Ernaux’nun babası, kızı öğretmenlik sınavlarını verdikten iki ay sonra ölür. Yazar bu ölümün ardından, yetersiz eğitim görmüş, çocukluğundan beri değeri ancak kas gücüyle ölçülmüş babasının işçilikten küçük esnaflığa geçişini, onun toplumsal konumunu ve kendisiyle ilişkisini eşeler. Satırlara dökülenlerse dramatik hatıralar değil, bir portre üzerinden anlatılan bir “sınıf” hikâyesidir.
Babamın Yeri, bir adamın hem toplumun hem de kızının gözündeki “yer”ini irdeleyen, son derece kişisel bir konuyu sakınmadan, alabildiğine yalın bir üslupla evrensele dönüştürerek aktaran bir metin.
“Duyguların ve ketumluğun iç içe geçtiği muazzam bir edebî başarı.”
Le Monde
“Ernaux, Simone de Beauvoir’dan bir neslin tarihini tutan vakanüvis rolünü miras aldı.”
Margaret Drabble
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Annie Ernaux kitabı babasının ölümünden sonra yazmış, önceki yıllarda babasıyla yaşadıklarını, babasının hayatını dile getirmiş. Ayrıca kitapta o dönemin işçi sorunlarını, geçim sıkıntısını da ele almış.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Bir izahata kalkışıyorum. Yazmak, ihanet edenin son çaresidir.
Jean Genet
******
Törenden bir önceki gün, cenaze yemeği için bir parça dana eti pişirdik. Cenazeye katılma nezaketi gösterenleri boş mideyle göndermek ayıp olurdu.
(Bu gelenek bize de yabancı ülkelerden mi geçti diye düşünmedim değil)
******
Yokluklara ve mecburiyetlere katlanarak geçmiş bir hayatı anlatmak için ne sanatın tarafını tutmaya ne de "sürükleyici" ya da "dokunaklı" bir şey yapmaya çalışmaya hakkım var.
*****
Onu en çok saldırganlaştıran da aileden birini kitap ya da gazete okurken görmekti. Okuma yazmayı öğrenecek zamanı olmamıştı. Sayı saymayı biliyordu.
******
Şifa bulmak için Aziz Riquire'ye, Aziz Guillaumme'a ziyarete gidiyor, ağrıyan yerlerine saracağı bezleri heykellere sürüyordu.
??????????????????
******
Din onlara saygınlık kazandırıyordu.
******
Kaderimize şükredip her zaman mutlu olmayı öğrenmeliyiz.
******
Dünyadaki en güzel şey yoksullara merhamet göstermektir.
*****
Sevgiyle birbirine bağlı bir aile, zenginliklerin en büyüğüne sahiptir.
******
Zenginliğin en mutluluk verici tarafi, başkasının yoksulluğunu hafifletmeye imkan tanımasıdır.
******
Faal insan tek bir saniyeyi boşa geçirmez ve günün sonunda, her saatin kendisine bir şey kattığını görür. Buna karşılık, ihmalkar insan, işini gücünü hep başka bir zamana erteler; uyuyup durur ve unutulur, yatakta, masada, sohbette; gün sona erdiğinde hiçbir şey yapmamıştır; aylar ve yıllar akıp gider, yaşlılık gelip çatar, o hala aynı noktadadır.
******
Ben bu insanların hepsini cebimden çıkarırım.
(çok iddialı bir söz)
*****
Babam anne babasının sefaletini tekrarlamamanın temel şartını öğrenmişti: Bir kadına kendini kaptırmamak.
******
Bütün fotoğraflar pazarları çekilirdi, insanların daha çok zamanı olur pazar günleri, daha iyi giyinirlerdi.
*****
İki kat giysimiz vardı, biri günlük, diğeri pazarlık ( birincisi yıkanıp eskidiğinde pazartları giydiğimiz günlüğe geçiriliyordu.)
******
Elindeki ile mutlu olmayı öğren.
*****
Babam önemli olduklarını düşündüğü kişiler karşısında çekingen bir tutukluğa bürünür, tek bir soru sormazdı.
******
Hep temkinli konuşmak, münasebetsiz bir kelime edivermenin anlatılamaz korkusu, neredeyse gaz kaçırmak kadar kötü.
*****
Kötü gibi davranmak, gelişmemişliğin yol yordam bilmemenin kılık kıyafet, dil ve adap konularında geri olmanın işaretiydi.
*****
Herkesin bayıldığı bir hikaye;
Köylünün bir şehirde oturan oğlunu ziyarete gider, çalışmakta olan çamaşır makinesinin karşısına oturur, camın arkasında dönüp duran çamaşırlara gözlerini dikip düşünceli düşünceli seyre dalar. Sonunda, ayağa kalkıp başını sallayarak gelinine şöyle der:
"Kim ne derse desin, televizyon matah bir şey değilmiş"
*****
Birbirimizle hırlayıp homurdanmadan konuşmayı bilmezdik. Ölçülü, kibar üslup yabancılara saklanırdı.
*****
Mutluluk elini kolunu sallaya sallaya yürüyen bir tanrıdır.
Henri de Regnier
******
Genç bir kız pekala akıllı uslu eğlenebilir.
*****
Mühim olan insanın kalbi.
******
Hiç bir şeyi açık etmemenin gururu,
Kol kırılır yen içinde kalır.
*****
Bilginin ve oturup kalkmayı bilmenin içsel, doğuştan gelen mükemmelliğin işareti olduğuna dair o derin inanç.
*****
"Bir izahata kalkışıyorum. Yazmak, ihanet edenin son çaresidir."
Jean Genet
******
KİTAPTAN MÜZİKLER;
Fransızca şarkı iyi hissettirdi, dediğini anlamadan bile :) cenazede misafir doyurma kısmı hususunda çoğu ülke ile aynı olabiliriz ama biz gibi acı tazeyken yemeğe düşkünü olmaz gibi geliyor . Son zamanlarda çokça tepki alıyor bu husus, normale evrilebiliriz belki yakında.
YanıtlaSilEğer youtube şarkıya bakarsan fransızca sözleri var, anlamını google translate te çözebilirsin... ilk şarkı mesela
Silbana aşktan bahset
bana tatlı şeyler söyle
güzel konuşman
Kalbim onu duymaktan yorulmadı
Her zaman olmak şartıyla
Şu yüce sözleri tekrarladınız:
Seni seviyorum
İyi bilirsin
Derinlerde hiçbir şeye inanmıyorum
Ama yine de istiyorum
Sevdiğim bu sözleri dinle
okşayan sesin
Kim onlara titreyerek fısıldıyor
Güzel hikayesiyle beni uyutuyor
Ve kendime rağmen buna inanmak istiyorum
O çok tatlı
Sevgili hazinem biraz deli olmak
Hayat bazen çok acı
Kimeralara inanmıyorsanız
Hüzün çabuk yatıştırılır
Ve kendini bir öpücükle teselli eder
Kalpten yarayı iyileştiriyoruz
Onu rahatlatan bir yeminle
fransızca şarkıları (chanson) severim :) bu kitabı yakınlarda okudum sonra da nobel aldı yazar şimdi diğer kitaplarını da okuycam :)
YanıtlaSilYeni bir kitabını bende aldım inşallah okuyacağım.
SilNe güzel, şarkıları da bulmuşsun! Benim de aklımdan geçmişti, buradan dinleyeyim hemen. :)
YanıtlaSilKeyifli dinlemeler
SilBu kitabı bir yerde daha gördüm sanki gibi bir dejavunun içindeyim. Elimde otuz bin milyon kitap olduğundan pas geçiyorum.
YanıtlaSilBenim yazdıklarımdam okumuş say kendini:)))
SilDüşündürücü bir kitaba benziyor. Not edeyim. Müzikler de pek hoş.
YanıtlaSilEvet müzikler de güzel...
Sil