ABD’nin Maine eyaletindeki küçük bir kasabada büyüdüm.
Hayatım boyunca kaygı bozukluğuyla mücadele ettim ama 19 yaşında geçirdiğim
panik ataklara kadar doktora başvurup bir çözüm aramamıştım. Doktorumun desteği
sayesinde epey rahatlamış hissettiğimi hatırlıyorum. Reçetelerce ilaç vermeyi
tercih etmemişti. Doktor randevularım bir dizi tavsiyeden oluşuyordu ve bana
arkadaşça yaklaşıyordu. 3 yıl sonra California’ya taşındım ve doktorumla daha
az zaman geçirdiğim için cesaretim kırılmıştı. Yalnızdım. Kafam karışıktı. 5
yıl sonra (yani bugün) kaygı bozukluğuma dair endişelerim yine patlak verdi.
Tıp uzmanlarıyla verimli tecrübeler yaşamadığım için bir profesyonele başvurma
konusunda tereddütlerim vardı. Ama şunun farkına vardım ki ne istediğinizi ve
neye ihtiyaç duyduğunuzu açıkça ortaya koyduğunuz anda hayattaki her şey yerine
oturuyor. Yeni doktorumun ofisine girdim, sorunlarımdan bahsettim ve ilk sorusu
kullandığım ilaçlarla ilgili değildi. Sakin bir tonla “Eckhardt Tolle’un
Şimdi’nin Gücü adlı kitabı okudun mu?” diye sordu.
Yıllar önce bana böyle bir tavsiye verilse bu kadar
garipsemezdim ama Big Pharma’nın hayatlarımızı bu kadar ele geçirdiği bir
tarihte, bu soru karşısında tahmin edemeyeceğim kadar çok rahatladım. Beni
ofisinde, titreyerek ve kafam karışık bir halde ağlarken gören bir insan, en
güçlü ilacın kelimeler olduğuna inandı.
Mantraların ilaç olmasının bir sebebi var. Yoga geleneğinde
zihnin, vücudun ve ruhun dönüştüğüne inanılır. Gergin zamanlarımda sürekli
olarak mantra kullandım. “Huzurla nefes al, nefesinle beraber tüm endişelerini
at.” Doktorum, zihnimi değiştirmem için bu kelimeleri kullanmamı önerdi ve hiç
bu kadar huzurlu hissetmemiştim.
Bir düşünürün sözleri olsun, mantra olsun, kelimelerin
içinde saklı, ilaçlarla kıyaslanamaz bir güç var.
1) Geçmiş, şimdiki zamanı etkilemekten acizdir.
2) Sıkıntı, kızgınlık, üzüntü ya da korku size “ait” ve
kişisel değil. Hepsi, insan zihninin bir ürünü. Gelip geçiciler ve gelip geçen
hiçbir şey size ait olamaz.
3) Bazı değişiklikler ilk bakışta olumsuz görünse de bir
süre sonra hayatınızdaki yeni alanda, yeni bir şeyler yarattığınızı fark
edebilirsiniz.
4) Mutsuzluğun temel nedeni içinde olduğunuz durum değil, bu
durum hakkındaki düşüncelerinizdir.
5) Kendinizi düşüncelerinizin sonucu olan bir Varlık,
zihinsel gürültünün sonucu olan sessizlik, acının sonucu olan sevgi ve neşe
olarak düşünün. Böylece özgürlüğe ve aydınlanmaya ulaşırsınız.
6) Şimdiki zamana her zaman “evet” deyin. Halihazırda var
olana karşı çıkmaktan daha boş ve çılgınca ne olabilir ki? Her zaman, şimdiki
zamanda kalacak olan hayata direnmekten daha delice bir şey var mı? Şimdiki
zamana teslim ol. Hayata “evet” dedikten sonra o da size “evet” diyecek ve
karşı çıkmayı bırakacak.
7) Ruhsallığa önem vermek, inançlarınızla veya bilinç
durumunuzla ilgili değildir.
8) Sahip olduğunuz tek şey şu andır.
9) Önce kabullenin, sonra harekete geçin. Şimdiki zaman ne
barındırıyorsa, sanki bu sizin seçiminizmiş gibi kabul edin. Her zaman şimdi
için çalışın, ona karşı değil.
10) İyi olmaya çalışarak iyi bir insan olamazsınız. Zaten
içinizde olan iyiliği bulup ortaya çıkmasına izin vermelisiniz. Ancak bu
iyilik, sadece bilinç durumunuzda önemli bir değişiklik olduğunda ortaya çıkar.
11) Şimdiki zamanın kıymetini bildiğiniz anda tüm mutsuzluk
ve çırpınışlar çözülür ve hayat kolaylaşıp mutlulukla dolar. “Şimdiki zaman
farkındalığı” ile yaşadığınızda ne yaparsanız yapın hayatınız, kalite ve sevgi
ile dolar.
12) Hayatı yargılamayı bıraktığınız ve onu olduğu gibi kabul
ettiğiniz an, zihninizin içinde özgürsünüz demektir. Artık orada sevgi, neşe ve
huzur için yer açılmıştır.
13) Sevgi, var olmanın bir türüdür. Duyduğunuz sevgi
dışarıda değil, içinizde, derinliklerdedir. Ne siz onu kaybedebilirsiniz ne de
o sizi terk eder. Başka bir bedene, yani yüzeysel bir surete bağımlı değildir.
14) Dünyayı kelimeler ve etiketlerle kaplamaktan
vazgeçtiğiniz zaman, uzun süre önce kaybettiğiniz mucizevi bir his, yaşamınıza
geri gelir. İnsanlığın, düşüncelerinin esiri haline geldiğinde kaybettiği bu
hisse ulaşmak, düşünceleri kullanmayı öğrenmekten geçer.
15) “Kafanızın içindeki ses”, sizi siz yapan şey değildir.
Bunu bilmek sizi daha özgür kılsa da “O zaman ben kimim?” diye kendinize
sormanız gerekir.
Kolektif Kozmos’da yayımlanan, yazar veya çevirmenlerimize
ait herhangi bir yazı, çeviri, makale veya haber izin alınmadan basılı olarak
ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Sitemizde
yer alan içeriklerin izinsiz kullanımı halinde muhataplar hakkında hukuki
yollara başvurma hakkımız saklıdır.
Çeviren: Ceren Ürkmeztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder