Kadın, Statü ve Yasalar...
Örtünme ve mirasın Mezopotamya’daki kökeni.
İnsanlık tarihinin en eski şehirleri Fırat ve Dicle’nin bereketli topraklarında kuruldu.
Burada sadece yazı değil, hukuk da doğdu.
Ve insan ilk kez “kadın”ın toplum içindeki yerini yasayla tanımlamaya başladı.
O yasalar bugün bize, örtünmenin ve miras hakkının nasıl doğduğunu anlatıyor.
İlk Sümerler kadın mallarını korumaya almışlar.
MÖ 3. binyılda Sümer şehir devletlerinde, kadın artık yalnızca bir “ev halkı” unsuru değildir.
Lagaş Kralı Urukagina, bilinen ilk “sosyal reform”ları yapar.
Bu reformlarda dul kadınların ve annelerin malları güvence altına alınır, rahipler ve erkek akrabalar bu mallara el süremez.
Yani tarihte ilk kez bir yasa, kadının ekonomik mülkiyetini tanır.
Kadın, genellikle mirası oğullarıyla paylaşır, ama kız çocuk yoksa miras doğrudan ona kalabilir.
Yani mesele eşitlik değil, ailenin mal bütünlüğünü koruma içgüdüsüdür.
Babil, Hammurabi’nin gözünde ki adalet taşlarında kadının hakkı.
Hammurabi Kanunları (MÖ 1750) kadının miras hakkını en sistemli biçimde düzenler.
162–171. maddeler, kadının çeyizi ve kocasının malı üzerindeki hakkını ayrıntılı biçimde tanımlar.
“Bir adam karısına oğul olmasa dahi çeyiz vermişse, o kadın kocasının mirasında pay alır.”
Bu maddeyle kadın artık mirasın pasif nesnesi değil, hukuk önünde taraf olur.
Ama bu hak yine de erkek çocukların gölgesindedir.
Kadın, mirası genellikle çocukları adına yönetir.
Kısacası, mülkiyet hakkı kişisel özgürlük değil, annelik üzerinden meşrulaşır.
Asur döneminde örtünme artık bir yasadır.
Asur döneminde işler değişir.
MÖ 13. yüzyıl civarında yazılan Orta Asur Yasaları, tarihte ilk kez kadının örtünmesini yasal zorunluluk haline getirir.
Yasanın ilgili maddesi şöyle diyor.
“Evli kadın ya da dul kadın dışarı çıktığında başını örtecektir.
Köle kadınlar ve fahişeler örtünmeyeceklerdir; örtünürlerse kırbaçlanacaklardır.”
(Middle Assyrian Laws A40–41)
İlginç değil mi?
Yani örtünme artık bir “inanç sembolü” değil, sınıfsal bir işarettir.
Bir kadın başını örttüğünde toplum onun “bir aileye ait” olduğunu anlar.
Başı açık kadın ise “serbest”, dolayısıyla “tehlikeli” sayılır.
Bu yasa, kadın bedenini sosyal düzenin aynası haline getirir.
Örtü itaatin, açık baş ise, özgürlüğün sembolüdür.
Ve bu ikilik, sonraki bütün medeniyetlerde, Yahudi, Yunan, Roma, İslam medeniyetlerinde farklı biçimlerde varlığını sürdürecektir.
Asur’da kadının miras hakkını da düşünmüş.
Kadın hak sahibi ama bağımsız değil.
Asur yasalarında kadın kocasının mallarına ortak sayılır.
Kocası ölürse çeyizini ve ev eşyasını alabilir.
Ama çocuğu yoksa mirasın kalanı kocasının ailesine geçer.
Kadın yeniden evlenirse, önceki mal varlığı üzerindeki hakkını kaybeder.
Yani kadın “mirasçı” dır ama ailenin içinde, erkeğin himayesi altındadır.
Yine de Asur yasaları bir yenilik getirir: Kadın, çeyizini satabilir veya devredebilir.
Bu da dönemin koşulları içinde büyük bir ekonomik özgürlük ve devrim sayılır.
Örtünmenin kutsallıktan itaate izlediği yol.
Asurluların örtünme yasasının kökeni çok daha eskiye, Sümer tapınak kültlerine dayanır.
Tanrıça İnanna’nın rahibeleri başlarını tül veya örtüyle gizlerdi, bu, cinsel değil kutsal aidiyetin sembolüydü.
Zamanla bu kutsal sembol, dünyevileşip “erkeğe aitlik” anlamına büründü.
Yani örtü, önce tanrıya adanmışlığın, sonra erkeğe bağlılığın simgesi oldu.
Anlıyoruz ki, Mezopotamya’da kadın hem tanınmış hem sınırlanmış
Yasalar kadına mülkiyet vermiş ama özgürlük vermemiş.
Örtünmeyi saygınlıkla, mirası annelikle tanımlamışlar.
Böylece insanlık, kadını ilk kez “koruma” gerekçesiyle hukukun içine hapsederek tanımaya çalışmış.
Bugün bile tartıştığımız birçok mesele, kadın bedeni, miras, ahlak, statü işte o ilk taş tabletlerde, binlerce yıl önce yazılmış kodların yankısıdır.
Kadının bedeni tarih boyunca yalnızca kendisinin değil, toplumun vicdanı sayılmıştır.
Yasalar ise o vicdanın kim tarafından yazıldığını gösterir...
Şehrimin bestekarının tv programı
Bahçemin cumhuriyet çiçekleri ile hepinize merhaba, güzel bir hafta diliyorum size. Ben de pek değişiklik yok, bilindiği gibiyim, geçtiğimiz hafta şehrimin kitap fuarı vardı, fuar başlangıcında ufak bir resim sergisi ziyaret ettim.
Sanatçı Nilüfer Yakut Ersoy, kadının cesaretini ve toplumsal yaşamdaki mücadelesini tuvallerine yansıtıyor.
En beğendiğim tablo bu oldu...
Genelde elinin altında alabileceğin kitaplar, fiyatlarda pek düşük değildi, bende yerel yazarlara olanak verdim, 3 kitap onlara ait, yitik ülkeden de 3 kitap aldım.
Yürüyüş yaparken rastladığım bir bahçe, her taraf cumhuriyet çiçekleri ile dolu.
Alman filozof - Arthur Schopenhauer’e göre:
🗣 "İnsanlara fazla haysiyet bağlamazsanız hayal kırıklığına uğramazsınız. "
🗣 "Bütün insanları dinleyebilirsin ama bütün insanlarla konuşmaya değmez. "
📜 " Başkalarının haysiyetini tanımak için, kendi haysiyetine sahip olmalısın. “
📜 "Aşk acı getirmez, sevmeyi bilmeyene acı getirir. “
📜 ''Düşmanın bilmediğini dostuna emanet etme çünkü kaybedilen dost çifte düşmandır''
📜 "İnsan, kendisini temsil ettiğini ancak başkalarında görebilir".
📜 "Akıllı insanlar yalnızlığı aramazlar, sadece aptalların çıkardığı gürültüden kaçarlar. " "
📜 ,, Bir aptal ve bir aptal için zekanızı göstermenin tek yolu vardır: oy vermeyin. "
📜 - ''Bir arkadaş sana ihanet ediyorsa, onu terk et ya da hala sana ihanet ettiğini kabul et - insanlar değişmez''
📜 "Her gün biraz hayat, her uyanış biraz doğum, her sabah biraz gençlik ve her uyku biraz ölümdür".
📜 "Çoğunlukla kayıplar bize bazı şeylerin kıymetini bilmeyi öğretir. “
📜 "Sevdiğimiz şeyleri nadiren düşünürüz ama sahip olmadığımız şeyler için hep pişman oluruz. "
📜 "Yüksek zeka insanı yalnızlığa iter. "
📜 "Hayvanlara karşı şefkat, iyi karakterle o kadar yakındır ki, hayvanlara karşı zalim olanın nazik olamayacağına ikna edilebilirsin. " ”
📜 "Hayvanlara karşı zalim olan, insanlara
karşı da nazik olamaz. “
💬 "Kişiliğimizin dörtte üçünü başkaları gibi olmayı reddediyoruz. "
📜 "İnsanların kader dedikleri özde kendi aptallıklarının bir yığınıdır. "
📜 "Herkes boyundan bakar, kimse yukarıdan bakamaz. Şunu söylemek istiyorum: İnsan ancak kendisini temsil ettiğini başkalarında görebilir. “
📜 "Kıskançlık bir insanın ne kadar mutsuz hissettiğinin göstergesidir. "
📜 "İnsan kendini ve huzurunu seçtiğinde vardır. ''
📜 "Bir dizgin kırık bir atı kontrol edemediği gibi, akıl ve bilinç de insan iradesini kontrol edemez".
📜 "İnsanın karakteristik özelliği; dünya görüşünün sınırlarını - dünya sınırları olarak görmektir. “
📜 "Mutluluğu kendinde bulmak zordur, ama başka yerde bulmak imkansızdır. “
📜 "Bir insan ne kadar zekaya sahipse, başkalarına o kadar az önem verir. “
Arthur Schopenhauer
Ne diyordu, Sabahattin Ali;
"İsteseler canımı vereceğim çoğu insanı
hayatımdan çıkardım çünkü
yokluklarına üzülmek, yaptıklarına
üzülmekten daha kolay
Resim Salih Yılmaz'dan alıntı, civar yerlerden İğneada'dan sonbahar görüntüleri...
(Kaldırımdaki ufak bir çember içinde yeşeren hayatlar) resim benim çekimimdir.
Khaled Hosseini
"Bin Muhteşem Güneş" kitabında...
"Belki de tükenmişimdir...
Bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur...
Benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır....
Hep ben yorulmak istemiyorumdur...
Yeniden inanmaya ihtiyacım vardır."deyip bir yerde ekliyor...
" Beni bana geri vermek istiyorumdur.”
Yaşamın büyüsü umuttur!
Umutlarınızın hiç bitmemesi
dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder