ASLINDA KIYAMETİ YAŞIYORUZ
Bugün tüm insanlık, tam bir kıyamet devrine girmiş vaziyettedir. "Kıyamet" denince, zihnimiz, otomatikleşmiş olarak hemen şunu soruyor: "Dünya ne zaman batıyor? Yirmi yıl mı var, otuz yıl mı?" Oysa dünya batmayacak, insanlar, içlerinden batacaklar. İnsanın altüst olması lazım. O kadar batak içindeyiz ki, ayaklarımızın altındaki toprak o kadar yumuşamış ki, belimize kadar batağa saplanmışız farkında değiliz. Yakında göğsümüze, öbür gün burnumuza kadar dayanacak... Bazıları gırtlaklarına kadar gömülmüşler ama hala dünyanın altüst olmasına bakıyorlar. Günahlar sağlam, paralar sağlam, nefsaniyet sağlam ve "Devam!" diyorlar. Halbuki çoktan kaybetmişler. Elimizdeki kazma kürekle kendi binamızı yıkmamız gerekmektedir.
Aslında kıyameti yaşıyoruz.
Yıkmadan yenisi yapılmaz. Yok etmeden var olamazsınız. Bir şeyi ortadan kaldırmadan bir yenisini "alamazsınız.
Kıyameti yaşıyoruz ve bunu sürekli olarak, gayet iradi ve mantıklı bir şekilde, isteyerek yaşamamız gerek. Elimizdeki değer yargılarının ne kadar rölatif olduklarını, ne kadar az şey bildiğimizi, ne kadar otomatik yaşadığımızı, ne kadar büyük şartlandırmalar içerisinde kendi kendimize birtakım havalar verdiğimizi fakat aslında çok büyük eksikliklerimizin olduğunu bilmemizde yarar vardır. Kendi kendimize, "Ben beş para etmem," diyebiliyor muyuz?
İşte ondan sonra kendi değerimizi vereceğiz. Hiç kimse, kendini bir terazinin kefesine koymak istemiyor. Sürekli olarak kafasının içinde hep istekler, hep bir şeyler elde etmek, bir şeylere kavuşmak var. İstekleriniz ne oranda, hangi noktalarda toparlanıyor? Bunun bir sınıflandırmasını yapıp düşünmekte yarar vardır.
Aslında kıyameti yaşıyoruz.
Yıkmadan yenisi yapılmaz. Yok etmeden var olamazsınız. Bir şeyi ortadan kaldırmadan bir yenisini "alamazsınız.
Kıyameti yaşıyoruz ve bunu sürekli olarak, gayet iradi ve mantıklı bir şekilde, isteyerek yaşamamız gerek. Elimizdeki değer yargılarının ne kadar rölatif olduklarını, ne kadar az şey bildiğimizi, ne kadar otomatik yaşadığımızı, ne kadar büyük şartlandırmalar içerisinde kendi kendimize birtakım havalar verdiğimizi fakat aslında çok büyük eksikliklerimizin olduğunu bilmemizde yarar vardır. Kendi kendimize, "Ben beş para etmem," diyebiliyor muyuz?
İşte ondan sonra kendi değerimizi vereceğiz. Hiç kimse, kendini bir terazinin kefesine koymak istemiyor. Sürekli olarak kafasının içinde hep istekler, hep bir şeyler elde etmek, bir şeylere kavuşmak var. İstekleriniz ne oranda, hangi noktalarda toparlanıyor? Bunun bir sınıflandırmasını yapıp düşünmekte yarar vardır.
Ergün Arıkdal/Devre Sonu adlı eserinden…
Hepinize güzel, mutlu, sağlıklı, güneşli, huzurlu bir hafta diliyorum. Uzun zamandır netle aram pek olmadı, kış hazırlıkları, kışa girerken yapılan temizlik ve dayımın İsviçre'den izne gelmesi pek nete giremedim. İnstagramda bile aktif değildim. Dayım tek gelmişti yengem ve çocuklar yoktu, akşam yemeği telaşları, yemek sonrası çay faslı derken, onun yanında da nete girmek saygısızlık olur dedim girmedim. Dayım hayırlısı ile döndü, annem arkasından bayağı ağladı, bir daha göremem ben onu dedi. Yaşlı olunca akıllarına hemen bu geliyor.
İşler devam yine haftada 2 gün pazara çıkıyoruz. Saçlarım bu mevsimde çok dökülüyor, onun için kısacık kestirdim, düğünler son hızla devam ediyor, ailemde olacak bir düğün yokken davetiye gönderilmesine ne dersiniz????????????
Yavaş yavaş kış sebzelerine geçtik, toplu halde pırasa aldık geniş bir salça plastik kovasına toprak koyup içine yerleştirdik. 15 kiloluk şişeye (3 adet 5 kiloluk şişe yani) turşuyu kurduk, tarhanayı çıkardık, Balıklarımızı dondurucuya yerleştirdik, bir ara şu sıralar salgın halinde olan gribe ve öksürüğe yakalandık, hemen doktoruma çıktım eğer göğse inerse zatürre olma durumum var çünkü, Allahtan erken önlem aldık. Bir ara gidip zatürre aşımı da olsam iyi olacak.
Yeni almadığım ama buraya eklemediğim dergilerim.
Yitirilebilen şeye zenginlik denmez. Gerçek mülkümüz ve sahibinin gerçek ödülü erdemdir. Erdemi yitirmek olanaksızdır, yaşam bizi bırakmadıkça bizi bırakmaz o. Malı, mülkü ve dışsal zenginliği ise her zaman korkarak tut elinde; bunlar çoğu zaman onları yitiren sahiplerini aşağılanma ve alayla baş başa bırakırlar.
Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci
Yine bir posta sahaftan aldıklarım.
Güzel haftalarda buluşalım
çok doğru. herkesi kendi hayatı açısından kendi tarihi kendi süreci açısından değerlendirmeliyiz.
YanıtlaSilAynen deep, yargılarken onun tarafından düşünüp öyle karar vermek lazım.
SilYaptıklarınızı güle güle, sağlıkla tüketin, çok geçmiş olsun bi de. Grip benzeri ama grip değilim diyenler var burada da. Birden soğuk basınca alışma süreci tamamlanmadı haliyle, çabuk şifa kapıldı.
YanıtlaSilBoş çuval dik durmaz 'ı da ilk kez duyuyorum, güzelmiş :)
Dilekleriniz için sağolun.
SilBoş çuval dik durmaz cümlesini bende Halk Tv programcısı
https://www.instagram.com/askerserhan/ den öğrenmiştim.
Sevgiler,
Tek sebebi ekonomi. İletişimsizliğin, insanların birbirinden nefret etmesinin, hepsinin. Kıyameti biz yaşıyoruz Norveç yaşamıyor mesela. Geçim kaygısı, stresi atamamaya ve dolayısıyla mutsuz insanlara sebep oluyor. Ahlaksızlaştı toplum ve gitgide kötü duruma gidiyoruz. Geriye çevirmek de elimizde ama kimse elini taşın altına koymuyor maalesef.
YanıtlaSilAhlaksızlaşma konusuna katılıyorum, Norveç mutlu ülke ama en çokta intiharın görüldüğü ülke.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilİnançlar konusundaki kıyametin senaryosu bambaşka bir şey. Bence böyle bir kıyamet vuku bulmayacak ve sizin de anlatınızda yer aldığı gibi, bugün tüm insanlık kıyamet devrine girmekle birlikte herkes de bir şekilde kıyametini yaşıyor; ama farkında değil.
İletişim sorunlarında zarif davranan insanların zayıflığı konusundaki saptamalar da çok doğru. Kişilikli ve karakterli insanlar utangaç ve suskun olurlar. Susmak, bir insanın edep güzelliğindendir. Kibarlığı zayıflık, nezaketi salaklık ve mütevaziliği ahmaklık olarak gören insanlar, büyük bir yanılgı içindedirler.
Sayfanızı, yine çok güzel paylaşımlara açmışsınız. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Kişilikli ve karakterli insanlar utangaç ve suskun olurlar. Susmak, bir insanın edep güzelliğindendir. Kibarlığı zayıflık, nezaketi salaklık ve mütevaziliği ahmaklık olarak gören insanlar, büyük bir yanılgı içindedirler.
YanıtlaSilŞu yukarıda yazdıklarınız beni benden aldı şu sıra aradığım cümlelerdi. Teşekküe ederim, saygılar ve selamlar.
Dayıcığınla Allah kavuştursun yeniden.
YanıtlaSilAmin arkadaşım
SilÇocukluktan yetiştirilme tarzımız; bilginin üstünlüğü ve sade bir yaşamdı. Şimdi de tam tersinin "doğru olmamasına rağmen" doğruymuş gibi lanse edilip üzerimize kürekle atılması. Galiba her şeye rağmen zarif kalmak kalbimizi az da olsa ferah bir noktada tutmaya yarıyor. Her şeye rağmen diyor insan.. Her şeye rağmen kalbimiz doğrusunu biliyor. Çok güzel yazınız teşekkür ederim paylaştığınız için
YanıtlaSilBir şey değil.
SilBu yazdıklarınızın hepsi çok önemli,
Saygılar, sevgiler,