OKUDUKLARIM 178/ HAYVANLARDAN TANRILARA SAPİENS

31 Temmuz 2017

OKUDUKLARIM 178/ HAYVANLARDAN TANRILARA SAPİENS

- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?
- Geleceğin dini bilim mi?
- İnsanların miadı çoktan doldu mu?
100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?

Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30'dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright'ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

"Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!"
-Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik'in yazarı-

"Harari'nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli."
-John Gray, Financial Times-

(Tanıtım Bülteninden)

Başlangıçta okumakta zorlandığım bir kitap oldu. Afrikadan dünyaya yayılan Homo Sapiens insanlarının dünyayı ele geçirmeleri, meyve ve sebzeleri ehlileştirmeleri, insanları köleleştirmeleri, ırkları yok etmeleri, paraya verilen önem, dinlerin ortaya çıkışı, çok tanrılı dinler, tek tanrılı dinler ve diğer liberal ve sosyalisy düşüncelerin aynı düzleme çıktığını anlatan güzel bir kitap. Ağır ilerlese de okumanızı tavsiye ederim.




AYAK PARMAKLARINIZ VE KİŞİLİĞİNİZ

AYAK PARMAKLARINIZ VE KİŞİLİĞİNİZ
A Tipi Kişilik

A tipi kişilikte, baş parmağı, ikinci ve üçüncü parmağınız aynı uzunlukta, son iki parmağınız ise bunlardan daha kısa şekilde. A tipi kişiliğe sahip kişilerin özellikleri:
Dışa dönük, sosyal ve karizmatiktirler.
Uzun süre aynı yerde oturmaktan sıkılırlar.
İlgi odağı olmayı severler.
Başarılı bir kariyerleri vardır.
Aşk hayatlarında tutkuludurlar.

B Tipi Kişilik

B tipi kişiliğe sahip bireylerin ayak parmaklarının uzunlukları neredeyse birbirine eşittir. Özellikleri ise şöyledir:
Çekingen ve sessizdirler.
İleri görüşlüdürler ve altıncı hisleri kuvvetlidir.
Duygularını kontrol edemezler.
Güvenilirdirler.
Düzenlidirler.

C Tipi Kişilik

C tipi kişiliğe sahip bireylerin ikinci parmakları başparmaklarından daha büyüktür. İşte özellikleri:
İyimserdirler.
Hevesli ve kararlıdırlar.
Strese dayanıklıdırlar.
Yardım etmeyi severler.
Lider özelliğe sahiptirler ve doğuştan liderdirler.
Spora düşkün ve yaratıcıdırlar.

D Tipi Kişilik

D tipi kişiliğe sahip bireylerin parmakları baştan sona kısalır. İşte özellikleri:
Sır saklamada iyidirler.
İç güzelliğe önem verirler.
Ruh halleri çok değişiktir.

Sevdikleri tarafından pohpohlanmayı severler.

PAZARIN GETİRDİKLERİ

30 Temmuz 2017

PAZARIN GETİRDİKLERİ

Yine ay başı geldi ise merhaba dergilerim...







Akşamki yarenim bu yakışıklı idi, çay ile birlikte bol bol sohbet ettik ...



Yeni başladığım kitabım...



CUMARTESİ BELLEĞİNDEN

29 Temmuz 2017

CUMARTESİ BELLEĞİNDEN

Sık sık Tanrıdan ve atalardan söz edilmeye başlanmışsa ya canınız ya da paranız isteniyor demektir. 
 Pierre Joseph Proudhon








Bir resim yap çocucğum
Bakmaya doyamadığım
Bir resim yap çocuğum
Bir resim;
Adı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLSUN..!

Osman Edip Türkmen



Yangında ilk kurtarılacak...

İZLEDİKLERİM 90

28 Temmuz 2017

İZLEDİKLERİM 90

SON MACERA


80’li yaşlarına gelmiş 3 emekli arkadaş, Willie (Morgan Freeman), Joe (Michael Caine) ve Albert (Alan Arkin) emekli maaşları ve sosyal yardımlarla zar zor ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bunun üzerine emeklilik ödemelerinin kesilmesiyle iyice zor durumda kalırlar. Çaresiz kalan yaşlı adamlar, sadece kendi hakları kadar parayı almak üzere banka soymaya karar verirler. Ancak hem yaşları, hem de bu işteki tecrübesizlikleri başlarına enteresan işlerin gelmesine neden olacaktır


SHEPHERDS AND BUTCHERS

John Weber tüm dünyada bilinen bir avukattır ve insanların mahkeme kararı ile asılmasına karşıdır. Weber 17 yaşındaki bir çocuğun cinayet işlediği gerekçesi ile idam edilmesini önlemeye çalışır. Fakat idamı önlemek için elinde yeterli bilgi yoktur.

Bir savaşta insanı düşman olarak göremezsin, ateş ettiğin üniformalardır insanlar değil.




Bree (Nora Jane Noone) ve Jonna (Alexandra Park) kardeşler, uzun süre sonra bir araya gelirler ve evlerine yakın bir olimpik havuza giderler. Havuzda nefeslerini tutma iddiasına tutuştukları sırada kapanma saati gelir ve havuzun üzeri, sağlam bir kapakla kapatılır. Nefes alabilecekleri çok küçük bir boşlukları kalan kardeşler, saatler geçtikçe soğuk ve diğer zorluklarla mücadele etmek, havuz tekrar açılana dek hayatta kalmak için her şeyi yapmak durumunda kalacaktır.



ÖLÜM HİKAYESİ

Genç çift Anne ve Harold yeni bir eve taşınırlar ancak o bölgede korkunç cinayetlerin işlendiğini bilmiyorlardır. Anne’in yalnızlığı ve tuhaf davranışları ilişkilerini karmaşık bir hale sokmakla beraber Annie’nin Mary’nin karanlık yüzünü öğrenmesiyle birlikte artık Mary’den kaçışı kalmayacaktır



YEMEK

Yalnız ve çaresiz bir anne çocuğunun gözleri önünde erimesine daha fazla dayanamamaktadır. Çocuğunun hastalığından kurtulması için elinden gelini yapan yalnız kadın, hastalığa neden olan her şeyi araştırmaktadır. Oğlunu kurtarma yolları arayan yalnız anne birden bire kendini yemek sektörünün içinde buluverecektir. Hastalığın sebeplerini ve nedenlerini bulmak için her şeyini ortaya koyan kadının tek derdi oğlunu eski haline döndürmek olacaktır.

İZLENMELİ GDO LU ÜRÜNLER VE CHEMTRAİLS KONUSU İLGİNİZİ ÇEKİYORSA EĞER TABİİ.

TEMELİN BEBEKLERİ (TASLAKTA ESKİLERDEN UNUTULMUŞ)

TEMELİN BEBEKLERİ (TASLAKTA ESKİLERDEN UNUTULMUŞ)























SEN KİMİN SESSİZLİĞİSİN...

26 Temmuz 2017

SEN KİMİN SESSİZLİĞİSİN...


Sessizliğin bir sınırı yoktur. O yüzden sessizlikten korkarız. Her anın tıka basa doldurulması gerektiğine inandığımız bir çağda, sessizlik bize boşluk duygusu verir. Kontrolün elimizde olmadığı duygusu bizi ürkütür. Eve gelir gelmez radyo veya televizyonu açarız. Bir ses dış ve iç uzayımızı doldursun isteriz. Oysa kadim gelenekler sessizliğe değer verir, insanın sessizlikle içini duyabileceğini, sessizliğin sesine ulaşabileceğini öngörür.

Batı kültürünün bir özelliği de boşlukları doldurmak. Öte yanda, dili daha küçük doğrusal birimlere ayrıştıramayan kültürlerde, sessizlik de konuşma yerine geçer. Uzun veya kısa sessizliklerle bir kelime diğerinden ayırt edilir. Konuşmaya gerçek anlamını sağlayan şey sessizliğin ta kendisidir. Sözgelimi Eskimo dilinde tek bir kelimenin kısa bir şiir olabileceği söylenir. Şiir biraz da dile gelmeyendedir.

Sessizliği içermediği şeyle tanımlarız, ne olmadığıyla. Bu haliyle o günümüzün dünyasından kovulmak istenir. Onun boşluk veya tepkisizlik olduğuna çoktan hükmedilmiştir. Sonsuz bir gürültü çağıltısında o yapısal bir hatadır. Unuttuğumuz şey şu ki, dinlemek ancak insanın sessizliğiyle mümkündür. Dinlemek ve sessizlik ancak birlikte var olur. Günümüzün dünyasında pek azımız diğeriyle gerçekten konuşuyor. Daha çok, içimizde biriktirdiğimiz kelimeleri bir başkasına boşaltmış oluyoruz. İnsanlar sessizlik istediklerinde başkalarının susup kendilerinin konuşmasını bekliyor. Bireyciliğin bayraklaştırıldığı bir çağda, herkesin kendi kafasının içindekini fütursuzca boşaltması bekleniyor. Güç, kelimelerde. Kelimeler insanları ikna ediyor, yönlendiriyor, kandırıyor, kontrol ediyor. Konuşarak kendimizi ve karşımızdakini ne kadar biricik, ne kadar değerli olduğumuza ikna ediyoruz. Sessizliği bozan şey, işitilme endişemizden başkası değil.

'Çağımız bir gürültü çağı' diyor Aldous Huxley, 'fiziksel gürültü, zihinsel gürültü, arzunun gürültüsü.' Teknoloji sessizliğe saldırıyor. Reklam endüstrisi arzuyu kışkırtarak insan ve özü arasına duvarlar örüyor. Oysa sessizlik içimizde bekleyen insanı olgunlaştırır. İçimizde bekleyen sesleri açığa çıkarır. Bizi kendimizle karşılaştırır. Sessizlik insanı daha az fevri kılar. Yavaşlatır. 'Sakin ol/ Duvardaki tuğlaları dinle / Sessiz ol, onlar / Senin ismini söylüyor / Kimsin sen / Kimsin? / Kimin sessizliğisin?' Şairin dile getirdiği bu soruyu harika buluyorum: Sen kimin sessizliğisin? Evet, sessizlik konuşur. Sessizlik dilin ebedi akışıdır. Konuşmakla kesintiye uğrar. Bir keşiş, üstadına sormuş: 'İlk Kelime nedir üstad?' Üstad sessiz kalmış. Keşiş, başka bir üstada gitmiş ve bu hikâyeyi anlatmış. 'İlk Kelime sana zaten söylenmiş' demiş bu üstad. Sükût, içimizde keşfedilmeyi bekler. Onu keşfetmekle, kendimizi keşfetmiş oluruz.

Bilgeler konuşmak değil sükut sanatında ustalaşan insanlar arasından çıkar. Sükut, evet kimilerinde ahmaklığın bir örtüsü oluverir. Kimileyin incinebilirliğe karşı bir zırh olur. Ama sessizlik seçilebilir de. Gürültünün ortasında insan kendisini doğru bir var oluştan uzaklaştıran her türlü sese kulak tıkayabilir. Cep telefonunu kapatabilir. Lüzumsuz lakırdıdan perhiz yapabilir. Sözü uzatmayabilir. İnsanı ve âlemi, sessizliğin verdiği zenginlikle temaşa edebilir. Kendisini anlatmak telaşından geri durabilir. Böcekleri, yaprakların hışırtısını, okuldan dağılan çocukların neşesini dinleyebilir. Bir bulutun yer değiştirirken çıkardığı sese, 'bir hançerin paslanırken çıkardığı gürültü'ye kulak kesilebilir. Konuşulmayan hakkında susmayı deneyebilir. Dile gelmeyenin sesini araştırabilir.

Çağımızın bilge yazarlarından Nuri Pakdil, tanıştığı kişilerle bir sessizlik seremonisi gerçekleştirirmiş. Ankara'da Edebiyat dergisinin yönetim evinde kendisini ziyarete gelen insanlarla dört saat beş saat hiç konuşmadan oturdukları olurmuş. Ben buna bir tür dostluğa kabul töreni gibi bakıyorum. Usta diyor ki benimle sessizliği yürüyebiliyorsan, bir ömrü de yürüyebilirsin. Eğer sessizlik seni korkutup kaçırmıyorsa, içinin seslerini dinlemeye aday birisin ve seninle dostluk edebiliriz. Birlikte sessizlikten öğrenebiliriz.

Sessizliğin sesi içinde duruyor dostum. Sus ve onu açığa çıkar.


Prof. Dr. Kemal Sayar

HAFTA BAŞINDAN...

25 Temmuz 2017

HAFTA BAŞINDAN...

Hafta başı parkta kalvaltı ve gazete faslı..


Bahçeden...


Kendiliğinden çıkan bostanımız, herhalde kuşlar taşıdı çekirdeğini


Çapa ile aşk yaşayan balım kızım...


çekirdekten biberlerim...


Sevmedim yarım kaldı ikinci ele gidecek...


Biz rejim diyelim biz yürüyüş diyelim, komşular düşman olmuşlar börek getirdiler hemde peçka böreği...


OKUDUKLARIM 177 / SOĞUK ÖPÜCÜK

OKUDUKLARIM 177 / SOĞUK ÖPÜCÜK

Bellamy Lyston henüz on iki yaşındayken ablası Susan fırtınalı bir günde vahşice öldürülür. Bellamy'nin fırtınalardan korkusu, o günün en yıkıcı dakikalarında neler olduğuyla ilgili hafızasındaki anları da cinayet yeri gibi yakıp yıkar. Genç kadın on sekiz yıl sonra, gerçek katilin bulunması ve olayın aydınlatılması için cinayeti konu alan sansasyonel bir roman kaleme alır. Böylece ailesine dair tetikte bekleyen ölümcül sırların da fitilini ateşlemiş olur.

Bellamy, Susan'ın ölümünü çevreleyen olayların derinlerine daldıkça hayatını tehlikeye atma pahasına dahi olsa akıl almaz gerçeklere ulaşır. Eksik anılarına rağmen ablasını kimin öldürdüğünü ortaya çıkarana kadar da durmaya niyeti yoktur. Tabii katil ondan önce davranmazsa…

"New York Times çoksatanlar listesinde bir numaraya yükselen Sandra Brown, ailesinin sırlarla dolu geçmişine ait gerçekleri aydınlatmaya çalışan Bellamy Lyston'ın sürükleyici ve çarpıcı hikâyesiyle yeniden karşımızda."
-New York Times-

"Merak uyandırıcı, heyecan dozu yüksek ve ustaca kurgulanmış Soğuk Öpücük kanuni yozlaşma, psikolojik işkence ve yürek burkan bir ihanetin öyküsü."
-USA Today-

"Aile bağları, sevgi ve ihanet Soğuk Öpücük'te sıra dışı bir bakış açısıyla sorgulanıyor. Sandra Brown bu kez ezber bozan bir hikâyeyle dönüş yapmış."
-Romantic Times-

(Tanıtım Bülteninden)

İZLEDİKLERİM 89

24 Temmuz 2017

İZLEDİKLERİM 89

ŞANTAJ

Doktor Kevin Riley (Elon Bailey), eşi Julie (Bethany Joy Lenz) ve oğlu Andy ile Bahamalar’ın cennet gibi adalarında tatile çıkmıştır. Her şeyin harika başladığı tatil, kiraladıkları bir tekneyle terkedilmiş bir adaya gidip, teknenin bozulması ve yiyecekleri olmadan adada mahsur kalmalarıyla kabusa döner. Onları bulan balıkçı Miguel (Barkhad Abdi) Kevin’ın karısı ve çocuğunu alıkoyarak yüklü bir miktar fidye ister. Sağlık durumu kötüye giden eşi ve çocuğunu kurtatabilmek için Kevin’ın çok az zamanı vardır.


KEMİKLERİNE KADAR


Ellen, yeme bozukluğu için şimdiye kadar 4 farklı tedavi merkezine gitmiş anoreksik bir genç kadındır. Ellen’ın ailesi onun gözlerinin önünde öldüğünü düşünmektedirler. Yetenekli bir sanatçı olan Ellen, yaptığı çizimin kendisi gibi anoreksik birine korkunç bir etkiye neden olunca çizmemeye başlamıştır. Kötü bir dönem geçiren, yaşamayı isteyip istemediğine karar veremeyen Ellen, sonunda 5. ve son kez tedavi olmaya karar verir. Anoreksi hastalarının tedavi merkezini yöneten sıra dışı doktor, Ellen’in hastalığını aşmasını ve yaşamayı seçmesine yardımcı olur.



İnsanlar seni sevdiklerini söylerler. Ama seni sevmenin kendilerini nasıl hissettirdiğini anlatmak isterler. Ya da aslında senden alabileceklerini severler. 



ÇÖKÜŞ

Hitler ve yakın arkadaşları kendilerini sığınaklarda güvene almışlardır. Aralarında Führerin özel sekreteri Traudi Junge de vardır. Berlin artık düşmüş bir kaledir fakat Hitler, şehirden çıkmayı ve teslim olmayı kabul etmemektedir. Halkının tüm fertleri dışarıda yok edilirken o, son yolculuğuna hazırlanmaktadır. Birlikte intihar etmeden birkaç saat önce Eva Braun ile evlenirler. Cesetleri düşman eline geçmemesi için yakılır. Führerin peşinden yıllarca sadık bir şekilde gitmiş birçok insanın durumu da farklı değildir. Berlin düşerken herkesin ölümle yaşam arasında seçim yapma saati giderek yaklaşmaktadır.

VENGEANCE


Eski bir Körfez Savaşı gazisinin, 12 yaşında Bethie adında bir kızı olan Teena’nın tecavüzcülerinin bulunmasına yardımcı olması anlatılmaktadır.



OKJA



Küçük kız Mija sanki bu dünyadan olmayan dev bir hayvana gönüllü olarak bakmaktadır. Fakat bu hayvanın peşinde bir sürü kişi vardır bunların başında bilimsel çalışma yapmak isteyen insanlar hayvan hakları savunucuları ve para kazanmak isteyen şirketler. Mija bir anda bunların arasında kalacak ve o hayvandan ayrılmak istemeyecektir.