Balzac’ın deyişiyle “Başka hiçbir şey değişmese bile, eğer
ben değişirsem, her şey değişir.” İyi Hayat, bizi değişime çağırıyor. Var
mısınız?
1999 depremini yaşarken akrabalarımızı ziyaret amacıyla
Bolu’ya gittik. Bolu da deprem bölgesinin bir parçasıydı. Bolu’nun girişinde
yeni bir yerleşim alanı var: Dağ Kent. Burası hâlâ bütünüyle tamamlanmış bir
yerleşim bölgesi değil. İşte tam burada bir pano dikkatimi çekti. Panoda şöyle
bir cümle vardı: Her zorluk bir fırsattır. O zaman için ne akıllıca bir laf
demiştim kendi kendime. Kim, nasıl düşünmüştü de böyle zor bir zamanda
görebilenlere, duyabilenlere böyle bir mesaj vermişti? Bunu bilemiyorum, ama ne
kadar farklı ve olumlu bir bakış açısıydı. Daha sonra özel hayatımda yaşadığım
başka depremlerde de bu sözü çokça hatırladım ve hep zorlukları bir fırsat
bilmeye çalıştım. Tabii bu zor oldu bazen. Ama kendine acımaktan, ağlayıp
sızlamaktan çok daha iyi bir yol oldu benim için.
İşte Alex Rovira‘nın
İyi Hayat’ı (La Buena Vida) bana
yine bu sözü hatırlattı. İyi hayat yaşamak şüphesiz biraz tercih meselesi,
kararlılık, kendini yinelemeden yeniden doğmak meselesi… Yunus’un dediği gibi
“Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası”
Mevlana Celaleddin‘in Batıdaki en büyük hayranlarından Sevme
Sanatı kitabının yazarı ve Freud’un öğrencisi Erich From, “Hayatın ereği,
eksiksiz olarak doğmaktır; ancak ne acıdır ki, çoğumuz gerçek anlamda doğmadan
ölürüz. Yaşamak, her an yeniden doğmak demektir” ifadesiyle yaşamanın bize
verilmiş bir fırsat olduğu üzerinde durur. Böyle baktığımızda “hayat, bizim
ondan yaptığımız ve yarattığımız şeydir.” Amacımız da ömrümüzü “İyi Hayat”a
dönüştürmek olmalıdır.
İyi Hayat’ı gerçekleştirmek ve mutluluk hakkına ulaşabilmek
için ne yapmalıyız? Yazar, bizi bu konuda Rabindranath Tagore‘un rehberliğine
emanet ediyor: “Nasıl duyumsadığımızın ya da ne bildiğimizin önemi yoktur;
potansiyel yeteneklerimizin ya da becerilerimizin önemi yoktur. Önemli olan tek
şey, onlara can veren eylemdir. Birçoğumuz bağlılık, cesaret, aşk gibi
kavramları biliriz, ancak gerçekte bilmek, yapmak demektir. Yapmak, kavrayışı
bilgeliğe taşır; eylem bilgiyi bilgeliğe dönüştürür.
“Oturup suya bakmakla karşıya geçemezsin.”
Türkçedeki İyi Hayat, 112 sayfalık, 2009 eylülünde ikinci
baskısını yapmış bir eser. Literatür Yayınlarından Ayşegül Yurdaçalış
Türkçesiyle bize ulaşmış. Kitap 16 bölümden ve bir de Teşekkür’den oluşuyor.
Şimdiye kadar benzer kitaplar okumuş olabilirsiniz. Buna benzer çok yayın var
şüphesiz kitapçı raflarında. Bu kitabın özelliği ne peki? Kitap, sözü
uzatmadan, ele aldığı konuları ayrıntılarda kaybetmeden bize sunuyor. Doğudan
batıya, eskiden yeniye insanlık coğrafyasının kültüründe dolaşırken, nasıl daha
iyi yaşayabileceğimiz üzerinde kafa yorduruyor bize. Unuttuklarımızı hatırlamak
amacıyla sık sık bakmak için bir başucu kitabı. Tebessüm ediyoruz bazen, bazen
alnımızda kırışıklıklar oluşturacak derinlikte düşüncelere dalıyoruz.
“İyi Hayat“ı gerçekte ne kadar istiyoruz? İstediğimiz bu
hayat için ne kadar zorlayabiliriz limitlerimizi? Katlanabilir miyiz,
vazgeçebilir miyiz ağlayıp sızlamalardan, ayakta durmak varken her daim
yaslanacak omuzlar aramaktan uzak durabilir miyiz? Başkalarını bilemem, ama
böyle yapma gayreti içerisinde biri olarak kitapta sözlerinden ve yaşamlarından
faydalanılan önemli insanların üretkenliklerini iyi hayattan yana kullanırken
zorluklara direnmeleriyle bunu başardıklarını görüyorum. Hayatı bırakmamak, zorluklara
göğüs germek, iyi bir yaşam sürmek isteyen bizim gibi başkalarına da yardım
etmek kitabın hedeflerinden başta geleni. Hayatı sadece kendimiz için
güzelleştirmekle bitmiyor her şey. Biz hayatı güzelleştirme potansiyeline
ulaşırken içimizde, başkalarının da aslında var olan bu potansiyel gücünü
ortaya çıkarmak, onların da bu gücü iyi bir hayattan yana kullanmalarını
sağlamak durumundayız. Yani iyi hayatlar kurmak ve kurulmasına yardım etmek
hedefimiz olmalıdır. Ne güzel, ne içten ve ne kadar insani bir yaklaşım…
Hayat, bize sunulmuş bir armağansa eğer değerini iyi
bilmemiz gerekiyor. Hayatın anlamını büyük yitimlerden, yıkımlardan sonra
sorgularız genellikle. Çünkü böyle felaketler bizi derinden sarsar, tabir
yerindeyse ufuk çizgisinin göründüğü 12 şiddetindeki deprem gibi o güne kadar
görmemiz gerekenleri gösterir bize. Ama niçin böyle bir şeyi bekleyelim ki?
Balzac’ın deyişiyle “Başka hiçbir şey değişmese bile, eğer
ben değişirsem, her şey değişir.” İyi Hayat, bizi değişime çağırıyor. Var
mısınız?
http://indigodergisi.com/2016/02/herkesin-istedigi-iyi-hayat/?utm_medium=feed&utm_source=feedpress.me&utm_campaign=Feed%3A+indigodergisi
http://indigodergisi.com/2016/02/herkesin-istedigi-iyi-hayat/?utm_medium=feed&utm_source=feedpress.me&utm_campaign=Feed%3A+indigodergisi
Müthiş ve umut verici bir yazı, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilBirşey değil
SilGerçekten güzel ve düşündürücü bir yazı. Çoğumuz oturduğumuz yerden hayatımızın değişmesini bekliyoruz. Ama bunu başarmak için hiç çaba sarf etmiyoruz...
YanıtlaSilİnsan hayatta gösterdiği çaba kadar vardır.
Sil