uğramazsın) dedi, tekerleme gibi tonlayarak.
Okulda duymuş. Herhalde oyuncakların, evdeki gibi sadece onların değil, başkalarının da olduğu gerçek dünyaya hazırlık için öğretmişler.
Bir iç disiplin tekerlemesi, cebinden çıkarıp hatırlaman için.
Eşyaları tek tek yazmaya üşendim ama, fazlalıkları dağıtıp sadeleştikten sonra, her yeni gelen, bir şeye yol verecek.
Kıyafetlerde de, oyuncaklarda da.
Bir şeyi alıyorsan, bir şeyle vedalaşacaksın.
Ancak böyle boğulmadan yaşayabilir, hatta belki bir gün suluboyaya başlayabilirsin.
Marie Kondo’nun ‘Hayatı sadeleştirmek için, derle topla rahatla’ kitabında dediği gibi, eşyanızı elinize alıp ‘bu bana hala neşe veriyor mu’ diye sormak en iyisi.
Var mı artık sana neşe vermeyenin, başkasına vermesi gibisi?
Yazan: Nil Karaibrahimgil-Hürriyet

EN GÜZEL ŞEYLER EN DERİN ACILARDAN GELİR

28 Kasım 2017

EN GÜZEL ŞEYLER EN DERİN ACILARDAN GELİR

Bir gün şöyle sefa sürsem ya :))
Sabah annemin seslenmesi ile uyananlardanım. Kalk hadi erkenden şu makinayı çalıştır çamaşırlar anca yellenir:)) Kendisinin elektronik aletler ile arası pek yoktur. Neyse makinayı çalıştırdık ağbim ile kahvaltı yaptık. Daha sonra süpürge çalıştırıldı, yerler silindi ve toz alındı. Hava kıpır kıpırdı, evde oturulacak gibi değildi. Biraz bahçe toplandı.



Yağmur yağdığı için sulamaya gerek yok ama kediler dolaştığı için saplarının düzeltilmesine ihtiyaç var.

Yürüyüş yapmak üzere evden çıktım, parkıma gittim çay kahve faslı eşliğinde pozitif dergisini okumaya devam ettim.


Daha sonra parktan ayrılıp terzime gittim eşofman altını tamire vermiştim onu aldım. Markete uğradım aralık dergileri gelmiş mi diye yoktu ama yine de elim boş çıkmadım.


Eve geldim çamaşırları topladım, sobanın yanına çamaşırlığa astım. Ispanak yemeği yaptım bulgurlu. Akşamdan da biraz musakka vardı. 

El işimde eklemelerim bitti, kenar oyası kaldı ,o arada 2 tane film izledim.


KARASABAN

Kate Bowman (Jocelin Donahue), bir süredir uykusunda ölen ve görünür hiçbir sebep bulunamayan insanların ölümlerini araştırmakta olan bir sosyal hizmetler görevlisidir. Yalnız bu kişilerin hepsinin ortak olarak söylediği birşey vardır: hepsi ölümlerinden kısa süre önce uyku felci geçirmiş, kabuslarında kendilerini hiç kıpırdayamadan korkunç bir yaratığın elinde can verirken gördüklerini anlatmışlardır. Olayı daha derinlemesine incelemeye karar veren Kate, bu doğa üstü güçle yüz yüze gelecek, kendisinin ve ailesinin yaşamını kurtarmaya çalışacaktır. 


Gerçek hayat olaylarına dayanan bu filmde; bir rahip, şeytan çıkarma eylemini üzerinde gerçekleştirdiği bir rahibeyi öldürdüğü gerekçesiyle hapis cezasına mahkum edilir; bir araştırmacı gazeteci, bu kişinin aslında zihinsel olarak hasta birisini öldürüp öldürmediğini veya bu iddiaların yanlış olup olmadığını ve onun sadece şeytani bir varlıkla yaptığı savaşı kaybedip kaybetmediğini belirlemeye çabalar. Kendisinin de tecrübe ediyor olabileceği gibi…


Herkese hayırlı akşamlar ben çayım eşliğinde dergi okumaya devam edeceğim.

Başlık KARASABAN filminden


HYGGE

HYGGE
Nedir bu “Hygge”?

🇩🇰 H Y G G E 🇩🇰 (huge, höge, hoga vb gibi okunuyor) tam net bi’ tanımı olmayan bu Danca kavram şöyle anlatılıyor : “samimi ortamlar yaratma sanatı” , “ruhun sıcacık hissetmesi”, “tüm dert, sıkıntı ve sinir bozucu şeylerden uzak olma durumu”, “rahatlatıcı ve mutluluk veren şeylerden keyif alma” , “en sevdiklerinle birlikte olma durumu”.. vb vb.. Hemen hemen her sene dünyanın en mutlu ülkesi seçilen Danimarka’da hygee baya önemli bir kavram.

Hygge’ye ulaşmayı sağlayan şeyler ise Dan dostlarımıza göre aşırı basit.. Sevdiklerimizle ev buluşması, doğada olmak, sıcacık bi içecek, fırından yeni çıkmış kurabiye, mumlarla aydınlatılmış bi ortam, rahat ve minimal mobilyalar, sıcak şarap, yün çoraplar ve rahat ev giysileri .. vb vb.

Kopenhag’da yer alan Mutluluk Araştırma Enstitüsü’ne (valla uydurmuyorum böyle bir oluşum var buyrunuz linki) kaliteli bir şekilde hygge ruh haline girmek için 10 maddelik bir manifesto var.

Hygge Manifestosu

1)Atmosfer – ışıkları kısın veya kapatın. mumlarla bol bol “doğal ışık” yaratın
2) Anda Kalmak – anda kalma felsefesi “mindfulnes” trend olmadan evvel Dan dostlarımız bu işi çözmüş. Hygge yaşamak için ekranlara bakmamak, yaşanan ana odaklanmak ön koşul.

3) Küçük Keyifler – kahve, çikolata, minnoş tatlılar… yaramaz şeyler hygge felsefesinin olmazsa olmazı. Bu arada sanırım ilklimle alakalı Avrupa kıtasında kuzeye gidildikçe yıllık tüketilen şeker miktarı da artıyor. Şu haberden de detaylarını okuyabileceğiniz gibi: Danlar ortalama Avrupalıların tam 2 katı şeker tüketiyor. Ancak şeker tüketim birincileri daha da kuzeydeki dostları Fin’ler. 🙂

4) Eşitlik – geldik benim enn sevdiğim maddeye… Sevdiklerinizle toplaştınız, ağız tadı ile hygge olacaksınız. Öyle ev sahibi – misafircilik oynamak yok. Herkes her işin ucundan tutacak. O sofra birlikte hazırlanacak, birlikte toplanacak. Kimse ev sahibinin misafir ağırlama yeteneklerini değerlendirmeyecek. Herkes eşit, kimse ev sahibi veya misafir değil. Oh misss.

5) Minnettarlık – küçük, büyük farketmek elimizdeki şeylere müteşekkir olma durumu. O anda elimizde tuttuğumuz bi kupa sıcak çay da olur, kucağında oturduğumuz sevgilimiz de. Haydi sahip olduğumuz irili ufaklı güzellikleri sıralayıp şükür edelim. Zaten bunu yapana karada ölüm yok, mutsuz olmaz.

6) Uyum – kendini kanıtlama, yarışma olmadan çevre ile uyum içinde olma durumu. Yani ego yapmak, övünmek, gösteriş yapmak yok diyorlar kibarca.

7) Rahatlık – rahat koltuklar, giysiler, zorlamamak ve kendini salıvermek ön koşul.

8) Ateşkes – hygge ortamında olaylar, gerginlikler yok. “No more drama in my life” diyorlar. Siyaset, din gibi gerginlik çıkabilecek konuların hygge ortamında yeri yok.

9) Birliktelik – bu içtiğimiz bir kahve de olabilir, yanımızdaki sevdiklerimiz de olabilir. Tamamen “birlikte” ve mutlu hissetme hali.

10) Sığınak – hyggelig duruma erişmek için güvende hissetmek, tehlikeden korunduğu bilmek şart.

Bana Hygge Şeylerle Gel…

Hygge felsefesini aşağı yukarı anlayıp sevdiysek hygge’a ulaşmak için öneriler listesi paylaşmak isterim 🙂

1)Hyggekrog – yani Türkçe meali ile “hygge köşesi“.. Evde olur, iş yerinde olur kendinize özel bir köşe yaratıp burada zamanı durdurun. Anın tadını çıkarın ve keyif alın. Genelde cam önleri, mutfakta kaynamakta olan cisimlere yakın yerler, fırından gelen kokuların çekim alanı gibi öneriler var. Benim “hyggekrog”um salonun tam ortasında serdiğim mavi yoga matımın üstü. kalp kalp kalp.
2) İmkanlar el veriyorsa şömine : veya doğada yakacağınız ateş: çünkü yanan odun sesi ve kokusu son derece hygge

3) Mumlar & Mumlar & Mumlar : mum tüketiminde dünya 1. olan Dan dostlarımızın bir bildiği var. Mum yakılan ortamda bir sıcaklık, gerginlik azalması oluşuveriyor..

4) Doğada Olmak

5) Kitaplar

6) Çikolata ve Harika Tatlılar

7) Battaniye ve Yün Çoraplar

8) DIY Projeler: yemek yapmak, reçel yapmak, dolaplarınız için dizilim sistemleri geliştirmek… hepsi de çook hyggelit.

9) Deftere Yazı Yazmak: kağıt ve kalemle haşır neşir olmak terapi etkisi yapıyor. Benim favorim düzenli günlük tutmak.

10) Popcorn ve Seri Şekilde Dizi İzleme: netflix’te sevdiğiniz diziyi açıp, rahat giysiler, yün çoraplar ve sevdiğinizle paylaşılacak koca bir kase popcorn (misal karamelli yer fıstıklı).. ohh orama da hygge, şuralarıma da hygge

11) Tıngır Mıngır Yavaşça Pişen Şeyler: fırında kek olur, 6 saat pişen türlü olur, kuzu eti olur.. evi kokuya ve huzura boğacak her hangi bir şey olsun yeter.

12) Bitkiler ve Bahçe İşleri ile Uğraşma – iş veya dış alanda farketmez..

13) Güzel Zamanları Anıp Nostalji Yapmak – keyifli zamanlara ait eski fotolar, günlük notları, biletler vb şeylere bakmak



Kaynak : zeynepcansoylu  .com

BEKLENTİLER EKSİ GERÇEKLER EŞİTTİR HAYAL KIRIKLIĞI

27 Kasım 2017

BEKLENTİLER EKSİ GERÇEKLER EŞİTTİR HAYAL KIRIKLIĞI

Bugünkü park keyfinden kahve ile hepinize merhaba.

Sıradan bir gün idi, yağmur yokken yürüyüş yaptım hatta kütüphaneye uğrayayım dedim vazgeçtim. Elimde dergi  çay ve kahve eşliğinde parkta günümü geçirdim. Tam çıktım yağmur başladı, hafif çisenti ile eve kadar geldim.
Sütlü kahve eşliğinde hem işimi ördüm hem de film izledim.


RUHLARIN SONBAHARI

İki dul komşu Addie ve Louis'in yalnızlıklarını bir parça hafifletmek için masum biçimde aynı yatakta uyumaya başlaması, gerçek bir romantizmin de fitilini ateşler..

Pozitif dergisinden bu gün altını çizdiklerim..





Başlık pozitif dergisindendir.

AKLIN ZAMANSIZ ÖLDÜRDÜKLERİNİ YÜREK ANSIZIN DİRİLTİR.

26 Kasım 2017

AKLIN ZAMANSIZ ÖLDÜRDÜKLERİNİ YÜREK ANSIZIN DİRİLTİR.


Hepinize iyi pazarlar, yukarıdaki mama yeni beğenilerim arasında yer alıyor.


(dergiden)
Bu gün buralar yağmurlu idi, bir yağdı bir durdu. Durduğu bir an da evden kaçtım hemen:))) biraz yürüyüş biraz parkta çay kahve iyi geldi...



(pozitif dergisinden)

Ağbimde gider iken galeta siparişi verdi, normalde bunun kepeklisini alıyorduk. Bu gözüme yeni takıldı hemen bundan da bir paket aldım ve çok beğendim.


( pozitif dergisinden)

Eve gelince işimi elime aldım, son 7 sıram artık. Bir ara kalktım kıymalı karnabahar yemeği yaptım, akşamdan balık buğulama var birazda yanına salata bu akşam idare eder bizi.


TESTERE filmini izledim... ( korku severlere bol kanlı)


TABUR 

1917 senesinde, 1 ci Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından 3 yıl geçmişken, Almanlar ile savaşan Rus ordusu dağılmıştır, askerler savaşı artık istememektedirler. Şehirlerde kaos ve ekonomik buhran yaşanmaktadır.Bu duruma çare arayan Rus komutanlar, kadınlardan oluşan bir tabur oluşturup eğittikten sonra cepheye gönderirler.
Kadın askerlerin mücadelesine tanıklık edeceksiniz.



( pozitif dergisinden) 

Başlık KAFA dergisinden

OKUDUM 196 ÇERNOBİL DUASI

25 Kasım 2017

OKUDUM 196 ÇERNOBİL DUASI

2015 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç’in büyük eserlerinden Çernobil Duası, Çernobil Nükleer Felaketi ve sonrasında yaşananlara dair can acıtıcı bir sözlü tarih çalışması…İsveç Akademisi, Svetlana Aleksiyeviç’e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın “yeni bir edebi tür” yarattığını belirtmiş, eserlerini de “duyguların ve ruhun bir tarihi” sözcükleriyle betimlemişti. Aleksiyeviç uzun bireysel monologları farklı seslerin duyulduğu bir kolaja dönüştüren özgün dokümanter tarzıyla, kendilerine nadiren konuşma fırsatı verilen, yaşantıları da çoğu zaman ülkenin resmi tarihine karışarak yitip giden sokaktaki insanların hikâyelerini kayıt altına alıyor. Çernobil Duası’nda Aleksiyeviç, 26 Nisan 1986’da meydana gelen tarihin en feci nükleer reaktör kazasını odağına yerleştirerek trajediyi yaşamış insanların bireysel tanıklıklarını aktarıyor. Masum yurttaşlardan itfaiye erlerine, Parti yöneticilerinden askerlere onlarca insan, anlattıkları hikâyelerle halen yaşamakta oldukları korku, öfke ve belirsizliği gözler önüne seriyor. Monolog biçimindeki röportajlardan oluşan Çernobil Duası, duygusal gücü ve dürüstlüğüyle hem unutulmaz bir sözlü tarih çalışması hem de almak isteyen için sayısız ibretler barındırıyor.

Nükleer patlama sonrası orada çalışanlar, patlamanın durdurulması için yapılanlar, KGB nin eldeki bulguları ortadan kaldırması ve oradaki halkın yaşadıklarını anlatan bir kitap. Sovyetler hata yapmaz deniliyor. Orada yaşayan halk otobüsler ile bilinmeyen yerlere sevk ediliyorlar. Toprak üstü altına getiriliyor. Hayvanlar öldürülüyor. Ekilmemesi gereken topraklar alt üst olduktan sonra tekrar ekiliyor. orada yaşayıp geri dönen yada gitmeyi red edenler normal yaşamlarına devam ediyorlar. Halka iyot dağıtılması gerekir iken yapılmayanlar.Konuya merak duyanlar okuyabilirler.

Doğaya bakın. Ondan öğreneceklerimiz var. Doğa durmaksızın çalışıyor, kendini arındırıyor, bize yardım ediyor. İnsandan daha akılcı davranıyor. İlk çağlardaki dengeyi yeniden bulmaya çalışıyor. Sonsuzluğu bulmaya.
*****
Şunu unutmamanız lazım; karşınızda duran kişi kocanız değil artık, sevdiğiniz o adam değil. Şimdi karşınızda yüksek yoğunlukta zehir yayan bir radyoaktif nesne var. İntihara kalkışmayın. Kendinize gelin
*****
İşte şu kadın yeni doğum yaptı. Kendine geldiğinde... Hemen sesleniyor: "Doktor, bana bebeğimi gösterin! Buraya getirin onu!" Başına, alnına, minicik bedenine dokunuyor bebeğin. Parmaklarını sayıyor... Ayaklarındaki ve ellerindeki... Kontrol ediyor. Emin olmak istiyor: "Doktor, normal bir çocuk mu doğurdum ben? Her şey yolunda mı?" Bebeği emzirmesi için getiriyorlar. Korkuyor: "Çernobil'e yakın bir yerde yaşıyorum... 'Kara yağmur'da ıslanmıştım..."
Gördükleri rüyaları anlatıyorlar bana: bir tanesi sekiz bacaklı bir buzağı doğurmuş rüyasında, başka birisi ise kirpi kafası olan bir köpek yavrusu... Hep öylesi tuhaf rüyalar. Önceden böyle rüyalar görmezdi kadınlar. Hiç duymadım ben.
Otuz yıldır ebelik yapıyorum
*****
Hapishane ile anaokulu karışımı bir şey sosyalizm. Sovyet sosyalizmi böyle bir şey. İnsanlar, ruhlarını, bilinçlerini, yüreklerini verdi devlete ve karşılığında günlük tayınını aldı. İşe biraz şans da karıştı; kimilerinin tayını daha büyük, kimilerininki daha küçük oldu. Aynı olan tek şey, karşılığında ruhlarını vermeleriydi.


İNSAN BİRLİKTE SUSARAKTA MUTLU OLABİLİR.

İNSAN BİRLİKTE SUSARAKTA MUTLU OLABİLİR.

Resim alıntıdır.
Başlık Kafa dergisindendir.

Resim çekmediğimden dolayı kendi resimlerimden ekleyemiyorum.

Her zamanki rutin günlerden biri idi, kahvaltı et, ortalık temizle, çamaşır yıka, kurut, ütü yap. Yürüyüşe git. Parka git, çay kahve iç..

Dün bu gün 2 film izledim onları paylaşayım dedim.


VATANDAŞ ( GÜZELDİ)


Amerikan yeşil kart piyangosu kazanan bir Arap göçmen Ibrahim Jarrah 10 Eylül 2001 tarihinde New York gelir. İşleri hiç bir zaman doğru gitmeyen kişi olarak kendini tanımlayan Jarrah bu kez hayatını değişmeyi, hayalinde olan ve küçüklüğünden beri iyi bildiği araba satış işine girmek için uğraşacağını ve New York onun için bir umut olacağını düşünürken işler yine umduğu gibi yine gitmez. Daha hava alanın da terslikler başlar iken bir de kendisini çevresinde gelişen olaylar sonucu 11 eylül saldırıları içine bulmaya başlayacak..


İSYAN ( basit bir robotik film)

Revolt, insanlığın sonunu getirmesi an meselesi olan bir uzaylı istilasının son günlerinde geçiyor. Afrika kıtasında görevli olan Amerikalı bir asker ve Fransız bir sıhhiyecinin işbirliği yaparak bu saldırıdan sağ kurtulma çabasını izleyeceğiz. Bir yandan sığınacakları güvenli bir bölge ararken bir yandan da birbirleriyle uyum içinde çalışmayı öğrenmek zorunda kalacak bu zoraki ikili.

Hepinize güzel bir hafta sonu dilerim.

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

24 Kasım 2017

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

ALTINI ÇİZDİKLERİM

ALTINI ÇİZDİKLERİM






Bavul dergisi temmuz sayısından

KORKU İNŞA ETMEK DUVAR İNŞA ETMEKTEN KOLAY.

23 Kasım 2017

KORKU İNŞA ETMEK DUVAR İNŞA ETMEKTEN KOLAY.

Parkımızın çiçekleri ile birlikte merhaba hepinize.
Sabah erken kalkıp kahvaltı ettim, çamaşırları makinaya attım. Saat 11:30 civarı ptt ye gittim. Okuduğum kitapları Antalya'nın ufak bir belediyesinin kütüphanesine bağışlamaya başladım. Nasıl olsa geride çoluk çocuk yok faydalansın. Hiç olmazsa oradakiler yararlansın dedim. Elimdeki okuduğum 90 kitabı çoklu kitap gönderisi ile gönderdim.

Daha sonra çayımı içmek için parkıma gittim. Bavul dergisini bitirdim. Pozitif dergisine başladım. 2 saat sonra kalktım kedilere mama aldım.




Altı çizili satırlar Bavul dergisinden.

Daha sonra eve geldim film izledim ama beğenmedim. 


2030 yılında geçen hikayede, ekonomi artık tamamen durmuş ve küresel ısınmanın getirdiği doğal sonuçlar ciddi çevre sorunlarına yol açmıştır. 
( Başlık bu filmden alınmıştır)

Akşam yemeği için taze fasulye ve salata yaptım, akşamdan da bulgurlu lahana yemeği var, turşuda çıkardım mı tamamdır.

Herkese hayırlı akşamlar

OKUDUM BAVUL DERGİSİ TEMMUZ SAYISI

OKUDUM BAVUL DERGİSİ TEMMUZ SAYISI

Gidecek yeri olmayanın yolu uzun, kederi de derin olurmuş.
*****
Birinin sizi önemsediğini hissettiğinizde, dünyanın yasalarına karşı koyacak gücü de hissedersiniz.
*****
Sevmek, önce kendini sevmeyi öğrenmekle sonra yanındaki insanın en az senin kadar mutlu olmasını isteyebilmekle başlıyormuş.
*****
Önce, hayatta kalmayı seçeceğim. Önce beni sevmeyi öğreneceğim. Önce benim, kim, ne olduğuma dair yargılarımdan vazgeçeceğim. İsteklerimi önce benimle gerçekleştireceğim ki başkasının ruhuna musallat olmayayım. Önce benim en iyi halimi ortay çıkaracağım. Önce kendi omzumdan öpeceğim. Kendi alanımı sahipleneceğim. Hatasıyla günahıyla kendi "bugüne mahsus" varlığımı kabul edeceğim. Kendi hayatımı kutlayacak, kendi huzurumu kutsayacağım. Önce ben ayakta kalacağım ki başkasının sırtına devrilmeyeyim. Önce ben ayakta kalacağım ki başkaları benim üstüme basıp geçmesin.
*****

GİTTİĞİN YERE MUTLULUK GÖTÜRDÜĞÜNÜ HİSSETMEK İNSANI GÜÇLENDİRİYOR.

22 Kasım 2017

GİTTİĞİN YERE MUTLULUK GÖTÜRDÜĞÜNÜ HİSSETMEK İNSANI GÜÇLENDİRİYOR.

Hepinize merhabalar. Yukarıdaki manzara bizim yürüyüş parkurumuzdan. zayıflayacağız ya:)))


Birkaç gündür  kendimden yazamadım.Sabahları kalkıp kahvaltı yaptıktan sonra yürüyüşe gidiyorum. Parkta 8 tur dönüyorum. 
Bugün 10.175 adım atmışım. Kulağımda IPOD eşliğinde müzik, cebimde adımsayar, dön baba dön ...

Ağbiciğim hastaneden çıktı şu an evde dinleniyor. Ayakta oluşan yara için pansuman yapıyoruz. 2 gün önce ben düştüm 2 merdivenden. Sırtımı incittim şu an iyileşme yolundayım.


Tok evin aç kedileri her gün 2 defa besleniyorlar. 

El işimi örüyorum henüz ekleme bitmedi daha.

Sütlü kahve bol bol içiyorum.

 Film izliyorum.


GÖRÜNMEDEN YÜRÜMEK. ( GÜZELDİ)

Uğultulu tepeler, Agnes Grey ve Jane Eyre gibi eserleri kaleme alan Bronte kardeşlerin hayatlarından bir kesit. Önlerindeki engelleri aşarak, çıkartmak istedikleri ve İngiliz edebiyat dünyasında en iyilerden biri olacağına inandıkları romanı yayınlatmaya çalışan kız kardeşlerin hikayesi.


UTTM den gelen bakla tohumlarını ektim dün. Umarım verim alırım. Bu sene bahçede kedi bollluğu olduğu için annem ıspanak ektirmedi.

Bu gün arkadaş aradı, çorba içelim dedi. Kelle paça çorbası içtik, üstüne köfte yedik. Ardından bir çay içip sohbet ettik.


Kitap ve dergi okumaya devam. En kısa zamanda tekrar görüşmek dileği ile hoşçakalın.