İZLEDİKLERİM -28-

29 Mart 2015

İZLEDİKLERİM -28-

1960'ların yoksulluk içerisindeki Türkiye’sine ayna tutan film, aynı zamanda darbe sürecinin etkisini de beyazperdeye taşıyor. Ege'nin cennet gibi bir köşesinden Anadolu'nun uzak bir köyüne sürgün yiyen bir öğretmenin (Talat Bulut) hikayesini anlatan film, yokluk içerisinde okulu, okumayı eğitimi dört gözle bekleyen çocukları da konu ediniyor. 


Bir süre evinden uzak kalan Sam Lorit, profesyönel Lig’de 

fazlası ile para kazandıktan sonra yaşadığı şehre dönmek 

için harekete geçer. Sam, burada ailesi ve sevdikleri 

tarafından 

sıcak bir karşılama ve rutin bir kupa maçı beklemektedir. 

Fakat Sam, için hiç birşey düşündüğü gibi olmayacaktır. 

Çünkü bir süre sonra şehre sızan zombi virüsü tüm insanları 

etkisi altına almıştır.


Las Vegas polis bölümünden emekliye ayrılan dedektif 

ne güzel tam emekliliğini yaşamaya başladığı gün kızını 

kaçırırlar ve eski işine tekrar geri dönmek zorunda kalır. 

Dedektifimizin ismi Paul, işin içinde kızı olunca bütün 

Las Vegas’ı ayağa kaldırır ve intikam almaya başlar.



Hayata küsmüş bir adam olan Berk’in, Ezel ile hayata yeniden tutunmasının anlatıldığı film


Muhteşem bir film mutlaka izleyin..

Avusturalyalı bir çiftçi olan Connor, üç oğlunu da Çanakkale Savaşı'na göndermiştir. Çanakkale Savaşı'nın ardından Türkiye'ye gelen Connor'ın tek hedefi uzun süredir haber alamadığı oğullarının izini bulabilmektir. Connor'ın İstanbul'da başlayıp Çanakkale'ye ve oradan da ülkenin çeşitli yerlerine uzanan bu arayış yolculuğunda en büyük destekçileri Türk subayları Hasan ve Cemal olacaktır. 

AKŞAM VAKTİ SARDI YİNE HÜZÜNLER ......

26 Mart 2015

AKŞAM VAKTİ SARDI YİNE HÜZÜNLER ......

Günümüz sevgi dolu olsun..





Bahçeden bahar görüntüleri..
Bu günler de bahçe ile uğraşmaktan et kesiği oldum resmen..


Nisan yağmurları bastırmadan bahçenin kazılması gerekiyordu, bu gün o işte halloldu Allaha şükür.İyi ki de kazmışız şu an yağmur yağıyor... Sonbaharda ceviz ağacından dökülüp, çuvala doldurduğum yaprakları serdim ilk önce bahçeye, sonra komşu Hüsnü amca başladı kazmaya..


Öğlene  doğru böyle bir sofra hazırladık, bahçede hep beraber yedik..


Daha lale bahçesine giremedim, otları kazılacak..


Hayatımda ilk defa şiş ile şapka ördüm, hem de ajurlu... düz, ters örgü biliyorum ama hiç böyle ajurlu yapmamıştım. Gerçi tepe toplaması olmadı ama.. belki sökerim o kısmı. Şapka örgüsünde bana yardım eden http://www.keyfihobi.com/ forumundaki arkadaşlara teşekkür ederim.



Şu an okuduğum kitap...



OKUDUM -107 - İNCİR KUŞLARI / SİNAN AKYÜZ

23 Mart 2015

OKUDUM -107 - İNCİR KUŞLARI / SİNAN AKYÜZ


Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor. Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı... Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor. Arka Kapak... Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı. Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu... Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti. Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları... Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır...












ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!!!!!!!

18 Mart 2015

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!!!!!!!


Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif Ersoy


İNSANLAR ORTADA OLANA GÜVENİR, OLMAYANA İNANIR.

17 Mart 2015

İNSANLAR ORTADA OLANA GÜVENİR, OLMAYANA İNANIR.



Battaniyeyi bitirdim, 12 boy, 10 en motifi oldu. Bu arada kitabıda bitirdim. Düşüncelerimi daha sonra yazacağım.


Bahçenin çiçeklerinin düzenlenmesi lazım ama yağmur yağıyor ve bir şey yapamıyorum..



Okumalar devam





Şımarık hanım yine hamile, bebişlerimiz olacak...



HER ŞEYİN TEORİSİNE CEVAP KİTABI ( YAZAR BLOGLARDA TANITILMASINA İZİN VERMİŞTİR.)

16 Mart 2015

HER ŞEYİN TEORİSİNE CEVAP KİTABI ( YAZAR BLOGLARDA TANITILMASINA İZİN VERMİŞTİR.)




Daha önce yukarıdaki 2 kitabını okuduğum Mehmet ÇOBANOĞLU 3. kitabını net üzerinde yayınladı. Umarım ilgi duyan arkadaşlar linkten indirip okuyacaklardır.




Lut Kavminin kalıntıları Türkiye'de
Tevrat ve Kuran’ı Kerimde bahsi geçen Lut kavmi, bilinen eski kavimler arasındadır. Esasında din tarihçilerinin verdiği zaman dilimi M.Ö 2 bin yılını gösterir. Ancak ben bu medeniyetlerin çok daha eski zamanlara ait olduğunu düşünüyorum. Nuh, Yunus, İbrahim, Lut, Musa her birisi çok daha eski yıllara dayanan bir tarihe sahipler. Hiç sanmıyorum ki 5-10 bin yılla sınırlı kalsınlar.
Lut kavmi kalıntılarının bulunması ahir zaman olaylarından olacaktır. Zira orada Dünya halklarını ilgilendirecek büyük işaretler olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple oranın bulunması ve kalıntıların gün ışığına çıkarılması çok önemli olacaktır. Allah oranın bulunması için Kuran’da tarifler vermiş ve ibretin adeta gün ışığına çıkarılmasını istemiştir.
Günümüzde Lut kavminin yaşamış olduğu bölge olarak gösterilen yer İsrail’de bulunan bir göl kenarıdır. Tarihçiler ve İlahiyatçılarda Lut kavminin yaşadığı yer olarak burayı gösterirler. Ama tamamı yine yanılıyorlar. Zira Hicr suresinden öğrendiğimize göre Lut halkının yaşadığı bölge, açık ifadelerle tarif edilmektedir. Kentin üzerine pişmiş taşlar yağdırıldığını biliyoruz. Ayrıca kalıntıların bugün bile kullanılan bir yol üzerinde olduğu da Kuran’da eklenmiştir. İsrail’de Lut kavmi kalıntıları diye gösterilen bölge, Kuran’ın tarifine uygun değil.
Öncelikle Kuran’da ifade edilen yol kavramının basit anlamda kullanılmayacağını bilmek gerekir. Cadde, sokak veya insanların yürüyüp geçtiği yol olarak düşünmek mantıksız olur. Vahiy böyle bir ifadeye yer vermişse, o yol önemli bir işaret olmalıdır. Bununla birlikte bahsedilen Lut bölgesi çevresinde, pişmiş taş veya kaya izine rastlanmaz.
Biz o kentin altını üstüne getirdik. Böylece biz üzerlerine çamurdan pişmiş taşlar yağdırdık. Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır. Çünkü o kent bugün bile var olan bir yolun üzerinde bulunmaktadır. Kuşkusuz bunda inananlar için bir ibret vardır. (Kuran / Hicr 74-77)
Taş öyle bir yere yağmış olmalı ki kavmin yaşadığı bölge volkanik faaliyet kuşağında yer almamalı. Ayrıca Jeolojik veya başka bir etkenden dolayı zarar görme ihtimali bulunan bir bölge içerisinde yer almamalı. Böyle ifadeler Kuran’ın ciddiyetine uygun düşmez. Allah bir şeyi ibret vesilesi kılarsa, o mesaj tam anlamıyla insanlara kanıtlar içermelidir. Sonuç olarak İsrail’de olduğu düşünülen Lut kavmi kalıntılarının Kuran’a göre başka bir bölgede yer aldığını tespit ettim. Geçen ay Lut kavmi hakkında ayetleri okurken, onların nerede yaşadığı bir an gözümün önüne geldi desem yalan olmaz. Bu yer benim çocukluğumu geçirdiğim Hatay’ın Hassa ilçesine yakın, taşlık bir bölgedir. Hassa’nın Suriye sınırına 150-200 metre yakın ve halk arasında Leçelik diye bilinen taşlık alandır.
Leçelik kelime olarak taşlık arazi anlamına gelir. Sönmüş lav taşları gibi siyah, dışı pütürlü, parçalanması kolay olan kayalarla en az 5-10 km yoğun genişlikte bir alana dağılır. Yoğunluğun azaldığı bölgeleri de dâhil edersek, belki 20 km boyunca leçe hattı uzanır. Çevrede volkanik bir oluşum bulunmadığı gibi, sanmıyorum ki diğer etkenlere sebep bir olay da gerçekleşmiş olsun.
Bahsettiğim bölgeye lise dönemlerimde Keklik avına giderdik. Suriye sınırı ve mayınlı bölgeye yakın olduğu için o yıllar Hudut karakolundan izin alır, bilgi verirdik. Şimdilerde güncel Suriye olaylarından dolayı tehlikeli yerler olabilir. Ancak bölge kendi hudutlarımız içerisindedir. Orada mağara gibi onlarca çöküntüler de mevcut. Her yer olabildiğine pişirilmiş taş yağmuruna tutulmuş. Görünen bir ev veya yapı mevcut değil. Lakin taşların oluşturduğu yükseklik ve alçaklıklardan belli ki çeşitli yapıların üzerine taşlar yağmış. Tamamen Kuran’ın anlatımına paralel bir bölge…
Yine başka bir ayrıntı; Hz. İbrahim ve Lut peygamberin tanış olduklarını, birbirleriyle irtibatta olduklarını Hicr Suresinden görebiliyoruz. Hatta Lut peygamberin Hz. İbrahim’in yeğeni olduğu söylenmektedir. İbrahim aleyhisselama ilk iman edenlerden birisi Lut peygamberdir. Bunu Kuran bizlere bildirmektedir. Urfa ve Hatay’ın mesafesi bu akrabalık ve görüşmeler açısından daha uygundur. İsrail çok ama çok uzakta kalmaktadır. Ayrıca ilahiyatçıların veya Din tarihçilerin gözünden nasıl kaçar bilmiyorum, şöyle bir ayet vardır; “Çünkü o kent bugün bile var olan bir yolun üzerinde bulunmaktadır. Kuşkusuz bunda inananlar için bir ibret vardır.” bilgisi veriliyor. Burada bir işaret, bir ibret olduğu dile getiriliyor. Bu noktada işaret olarak sunulan yolun sınır kapıları olduğunu düşünüyorum. Leçe bölgesi 2 sınır kapısı arasındadır. Bir tarafta Kilis Öncüpınar gümrük kapısı, diğer tarafta Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısı mevcuttur. Bundan daha belirgin bir yol işareti ve tarifi olamaz diye düşünüyorum.
Bölgeyi internet üzerinden araştırmak isteyenler için koordinat; Enlem: 36.691 ve Boylam: 36.574 arasındadır. Veya direkt Google Map üzerinden Hatay / Hassa / Leçelik arazi yazar ve görsellerde ararsanız sonuca ulaşabilirsiniz. İnternet üzerinde yer alan bilgiler, taşların nereden nasıl oluştuğuna dair net ifadeler veremiyor. Tüm düşünceler çıkmazlara ulaşıyor. Kültür bakanlığı bu konuda araştırma yaparsa, Lut kavminin kalıntılarıyla karşılaşacaklarına dair şüphe içinde değilim. Böylelikle tarihi yepyeni keşiflere kapı açılabilir. Özellikle insan ırkının anatomik geçmişiyle ilgili…
Arada bir gündeme gelen, sonra bazı otoriteler tarafından üzeri kapatılan ve onlar sadece montaj diyerek hakkında demeçler verilen, dev iskeletler çıkarsa şaşırmam açıkçası. Böylece insan evrimi konusuna ilahi mesajın yanıtları gelir. Devlet büyüklerinin acele olarak bu araştırmaya başlamasını dilerim…
"Her Şeyin Teorisine Cevap" kitabı
Yazar: Mehmet Çobanoğlu
Kitap temini: Sadece Google Play üzerinden










OKUDUM -106- DENİZ FENERİ KOYU / KIMBERLEY FREEMAN

13 Mart 2015

OKUDUM -106- DENİZ FENERİ KOYU / KIMBERLEY FREEMAN


Kitabın tanıtımın videosu üsttedir.

Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve yine muhteşemdi. İsabel ve Libby nin hayatı sizi de etkileyecektir.




MUTLULUĞUN FAZLASINI BEKLERSEN GÜLEMEZSİN

10 Mart 2015

MUTLULUĞUN FAZLASINI BEKLERSEN GÜLEMEZSİN

Hayat şu an bu ufaklıklara güzel




Aybaşında arkadaşlarla buluşup sabah kahvaltısı yaptık..


Baharın müjdecisi olan sardunyalarımız açmaya başladı..


Ev de atıştırmalıklar yapmaya devam..
3-2-1 poğaça
Elmalı ıslak kek tarifim.

3 adet elma

3 yumurta

1 su bardağı şeker

1/2 su bardağı süt

1 su bardağı sıvıyağ

1 yemek kaşığı nescafe

2 yemek kaşığı kakao

1 paket kabartma tozu

1,5 bardak un

Elmaları doğrayıp, tarçınla karıştırın, diğer malzemeleri

 bir kapta çırpın, isterseniz ceviz yada fındık yada kuru

 üzüm ilave edin. ben evde incir vardı ondan 

koydum.Hamura elmaları ilave edin pişirin.

Afiyet olsun.



Komşumun bana hediye ördüğü çetiklerim..


Okuduğum bitmesine az kalmış kitabım..


Kedilerimizi beslemeye devam, videosu için



Diz battaniyesi hala bitmedi, karemi dikdörtgenmi karar veremedim sizce nasıl olsun?