SEN SADECE GÖLGESİN..

28 Şubat 2019

SEN SADECE GÖLGESİN..

Bu gün meydan okumayı bitirdik günlük normal hayata dönüyoruz.
Dolu dolu geçti Şubat ayının her günü. Kimi reel hayatta kimi de sanal hayatta...
yeni arkadaşlar tanıdık veya tanıdılar, kimi reele döndürdü arkadaşlıklarını ne kadar güzel.


Şubat ayı okuduğum kitaplar yukarıda 2 de dergi okudum. Bakalım mart ayında neler okuyacağım, 2 yeni kitap okuyacağım da kitapları arkadaştan alacağım onları bekliyorum.


Can sıkıntısından yeni bir çanta başladım. Bir çantamın eklemesi bitti saplarını taktırayım onu da buraya koyacağım.
Ağbim hafta sonu eve gelecek İstanbul'dan onu beklerken bir çanta öreyim dedim bakalım kime gidecek. 
Dün arkadaş telefon açtı halk eğitimde iğne oyası kursu açılıyomuş gidelim dedi, ama ben gidemeyeceğimi belirttim.

WACO DİZİSİ

 Amerikan yakın tarihinin en şaşırtıcı polisiye olaylarından birini konu ediniyor. 
Branch Davidians, Teksas'ta bir kasabada faaliyet gösteren bir kilisedir. Bu bağımsız mezhep kısa sürede radikal dinci bir tarikata dönüşür ve çok geçmeden FBI'ın takip listesine girer. Tarikatın faaliyetleri arttıkça FBI da çemberi daraltır ve tamı tamına 51 gün süren bir düello başlar. 1993 yılında ABD'de yaşan gerçek bir olaya dayanıyor  Waco...

Bu diziyi bitirdim konusu ilginizi çekerse izleyebilirsiniz.

MEYDAN OKUMA 28

MEYDAN OKUMA 28



Ezgiye böyle bir meydan okuma hazırladığı için teşekkür ederim.

MEYDAN OKUMA 27

27 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 27

27. Bazı günler enerjin düşük uyanırsın ya da birşey olur modun düşer. Ne yaparsın da toplarsın ? Var mı sihirli bir kaç önerin ?

Yatağımı toplar kendimi dışarı atarım, uzun bir yürüyüş beni kendime getirir. Yada biraz alışveriş yaparım....

OKUDUKLARIM 16 / SERENAD

26 Şubat 2019

OKUDUKLARIM 16 / SERENAD




Nazi Almanya'sından kaçarak Türkiye'ye gelen hukuk profesörü Maximillian Wagner'in, tekrar Türkiye'ye gelmesi ve kendisine refakat etmesi için İstanbul Üniversitesinden Maya hanımın başından geçen olayların anlatıldığı sürükleyici bir Livaneli kitabı. Kitapta devletlerin oyunları ile acılar yaşayıp, ayrı düşen hatta bunlar yetmezmiş gibi dinini ve tabiyetini değiştirmek zorunda kalan insanların hayatlarına değinilmektedir. Struma gemisinin acıklı hikayesi ile roman bütünleşmiş şekilde son bulmaktadır.



Hiçbir iktidar masum değildir. Bütün iktidarlar öyle ya da böyle, birinin katilidir…
*****
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
*****
Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor.
*****
Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.
*****
Coĝrafya kaderdir. Coĝrafya kader olduĝu gibi tarih de kaderdir.
*****
Her iktidar adam öldürür mü ? 
Evet iktidar zulüm demektir.Hele denetlenmeyen iktidar.
Peki iyi insanlar iktidara gelirse ?
öyle şey olmaz.
İyi insanlar iktidara gelemez gelse bile iktidar onu bozar zalim yapar 
*****
İnsanların kendi milletini veya kendi inancını diğerlerinden üstün görmesi, ne korkunç olaylara, ne büyük acılara neden oluyordu bu dünyada!
*****
Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir

MEYDAN OKUMA 26

MEYDAN OKUMA 26

26. Maddi ya da manevi neye ihtiyacın var ?

İyilik, güzellik, sağlık, mutluluk, başarı, gülmeye ihtiyacım var:)))

HANGİ YOLU İZLERSİN?

25 Şubat 2019

HANGİ YOLU İZLERSİN?

İnsan bu dünyaya bir amaç için gelir. Herkesin kendi yaşam yolu vardır.Birçoğu, kaderlerinin önceden belirlendiğine inanıyor, ama aslında hayatının nasıl döneceğini seçen sensin.Hayattaki yönünüzü ve hedefinizi seçen sizsiniz. Kaderin mağduriyetlerinden ve zorluklara nasıl tepki gösterdiğinizden korkup korkmadığınızı öğrenin. Testimiz bunun için var. Hangi yolu seçersin?

1. YOL

Ölçülü yaşamaya çalışıyorsun.Sevmediğiniz zorluklar olsa da, her zaman onlarla başa çıkmayı başarabilirsiniz. Basit bir insansın ve hiçbir şeyi karmaşıklaştırmayı sevmiyorsun.

2. YOL

Cesaret dolusun. Görünüşe göre bu dünyada hiçbir şey seni korkutmayacak. Her şeyi yapmayı seviyorsun. Bazen maceralarınız başarısızlıkla sonuçlansa da, umutsuzluğa kapılmıyorsunuz. Cesurca zorluklarla karşı koyuyorsun. Keşif yapmaktan korkmuyorsun. Cesaretin, başarının anahtarı.

3. YOL

Hayat senin için inanılmaz bir masal. İçinde mucizeler görmeye çalışıyorsun. Ve onları görüyorsunuz. Acımasız gerçekler  bazen seni incitir,  ama umutsuzluğa düşmemeye çalışırsın. Evet, zorluklarla başa çıkmak senin için zor, ama her zaman sana yardım edecek biri var. Bu dünyaya güzellik ve neşe getiriyorsun.

4. YOL

Sen gerçekçisin Her zaman hedeflerinize en kısa yolu seçmeye çalışırsınız. Ama her zaman basit olmuyor. Zorluklardan çok korkmuyorsun, zorluklar seni sinir ediyorlar, çünkü onları çözmek için zaman harcamak zorundasın ve bu zamanda daha hoş şeyler yapabilirsin.

MEYDAN OKUMA 25

MEYDAN OKUMA 25

25. Alfabe oyunu gibi düşün. A-Z ye sevdiğim şeyler listesi. A denince aklına ilk ne geldi mesela ? Böyle tüm alfabeyi hazırla bakalım.

A- Aşk
B- Baykuş
C- ceviz
Ç- Çanta
D- Damak çikolata
E- Erik
F- Finike portakalı
G- Gülmek
H- Hatıralar
I   Ilgın şehri
İ- İrmik tatlısı
J- Jale arkadaşım
K- Kedi
L- Lale
M- Minializm
N- Neşe
O- Okumak
Ö- Öğüt
P- Pul
R- Resim
S- Saygı
Ş- Şans
T- Tesadüf
U- Uyku
Ü- Ümit
V- Vefa
Y- Yalnızlık
Z- Zeka


HER YERDE KAR VAR....

24 Şubat 2019

HER YERDE KAR VAR....


Dün hava birden bire soğudu, bahar geldi çığlıkları atar iken kar geldi. Evet Lüleburgaz'da kar vardı bugün pıtı pıtı yağdı. Havanın biraz sertliği gitti. Umarım kısa sürer zira böyle soğuğa alışkın değiliz, daha laleler açacaktı olmadı bu.
Ağbim bu gün İstanbul'a tedaviye gitti. Umarım yara kapanmış bir şekilde gelir. 
Ben de bu soğuk havada ne yapılırsa onu yaptım, karda sucuk partisi verdim kendime:)) şaka şaka:))))
oturdum bir değil iki tane güzel film izledim. Uzun zamandır izlemiyordum iyi geldi. Bu filmleri tavsiye ederim izleyin....



EVE DÖNÜŞ

Ben’in annesi olan Holly çok içten ve fedakâr bir annedir. Evlatlarının hayatının güzel olması için hiçbir detayı atlamayan ve onlara güzel bir hayat sunabilmek için çok çalışan bir kadındır. Ben de Holly’nin en büyük çocuğudur ve bu çocuk annesi tarafından çok sevilmektedir. Ancak Ben evi terk ettiğinde Holly onu geri getiremeyeceğini de anlamıştır. Tüm bu olayların üzerine diğer çocuklarına odaklanmış olan Holly bir gün evin önünde oturan Ben’i görür. Büyük oğlu yeniden eve dönmüştür ve bu durum Holly’i çok sevindirmiştir. Sevinç içerisinde oğlunu kucaklayan Holly hayatın onlar için yeniden normal olduğunu düşünmeye başlar. Ancak durum hiç de sandığı gibi değildir. Bir süre sonra oğlundaki garipliklerin farkına varan Holly hem oğlunun hem de ailedeki diğer üyelerin büyük bir tehdit altında olduğunun farkına varır. Ailesini kurtarabilmek için ise önünde yalnızca 24 saat gibi kısa bir zaman dilimi vardır. Ben eve boşuna gelmemiştir. Holly bunu fark ettiğinde biraz geç kalmıştır ancak yine de elinden geleni yapmaya çalışacaktır.



İNANCIN TUZAĞI

Danimarkalı bir dedektif çözülmesi zor olan davalarda ilk aranan kişidir. İskoçya'nın kıyılarına vurmuş olan bir şişenin içinde çıkan notu kimsenin çözememesi üzerine dedektife başvurulur. Bu notta yazanların bir şekilde çözülmesi sonrası notta bulunan ipuçları onları götürdüğü yolda sevimsiz şeyler ile karşıya getirecektir. Ancak ipuçları aynı zamanda çözülmesi imkansız eski bir davanın gün yüzüne çıkmasına sebep olacaktır.





MEYDAN OKUMA 24-

MEYDAN OKUMA 24-

24. Farklı şehirlerdeyiz ya da aynı yerde bile olsak herkesin önerisi kendine özel olur eminim. Bulunduğun şehir ile ilgili öneri listesi şahane olur bence. Bir günüm var neler yapabilirim orada ? Nerede leziz birşeyler yiyebilirim bir düşün bakalım ?

Bulunduğum şehirde gezilebilecek fazla bir yer yok. Sokullu cami, kubbeler altı ve zindan baba türbesi. 
Çevrede ise iğneada ve Demirköy de longoz ormanları ve dupnisa mağarası var. 




Yemek konusunda Miyansera isimli kafeyi tavsiye ederim.



 Edirne çiğercisi ve köfte tavsiye ederim. Köfteciler burada akrabam olur bu arada, annemle kardeş çocukları olurlar)


MEYDAN OKUMA 23

23 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 23



23. Neler Yapıyorum yazısı hazırlıyoruz. Maddeler için benim bir yazıma bakabilirsiniz. Örnek yazı linki için buraya bir tık.

Seviyorum / Loving: Bloğumu, kedilerimi bahçemi, sizlerin  bloglarınızı okumayı..
Yiyorum / Eating : Bol yayla çorbası, irmikli bisküvi tatlısı, 
İçiyorum / Drinking : Bol çay ve kahve, birde yalancı latte. Yabancı latte: 1 bardak süt, içine çubuk tarçın, biraz zencefil, birkaç karanfil, birkaç kakule kaynatılır. 5 dakika dinlendirilir, süzülür, üstüne toz tarçın serpilir.
Hissediyorum / Feeling : Çok iyi hissediyorum, Bir ara dans bile edebilirim. Çünkü bahar geldi:)))
Yapıyorum / Making : Bu ara yaptığım bir şey yok ama çanta örmeye başlayacağım.
Düşünüyorum / Thinking: öyleyse varım:)))
Hayalini kuruyorum / Dreaming : zayıflamanın
Okuyorum / Reading : Serenad/ Zülfü LİVANELİ

Dinliyorum / Listening: önerilerinize açığım
İzliyorum / Watching: 

WACO FİLMİ

Waco, Amerika’nın Teksas bölgesinde 1993 yılında yaşanan Waco Kuşatması olarak bilinen tarihi bir olayın uyarlaması.


MEYDAN OKUMA 22

22 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 22

22. İnanıyorum bu yazı faydalı olacak, bildiğin şeyler hakkında ipucu verebilirsin. Ne bileyim mutfak ipuçları ya da fotoğraf ile ilgili ya da şu an hiç aklıma gelmeyen birşeyle ilgili.. İpuçları hayati önem taşırlar, içlerinde deneyim barındırırlar..

Fotoğraf ile ilgili bir ipucu veriyorum. Telefonumda bu programı kullanıyorum, photoshop özelliği var.

Nedir?
 Snapseed android ve ios işletim sistemi kullanan mobil cihazlarda fotoğraf düzenleme, efekt ekleme, bulanıklaştırma gibi işlemlerin yapılabildiği fotoğraf işlemeyi sağlayan ücretsiz uygulamadır. Programın içerdiği şablonlar veya kontrol noktası kullanılması ile fotoğrafın istenilen alanında efekt uygulanabilmektedir.

Ne işe yarar?
Fotoğraflar düzenlenebilmekte, efekt eklenebilmekte, kırpma ve kesme yapılabilmekte, fotoğraf yüzeyindeki ayrıntılar ortaya çıkarılabilmektedir. Fotoğraflar üzerinde mobil cihazlarda da işlem yapılabilmesini sağlamaktadır.

Neler sunuyor?
-Uygulama, RAW DNG dosyaları açılarak ince ayar yapılarak tahrip yaratmadan kaydedebilir ve jpg olarak dışa aktarabilir.
-Fotoğrafların eğik ufuk çizgisi düzeltilebilir, 90 derece döndürülebilir.
-Fotoğrafların detaylarındaki eğikliklerde, binaların şekillerindeki yamukluklar düzeltilebilir. -Fotoğraflardaki perspektif kusurlarını giderebilir.
-Renklerin daha doğal görünmesi sağlanabilir.
-Fotoğrafların pozlama, doygunluk, parlaklık ve sıcaklık rötuşları yapılabilir.
-Fotoğraflara 8 noktaya kadar nokta eklenerek algoritma sayesinde düzenlenebilme imkanı sağlar.
-Topluluk fotoğraflarında kişiler çıkarılabilir.
-Resimlerin köşelerine yumuşak koyuluklar eklenebilir.
-Resme stil veya düz metin eklenebilir.
-Fotoğraflarda parlak alanlar için düzenleme yapılabilir.
-Resimlere 6 parça drama seçeneğinden birisi eklenebilir.
-Güçlü stil ve doku katmanları eklenerek fotoğraflara farklı etkiler yaratabilir.
-Fotoğraflara 50, 60 ve 70’li yılların renkli film stili eklenebilir.
-Fotoğraflara Siyah beyaz film görünümü verilebilir.
-Renkli fotoğraflar klasik siyah beyaz görünüme kavuşturulabilir.
-Resimlere ayarlanabilir boyutta çerçeve eklenebilir.
-Resimlere film çekimi ve dijital çekim modları seçilerek bu işlemlerinin harmanlaması uygulanabilir.
-Resimlerde gözler öne çıkarılarak, cilt kusurları giderilebilir, yüze aydınlık verilerek rötuş yapılabilir.
-Portre fotoğrafları üç boyutlu modellerle duruş düzeltilebilir.

Özellikleri?
-JPG ve RAW dosyaları açılabilmektedir.
-Fotoğraf üzerinde işlem yapabilmeye sağlayan 29 araç ve filtre bulunmaktadır.
-Kişisel görünüm kaydedilerek yeni işlenecek fotoğraflara uygulanabilmektedir.
-Resimlerde görünümü düzeltecek seçmeli filtre fırçası kullanılabilir.
-İnce ve hassas denetim sayesinde ince ayar tüm stillere uygulanılabilir.

Nasıl kullanılır?
Uygulama indirilerek kurulması sonucu kullanılabilecektir. Pc, akıllı mobil cihaza indirilen program açılarak üzerinde işlem yapılacak resim programda açılarak istenen işlemler menü yardımıyla seçilerek kullanılabilir. Program bilgisayarlarda yapılabilecek düzenlemeleri mobil cihazlarda da yapılabilmesini sağlar.

Nasıl indirilir?
Mobil cihazlar için; Google Play Store ve Appstore’dan ücretsiz olarak indirilebilmektedir.

DİBE VURMAZSAN ÖZGÜR OLAMAZSIN

21 Şubat 2019

DİBE VURMAZSAN ÖZGÜR OLAMAZSIN

Gelen baharın ayak sesleri bunlar:)) 
Sümbüllerim de açmaya başladı nihayet, kuyu başında bu sene coştular resmen.
Bugün yine hava çok güzel, biraz bahçede oyalandık annemle. Çer çöp topladık, masayı dışarı çıkardık, oturmak için havaların iyileşmesini iple bekliyor olacağım. Bahçenin kazılması lazım bunun içinde adam tutmalıyız. Babam rahmetli oldu, o kazardı. Ondan sonra bir Hüsnü amcamız vardı o kazıyordu, o da camide düşüp ayağını kırdığı için kazamıyor artık.
Acaba diyorum tohumları kendim mi yetiştirsem bu sene???????
Yoksa fide olarak hazır mı alsam???????????
Gelsin artık bol sohbetli çaylı asma altında oturma günleri. Konu komşu dışarlara çıksın, ortalık şenlensin.
Bak şimdi nazar değdireceğim, Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır derler:))))))))))
Beni sorarsanız iyiyim, bahar çoşkusu yaşıyorum. Bir kitap daha bitirdim yenisine başladım. Diyete başladık zaten ona devam.
Ağbim bir ay gibi kısa bir süre için İstanbul'a gidiyor. Ayağındaki yara için hiper barik oksijen tedavisi olacak. 1 yıl önce açılan yara hala kapanmadı. Beni dinlese idi böyle olmayacaktı ayağı. Geçen kış çok üşüdüğünü belirterek benden sıcak su torbası istedi. Israrla şeker  hastalarına yasak olduğunu belirtsem de beni dinlemedi kendi hazırladı sıcak su torbasını. Sabah kalktığında ise iş işten geçmişti ayağın tabanı su toplamıştı patladı yara oluştu, geniş bir yara idi, ancak şu an bir parmak boğumu kaldı kapanmıyor. Edirne tıp fakültesine gitmeye başladı, oradan profesörde İstanbul'u önermiş.
İnşallah orası iyi gelir. Kendisi dibe vurdu moral konusunda, ben teskin ediyorum. Gerekli araştırmaları yaptım. Kartal lütfi kırdan eğitim araştırma hastanesinde hiperbarik bölümü varmış. Ümraniyede rahmetli teyzemin evi var, oradan gidip gelmesi kolay olur diye araştırmalarım Anadolu yakasından yana oldu. Bir de Yeni sahrada özel bir hiper barik merkezi buldum. Orası ile de görüşmelerim oldu. Tesadüf doktor buralı çıktı, gelsin ben kendisine her türlü desteği sağlayacağım dedi.( sevk ve rapor konularında)
Dualarınız bizimle olsun.
Miss gibi sabah kahvemi yapıp güneşe karşıda içtim. Sizleride beklerim.


MEYDAN OKUMA 21 / OKUDUKLARIM -15-

MEYDAN OKUMA 21 / OKUDUKLARIM -15-



21. Herhangi bir konuda eleştiri hazırlayabilirsin, telefon uygulaması, kitap, müzik ya da restoran ne istersen sana kalmış.

Can Dündar'ın ilk okuduğum kitabı idi. Belki yanlış kitabından başladım ama bu kitap hoşuma gitmedi. Belki konusu itibari ile bana hitap etmiyordu. Kısa kısa denemeler var ve hepsi de aşk üzerine.
Yaşımız aşk için geçkin olunca belki onun için açmadı kitap. Yaşı daha genç olanlar okursa onlara cazip gelebilir.

Umutsuzluk her yanı kuşattığında, umudun vakti gelmiş demektir.
*****
Daha kaç gemi var içinde olmak isterken ardından el sallayacağımız
*****
Hala sevdiceginiz yoksa, henuz kendinizi bulamadiginizdandir.
*****
sevdiğim bir denemesi
KAÇ KOPYAYIZ BİZ
Hiç düşündünüz mü orjinal kişiliklerinizden
Kaç kopya çıkarılabileceğini?
Kaç farklı hayatı bir arada yaşadığınızın far­kın da mısınız?
İstemeden yaptıklarınız isteyip yapamadıklarınız, gündüz yapıp gece pişman oldukları­nızla nasıl çaresizce baş­ka başka dünyalara doğ­ru kanat çırpmaya
çabaladığınızı fark ediyor musunuz?                  
Bir dost nikahının or­tasın da birden bastıran hüznün, bir büyüğün ce­nazesinde karşılaştığı­nız eski bir sevgiliyle çı­ka gelen coşkunun, sizi nasıl kopya kopya çoğalttığını ve tek bir sizden ne çok sizler yarat­tığını biliyor musunuz?                             
Sınırlı bir hayatı çabucak tüketmek için dörtnala koşturup dururken, bir an olsun, durup, geride kaç farklı ayak izi bıraktığımıza dikkat ediyor musunuz?                         
Halen sinemalarda gösterilen "Multipli city" (Dördümüze Bir Eş) işte bu sorulara ya­nıt arıyor. Filmin kahramanı (Michael Kreaton) çağdaş bir hastalığın kurbanı; işinden başını kaldıramayan, oradan oraya koşturmak­tan ne evine, ne sevdiklerine zaman ayıramayan ve sonunda hiçbirşeyi doyasıya yasayama­dan bitkin düşen bir "işkolik"...
Bu çıkmaz sokakta debelenip dururken in­sanların benzerim üretmeyi başarmış bir genetik araştırmacıyla tanışıyor ve kendisinden bir kopya çıkarttırıyor. Böylece işine aslını, evine kopyasını göndererek durumu idare ediyor. Ancak zamanla bu da yetmez oluyor. Kopyalar önce üçe, sonra dörde çıkıyor. So­nunda aynı adamdan, çılgın, serseri, evcil, iş­kolik kopyalar türüyor.
Yönetmen Harold Ramis, güncel bir sûru­nu sinema teknolojisinin de yardımıyla ve mizahi bir dille perdeye taşırken, çağdaş İnsanın iç dünyasındaki kimlik krizini ve karmaşayı da olanca çıplaklığıyla sergiliyor.
Senaryoya bakınca sormadan edemiyorsu­nuz:
Sahi kaç kopyayız biz?                     
Aynı beden içinde kaç farklı ruh halini aynı anda yaşayıp, kaç farklı kişiliğe bürünebiliyoruz?
Bu kişiliklerin hangisi biziz, hangisi fotoko­pimiz?
James Bond filmlerindeki kibar, yakışıklı ve aynı zamanda da güçlü İngiliz salon erkekle­rini hayran hayran izleyen kadın mı size daha yakın, yoksa motorsikletli bir James Dean serseriliğine tutulup maceralar özleyen mi?
Ne zaman Maryl Streep'in çehresindeki duruluğun ve gizemin büyüsüne kapılıp din­gin hayatlar hayal ettiğinizi, ne zaman herşeye boşverip Madonna'nın isyana ve günaha çağıran sesine koştuğunuzu kendinize itiraf edebilir misiniz?   
Huzurlu bir dağ başında sadece ırmak şırıl­tısı ve kuş sesleriyle sakin bir hayatı düşleyen bıkkınlar mısınız, yoksa deniz kenarında bile televizyonlarım ve cep telefonlarını elinden bırakamayan gönüllü kent mahkumları mı? Ya aynı anda ikisine birden özenmenizi nasıl açıklayacaksınız..?
Hangi kopyanız "Kaçıp gidelim uzaklara diyor, siz sıkı sıkıya bu topraklara bağlı dururken...
Üfürükçülük adı altında bastırılmış içgüdü­lerinden cinsel fantaziler üreten din adamla­rını, ölümcül hırslarını sahte bir gülücükle maskeleyen siyaset ikonalarını, maçlarda bi­rer küfür mitralyözüne dönüşen kibar işa­damlarını görünce sistemin ne çok kopya ürettiğine şaşıyor musunuz?
Kinler, sevgiler, öfkeler, kahkahalar ve göz­yaşlarıyla örülmüş, çok kopyalı bir hayatı na­sıl kendinize bile söylemeye cesaret edemedi­ğiniz bir tür iki (üç-dört..?) yüzlülükle yaşayıp gittiğinizi farkediyor musunuz?    
Her akşam haberlerin karşısında genç me­zarların ardından gözyaşı dökerken, sonra nasıl birden unutup kendi bencil dünyanıza çekilebiliyorsunuz?                      
Resmi bir toplantının ortasında, aklınızdan masanın üzerindeki kalın raporun sayfaların­dan oyuncak uçaklar yapıp, tek tek aşağı at­mak geçerken hala büyük bir ciddiyetle kös kös oturuyor olmanızı gülümseyerek mi ha­tırlıyorsunuz, üzülerek mi..?
Aklınızdan geçeni yapamamanın, ruhunuz kopya kopya çoğalırken asıl hayatı tek kopya olarak tüketiyor olmanın bedelini biliyor mu­sunuz?
Kopyalarınızı, orjinal kimliğinizle konuştu­ruyor musunuz hiç...?
İçinizdeki canavar, ruhunuzdaki melekle hesaplaşıyor mu?
Hangisinin ne zaman, nasıl ortaya çıkacağı­nı denetleyebiliyor musunuz?
Siz kopya sandıklarınızın bir bileşkesi misi­niz, yoksa kopyalarınız da aslınıza mı benzi­yor?
Bilmeden her kopyada aslınızı yeniden mi üretiyorsunuz?
Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç su­ret bırakacaksınız?
Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız?
Sahi, kaç kopyasınız siz...?
Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz...?

                                   Can Dündar

MEYDAN OKUMA 20

20 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 20


20. Bugün hava nasıl ? Havaya göre bir liste hazıla mesela. ( film, kitap, kıyafet, yemek artık aklına ne gelirse )

Bu çiğdem çiçeği havanın nasıl olduğunun göstergesi değil mi? Çiğdemler açtı bahçemde...
Sırada sümbüller, laleler, mart menekşeleri dizildiler bekliyorlar.
Erik ağacına baktım oda çiçeğe durmuş. 


Havayı güzel gören ben hemen elime kitabımı dergimi aldım, dışarı attım kendimi


kelimelerin arasına yudum yudum çayımı serpiştirdim. Kitap bu kadar yeter dedim, dergime geçtim. Hem altlarını çizdim hem çevremi izledim





Sabahtan evden çıkmadan önce izlediğim diziyi bitirmiştim, onu da buraya ekleyeyim.



Ünlü yazar Victor Hugo'nun aynı isimli ünlü edebiyat klasiğinden uyarlanan Les Miserables (Sefiller), Jean Valjean'ın ölümsüz hikayesini anlatan 6 bölümlük kısa bir diziyi bitirdim. 

Annem grip oldu, onun ilaçlarını eczaneden alıp. Kısa bir yürüyüş yaptım tekrar. Bu sefer başka bir kafeye gidip kahvemi içtim.


Daha sonra evime gelip, blogları okumaya başladım

ÖZÜR

19 Şubat 2019

Yanlışlıkla bir haftanın yorumlarını sildim, sizlerden özür dilerim

MEYDAN OKUMA 19

MEYDAN OKUMA 19



19. En merak edilenlerden, baştan itibaren blog maceranı dinlemek isterim.

Aslında 2004 yılında bir blog açtım, portakal ağacı haticeyi takip ediyordum neden olmasın dedim. O bloğumu bir blogcu ile kavgadan dolayı kapattım. Bunu da 2012 yılında 2 martta açtım. O zamanlar ağır bir depreyonda idim iyi gelir dedim ve öylede oldu. Hatta bir ara hobi forumu bile kurmayı düşündüm. Ama sonra çoğaldılar, bölündüler, bölündüler fazla kimse kalmadı hobi baabında. Bu bloğumu hem hobi hem günlük olarak kullanıyorum. Umarım uzun süreli olur.

OKUDUKLARIM 14 - KAYIP KIZ

18 Şubat 2019

OKUDUKLARIM 14 - KAYIP KIZ

Gabie bir Mini Cooper kullanıyordu. Aynı zamanda yarı zamanlı pizza teslimatı yapıyordu.

Bir gece Kayla, Pete’in Pizzası’nda çalışan teslimat yapan başka bir kız, bir sipariş için dışarıya çıktı ve hiç geri gelmedi.
Gabie’nin korkusu, sahte pizza siparişi veren adamın, Mini Cooperlı kızın bu gece çalışıp çalışmadığını sorduğunu öğrenmiş olmasıydı.
Kayla’nın kaderi Gabie’ye mi bağlıydı? Kayla’yı bulmayı takıntı hâline getiren Gabie, yine Pete’in yerinde çalışan Drew ile takım oldu.
Birlikte Kayla’nın ölmediğini kanıtlamak ve ölmeden önce onu bulmak için yola çıktılar.

Sensiz dünya daha küçük bir yer.

OKUDUKLARIM 13- OKYANUS ÖTESİNDEKİ YILDIZLAR

17 Şubat 2019

OKUDUKLARIM 13- OKYANUS ÖTESİNDEKİ YILDIZLAR


Agnes Resolute en sonunda büyüdüğü kimsesizler yurdundan kurtulacağı için kendini şanslı hissediyordur. Artık amacını gerçekleştirmeye hazırdır. Kuzey İngiltere’nin bu kırsal bölgesinden gidecek ve ailesinden ona kaldığına inandığı tek şeyi yanına alıp annesini bulacaktır. Ona kalan tek şey ise üzerinde tek boynuzlu at motifi olan bir düğmedir…

 Tek bir düğmeyle çıkacağı bu yolculuk onun Londra’ya, sonra Paris’e, ardından hiç bilmediği şehirlere gitmesini sağlayacaktır. Peki kalbinin sesini dinleyerek attığı bu adım onu gerçekten ait olduğu yere götürecek midir? 

Severek okudum. Agnesin azmine hayran oldum. 


Sanırım sevgi, değeri pek bilinmeyen bir ilaç.
*****
Çünkü arzular, ilgilenilmedikleri takdirde kolayca solarak unutulan şeylerdi.

MEYDAN OKUMA 17

MEYDAN OKUMA 17

(PİNTEREST)


17. Takıntı denmez belki ama, bazı eşyalara takılırız eskise de hep onları kullanırız ya, var mı senin de böyle takılıp kaldıkların ?

Yok maalesef, sadece el işlerine meraklıyım ve eskileri atamam kenarda dururlar.

MEYDAN OKUMA 16

16 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 16


16. Yine bir liste günü, herhangi bir konuda 10 maddelik bir liste hazırla. Artık konu sana kalmış.

Önümüzdeki hafta yapılacaklar
1- Gardrobunu temizle en az 20 tane eşyanı ele.
2- Mutfak dolaplarından kırılıp takımı bozulmuş olanları ele.
3- En az 20 gün tasarruf yap.
4-Kitaplarını elden geçir okuduklarını ya 2. ele götür yada kütüphaneye bağışla.
5- Saç kurutma makinan bozuk tamir ettir, yenisini alma.
6- Doğalgaz döşetmek için firma araştırmaya başla.
7- Zehra sanatevine uğra bir dikiş kutusu boya, malum kuzeninin kızı evleniyor hediye lazım.
8- Sütlü nescafeyi hayatından çıkar, süt egzamayı tetikliyormuş.
9- Bu hafta camları sil tülleri perdeleri yıka.
10- Bu hafta arkadaşlarına vakit ayır.

MEYDAN OKUMA -15-

15 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA -15-









15. En çok merak ettiğin birşeyi araştır, iyice öğren bize de anlat. Bilgileri paylaşalım belki başkasına farklı bir şekilde temas eder ne dersin ?


Yahoo’da grup kurma
yahoo sayfasını açıyoruz. 
More yazan kısma tıklıyoruz. 
Açılan sayfada groups yazan kısma tıklıyoruz
Açılan sayfa sizin üye olduğunuz yahoo guruplarını gösterir.
create a group kısmına tıklıyoruz. Açılan sayfada
NAME: BLOGDIYARI 
DESCRİPTİON : Blogları bir araya toplamak için kurulmuştur.
WEB ADRESS :bloglardiyari 
GROUP EMAİL : bloglardiyari@yahoo.com
SETTING          : restricted
CATEGORİ       : Seçilir, sonraki sayfaya geçilir
EMAIL ADDRESS : adresi seçilir
MESSAGE DELİVERY: Individual Email seçilir ve kayıt işlemi bitirilir. 

Evet sonunda bir grup kurdum kendime ait:)))
Abone Ol: bloglardiyari-subscribe@yahoogroups.com adresine mailinizi atarak kayıt olabilirsiniz.



Bu şekilde bir grup kurularak, herkes kendi mailinden bu gruba  üye olursa ve her gün yayına girdiği blog yazısının adresini mail atarsa üye olan herkesin mailine düşer ve birbirimizi takip edebiliriz.
NOT: Bu benim deneme amaçlı bir grup kuruşumdu ilk defa bilmediğim bir konuya el attım. 
NOT: temsili grup kurulmuş ve silinmiştir.

MEYDAN OKUMA 14

14 Şubat 2019

MEYDAN OKUMA 14


14. Sana soruyorum bugün gerçekten nasılsın ?

Bazı dakikalar iyi bazı dakikalar kötü hissediyorum. Sebebi kaşıntım. Yağlı egzama olmuşum doktor öyle söyledi. Merhem verdi merhem kullanıyorum.  İnternette sebeplerini araştırdım, dokunan nelerdir onları araştırdım. Dikkat edeceğim yediklerime, içtiklerime.
Sizlerinde tavsiyeleri varsa dikkate alabilirim.

RAHİM ANNEN VE SEN

13 Şubat 2019

RAHİM ANNEN VE SEN

(PİNTEREST)


Anne karnındaki ilk 9 ay, hayatınızın geri kalanını nasıl şekillendirir?

Kanser. Kalp hastalıkları. Obezite. Depresyon. Bilim adamları artık yetişkin sağlığını doğumdan önceki 9 ayın izini sürerek keşfedebiliyor.
Annie Murphy Paul
Çeviri: Derya Doğru  

Bizi biz yapan nedir? Neden bazı insanlar anksiyeteye, aşırı kiloya ya da astıma daha yatkındır? Nasıl oluyor da bazılarımız kalp krizine, diyabete ya da yüksek tansiyona daha meyilli oluyor?

Bu sorulara klasik bir dizi yanıt mevcut. Genlerimizden dolayı böyleyiz: döllenmeyle miras aldığımız DNA'lar. Çocukluk deneyimlerimiz: Nasıl yetiştirildiğimiz ve özellikle çok önemli olan ilk 3 yıl boyunca edindiklerimiz. Ya da yaşam biçimimiz: nasıl beslendiğimiz, ne kadar egzersiz yaptığımız.

Ancak pek önemsemediğiniz başka önemli bir faktör daha var: bir fetüs olduğunuz dönem. Ana rahminde aldığınız besinlerin miktarı ve türü; gebelik süresince maruz kaldığınız kimyasallar, ilaçlar ve enfeksiyonlar; annenizin size hamileykenki sağlık durumu, stres düzeyi ve akıl sağlığı- tüm bu faktörler sizi bir bebek ve bir çocuk olarak şekillendirmiştir ve bugüne kadar da sizi etkilemeyi sürdürür.

Ceninsel köken olarak bilinen bu alanın provokatif iddiası, yaşamımızın en önemli periyodunu inşa ediyor; kalıcı bir şekilde beyin ağını ve kalp, karaciğer ve pankreas gibi organların işlevini etkiliyor. Uterusta maruz kaldığımız durumların; hastalıklara yatkınlığı, arzuları (iştahı) ve metabolizmayı, zeka düzeyini ve mizacı belirlediği iddia ediliyor. Son 10 yılı aşkın süredir kaynaklarda kanser, kardiyovasküler hastalıklar, alerjiler,  astım, yüksek tansiyon, diyabet, obezite, akıl hastalıklarında - hatta kireçlenme, osteoporoz ve bilişsel düşüş gibi ileri yaşlarda görülen hastalıklarda- cenin kökenine gidilerek referans verildiğini bulabilirsiniz.

Doğum öncesinin etkisi görüşü cenini geliştirmeye yönelik basit girişimleri anımsatabilir: Annenin karnına Mozart dinletmek, vb. Aslında uterusta devam eden şekillenme ve biçimlenme bundan daha iç organsaldır ve önemlidir. Hamile kadının gün içerisinde yaşadığı çoğu şey -aldığı nefes, yediği ve içtikleri, maruz kaldığı kimyasallar, hatta hissettiği duygular- çeşitli şekillerde ceniniyle paylaşılır. Cenin bu sunulanları bedeninde birleştirir, dokusunun ve kanının parçası haline getirir.

Fetüs/Cenin sıklıkla daha da fazlasını yapar: anneden aldıklarını dış dünyadan gelen bilgi ve biyolojik veriler olarak işler. Fetüsün uterusta ilgisini çeken Mozart'ın Sihirli Flüt'ü değil yaşamsal durumuyla ilgili çok daha kritik sorulara yanıtlardır: Bolluk içindeki mi kıtlık içindeki mi bir dünyaya gelecek? Güvenilir ve korunaklı olacak mı yoksa sürekli tehlike ve tehditlerle mi karşılaşacak? Uzun ve rahat bir hayat mı yoksa kısa ve eziyetli bir hayat mı yaşayacak?

Ceninsel köken araştırmaları - sağlık ve hastalıkların gelişimsel kökeni olarak da adlandırılır- insanların niteliklerinin nereden geldiği ve ne zaman gelişmeye başladığı hakkında düşünmek açısından devrim niteliğinde bir girişimdir. Bu gebeliği bilimsel keşif alanına dönüştürmektedir: Ulusal Sağlık Kurumu geçen yıl doğum öncesi konularını inceleyecek 10 yılı aşması beklenen bir çalışma başlattı. Bu ayrıca biyoloji dışındaki düşünürlerin perspektiflerini de değiştiriyor. Örneğin Nobel ödüllü ekonomist Amartya Sen bir toplumun sağlığı ve verimliliğinde (üretkenliğinde) ceninsel kökenlerin önemi hakkında yazılan bir makalenin yazarlarından biri: yazısında doğum öncesi dönemin zayıf olmasının, "yetişkin dönemde başa bela olacak hastalıkların tohumunu ektiğini" kaleme aldı. Ve bu, rahmi, korunma için hedef yaparken, doğumdan önce yapılacak müdahalelerle, obezite ve kalp hastalıkları gibi toplum sağlığını tehdit eden hastalıklarla mücadelede umudu artırıyor.

Ceninsel Kökenin Başlangıcı
20 yıl önce David Barker adındaki bir İngiliz doktor ilginç bir karşılıklı ilişkiyi (korelasyonu) fark etti: İngiltere ve Galler'in en fakir bölgeleri, en yüksek kalp hastalıkları oranında birinciydi. Bunun neden böyle olduğunu merak etti, ne zaman kalp hastalığının zenginlikle-yerleşik hayat ve zengin yiyecekle ilgili olduğu sanılmıştı? Araştırmaya karar verdi, 15 bin yetişkin kişinin doğdukları kiloları karşılaştırdığında, -sıklıkla gebelikte yetersiz beslenme kaynaklı- düşük kiloda doğma ile orta yaşta kalp hastalığına yakalanması arasında beklenmeyen bir ilişki keşfetti. Yetersiz besin sonucuyla karşılaşan Barker, ceninin besinleri en önemli organı olan beynine alırken, vücudunun diğer bölümlerine idareli besin harcadığı - ve ileride bu borçlanmanın zayıf kalp şeklinde geri geldiği tahmininde bulundu.
Barker sonuçları meslektaşlarıyla paylaştığında alay ve yuhalama ile karşılandı. "Kalp hastalıklarının hep genetik ya da yetişkinlerin yaşam biçimleriyle ilişkili olduğu sanıldı" diyen Barker, şimdi 72 yaşında ve İngiltere'deki Southampton Üniversitesi'nde ve Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi'nde profesör.    "İnsanlar rahim içindeki fetüsün deneyimiyle bir şeyler yapılabileceği düşüncesiyle alay ettiler."   Barker binlerce kişiden doğum kilosuyla kalp hastalığı arasındaki ilişki için kanıt toplama konusunda ısrar etti. Yıllardır bu düşünce Barker hipotezi (varsayımı) olarak biliniyor.   Zaman içerisinde Barker'ın görüşünün aksi yönünde gelişimler başladı. Brigham ve Boston'da Kadınlar Hastanesi'nde epidemiyolojist olarak görev alan Janet Rich-Edwards, Barker'ın hipotezini çürütme maksadıyla çalışmalara girişti. Rich-Edwards, "Mevcut risk faktörlerinin gelişen hastalıkların artışını belirlediğine inandırıldım, bir ceninken olmuş olan bir şey yok" diyor. Ancak Rich-Edwards ekliyor, "Verileriniz gibi aklınızı değiştirecek başka bir şey yoktur. "   Rich-Edwards, Hemşire Sağlık Çalışmaları'ndaki 120 binden fazla kayıtlı hemşirenin uzun soluklu araştırmasının sonuçlarını analiz etti. Hatta hemşirelerin yaşam biçimlerini ve sosyo-ekonomik statülerini dikkate aldığında dahi, düşük kiloda doğma ve kardiyovasküler hastalık riski ilişkisinin olduğu savı sağlam bir şekilde yerini korudu. "O zamandan beri 20'den fazla benzer çalışma yürütüldü. Bu, halk sağlığı alanındaki en sağlam yinelenen (tekrarlanan aynı deneyin) verilerinden biriydi." 
Bilimi ele alan bir gazeteci olarak, ceninsel kökenle ilgili şeyleri ilk duyduğumda konu ilgimi çekmişti. Ancak iki yıl önce alanı daha derinlemesine araştırmaya başladım, artık daha kişisel bir motivasyonum vardı: Yeni hamileydim. Önümdeki 9 ay boyunca yaptıklarımın çocuğumun hayatının geri kalanını etkileyeceği doğruysa, daha fazlasını bilmem gerekiyordu. 
Tabi ki günümüzde hamile hiçbir kadın bebeğini nelerin etkilediğini anlatan şeylerden kaçamaz. Doktordan, gazeteden, hamilelikle ilgili rehber kitaplardan görür, duyar: Bunu ye, bunu içme, daima ihtiyatlı ol - asla stres yok gibi... Gebe anneler hamileliğin çok zor bir 9 ay olduğu, suçluluk duygusu ve keyiften mahrumiyet duyguları nedeniyle hoş görülmelidir ve bu araştırma da sorumluluklara yenisini eklemenin habercisiydi. Öğrendiklerimi kendi hamileliğimde uyguladığımda, ceninsel kökenler üzerine çok farklı bir perspektif geliştirdim. Görüştüğüm bilim adamları uyarılarda bulunmaktan ziyade keşfin coşkusuyla doluydular ve keşiflerinin olumlu bir fark yaratacağı umudunu taşıyorlardı. Hamilelik boyunca her şeyin kötü gidebileceği türünde söylemleri duymaya aşinaydık fakat bu araştırmalar sıklıkla ilerideki yaşamdaki şeyleri iyileştirecek rahmin içindeki ortamı ortaya çıkarıyordu.

Ceninsel Bağlar Kalp hastalığı
Düşük kiloda doğan bireylerin kalp hastalıklarına yakalanma riski, normal kiloda doğanlarınkinden daha fazladır, besinsiz kalan cenin alabildiği kadar besini beyne yöneltmekte dolayısıyla gelişmekte olan kalp ise beslenme açısından yetersiz kalıyor olabilir. Obezite
Gebelik boyunca aşırı kilo alan anneler daha ağır bebekler doğurmaya yatkınlar; ortada genetik durumdan daha başka bir ilişki olabilir. Obezite ameliyatı sonrası gebelikten doğan çocuklar, aynı annenin hala kilolu olan döneminde doğan kardeşlerinden yüzde 52 daha az obez olma ihtimaline sahipler. Diyabet
Dünyanın en yüksek Tip 2 diyabet oranına sahip Pima yerlileri üzerinde yapılan araştırma, diyabet hastası annenin yüksek kan şekeri oranının, ceninin metabolizmasının bozulmasına ve diyabete yol açabildiğini öne sürüyor.     
Davranışı Değiştirme Gücü
Örneğin ideal kiloyu koruma ihtimalini ele alın. Amerikalılar şimdiye kadarki en ağır kilolarındalar, ve kilo alma yaşları hiç olmadığı kadar erken yaşta başlıyor. Obeziteye yatkınlık rahimde programlanmış olabilir mi? Harvard Tıp Okulu'ndaki araştırmacılar gebelik boyunca kadının aşırı kilo almasıyla ilgili bir çift araştırma yürüttüler, çıkan sonuçlardan biri bebeğin 3 yaş itibariyle aşırı kilolu olma riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyordu. Diğer sonuç ise bu ilişkiyi çocuğun buluğ çağında kuruyordu. Gebeliği süresince ortalama düzeyde kilo alan kadınların çocuklarıyla kıyaslanınca, gebelikte aşırı kilo alan kadınların çocukları daha çok obez oluyordu.

Tabi ki çocuklar anneleriyle aynı yeme alışkanlıklarına ya da obeziteye yatkınlığa sebep olan aynı genetik özelliğe sahip olabilirler; abahati yüklemek için doğum öncesi durumu nasıl bilebiliriz? Uzmanlar anneleri obezken doğan çocuklarla, anneleri başarılı obezite ameliyatı geçirdikten sonra doğan kardeşlerini kıyasladılar. Daha sonra doğan çocuklar, kardeşleri gibi benzer genetik mirasa sahip oldular, ve (çalışmalar gösteriyor ki) farklı rahim içi durumları deneyimleseler de benzer yeme alışkanlılarına sahip oluyorlar.   Pediatrics dergisinde 2006 tarihli bir araştırma yayınlandı, uzmanlar obezite ameliyatı sonrası gebelikten doğan çocukların,  aynı annenin hala kilolu olan döneminde doğan kardeşlerinden yüzde 52 daha az obez olma ihtimali olduğunu buldular. Aynı grup tarafından yapılan 2009 senesinde yayınlanan ikinci bir çalışmada, anneleri kilo verdikten sonra doğan çocukların daha düşük kiloda doğdukları ve obez olma ihtimallerinin kendilerinden büyük kardeşlerinden 3 kez daha zayıf olduğu sonucuna varıldı.

New York'taki SUNY Downstate Medical Center'da cerrah ve hekim olarak çalışan ve iki araştırmada da görev alan Prof. John Kral, "Anneleri yağ aldırma ameliyatı geçirdikten sonra gebe kalınan çocukların vücutları, yağ ve karbonhidrat açısından, anneleri kiloluyken gebe kalınan kardeşlerinin vücutlarından daha sağlıklı şekilde işliyor" diyor. Aslında metabolizmaları rahmin içerisindeyken normaldi - belki epigenetik modifikasyon olarak bilinen, genleri DNA'ların etkisi olmadan etkileyen çevresel etki süreciyle oldu. Kral, obeziteye yatkınlık açısından, belki de rahim içindeki durumun, genlerin ya da aynı yeme alışkanlılarının geçmesinden daha bile önemli olabileceğini söylüyor. Eğer öyleyse, hamilelik öncesi ve esnasında kadınlara sağlıklı kiloda kalmaları için yardım etmek, obeziteyi başlamadan durdurmak için en büyük umut olabilir.

Cenin kökenini araştırma bilimi ayrıca kalıtımla geçen özelliklerin hastalıklar açısından kaçınılmaz son olduğu inancındaki kişiler için de bir umut ışığı,  tıpkı dünyanın en yüksek Tip 2 diyabet oranına sahip Arizona'da Gila Nehri'ndeki Pima yerlileri gibi. Pimalar arasında diyabetin büyük tesadüf olduğu konusunda şüphe çok az, ve genel olarak Amerika Yerlileri (Kızılderililer) arasında önemli genetik bir unsur var. Ancak 1965'ten beri geniş bir Pima yerlileri grubunu izleyen çalışmada yeni bir araştırma gösteriyor ki başka bir etki daha var: doğum öncesi deneyim. Gebelik boyunca diyabetik bir kadının yüksek kan şekerinin, ceninin metabolizmasının gelişimini bozmakta olduğu, diyabete ve obeziteye zemin hazırladığı görülüyor.

Denver'da Colorado Üniversitesi'nde Epidemiyoloji Doç. Doktoru olan ve çalışmada görev alan Dana Dabelea, anne tarafından rahimde diyabete maruz kalınması nedeniyle son 30 yılı aşkın sürede Pima çocukları arasında Tip 2 diyabette en yüksek artışın gözlemlendiğini, bunun hastalığın ulusal olarak arttığını alarm vermede önemli bir faktör olabileceğini açıkladı. Bu bir o kadar müdahale için de bir kapı açıyor. Dabelea, "Eğer diyabetik kadınların hamilelik süresince kan şekerini yoğun bir şekilde kontrol edersek, diyabetin gelişmeye devam ettiği çocuk sayısını gerçekten aşağı çekebiliriz" diyor.

Las Vegas'ta Nevada Üniversitesi'nde medikal antropolog olarak görev alan Daniel Benyshek, daha da ötesi hastalıkta gebelik faktörlerinin rolünü bilmenin bireysel davranışları değiştirebileceğini açıklıyor. Arizona'nın Yerli Amerikan kabilelerinden kişilerle görüşen Benyshek, diyabetin genetik yazgı olduğuna inananların, hastalıkla ilgili kaderci tavır sergileme eğiliminde oldukları sonucuna vardı. Benyshek diyabetin ceninsel kökenleriyle ilgili bulgularını kabile üyeleriyle paylaştığında ise farklı bir reaksiyonla karşılaştığını belirterek, "Gebelik süresince yapılacak bazı basit değişikliklerin ileride çocukların diyabete yakalanma riskini düşürebileceği düşüncesi daha umut verici ve sorumluluk almayı teşvik etmekte" diyor. "Bilhassa genç kadınlar gebelikte yapılacak müdahalelerle diyabet döngüsünü kırma düşüncesinde hevesliler. ‘Diyet denedim, egzersiz yapmayı denedim ama devam ettiremedim. Ancak, eğer bebeğime sağlıklı yaşam şansı doğacaksa bunu 9 ay için yapabilirim' diyorlar."

Havanın Etkisi
Frederica Perera'nın New York'un debelenmekte olan bazı yerlerinde çocuklara vermeye çalıştığı şey daha sağlıklı bir yaşam şansı. Columbia Üniversitesi Çocukların Çevre Sağlığı Merkezi Direktörü Perera, yetişkinlerde çevresel etkilere maruz kalma ve kanser üzerine çalışma yürütürken, hava kirliliğinin fetüs üzerindeki etkileriyle 30 yılı aşkın bir süre önce ilgilenmeye başladı. Perera, "Çalışmamda yetişkinlerle kıyaslamak için, kirlilikten hiç etkilenmemiş kontrol denekleri arıyordum" diyor. Bunun için yeni doğmuş bebekleri kullanmak aklına geldi, ancak analiz edilmesi için laboratuvara gönderdiği göbek bağı ve plasentaya ait doku örneklerinin sonuçlarını aldığında bir hata olduğundan emindi. Perera, "Şok geçirdim. Bu örnekler zaten başlı başına kirlenmenin bir kanıtıydı" diyor.

Bunun üzerine Perera ve diğerleri tarafından yapılan araştırmalar; gebelik boyunca trafik kaynaklı hava kirliliğine maruz kalma ile prematüre doğum, düşük kiloda doğma ve kalp kusurlarını da içeren doğumla ilgili olumsuz sonuçlar arasında bağ kurdular. Perera en çarpıcı çalışmasını 1998 yılında yürüttü; 500'den fazla hamile kadın aynı siyah sırt çantası takarak Manhattan ve Güney Bronx'ta sabah saatlerinde iki günlüğüne yürüyüşe çıktılar. Her çantanın içerisinde polisilik aromatik hidrokarbon (PAH), bir çeşit araçların egzozlarından yayılan kirletici madde, ve halihazırdaki sigara ve fabrika bacalarından çıkan dumanların seviyesini sürekli ölçen hava monitörü bulunuyordu.

Gözlemler kadınların tümünün hamilelikleri boyunca PAH'lara maruz kaldığını ortaya çıkardı. Bebekler doğduktan sonra bebeklerin göbek bağından yapılan analizler, yüzde 40'ında PAH'ların çözümü zor DNA hasarlarına - artan kanser riskiyle bağlantılı hasarlara- yol açtığını gösterdi. Daha da ötesi analizlerde, doğum öncesinde yüksek düzeyde PAH'lara maruz kalınmasının, 3 yaşında bilişsel olarak ertelemenin iki kattan daha fazla olduğu, okul performanslarının düşük olduğu, 5 yaşında IQ testlerinde rahimdeyken daha az düzeyde PAH'lara maruz kalan çocuklardan daha düşük puan aldıkları sonuçları elde edildi.

Bunun gibi araştırmalar bilim adamlarını özellikle çevre kirliliği hususunda savunmasız, etkiye açık toplulukların listesini genişletme konusunda harekete geçirdi. Perera, "Yaşlılar ve astım hastaları için endişeleniyorduk. Şimdiyse anne karnındaki bebekler için" diyerek, çevredeki toksinleri ölçülebilir oranda azaltma çabası içinde olduklarını belirtiyor ve ekliyor, "Çalışmaları yürüttüğümüz dönem içerisindeki yıllarda, New York'taki otobüsler temiz teknolojiye geçiş yaptı ve dizel otobüs ve kamyonların boşta çalışmalarına kısıtlamalar getirildi. Sonuç olarak, hamile kadınların kanındaki kirlilik seviyesinde düşüş gördük, yani böylece bebekleri de bunlarla daha az karşılaşacak."

Stres Kaynakları
Ceninsel köken araştırmalarının en uç noktası olarak, bilim adamları rahim içindeki şartların sadece fiziki sağlığımızı değil zeka, mizaç hatta ruh sağlığımızı bile etkilemesi olasılığını araştırıyor. Sonuçlar gösteriyor ki, örneğin gebeliğinde açlıkla ya da çok yoğun stresle karşı karşıya kalmış kadınların çocuklarının şizofreni olma riski daha yüksek.
Şizofreni birçok muhtemel nedenleri olan karmaşık bir hastalık. Ancak Çin'in Anhui Eyaleti'ndeki 30 yıllık vaka kayıtlarına dayanan bir çalışma, doğum öncesi faktörlerin hastalıkta rolü olabileceğini güçlü bir şekilde gösteriyor. 20. yy. ortalarında bölge halkı, Mao Zedong'un felaket getiren modernizasyon kampanyası 'Büyük Atılım'ın eşlik ettiği kıtlık boyunca çok ciddi bir açlıkla karşı karşıya kaldı. Kıtlıktan muzdarip kadınlardan doğanlarda, normal gebelikte doğanlardan iki kat daha fazla şizofrenin gelişmesi olasılığı bulundu. Bunun gibi 1964-1976 yılları arasında Kudüs'te doğan 88 binden fazla kişinin sağlık kaydı çalışması, 1967 Haziran'ında -Arap-İsrail 6 Gün Savaşı'nın olduğu dönem- gebeliğinin ikinci ayında olan kadınların çocuklarının şizofren gelişiminin kayda değer biçimde daha fazla olduğunu gösterdi.

Columbia Üniversitesi Psikiyatri Doç. Doktoru Catherine Monk hatta daha şaşırtıcı bir şekilde, gebe kadının akli/ruh durumunun bebeğin psişesini (nefsini/ruhunu) şekillendirebileceğini ileri sürdü. Monk, "Araştırmalar gösteriyor ki doğum öncesi bile, annenin ruh hali çocuk gelişimini etkileyebilir. Gebelikteki ruh hali fetüse geçebilir mi? Eğer öyleyse bu nasıl bir geçiştir? Ve bazı ruh halleri ceninin gelişimini nasıl etkiliyor? Bunlar yanıt bulması gereken yeni sorular. Hala ceninden nasıl yanıt alabileceğimizi çözmeye çalışıyoruz" diyor.

Aslında Monk ve meslektaşları, bebeği masaya yatırmaktan daha öte yol almışlar. Laboratuvar ortamında depresyondaki ve anksiyete halindeki hamile kadınlar ile normal ruh halindeki hamile kadınları solunum, kalp atış hızı, kan basıncı ve sinir sistemi uyarımlarını ve aynı zamanda fetüslerin de hareketlerini ve kalp atış hızını ölçmek amacıyla cihazlara bağlayan Monk ve çalışma arkadaşları, daha sonra onlara zihinsel egzersizler uyguluyor. Tüm kadınların testlere psikolojik stres belirtileri verdiği ancak yalnızca depresyon ya da anksiyete halindeki kadınların fetüslerinin kendi rahatsızlıklarını sergiledikleri gözleniyor.

"Bu fark, bu bebeklerin strese şimdiden daha hassas oldukları fikrini veriyor" diyen Monk ekliyor: "Belki bu, anne babadan geçen genetik yatkınlığın sonucudur. Ya da ceninlerin sinir sistemi zaten annelerinin duygusal durumları tarafından şekillendirildiği için bu böyle olabilir. "Kadınların kalp atış hızı ve kan basıncının ya da stres hormonu düzeylerinin rahmin içindeki ortamda 9 aylık gebelik dönemi üzerinde etkisi olabildiğini açıklayan Monk, kişinin ilk ortamının etkilendiğini dolayısıyla da gelişiminin şekillendiğini belirtiyor.
Monk'un fetüsler arasında bulduğu farklılıkların doğumdan sonra da süreceği gözüküyor. Kalp atış hızı gibi temel psikolojik şablonların mizaçtaki daha genel farklılıklarla ilişkili olduğunu söyleyen Monk ekliyor: "Mizaç çeşitliliklerinin kökeni rahme kadar gidebilir."

Gebe kadının duygusal durumunun daha sonra bebeğinin zihinsel hastalıklara karşı duyarlılığını etkilemesi bile olay olabilir. Monk, "Bazı kişilerin depresyon ve anksiyete gibi durumlara genetik yatkınlığı olduğunu biliyoruz. Ve biliyoruz ki akli dengesi bozuk anne-babalar tarafından yetiştirilen bebeklerin zihinsel hastalık riski artabiliyor. Belki de rahim içi ortam ailelerde zihinsel hastalıkların geçmesinde üçüncü bir yoldur. Bu tip bir araştırma kim olmaya başladığımız başlangıç zamanına geri götürüyor" diyor.

Akıl Sağlığının Kökleri

Şizofreni
Çalışmalar gebelik dönemi stresli ya da açlıkla geçen kadınların doğurdukları bebeklerin genç erişkin dönemlerine geldiklerinde, gebeliği daha sakin geçenlerinkinden daha fazla şizofreni olabileceğini öne sürüyor. Annenin yetersiz beslenmesi hastalıklara neden olarak sinirsel gelişimi hasara uğratabiliyor. 
Depresyon 
Araştırmalar depresyonlu kadınlardan doğan bebekler arasında prematüre ve düşük kiloda doğma oranının yüksek olduğunu gösterdi. Bilim adamları aynı zamanda annenin ruhsal durumuyla fetüsün strese duyarlılığı arasındaki muhtemel ilişkiyi, hatta belki doğumdan sonraki mizacı keşfediyor.

Devam Eden Araştırmalar

ULUSAL ÇOCUK ÇALIŞMALARI
nationalchildrensstudy.gov
Hamile kadınlar, doğum öncesinden 21 yaşına kadar 100 bin ABD'li çocuk üzerinde yapılacak araştırmaya 2009 senesinde kaydolmaya başladılar.

VİVA PROJESİ
dacp.org/viva
Araştırmacılar 10 yılı aşkın süredir Boston bölgesinden 2 binden fazla çocuğu cenin oldukları dönemden beri izlediler.

KOLOMBİYA ÇEVRESEL ÇOCUK SAĞLIĞI MERKEZİ
cumc.columbia.edu/dept/mailman/ccceh
Araştırma merkezi doğum öncesinde maruz kalınan çevre kirliliğinin etkileri üzerine çalışıyor. Geleceğe Dönüş Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı'nda profesör olan Matthew Gillman, 10 yıl önce Viva Projesi'ne - Boston bölgesinden 2 binden fazla çocuğun cenin oldukları dönemden beri izlendiği çalışma- başladığında, çocuklukta yaşananların daha sonra sağlık üzerindeki etkilerini incelemeyi istediğini biliyordu. Gillman, "Ancak David Barker'ın araştırması beni meraklandırmaya başladı: Bu deneyimler tam olarak ne zaman başlar? Bunların doğumdan önce başladığını düşünmeye başladım, e o zaman çalışmam da doğumdan öncesi olmalıydı" diyor. Proje daha şimdiden astım, alerji, obezite ve kalp hastalıklarının ve bunun yanı sıra beyin gelişiminde gebelik dönemi etkilerinin ceninsel kökenlerini aydınlığa kavuşturmaya başladı.

Bu konuda daha aydınlığa kavuşacak çok şey var. Bu sene Ulusal Çocuk Araştırmaları'nın, sağlığın ve hastalığın gelişimsel kökenlerini meydana çıkarmak için çalıştığı, devletin de fon sağladığı büyük projesine 100 bin hamile kadın kayıt yaptırdı. Araştırmacılar kadınlarla görüşerek hamilelik süresince davranışları hakkında bilgi alıyor; saç, kan, tükürük ve idrar örnekleri alıyor; ve evlerindeki su ve tozları test ediyor. Kadınlar ve çocukları, çocuklar 21 yaşına gelene kadar izlenecek, prematüre ve kusurlu doğum nedenlerine ilişkin çalışmadan ilk sonuçların 2012'de alınması bekleniyor.

Araştırmanın bir diğer kısmı da hastalıkları önleme amacıyla müdahaleleri geliştirmek. Oregon Devlet Üniversitesi Linus Pauling Enstitüsü'nün baş araştırmacısı David Williams, gebelik süresince alınan bazı maddelerin bebeği hastalıklardan koruyarak uzun yaşamı sağlayabilmesini test ediyor. Williams'ın çalışmalarında, gebelikleri boyunca lahana ve brokoli gibi sebzelerden elde edilen bir bitki kimyasal (fitokimyasal) yutan farelerin yavrularının, bir kanserojene maruz kalınmasına rağmen çok daha az kanser olduğu görüldü. William'ın deneyindeki yavru fareler sütten kesildikten sonra bu koruyucu kimyasallarla bir daha hiç karşılaşmadılar, hatta maruz kalmaları onları olgunlukta kanserden korudu. Williams bir gün, gebe kadınlara diyet takviyesi reçetesi yazılarak çocukların gelecekte kanserden korunacağını öngörüyor. Williams "Bu bilim kurgu değil. Bence bunun başındayız" diyor.

Ceninsel köken araştırmalarından toplanan bilgiler bizler için de faydalı olabilir. Harvard Tıp Okulu'nda Doç. Dr. olan ve Joslin Diyabet Merkezi'nde çalışan Mary-Elizabeth Patti, "Yetişkin hastalarıma her zaman doğdukları kilolarını sorarım. Çoğunlukla hastalar bu soruya şaşırırlar, kendilerinin şu anki yaşam biçimlerini soracağımı sanırlar. Ancak biliyoruz ki düşük kiloda doğan bebeklerin yetişkinliklerinde şeker hastası olma riski daha yüksek, o yüzden bunu bilmek hastaların durumuyla ilgili daha net bilgi sağlıyor" diyor. Patti hastaların doğdukları kilo bilgisinin, nasıl iyileştirme çalışmalarına dönüştürülebileceğini araştırıyor.

Bu ihtimaller garip ve şaşırtıcı görünebilir, öte yandan bizim kendi yetişkinliğimiz hakkındaki her şeyi çocukluğumuzdaki deneyimlerimize borçlu olduğumuz düşüncesi bir zamanlar saçma da görülmüştü -ilk Sigmund Freud bu oluşum yıllarına dikkatimizi çekmişti. Zamanla ve kanıtlarla, sağlığımızın ve iyi olmamızın gebelik boyunca belirlendiği fikri de daha mantıklı görülebilir. Belki ilk fotoğraf kareleri hastanedeki doğum sepetleri yerine rahimde çekilen çocuklarımız, ceninsel köken düşüncesini hiçbir şekilde tuhaf bulmayacaklar.

Benim için, 9 ay karnımdaki bebek şimdi sarışın Gus adında emekleyen bir çocuk. Onun kendine has özellikleri nereden geldi? Güçlü mü hastalıklı mı, hareketli mi sakin mi olacak? Geleceği nasıl olacak? Tüm bunlar ebeveynlerin çocukları için uzun uzun düşünüp taşındıkları sorular. Daha da ötesi, yanıtlar rahmin içinde bulunacak gibi görünüyor.   
KAYNAK: http://www.time.com/time/health/article/0,8599,2020815,00.html