OKUDUM -131- ARADA KALMIŞ TEBESSÜM / SEVİNÇ ÇOKUM

24 Şubat 2016


Kütüphane kitaplarından biri daha bitti..

”İDRAKLERİMİZ KARMAŞIK BİR BÜTÜNDÜR”

        Her romanında yazarlığını değil özgürlüğünü geliştiriyor Sevinç Çokum. Onun tereddütsüz kılıç hamleleri gibi ipeğe değen cümlelerini okudukça gönenirsiniz

       Nedir şimdi, şu yazarın çağına tanıklık etmek dedikleri şey. Bir görgü tanığı mıdır o? Suçu işleyen, suça karışan ya da yargıç koltuğunda oturan mı? Yoksa bütün bunların ötesinde, mahkeme sonuçlandıktan sonra, gazete haberlerine göz gezdirirken elindeki kahveyi keyifle yudumlarken haberden kurgular kuran, o kurgunun doyumsuz keyfiyle gerindikten sonra yazı masasına koyulan mı? Hangisi gerçektir? Yazarın kurgusu mu hayatın kurgusu mu? Sevinç Çokum son romanı Arada Kalmış Tebessüm’de her hali birden yüklenmiş yazar özne olarak çıkar karşımıza ve o keskin ve üzerine pek düşünülesi hükmü verir; “İdraklerimiz karmaşık bir bütündür” Söylemem gerekli. Her romanında yazarlığını değil özgürlüğünü geliştiriyor Sevinç Çokum. Onun tereddütsüz kılıç hamleleri gibi ipeğe değen cümlelerini okudukça gönenirsiniz. Kendi eteklerine dolanan çalılıklardan kurtulmuş, romanda sıkça vurguladığı ‘abukizm’ vasıtasıyla tersinden bir kuyu kazmıştır kendine. O kuyunun suları, saklı hazineleri, sesleri, tıpkı baskın roman kahramanları gibi gençlikleri kadar enerjileriyle de romana yayılmıştırlar. Durduğu yerden, kendisinin tanıklığını yapmak elbette cesaret ister ancak bu tek başına nedir ki? Asıl önemlisi, kurgunun içinden yeni bir hakikat çıkarabilmektir. Sevinç Çokum yıllarca birbirinin duvarı olmuş yakınlıkları çekiçleyerek yıkmaktadır bu romanında.

         ‘İnsanın ilk yaraları iz bırakır’, doğrudur bu. Lakin ilk yarayı çekip bulmak, onun karşısında soğukkanlılıkla konuşmak da az kolay iş değildir. İlk yara, Cumhuriyet tarihi boyunca, uçlarını Batılılaşma macerasında saklayan, nesiller arası bitmez çatışmadır. Çok sıradan kırılmalar bile kendi tarihselliğini, idraklerin karmaşık bütünlüğünde saklar. Yazarın, müziği, yaylı sazlar müziğini özellikle seçtiğini düşünebiliriz. Çünkü uyum en çok muhtaç olduğumuz ruhsal sığınaktır her zaman. Her bir sazın psikolojik karşılığını ve değerini düşünmek ise ayrı bir okuma yöntemi olarak bizi bekler. Müzikte sesler kadar sazlar da birbirine tahammül eder uyuşur değil mi?

       Kronolojik olmayan, yer yer sayıklama yer yer ayağa kalkmış büyük dinginlik içinde hayatın kapanmış sokaklarını sireniyle açan ortak ses gibidir romancının bakışı. Hatta bakışları. Tek bir göz içinde çoğul gözleri ve sesleri toplamıştır Sevinç Çokum. Bu yöntemiyle, romanın sayfalarında hissedilen, “kendisinden öncekini reddetmeme, sanatın birbirine zincirlenerek sürdüğünü düşünme ve taklitten kaçınma” fikri ısrarla ve tekrar tekrar güncellenir. Hayat sanat fikri değildir sadece doğayı olduğu kadar insanı ve zamanı da algılama yöntemidir. Manifestodur ‘abukizm’. Bizim mükemmel görünüşlü çürük tenekemize atılmış güçlü bir tekmedir. Varol Rozayla ana… Dün geçmiştir, ama Pareto’nun kuramları geçerlidir. Tortular türevleriyle içimizdedir. Ve bugün dünden miras çırpınmaktadır. Öyleyse yarının tortusu için gözleri açıp uyanmak gerekmektedir. “Yalnızca dağılmış olan taşların, yap-et parçalarının yerlerine oturtulması” için gerekelidir bu. Türkiye’nin parça parça olmuş insanları bir yandan “12 Mart Paşası, filesiyle kavun almış eve dönüyor”dur. Bir yandan türbanlı bir kız sevdi diye çocuklarını evlatlıktan reddetme çılgınlığına kapılmıştır birileri bir yandan da Leylaki Efendi ile Leyleki hazretleri arasında dönüp durmaktadır insanlar. Değişen Türkiye’nin çarklarına malzeme olmaktan kurtulamamaktadır. Oysa çıplak bozkırda “hayatın içinde kayıp birileri, yaşamış yaşamamış, bilinmeyecek” niceleri gelip geçmektedir.Gitmek de çaresizliktir bazen.

      Sevinç Çokum’un derdini; “Ayrılıklarımızı kabul etmeliyiz; kabul ettiğimiz zaman sorun kalmayacak belkiÖ” cümlesi özetler mi bilinmez ancak, roman boyunca, farklı insanlara ve dünyalara, buradan bakabildiğini söyleyebiliriz. Konuşan biraz da kendisi olabildikçe yüzü kızarandır çünkü. Türkiye’nin ortasında, insanı ve zamanı tam da can damarından tutacak sesi ve bakışı bulmuştur Çokum. Abukizm herkesin arkeolojisini aydınlatacak bir rehber olarak tartışılabilir. Kendisinden kalkan başka kime döner?

ÖMER ERDEM
RADİKAL KİTAP 15 OCAK 2010







3 yorum:

  1. Ömer Erdem nasıl anlatmış öyle yazarı... Hemen alıp okuyasım geldı... Sizin alıntılarınız da harıka. Her hor gorulmus çocuk kendınd ebır Yusuf taşır ;)
    Sevınc Cokum da sizin yorumlarınızla zıhnımde demleniyor henuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim severek okuduğum yazarlardan biri. Dersim olayları ile ilgili kitap ararken tanıştım kendisi ile ve müptelası oldum diyebilirim. Altını çizdiğimiz satırlar mutlaka bizden bir iz taşır.
      Seevgiler,

      Sil
  2. Keyifli okumalar diliyorum. Kitaplara yetişilecek gibi değil. En iyisi kütüphaneler. Gerçi benim elimde okunacak çok kitap var daha. Ama gözüm de yeni kitaplarda kalıyor tabii :)) Sevgiler...

    YanıtlaSil