KENDİNDEN DIŞARI ÇIKIP KENDİNE BAKMADIKÇA KİM OLDUĞUNU BİLEMEZSİN

06 Şubat 2025

 
HAKİKAT SONSUZ VE YÜCEDİR
İnsanlar ve gruplar, yollar ve okullar sadece bir dünya günü kadar kısa sürelidir.
HAKİKAT ise efsanevi sert kayanın en üstüne yerleştirilmiş olarak tek başına sonsuz ve yücedir.
                                                                                                                                                  H.P Blavatsky

Spiritüel/Ruhsal  yolculuğun ana işlevlerinden biri de Dünya insanlarının gelecekte ulaşacakları ya da kavuşacakları realitelerin ve bilgilerin neler olacağını, bu realitelerin niteliklerini ve işlevlerini belirtmektir. Bu iş sanıldığı kadar kolay bir nitelik göstermez. Bir yığın varsayım, ideoloji ve inanç sistemlerinin BİR'liğe doğru, MERKEZ'e doğru döndürülmesi SABIR denen Tedriç Kanununa bağlı olarak oluşur.
Son günlerde yaşanan bu kaotik olaylardan Dünyamızın tekâmül işleviyle vazifeli Ruhsal Yönetim Sisteminin, yani Dünya Rabbi'nin, kıyamı dengeleme süreci içinde, Dünya realitesine ait bütün değerlerin, kıymetlerin ortaya çıkmasını hızlandırdığını algılıyoruz. Dejenerasyon da bu yüzden artıyor. Dünyadaki her varlık ve her şey kendinde bulunan değeri, niteliği ortaya koyma çabasında. Herkes kendisinde saklı  bulunan bilgiyi, potansiyeli ortaya koyma aşamasındadır.
Dünya Okulunun bütün imkânları zorlanıyor; her varlık ve eşya kendi işlevini sonuna kadar yerine getirmek için aşın çaba içinde Semavi Yönetim Sisteminin programına hizmete devam ediyor. Buna "eşya kendi hakikatine ulaşıyor" diyebiliriz. "Gizli, saklı, üstü açılmadık bir şey kalmayacak." denilmiştir. Herkes ve her şey kendi kıymetini ortaya koyduktan sonra, bütün kıymetlerin RİM Bilgisi'yle yeniden kıymetlendirilmesi devresinden sonradır ki, kıyamet meydana gelebilir. Yani okuldan mezun olacak olanlarla olmayanlar son kez ayrışarak okul kapatılır.
Önce bilginin kıyamı, sonra şuur ve idraklerin kıyamı yani UYANIŞI’dır önemli olan...
Elbette bir kâinat bireyi olan Dünya küresinin kıyamına da sıra gelecektir. Kıyam tek ve bir kerelik değildir; sürekli ve çok kerelidir. Bu nedenle bilginin, şuurun ve idrakin kıyamı süreklidir, hatta Dünya maddesinin asal unsurları da kıyam olgusuna katılmaktadır; o da kendi tümel kıyamına aşama aşama yaklaşmaktadır.
Kısaca, insanlık ailesi pozitifi ve negatifi ile yaşanacak ne varsa yaşadıktan ve çeşitli realitelere doyduktan sonra daha somut ve hakiki değerlerle karşılaşmayı hak eder.  Yani dünya okulundan mezun olma aşamasına gelir. Artık kıyam ederler , uyanırlar yani buradaki realiteleri tanır ve onların yetmediğini anlamış olurlar ve yeniden yeni bir bilince yeni bir farkındalığa uyanırlar ki bu da tekamülün sonsuzluğudur. Madde geçici bir araçtır, maddeyi ve ona sahip olmayı hayatın tek hakikati olarak ele almanın sonu büyük bir hüsran ve hayal kırıklığıdır… Maddi ve ruhsal değerleri bir arada tutmak ise bilgeliğe yolculuk yapmaya başlayan, ışığa doğru yürüyen insanların işidir…
“İnsanlık kademeleri ilerledikçe vicdan realitesine ait duygular bilgiler ve idrakler artar. O oranda özgürlüklerin sınırı genişler. Fakat bir bakımdan da, idraki genişledikçe insan, yapması yapmaması icap eden şeyleri daha iyi sezmeye başlar, onlara uymak mecburiyetini duyar; böyle olunca da özgürlüğünü, gene bizzat kendisi sınırlamak zorunluluğunu duymaya başlamış olur.”
                        İlahi Nizam ve Kainat/Bedri Ruhselman
Sonsuzluğun ve zamansızlığın sahibi Yaradan'ın bir sunumu olarak bir başka merkeze doğru hiç durmadan sürecek olan yolculuklarına devam ederler.
 
DÜNYA HAYATININ SARSICI TESİRLERİNE KARŞI NELER YAPMALIYIZ?
 
Hiç de iç açıcı olmayan bir Dünya hayatının giderek sıklaşan “sarsıcı” tesirlerinin, hem de somut tesirlerinin insanlığı birçok yönden taciz ettiğini görüyoruz. Her türlüsü ile “şoklayıcı” olayların, ardı arkası kesilmeksizin, insanlığı kuşatmasının birçok açıklamaları bulunabilir.
Ruhçuluk anlayışına göre insanlık “sarsıntı” devri yaşamaktadır. İnsanların doğayla olan ilişkilerinden doğan şuurlanma ve uyanma sürecinin hızlanması için çeşitli boyutlarda düzenlenen olaylarla karşı  karşıyayız.
 
Şems-i Tebrizi der ki: “Ebedi mükâfat varsa ötelerde fani dertler bilmeyene mahsustur. İnanan bilir ki özlemlerin sonu vuslat, hüzünlerin sonu tebessümdür.
Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmaktır. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.
Dünyayı ahirete götüremeyeceğine göre, öyle bir yaşa ki dünya seni ahirete götürsün.”
 
İster bireysel, ister toplumsal olsun her türlü sarsıcı olaya karşı göstereceğimiz makul sabır, yönlendirilen bu sürecin gayesini oluşturur. Istırabın amacı insanda irade gücünü arttırmak, daha doğrusu kullanılması gerektiği gibi kullanma melekesini geliştirmektir.Yani olayların üstüne çıkmasını sağlamaktır.  İrade aynı zamanda istek demektir. Kasıtlı ıstıraba olan direncin kazandırdığı irade gücü insanın evrensel gücünü arttırır ki, bu da bilinçli bir farkındalığa ulaşmaktır.
Ruhsal çalışmalar ve uygulamalar tam bir dengeleyicidir; Yer ile Gök arasında olanların aynasıdır. Her iki tarafı da gören pencere, her şeyi birarada gösteren küredir. Göksel olanı bilmek isterseniz, ruhsal bilgiye kavuşmanız, onun içinde yaşamanız yeterlidir. Göksel olanlarda kendilerini ruhla ifade ettiler yeryüzünde.
Aslında kabul etseler de etmeseler de her birey Bir’in Kanunları’nı vicdan ve anlayış ile korumak ve uygulamak durumuyla karşı karşıyadır. İşte sorumluluk, işte hürriyet, işte irade… Bu durum, mevcut bütün realiteleri kapsayan bir vazife idrakinin uyanması demektir. Herkes kendi gücü kadar aldığı vazifeyi eksiksiz yerine getirirse, Bir ve Tek’in Kanunları’ını hür iradeleriyle kabul edip uyguluyorlar demektir…
 
“Nesilden nesile dayatılan onay ve kabulleniş tutkusu hayatlarımızı ve benliğimizi sadece kısıtlamaktan öte, gerçek potansiyelimizin çiçek açmasını engelleyip bizi kuraklaştırmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmeyen bir düşünce yapısıdır. Binlerce Kilometrelik Bir Yolculuk Bile Tek Bir Adımla Başlar…”                                                                                                                        Lao Tzu
 

 
Hepinize güzel bi,r hafta sonu diliyorum. Bir süredir dijital detoks yapıyorum, blogtan uzak kaldım diyebilirim. Ayrıca 3 ayların girmesi ve uyguladığım bazı duaların yapımı var, kitap okuyamıyorum.  Haftada 2 gün sergi olayı, alışverişler, doktor işleri, vergi dairesi işleri, odanın işleri derken hafta hemen çabucacık bitiyor. Akşamları ancak bir kaç saat karanfilli çay eşliğinde bir 50 sayfa okuyabiliyorum. 





Görüşemediğimiz zaman içinde kütüphaneme katılan 2. elller ve yeni kitaplarım.

 

 
Arada bir aldığım gazetem...
 

 Geçen hafta aldığım dergilerim...



Karlar kızı dizisinin 2. sezonu gelmiş onu izledim. 
 



Biliyorum..
.
Yarınlarım dünden farksız...

Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum

ama, şu aralar fena dargınız..

Sunay Akın
 
 
 

 
Alexander Pope demiş ki: 
" .. İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen mutludur; çünkü o hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramayacaktır..."
Alexander Pope, 18. yüzyılın en önemli İngiliz şairlerinden biri.
 
M.Blavatsky der ki :
“Gücünün yetmediği yerde dua etmeyi dene,
Tanrı sana azabı kibrinden yaşatır.     
Eğer Güneş olɑmɑzsɑn, mütevɑzi bir gezegen ol.
Eğer öğle güneşi gibi sonsuzluğun kɑrlɑ kɑplı tepesinde pɑrlɑyɑmıyorsɑn, sen de dɑhɑ mütevɑzi bir yol seç. ‘
 
Dolores Cannon
“İnsan kusurlu olanı deneyimleyerek kusursuz olanı öğrenir. Bu yüzden, neyin kusurlu olduğunu öğrenmek ,neyin kusursuz olduğunu öğrenmek kadar önemlidir. Sizden alınanı deneyimlemeden size verileni anlayamazsınız .”        Ölümün Ötesi
 
James Redfield
Soruşturmacı kişi enerji arayışındadır: Karşısındaki kişinin hayatında kınanabilecek bir şey bulma isteğiyle sorular sorar. Bunu bulunca da kendi bakış açısından eleştirir.
Buna maruz kalan insan utanır ve içine kapanır, soruşturmacı insana odaklanıp onun eylemlerine ve düşüncelerine önem vermeye başlar çünkü soruşturmacının farkına  varabileceği yeni bir hata yapmak istemez.
Bu psikolojik aşağılama soruşturmacıya aradığı enerjiyi verir.    
                                       
Dan Millman Aydınlanma için şöyle diyor:
“Usta öğretmenler sadece dağ zirvelerinde ya da Doğu’daki aşramlarda bulunmaz. Öğretmenlerimiz karşımıza dostlarımız ya da düşmanlarımız halinde çıkabilir ya da bulutlar, hayvanlar, rüzgâr ve su formunda…”
“Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen her yerde onun karşısına çıkar.”     
 

         
 

 Hepinize güzel hafta sonları
                                                            

 

1 yorum:

  1. Özlem ablacım nasıl güzel ve dolu görünür hayatın buradan bakınca..hangi söze hangi alıntıya ne diyeceğimi bilemiyorum çoğu zaman..
    Yüreğine sağlık Simyacı hanım..

    YanıtlaSil