SEZGİ ve 🎯 OK / YAY Metaforu 🎯

16 Mart 2025

 


SEZGİ ve 🎯 OK / YAY Metaforu 🎯
 ___“Sezgisel bir tutuma sahip olanlar genellikle ayrıntılarda kaybolmazlar.
Her zaman genel durumu kavramaya çalışır ve sonra birdenbire bu bütünlükten bir şeyler ortaya çıkarırlar. Sezgi, bilinçdışı aracılığıyla gerçekleşen algıdır; filizlenen ve gelecekte gerçekleşmeyi vaat eden şeye dair özel bir içgüdüdür....👥 KENDİNİZİ DİNLEYİN 👥
diyor Carl Gustav Jung
"Sezgi, fikirleri, görüntüleri, yeni olasılıkları ve engellenen durumlardan çıkış yollarını 
ortaya çıkaran bilinçdışı aracılığıyla algıdır" 
diyen Carl Jung, 
sezginin bilinçdışı zihne erişmenin bir yolu olduğuna inanıyordu. 
Sezgi, Jung'un psikolojisinin kalbi , 
arketiplerin doğasıdır,
neredeyse bilinmeyen ama yine de merkezi bilinçaltının niteliğidir. 
Aktif hayal gücü yoluyla Jung uygulamasının ustalığıdır
ve manevi olduğu kadar bilimsel
Felsefi olduğu kadar tıbbidir de...
Sezgi, görüntüyü bütünsel olarak kavrar; 
şeyler“tam ve eksiksiz” görünür.
Dışa dönük sezgi, somut bir projenin tamamını algılayabilirken, 
içe dönük sezgi, derin bir inanç duygusu taşıyarak, 
yaşamın büyük bir resmini 
bütünüyle kavrayabilir. 
Jung, bilinçli ve iradeli olarak gördüğü düşünme görüşünün aksine, 
sezginin daha pasif bir şekilde çalıştığını 
ve bilinçli çabaya çok az ihtiyaç duyulduğunu tasavvur etti. 
Sezgiler kasıtlı olarak formüle edilmek yerine 
bilinçdışından gelen hediyeler gibidir 
(örneğin, “aha” anları).
Eşzamanlılık,
 zihinlerimizin de evrensel bir sezgisel zekayla ilişkili olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor…
 bilinçaltımız da aynı güçlere sahip olabilir mi, yoksa sezgisel bir evrenin bir uzantısı olabilir mi?… 
bu aynı zamanda 
Birlik duygusunu 
açıklamaya da yardımcı olur… 
Albert Einstein da sezgiyi “kutsal” olarak adlandırır.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Pek çok antik kültürde yay ve ok, 
pratik kullanımının ötesinde bir öneme sahipti. 
Genellikle güç ve otoritenin sembolü olarak görülüyordu. 
Mitolojide ve folklorda, tanrılar ve efsanevi kahramanlar sıklıkla bu silahı kullanırken, üstün güçlerini ve becerilerini sergilerken tasvir edilirdi.
Pek çok kültürde oklar, 
evrenden veya ilahi olandan 
manevi iletişim için kanallar olarak kabul edilir. 
Bir kişi bir ok sembolüyle karşılaştığında, 
yaklaşan zorluklara hazırlanma ihtiyacını işaret eden 
bir mesaj görevi görür.
Oklar 
aynı zamanda düşüncenin gücünü 
ve kişinin arzularını ortaya koyma kapasitesini de temsil eder. 
Bunun tersine, yaylar 
konsantrasyonu ve odaklanmayı 
sembolize eder 
ve zihnin hedeflere ulaşma gücünü vurgular. 
Birlikte, kişinin arzularını gerçekleştirmesinde 
zihnin gücünü temsil ederler.
Ok ve Yayın birlikte manevi anlamı, 
kişisel gelişimi, kendini keşfetmeyi 
ve kişinin hedeflerine ve özlemlerine odaklanma ihtiyacını ifade eder. 
Büyümenin odaklanma, disiplin ve eylem gerektirdiğinin altını çiziyorlar. 
Yay ve ok, hayatımızda rehberliğe sahip olmanın önemini de simgelemektedir. 
Bir okçunun bir hedefe nişan alması gerektiği gibi, 
bizim de enerjimizi odaklayacağımız 
net bir hedefimiz veya amacımız olmalıdır. 
Yay niyetlerimizi, 
ok ise hedeflerimize ulaşmak için izlememiz gereken yolu temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Hedefe bir ok atmak için 
dikkat dağıtıcı unsurları göz ardı edebilmemiz 
ve okun gitmesini istediğimiz yere 
büyük bir konsantrasyonla 
odaklanabilmemiz gerekir. 
Bunlar yetenekli bir okçunun işaretleridir. 
Ok, ne olursa olsun 
etrafınızdaki gürültüyü görmezden gelme 
ve tek bir amaç doğrultusunda gitmek istediğiniz yere 
odaklanma yeteneğinizi temsil eder.
Zira sezgiselliğin önündeki en büyük engel ;
zihnin aşırı meşgul olması / bırakılması
ve dolayısı ile 
beynin sürekli beta bilincinde kalmasıdır.
Sağlıklı olan,  
bizi betadan çıkaracak alfa zihnin akabindeki bilinç durumlarına dahil edecek 
ortamları sağlayabilmektir
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
• Yogada okçuluk, 
kendini gerçekleştirme metaforu 
olarak kullanılır; 
burada yay bedeni, 
ok ise benliği temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Okçuluk, Zen budizminde 
farkındalık ve berraklığı geliştirmek için kullanıldığı 
bir meditasyon uygulaması 
olarak kabul edilir
Okçu, yay veya ok gibi bir nesne değildir. 
😌 Bırakmadır, 
yaşamın, eylemlerimizin ardındaki yol gösterici gizemli güçtür. 
Zen geleneğindeki manevi unsur olan 
Okçu, 
daha çok "yeni başlayanların zihnini" 
bırakmayla 
ve bir niyet olmadan nasıl bırakılacağıyla ilgilenir. 
Zen okçuluğu 
yüzyıllardır popüler bir gelenek olmuştur. 
Bir diğer Zen anlayışı ise 
okçu, yay, ok ve hedef arasında 
hiçbir fark olmadığını görselleştirmek 
ve farkındalık yaratmaktır.
Vurgulanan Evrenle Birliktir: 
Yay ve ok, 
insanla evren arasındaki 
bağlantıyı simgelemektedir. 
Havada uçan ok gibi 
biz de 
daha büyük bir kozmik akışın parçasıyız. 
Yay ve ok bize birbirimize olan bağlılığımızı 
ve yaşamın muhteşem dokusunda oynadığımız rolü hatırlatır.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Simyada Yay ve Ok , 
Kişideki eril ve dişil enerjilerin birliğinin 
bir temsili olarak kabul edilir 
ve hem içsel dengeyi 
hem de büyük şeyleri başarma potansiyelini ifade eder
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Benzeri şekilde 
Lakota Kızılderili geleneğinde ok, 
eril bir simge olan güneşin 
düz ve güçlü ışınlarını simgelemektedir. 
Bir nimet olan yay, 
hilali temsil eder ve dişil bir semboldür.
Zira Ruhsal açıdan yay ve oklar 
doğurganlığı ve üremeyi temsil eder.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
"İçgüdüsel -sezgisel Okçuluk, 
bilinçdışı bir beceriyi kullanarak 
bilinçdışından ateş etmektir." 
bu söz de Okçuluk eğitmeni Henry Bodnik den
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
En sevdiğim benzetmeler bir düşünceyi açıklıyor ve daha derin gerçekleri keşfetmenize yardımcı oluyor. 
İşte öğrenmeye ilişkin duruşumu yansıtan bir metafor:
Ezber detayları Ok ise Sezgi  Yaydır.
Yay Güç, güç ve engellerin üstesinden gelme yeteneği; aynı zamanda niyet ve odağı da temsil eder
Ok Yön, amaç ve kararlılık; kişinin hedeflerine ve tutkularına ulaşmayı sembolize eder
Amacımız sorunların peşine düşmek. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Geleneksel okçulukta nişan almak yoktur desek yeridir 
çünkü okçuluk esasen içgüdüsel bir spordur, 
oku ve yayı 
-bu görseldeki gibi -😉
vücudunuzun bir uzvu olarak görür 
ruhen ve zihnen bütünleşirsiniz,
atışlarınızın nereye gideceğini hissetmeli 
ve çok ama çok antrenman yapmalısınız diyor uzmanları da... 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
 “Eşzamanlılık, 
doğanın kalbinde yer alan büyük, yaygın bir zeka tarafından koreografiye tabi tutulur 
ve sezgisel bilgi aracılığıyla her birimizde tezahür eder.” ~Deepak Chopra
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel tipler 
daha büyük resmi, 
olaylara ilişkin daha geniş bağlamı görmekten hoşlanırlar 
ve düz çizgilerle düşünmek yerine 
çok daha kavramsal, geleceğe yönelik ve köşelerin arkasını görmeye ilgi duyarlar. 
Sezgisel bir tipseniz, 
daha çok içgüdüsel hislere ve izlenimlere, nesnelerdeki kalıpları ve şekilleri görmeye, arkasındaki anlama 
ve nesneler arasındaki ilişkiye bakmaya odaklanacaksınız. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
İstatistiksel çalışmalara göre, 
genel popülasyonda 
Duyusalların/ Sensörlerin sayısı 
Sezgisellerden önemli ölçüde fazladır.
 ( Nüfusun %70-75'i sensörlerdir deniliyor).
Gerçekleri ve ayrıntıları kavrayan Duyusal'ın aksine, 
başlangıçta nasıl bir araya gelebileceklerini bilmeden, 
birçok farklı fikri bir araya getiren gelecekteki olasılıklara 
ve soyut teorilere bakarak 
atlayıp durma olasılığınız daha yüksektir.
 🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel insanlar aynı zamanda 
“fikir insanlarıdır”
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
🎯Meditasyonun 
kişinin sezgisel doğasını beslemenin 
başka bir yolu olduğunu biliyoruz.
🎯 Sezgiyi geliştirdiği için önerilen 
bazı yollar şunlardır:
📌Sanat, yazı veya müzik gibi yaratıcı faaliyetlerde bulunmak
📌Hayalleriniz üzerine düşünmek ve günlük tutmak
📌Duygularınıza ve bedensel duyumlarınıza dikkat etmek
📌Zihni susturmak 
ve kişisel farkındalığı artırmak için meditasyon uygulamalarına katılmak ( kasıtlı tekrar 😅 )
📌Arketiplerin sembolizmini ve anlamını okuma ve çalışma yoluyla keşfetmek
📌Doğayla iç içe olmak
📌Aktif hayal gücü aracılığıyla 
bilinçdışı zihnin içeriğinin farkına varma ve bunlarla etkileşim kurma süreci
📌Jung ayrıca sezgiyi geliştirmenin 
bilinmeyeni kucaklama 
ve yeni ve beklenmedik deneyimlere 
açık olma isteğini gerektirdiğine inanıyordu.
🛑"bilinmeyeni kucaklama 
ve yeni ve beklenmedik deneyimlere 
açık olma isteği" 😉 
ve sezgiyi artırmaya yönelik 
tüm bu yolların
Milli (?) Eğitime dahil edilmesi gerekliliği 
lakin 
bırakın valsi , 
horonu ; halk oyunlarını 
okullardan kaldırabilen 
bir anlayışla 
bunun nasıl başarılabileceği de 
ayrı bir sezgi konusudur...
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Neyse ben 
Dışa dönük, sezgisel tiplere döneyim 
Bunlar çoğu zaman eski girişimler meyve vermeden önce yeni olasılığın peşine düşerler.
İçe dönük sezgisel tip ise 
bilinçdışından gelen görüntülere yönelir, 
sürekli arketiplerin psişik dünyasını keşfeder, 
olayların anlamını algılamaya çalışır, 
ancak çoğu zaman bu olaylarda bir rol oynamaya ilgi duymaz ..,
(Göz önünde değil, mutfakta olandır daha çok)
🎯 Jung, dışa dönük sezgisel tiplerin 
muhtemelen girişimciler, spekülatörler, kültürel devrimciler olduğunu, 
çoğu zaman her durumdan çözüme ulaşmadan kaçma arzusuyla bozulan ve yeni romantik olasılıklar uğruna sevgililerini defalarca terk etmeyi kısıtlayan kişiler olduğunu düşünüyordu.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgisel kişi, 
görmeyen ;
ayağının önündeki engeli görmeyen, 
ama on mil öteden bir farenin kokusunu alan bir tiptir.
CG Jung Konuşma s. 309
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Onun içedönük sezgisel tipleri 
muhtemelen 
mistikler, peygamberler ya da kaçıklardı; 
vizyonlarını başkalarının etkisinden korumak ile fikirlerini başkaları için anlaşılır 
ve makul derecede ikna edici hale getirmek arasındaki gerilimle mücadele ediyorlardı; 
bu ise vizyonların gerçek meyve vermesi için bir gereklilikti.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
 Jung, İçe Dönük Sezgiyi 
'bilinçdışı yol veya araçlarla algılama' olarak tanımlıyor. 
İçedönüklük ve iç dünyayla bağlantılı olan bu algılar kişiye özgü olup 
herkeste ortak değildir. 
Bu durum, bu içgörülerin 
anlaşılır bir şekilde açıklanmasını zorlaştırmakta 
ve bir gizem duygusu yaratmaktadır. 
İçe Dönük Sezgisel tiplerin, 
kimsenin anlayamaması nedeniyle 🙁 
içgörülerini kendilerine saklama eğiliminde olduklarını açıklıyor.
Yani 
İçe dönük ve sezgisel olmanın 
zorluklarından biri 
'Kendi dünyanıza çok fazla çekilebilirsiniz.'
Her şeyi kendinize saklarsınız. 
Aklınıza gelen fikirleri başkalarına iletmek genellikle zordur.
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Sezgi ve özellikle içe dönük sezgi, 
zaman, uzay ve nedenselliğin normal ampirik çerçevelerini aşar 
çünkü uzay ve zamanla sınırlandırılmayan 
bir tür görünmez bilinç dokusunu kavrar. 
Jung bu dokuyu “kolektif bilinçdışı” olarak adlandırdı. 
🎯 Tarot ve kehanet sembolizminin çerçevesi, 
bilinçdışıyla pratik ve yapılandırılmış bir şekilde çalışmanın bir yoludur. 
Tarot ve kehanet kartlarıyla düzenli olarak etkileşime geçmek, 
devam eden bir anlatım biçimi olarak 
sezgisel rehberliğe uyum sağlamaya 
yardımcı olur. 
🎯🎯🎯🎯🎯🎯🎯
Hülasa 
Tüm Mesele 
İçimizdeki Okçuyu Ortaya Çıkarmak...
Sonra da 
okçu olarak ok ve yay ile bütünleşebilmek -belki de 😉
 
(ALINTIDIR)
 
 


2 yorum:

  1. Çocukken kızılderilicilik oynardık, bazılarımız kovboy olurduk... ok ve yaylarımız ağaç dallarından olurdu, onları bıcakla biçimlendirirdik, şimdi paylaştığın yazıyı okuyunca demek ki doğru yoldaymışız, içimizdeki okçuyu başarıyla ortaya çıkarmışız dedim:))

    YanıtlaSil
  2. Yazının sonundaki "İçimizdeki Okçuyu Ortaya Çıkarmak" ifadesi, sezgisel düşünme becerisinin geliştirilmesi ve kişinin kendi doğal yeteneklerini keşfetmesi gerektiğini özetliyor.

    YanıtlaSil