OKUDUKLARIM 2025/57 GECE AÇAN ÇİÇEKLER

10 Aralık 2025

OKUDUKLARIM 2025/57 GECE AÇAN ÇİÇEKLER

 


“Hapsoldukları yerde gözlerini kapıya dikmiş son bir umutla birilerinin gelmesini bekliyorlardı. Istırap yüklü ruhlarının tek kurtuluşu buydu. Hayatlarının o en uzun gecesinde hikâyelerini anlatmayı seçtiler. Çünkü insan ölünce bedeni çürür, geriye yalnız hikâyesi kalır ve bütün hikâyeler gece anlatılır.”

İstanbul’un Vefa semtinde ayakta kalan son ahşap konaklardan biri; Canfeda Konağı, namı diğer Uğursuz Konak. Konağa hapsolmuş genç bir kadın; Halide. Yıllardır konaktan uzakta hayatlar süren kardeşleri; Cihangir, Zeliha ve Nihal.  Annelerinin ölümünün ardından, konağın satışı için son kez bir araya gelen kardeşlerin talihsiz alınyazılarının gizemini çözecek sadece bir geceleri var. Geçmişle yüzleşirken, konağın senelerdir kilitli tutulan odasının kapısı aralanınca, ailenin günahları ve suçlarıyla konağın sakladığı sırlar ortaya dökülür.

Yüz yılı aşan bir uzaklıkta, Osmanlı zindanlarında, ölümünü bekleyen, saf bir aşkın peşindeki genç adam; Derviş Ali. Tek umudu devrik Sultan Abdülhamid’in Baş Ressamı Zonaro’nun yardımıdır.

Halide ve Derviş’in yazgılarını buluşturan, arafta kalmış, yaralı ruhları birleştiren çarpıcı bir son.
Gece Açan Çiçekler, Tarık Tufan’ın zengin dili, benzersiz üslubu ve hafızalardan silinmeyecek kurgusuyla, Osmanlı’dan günümüze akan dokunaklı bir aile hikâyesi. Yaralı aşklara yakılmış, yüreklere dokunan, büyüleyici bir ağıt.

“Aşk hayattan da ölümden de büyüktür.”

KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;

Muhteşem bir geçmiş ve şimdiki zaman hikayesi. Canfeda konağı yaşayanlarının hayatları mutlaka okunmalı. Güzel bir yolculuğa davet ediyorum sizi, Handan'ın, Haliden'in, Nihal'in, Cihangir'in, Zeliha ve Derviş Ali'nin hikayesi sizi büyüleyecek. Romanın iki anlatıcısı var geçmişi Derviş Ali anlatıyor, Şimdiki zamanı ise Halide.....


Müzik eşliğinde alıntıları okuyabilirsin.

KİTAPTAN ALINTILAR;

İnsan ölünce bedeni çürür, geriye yalnız hikayesi kalır ve bütün hikayeler gece anlatılır.
*****
Kader bazen insana bir kitapla, bir sahafın ani suskunluğuyla konuşur; ama o sesi duymak yıllarınızı alır.
*****
Bu dünyanın tek hakikati insanın yalnızlığıdır, ötesini anlamaya çalışanların kalbinde sadece yorgunluk kalır
*****
Ayrılığın yası, ölümün yasından uzundur.
*****
Bazı şarkıların notaları, insanın çektiği acılardır.
*****
Hayal bir denize bakmaksa rüya o denizin içine girmektir; serin suyu teninde hissetmek, dudaklarındaki tuz diline değdiğinde mayhoş bir tat bırakmasıdır. Rüya hayat kadar gerçek olduğundan rüyalarını yitirmek ruhunun bir parçasının öldüğüne işarettir.
*****
Keşke insan, ruhunu istila eden kelimeleri kusarak dışarı atabilseydi.
*****
Ne tuhaf, insanlar ölüyor, bedenleri toprak altında çürüyor ama seni yaralayan zehirli sesleri ölümsüzlüğe erişip hayatın boyunca kalbinde ve kulağında kalıyor.
*****
Beklemek korkuyu büyütüyordu.
*****
Bir musibetin en küçük ihtimali bile beyinlerini kemirir durur, sürekli huzursuz eder. Zaman bir ilmek gibi boğazlarını sıkar, bu yüzden her acıyı göze alır ve ne olacaksa hemen olsun bitsin isterler. Ben hayatımda o ihtimalin yarattığı huzursuzluğa bir kez teslim olmuş, bu dünyaya tahammülüm tükenince hiçliği tercih etmiştim.
*****
Yalnızlık her gün yeni çehrelerle, yeni sızılarla kendini çoğaltıyor.
*****
Kıyametin en büyük ve en güçlü alameti sağır edici sessizliktir. Her şeyin susması, yok oluşun başlangıcıdır.
*****
Aşk hayatla ölüm arkasında akan taşkın bir nehirdir. O nehirde sürüklenirken nereye düşeceğini bilemez insan.
*****
Ancak benliğinden vazgeçersen hakikat seni bulur.
*****
İnsanın bu dünyadaki rızkı ölünce kesilir derler, lakin ölüm edebi bir rızkın kapısıdır, hatta bazen rızkın kendisidir. Varsın bu süslü, yalan dünya onu isteyene kalsın.
*****
İnsan, iradesini aşan her hikayenin başında ve sonunda aynı soruyu sorar:
Neden ben?
*****
Her hikaye bir parça acizlik ve bir parça mucize barındırır. Hikayeleri değerli kılan da bu ikisinin aynı anda yaşamasıdır.
*****
Bana kalırsa uğursuzluk diye bir şey yok; uğursuzluk insanların kötülüklerini sakladıkları koca bir maske, yalanlarla büyüttüğümüz sahte bir avuntu, suçu üzerine atmak için tutunduğumuz günah keçisi.
*****
Her ailenin sırlarla ve günahlarla dolu kilitli bir odası vardır.
*****
Hayattan bekledikleri son şefkat geldiğinde, huzurlu bir vedaya izin vermesiydi.
*****
Son gülen iyi gülermiş
*****
İlim insana ya acizliğini hatırlatır yahut kibir katar.
*****
Her günahın, her suçun bir bedeli var. Bazısı burada bazısı öte alemde.
*****
Aşığa ayrılıktan öte azap yoktur.
*****
Eksilmiş yemek takımları bir evin kabuk bağlamış yaraları üstü tozlanmış hatıralarıdır.
*****
Hayatın en karanlık savruluşları, meçhule uzayan yolculukları kendilerini kısa cümlelerde gizlerler. Sıradan ve sanki hiçbir şey olmamış gibi geçiştirilmiş kısa cümleler.
*****
Kurban olmayı seçmek bir kader mi?
*****
Zamanın -ve ölümün- bana öğrettiklerinden biri de bir yerden sonra suçluyla suçsuzu ayırt etmenin asla mümkün olmadığıdır.
*****
Unutulmak herkes için sanıldığı kadar korkunç değildir; yazgısı hüzünlü kelimelerle dolu biri, söz hakkı olsaydı muhakkak unutulmayı seçerdi. Her anlatıldığında yarası yeniden kanayan insanın acısını, ancak unutulmak dindirir. Unutulmak ve bir daha hiç hatırlanmamak.
*****
Akşam heybesinde gizlediği karanlığı, gündüzün pürüzsüz aydınlığı üzerine hoyratça boca ettiğinde, insanın payına en çok hasret düşer.
*****
İnsan, nihayetinde ölümün yok edemediği hatıralardan ibaret kalıyor.
*****
İnsan yüreğiyle ve gözleriyle şahit olduğu her şeyin yaratıcısı olma kudretine sahiptir. Tanrı hayal edebildiğimiz her şeyi vücuda getirme kudretini bize başetti.
*****
İnsanın kendisini aciz bırakan derin hakikatleri uzaktan bir nazarla keşfetmesi mümkün değildir.
*****
Aşk yüze dokunduğunda kırmızıyla pembe arası bir iz bırakır. O renk dünyanın en güzel rengidir.
*****
İnsan birini sevmeye başladığında, onu hatıralarının bir parçası yapabilmek hevesiyle, hayatının geçtiği mekanlara çağırmak için dayanılmaz bir arzu duyar. Sevdiği kişi, onun her anını hayal edebilsin, gözünde canlandırabilsin ister.
*****
Ölüm korkusu insanı bilinmez hallere sokar.
*****
İnsanın hafızası zalimdir. İntikam peşinde koşarcasına en çok ölürken eziyet eder.
*****
Bazen hayatta en yakın olduğumuz ,yerle ölüme en yakın birbirine karışır; en mutlu en kederli anların böylesine yakınlığı insanın trajik şaşkınlığı ve güvensizliğidir.
*****
İnsan ne kadar aciz olduğunu en iyi başkalarının gözünden okuyabiliyor.
*****
Gönlümdeki aşk bahçesinde açan bahar çiçekleriyle bu dünyaya veda ediyorum.
*****
Oraya beni çağıran aşktı; her sese kulaklarını kapayabilir insan, velakin aşkın buyruğu hepsinin üzerindedir.
*****
Hayatın en yorucu anları başkalarının anları başkalarının zihninden geçen karmaşık, kötücül, tahripkar düşüncelere anlam vermeye uğraşmaktır.
*****
Sevdiğinin gözyaşlarıyla ıslanan bir omuz, ömür boyunca kurumazmış.
*****
Geçmişin bütün günahlarını ölülere yüklemek, dünyada kalanların yaptığı haksızlıklardan biridir.
*****
Hepimiz çürüyoruz, lakin herkes suçu diğerinin üzerine atıp vicdanını rahatlatmanın peşinde, ekşi çürük kokusunu üstüne alınan yok. İnsanın bozulması hiç bir şeye benzemiyor.
*****
İnsan anasının karnından derviş doğmaz ya! Hepimizin geçmişinde bir karanlık oda var.
*****
İnsan babasından ayrılmaya hiçbir vakit hazır olmaz.
*****
En az hayat kadar ölümün de kıymetini bilmek gerekir.
*****
Hayatı konuşmak insana dayanma kuvveti veriyor.
*****

KİTAPTAN MÜZİKLER;

https://www.youtube.com/watch?v=vCHREyE5GzQ&list=RDvCHREyE5GzQ&start_radio=1


DEVAMI YARIN

 


TEMBELLİKTEN KURTULMAK İÇİN ÖNERİLER

09 Aralık 2025

TEMBELLİKTEN KURTULMAK İÇİN ÖNERİLER

 


Tembellikten Kurtulmak İçin Öneriler…

Tembel olmak anormal bir durum değil aslında, gayet doğal. Düşünüyorum da çalışmak için yapmak zorunda olduğumuz işler, yani yetişmesi gereken evraklar ve yapılması gereken düzenlemeler olmasa, kimse o zindan misali ofislere gitmek istemez! Tembellik yapmak da biraz hakkımız sanki… Her şeye rağmen, şunu bilmeliyiz ki, topluma faydalı ve başarılı bir birey olmak istiyorsak, tembelliğimizi alt etmeliyiz. Peki, tembelliği yenmeyi ve kaybetmiş olduğumuz canlılığı tekrar nasıl kazanacağız? İşte bu sorunun yanıtını bulmak için aşağıdaki adımları tek tek uygulamaya ne dersiniz?
 
1. Adım: Harekete Geçin

 Canınız kitap okumak istemese bile, OKUYUN. Canınız bir şeyler yazmak istemese bile YAZIN. Egzersiz yapmak istemeseniz de kalkın ve EGZERSİZ YAPIN. Kısacası, hareket etmek, aksiyon en iyi motivasyondur. Bir görevi yerine getirememekten bizi alıkoyan tek şey onu yapmamamızdır, bu yüzden hemen şimdi yap onu!

 2. Adım: Adım Adım İlerleyin

 Bütün bir yemeği tek bir hamlede yemeniz gerekse ne çok zorlanır ve ne tuhaf hallere girersiniz, değil mi? Neyse ki, yemeğinizden bir lokma alırsınız, bunun tadını çıkarırsınız ve yavaşça diğer lokmalara geçerek yemeğinizi bitirirsiniz. Aynı şekilde, eğer her şeyi bir anda yapmak isterseniz, motivasyonunuzu kaybedersiniz. Önce hangisini yapacağınızı, nereden başlayacağınızı şaşırırsınız ve sonuç itibariyle hiçbir işi tamamlayamamış olursunuz. Bu nedenle, büyük işlerinizi küçük parçalara bölün ve elde etmiş olduğunuz işin sadece o bölünmüş kısmına konsantre olun. Bu sayede çok zor ve asla üstesinden gelemeyeceğinizi düşündüğünüz bir işi, çok daha keyifle ve zevkle tamamlamış olacaksınız.

 3. Adım: Dikkatinizi Dağıtacak Şeyleri Ortamdan Kaldırın

 Tembelliğimiz tuttuğu zamanlarda etrafımızda işimizin dışında bizi meşgul edecek şeyler hemen dikkatimizi çeker ve motivasyonumuz bozulur. Örneğin, bilgisayarın bulunduğu odada herhangi bir işle meşgul oluyorsak ve bilgisayarında internet bağlantısı varsa, ufacık bir iş için internete girmek isteyebilir ve o site senin bu site benim bir anda yapacağımız işi unutup web sayfalarında kaybolabiliriz. Bunun sonucunda da bir türlü kendimizi bilgisayarın başından alamaz ve dikkatimizi tamamen dağıtmış oluruz.
 Bir başka örnek: ‘öğrenciler’ Öğrenciler ders çalışmaları gereken vakitte bir anda gözlerinin televizyona kayması sonucu birbirini takip eden diziler ve programlarda kaybolabiliyorlar. Kolay kolay başından kalkılamayan televizyonun bu etkisiyle beraber dersler ve ödevler uzun süreli ertelenebiliyor. Sonuç itibariyle elimizde kalan, tamamlanmamış işler, görevler ve çalışılmamış dersler, bitirilmemiş ödevler oluyor.
 Dolayısıyla, dikkatimizi dağıtan bu eşyalarımız amacının dışında bize hizmet etmiş olurlar. Dikkatimizi dağıtacak şeyleri ortamdan kaldırırsak, mesela internete bağlanmazsak, televizyonun bulunduğu odayı kilitlersek ya da yapacağımız işe odaklanabilecek, dikkatimizi dağıtabilecek ne varsa onların olmadığı yalın ortamlarda çalışırsak işimize çok daha kolay konsantre oluruz. Dikkatimiz farklı sebeplerden dolayı dağılmış olsa bile, uzun süreli bağlayıcı etkisi olmayan şeylerden uzak durduğumuz için dikkatimizi tekrar kolayca toparlayabiliriz.

 4. Adım: Kendi Kendinizi Motive Edin

 Yaptığınız iş her ne ise, onunla niçin meşgul olduğunuzun farkında mısınız? Zaman içerisinde kişi yaptığı veya o an için meşgul olduğu işin sebebini, maksadını, o işi yaparak ulaşmak istediği hedefleri unutabilir. ‘Ben bu işi neden yapıyorum ki?’ diye düşünebilir. Bu nedenle yaptığınız işin kişisel tatmininiz, hayatınız ve aileniz için ne kadar önemli olduğunu kendinize sık sık hatırlatın. Eğer neyi, ne için yaptığınız sorusuna aldığınız yanıt sizi tatmin etmiyorsa, o işle alakalı hedeflerinizi tekrar gözden geçirin!

 5. Adım: Kendinizi Ödüllendirin

 Disiplinli ve planlı olmak iyi, güzel, hoş da hangimiz robot olmak isteriz ki? Bu, hayli korkunç bir şey! Hiçbirimiz sadece kurallara göre yaşayamayız. Bu, motivasyonumuzu kaybetmemizde ciddi anlamda olumsuz bir etkendir. Sonunda ödül alacağımızı düşünerek yaptığımız her işi tamamlarken hevesli ve son derece coşkulu oluruz. Ödül, bu anlamda olumlu bir pekiştireçtir.
 Tembellikten sürekli şikâyet ederiz. Buna rağmen, işlerimizi saatlerce erteleme huyumuzu da bir türlü terk edemez ve aynen devam ederiz. Erteleme işi bize çok hoş gelir ve bundan kolay kolay kurtulamayız. Halbuki yapacağımız işi planlayarak adım adım ilerlersek, tembellik tıpkı sihirli bir değnek değmiş gibi uçar gider. Sizi motive eden ve oyalayan nedir? İşte bu sorunun cevabını bulduğunuzda, bu anlamda var olan birçok probleminizin üstesinden gelmiş olacaksınız.
 Mutluluk ve Beyinde Meydana Gelen Kısa Devre: Tembellik
 Tembellik, beynimizdeki sistemin kısa devre yapmış olması halinde açığa çıkar. Hedeflerimiz için zorlu ve uzun soluklu çalışmak bizi uzun süreli mutlu eder; fakat kısa vadede beynimizin belirli bir kısmı zorlanmadan ve sıkıntılardan ayrılarak mutluluğa adım atmak ister. İşte bu noktada, tembellik baş gösterir. Ve kısa süreli bir gel-git yaşarız. Uğraşmak, didinmek bize her zaman için zor gelir. Halbuki ancak çaba sarf ederek, uğrunda uğraş vererek mutluluğa ve doyuma ulaşırız.
 Tembellik etmek, bizi her zaman geriye götüren bir haldir. Biyolojik olarak, beynimiz çok az efor sarf ederek zevk almamızı ve sıkıntılardan uzak durmamızı ister. Doyurucu, tatmin edici bir başarı elde etmek için öncelikle beyinde gerçekleşen o kısa devreyi tamir etmek gerekir. Bunun için özel bir efor sarf edip, bir patlama yaşayabiliriz. Fakat ardından çok yoğun bir mutluluk ve haz hissedeceğimiz kesindir. Gördüğünüz gibi hâlâ bir şeyler yapabilirsiniz. Hedeflerinize ulaşmak için yapmanız gereken tek şey, harekete geçmektir.
 Tembellik, ondan zarar görenler için çok kötü bir şeydir. Sabah sıfır motivasyon ve sıfır enerji ile uyandıysanız bu, inanılmaz derecede can sıkıcı bir histir ve bunu aşmak için ne yapılacağını çoğu zaman kestiremeyiz.

 Lilay Kora

ALINTIDIR


BİRİNİN KALBİNE İYİ GELMEYİ ÖĞRENİN, YÜK OLMA İŞİNİ HERKES YAPIYOR ZATEN (CAHİT ZARİFOĞLU)

07 Aralık 2025

BİRİNİN KALBİNE İYİ GELMEYİ ÖĞRENİN, YÜK OLMA İŞİNİ HERKES YAPIYOR ZATEN (CAHİT ZARİFOĞLU)

 


SEVGİ VEREMEYEN İNSANLARDAN SEVGİ VE ONAY BEKLEYEREK ENERJİ KAYBEDERİZ


“Sevgi veremeyen insanlardan sevgi ve onaylanma bekleyerek ne kadar çok enerji kaybettiğimizi fark etsek çok şaşırırdık. Bu, kendini tanımak isterken yanlış insanların; kendinden başkasını umursamayanların, tacizcilerin, henüz sevgiyle hareket edemeyenlerin ağına düşmek gibi bir durumdur.
Ve bu durum devamında bir hapishanenin içinde hapsolmaya dönüşür, bizi kendi özlemlerimizin içine kilitler ve asla gelmeyecek bir kurtarıcının gelip bizi özgürleştirmesini bekler dururuz. Bazı insanlar sevemezler, bunu YAPAMAZLAR, ellerinde değildir. Bazı insanlar kimlikleri bizim için ne olursa olsun kendi sefaletlerini başkalarına da yaşatmaktan kendilerini alamazlar; bunlar ister kardeşlerimiz olsun, ister partnerlerimiz veya meslektaşlarımız olsun böyledir. Bu tip insanların hayatınızdan çıkmalarına izin verin. Kendinize sevilme fırsatı verin. Tanrı size zaten yüce onayını vermiştir, başkalarının onayına ihtiyaç duymayın.
Şu an burada var olmanız sizin mevcut değerinizin kanıtıdır. Onu sevgi veremeyen birilerinde aramaya gerek yok. Siz, değerinizi görebilen birileriyle yola koyulun, önce aynanın karşısına geçin. Gerçeğin ne olduğunu görene kadar orada kalın. Ruhunuzda bir ışık evi var ilahi çehrenizden size yansıyan; onu fark edin”. 

Sizi anlayamayan ya da sevemeyen insanlarla bir arada olmak konusunda ısrar ederseniz bir süre sonra kendinizi söyleyemediklerinizden ya da söylediğinizde duyulmayanlardan ötürü kızgın ve öfkeli hissedebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke, kendinizi incinmiş veya yanlış davranılmış hissettiğinizde duyulan bir duygusudur.
Sizi üzen, inciten, kızdıran, öfkelendiren olaylara düşüncelerinizi sabitlemek kolaydır; sizi küçük gören bir iş arkadaşınız, akrabanız, ebeveyniniz ya da size ihanet eden eşiniz bu tip durumlara birer örnektir. Bu tip durumları arkadaşlarınıza sorarsanız, çevrenizle konuşursanız bu öfkeyi sürdürme konusunda haklı olduğunuzu söyleyecekler ve sizin tarafınızda olacaklardır. Evet, birisi size hatalı davranmıştır.
Kızgın, incinmiş ve öfkeli olmaya hakkınız vardır. Peki gerçekten olmak istediğiniz kişi bu kızgın acılı öfke saçan insan mıdır? Yanıtınız hayır ise önce bu öfkeyi kabullenelim, üzerinde biraz düşünelim yani içsel çalışma yapalım. Sonra da şu kısacık hayatta bizi bir türlü anlayamayan insanların üzmesine ve yönetmesine niye izin verdiğimizi soralım, Kendimize içsel bir şefkatle yaklaşalım, onlarla bu iç kavgayı bırakmaya niyet edelim. Dikkatimizi sevebileceğimiz herhangi bir başka noktaya, bir hobiye veya üzerinde çalışmayı sevdiğimiz bir konuya çevirelim. Anlayışsızlıklar biz yaşadıkça var olacaktır. Çünkü diğer insanlarla aramızda tekamül farkları vardır hatta belki geçmiş yaşam deneyimleri açısından da farklar vardır. Bu farkları kimse kapatamaz ki!…İyisi mi daha çok incinmemek için olayı çözdükten ve kendimizi kısmen de olsa rahatlattıktan sonra dikkatimizi başka olaylara, başka sevdiğimiz, hoşlanacağımız insanlara çevirelim. Üzerinde düşünüp takılmadıkça o incitici olay da zaman içinde etkisini kaybedecektir.
Buddha diyor ki, kızgınlıklara tutunmak “Birine fırlatmak için sıcak kömürü eline almaya benzer. Burada yanan aslında sizin elinizdir”. Kızgınlıklar sadece size zarar verir ve sizi kendi durumunuzun zavallılığına, kurban rolüne veya intikama odaklı halde tutar.
Öfke ve kızgınlarımızın neler olduğunu bir gözden geçirelim. Eğer nelere kızdığımızı bilirsek, onları kabullenmek ve sonra baş etmek daha kolay olur ve bu da enerjimizi, zihin berraklığımızı artırır. Öfken uyandıran bir anıyı terk etmenin verdiği rahatlama hissi demek, geçmişe takılı kalmadan veya şikayetleri sıralayan bir bozuk plağa dönüşmeden şimdiki hayatımıza odaklanabilmek demektir.
Hepimiz eşit şekilde sevginin, insanlarla olmanın ve nezaketin ferahlığına erişme özgürlüğüne sahibiz.
Bu konuda niyetinizi belirlemek için gün içinde kendi kendimize yapabileceğimiz olumlamalarımız olabilir, bilinçaltı bu kıymetli olumlamaları kaydedecektir.
Örneğin:
“Belirli bir öfkemi seçiyorum ve o öfkeden uzaklaşabilmek için önce niyet ve sonra dua ediyorum, böylece iç gücümü harekete geçiriyorum. Hiçbir bağımlılığa veya egoya tutunmaksızın bu engelin içimde kaybolmayacağımı biliyorum, kendime inanıyorum, güveniyorum, kendimi seviyorum.”
Sevgi veremeyen insanlardan sevgi ve anlayış bekleyerek kendimizi incitmekten, üzmekten vazgeçebilmeliyiz. Gönül kapılarımızı sevgiye açmayı başarırsak o kapıya sevmeyi bilenler gelecektir. Kapıyı çalın, açılacaktır demiş bir peygamber...
“Bütün gelişme ve bilimsel ilerlemelere rağmen, insanoğlu mutlu değildir. Kederlidir, endişelidir, tatminsizlik içindedir. Ya ''olanlar karşısında'' ilgisiz bir şahsi hayat sürmektedir, ya da, bir çok şeylere el atmış, fakat, karmakarışık bir zihin ve ruh haline sahiptir. Genel bir görüşe, senteze, açık ve seçik bir bilgiye sahip olamamanın bunaltısı içindedir. Bencilliğinin endişeleri içinde, çevreye karşı samimi bir ilgiden yoksundur. Bunun için birbirimize yardımcı olmalıyız SEVGİYLE.”

ERGÜN ARIKDAL/ Ruhsallık Üzerine Denemeler /Sayfa: 12
Derleyen: ٭✻.Fulya Aykaç ღ.✻´


Hepinize güzel bir hafta diliyorum, geçen hafta yazamadım rahatsızdım, hepsi üst üste geldi. Önceki haftalarda üşüttüğümü yazmıştım, bir sonraki hafta dinlendim iyileştim dedim cumartesi pazara çıktım, tekrar nüksetti. Anladığım kadarı ile hava soğuk olunca mal kasasında beklettiğim suda soğuyor, onu içince boğazlardan ciğerlere soğuk algınlığı yol alıyor, Bu sefer birde 20 yaş dişi sorunu çıktı aynı gün hem diş hastanesine hem devlet hastanesine gittim. Dişçi iltihaplı çekemem dedi antibiyotik verdi. Oradan göğüs hastalıklarına geçtim, doktorum bir röntgen aldı, fazla sıkışık değilsin ufak bir serumla aynı anda oksijen verelim dedi, antibiyotik yazacaktı, dedim dişçi yazdı yazmadı onu. Tedaviden sonra sıkışırsam tekrar gelmemi istedi. Hemen günlük tedavi kısmında bir ufak serum ve hava ile işi hallettik. 
Bu durumda kendimi aşağıdaki gibi hissettim.
Allah herkese sağlık sıhhat versin,


Kasım ayı için böyle bir kolaj hazırladım...



Bu kitaba başlamıştım fakat yarıda bıraktım, çok küfürlü yazılmış bir kitap, küfür gibi bir cümlelerin kitapta yer almasını tasvip etmiyorum ne yazık ki, ben küfür değil bilgi öğrenmek istiyorum. 


Aslında internet alemin de bizler de birer para sosyal ilişki yaşıyoruz sizlerle, bu da öğrendiğim son bilgilerden biri.



İnsan nedir? nasıl insan olunur.



Bir kılıcın bileme taşına ihtiyacı olduğu gibi aklın da kitaplara 

ihtiyacı vardır. '


- Tyrion Lannister






Ana kız soğuklar başlayınca elimize yünleri tığları aldık, benim ki ne zaman biter bilmem:))
Annem de banyo lifi örüyor, elleri kireçlenmesinmiş:))
Amaç yünler toplansın başka bir şey değil, benimki de battaniye olacak kısmetse renk renk.....




“kendi halindelik,
 sakin ve kaliteli bir yaşam,
 az ve nitelikli bir çevre,
 kibirden ve egodan uzak bir hikaye,
 derin bir görgüyle varolan bir kişilik,
 baş eğmeyen asil bir duruş…”

yaşam bu’dur…

Hepinize iyi haftalar, balkanlardan soğuklar geldi, kendinizi üşütmeyin....





İZLEDİKLERİM 2025/6

İZLEDİKLERİM 2025/6

 


ONCE UPON MY MOTHER 2025

1963'te Esther, tuhaf bir yazgıya sahip küçük oğlu Roland'ı doğurur. Doğuştan engeli olan bu çocuk, yürüyemediği için annesi ona yürüyebileceğine dair söz verir. Esther, yıllar boyunca bu sözü tutmak için mücadele eder. Annelik aşkı, hayatın komik ve dokunaklı yönlerini keşfeder.

Çok güzel bir gerçek hayat hikayesi izledim, sizde izleyin izlettirin



YOUTUBE İZLEDİKLERİM

03 Aralık 2025

YOUTUBE İZLEDİKLERİM

 


Temizlikte japon yöntemi


Etkili ve doğru beslenme


Kitap önerileri....


Ayfer Tunç Sohbeti


Yağdan kilo ver


Defne Suman sohbeti


Ajanda nasıl kullanılır?