Tarık Tufan, hatıralarla yüzleşmenin, ilk aşkın ve kendini aramanın evrensel hikâyesini anlatıyor. Kaybolan, yaralı dünyalarda, kırık hayatlarda, saklı hüzünlerde ve İstanbul sokaklarında dolanan bir roman.
Hayatın en çetrefilli meselesi, çözülmesi en zor sırrı, gerçekte kim olduğumuzdur. Çünkü herkes hayatının bir yerinde kaybolur. Bazıları kendisini bulabilmek için önce çok eskiden kaybettiklerini bulmak zorundadır.
“Utanmayı bir kenara bırakıp gerçeği itiraf ettiğim bugün bile hâlâ kendi hayatımı değil, başkalarının hayatını yaşıyorum. Fason hayat. Bir gece düşüncelere dalmış boğuşurken aklıma geldi bu laf; o gün bugündür böyle tanımlıyorum, sipariş üzerine yaşanmış, ısmarlama, düşük maliyetli, fason hayat. Doğum günümde sadece bunun hayal kırıklığını hissettim. Uzunca bir vakit kayıtsız kalmaya çalıştığım hatalarım için şimdi pişmanlık, hüzün ve keder duyuyorum. Her şeyin başka türlü olmasını arzu ederdim, olmadı. Artık kim olduğumu, kimin için yaşadığımı doğru dürüst düşünemiyorum bile.”
Kaybolmanın döngüsüne sıkışmış bir adam ve iki kadın. Kendilerini bulabilmek için çıkışı ararlarken ödeyecekleri bedel gitgide büyüyor.
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Kitabın karakterleri Hakan ve Yıldız. Uzun yıllardır evli olan çok istemelerine rağmen çocuk sahibi olamayan bu çiftimizin etrafında geçiyor olaylar. Kimin bizi sevdiğinden çok bizim kimi sevdiğimiz daha önemli bir hal alıyor olaylarda. Kitap bir insanın kayboluşunu ve kendini bulma arayışını anlatıyor. Ayrıca İstanbul sokaklarını da dolaşmak güzeldi....
KİTAPTAN ALINTILAR;
Kaybolmak ansızın başımıza gelen felaketlerden değil; bir zaman dilimine yayılarak, yavaş yavaş, insanı sezdirmeden gerçekleşiyor. Ancak son evrede kendini belli eden sinsi hastalıklar gibi iş işten geçtiği vakit anlıyorsun, ruhuna musallat olan amansız musibeti.
******
Şirkette çalışan herkes kendi doğum gününde öğle yemeğinden döndükten sonra pasta kesileceğini bilmesine rağmen pastayı karşısında gördüğünde şaşkınlıktan küçük dilini yutacakmış gibi davranır ve bir sevgi çemberinin içindeymişçesine aşırı duygusal tepkiler verir. Her seferinde aynı şaşkınlık ve mutluluk ifadelerini nasıl yapabildiklerine akıl sır erdiremem. Sabah gelirken bu duruma hazırlıklı oldukları bellidir aslında. Kuaföre gitmiş olurlar, o güne özel şık kıyafetler giyerler, makyajlarına, aksesuarlarına özen gösterirler ve gün boyu çekilen fotoğraflarda güzel görünmeyi garanti altına alırlar.
******
Kendini bildiğinden bu yana didinerek kurmaya çalıştığın konforlu hayat meğerse bir kuruntudan, zayıf bir örümcek ağından ibaretmiş; yaşamak, karanlık bir denizin kıyısında yürür gibi kaybolmanın kıyısında yürümekmiş; insanın kendisiyle mesafesi, dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeden daha büyükmüş. Yalnızlık, hayatın içindeki küçük bir parça değil, hayatın kendisiymiş.
*****
Meğer iç sesim arkadaş gibi beni oyalıyor, bir nebze de olsa yalnızlığımı unutturuyormuş. İçimde bir başkası vardı. Ses kesildiği anda kaybolmanın şiddeti arttı, medet umacağım bir dayanak kalmadı. İnsan bir eşyasını kaybettiğinde nerede arayabilirsin ki?
******
İnsan kendi içinde bir kez kaybolduğunda sonsuza kadar oradan çıkmaz.
*******
Karmaşık bir labirentin ortasına veya girift bir muammanın belirsizliğine düşmüş insanların çıkış yolunu er ya da geç bulabileceğini söyleyen, yalnızca iyilik ve merhamet yüklü masallardır.
******
Ölmekle hayatta kalmak arasındaki mesafe, sevdiklerinle arandaki mesafeyle ters orantılı. Ölümün veya hayatın sana yakınlığını sadece bunun belirlediğini gördüm.
******
Doktorlara göre Bee Gees'in 'Stayin Alive' şarkısı kalp masajı için ideal vuruşa sahipmiş.
******
Kendime özene bezene bir yalnızlık kafesi yaptım, bir süredir o kafesin içinde tek başıma yaşıyorum.
******
Mutsuzlukla hastalığı birbirinden ayırt edebilmek kolay olmuyor. Mutsuz insanların alameti fabrikası hiç geçmeyen yorgunluktur. Sanki hep hastaymış gibi.
******
Ucuz sızlanmaları çoğaltarak, acılı isyankar rolünü büyüterek, sosyal itibarlar devşirecek değilim.
******
Uzun itirafnameler bir sırrı saklar genellikle.
******
Babalarının yaraladığı kadınların acısına ölüm bile çare olamaz.
******
Bir gün kendi çocuğu olursa, hayatı güzel koksun, ferahlıkla dolsun diye ismini çiçeklerden, sulardan, bahar mevsiminden seçecekti.
******
Unutunca yaralar kapanır mı baba?
******
Marifet çocuğuna saray ismi koymak değil, gönlünü saray yapıp cömertçe açmak.
******
Gözaltındaki ince deriyi iki parmağıyla tutup öne doğru çekti, Ağlamaya kalkarsa gözyaşlarının içeri doğru akabileceğini, böylece iz bırakmayacağını öğrenmişti.
******
Yalnızca, hayallerinin peşinden koşan avcılar yorulmazlar.
******
Bazı gecikmelerin telafisi olmuyordu. Gözyaşları onlardan biriydi.
******
Sevdiklerine hediye aldığı her hediye insanların gözlerinin parlamasına neden olurdu.
******
Doğru hediyeyi bulabilmenin ilk ve tek koşulu, karşısındaki insanı iyi tanımak ve içtenlikle sevmekti. Gerçekten sevdiğin bir insana aldığın her hediye onun hayatının eksik parçasıymış gibi yerine oturur. Doğru hediye, daha ilk gördüğün anda o kişiyi hatırlatır.
******
Kusurlarımızı örterek birbirimize bakalım.
******
Dünyanın en zahmetli işiydi, acıyı tek başına yaşamak.
******
İnsan kendi geçmişinde, bazen bulunmaması gereken yerde dolanan bir av gibi, kurbanlarını bekleyen kapana yakalandığında sonsuza kadar orada tutsak kalıyor, başına gelen kimi haller, hele hele ruhi marazlar, sonrasında bir tür vesika gibi, bir tür sabıka gibi ömrü boyunca takip ediyordu.
******
Kendi içinde kaybolmuşsan, hayatının eskisi gibi olma ihtimali giderek azalıyor ve o saatten sonra nereye gideceğinin, ne yapacağının, nasıl yapacağının pek bir anlamı kalmıyor.
******
Çift kişilik bir yatakta, aynı yorganın iki uzak ucuna tutunarak yalnızlığın kalbimizi iyileştirmesini bekliyoruz.
******
Sevdiklerime sahip çıkamıyorum ben.
******
Kendimizi kaybetmiştik sen ikimizi de buldun.
Bir tereddütün romanı / Peyami Safa
******
Bizi düşmanların attığı taşlar değil, dostlarımızın attığı gül yaralar.
******
Hayat aslında kırık aynaydı.
******
Anlatmak, yaşamaktan üç kat daha yorucu. Çünkü olanları anlatabilmek için yaşamak ve hatırlamak gerekiyor; her biri birbirinden ağır ve zahmetli. Güzel başlayan fakat acıyla biten hatıraları kim anlatmak ister ki?
******
Kimse çiçeklerin hiçbir hastalık belirtisi olmadığı halde neden solduğunu bilmiyor.
W. Shakespeare/ Macbeth
******
Geçmişin nadir mutlu hatıralarını eşyalarıyla birlikte saklayan acılı kadınları asıl yaralayan, eşyaların kırılması, eskimesi veya bozulması değil, eskiye dair güzel izlerin hayatlarından bir anda silinmesiydi. Üzerine titredikleri, ihtimam gösterdikleri, bir nesneden ziyade ona yükledikleri duıygulardı. O duygular, gözleri gibi sakındıkları kimi eşyaları eşssiz bir hale dönüştürüyor, benzerleriyle değiştirilmesini, yerine yenisinin alınmasını imkansızlaştırıyordu. Senelerce korumayı başardıkları şeylerin kırılması, kaybolması, solup gitmesi, o güzel anların bir daha yaşanmamacasına bitip gittiğini ilan ediyor ve bunu kabullenmek, canlarını her şeyden daha fazla acıtıyordu.
******
Aşk merdivenini su değil, duygular yaşatır, sevgi yaşatır, aşk yaşatır.
******
Konuşmazsak kendimizi de birbirimizi de iyileştiremeyiz.
******
Hayat, bir satış ve pazarlama eylemidir.
*******
Her insan yaşamı boyunca hem satıcı hem de müşteridir.
******
Elinden kaçırdıkların için asla hayıflanma!
******
Olmayacak bir şeye sakın inanma.
******
Eşyaların, fikirlerin, duyguların satıcısı ve müşterisidir insan. Değerli olanlara bir alıcı çıkar. Güzel olan, cazibesi olan, insana fayda sağlayan, hayatı kolaylaştıran şeylere talip oluruz. Değerinin farkına varacak, kullanabilecek bir zekanız yoksa altın da teneke de aynıdır. Eğer yüksek bir zekanız varsa bir teneke parçasını bile altın kadar değerli hale getirebilirsiniz. Her şey hayati bir ihtiyaca dönüşebilir. Siz sezgilerinizle, aklınızla doğru zamanı ve mekanı bulabilirsiniz. Fakat önce sormamız gereken önemli bir soru var. Elinizdekilerin böylesine kıymetli olduğuna inanıyormusunuz?
******
Önce kendinize inanın, sahip olduklarınızın değerine inanın, gücünüze inanın ve bu savaşta, bu rekabette her şartta ayakta kalabileceğinize inanın. O zaman kara ağaçlar ormanından sağ çıkabilirsiniz, sizi gözetleyen yırtıcıların arasında hayatta kalabilirsiniz. İnancın gücünü her zerrenizde hissedebilirseniz bu vahşi kavgada sağ kalan siz olursunuz. Güç, kendini bilmekle başlar; kendini keşfetmek, eksikliklerini dürüstçe kabullenmek, gelişime, iletişime açık olmak, yılmamak, karamsarlığa düşmemek ve sonunda öz ışığınla aydınlanmak. Öz ışığınız parıldamaya başlayınca dostlarınız size yakın olmaya, düşmanlarınızsa mümkün olduğu kadar uzaklaşmaya çalışacaktır. Mevlânâ'nın, Gandhi'nin, Aristo'nun, Mozart'ın, Marx'ın, Budha'nın aradığı işte buydu: İnsanın kendi öz ışığıyla özgürleşmesi. Özgürleşmek, özgüvenin artmasına neden olur, özgüvense daha büyük satış yapmak anlamına gelir. Daha büyük satış, rekabette öne çıkmanın olmazsa olmazıdır.
******
Hayali olmayan insan, çoktan ölmüş ve ne yazık ki öldüğünün farkında olmayan insandır.
******
Durumlarına razı olanlar, hiçbir şey üretmeyenler, emek sarf etmeyenler kendilerini masum göstermek için kutsallık kokan tezlere ihtiyaç duyarlar.
******
Aşırı tevazu kibirdendir.
******
Had bildirenlere karşı gelmek, insanın öz ışığını parlatır.
******
Erdemli, ahlaklı olmanın yolu hep kazanmaktan değil, bazen bile isteye kaybetmeye razı gelmekten geçer.
******
Bu dünyada iyi ki deniz gören masalar var.
******
Anlatmak gerçekten çok iyi geldi, insanın içini dökebilmesi, sorunları çözebilmesi kadar değerli.
******
Kaldırın beni, demek ister durmadan düşen bir kişi.
Varolmanın dayanılmaz hafifliği/ Milan Kundera
*******
İnsan kendisindeki değişikliği fark edemiyordu.
******
Kağıda dökülenlerin mahremiyeti kalmaz. Kalbinden, aklından geçenler yazılmışsa açığa vurulmuş demektir. O kağıdı yaksan bile kâr etmez.
******
İşten kalan zamanlarda başka işlerle uğraşmak iyi geliyor.
******
Güzellikler çabuk biter
******
Boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir.Herkesin sadece bir kez boğulma hakkı vardır.
Sevgi Soysal/Tante Rosa
******
Seçilen mekanın özelliği, akşam yemeğine fazladan anlamlar yüklüyor, olayı sıradan bir arkadaş buluşmasından çıkarıp, özel bir randevuya dönüştürüyordu.
******
Bazı kadınları hayal kurmak, bazılarını da yaşanmış güzel anları düşünmek teselli ediyordu. Geçmişin güzellikleri tükenince, hatıralar kullanılmaktan tarumar olunca, eli mahkum herkes hayallere sığınıyordu.
******
Hakiki ve saf acının mesken tuttuğu yüzü hiçbir maskeyle gizlemek mümkün olmuyordu.
******
İnsanların hakkına riayet etmek gerekir.
******
Dinlemekse dinlemek, paylaşmaksa paylaşmak, yeter ki kendi dünyanda boğulma.
******
Sorunlar yumağında boğulmuş, histeri dalgalarıyla mücadele eden, girdiği ortama gönül darlığı bulaştıran bir kadın olarak anılmak istemiyordu.
******
Hayat bu kadar değersiz değil.
******
Ağlamak da içini dökmenin en yüksek merhalesiydi.
DEVAMI YARIN
KİTAPTA ADI GEÇEN FİLMLER;
KİTAPTAN MÜZİKLER;
stayin alive stayin alive uu u uu uuuuu staying alive :)
YanıtlaSil:)) açtım şimdi dinliyorum
Siliç sesim beni de oyalıyor bazen :) merak ettim kitabı
YanıtlaSilOkumaya değer...
SilOyyy konuda pek zorlayıcı aslında, ben şimdilik pas geçeyim belki beş yıl sonra falan. :)
YanıtlaSilBence pas geçme okumaya değer bir kitap...
Silhandanın blogu kapalı mıı? birkaç gündür ulaşılamıyor diyor da.
YanıtlaSilbir şey yok deep ben girdim şimdi
Silanladım ben tıklayınca site kapandı, ulaşılamıyor diyor :)
SilHandan da baktı sorun yok diyor
SilStayin Alive çok güzel bir şarkı. Modası asla geçmiyor.
YanıtlaSilEvet çok güzel
Sil