OKUDUM 2022/ 102 DİLİN AFETLERİ

30 Kasım 2022

 OKUDUM 2022/ 102 DİLİN AFETLERİ

 

 
Dil, Allah Teala (C.C.)'nın yarattığı sanat harikalarındandır. Çünkü o, hacmi itibarıyla küçük olmasına rağmen, işleri itibarıyla vücudun diğer bütün organlarından daha büyüktür. Diğer organların iş alanları sınırlıdır. Örneğin göz, sadece renk ve şekilleri görür; kulak sadece sesleri duyar; el yalnızca maddeye temas eder. Dil ise, maddi ve manevi bütün varlıklarla, ilim, tasavvur ve hayal alanlarına giren tüm şeylerle ilgilenebilir. O, bunları doğru veya yanlış bir şekilde, kabul veya ret tarzında seslendirebilir. İnsanın ebedi saadet veya felaketine sebep olan iman ve küfür de dilin ikrarıyla sabit olurlar. Bu özelliğinden dolayı, dil sonsuz hayra da sonsuz şerre de vesile olabilir. Dilini Şeriat ölçüleriyle kontrol eden ve onu yalnızca dünyada ve ahirette kendisine fayda veren sözlerle sınırlandıran bir kimse, kurtuluşa erer. Onu kayıtsız ve kontrolsüz bırakan bir kimse de dünya ve ahirette bela ve musibet görür. Böyle bir dil şeytanın sesi olup çıkar ve bombadan beter bir yıkım aracı haline gelir.
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Dilin belasını, büyük tehlikesini ve Susmanın faziletini o kadar güzel anlatmış ki!... 
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
SÜKUTUN FAZİLETİ
 
Kim sükut ederse, selamet bulur.
Susmak hikmettir, fakat susan azdır.
Allaha iman et. Sonra dosdoğru ol.
 Diline sahip ol; sana dar gelmesin, günahlarından dolayı ağla.
Midesinin, ırzının ve dilinin şerrinden kurtulan, bütün şerlerden kurtulmuş olur.
 
İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir?
Takva ve güzel ahlaktır.
 İnsanları cehennneme en fazla götürecek şey nedir?
Ağız(dil) ve cinsel orgazdır.
 
Rabbim Allah'tır, de ve istikametli ol.
 
Kulun kalbi dosdoğru olmadıkça imanı dosdoğru olmaz. Dili dosdoğru olmadıkça, kalbi dosdoğru olmaz. Kişi, komşusu kendisinin kötülüğünden emin olmadıkça cennete giremez.
 
Selamet bulmak isteyen sükut etsin.
 
Sabah olduğu zaman bütün organlar dile yalvararak şöyle derler: Bizim için Allah!a karşı sorumluluk bilinci duy; biz seninle ayaktayız, sen dosdoğru olursan biz de doğru oluruz, sen eğilirsen biz de eğiliriz.
 
Bedende hiçbir aza yok ki, Allah katında dilden şikayetçi olmasın.
Muhakkak ki, Ademoğlunun yanlışlıklarının çoğu dilindedir.
 
Dilini koruyan bir kimsenin avretini Allah Teala örter. Öfkesine hakim olan bir kimseyi Allah azabından korur. Çünkü kim Allah'a yalvarip özrünü arz ederse, Allah onun özrünü kabul eder.
 
Allah'ı görür gibi ona ibadet et. Nefsini ölülerden say. Eğer dilersen, senin için bunlardan daha faydalı bir şey haber vereyim diyerek dilini işaret eder.
 
Size ibadetin en kolayını ve beden için en rahatını haber vereyim mi? Bu, susmak ve güzel ahlaktır.
 
Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin yahut sussun.
 
Aç kimseye yedir, susuz içirir. Emr-i bi 1-maruf yap, münkeri yasakla. Eğer gücün buna yetmiyorsa -hayır söylemek hariç- dilini tut.
 
Hayır dışında dilini tut, şeytanı yenersin.
 
Müslüman kimseyi susmuş ve vakur gördüğünüz zaman ona yaklaşınız. Çünkü o, hikmeti telkin eder.
 
İnsanlar üç kısımdır: Bunlar sevap kazanan, selamet bulan ve helak olandır. Allah'ı zikredip hayrı söyleyen sevap kazanır; şerden sükut eden selamet bulur; batıl ve yanlış şeyleri konuşan helak olur.

Hz. İsa (a.s.) şöyle demiştir: ibadet on parçadır, bu on parçanın dokuzu susmak, bir parçası da insanlardan kaçmaktır.
Peygamberimiz (s.a.v);
Çok konuşan bir kimsenin, hatası çok olur. Hatası çok olan kimsenin günahları çoğalır. Günahları çok olan kimse ise her şeyden daha fazla ateşe müstahaktır.
 
O kadar ki, insan herhangi bir söz söylediğinde mutlaka orada görevli bir melek hazır olur.
Kaf, 50/18

 Susan kurtulur.

BOŞ ŞEYLER KONUŞMAK

Mümin tefekkür etmek için susar, ibret almak için bakar ve zikretmek için konuşur.
 
Bir kimsenin lüzumsuz ve boş şeyleri terk etmesi iyi bir müslüman oluşundadır.
peygamberimiz (s.a.v.)
 
Doğrudan doğruya cennete ancak hesabı olmayan girer. Boş şeyler konuşan veya zarar görmeksizin yapabildiği iyilikleri yapmayan bir kimse ise, önce bunun hesabını vermek ve bunun için mahşer meydanında beklemek zorundadır.
 
Sana terazide ağır gelen amelleri söyleyeyim mi?
Bu ameller, susmak, güzel ahlak sahibi olmak ve faydasız şeyleri terk etmektir.
Peygamberimiz (s.a.v.)
 
Malayani: Boş konuşmalar ve faydasız işler
 
FUZULİ KONUŞMAK
 
İhtiyaçtan fazla konuşmak da kötüdür.
 
Üzerinizde muhafızlar, değerli katipler vardır. Bunlar, ne yaptıklarınızı bilirler.
Siz de buna iman edin ve ne din ne de dünyanız için gerekli olmayan şeyleri konuşmayın
 
Onların çoğu konuşmalarında hiç bir hayır yoktur. Hayır, ancak sadakayı emretmek, iyiliği teşvik etmek ve insanları barıştırmamaktır. Kim bunları Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir sevap vereceğiz.
Nisa 4/114
 
Sözünün fazlasını tutup malının fazlasını verene ne mutlu.
 
Bir söz şaka niyetiyle ve gayri ciddi olarak da söylense kaydedilir.
 
Sözü ve malı çok olanın günahi da çok olur.
 
İnsanı iki şey helak eder. Bunlar mal ve söz çokluğudur.
 
Kişi bir mecliste olduğu zaman konuşmak hoşuna gidiyorsa, sükut etsin! Eğer susmuş ise susmak hoşuna gidiyorsa konuşsun.
 
BATIL KONUŞMALARA DALMAK
 
Bir kimse bir söz söyler ve söylediği sözde bir sakınca görmez, fakat o sözü yüzünden cehennemde yetmiş yıl dibe doğru düşer, gider.
Kıyamet gününde günahları en çok olanlari batıl şeyleri en çok konuşanlardır.
Peygamberimiz (s.a.v.)
 
Kıyamet gününde insanların en günahkar olanları, dümyadaki konuşmalarında Allah'a en fazla isyan edenleridir.
 
İTİRAZ VE MÜNAKAŞA ETMEK
 
Din kardeşinle tartışma, onunla alay etme ve ona yerine getirmeyeceğin sözü verme.
Tartışmayı bırakın. Çünkü tartışmak fayda sağlamazx, fitnesinden de emin olunmaz.
Haklı olduğu haldetartışmayı terk edene cennetin en yüksek yerinde, haksız iken onu terk edene de cennetin ortasında bir köşk verilir.
Allah Teâla'nın putlara tapmaktan ve içki içmekten sonra bana yasakladığı şey tartışmaktır.
Hidayet üzere olduktan sonra sapkınlığa düşen bir topluluğa ancak kavga ve çekişmek verilir.
Haklı da olsa kul, cedeli bırakmadıkça iman hakikatıni kemale erdiremez.
Altı haslet vatdır ki, kimde bulunursa o, imanın hakikatıine varmıştır.
- Allah düşmanları ile savaşmak
-Yağmurlu ve bulutlu günlerde namazı ilk vaktinde kılmak
-Yaz mevsiminde oruç tutmak
-Musibetlere sabretmek
-Zorluklara rağmen abdesti yerli yerinde eksiksiz almak.
- Haklı olduğu halde münakaşatı bırakmak
 
Her münakaşanın kefareti iki rekat namazdır.
 
Peygamberimiz (s.a.v.)
 
İlmi şu üç şey için öğrenme
- Hakla mücadele etmek için
- Onunla böbürlenmek için
- Riyakarlık yapmak için
Üç şey de ilmi bırakma
-İlmi öğrenmekten utanmak için
-İlmi kıymetsiz saymak için
-İlim yerine cahilliğe razı olmak için
Hz. Ömer
 
Kimin yalanı çoğalırsa güzelliği silinir. Halkla münakaşa edenin ise mürevveti düşer! Üzüntüsü çoğalanın bedeni hastalanır. Ahlakı kötü olanın da devamlı canı sıkılır ve huzursuz olur.
Hz. İsa
 
Başkasının yanlışını gören bir kimsenin, o yanlışı düzeltmeye veya betimlemeye gücü olduğu halde, orada sabretmesi cidden zordur ve bunun için de Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
Haklı olduğu halde tartışmayı terk edene cennetin en yüksek yerinde, haksız iken onu terk edene de cennetin ortasında bir köşk verilir.

HUSUMET (DÜŞMANLIK ) BESLEMEK

Allah nezdinde erkeklerin en sevimsizi husumette ısrar edenidir.
Hz. Peygamber

Husumetten sakın! Çünkü husumet, dini mahveder.

En güzeli husumet-i mümkün olduğu kadar terk etmektir. Çünkü husumette dili zapy-t etmek ve normale döndürmek zordur. Husumet güğsü alevlendirir, öfkeyi kabartır. Öfke harekete geçtiği zaman husumet konusu olan şey unutulur. İki hasmın arasında ancak kin ve nefret kalır. Hatta onların her birisi diğerinin kötülüğüne sevinir. Sevindiğine de üzülür ve biri diğerinin aleyhinde dilini alabildiğine serbest kullanır.

Güzel konuşma, selamı yayma ve yemek yedirme, cenneti size vacip kılar.
Peygamberimiz (s.a.v.)

İnsanlara güzel söz söyleyiniz.
Bakara 2/38
 
Cennette bir kısım köşkler vardır. Onların dışı içinden, içi de dışından görünür. Allah o köşkleri yemek yedirenler ve yumuşak konuşanlar için hazırlamıştır.
Güzel söz sadakadır.
Bir hurmanın yarısı ile de olsa ateşten korununuz. Eğer hurmanın yarısını bulamazsanız güzel bir söz ile korununuz.
Peygamberimiz (s.a.v.)
 
Hayır yapmak kolay bir şeydir. Çünkü güler yüzlülük ve yumuşak konuşmak da hayır yapmaktır.
Hz. Ömer
 
KONUŞMAYI GÖSTERİŞLİ YAPMAK
 
Tekellüf: göşterişli söz söylemek
Ben tekellüf edenlerden değilim.
Ben ve ümmatimin muttaki kısmı tekellüften uzağız.
Benim için en sevimsiz ve meclisimden en uzak olanınız, ağzını eğip bükerek edebiyat yapmak için kendini zorlayanlardır.
Peygamberimiz (s.a.v.)
 
Ümmetimin şerlileri o kimselerdir ki, bol nimetlerle gıdalanıp, yemeklerin her çeşidini yerler, elbiselerin her rengini giyerler ve ağızlarını eğip bükerek konuşurlar.
Dikkat edin; derin söze dalıp gereksiz yere sözü uzatanlar helak olmuşlardır.
Hz. Fatıma'dan peygamberimizin sözleri
 
Her şeyde maksadını ifade etmekle yetinmek uygundur. Konuşmanın maksadı, gayeyi muhataba anlatmaktır.
 
ÇİRKİN SÖZLER SÖYLEMEK
 
Çirkin konuşmaktan sakının. Çünkü Allah Teala ne çirkin konuşmayı ve ne de başkasına işittirmek için fahiş konuşmaya zorlanmayı sevmez.
Onlara sm-övmeyin. Çünkü söylediklerinizden onlara herhangi bir şey gitmez. Fakat dirileri (onların akrabalarını) üzmüş olursunuz. İyi bilin ki çirkin ve kötü konuşmak bayağılıktır.
Mümin kimse ayıpları söyleyen, lanet eden, fuhuş konuşan kimse değildir.
Cennet, fuhuş konuşan ve fuhuş yapan (ayıp şeyleri konuşup yapan) kimselere haramdır.
 
Dört kimsenin cehennemde çektikleri azaptan cehennemlikler bile üzülürler. Hamim ile Cahim arasında koşar dururlar. Vay halimize, helak olduk, derler. Bunlardan birinin ağzından irin ve kan akar. Ona denir ki: şu uzaktaki adamın durumu nedir ki, bizim içinde bulunduğumuz eziyete rağmen bizi rahatsız etmektedir? O da cevap olarak şunları söyler: O adam dünyada çirkin ve pis olan her sözü dinler, cinsi münasebetten zevk aldığı gi,bi, o sözlerden zevk alırdı.
Ey Aişe! Eğer fahiş konuşma bir insan olsaydı, muhakkak kötü bir insan olurdu.
Ağız bozukluğu ve ayıp şeyleri konuşmak münafıklık huylarındandır.
 
 
 

OKUDUM 2022/101 KAYBOLAN 2. BÖLÜM

29 Kasım 2022

OKUDUM 2022/101 KAYBOLAN 2. BÖLÜM

 

 
Bir insana öldürücü bir söz ediyoruz ve doğal olarak o anda ona öldürücü bir söz ettiğimizin farkına varmıyoruz.
Thomas Bernhard/ Bitik Adam
******
Şaşırmanın bir sınırı var, diye düşünür insan, oysa hayatın en kederli ve en ümit verici yanı bu: Şaşırmanın bir sınırı yok. İflah olmaz iyimserleri ve karamsarları aynı anda ve aynı ölçüde haklı kılan, yaşanacak şaşkınlığın sınırsızlığı olsa gerek.
******
Bir yanın ölmeye başlamışsa, uzun sürmüş bir ölüme tutulmuşsun, zaman ağır ağır seni yokluğa çekiyor demektir.
******
Kara delikler sadece uzayda ve zamanda görülmez, insanın içinde de kara delikler var.
******
"Hiçbir şey geçip gitmiyor" diye mırıldandı. " Her şeyin geçip gittiğini söyleyen herkes yalan söylüyor"
*****
Günlerin birbirini anlamlı bir sırayla takip ettiğine inanmayı bırakalı çok olmuştu; başlangıçlar ve sonlar diye bir şey yoktu, rastgele iç içe geçmiş yığıntılardan ibaretti zaman. Başlangıç diye zannettiğimiz, aslında sondan bir evvel ki sahne; tam her şeyin sonunun geldiğini düşünürken bir de bakmışsın ki yeniden en başa dönüvermişsin.
******
Kendine karşı acımasız olmak sorun sayılmazdı ama kendine inancını yitirmek sonun başlangıcıydı.
******
Halbuki gönlüm, baştan başa sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
R. N. Güntekin/Çalıkuşu
******
Farkına bile varamadan pay sahibi olduğumuz günahlar, suçlar, kederler, zaman ve mekan sınırı tanımaksızın, anlam veremediğimiz boğucu bir huzursuzluk olarak içimizi mesken ediniyorlardı. İnsanın kabahatleriyle arasında görünmez bağlar vardır, içini kavuran ateşe başka bahaneler bulur, oysa sorunun kaynağı derinlerde bir yerde kaybolduğunu sandığımız karartılarda gizlidir.
******
Kötü hatıralar insanı köleleştirir, içinde olduğu anı dilediğince yaşamasına müsadade etmez. Kapısı, penceresi olmayan bir odadadır kötü hatıralar, zaman ve mekan gittikçe anlamını yitirir, hakikat parçalanır, insanın önce zihni sonra bedeni çürümeye başlar. Kendi uydurduğu yalanlara inanarak kurtulmayı ümit etmek çürümenin safhalarından biridir. Unutmak hatırlamanın bir parçasıdır; kötü hatıraları dalgınlıkla hafızadan uzaklaştırarak değil, acı çekmeyi göze alarak unutmak. Özgürleşme tam burada başlar: Unutmayla hatırlamanın aynı şey olduğunu keşfettiğin anda. Aynı acıya maruz kalan insanlar, iradelerinin ötesinde tek bir vücut haline gelirler, ıstırabı onlardan birinin üstlenmesi acıyı ortadan kaldırmaya yetmez; her ikisinin de bilinçli olarak paylaşması gerekir, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, paylaşma zarureti ortadan kalkmaz.
******
İnsanlar zor anlarında bağımlılıklar geliştirebilir ve bunun adına aşk diyebilirdi.
******
Masallara inanmayı çoktan bırakmıştı. Yalnızlıktan.
******
Ben/Çizilmiş bir yaşama atanmışım gibi.
Cahit Zarifoğlu/ Yedi güzel adam
*****
Herkes hayatında en az bir kere deliriyor, düşüyor, kayboluyor ve hiç kimsenin delirmesi, düşüşü yahut kayboluşu bir başkasınınkine benzemiyor. Yıkımların her birinin kendine özel bir hikayesi var, bu yüzden de istisnasız herkes kendi başına gelenleri başkalarına kıyasla daha büyük bir felaket olarak görme yanılsaması içinde. Belki de insanın aradığı avuntuyu, teselliyi bulamayınca yaşadığı hayal kırıklığıyla sürüklendiği bir yanılsama bu. Başkalarının yaptığı yapıp, kendi kayboluşumun acılarını kutsayarak buradan kendime itibar devşirmek niyetinde değilim, ne hissediyorsam onu aktarmakla yetineceğim.
*****
Adı bile kendisine ait olmayan bir insanın, kendi benliğini bulması, kaçtıklarıyla yüzleşmesi sanıldığı kadar kolay olmuyor.
******
Keşke insanın hafizası, doğduğunda kulağına okunan ezanla birlikte üç kere fısıldanan adını hatırlayabilecek kadar derinlere inebilseydi.
*****
Yalanı ömür billah sürdürerek iyilik olmaz.
******
Kaçmak istedikçe seni kovalayan acıtıcı gerçeklikler vardır her zaman, olur olmaz yerlerde karşısına çıkarlar.
*****
İnsanın kaderinde bir düğüm noktası var, o düğümü çözebilmek hayatın keskin dönüşlerinden birine kapı açıyor. Marifetlerinle aptallıkların arasındaki mesafeyi adamakıllı ölçebilmek, zaaflarını ve gücünü dürüstçe keşfedebilmek, geçmişle gelecek arasındaki hayati dengeyi kurabilmek, benliğinin karanlıkta kalan taraflarını bulup yüzleşebilmek buna bağlı. O düğümü fark etmek kolay değil, kaderin nerede düğümlendiğini anlayabilmek için çok güçlü bir sezgiye, hayat tevrübesine, içgörüye sahip olmak şart. Bazıları terapistlerin yardımıyla kendi aydınlanmasını yaşıyor, bunun için doğru insanı bulabilmek ve yüklü seans ücretlerini karşılayabilmek gibi ön koşullar mevcut.
******
Bir insanın ölümü, bedenen bu dünyayı terk etmesi, hafızasının ölümü kadar trajik değildi.
*****
Saygı görmek isteyen karşısındakine saygı gösterir.
*****
Herkes hayatta katlanabilme yolu olarak bir yalan seçiyordu kendine.
******
Vicdanını gözetmek yerine itibarını gözetmeyi yeğledi.
******
Konuşmanın bizi ne kadar yalnızlaştırdığını fark ediyormusun?
Wilhelm Genazino / Aşk Aptallığı
*****
Birileri baykuşa ölümün habercisi diyor birileri bilgeliğin sembolü. Bence aynısını görüyorlar, çünkü bilgelik ölümü kavramakla başlar.
******
Mutlu olduğun ilk an aslında onu kaybetmeye başladığın andır, bir şeyin kötü gideceğinden endişe ediyorsan endişe etmekten vazgeç, zaten kötü gitmeye başlamıştır.
*****
İnsanın ömrü boyunca hazırlıksız yakalanması mukadder olan meseleler vardı.
******
Hayata devam edeceksek, geçmişle ilgili her duyguyu eksizksiz yaşamalıyız. Hatıralar gerektiği saygıyı görmezse hayaletlere döner ve ömrümüzün sonuna kadar ruhumuza musallat olurlar.
******
Hayat beklentilerimizi karşılamakla mükellef değil. Olmuyorsa olmuyor.
******
Kimse neyin gerçek neyin düzmece olduğunun farkında değil.
Italo Calvino/Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
******
Hepimizin yaptığı, ölümün yaklaştığını haber veren çizgiler çoğalmadan evvel hayat veren kelimeyi bulmaya çalışmak.
******
Bazı acılar var ki onlardan kurtulabilmek için insanın çaba  sarf etmesi yetmez; unutmaya çalışmak, zamana bırakmak yahut kabullenmek, yüzleşmek, üstüne gitmek beyhude, ne yapsan geçmez. Kurtulmanın tek yolu o acının seni terk etmesini beklemek; bazen insanlar kadar acılar da yolulur ve giderler.
******
Allah'ın merhameti, umutsuzluk ve kederin tam ortasındayken tecelli ettiğinde insanın yalnızlık endişesi hafifliyor. Sesinin duyulduğunu bilmek kadar kıymetli ne olabilir?
******
Ama söylenmeyen şeyler yok mu sayılır?
Bilge Karasu / Göçmüş Kediler Bahçesi
*****
Babamın dayattığı hayattan kurtul, çocuklarını başka türlü sevmeyi öğren, seni soktuğu kafesin içinden kurtulamazsan çocuklarını da o kafesin içine alırsıni oysa sevgi koşulsuzdur, sevginin gücü ölçüsüzlüğündedir, hiçbir şey buna karşılık olamaz.
******
Hatıralar, bıçak değdiğinde her yere dağılan habis urlara benziyordu.
******
Ölüm belki de bizim anladığımız gibi değildi. Yahut her insan ölüm sonrasında farklı bir varoluş haline erişiyordu; kimileri birkaç metrelik çukura hapsolurken kimileri de alabildiğine özgürleşiyordu. Hayatlar ne kadar farklıysa, ölüm sonrası da farklıydı.
******
Hatıraların karanlık ağzı tarafından yutulmuştu.
******
Eğer bana saygı duyuyorsan açık ol.
******
Hüzünlü bir filmin sona ermesi gibi, yağmur dindi.
******
Buluşuyorlar ve ayrılıyorlardı her seferinde, böylece ayrılık yarasının üzerindeki kabuk her seferinde yeniden kalkıyor, kanamaya başlıyordu.
******
Mekanların da ruhları var; bir yer zindansa hep zindan olarak kalıyor, mesela eskiden yetimhaneyse istediğin kadar sanat galerisi, restoran, AVM yap yine de yetimhanenin hüznü oradan çıkmıyor.
******
İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir.
Albert Camus/ Yabancı
*****
 Çorba insanları yakınlaştırır. Ancak çok samimi olduğunuz biriyle karşılıklı oturup çorba içersiniz. Çorba yoksunluğu çağrıştırsa da sıcaklığıyla bunu örten bir yemek; içinizi ısıttığı kadar  birlikte olduğunuz kişiyle de aranızdaki içtenliği artırıyor. Gösterişsiz ama vaatkar. Birbirini sevenler ve iyi arkadaşlar birlikte çorba içmeye giderler, başkalarıyla aralarındaki mesafe nispetinde "yemeğe" giderler. Çorba konfordan ziyade merhamete karşılık gelir; yoksullar, yolda kalmışlar, çaresizler çorba parası isterler.
*****
Bir evlada baba olacak kadar güçlü değilsen, ötekisini hesap etmek de yersiz.
*****
İnsanın çok sevdiği birini bırakıp kendi derdine düşmesini Allah kimseye göstermesin.
******
İyi insanların uzaklaştığı biri olmak korkunç.
******
Yarım kalan her şey insanın huzursuzluğunu ve çaresizliğini büyütüyordu.
******
İnsan bazen kendi içine, odaya, eve, sokağa, şehre, evrene sığamıyordu. Bazı anlarda hiçbir mekana sığamıyordu insan.Bu dünyadaki varlığı bir fazlalığa dönüşüyordu. Eksikliğini kimsenin fark etmediği işe yaramaz bir nesne gibiydi.
******
Ölüm insani bütün hırslarından arındırır, terbiye eder. Ölüm hayata anlam katar, hepimizi toprakta eşitler. Kibirlenenler, açgözlüler, benlik kavgası edenler, hırsla biriktirenler, yetimleri ve fakirleri gözetmeyenler bilsinler ki ölüm var! Allah'tan şefkat bekleyenler, başkalarına şefkat göstersin. Allah bizi bu hakikatten nasiplenenlerden eylesin.
******
Ölünün eşyalarını evde tutmak iyi değildir, evin enerjisini düşürür, ağırlaştırır.
******
Ev dediğin, insanlar, eşyalar, duvarlar ve bunların insanda hissettirdiği duygulardır. Bir şey değiştiğinde her şey değişebilir. Nefret de sevgi de çabucak tersine dönebilir. Çok güçlü olmalşarı da bu yüzden. Bu evde birkaç parça eşya değiştiğinde duygularım bambaşka olacak. Unutma nefretin altında da çok derin aidiyetler var.
******
Musibet, insanları en çok ümide sarıldıkları zamanlarda zedelemekten haz alır.
Halid Ziya Uşaklıgil / Mai ve Siyah
******
Havasız ortamlarda ses dalgaları yayılmaz.

 
 
KİTAPTA BAHSİ GEÇEN SANATÇI;
 
 
KİTAPTA BAHSİ GEÇEN FİLM;
 

OKUDUM 2022 / 101 KAYBOLAN

28 Kasım 2022

OKUDUM 2022 / 101 KAYBOLAN

 

 
Tarık Tufan, hatıralarla yüzleşmenin, ilk aşkın ve kendini aramanın evrensel hikâyesini anlatıyor. Kaybolan, yaralı dünyalarda, kırık hayatlarda, saklı hüzünlerde ve İstanbul sokaklarında dolanan bir roman. Hayatın en çetrefilli meselesi, çözülmesi en zor sırrı, gerçekte kim olduğumuzdur. Çünkü herkes hayatının bir yerinde kaybolur. Bazıları kendisini bulabilmek için önce çok eskiden kaybettiklerini bulmak zorundadır. “Utanmayı bir kenara bırakıp gerçeği itiraf ettiğim bugün bile hâlâ kendi hayatımı değil, başkalarının hayatını yaşıyorum. Fason hayat. Bir gece düşüncelere dalmış boğuşurken aklıma geldi bu laf; o gün bugündür böyle tanımlıyorum, sipariş üzerine yaşanmış, ısmarlama, düşük maliyetli, fason hayat. Doğum günümde sadece bunun hayal kırıklığını hissettim. Uzunca bir vakit kayıtsız kalmaya çalıştığım hatalarım için şimdi pişmanlık, hüzün ve keder duyuyorum. Her şeyin başka türlü olmasını arzu ederdim, olmadı. Artık kim olduğumu, kimin için yaşadığımı doğru dürüst düşünemiyorum bile.” Kaybolmanın döngüsüne sıkışmış bir adam ve iki kadın. Kendilerini bulabilmek için çıkışı ararlarken ödeyecekleri bedel gitgide büyüyor.
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Kitabın karakterleri Hakan ve Yıldız. Uzun yıllardır evli olan  çok istemelerine rağmen çocuk sahibi olamayan bu çiftimizin etrafında geçiyor olaylar. Kimin bizi sevdiğinden çok bizim kimi sevdiğimiz daha önemli bir hal alıyor olaylarda. Kitap bir insanın kayboluşunu ve kendini bulma arayışını anlatıyor. Ayrıca İstanbul sokaklarını da dolaşmak güzeldi....

KİTAPTAN ALINTILAR;

Kaybolmak ansızın başımıza gelen felaketlerden değil;  bir zaman dilimine yayılarak, yavaş yavaş, insanı sezdirmeden gerçekleşiyor. Ancak son evrede kendini belli eden sinsi hastalıklar gibi iş işten geçtiği vakit anlıyorsun, ruhuna musallat olan amansız musibeti.
******
Şirkette çalışan herkes kendi doğum gününde öğle yemeğinden döndükten sonra pasta kesileceğini bilmesine rağmen pastayı karşısında gördüğünde şaşkınlıktan küçük dilini yutacakmış gibi davranır ve bir sevgi çemberinin içindeymişçesine aşırı duygusal tepkiler verir. Her seferinde aynı şaşkınlık ve mutluluk ifadelerini nasıl yapabildiklerine akıl sır erdiremem. Sabah gelirken bu duruma hazırlıklı oldukları bellidir aslında. Kuaföre gitmiş olurlar, o güne özel şık kıyafetler giyerler, makyajlarına, aksesuarlarına özen gösterirler ve gün boyu çekilen fotoğraflarda güzel görünmeyi garanti altına alırlar.
******
Kendini bildiğinden bu yana didinerek kurmaya çalıştığın konforlu hayat meğerse bir kuruntudan, zayıf bir örümcek ağından ibaretmiş; yaşamak, karanlık bir denizin kıyısında yürür gibi kaybolmanın kıyısında yürümekmiş; insanın kendisiyle mesafesi, dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeden daha büyükmüş. Yalnızlık, hayatın içindeki küçük bir parça değil, hayatın kendisiymiş.
*****
Meğer iç sesim arkadaş gibi beni oyalıyor, bir nebze de olsa yalnızlığımı unutturuyormuş. İçimde bir başkası vardı. Ses kesildiği anda kaybolmanın şiddeti arttı, medet umacağım bir dayanak kalmadı. İnsan bir eşyasını kaybettiğinde nerede arayabilirsin ki?
******
İnsan kendi içinde bir kez kaybolduğunda sonsuza kadar oradan çıkmaz.
*******
Karmaşık bir labirentin ortasına veya girift bir muammanın belirsizliğine düşmüş insanların çıkış yolunu er ya da geç bulabileceğini söyleyen, yalnızca iyilik ve merhamet yüklü masallardır.
******
Ölmekle hayatta kalmak arasındaki mesafe, sevdiklerinle arandaki mesafeyle ters orantılı. Ölümün veya hayatın sana yakınlığını sadece bunun belirlediğini gördüm.
******
Doktorlara göre Bee Gees'in 'Stayin Alive' şarkısı kalp masajı için ideal vuruşa sahipmiş.
******
Kendime özene bezene bir yalnızlık kafesi yaptım, bir süredir o kafesin içinde tek başıma yaşıyorum.
******
Mutsuzlukla hastalığı birbirinden ayırt edebilmek kolay olmuyor. Mutsuz insanların alameti fabrikası hiç geçmeyen yorgunluktur. Sanki hep hastaymış gibi.
******
Ucuz sızlanmaları çoğaltarak, acılı isyankar rolünü büyüterek, sosyal itibarlar devşirecek değilim.
******
Uzun itirafnameler bir sırrı saklar genellikle.
******
Babalarının yaraladığı kadınların acısına ölüm bile çare olamaz.
******
Bir gün kendi çocuğu olursa, hayatı güzel koksun, ferahlıkla dolsun diye ismini çiçeklerden, sulardan, bahar mevsiminden seçecekti.
******
Unutunca yaralar kapanır mı baba?
******
Marifet çocuğuna saray ismi koymak değil, gönlünü saray yapıp cömertçe açmak.
******
Gözaltındaki ince deriyi iki parmağıyla tutup öne doğru çekti, Ağlamaya kalkarsa gözyaşlarının içeri doğru akabileceğini, böylece iz bırakmayacağını öğrenmişti.
******
Yalnızca, hayallerinin peşinden koşan avcılar yorulmazlar.
******
Bazı gecikmelerin telafisi olmuyordu. Gözyaşları onlardan biriydi.
******
Sevdiklerine hediye aldığı her hediye insanların gözlerinin parlamasına neden olurdu.
******
Doğru hediyeyi bulabilmenin ilk ve tek koşulu, karşısındaki insanı iyi tanımak ve içtenlikle sevmekti. Gerçekten sevdiğin bir insana aldığın her hediye onun hayatının eksik parçasıymış gibi yerine oturur. Doğru hediye, daha ilk gördüğün anda o kişiyi hatırlatır.
******
Kusurlarımızı örterek birbirimize bakalım.
******
Dünyanın en zahmetli işiydi, acıyı tek başına yaşamak.
******
İnsan kendi geçmişinde, bazen bulunmaması gereken yerde dolanan bir av gibi, kurbanlarını bekleyen kapana yakalandığında sonsuza kadar orada tutsak kalıyor, başına gelen kimi haller, hele hele ruhi marazlar, sonrasında bir tür vesika gibi, bir tür sabıka gibi ömrü boyunca takip ediyordu.
******
Kendi içinde kaybolmuşsan, hayatının eskisi gibi olma ihtimali giderek azalıyor ve o saatten sonra nereye gideceğinin, ne yapacağının, nasıl yapacağının pek bir anlamı kalmıyor.
******
Çift kişilik bir yatakta, aynı yorganın iki uzak ucuna tutunarak yalnızlığın kalbimizi iyileştirmesini bekliyoruz.
******
Sevdiklerime sahip çıkamıyorum ben.
******
Kendimizi kaybetmiştik sen ikimizi de buldun.
Bir tereddütün romanı / Peyami Safa
******
Bizi düşmanların attığı taşlar değil, dostlarımızın attığı gül yaralar.
******
Hayat aslında kırık aynaydı.
******
Anlatmak, yaşamaktan üç kat daha yorucu. Çünkü olanları anlatabilmek için yaşamak ve hatırlamak gerekiyor; her biri birbirinden ağır ve zahmetli. Güzel başlayan fakat acıyla biten hatıraları kim anlatmak ister ki?
******
Kimse çiçeklerin hiçbir hastalık belirtisi olmadığı halde neden solduğunu bilmiyor.
W. Shakespeare/ Macbeth
******
Geçmişin nadir mutlu hatıralarını eşyalarıyla birlikte saklayan acılı kadınları asıl yaralayan, eşyaların kırılması, eskimesi veya bozulması değil, eskiye dair güzel izlerin hayatlarından bir anda silinmesiydi. Üzerine titredikleri, ihtimam gösterdikleri, bir nesneden ziyade ona yükledikleri duıygulardı. O duygular, gözleri gibi sakındıkları kimi eşyaları eşssiz bir hale dönüştürüyor, benzerleriyle değiştirilmesini, yerine yenisinin alınmasını imkansızlaştırıyordu. Senelerce korumayı başardıkları şeylerin kırılması, kaybolması, solup gitmesi, o güzel anların bir daha yaşanmamacasına bitip gittiğini ilan ediyor ve bunu kabullenmek, canlarını her şeyden daha fazla acıtıyordu.
******
Aşk merdivenini su değil, duygular yaşatır, sevgi yaşatır, aşk yaşatır.
******
Konuşmazsak kendimizi de birbirimizi de iyileştiremeyiz.
******
Hayat, bir satış ve pazarlama eylemidir.
*******
Her insan yaşamı boyunca hem satıcı hem de müşteridir.
******
Elinden kaçırdıkların için asla hayıflanma!
******
Olmayacak bir şeye sakın inanma.
******
Eşyaların, fikirlerin, duyguların satıcısı ve müşterisidir insan. Değerli olanlara bir alıcı çıkar. Güzel olan, cazibesi olan, insana fayda sağlayan, hayatı kolaylaştıran şeylere talip oluruz. Değerinin farkına varacak, kullanabilecek bir zekanız yoksa altın da teneke de aynıdır. Eğer yüksek bir zekanız varsa bir teneke parçasını bile altın kadar değerli hale getirebilirsiniz. Her şey hayati bir ihtiyaca dönüşebilir. Siz sezgilerinizle, aklınızla doğru zamanı ve mekanı bulabilirsiniz. Fakat önce sormamız gereken önemli bir soru var. Elinizdekilerin böylesine kıymetli olduğuna inanıyormusunuz?
******
Önce kendinize inanın, sahip olduklarınızın değerine inanın, gücünüze inanın ve bu savaşta, bu rekabette her şartta ayakta kalabileceğinize inanın. O zaman kara ağaçlar ormanından sağ çıkabilirsiniz, sizi gözetleyen yırtıcıların arasında hayatta kalabilirsiniz. İnancın gücünü her zerrenizde hissedebilirseniz bu vahşi kavgada sağ kalan siz olursunuz. Güç, kendini bilmekle başlar; kendini keşfetmek, eksikliklerini dürüstçe kabullenmek, gelişime, iletişime açık olmak, yılmamak, karamsarlığa düşmemek ve sonunda öz ışığınla aydınlanmak. Öz ışığınız parıldamaya başlayınca dostlarınız size yakın olmaya, düşmanlarınızsa mümkün olduğu kadar uzaklaşmaya çalışacaktır. Mevlânâ'nın, Gandhi'nin, Aristo'nun, Mozart'ın, Marx'ın, Budha'nın aradığı işte buydu: İnsanın kendi öz ışığıyla özgürleşmesi. Özgürleşmek, özgüvenin artmasına neden olur, özgüvense daha büyük satış yapmak anlamına gelir. Daha büyük satış, rekabette öne çıkmanın olmazsa olmazıdır.
******
Hayali olmayan insan, çoktan ölmüş ve ne yazık ki öldüğünün farkında olmayan insandır.
******
Durumlarına razı olanlar, hiçbir şey üretmeyenler, emek sarf etmeyenler kendilerini masum göstermek için kutsallık kokan tezlere ihtiyaç duyarlar.
******
Aşırı tevazu kibirdendir.
******
Had bildirenlere karşı gelmek, insanın öz ışığını parlatır.
******
Erdemli, ahlaklı olmanın yolu hep kazanmaktan değil, bazen bile isteye kaybetmeye razı gelmekten geçer.
******
Bu dünyada iyi ki deniz gören masalar var.
******
Anlatmak gerçekten çok iyi geldi, insanın içini dökebilmesi, sorunları çözebilmesi kadar değerli.
******
Kaldırın beni, demek ister durmadan düşen bir kişi.
Varolmanın dayanılmaz hafifliği/ Milan Kundera
*******
İnsan kendisindeki değişikliği fark edemiyordu.
******
Kağıda dökülenlerin mahremiyeti kalmaz. Kalbinden, aklından geçenler yazılmışsa açığa vurulmuş demektir. O kağıdı yaksan bile kâr etmez.
******
İşten kalan zamanlarda başka işlerle uğraşmak iyi geliyor.
******
Güzellikler çabuk biter
******
Boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir.Herkesin sadece bir kez boğulma hakkı vardır.
Sevgi Soysal/Tante Rosa
******
Seçilen mekanın özelliği, akşam yemeğine fazladan anlamlar yüklüyor, olayı sıradan bir arkadaş buluşmasından çıkarıp, özel bir randevuya dönüştürüyordu.
******
Bazı kadınları hayal kurmak, bazılarını da yaşanmış güzel anları düşünmek teselli ediyordu. Geçmişin güzellikleri tükenince, hatıralar kullanılmaktan tarumar olunca, eli mahkum herkes hayallere sığınıyordu.
******
Hakiki ve saf acının mesken tuttuğu yüzü hiçbir maskeyle gizlemek mümkün olmuyordu.
******
İnsanların hakkına riayet etmek gerekir.
******
 Dinlemekse dinlemek, paylaşmaksa paylaşmak, yeter ki kendi dünyanda boğulma.
******
Sorunlar yumağında boğulmuş, histeri dalgalarıyla mücadele eden, girdiği ortama gönül darlığı bulaştıran bir kadın olarak anılmak istemiyordu.
******
Hayat bu kadar değersiz değil.
******
Ağlamak da içini dökmenin en yüksek merhalesiydi.

DEVAMI YARIN

KİTAPTA ADI GEÇEN FİLMLER;



KİTAPTAN MÜZİKLER;