DOĞDUĞUN AYA GÖRE DEKORASYON

31 Ekim 2015

DOĞDUĞUN AYA GÖRE DEKORASYON

HAZİRAN

Altın Sarısı

Tazeleyici,zihinsel anlamda enerji verici ve ışıltıyla dolu bir 

renk olan altın sarısı haziran doğumluların rengi.


YÜREKLİ OLMAK YA DA OLMAMAK..

30 Ekim 2015

YÜREKLİ OLMAK YA DA OLMAMAK..

Ne güzel şeydir inanmak ve inandığını yaşamak.
Zor olan sorgulayarak inanmak inandıklarını sorgulayabilmektir.
Kolaydır kazananın yanında olmak; zor olan kaybedeni ayağa kaldırmaktır.
Kolaydır "Hocanın gittiği yoldan" gitmek zor olan hocayı sorgulayabilmektir.
Kolaydır başkalarının düşlerini yaşamak
Zor olansa düş kurabilmektir. Ve düşlerinin peşinden gitmek…
"İmaj" yapmak kolaydır zor olan "olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olabilmektir".
"Böyle gelip böyle gitmesi" kolaydır zor olan "tekere çomak sokmaktır".
Bir adam düşünür milyonlar peşinden gider.
Kolaydır "milyonların içinde bir" olmak; zor olansa "milyonda bir" olabilmektir.
Birkaç kitap birkaç makale ile okul kantinlerinde kahve köşelerinde atılan birkaç nutuğun peşinden gitmek kolaydır.
Gayret ve mesai ister kütüphanelere gömülmek
Yürek ister kendi tezini yazmak…
"Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek” kolaydır.
Zor olansa "fikir sahibi" olmaktır.
"Top yekün" reddetmek kolaydır
Zor olansa nüansları yakalayabilmektir.
"Homojen" olmak kolaydır; kolayda yok olup gitmek
Zor olansa "heterojen" yapının içinde var olabilmektir.
Sorgulamak yürek ister kendi hayatının koçu olmak kendin ve başkaları için düşünmek düşündüğünü söylemek ve inandığını yaşamak yürek ister.
Sadece kendin için değil herkes için adaleti aramak yürek ister.
"Kendin için istediğini herkes için istemek
Kendine yapılmasını istemediğini de başkasına yapmamak" yürek ister..

* Alıntı

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

28 Ekim 2015

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


ÖYLESİNE...

25 Ekim 2015

ÖYLESİNE...
Sıkıcı bir gün yaşıyorum desem yeridir.

Hani bir hamak olsa da bahçede sallansam.

Ya da bir salıncak olsa da sallansam.

Ya da bir meditasyon yapsam.


Nihayet kendime ne yapmam gerektiğini buldum. İşte mekanım burası


kahvem de bu....

Elimde kitabım da olsun.........



                                    Kahkahalarım bol olsun
hem de çok bol olsun...



TATLI KRİZLERİ İÇİN SAĞLIKLI RAWBARS

23 Ekim 2015

TATLI KRİZLERİ İÇİN SAĞLIKLI RAWBARS













Tatlı krizleri için hazırlamak lazım.. Yapılışı aşağıdaki sitede...


yanında bir fincan kahve ile güzel gider...


HAYATTA EN GÜZEL ŞEY YAKININDADIR

22 Ekim 2015

HAYATTA EN GÜZEL ŞEY YAKININDADIR


İnsan Vazgeçebildiği Şeylerin Karşısında Güçlü Durur!

“Madrid’de bir otelin duvarında bir levhada şöyle yazıyor: Şarkı söylemek yasaktır. Rio De Janerio havaalanının duvarında bir levhada şöyle diyor: Bagaj arabalarıyla oynamak yasaktır. Yani bu devirde hala şarkı söyleyen insanlar var, hala çocuk ruhunu kaybetmeyip oyun oynayan insanlar da!” Bu cümleler Eduardo Galeono’nun “Yürüyen kelimeler” adlı kitabından. ‘Her şey ve hiçbir şey olmanın’ arasında gidip gelen, yazarın kıvrak zekâsıyla işlenmiş baş döndürücü, düşündürücü hikâyelerin olduğu bir kitap bu. Kitabı okursanız özellikle ‘baş melek’ karakterine dikkat etmenizi öneririm. Dünyaya bir görev için gönderilen baş melek, dünyevi zevklere öyle dalıyor ki melek olduğunu unutuyor! Hırslarıyla egosunun tuzağına düşerek zaaflarına yenilen, çıkmaza girerek istemediği hayatı yaşayan, yaşamı keyifli hale getirmek için değil de mevcut memnuniyetsizliklere kendince mantıklı açıklamalar bulmaya çalışan pek çoğumuzun hayatından kesitler sunuyor. Peki, baş melek neden, bu duruma düşüyor? Hayatın zevklerinden vazgeçemediği için!

Evet, vazgeçmek daha ilk duyulduğu anda kulağa hoş gelmeyen kelimelerdendir ve içinde önyargı besler. Tibetli bir bilge vazgeçmeyi şuna benzetir “Birisine vazgeçmekten söz etmek, bir domuzun burnuna sopayı indirmekten farksızdır. Bundan hiç hoşlanmaz!” Çünkü vazgeçmek günlük yaşamın küçük zevklerinden yoksun olmanın, şunu ya da bunu yapmamanın, oraya veya şuraya gitmemenin diğer adıdır. Kısaca, zevk alma özgürlüğünü kısıtlayan bir dizi buyruk ve yasaklamadır. Çoğumuz için bir şeylerden vazgeçmek bu anlama geldiği için hayatımızda kullanmadığımız eşyalardan hatta bazen hiç bir faydamıza olmayan insanlardan bile vazgeçemiyoruz ya! Vazgeçip yeniye yer açmak yerine o şey’leri dolaplarda, kalbimizde, çekmecelerde, aklımızın bir köşesinde, tavan arasında saklıyoruz!

Hayatımız sonu gelmez bir sürü etkinlikle dolu. Çalışmak başta geliyor elbette. Çalıştıkça para kazanırız. Kazandığımız paranın miktarı arttıkça, bizimde hayatımızda vazgeçilmezlerin oranı artmaya başlar! Yenilemenin, almanın, değiştirmenin, gelmenin, gitmenin hesaplarını yapar dururuz! Belirli bir kazanç düzeyine geldiğimizde, sahip olduğumuz şeyleri durmaksızın çoğaltmamız gerektiğine inanırız sanki. Dinlenme fırsatı bulup kendimize vakit ayırdığımızda n’apıyoruz peki? Dinleniyor muyuz gerçekten yoksa avizeleri değiştirmekle, beyaz pencere panjurlarını bu sene moda diye kahverengiye çevirmekle mi uğraşıyoruz ya da paramızın son kuruşuna kadar alışveriş yapmanın telaşında mıyız? Ya da hazır dinlenmek için oturmuşken, hiç gerekmediği halde 2 yıl oldu yeter düşüncesiyle arabamızı neyle değiştirsek iyi olur diye web sitelerini, dergileri mi karıştırıyoruz? Daha çok eşyaya, daha çok giysiye, zevkle döşenmiş bir eve, daha incelikle düzenlenmiş bir mutfağa sahip olmak bize zevk verir elbette, ama ne pahasına hiç düşünüyor muyuz? Zamanımızı, enerjimizi yitirmek, dikkatimizi dağıtmak pahasına olmasın sakın?

İşte bu noktada ‘vazgeçebilmeyi‘ bilmek devreye girebilirse, bunların getirdikleri ile götürdüklerini tartabiliriz, yaşamımızda değiştirebileceğimiz birçok şey olduğunun farkına varırız; daha iyi, gereksiz şeylerden daha fazla arınmış bir yaşama kavuşmak için üzerimizden atacağımız daha birçok şey olduğunun farkına varırız. Sonuçta vazgeçmek, hoş olan her şeye ‘hayır’ demek, kendimizi çilekli dondurmadan ya da dağda yaptığımız yürüyüşten sonra güzel bir yemek ziyafeti çekmekten yoksun kılmak anlamına gelmez. Vazgeçmek, yaşamımızdaki bazı öğeler hakkında kendimize ‘yapmak beni mutlu kılacak mı’ diye sormaktır. Özgün bir mutluluk, yaşamın hayhuyları arasında sürüp gidebilmelidir. Bir şeyi arzu etmeyi kendimize yasaklayacağımıza, daha fazla arzu edilir olanı bulup kucaklamalıyız.

Vazgeçmek, alışkanlık sonucu zevk olarak kabul ettiğimiz şeyleri inceleme, onların bize gerçekten huzur verip vermediğini doğrulama cüretine ve akıllığına sahip olmaktır. Vazgeçen kişi, iyi olan her şeyi kötü kabul eden bir mazoşist değildir. Hem böyle bir budalalığı kim yapar? Vazgeçen kişi, kendi içine bakmaya zaman ayırıp yaşamının bazı yanlarının onlara asılıp kalmaya değmediğini gözlemleyendir. Kendine ve hayatına karşı dürüst olabilendir.

“Hayatta en güzel şey en yakınındadır: Burun deliklerindeki nefes, gözlerine vuran ışık, ayakucundaki çiçekler, ellerindeki vazife ve hemen önündeki doğru yol… Bu yüzden, yıldızları kapmaya uğraşma! Onun yerine hayatını basitleştir, halkın yararına olan işlerde çalış, günlük işler ve günlük ekmek parası hayattaki en tatlı şeylerdir.” diyor yazar Louis Stevenson. Vazgeçmek, özgür olmak ve daha basit yolunu bularak yaşamak demektir aslında. Kolay bir şey olmadığı muhakkak ancak vazgeçemediğimiz, bizi esir alan o bırakamama/ayrılamama durumu yerini derin bir doymuşluğa bıraktığı zaman kuşlar gibi özgür olduğumuzu hissediyoruz… Sonra uçup gidiyoruz yepyeni enfes yerlere, Ayten Mutlu’nun dizelerindeki gibi nefis bir hayat yaşamak için bağıra çağıra şarkılar söyleyerek gidiyoruz…

“Morötesi sözcüklerle gidelim, yalanların ürkünç gece kuşlarının uğramadığı orman yalınlığına, art arda örülmüş duvarların ötesine geçelim, okşayan yalımına otların, karanlık sokakların kıvılcımına içimize gidelim ateşin ve külün barıştığı toprağa. Biz oraya gidelim, elma kokularına yitirilmiş ne varsa çağırsın aşk adımızı güzelliğe sora sora gidelim!”

Sağlıcakla ve yüreği özgür kalalım hepimiz.

Yazan: Hülya Konar / hPozitif

RESİMDE İLK FARK EDİP GÖRDÜĞÜN ŞEY, SENİN HAYATA BAKIŞ AÇINI GÖSTERİYOR TEST EDİN…!

RESİMDE İLK FARK EDİP GÖRDÜĞÜN ŞEY, SENİN HAYATA BAKIŞ AÇINI GÖSTERİYOR TEST EDİN…!

Şekle Baktığınızda Ne Görüyorsunuz…
A-Elma
B- Kelebek
C- Bıçak
Elma Görenler: Sizler ayağı yere sağlam basan, arada dengeyi kaybetseniz bile kolaylıkla dengeye gelebilen insanlarsınız. Çevrenizdekiler size danışırlar, sizi dinlerler. Daime kendinizi geliştirmeye çalışırsınız, yanlış yapsanız da telafi etme yoluna gidersiniz. Sorunlardan kaçmak yerine onları nasıl çözerime odaklanırsınız. Gerçekten çok güvenilir insanlarsınız .Kendinizi sürekli kontrol altında tutarsınız ama arada bir eğlenin kendinize akışa bırakın. Olur mu???
Kelebek Görenler: Sizi gidi çocuk ruhlular sizi. Bu dünya bazen size zor geliyor. İçinizdeki, iyilik, sevecenlik o kadar yüksek ki, nefreti, kızgınlığı, öfkeyi anlayamıyorsunuz. Hele ki bu duygular size yönlenirse ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz ve hak etmediğinizi düşünüyorsunuz. Gerçekten de hak etmiyorsunuz. Sizler o kadar naifsiniz ki. Hiç bir canlıyı incitemezsiniz, bilerek isteyerek hiç kimseyi üzemezsiniz, siz üzülürsünüz, kırılırsınız da , başkalarını kırmazsanız. Siz gidin çimlerde yuvarlanın, salıncaklarda sallanın. Aynen böyle kalın emi:)))
Bıçak Görenler: Sizler çok iyi insanlarsınız ama geçmişte çok kırılmışsınız. Zamanında size yapılan tüm haksızlıklar içinize işlemiş ve karnınızda bir bıçak yarası var gibi hissediyorsunuz. Zaman zaman bunları unutuyorsunuz ve ışıltınızla çevrenizi büyülüyorsunuz, dışarı çıkıp eğleniyorsunuz, hayatın tadını çıkarıyorsunuz, zaman zaman da eve kapanıp yaralarınızı sarmaya çalışıyorsunuz. Aman boş verin ne olduysa oldu bitti, siz bu dünyaya lazımsınız. Bu andan itibaren geçmişi affedin ve hayata dört elle sarılın emi…
Anette İnselberg

MAVİ KURDELE

19 Ekim 2015

MAVİ KURDELE


New York’ta yaşayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin diğer insanlardan farklı özelliklerini vurgulayarak onları bir biçimde onurlandırmaya karar verir… Ve öğretmen bir gün, Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırır. Kaldırdığı her öğrenciye öncelikle kendisinin (sınıf ve öğretmeni için) ne kadar özel olduğunu belirtir. Sonra her birinin yakasına, üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele takar… Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verir.
Bu projeye göre; her öğrencisine üçer tane daha mavi kurdele verir ve onlardan bu töreni yaşadıkları çevrede devam ettirmelerini ister. Öğrenciler daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.
Öğrencilerden biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan ve ailece tanıdıkları, bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti. Ardından yöneticiye iki tane daha kurdele vermiş ve “Bu mavi kurdele bizim sınıf projemiz. Sizden de onurlandırmanız için birini bulmanızı rica ediyorum. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlar da bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin” diye rica etmiş…
Mavi kurdeleleri alan yönetici aynı gün, suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verir…
Patronun odasına girer ve ona: “iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü kendisini takdir edip örnek aldığını” söyler… Ve bu mavi kurdeleyi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sorar. Şaşkına dönen patronu; “Tabii ki…” şeklinde cevap verir. Yönetici de mavi kurdeleyi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirir… Ekstra kurdeleyi verirken de; “Bana bir iyilik yapar mısınız, siz de bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz? Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu onurlandırma töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece “bunun insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş…” diye ekler.
Patron o akşam evine geldiğinde on dört yaşındaki oğlunu yanına çağırır ve oğluna: “Bugün inanılmaz bir şey oldu… Ofisteydim, üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, “İş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için…” göğsüme bu kurdeleyi iliştirdi… Bana ayrıca bir kurdele daha verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi… Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin… Ben de “seni” onurlandırmak istiyorum. Çünkü günlerim aşırı yorucu geçiyor ve eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum… Oysa bu akşam buraya oturup, sana benim için “ne kadar farklı ve özel” olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun… “Seni çok seviyorum…” der ve o mavi kurdeleyi oğlunun yakasına takar…
Şaşkına dönen çocuk birden ağlamaya başlamıştır. Bütün vücudu titrerken başını kaldırır, gözleri yaş içinde olarak babasına bakar ve güçlükle: “Biliyor musun, ben yarın intihar edecektim baba…” der… “Çünkü ben senin beni hiç sevmediğini, beni hiç önemsemediğini düşünüyordum… Ama şimdi ise her şey çok farklı… Ben de seni çok seviyorum. Ve baba, şu an sen oğlunun hayatını kurtardın…”
”Sevgiyi duymak, hissetmek isteyen insanların var olduğunu hiç unutmamalı… Ve o “Mavi Kurdeleleri” ceplerimizden, kalbimizden ve beynimizden hiç eksik etmemeliyiz”…

İZLEDİKLERİM -47-

18 Ekim 2015

İZLEDİKLERİM -47-

Viyana'da yaşayan Yahudi bir kadın olan Maria Altmann, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve yaşadığı yerin Nazi kuşatması altına girmesiyle Viyana'yı ülkesini terk etmek zorunda kalır. Ülkesinden ayrı, mülteci olarak geçirdiği 60 yılın ardından Maria, Viyana'ya geri dönmeye karar verir ve bunun için geçerli bir nedeni de vardır. Zamanında Nazilerin el koydukları aile mirasını ve en önemlisi Gustav Klim'in, teyzesini resmettiği önemli tabloyu geri almaya kararlıdır. 80 yaşındaki Maria, yanında genç ve deneyimsiz avukatı Randy Schoenberg ile birlikte Avusturya hükümetinde sürecek bir yolculuğa atılır. Ne var ki bu yolculuk Maria'nın geçmişindeki sır ve gerçeklerin ortaya çıkacağı bir deneyime dönüşür. 


Savaş esnasında evli olan cennet ve Niyaz ın aşklarını zorlukarda bile sürdürdüğü ve 

başlarından geçen dramatik olaylar konu alınmış.



 Miracle at St. Anna filminde, 2. Dünya Savaşı sürmekte ve Amerikaya bağlı orduya ait 92. Buffalo Askeri bölüğü italyada konumlanmışlardır. Orada bir kapanda kalmışlar ve sıkışmış bir durumdadırlar.Orada bir çocuğun hayatı tehlikededir ve 4 asker bu çocuğu kurtarmak için kendi hayatlarından vazgeçerler. Gerçek bir olaydan filme uyarlanmış bu harika yapımı sizlere sunuyoruz. İnsanların ne kadarda inançları farklı olsa da aslında bir vicdana sahipler. 


Hongi’nin ait olduğu kabile bir hazine avı sırasında istila edilmiş ve 

katledilmiştir. Babası kabile şefi olan Hongi, sevdiklerini huzura kavuşturmak

 için intikam yemini eder. Tek amacı yasaklanmış topraklardan geçmek olan 

Hongi’nin önüne aşması gereken bir dizi kötü çıkacaktır. Hongi, uzun yıllardır 

bu toprakları hakimiyet altında tutan zalim tiran ile yüzleşmek için elinden 

geleni yapacaktır


 2031'de, küresel ısınmanın durmasını sağlamak için uygulanmış bir deney olumsuzlukla

 sonuçlanmış ve dünya tekrar buzul çağına geri dönmüştür. Bu yıkımdan hayatta kalan az sayıda 

insan, Snowpiercer denilen bir trende yaşamak durumunda kalmıştır. Fakat trendeki insanlar 

yöneten ve yönetilen olarak ikiye ayrılmıştır. Devamlı ezik düşürülen arka vagon halkı, artık bu 

duruma bir son vermek istemektedir. 


İNSTAGRAM GÜNLÜĞÜM

16 Ekim 2015

İNSTAGRAM GÜNLÜĞÜM

İlk defa tadına baktığım, incirli, cevizli kıbrıs tatlısı. Tarif bulursam eğer buna yakın ben de denemek isterim.



Bir ara kitaplığımı düzenledim..



Bunlar da yapmaya başladığım tunus işi patiklerim.









BÜTÜN SEMAVİ İNANIŞLAR AYNI YOLA ÇIKAR...

14 Ekim 2015

BÜTÜN SEMAVİ İNANIŞLAR AYNI YOLA ÇIKAR...


TEMİZ ELLER  

Yaptığınız işte çok fazla para almayınız, hile ile iş yapmayınız. Hileli iş yapar ve para kazanırsanız, hayatınızda bunun sonuçlarına katlanmak ile geçer. Elinizdeki kendi ihtiyaç fazlası gelirini muhtaç olan ile paylaşınız.






TEMİZ KULAKLAR

Kimsenin hakkında yapılan dedikoduyu, iftirayı dinlemeyiniz.  Kulaklarınızı temiz tutup sessizlikten, kızgınlığın gürültüsünden uzak durun. Sükut içinde yaşayınız. 





TEMİZ GÖZLER

Gözlerinizi, şiddet, zulüm, kıskançlık ve şehvetten uzak tutunuz. Ancak bu şekilde dünyanın mükemmelliğini ve renklerin ihtişamını berrak olarak görürsünüz.



TEMİZ AĞIZ

Konuşurken gereksiz konuşmamak gerekir. Kullanılan kelime ve ifadeler o kişinin karekterini belli eder. Argosuz, samimi sözler konuşarak dilimizi kötü sözlerden ayıklamalıyız.



BEDEN VE GİYSİ TEMİZLİĞİ

Bedeninizi ve giysilerinizi temiz tutunuz. Temiz olma ve temiz görünme toplum içinde bir saygınlık ve itibar vesilesidir. Semavi dinlerin beden temizliği ve su temizliğin verdiği önem büyüktür.




DÜŞÜNCELERİN SAFLIĞI
Olumsuz ve kötü düşüncelerden sıyrılınız. Kelimelerin çekim gücü yüksektir. Kelimeler inanca, inancımızda hayata dönüşür.



KALP VE RUH SAĞLIĞI

Ruhsal sağlık ve beden sağlığının ayrı şeyler olduğu düşünülse de gerçekte zihnimiz ve bedenimiz sıkı bir etkileşim içindedir. İç dünyamızdaki çatışmaların bir kısmı, eğer başka bir ifade yolu bulamıyorsa, bedensel semptomlar şeklinde kendini gösterir. Bedenimizde olup bitenler nasıl hissedip nasıl düşündüğümüzü etkileyebilir. Sağlığı korumak için zihin ve bedene bir arada özen göstermek ve birbirinden bağımsız olmadıklarını fark etmek gereklidir.