OKUDUKLARIM 165/ ERİK AĞACI
01 Aralık 2016

Köklerin neredeyse orada çiçek açarsın...
Büyükannemin söylediği en güzel sözdü bu. Çünkü kökün ne
kadar güçlü olursa vereceğin meyve de o kadar güzel olur. Ancak benim meyve
verecek dallarımı daha on yedi yaşındayken kırdılar. Dün ile bugün arasında
öyle çok fark var ki... Isaac ile erik ağaçlarının arasında koşturup, birlikte
büyüdüğümüz küçük Alman köyüne rüzgârlı tepeden baktığımız günler çok mu geride
kaldı şimdi?
1938 yılının sonbaharı, neden savaşı beraberinde getirdi ki?
Sürekli kulağımda yankılanan bomba ve siren seslerini kim silecek? Ailem ve ben
sığınağa tam vaktinde gidebilecek miyiz düşüncesinden ne zaman kurtulacağım
peki?
Neyi özlüyorum biliyor musunuz? Isaac ile birlikte yumuşacık
ekmek üzerine sürüp yediğimiz erik reçelinin tadını. O erik reçeli benim
çocukluğum, hayallerim ve umutlarımdı. Ah Isaac... İnançlarımız yüzünden bu
savaş bizi ayırsa da kalbimdeki seni nasıl alacaklar? Ben, Christine Bölz, her
neredeysen orada senin yanındayım. Seni seviyorum, sevgilim ve senden hiç
vazgeçmeyeceğim. Hem aşk için kimler neleri feda etmedi ki...
Ardımda Kalanlar ile gönülleri fetheden Ellen Marie Wiseman,
bu kez Erik Ağacı ile okuyucularıyla buluşuyor. Annesinin hayatına dayanan
hikâye cesareti, kurtuluşu, kalp kırıklıklarını ve aşkla uyanan umudu müthiş
bir gerçeklikle anlatıyor.
Detaylar:
okuduklarım
OKUDUKLARIM 164/ BABAMIN BAVULU
30 Kasım 2016

"Ölümünden iki yıl önce babam kendi yazıları, el
yazmaları ve defterleriyle dolu küçük bir bavul verdi bana."
Orhan Pamuk 2006 yılı Aralık ayında, Nobel Edebiyat Ödülü'nü
alırken "Babamın Bavulu" adlı bir konuşma yaptı. Pamuk'un otuz iki
yıllık yazarlık çabasının ruhunu içtenlikle yansıtan bu duygulu konuşma, bütün
dünyada derin yankılar uyandırdı. Yazmak ve yaşamak konusunda temel bir metin
niteliğindeki "Babamın Bavulu"nu Pamuk'un aynı konuları ve dertleri
başka açılardan ele aldığı başka iki ödül kabul konuşmasıyla birlikte
yayımlıyoruz. Pamuk'un Amerika'da çıkan World Literature (Dünya Edebiyatı) dergisince
verilen Puterbaugh Ödülü'nü alırken 2006 Nisan'ında yaptığı konuşma "İma
Edilen Yazar", yazarlığın psikolojisi ve yazar olma ihtiyacı ve
serüveniyle ilgili. Pamuk'un Alman Kitapçılar Birliği'nce verilen Barış
Ödülü'nü 2005 Ekim'inde alırken yaptığı "Kars'ta ve Frankfurt'ta"
adlı konuşması ise, roman yazarının kendisini başkalarının yerine koyma gücünü
ve bu çok insani yeteneğin siyasi sonuçlarını araştırıyor. Yazarının bir bütün
olarak gördüğü bu üç konuşmadan oluşan Babamın Bavulu'nun artık bütün dünyada
çok iyi tanınan ve çok okunan bu büyük yazarımızın küçük bir başyapıtı olduğunu
düşünüyoruz...
Yazarlık nedir, niye yazar olunur, hayat ve yazmak, yazarlık
sabrı ve roman sanatının sırları üzerine mücevher değerinde kişisel bir kitap.
Detaylar:
okuduklarım
OKUDUKLARIM 163 / TRENDEKİ KIZ

Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin
başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar
verdi.
Detaylar:
okuduklarım
OKUDUKLARIM 162 / ALLAH'IN VELİ KULLARI EVLİYALAR
28 Kasım 2016

İçinde bir çok Evliyanın hayatı yer alıyor
ATEŞSİZ FIRIN
Somuncu Baba, bir gün fırına ekmeklerini sürdü.Pişmesini
beklerken, yanına Padişah Yıldırım Bayezid Han'ın damadı Seyyid Emir Sultan
geldi.Elinde bir çömlek vardı.''Selamün aleyküm baba! Dedi.O da; ''Ve aleyküm
selam'' diyerek birbirlerine bakıştılar.Başka hiçbir kelime konuşmadan
tanıştışlar.Emir Sultan, elindeki yemek çömleğini Somuncu Baba'ya verip,
içindekinin pişirilmesini rica etti.Somuncu Baba, kabı alıp fırının ağzından
içeri sürmek istediyse de, çömleği fırına sokamadı.
Detaylar:
okuduklarım
İZLEDİKLERİM 78
27 Kasım 2016

Dünyada ki tüm büyük devletlerin kendi güvenliklerini
sağlamak için gizli örgütleri ve timleri vardır. Devlet kendi güvenliğini
sağlamak için bu gizli örgütleri kullanır. İntihar timi filminde de çizgi
romandan esinlenerek benzer bir konu işlenmiştir. Devletin gizli bir
hapishanesinde mahkûm olan çeşitli özel güçlere sahip kişiler vardır. Bu
insanlar topluma zarar vererek suç işlemiş olan kişilerdir. Ama bunları özel
kılan doğaüstü güçlere sahip olmalarıdır. Özel güçlere sahip olan bu kötü
adamlara dünyanın karşılaştığı büyük sorunlar için ihtiyacı vardır. Hükümet
tarafından mecburen serbest bırakılan bu grup dünyayı kurtaracak kişiler olarak
görülürler. Devlet bu adamlara bir teklifte bulunur. Kötü adamlara hükümetle
çalışması koşulu ile serbest bırakılacaklarını, hayatlarının geri kalanını
hapishanede geçirmekten kurtulabileceklerini teklif eder. Görevleri ise dünyayı
kurtarmak olacaktır. Bu şekilde oluşturulan timi anlatan film intihar timi izle
ile seyredilebilmektedir.
2.dünya savaşı sırasında geçmektedir. Filmde genç bir avukat
savaşın sonlarına gelindiğini anlayarak kendi gücüylede nazilere karşı
savaşacaktır. Kafasını çok iyi kullanan avukat gece gündüz çeşitli planlar
yapmaktadır. Halk tam olarak güvende değildir etraf askerlerle kaynıyordur çok
kısıtlamalar vardır.
Detaylar:
izlediklerim
OKUDUKLARIM 161 / KANADI KIRK KUŞLAR
25 Kasım 2016

1930'ların Almanyası... Nazilerin baskısından bunalan Yahudi
asıllı tıp doktoru Gerhard Schlimann, çemberin yeterince daraldığını, kendisi
ve ailesi için tek çarenin kaldığını hisseder: Kaçmak...
Ancak işsizliğin, savaşın habercisi toplumsal karmaşaların
ve her yere yayılan ayrımcılığın cenderesindeki bir dünyada insanca yaşanacak
bir yer bulmak hiç de kolay değildir. Zira Gerhard Schlimann ve diğer
Yahudilere sözümona gelişmiş ülkeler bir bir sırt çevirirken, bir tek
Avrupa'nın kıyısındaki genç bir Müslüman ülke kucak açar: Türkiye
Cumhuriyeti...
Bu konu ile ilgili SERENAD Kitabını da tavsiye olarak aldım en kısa zamanda okuyacağım.
Detaylar:
okuduklarım
100. MAYMUN HİKAYESİ
24 Kasım 2016

. Ken Keyes Jr.’dan belki de hepimizin hayatını değiştirecek
bir gerçek deneyin öyküsü.
Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda
Macaca Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal
ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları
tarafından gözleniyor.
1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları maymunların
beslenmesi için kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları
da tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması hiç de
hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı
patatesleri yemeye devam ediyorlar.
Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir
çözüm buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak
yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun arkadaşları da
patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu
yeni davranış biçimi bilim insanlarının gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar
arasinda yayılıyor.
1952 ve 1958 yılları arasinda genç maymunlar, beslenmelerini
daha zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı
öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini çocuklarını
taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin maymunlar da kazanıyor.
Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini
düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates
yemeye devam ediyor. 1958'in sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima
maymunlarının bir kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda
yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor.
Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini
yıkayanlar arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı,
adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya başlıyor.
Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!
Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz,
bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun
kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni bir
düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı
tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden
zihine aktarılabiliyor.
Yani, "Yüzüncü Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen
şunu gösteriyor: Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda
insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey
oluyor.
Ama "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya
ulaştığı an, sadece bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum
bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes
tarafından düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...
"Yüzüncü Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi'nden
Doktor J.B. Rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her
seferinde aynı. Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir
dünya süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkularmı taşıyoruz. Yeniiklere
açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına
itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu
insanların... Einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları
tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük insan olamaz. Doğar, yaşar ve
ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu
insanlar yok mu? Cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten
çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe
de çoğalıyor. İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü
maymunun aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de
sizsiniz.
Detaylar:
bilgelikyolum
MUTLULUK
23 Kasım 2016

RESİM ALINTIDIR.
1 “İçinde mutluluk taşıyanlar için bütün mevsimler
güzeldir.”
Horace Friess
2 “Mutluluğun en büyük temelleri şunlardır: Bir şey yapmak,
bir şeyi sevmek ve bir şeyi umut etmek.”
Allan K. Chalmers
3 “Başarı, mutluluğun anahtarı değildir. Mutluluk başarının
anahtarıdır. Yaptığınız işi severseniz, başarılı olursunuz.”
Albert Schweitzer
4 “Aslında herkes mutlu olmayı ister, kimse acı çekmek
istemez. Ve mutluluk dış etkenlerden değil, kendi alışkanlıklarımızdan gelir.
Eğer kendi zihinsel tutumlarınız doğru ise, düşmanca bir atmosferde olsanız
bile kendinizi mutlu hissedersiniz.”
H.H. the Dalai Lama
5 “Mutlu bir kapı kapandığında, diğeri açılır; ama çoğu
zaman kapalı kapıya o kadar uzun süre bakarız ki, açılan yeni kapıyı göremeyiz
..”
Helen Keller
6 “Akılsız insan, mutluluğu uzaklarda arar, bilge olansa
ayaklarının altında yetiştirir.”
James Oppenheim
7 “Unutmamalıyız ki bir şeyleri elde etmenin sonucunda
mutluluk gelmez, ama elimizde olanları farkederek ve onların
değerini bilerek mutlu olabiliriz.“
Frederick Keonig
8 “Sağlık sadece bir hastalığın yokluğu değildir. O, her
zaman içimizde olması gereken pozitif bir iyi olma halidir.”
Deepak Chopra
9 “Gerçekten mutlu olan insan, dolambaçlı sapa bir yolda
giderken manzaranın tadını çıkarabilen kişidir.”
Anonim
10 “Mutluluk, varmanız gereken bir istasyon değildir,
seyahat sırasındaki tutumunuzdur.”
Margaret Lee Runbeck
11 “Toplum içinde giyilebilecek en güzel elbise, iyi bir
espri anlayışıdır.”
William Makepeace Thackeray
12”Mutluluk, gerçekten de kişinin kendi içindeki memnuniyet
ve onaylamalarının derin bir armonisidir. “
FrancisWilshire
13”Hayat küçük sevinçlerden oluşur. Mutluluk ise bu küçük
sevinçlerin toplamıdır. Büyük bir mutlulukla çok sık
karşılaşmaz insan. Eğer bu küçük sevinçleri
toparlayamazsanız, büyük olanı gelse de gerçekten de anlamsız olacaktır.”
Norman Lear
14 “Dans ederken, amacınız dansettiğiniz zemin üzerindeki
belirli bir yere ulaşmak değildir. Dans sırasında attığınız
bütün adımlardan zevk almaktır.”
Wayne Dyer
15 “Sahip olduğunuz güçlere akılcı bir şekilde ve
mütevazilikle güvenmezseniz, ne başarılı ne de mutlu olursunuz.”
Norman Vincent Peale
16 “Mutlu olmak, her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez.
Kusurların ötesini görmeye karar verdiğiniz anlamına gelir.”
Anonim
17 “En ilginç düşünceleri olan insanlar mutludur. İyi
müziği seven, iyi kitapları seven, güzel resimleri seven, güzel
arkadaşlıkları, güzel söyleşileri seven insanlar ve bunları
zihinsel gelişimi için kullanmayı tercih eden insanlar, dünyanın
en mutlu insanlarıdır. Sadece kendi içlerinde mutlu olmakla
kalmazlar, başkalarının da mutluluk nedeni olurlar.”
William Lyon Phelps
18 “Yüzme, binicilik, yazma veye golf oynama gibi mutluluk
da öğrenilebilir.”
Boris Sokoloff
19”Mutluluk güzel bir çiçeğin kokusu gibi yayılır ve bütün
iyi şeyleri size doğru çeker.”
Maharishi Mahesh Yogi
20”Para, iyi kullanıldığında gerekli ve değerli bir şeydir.
Ama uğruna mücadele edilecek birinci ve tek değer olduğunu
düşünmeni istemem. Eğer mutlu, sevilen, hoşnut edilen biri
olacaksan; seni öz saygısı ve iç barışı olmayan bir kraliçe
olmandansa, fakir bir adamın karısı olarak görmeyi tercih ederim.”
Louisa May Alcott, Küçük Kadınlar
21 “Eğer hayatı seversen, o da seni sevecektir.“
Arthur
Rubinstein
22 “Problem yakınlarımızda olduğu halde çoğunlukla
başkalarını suçlarız. Mutlu değilim, sorun nedir bilmiyorum.
Belki başka bir işim olsaydı mutlu olabilirdim. Evli
olsaydım, mutlu olurdum. Evli olmasaydım, mutlu olurdum.
Çocuklarım olsaydı, mutlu olurdum. Çocuklar bir büyüseydi
mutlu olurdum. Daha büyük bir evim olsaydı, mutlu
olurdum. Bir temizlikçim olsaydı, mutlu olurdum...”
Joyce
Meyer
23 “Gayri safi milli hasılaya, gayri safi milli mutluluktan
daha çok önem veriyoruz.”
King of Bhutan/ Butan Kralı
24 “Her sabah gözlerimi açtığımda kendi kendime şunu
söylerim: “Olaylar değil sadece ben kendimi mutlu ya da
mutsuz yapma gücüne sahibim. Hangisini istiyorsam, onu
seçebilirim. Dün öldü, yarın henüz gelmedi. Sadece bir
günüm var
Groucho Marx
25 “Mutluluğu satın alamazsınız, ama dondurma satın
alabilirsiniz. Aslında her ikisi de aynı şeydir.”
Anonim
26“Ne olduğunuz, kim olduğunuz, nerede olduğunuz veya ne
yapmakta olduğunuz sizi mutlu ya da mutsuz yapmaz.
Detaylar:
bilgelikyolum
BİTEN BİR HAFTADAN MERHABA
22 Kasım 2016

'İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak
da günah işleyebilir...'
Umberto Eco~Gülün Adı
okuduğum bir kitap..
Yağmurdan sonra sardunyam
Bunlar kardeş. Sarman çok akıllı kızı ezmiş, bahçeye geldi bir deri bir kemik, annede istemiyor. Zorda olsa topladık. Şimdi bir görseniz büyüdü de maşallahı var.
Bahçede çay keyfi..
Kuzenlerden birinin torununa ördüm, astarlaması kaldı.
Herkese güzel bir hafta diliyorum.
http://www.peypi.com/detay/ingiltere-de-halki-spora-tesvik-etmek-icin-otobus-duraklarina-iste-boyle-bir-uygulama-yerlestirildi/3490472
http://www.peypi.com/detay/ingiltere-de-halki-spora-tesvik-etmek-icin-otobus-duraklarina-iste-boyle-bir-uygulama-yerlestirildi/3490472
Detaylar:
günlük
İZLEDİKLERİM 77
20 Kasım 2016

KARANLIK
Dr. Michael Cayle New York'un yaşantısından kaçıp ailesini
bir araya getirmek için sakin bir kasabaya yerleşir. Bir müddet sonra
arkasındaki karanlık ormanda korkunç yaratıkların yaşadığını ve kasabalının
bundan haberdar olduğunu farkedecektir.
BENİM ADIM FERİDUN
Filmin konusu kısaca; kendini uzun süreli, kazanılmış bir
ilişkinin rahatlığına bırakmış olan Ersan sevgilisi Ayla tarafından terkedilir.
Ayrılık acısının yaşayan Ersan, kendi mutluluğunu düğünde bulacaktır. Hoşuna
giden bu oyunu kısa tutup ilk fırsatta kaçarım sanırken karşısında damadın
kuzeni Hayal’i görmesiyle yeni kimliği ile yaşayacağı çılgın bir gecenin tam
ortasında bulur kendini. Geceyle birlikte ilginç olaylar art arda onu
beklemektedir.
İMPARATORLUK TERZİSİ
Joseon Hanedanlığı döneminde Sanguiwon içinde çalışacak
olanların arzularını,aşk hayatlarını ve kıskançlıklarını anlatır.Sanguiwon
kraliyet tarafından giyilen kıyafetleri sorumludur.Dol-Seok (Han Suk-Kyu)
kraliyet kıyafetlerinden sorumlu usta esnaftır. Kong-Jin (Ko Soo) doğuştan
tasarımcı becerikli ve mükemmeldir.O yetenekleri sayesinde asilzade Pan-Soo (Ma
Dong-Seok) tarafından saraya getirilmiştir.King (Yoo Yeon-Seok) ve Kraliçe
(Park Shin-Hye) kraliyet kıyafetleri Dol-Seok ve Kong-Jin tarafından yapılırken
kritik bir durumda karmaşıklık olur.
HATIRLA
Artık bunamanın pençesine iyice düşmüş olan Zev Guttman
(Christopher Plummer), New York'ta bir bakımevinde yaşayan, Yahudi
Soykırımı'ndan kurtulmuş bir adamdır. Burada Max Rosenbaum (Martin Landau) adlı
bir başka Yahudi'yle tanışır. Rosenbaum onu Auschwitz'teki günlerinden
hatırlamıştır, ikisinin de ailesini öldüren Nazi subayının, Rudy Kurlander
sahte adıyla Kuzey Amerika'ya göç ettiğini anlatır. ABD ve Kanada'da 4 tane
Rudy Kurlander adlı insan vardır ve katilin bu 4 kişiden biri olduğuna
inanmaktadırlar. Max, Zev'i ikna etmeyi başarır ve Zev, ailesinin katili olan
Kurlander'i bulabilmek için zayıflayan hafızasına rağmen beklenmedik
sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkar.
Detaylar:
izlediklerim
OKUDUKLARIM 160/ KABİL'İN GİZLİ KIZLARI
18 Kasım 2016

KABİL'İN GİZLİ KIZLARI
Ataerkilliğe ve geleneklere karşı çıkmak, direnmenin bir
başka adıdır. Kolay değildir bin yıllar boyunca süregelen ve siyasi
iktidarların da (kuşkusuz işlerine geldiği için) desteklediği geleneklerle her
seferinde yeni bir güç ve azimle mücadele etmek. Afganistan’da, kadının ikinci
sınıf sayılmasına kimse karşı çık(a)masa da hayatı sürdürmek adına bir çocuğu
erkek gibi yetiştirmek gerekir. Bir zorunluluktur bu. Ailenin işine geldiği
için -ekmek almaya bile gidecek biri gerekir çünkü-, babanın haysiyeti için,
dedikoduların ayyuka çıkmaması için bir çocuk feda edilir.
Bacha posh…
Kendi dillerinde, erkek görüntüsüyle yetiştirilmiş kız
çocuklara verilen ad baha posh. Ailelerin, kendilerini düşünerek -başlangıçta,
çocukların da hoşuna gidiyor aslında- erkek gibi yetiştirdikleri çocuklar ergen
olup da sesleri inceldiğinde, vücut hatları belirginleşip göğüsleri çıktığında
yeniden kadın olmak zorundadırlar. Doğal olarak da itiraz eder tepki
gösterirler. Uyumsuzluk yeni bir beladır aslında.
Afgan kadınlarının cinsiyet, özgürlük, insan hakları gibi
beklentileri giderek artsa da, eğitim düzeyinin düşüklüğünden ve dinsel
tutuculuktan kaynaklanan baskılar hâlâ egemendir hayatın içinde…
Erkek egemen düşünce…
Afganistan’ın çoğuna hâkim olan Taliban, ülke nüfusunun en
az yarısından, yani kadınlardan nefret ediyor(du). Ödüllü gazeteci Jenny Nordberg,
‘Erkek kılığındaki Afgan kızlarının bilinmeyen hikayesi’ni araştırdığı,
“Kabil’in Gizli Kızları” çalışmasında, bir boyutuyla çağdaş, Batıcı bir yaşam
biçimini de tanıtmaya çalışır.
Yabancıdır, Müslüman değildir, bir de üstüne üstlük
kadındır. Kuşkusuz Jenny için doğal olan her şey, Afgan kadınlar için hayal
bile edilemeyecek uzaklıktadır. Bir doğal yan daha var: Herkes ister istemez,
erkek çocuğu yoksa, bir kızını erkek kılığına büründürmek zorundadır.
Araştırma yaratıcılığa yol açar
Amerikalı tarihçi, Nancy Dupree, Afganistan’ın kültürünü ve
tarihini kayda geçirmiş, ama oğlan gibi giyinen kızları görüp işitmemişti…
Erkek kıyafeti giyen kadınlar sadece kralın haremini koruyanlardı. Zaman
içerisinde daha bir tutucu olan, Taliban’la doruğa çıkan kadın düşmanlığına
karşı bir yol bulunması gerekirdi ve bulundu da…
“Müşterek hilekârlık bir noktada artık hilekârlık teşkil
etmez”se, Taliban sonrası, yetkileri kısıtlı ve sorumlulukları sınırlı kadın
milletvekilleri de bu hilekârlığı yapmak zorundadırlar. Milletvekili Azita’nın,
yine kendisi için kuşkusuz, dört kızından birinin erkek kılığına girmesi,
sözünü dinletebilmesi için gerekliliktir aslında.
Afganistan, kadınlar için yaşanması zor bir yerdir, erkekler
için de farklı değildir aslında. Baskının, geleneksel ve dinsel zorlama kadın
erkek ayırt etmez. Şairin şiirce dillendirdiği gibi “Bütün renkler aynı hızla
kirleniyordu, / Birinciliği beyaza verdiler.” (Özdemir Asaf)
Açmaz…
Allah’a, Muhammed peygambere, Kur’an’a ya da İslami olan
herhangi bir şeye atıfta bulunduğunda, bu ifadeyi sorgulayanın potansiyel
olarak doğrudan Allah’ı sorguladığı düşüncesi Afganistan’ın en temel
açmazlarından biri… onun için de ister çelişkilerle dolu olsun, tüm uydurulmuş
hadisler ve/veya ayetler kabul görmek zorundadır. Bu, beraberinde her yeni
kuralı ‘iyi bir Müslüman’ olmanın gerekçesi olmasını dayatıyor ister istemez.
Geleceğimiz için…
Bizim ülkemizde de uyduruk hadislere dayandırılarak daha
çocuk yaşta kadınların evlendirilmeleri isteniyor, bu kendini bilmez yobazlar
tarafından. Bizim ülkemizde de egemen erkin desteğiyle tecavüzler artıyor.
Kendilerini dini kanaat önderi olarak görenlerin fetvaları daha çok kabul
görüyor tüm bu destekle.
“Pantolonla daha hızlı koşabileceğini keşfeden tüm kızlar
için” sunumuyla; çok doğru bir şekilde “XXI. Yüzyıl Kitapları” arasında
nitelenen “Kabil’in Gizli Kızları” okunması, okutulması, üzerinde durulması,
hayata geçirilmesi gereken bir kitap.
Detaylar:
okuduklarım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)