OKUDUKLARIM -128- MOR KAFTANLI SELANİK / YILMAZ KARAKOYUNLU.

03 Şubat 2016


Yılmaz Karakoyunlu, Mor Kaftanlı Selanik’te Cumhuriyet tarihinin en önemli tarihsel ve toplumsal dönemeçlerinden olan “Mübadele” sırasında yaşanan insan hikâyelerini, olayın siyasi yönünü de ihmal etmeden anlatıyor.

Bir yandan Venizelos ve İsmet Paşa aracılığıyla Lozan Barış Antlaşması görüşmelerini izlerken, alınan kararlar yüzünden Türk ve Yunan topraklarının çeşitli bölgelerinde (İzmir, Mürefte, Şarköy; Selanik, Hanya, Resmo) yaşanan zorluklara, hüzne, dirence de tanık oluyoruz.


Yılmaz Karakoyunlu, kahramanlarına dönemin tarihsel, dinsel ve toplumsal koşullarında bakıyor. Asker, çiftçi, devlet adamı, diplomat ya da belediye başkanı, kim olurlarsa olsunlar, temelde bütün güçleri ve bütün zayıflıklarıyla “insan” olduklarını unutmadan, yaptıklarını yargılamak yerine anlamaya çalışarak ele alıyor onları. Böylece, bir “topyekûn savaş”tan sonra ikiye ayrılmış ve ayağa kalkmaya çabalayan iki toplumun üyelerini, eskiden kapı komşuları olan yeni düşmanları tanıyoruz. İnsanlığın –elbette aşk da dahil– bütün hallerini, hem de olanca şiddeti ve yoğunluğuyla bir kez daha görüyoruz. Bir film izler gibi hızlı ve zevkle, ama bir o kadar da derinden okuyoruz mübadillerin hüzünlerini.

İnsan bir mertebe ile bir dereke arasında yer alır. En yüce mertebe melek, en düşük dereke şeytanlıktır. Kişi bu seviyeyi ahlakıyla belirler.
*****
Taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza Tanrı değil, kendimiz koyarız.
*****
Bazen insanoğlu savunduğu eski fikirlerden vazgeçebilir. Bu aslında doğruyu geç idrak etmenin ayıpsız tavrıdır. Bu tavra inkar değil sadece rücu deriz. Kimi hücumda, kimi rücuda olgunlaşır.
*****
Parası olmayan adamın ölüsü insanı rezil eder.
*****
Ya en yükseğe çık ya da en derine dal, ama sakın kendisine ikisinin arasında bir yer arama.
*****
Her şey önümüze iki ihtimalle gelir. Başarı ve başarısızlık... 
Namus ve vicdan üzerine verdiğimiz her karar bizi başarı veya başarısızlık noktasında sınar. Başarısız olmayı kabul etmek zordur. Cesaret tek başına yetmez. İsabetli olmamız da gerekir.
*****
Her şey fırsatını kovaladığın yere kadardır; sen işin ilerisini görmelisin. Talihin yaver olduğu yere kadar... Sonra sahip olman gereken iradeyi yaratmalısın... Tanrılar dahil bütün başarılar irade ve gayrete dayanır.
*****
İnsanlar karekterlerinin tersiyle ortaklaşan hayat değerlerine kapılmamalıdırlar.
*****
Korkma doktor, bu kalp bu acıya dayanır, dayanmadığı şey ahlaksızlık.
*****
Ses, haksız yere çıkmadıkça kimse sesini yükseltmez.
*****
Sırlar sıkıcı şeylerdir. İnsanı dürterler, hadi konuş diye öyle baskı kurarlar ki, dilinizi zor tutarsınız.
*****
Yaşamın için kendine bir renk arıyorsan, siyahtan başla. Koyu karanlık önceleri seni biraz ürkütebilirler. Ama içinde bir ümit de belirtir. Ümit cesaretinizin ilk adımı olur. Artık alacakaranlığı fark edersiniz. Ümitler yavaşça hedefe döner. Dayanıklıysan gün ışığının vurduğunu görürsün. Buna aydınlık diyoruz. Karanlıkta renk sadece siyahtır, ama aydınlıkta her şey beyaz değildir. Renklerle donanmış bir teselli tablosu verirken derin ve zahmetli bir sorumlulukda yükler. Sizden beklenen şey bu renklerden kendinize bir mutlu dünya yaratmaktır.
*****
Dahiler hep yalnızdır.
*****
Her karanlığın açıldığı bir kapı vardır. Önemli olan o kapının açılacağı gün için sabretmek değil, açacak mahareti göstermektir.
*****
Bir şeyi yönlendirmek istiyorsan, önce ona hakim olmalısın.
****

Mübadele romanlarını seviyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum. Yukarıdaki linkte kitabın daha detaylı tanıtımını bulabilirsiniz.

4 yorum:

  1. Bende yıllar önce okumuş ama beğenmemiştim. Kitap bana bir şey katmamamış olmalı ki adını görünce blogumda arama yapmam gerekti neden beğenmedim, haksızlık mı ediyorum diye. Tabi zevk meselesi, siz beğenmiş tavsiye etmişsiniz. Keyifli okumalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben mübadele romanlarını severek okuyorum onun için beğenimiz farklı olabilir.

      Sil
  2. Tarih konulu kitapları bende çok seviyorum. Bu kitabı okumadım ama beğeneceğimi düşünüyorum. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil