GERÇEK KURALLARI BELİRLEYEN, SÖZLER DEĞİL, PRATİĞİNİ YAPTIĞIMIZ DAVRANIŞLARDIR. (ÇOCUĞUNUZA SINIR KOYMA 2)

30 Mart 2025

GERÇEK KURALLARI BELİRLEYEN, SÖZLER DEĞİL, PRATİĞİNİ YAPTIĞIMIZ DAVRANIŞLARDIR. (ÇOCUĞUNUZA SINIR KOYMA 2)

 

 
GÜNLÜK YAŞAMDA  KUANTUM ETKİLER ve İKİYİ BİR ETME KAVRAMI
“Bir kuantum enerji alanı, en küçük ve en kısa süreli düşüncelerimizle, sözlerimizle ve tavırlarımızla bile şekilleniyor... Aynı zamanda üzerimizde güçlü bir duygusal etki bırakan diğer insanların da düşünceleriyle, sözleriyle ve eylemleriyle de şekilleniyor...
İşte bu yüzden, ideal bir mutluluk, sağlık ve iyi hissetme halini sürdürebilmek için sevgi ve saf sevinç haline ait titreşimlerimizi düşüren kişilerle, düşüncelerle ve aktivitelerle olan bağlantıdan kaçınmak çok önemli..”.                              
 NassimHaramein                                                                                                                                   
Fizik biliminde, kuantum, bir etkileşime dahil olan herhangi bir fiziksel özelliğin minimum miktarına denmektedir.
Kuantum, Latince 'miktar' anlamına gelen bir terimdir. Modern bilim anlayışına göre bir enerji veya maddenin mümkün olan en küçük birimi olarak tanımlanır.
Kuantum mekaniği, atomlar, elektronlar ve fotonlar gibi en küçük ölçeklerde madde ve enerjinin davranışını tanımlayan fizikteki temel bir teoridir.
Bizim yaşadığımız günlük dünyayla kuantum fiziği dünyası arasında doğal bir köprü vardır. Günlük yaşamın daha derin felsefi anlayışına inmek ve kuantum kuramını daha geniş bir çerçeveden görmek için KOZMİK BİLİNCİN varlıklar düzeyinde oynadığı role yakından bakmak gerekiyor. Modern tanımıyla bilincin ne olduğu insanoğlu için her zaman en merak edilen soru olmuştur.
- Bilinç Nedir?
- Dünyada bilinç diye bir şey var mıdır?
- Bilinç artar ya da azalır mı?
- Bilinç aynı zamanda bir tür FARKINDALIK MIDIR ?
Bu soruların bazılarının yanıtları yaşamın amacının anlaşılması için kaçınılmazdır.
En ilkel yaşam biçimine sahip amip'in bile nasıl “canlı” ve kendine göre BİLİNÇLİ  olduğunun anlaşılması bu soruların yanıtlanmasına bağlıdır.
Yaşama, varoluşa ve olaylara daha geniş bir açıdan bakmak, bazı yanıtlar bulmak bizim için yaşamın anlamını ve amacını aydınlatır. Bu sentezin yapılması, “Yeni Bir Bilinç Anlayışına” kavuşmamız ve aynı zamanda ‘Bireysel Gelişim’ düzeyinde sıçrama yapıp; evreni, varoluşu kendi kapasitemiz kadar algılayabilmemiz için şarttır.
Günümüz fizikçileri tıpkı madde gibi bilincin kuantum dünyasında çok önemli bir rolü olduğunu “bilinç -madde bütünlüğü” kavramının yeni fizik açısından ciddiyetle incelenmesi gerektiğini hararetle savunuyorlar.
Eğer zihnimiz yasalarını evren yasalarından esinlenerek uyguluyorsa ki öyle bu yasaları algılayışımız, doğanın ve evrenin kendi ruhsal ve fiziksel gerçekliğini bir dereceye kadar yansıtmak zorundadır.
Dolayısıyla kendimizi tanıyarak ve bilgimizi genişleterek kuantum kuramına göre atom altı parçacıkların dünyasına nüfuz ederek yani mikrodan hareket ederek makroyu tanımlayabiliriz. Dünya kuruldu kurulalı hiçbir kuram kuantum fiziği kadar bir yüzyıla böylesine belirgin bir damga vurmamıştır.
1900’da Max Planck kuantumlaşmış enerji yayımından söz etti fizikte yarattığı devrim temposundan hiçbir şey kaybetmeden yeni kuşak bilim adamlarının olağanüstü düşünce ürünleriyle zenginleşerek  şu anda da sürüyor.
Atom altı ölçekteki evreni inceleyen kuantum mekaniğinin tersine, kozmos ölçeğinde etkili kütle çekimi ve genel görelilik kuramı etkindir. Bu iki kuram birbirini destekleyerek gelişti. Kuantum kuramının özünde saklı olan ‘Karşıtların Birliği’ ve her iki durumun aynı anda üst üste çakışmış olma ilkesi kısaca eşzamanlılık; bir şeye hiçbir zaman tam anlamıyla siyah ya da beyaz demenin mümkün olmadığını anlatıyor.Burada bizim için sırrın sırrı dediğimiz özel bir bilgi vardır. Her iki durum olasılık olarak birbirinin içine geçmişse bizim o andaki seçimimizle yeni bir yaratım da söz konusu olabilir.
NASREDDİN HOCA VE KUANTUM
Nasreddin Hoca hikayelerinde sık sık sözü edilen, ‘sen de haklısın, sende haklısın’ ilkesi kuantum fiziğinde Schrödinger’in Kedisi teorisiyle anlatılan bir tür üst üste çakışma ve her iki durumu da kendi bünyesinde barındırmayı ifade eder.
Klasik fizik ilkesi bağlamında bir olguya iki şekilde yaklaşabilirsin, ‘ya şudur-ya budur’. Yani ya siyahtır, ya beyaz, griye yer yoktur. Oysa Kuantum Kuramı yepyeni bir şey söylüyor. ‘ Hayır hem o olabilir, hem de bu.’
İKİYİ BİR ETMEK
İkiyi bir etme olgusunun özünde kutuplaşma ve kutuplaşmayı aşma kavramı saklıdır. Bu önemli kavramı doğru anlayabilmek için insanın egosu ile karşılaşma sürecinde korkusuz  olması ve araştırmacı bir ruhla, cesaretle bazı doğruların üstüne gitmesi  gerekir. İnsan egosu, daima kendisi dışında bir şeylere sahip olmak ister, oysa “her şey”le bir olabilmek için sadece sönmek zorunda olduğunu hoşnutsuzca da olsa fark etmesi ego için çok yararlıdır.
Birliğin içinde her şey ve hiçbir şey teke indirgenir. Hiçbir şey, tüm sınır ve görüntülerden vazgeçerek kutuplaşmadan kurtulur. Tüm oluşların kökeninde “hiçbir şey” vardır. Kabalistlerin “Ain Spoh’u, Çinliler’in “Tao”su, Hintliler’in “Neti-Neti’si gibi. O tek olan, gerçekten var olan, başlangıcı ve sonu olmayan, sonsuzluktan sonsuzluğa uzanandır.
İKİYİ BİR ETME VE NEFES
Kutuplaşma kanunlarını somut bir örnekle ele almak için nefes konusunu inceleyebiliriz. Nefes alma ve nefes verme hareketleri, sürekli yer değiştirerek bir ritim oluşturur. Ritim ise, iki zıt kutbun sürekli yer değiştirmesinden başka bir şey değildir. Ritim tüm hayatın temel modelidir. Fizik bilimi de gördüğümüz her şeyin titreşimlerden oluştuğunu ifade ederken, bunu anlatmaya çalışmaktadır. Eğer ritme zarar verirsek hayata da zarar veririz çünkü hayat ritimdir. Eğer nefes veremezsek tekrar nefes alamayız. Nefes alma, zıt kutbu olan nefes verme olmaksızın varlığını sürdüremez. Bir kutbu yok edersek, diğeri de yok olur. Elektrik akımı da iki zıt kutup arasındaki gerilimden oluşur. Bir kutbu alırsak, elektrik akımı tümüyle yok olur.
Kutuplaşma, sadece yüzeysel bakanlara, karşılıklı birbirini dışlayan zıtlıklar olarak görünür, daha yakın bakabilenler, kutuplaşmaların birlikte bir bütün oluşturduğunu ve varlıklarının birbirine bağımlı olduğunu görürler. Bilim, ilk kez ışığın araştırılmasında bu temel bilgiyi öğrenmiştir.
DALGA VE PARÇACIK KURAMI
Işığın doğasına ilişkin ileri sürülen iki tane farklı ve birbiriyle çatışan düşünce bulunuyordu. Biri dalga kuramı, diğeri parçacık kuramı. Bu iki kuram görünüre birbirini dışlamaktadır. Yani, eğer ışık, dalgalardan oluşuyorsa, parçacıklardan oluşması düşünülemez veya tersi gibi; ya “o” ya da “bu”. Bugüne dek geçen zamanda, ya “o” ya da “bu” zorlamasının hatalı bir sorgulama şekli olduğu anlaşıldı; çünkü ışık, parçacık olduğu gibi aynı zamanda bir dalgadır da. Hatta bu cümleyi tersine de çevirebiliriz; ışık ne dalga ne parçacıktır. Işık, kendi birliği içindeki ışıktır ve kutuplara ayrılmış olan insan bilinci, onu bu haliyle algılayamaz ve öğrenemez. Bir insan, ışığa nereden bakarsa baksın, ışık ona belli bir anda dalga, diğer bir anda parçacık olarak görünür.
İkiyi bir etme, bir tarafında “giriş”, diğer tarafında “çıkış” yazısı asılı bir kapı gibidir. O her zaman aynı ve tek olan kapıdır ama ona hangi taraftan yaklaşırsak, varlığının o taraftaki görüntüsünü fark ederiz. İşte bu, “birliği farklı görüntülere ayırıp, sonra ancak sırayla bunları gözlemleyebildiğimiz” gerçeğinden zaman ortaya çıkar. Nasıl kutuplaşmanın arkasında birlik varsa, zamanın arkasında da sonsuzluk vardır. Metafizik anlamda sonsuzluk, zamansızlık demektir ve yanlış anlaşıldığı şekliyle uzun ve hiç bitmeyen bir zaman süreci değildir.
“Tüm evrensel unsurlar ikilikler halinde mevcuttur. Tıpkı güneş ve ay gibi, mavi okyanuslar ve çöl kumulları gibi.
Ego ve Ruhun birleşimi yücedir, bu zaman kadar kadim bir kuraldır. Biri olmadan diğeri olamazsınız, zıt enerjilerin birleşimi dengelenmiş güçtür.”
Indigo and Crystal Children & Adults
BEYNİMİZİN SAĞ VE SOL YARIMKÜRESİ
Sağ yarıküre, ruhumuzun resim ve rüyalarla ilgili alanlarından sorumludur ve sol yarıkürenin zaman anlayışına bağımlı değildir.
İnsanın belli bir anda içinde bulunduğu eyleme bağlı olarak, iki yarıküreden biri baskın durumdadır. Böylece, mantıklı düşünme, okuma, yazma ve hesap yapma anında sol yarıküre baskınken, müzik dinleme, rüya görme, hayal etme ve meditasyon anında sağ yarıküre baskın hale gelir. İki yarıküre arasında “büyük birleşke” (corpus callosum) üzerinden sürekli bir bilgi alışverişi gerçekleştirdiğinden, sağlıklı bir insanda, bir yarıküre baskın durumdayken, diğer yarıküredeki bilgiler kullanıma hazır halde bekler. Bu iki beyin yarıküresinin kutuplaşmış bir biçimde uzmanlaşması, eski ezoterik kutuplaşma öğretileri ile bire bir örtüşmektedir.
Taoizm’de, Tao’nun “Bir”liği, iki temel öze ayrışır. Yang (erkeğe ait öz) ve Yin (kadına ait öz). Hermetik gelenekte aynı kutuplaşma Güneş (erkeğe ait) ve Ay (kadına ait ) sembolleri ile ifade edilir. Hem Yang, hem de Güneş, aktif ve erkeğe ait özü temsil ederler, bunun psikolojideki karşılığı gündüz yaşanan bilinç halidir. Yin ve Ay ise, pasif ve kadına ait olanı kapsarlar ve insanın  bilinçdışını  temsil ederler.
İNİSİYASYONA GİDEN YOL İKİYİ BİR ETMEDEN GEÇER
İyileşme veya inisiyasyona giden her yol, kutuplaşmadan birliğe doğrudur. Bu adım, kutuplu bilinçler için hayal bile edilemeyecek zorlukta köklü ve yapısal değişimler getirir. Bütün metafizik sistemlerin, dinlerin ve ezoterik öğretilerin yapmaya çalıştığı, sadece ve sadece ikilikten birliğe giden bu yolu öğretmektir. Bu öğretiler, “bu dünyanın iyileştirilmesi” ile değil, “bu dünyanın terk edilmesi” ile ilgilenirler.
Birliğe giden yol, acı ve yılgınlık da getirdiği için  daima korku uyandırır. Oysa bu dünyada acı her zaman vardır; bu nedenle, dünyanın üstesinden gelmemiz ve acıları yok etmemiz ancak dünyayı ve acıları kavrayıp, onları kabul ederek mümkün olacaktır. Ezoterik öğretiler, gerçekte, “dünyadan kaçmayı” değil, “dünyayı aşmayı” öğretirler. Dünya’yı aşmak ise sadece “ben” veya “ego” ile aynı şey olan “kutuplaşmayı” aşmak demektir. Bir insan ancak “ben”i tarafından sınırlanmadığı zaman bütünlüğe ulaşabilir. Amacı egonun yok edilmesi ve her şeyle bir olmak olan bir yolun, “bencilce bir iyileşme yolu” olarak nitelendirilmesi, onu hafife almaktır. Oysa ezoterik öğretilerin motivasyon noktası, “kişinin iyileştirilmesi” veya “bu dünyanın acıları için ödüllendirilmesi” yani toplumun afyonu değil, onun dışına çıkarak, ona dışarıdan bakmak ve böylece, yaşadığımız bu maddi dünyanın tüm anlamını anlamaktır.
Zen Budist rahip öğretmen Thich Nhat Hanh, Yaşama Sanatında Zen'in  varoluş  ve ikiyi bir etme görüşünü  şöyle ifade etmiş;
"İlk başta, şeyler birbirinin dışında var gibi görünüyor. Sen benim dışımdasın. Ancak derinlemesine baktığımızda, bunların iç içe geçtiğini görüyoruz.
Çiçekten yağmuru, ağaçtan oksijeni alamayız.  Başka hiçbir şeyden bir şey çıkaramayız. Biz dağlar ve nehirleriz; biz güneş ve yıldızlarız. Her şey iç içedir.
İlk başta sadece "açık düzen"i görürüz  ama şeylerin birbirinin dışında var olmadığını anladığımız anda kozmik dünyanın en derin seviyesine dokunuruz.
Suyu dalgadan çıkaramayacağımızın farkındayız. Ve dalgayı sudan çıkaramayız. Tıpkı dalganın suyun kendisi olduğu gibi, biz de nihaiyiz.
Nirvana içinizdedir.Nihai olana dokunmak istiyorsak, dışarıya değil kendi bedenimize bakmalıyız.
Bedeni içeriden derinlemesine düşünerek, kendi içindeki gerçekliğe dokunabiliriz. Doğada yürüyüş meditasyonu yaparken ya da güzel bir gün batımını ya da kendi insan bedeninizi seyrederken dikkatiniz ve konsantrasyonunuz derinse, kozmosun gerçek doğasına dokunabilirsiniz."  
                                           ~Thich Nhat Hanh, Yaşama Sanatı 


Hepinize sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı bir hafta diliyorum ayrıca Ramazan bayramınızı da kutluyorum. Hemen hemen bir ay uzak kaldım buralardan Mart ay boyunca yayınladığım yazı sayısı bununla 8 oldu. Ramazan ayında pazara gittiğim günler harici niyetli idim, pazarda iken tutmadım, ramazanın ilk günü pazar vardı ve ben niyetli idim, fakat saat 17:00 gibi kan şekerim aşırı düştü ve acayip bir titreme olayı yaşadım bir 10 dakika, dedim özlem kızım sen evde iken tut, pazarda tutma sonradan tutarsın o günleri öylede yaptım, evde iken öyle bir olay yaşamadım büyük ihtimal soğuğunda etkisi oldu diye düşünüyorum. Allah tutan herkesin oruçlarını kabul etsin. Buralar şu an yağmurlu, sözde cam sildim ama şu an berbat durumdalar bir yağmurda, önümüzdeki caddenin taşları yeniden döşendi ve hali ile kum döktüler taşların üstüne, yolda patinaj yapan araçlar çoğaldığı gibi kumun tozu da evlerde resmen 2 gün önce cam silmiştim, 2 günde toz yine yapışmış cama yağmur yağınca berbat oldu, yarın sabah çek çeke bez dolayıp şöyle bir alayım diyorum tozu. 
Kitap fazla okuyamadım toplamda 5 kitap okudum, ki 2 tanesini buraya yazdım diğerlerini de yazacağım bu hafta. Kütüphaneye 3 ay dır gitmiyordum, özlemişimbayrama girmeden yeni gelen kitaplardan alayım dedim. Kütüphane yeni yerine taşınacak umarım o zamana kadar aldıklarımı okuyabilirim.


Aldığım kitaplar bunlar...





Pazara sergi açtığımız günlerde migrosa uğrarım içmek için su, ağbime ekmek , simit ve carper peynir alırım, elim boş çıkmam dergi ve gazete de alırım. 


Bunlarda yine 6 aylık kontrolüm için doktora gittiğim bir gün sahafa mezattan ayırdığım kitapları aldım. 


Hoşçakalın.....

OKUDUKLARIM 2025/9 KURÂN İLE VAR OLMAK

25 Mart 2025

OKUDUKLARIM 2025/9 KURÂN İLE VAR OLMAK

 

 
İlk emri "Oku!" olan Kur'an üzerinden yapılacak her anlama yolculuğu "olmak" ile "ölmek" arasında gidip gelen ve ucunda hayatlarımızın sallandığı bir sarkaçtır adeta… "Oldum!" derken ölmeye ve "Öldüm!" derken olmaya dönüverir maceramız. Derler ki: Aslolan "ölmeden olmak"mış ve "olmadan ölmek" beyhude yaşamakmış! Sohbetleri, kitapları ve öğretisiyle geniş bir muhabbet halkası üzerinden takip edilen mutasavvıf yazar Cemâlnur Sargut'un son çalışması, "Kur'an ile Var Olmak". Çalışmasını "var olmak" ve "Kur'an" kavramları üzerine inşa eden yazara göre "Kur'an, Peygamber'in manası ve Allah'ın ahlâkını yansıtması hasebiyle ebedî ve ezelî dirilerdendir." Kur'an'la yaşayabilmek, Kur'an'la var olup yaşayan Kur'an olabilmek için ipuçlarına ilmi ve zevkli bir şekilde yaklaştıran bu kitap, bu halin bir ibadet zevki aşılaması ve ibadetlerimizin aşka yolculuk haline gelmesi duasıyla başlıyor. Kur'ân-ı Kerîm, Ramazan ve Kutsal Topraklar olmak üzere üç bölümden oluşan çalışmada; Umrenin hakikatinden namaz ve abdestin iç manasına… "Ol!" emrinden Hz. Peygamber'in oruç algısına… Kâbe'nin hakikatine, sabrın hakikatine, duaya, vicdana, nafile ibadetlere kadar uzanan 71 alt başlıkta zengin bir muhteva söz konusu. Akıcı üslubu ve anlaşılır ifadelerle işlenen konularıyla "Kur'an ile Var Olmak", günümüz insanının ihtiyaç duyduğu meselelerde Kur'ânî bir anlayışla, mutasavvıf gözüyle yepyeni tefekkür ufukları açıyor. (Tanıtım Bülteninden)
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEM;
 
Kitap; ne söylenmiş, ne söylenmek istenmiş, ne anladım, ne yaşıyorum tarzında. Güzel bir sohbetin parçası olmak isteyenlere tavsiye ederim. 
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Kur'an Furkan'dan farklıdır. Kur'anın kelime anlamı da cem eden, birleştiren, farklılıkları bir eden demektir. Burası çok önemli, farklılıkları bir ettiğimiz zaman vicdan sahibi oluruz.
*****
Hazreti Mevlânâ'ya
" Kur'an gelin gibidir, yüz görümlüğü vermeyene yüzünü açmaz."
*****
Einstein'ın
"Allah zar atmaz, her şeyin bir sebebi vardır ama ben şu anda idrak edemiyorum."
*****
Hikmet, sözde, fiilde, talepte isabet etmek demektir. Bu be ile olur dersen, Hak'la söylemek, Hak'la görmek, her ne yaparsan Hak için yapmak ve Hak'tan başka bir isteği olmamakla olur.
*****
Zulümle mücadele edin, zalimle değil, zalimle Allah mücadele eder, bizim vazifemiz zulmü engellemektir.
*****
İdrak akılla değil, gönülle olur. Kalp öğrendiği zaman tereddüt etmez. Artık üzerinde düşünmezsin.
*****
Peygamber'in yaşantısı ve ahlâk-ı Muhammedî Kur'an'dır. Ahlâk-ı Muhammedîyi giyinmek, Kur'an'ı ezberlemek, bilmek demektir.
*****
En zor şey, anlamayana anlatmak.
*****
Dünyanın en büyük alimlerinin bütün dini kitapları bir araya gelse, Peygamber'in sadece bir hadisinin bir tek kelimesini bile açıklayamaz.
*****
Allahâ  aşık olmadan Allah'la irtibat olmaz.
*****
Allah'la irtibat nerede ve her ne şekilde kuruluyorsa o ibadettir. Genellikle iki yerde kurulur: Bir sille-i Hüdâ, yani sıkıntı ve bela anında, ikincisi cezbe-i Rahman. Hani hoş bir cezbe gelir, bir ilim gelir, bir mürşitten bir söz duyarsın, bir Allah sevgilisi bir şey söyler, peygamberîn bir hadisi ya da kur'an'ın bir ayeti bir anda uyandırır seni.....İşte bu iki şekilde Allah'a yaklaşırsın.
*****
İmânın en hayırlısı hangisidir?
Verici olanın imanıdır.
*****
Kur'an, okunmayan evde gariptir. Peygamber'i sevmeden Kur'an okunmaz.
*****
Goethe ne diyor biliyor musunuz?
Ben Kur'an'ı okuduğum için değil, Hazreti Muhammed söylediği için inanıyorum. Ben Kur'an'ı okuduğum için, bildiğim için değil, Hazreti Muhammed'den dinlediğim için iman ediyorum.
*****
Mevlânâ hazretlerinin çok güzel bir sözü var: Kur'an'ı yalnız Kur'an'dan ve  Kur'an'a aşık olandan anlayabilirsin.
*****
Yusuf gönüldür. Yakub ruhu temsil eder.
*****
Her yerde Allah'ın beni seyrettiğini bilebilme kabiliyetine ihsan denir.
*****
Kur'anı ünlü olmak, beğenilmek, para kazanmak için kullanırsak, parayla anlatırsak o zaman o Kur'an bize lanet edecektir.
*****
Her yerde rahmetim gazabını örtmüştür.
*****
Kul hakkı da gaflette işlenir, şirk de gaflette işlenir. Gaflette olmadığın her an zaten her yaptığın güzeldir.
*****
İbadetlerin en yücesi duadır.
*****
Seslerinizi Kur'an okumakla süsleyin.
*****

 
 

OKUDUKLARIM 2025/8 DİNLE (2. BÖLÜM)

20 Mart 2025

OKUDUKLARIM 2025/8 DİNLE (2. BÖLÜM)

 

 
Şeriat demek, Allah'ın emrettiği, Allah'ın bizim iyiliğimiz için yap dediklerini yapmaktır. 
Şeriat ilmi nedir? Allah'ın dünyayı idame ettirebilmek, dünyada yaşayabilmemiz için bize öğrettiği  ilme şeriat ilmi denir.
Bu şeriat ilminin içine fizik de, kimya da, matematik de, biyolojide hepsi girer.
Hakikat ilmi nedir? Bu ilimlerin iç yüzüdür. Yani fiziğin iç yüzü fizik değildir. Orada o fizikte tecelli eden, o dışta tecelli eden, zahirde tecelli eden Allahın manasına ermektir. Kimya iç demektir. Kimyanın iç yüzü ne demektir. İçin içindeki canı bulmak demektir. O halde her ilim, insanı Allah'a götürdüğü zaman işte o ilim kaderini bulmuş demektir. Oilmin kaderi, o ilmin kaza ve kaderi insanı Allah'a götürmektir.
*****
İlim yalnız Allah'a aittir.
*****
İlmi Allah'la irtibat kurduracak kadar doğru yerde kullanırsak, ilmin kaderini kendisine teslim edersek , o zaman bizden tecelli eden hakiki ilim olur ve bizde alim oluruz. Onun için ilmin kaderi, o ilmin Allah'a ulaştırmasıdır.
*****
Eşhedü en la ilahe illallah demekle müslüman olunmaz Muhammeden Resurullah da demek lazım. Hz. Muhammed'e secde etmeden Allah'ın manası anlaşılmaz.
*****
Huzursuzsak, mutsuzsak cehennemdeyiz demektir. Cehennemdeysek hemen huzura dönmek için şu var Kur'an'da diyor ki, "sadaka verin"
*****
Allah'ın felekler, yıldızlar, unsurlar, tabiatlara olan ilmi de Allah'ın hükmüdür. Felekler, unsurlar, tabiatları meydana getirmesi ise Allah'ın kazâsıdır. Dönmeye başlayıp da felek ve yıldızların bu âlemde zahir olması Allah'ın kaderidir. Yani bu dünyada içimizde ve dışımızda yıldızların bizim üzerimizde etkisi vardır. Aslında dışarıda görünen bütün gezegen ve yıldızlar bizim içimizde vardır. Burcun, yıldızın bizim üzerimizde etkisi vardır. Fakat bu bir fala bakış manasında anlaşılmamalıdır bugün anlaşıldığı gibi. Çünkü insân-ı Kâmil gelir, o felekten başka bir feleğe seni aktarır ve o etkiyi doğru yola yönlendirir. O hâlde doğarken, yaradılış sırasında seni Allah ona göre programlamıştır.
***** 
Tevhid idrakle varılan bir mesafedir. Her şeyde ve her yerde Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını görebilme derecesine erebilmektir.
*****
Peygamber efendimiz "verdiğiniz sadaka insanın eline düşmeden Allah'ın eline düşer" der.
*****
Nefsinin esiri olan insan, her an yıkılmaya mahkumdur.
*****
Asıl cimrilik kötü huyları verememek demektir. Kötü huyları kendimize saklayıp biriktirmek demektir. O halde toprak gibi tevazu sahibi olmak, güneş gibi verebilmektir.
*****
Tevhid ehli sükut ehlidir, çünkü her şeyin Allah'tan olduğunu bilen ve idrak eden kişi neye itiraz edecektir?
*****
Güzellik ve sevgi dünyada çok iş halleder.
*****
Allah kendisine güvenenenleri sever.
Âl-i İmran suresi 159
*****
Kusur görmek insanı en aşağı seviyelere indirir.
*****
İlimler insanı Allah'a götürüyorsa ilimdir. Bilimler insanda Allah'ın manasını lütfediyorsa bilimdir.
*****
İhlâs nedir? Yaptığı hiçbir işin kendine ait olmadığını, Allah'a ait olduğunu bilerek korkusuzca yapmaktır. İhlâstaki en üst derece Hz. Ali derecesidir.
*****
Suyun iki manası var:
1- Dışımızı temizleyen su
2- İçimizi temizleyen su
İçimizi temizleyen suda ikiye ayrılır
1- İbadet ve hayır işlemek
2- Aşk ve gözyaşı
*****
Nefsin kurban olabilmesi için şu makamlar çok önemli:
1- Şeriatte sabit kadem olmak yani Allah'ın bütün emrettiklerini yapmak demektir.
2- Tarîkte, yani yolda, edebi muhafaza etmek lazım. Güzel muamele ile başlar. Yani gülümseme ile başlar. Gülümseme insanı hayvandan ayıran birkaç özellikten biridir. Edep, başkalarına iyi muameledir. Çünkü bu iç edepten doğar, İç edep herkeste ve herşeyde Allah'ı görmek demektir.
3- Sıkıntı ve bela zamanlarında Allah'tan ayrı düşmemektir.
4- Allah'ın sıfatıyla sıfatlanıpi onun sıfatında kendini yol edip daima onu anmak demektir.  

OKUDUKLARIM 2025/8 DİNLE

18 Mart 2025

OKUDUKLARIM 2025/8 DİNLE

 

 
 “Tasavvuf insanın kendi içine yaptığı yolculuktur.”

Tevhid erbabı olanlara bahşedilen tasavvuf ilmine giriş için mükemmel bir el kitabı…

Cemâlnur Sargut Hanımefendi’nin radyo konuşmalarından derlenen bu kitapta tasavvuf, edep, kaza-kader, tevhid, namaz, hac ve kurban konuları hem zâhirî hem de bâtınî yönleriyle açıklanmıştır.

“İblis neden İblis olmuştur?”

“Miraca yükselme biz insanlar için nasıl olacaktır?”

“Haccın içindeki kurban kesmenin gerçek mânâsı nedir?”

“Nefsin terbiyesinde nasıl bir yol izlenmelidir?”

“Nefis hilm kılıcıyla nasıl kesilir?”

“Cemâl ve celâlle terbiye nasıl olur?”

gibi soruların cevaplarını da okuyucu bu kitapta bulacaktır.

“DİNLE” diye seslenen Mevlânâ’nın bu kaynağı “OKU” diye başlayan Kur’an-ı Kerim’dir.

İşte bu okunanları Cemâlnur Sargut’un kendine has uslûbundan dinlemek isteyenlere…

“Cenneti dünyada bulmanın yolu tasavvufî terbiyeden geçer. Gerçek cennet olan huzur ve mutluluk, aynı terbiyenin sonucu olarak hürriyete kavuşmakla neticelenir. Bu bakış açısından tasavvuf, insanın insanlığını bulma yoludur vesselam.” (s:14)
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Kitap tasavvuf, edep , kaza -kader , tevhid, namaz , hac ve kurban başlıklarından oluşmakta. Cemalnur Sargut Hocanın radyo konuşmalarından derlenen bir kitap .. 

KİTAPTAN ALINTILAR;

Akıllı bir kişi benim hiçbir hiçbir şeye ihtiyacım yok demeyip, kendini dünya kirlerinden arıtmaya ve ruhundan cehil ve gafleti silip, onu asli temizliği ile meydana çıkartmaya gayret etmelidir.
*****
Seni idare eden ruhun ve aklındır. Ruhun ruhu da Allah'tır. Her şeyş hareket ve sükuna getiren kendi manasıdır. Mananın manası da yine Allah'tır.
*****
Tasavvuf güzel ahlaktır: İç ve dış edebiyle edeplenmektir. İç edep; her yerde ve her şeyde Allah'ı temaşa ( zevkle, hayranlıkla seyretme) edebilmektir.
*****
Tasavvuf, dilde hiçbir şey, gönülde her şeydir. Tasavvuf gönül bilgisidir.
*****
Tasavvuf, insanın insanlığını bulma yoludur.
*****
Edebi olmayan insan, insan sayılmaz.
Belki beşer sayılır. Demek ki edepte insanlık vasfı var.
******
İki alemde kurtuluş bil mi edeptir.
*****
Peygamber Efendimiz de buyuruyorlar ki"Rabbim beni edeplendirdi ve edebimi güzel eyledi.
*****
Edebin sonucu güzel ahlaktır.
*****
Her akıl sahibi adamın kalbinde tarhlar ile ayrılmış sekiz bahçesi vardır.
1- Tevhid bahçesi,
2- Tevekkül bahçesi
3- Tefviz yani kendini hakkın iradesine terk etmek.
4- Sabır bahçesi
5- Rıza bahçesidir
6- Marifet bahçesidir
7- Muhabbet bahçesidir
8- Hikmet bahçesidir
*****
Bir insanın gölgesi, kendisinden önce eve girerse, gerçekte önce giren gölgenin sahibidir.
*****
Nur suresinin manası, Peygamberin içinde edeple tecellidir.
*****
Vahdaniyet, hakkı görmek ve birlemek demektir. Lâ ilâhe illallah, lâ mevcûde illallah hâlini alır.
*****
Celâl ile terbiye sıkıntı, bela veya bize bela gibi gözüken, aslında bela olmayan hadiselerle terbiyedir. Aslında celâl Allah'ın iradesi ve lutfu demektir.
Cemâl ise kûtuf, yumuşaklık, güzellik ve lûtuflara gark olmamız demek, cemâliyle bizi terbiye etmesi. Ama bu ikisi de terbiye için son derece gerekli.
*****
İki elimle yarattığım şeye secde etmekten seni alıkoyan nedir? (Sâd,75) 
İki elimle yarattığım şeyle, insandan bahsediyor Allah. Oysa insandan başka bütün yaratıklar tek elle yaratılmıştır.
*****
Biz ne celâle kızmak, nede cemâlden aşırı hoşnut olmak durumundayız.
*****
Huzur huzurda olmak demektir. Allah'ın huzurunda olan kişi her an huzurdadır. Onun huzurunu kimse kaçıramaz.
*****
Bedduâ çok korkunç bir şeydir. Çünkü bu "Allah'a sen bunu nasıl cezalandıracağını bilemiyorsun, ben sana öğreteyim demek gibi bir şeydir. Haşa haddi fazlasıyla aşmaktır."
*****
Yumuşaklığı tercih edin, sevgi ve yumuşaklık insanı Allah'a götüren yegane yoldur diyorlar.
*****
İnsanların bazıları kahrı için, bazıları da lûtfu için şükrederler. Her ikisi de hayırlıdır. Çünkü şükür, kahrı lûtuf şekline koyan bir panzehirdir.
*****
Dünyada olgunlaşmanın üç yolu var: korkmamak, gam çekmemek ve hiç vesveseli olmamak.
*****
Allah insanı rahman sûreti üzerine yarattım buyuruyor.
*****
Riyâ, kibir, yalan, övünme, asılsız dedikodu gibi bütün fenalıklar hep kulluğu yapamamaktan, kendimizi aradan kaldıramamaktan ileri gelir. Eğer biz daima hakk ile beraber olursak, ondan başka bir şey görmez, bilmezsek kime kibir edeceğiz, kime gıybet edeceğiz?
*****
İbadetten maksat huzurdur, huzurdan maksat ise edeptir. Yani ibadet huzur sağlıyorsa ibadettir. 
*****
İrfan, lâ ilâhe illallah diyebilmektir.
*****
Edebin sonucu kulluktur. Kulluğun sonucu da hakkın rızasını kazanmaktir.
*****
Bir aşık, bir kere demiş ki;
Allahım bana hiç para vermiyorsun ki bir traş olayım.
Önünde ki ağaç altın kesilmiş. Onun üzerine ;
Seninle de hiç şakaya gelmiyor güzel sultanım.
*****
Kulluk, insan için tanınan sınırda durmaktır, Kulluk ilahi kaderler karşısında Allah'tan korkup teslim olmaktır. Kul başkalarının boyunduruğundan tamamıyla kurtulmak mertebesine ulaşmadıkça, kâmil kul olmaz.
*****
Eğer bir akıl, nefsi kayıt altına almıyorsa ona akıl denemez.
*****
Ne diyor Allah?
İki kişi benden bahsediyorsa, hayırla yad ediyorsa üçüncüsü ben olurum.
*****
Peygamber "la rahate fi'd dünya" (dünyada rahat yoktur) diyor. Dünyada rahat bekleyen rahat bulamaz.
*****
Yalnız iki peygamberde Allah Zat'ıyla tecelli etmiştir. Bu iki peygamber ilk ve sondur. Adem'de Hz Muhammed'de ben hiçim dediği için Allah onlarda tam tecelli etti.
*****
DEVAMI BİR SONRAKİ POSTTA.

 



SEZGİ ve 🎯 OK / YAY Metaforu 🎯

16 Mart 2025

SEZGİ ve 🎯 OK / YAY Metaforu 🎯

 


SEZGİ ve 🎯 OK / YAY Metaforu 🎯
 ___“Sezgisel bir tutuma sahip olanlar genellikle ayrıntılarda kaybolmazlar.
Her zaman genel durumu kavramaya çalışır ve sonra birdenbire bu bütünlükten bir şeyler ortaya çıkarırlar. Sezgi, bilinçdışı aracılığıyla gerçekleşen algıdır; filizlenen ve gelecekte gerçekleşmeyi vaat eden şeye dair özel bir içgüdüdür....👥 KENDİNİZİ DİNLEYİN 👥
diyor Carl Gustav Jung
"Sezgi, fikirleri, görüntüleri, yeni olasılıkları ve engellenen durumlardan çıkış yollarını 
ortaya çıkaran bilinçdışı aracılığıyla algıdır" 
diyen Carl Jung, 
sezginin bilinçdışı zihne erişmenin bir yolu olduğuna inanıyordu. 
Sezgi, Jung'un psikolojisinin kalbi , 
arketiplerin doğasıdır,
neredeyse bilinmeyen ama yine de merkezi bilinçaltının niteliğidir. 
Aktif hayal gücü yoluyla Jung uygulamasının ustalığıdır
ve manevi olduğu kadar bilimsel
Felsefi olduğu kadar tıbbidir de...
Sezgi, görüntüyü bütünsel olarak kavrar; 
şeyler“tam ve eksiksiz” görünür.
Dışa dönük sezgi, somut bir projenin tamamını algılayabilirken, 
içe dönük sezgi, derin bir inanç duygusu taşıyarak, 
yaşamın büyük bir resmini 
bütünüyle kavrayabilir. 
Jung, bilinçli ve iradeli olarak gördüğü düşünme görüşünün aksine, 
sezginin daha pasif bir şekilde çalıştığını 
ve bilinçli çabaya çok az ihtiyaç duyulduğunu tasavvur etti. 
Sezgiler kasıtlı olarak formüle edilmek yerine 
bilinçdışından gelen hediyeler gibidir 
(örneğin, “aha” anları).
Eşzamanlılık,
 zihinlerimizin de evrensel bir sezgisel zekayla ilişkili olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor…
 bilinçaltımız da aynı güçlere sahip olabilir mi, yoksa sezgisel bir evrenin bir uzantısı olabilir mi?… 
bu aynı zamanda 
Birlik duygusunu 
açıklamaya da yardımcı olur… 
Albert Einstein da sezgiyi “kutsal” olarak adlandırır.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Pek çok antik kültürde yay ve ok, 
pratik kullanımının ötesinde bir öneme sahipti. 
Genellikle güç ve otoritenin sembolü olarak görülüyordu. 
Mitolojide ve folklorda, tanrılar ve efsanevi kahramanlar sıklıkla bu silahı kullanırken, üstün güçlerini ve becerilerini sergilerken tasvir edilirdi.
Pek çok kültürde oklar, 
evrenden veya ilahi olandan 
manevi iletişim için kanallar olarak kabul edilir. 
Bir kişi bir ok sembolüyle karşılaştığında, 
yaklaşan zorluklara hazırlanma ihtiyacını işaret eden 
bir mesaj görevi görür.
Oklar 
aynı zamanda düşüncenin gücünü 
ve kişinin arzularını ortaya koyma kapasitesini de temsil eder. 
Bunun tersine, yaylar 
konsantrasyonu ve odaklanmayı 
sembolize eder 
ve zihnin hedeflere ulaşma gücünü vurgular. 
Birlikte, kişinin arzularını gerçekleştirmesinde 
zihnin gücünü temsil ederler.
Ok ve Yayın birlikte manevi anlamı, 
kişisel gelişimi, kendini keşfetmeyi 
ve kişinin hedeflerine ve özlemlerine odaklanma ihtiyacını ifade eder. 
Büyümenin odaklanma, disiplin ve eylem gerektirdiğinin altını çiziyorlar. 
Yay ve ok, hayatımızda rehberliğe sahip olmanın önemini de simgelemektedir. 
Bir okçunun bir hedefe nişan alması gerektiği gibi, 
bizim de enerjimizi odaklayacağımız 
net bir hedefimiz veya amacımız olmalıdır. 
Yay niyetlerimizi, 
ok ise hedeflerimize ulaşmak için izlememiz gereken yolu temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Hedefe bir ok atmak için 
dikkat dağıtıcı unsurları göz ardı edebilmemiz 
ve okun gitmesini istediğimiz yere 
büyük bir konsantrasyonla 
odaklanabilmemiz gerekir. 
Bunlar yetenekli bir okçunun işaretleridir. 
Ok, ne olursa olsun 
etrafınızdaki gürültüyü görmezden gelme 
ve tek bir amaç doğrultusunda gitmek istediğiniz yere 
odaklanma yeteneğinizi temsil eder.
Zira sezgiselliğin önündeki en büyük engel ;
zihnin aşırı meşgul olması / bırakılması
ve dolayısı ile 
beynin sürekli beta bilincinde kalmasıdır.
Sağlıklı olan,  
bizi betadan çıkaracak alfa zihnin akabindeki bilinç durumlarına dahil edecek 
ortamları sağlayabilmektir
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
• Yogada okçuluk, 
kendini gerçekleştirme metaforu 
olarak kullanılır; 
burada yay bedeni, 
ok ise benliği temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Okçuluk, Zen budizminde 
farkındalık ve berraklığı geliştirmek için kullanıldığı 
bir meditasyon uygulaması 
olarak kabul edilir
Okçu, yay veya ok gibi bir nesne değildir. 
😌 Bırakmadır, 
yaşamın, eylemlerimizin ardındaki yol gösterici gizemli güçtür. 
Zen geleneğindeki manevi unsur olan 
Okçu, 
daha çok "yeni başlayanların zihnini" 
bırakmayla 
ve bir niyet olmadan nasıl bırakılacağıyla ilgilenir. 
Zen okçuluğu 
yüzyıllardır popüler bir gelenek olmuştur. 
Bir diğer Zen anlayışı ise 
okçu, yay, ok ve hedef arasında 
hiçbir fark olmadığını görselleştirmek 
ve farkındalık yaratmaktır.
Vurgulanan Evrenle Birliktir: 
Yay ve ok, 
insanla evren arasındaki 
bağlantıyı simgelemektedir. 
Havada uçan ok gibi 
biz de 
daha büyük bir kozmik akışın parçasıyız. 
Yay ve ok bize birbirimize olan bağlılığımızı 
ve yaşamın muhteşem dokusunda oynadığımız rolü hatırlatır.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Simyada Yay ve Ok , 
Kişideki eril ve dişil enerjilerin birliğinin 
bir temsili olarak kabul edilir 
ve hem içsel dengeyi 
hem de büyük şeyleri başarma potansiyelini ifade eder
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Benzeri şekilde 
Lakota Kızılderili geleneğinde ok, 
eril bir simge olan güneşin 
düz ve güçlü ışınlarını simgelemektedir. 
Bir nimet olan yay, 
hilali temsil eder ve dişil bir semboldür.
Zira Ruhsal açıdan yay ve oklar 
doğurganlığı ve üremeyi temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
"İçgüdüsel -sezgisel Okçuluk, 
bilinçdışı bir beceriyi kullanarak 
bilinçdışından ateş etmektir." 
bu söz de Okçuluk eğitmeni Henry Bodnik den
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
En sevdiğim benzetmeler bir düşünceyi açıklıyor ve daha derin gerçekleri keşfetmenize yardımcı oluyor. 
İşte öğrenmeye ilişkin duruşumu yansıtan bir metafor:
Ezber detayları Ok ise Sezgi  Yaydır.
Yay Güç, güç ve engellerin üstesinden gelme yeteneği; aynı zamanda niyet ve odağı da temsil eder
Ok Yön, amaç ve kararlılık; kişinin hedeflerine ve tutkularına ulaşmayı sembolize eder
Amacımız sorunların peşine düşmek. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Geleneksel okçulukta nişan almak yoktur desek yeridir 
çünkü okçuluk esasen içgüdüsel bir spordur, 
oku ve yayı 
-bu görseldeki gibi -😉
vücudunuzun bir uzvu olarak görür 
ruhen ve zihnen bütünleşirsiniz,
atışlarınızın nereye gideceğini hissetmeli 
ve çok ama çok antrenman yapmalısınız diyor uzmanları da... 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
 “Eşzamanlılık, 
doğanın kalbinde yer alan büyük, yaygın bir zeka tarafından koreografiye tabi tutulur 
ve sezgisel bilgi aracılığıyla her birimizde tezahür eder.” ~Deepak Chopra
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel tipler 
daha büyük resmi, 
olaylara ilişkin daha geniş bağlamı görmekten hoşlanırlar 
ve düz çizgilerle düşünmek yerine 
çok daha kavramsal, geleceğe yönelik ve köşelerin arkasını görmeye ilgi duyarlar. 
Sezgisel bir tipseniz, 
daha çok içgüdüsel hislere ve izlenimlere, nesnelerdeki kalıpları ve şekilleri görmeye, arkasındaki anlama 
ve nesneler arasındaki ilişkiye bakmaya odaklanacaksınız. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
İstatistiksel çalışmalara göre, 
genel popülasyonda 
Duyusalların/ Sensörlerin sayısı 
Sezgisellerden önemli ölçüde fazladır.
 ( Nüfusun %70-75'i sensörlerdir deniliyor).
Gerçekleri ve ayrıntıları kavrayan Duyusal'ın aksine, 
başlangıçta nasıl bir araya gelebileceklerini bilmeden, 
birçok farklı fikri bir araya getiren gelecekteki olasılıklara 
ve soyut teorilere bakarak 
atlayıp durma olasılığınız daha yüksektir.
 🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel insanlar aynı zamanda 
“fikir insanlarıdır”
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
🎯Meditasyonun 
kişinin sezgisel doğasını beslemenin 
başka bir yolu olduğunu biliyoruz.
🎯 Sezgiyi geliştirdiği için önerilen 
bazı yollar şunlardır:
📌Sanat, yazı veya müzik gibi yaratıcı faaliyetlerde bulunmak
📌Hayalleriniz üzerine düşünmek ve günlük tutmak
📌Duygularınıza ve bedensel duyumlarınıza dikkat etmek
📌Zihni susturmak 
ve kişisel farkındalığı artırmak için meditasyon uygulamalarına katılmak ( kasıtlı tekrar 😅 )
📌Arketiplerin sembolizmini ve anlamını okuma ve çalışma yoluyla keşfetmek
📌Doğayla iç içe olmak
📌Aktif hayal gücü aracılığıyla 
bilinçdışı zihnin içeriğinin farkına varma ve bunlarla etkileşim kurma süreci
📌Jung ayrıca sezgiyi geliştirmenin 
bilinmeyeni kucaklama 
ve yeni ve beklenmedik deneyimlere 
açık olma isteğini gerektirdiğine inanıyordu.
🛑"bilinmeyeni kucaklama 
ve yeni ve beklenmedik deneyimlere 
açık olma isteği" 😉 
ve sezgiyi artırmaya yönelik 
tüm bu yolların
Milli (?) Eğitime dahil edilmesi gerekliliği 
lakin 
bırakın valsi , 
horonu ; halk oyunlarını 
okullardan kaldırabilen 
bir anlayışla 
bunun nasıl başarılabileceği de 
ayrı bir sezgi konusudur...
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Neyse ben 
Dışa dönük, sezgisel tiplere döneyim 
Bunlar çoğu zaman eski girişimler meyve vermeden önce yeni olasılığın peşine düşerler.
İçe dönük sezgisel tip ise 
bilinçdışından gelen görüntülere yönelir, 
sürekli arketiplerin psişik dünyasını keşfeder, 
olayların anlamını algılamaya çalışır, 
ancak çoğu zaman bu olaylarda bir rol oynamaya ilgi duymaz ..,
(Göz önünde değil, mutfakta olandır daha çok)
🎯 Jung, dışa dönük sezgisel tiplerin 
muhtemelen girişimciler, spekülatörler, kültürel devrimciler olduğunu, 
çoğu zaman her durumdan çözüme ulaşmadan kaçma arzusuyla bozulan ve yeni romantik olasılıklar uğruna sevgililerini defalarca terk etmeyi kısıtlayan kişiler olduğunu düşünüyordu.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel kişi, 
görmeyen ;
ayağının önündeki engeli görmeyen, 
ama on mil öteden bir farenin kokusunu alan bir tiptir.
CG Jung Konuşma s. 309
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Onun içedönük sezgisel tipleri 
muhtemelen 
mistikler, peygamberler ya da kaçıklardı; 
vizyonlarını başkalarının etkisinden korumak ile fikirlerini başkaları için anlaşılır 
ve makul derecede ikna edici hale getirmek arasındaki gerilimle mücadele ediyorlardı; 
bu ise vizyonların gerçek meyve vermesi için bir gereklilikti.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
 Jung, İçe Dönük Sezgiyi 
'bilinçdışı yol veya araçlarla algılama' olarak tanımlıyor. 
İçedönüklük ve iç dünyayla bağlantılı olan bu algılar kişiye özgü olup 
herkeste ortak değildir. 
Bu durum, bu içgörülerin 
anlaşılır bir şekilde açıklanmasını zorlaştırmakta 
ve bir gizem duygusu yaratmaktadır. 
İçe Dönük Sezgisel tiplerin, 
kimsenin anlayamaması nedeniyle 🙁 
içgörülerini kendilerine saklama eğiliminde olduklarını açıklıyor.
Yani 
İçe dönük ve sezgisel olmanın 
zorluklarından biri 
'Kendi dünyanıza çok fazla çekilebilirsiniz.'
Her şeyi kendinize saklarsınız. 
Aklınıza gelen fikirleri başkalarına iletmek genellikle zordur.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgi ve özellikle içe dönük sezgi, 
zaman, uzay ve nedenselliğin normal ampirik çerçevelerini aşar 
çünkü uzay ve zamanla sınırlandırılmayan 
bir tür görünmez bilinç dokusunu kavrar. 
Jung bu dokuyu “kolektif bilinçdışı” olarak adlandırdı. 
🎯 Tarot ve kehanet sembolizminin çerçevesi, 
bilinçdışıyla pratik ve yapılandırılmış bir şekilde çalışmanın bir yoludur. 
Tarot ve kehanet kartlarıyla düzenli olarak etkileşime geçmek, 
devam eden bir anlatım biçimi olarak 
sezgisel rehberliğe uyum sağlamaya 
yardımcı olur. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Hülasa 
Tüm Mesele 
İçimizdeki Okçuyu Ortaya Çıkarmak...
Sonra da 
okçu olarak ok ve yay ile bütünleşebilmek -belki de 😉
 
(ALINTIDIR)