YENİYE BİR ŞANS VER

30 Ekim 2012



Bey iş gezisinden çok heyecanlı döndü. İş gezisi deyip de şimdi sizi şaşırtmayayım; mesleki eğitime gitmişti. Amerika’nın ortasında, kuş uçmaz kervan geçmez bir çölde yapılan beş günlük uluslararası bitki/çiçek özlü yağlarla şifa ve tedavi yöntemleri konferansına katıldı. Bizim Bey uzun zamandır bitki/çiçek özlü yağlar üzerine çalışıyor ve kendi MS hastalığı tedavisi için doktor kontrolünde doğal antibiyotiklerden oluşan bir yağ protokolü uyguluyor.
Beş gün boyunca sabah akşam moleküler biyoloji ve genetik üzerine çalışan bilim insanları ile hücre bazında tedavi uygulayan doktorların konuşmalarını dinlemiş; bitki ve çiçek özlerinin DNA içinde yarattıkları dönüşümü fotoğraflardan, filmlerden izlemiş ve öz yağları doğru şekilde kullanan insanların mucize kabilinden iyileşme hikâyelerini bizzat kendi ağızlarından duymuş, nasıl heyecanlı olmasın?
Evimize döndüğünde gözleri ışıl ışıl.
“Sen amma da güzelleşmişsin” diyorum. Heyecanla atılıp anlatıyor: “Yedi bin kişilik konferansta, bir görsen inanmazsın, herkes birbirinden güzel, birbirinden sağlıklıydı. O kadar kalabalık, tıkış tıkış sınıflar, salonlar bir kişinin bile aksırdığını, tıksırdığını duymadım. Üstelik çoğunluk güler yüzlü, anlayışlı, ufak tefek sorunları çabucak çözme taraftarı ve çok neşeliydi. Hele bir de çocukları görsen…”
“Αaa çocukları da mı getirmişler?”
“Οhooo, hem de ne çok çocuk getirmişler… Bir tanesi bile ağlayıp vızvızlanmadı. Hepsi sabırlı, sağlıklı, saygılı ve güler yüzlüydü. Ana babaları onları mümkün olduğunca kimyasallardan, ilaçlardan, gereksiz aşılardan uzak büyütmüşler. Konuşmacılardan biri, bir baba, dedi ki ‘Benim beş çocuğum var, birinin bile etine iğne girmedi; biri bile sentetik antibiyotik, kimyasal ağrı kesici kullanma ihtiyacını duymadı. Hepsi de domuz gibi sağlıklı maşallah. Dişleri hiç çürümedi.’ ”
“Aman nazar değmesin.”
Beraber tahtaya vurduk.

DEVAMI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder