OKUNSA DA OLUR OKUNMASA DA...
Bir Kadın Kendini Ancak Bu Kadar Kusursuz ve Özel Hissedebilir !
Bella browning çekici,başarılı ve hırslı bir kadındır… Bunu pek sık belli etmese de gazeteci olan kocası Don’a tapan, sıkı çalışan, zoru deneyen bir kadın… İçten içe özlemini çektiği şeyin ne olduğunun da farkındadır : bir bebek !
Bella hamille kalınca Don dehşete kapılır. Bu arada Bella yönetim kurulunda bir numara oynamaktadır… Ama bunların üstesinden gelecektir !
Gelebilir mi gerçekten?
Sabah bulantıları,hormon akını ve ofiste yaşanan birkaç sevimsiz olaya rağmen… Bella kısa süre içerisinde çalışan, mükemmel, seksi ve modern bir anne olmanın ne kadar zor olduğunu keşfeder.
1
Saat 06.29′du. Yatağın hemen yanında duran dijital saatin alarmı çalmaya başladı. Alarmın sinir bozucu biplemesiyle telefon da aynı anda çalmaya başlamıştı.
Bella alarmı kapatıp telefona cevap verdi.
“Alo?”
Hattaki cızırtıyla birlikte uzaktan gelen bir ses. “Alo!” dedi ve şarkı söylemeye başladı.
“İyi ki doğdun Bella… İyi ki doğdun Bella…”
“Dan!” diye bağırdı Bella, sesi yankılandı.
“Merhaba Bella, uyan hadi! Seni seviyorum, seni çok özledim.”
“Ben de seni seviyorum!” dedi Bella gülerek.
“Ne? Söylediklerin anlaşılmıyor, hat çok cızırtılı.”
“Ben de seni seviyorum!” diye bağırdı Bella. “Eve dönmek için ne zaman izin alacaksın?”
“Hırım… Şu anda Grozny Havalimanı’ndayım. Sen işten döndüğünde evde olurum.”
“Gerçekten mi? İnanamıyorum! Müthiş bir şey bu!”
“Buradaki işim bitti,” dedi Don süper kahraman edasına bürünerek. “Cidden kâbus gibiydi ve giderek daha da tehlikeli bir hal alıyordu, bu yüzden beni çıkardılar. Ayrıca ben zaten onlara senin doğum günün olduğunu ve eve gitmem gerektiğini söylemiştim, yoksa hâlâ isyancı güçler bekleniyor.”
“İyi misin?” diye sordu Bella.
“Çok yorgunum, üç haftalık cehennem hayatından sonra… Oh kahretsin! Tatlım… Şimdi gitmem gerek Akşamı iple çekiyorum, görüşürüz.”
“Ben de. Kendine iyi bak.”
Bella güç de olsa gülümsedi ve düşünceli bir şekilde Bella Operasyonu’na başlamak için yataktan kalktı. Bella’yı ‘ diğer kadınlardan ayıran en belirgin özellik her zaman en zoru denemesi ve mükemmel olmak için uğraşmasıydı. Aslında ‘uğraşmak’ iyi karne getirmek için kullanılan bir tanımdı küçüklüğünde
Saat 06.29′du. Yatağın hemen yanında duran dijital saatin alarmı çalmaya başladı. Alarmın sinir bozucu biplemesiyle telefon da aynı anda çalmaya başlamıştı.
Bella alarmı kapatıp telefona cevap verdi.
“Alo?”
Hattaki cızırtıyla birlikte uzaktan gelen bir ses. “Alo!” dedi ve şarkı söylemeye başladı.
“İyi ki doğdun Bella… İyi ki doğdun Bella…”
“Dan!” diye bağırdı Bella, sesi yankılandı.
“Merhaba Bella, uyan hadi! Seni seviyorum, seni çok özledim.”
“Ben de seni seviyorum!” dedi Bella gülerek.
“Ne? Söylediklerin anlaşılmıyor, hat çok cızırtılı.”
“Ben de seni seviyorum!” diye bağırdı Bella. “Eve dönmek için ne zaman izin alacaksın?”
“Hırım… Şu anda Grozny Havalimanı’ndayım. Sen işten döndüğünde evde olurum.”
“Gerçekten mi? İnanamıyorum! Müthiş bir şey bu!”
“Buradaki işim bitti,” dedi Don süper kahraman edasına bürünerek. “Cidden kâbus gibiydi ve giderek daha da tehlikeli bir hal alıyordu, bu yüzden beni çıkardılar. Ayrıca ben zaten onlara senin doğum günün olduğunu ve eve gitmem gerektiğini söylemiştim, yoksa hâlâ isyancı güçler bekleniyor.”
“İyi misin?” diye sordu Bella.
“Çok yorgunum, üç haftalık cehennem hayatından sonra… Oh kahretsin! Tatlım… Şimdi gitmem gerek Akşamı iple çekiyorum, görüşürüz.”
“Ben de. Kendine iyi bak.”
Bella güç de olsa gülümsedi ve düşünceli bir şekilde Bella Operasyonu’na başlamak için yataktan kalktı. Bella’yı ‘ diğer kadınlardan ayıran en belirgin özellik her zaman en zoru denemesi ve mükemmel olmak için uğraşmasıydı. Aslında ‘uğraşmak’ iyi karne getirmek için kullanılan bir tanımdı küçüklüğünde
Mesleki yaşantısının ilk başlarında tüm yazını, tayin edildiği New York’da geçirmişti. Bella orada manevi kız kardeşler edinmekle kalmamış iş dünyasında var olabilmek için seksi olma gerekliliğini anlamış ve koşu yapan, spor salonlarına giden, manikür yaptıran kusursuz bir New York kadınına dönüşmüştü.
Bella’nın gözleri açılmıştı. JFK Havalimanı’nda sorun olabilecek her şeyi tekrar tekrar düşündü. Bu gerçek olamazdı! Her ne kadar ıyı saklamayı öğrenmiş olsa da endişeleri hâlâ oradaydı.
Eşofmanlarını ve spor ayakkabılarım giydi; hafta sonları hariç İSTİSNASIZ her sabah yirmi beş dakika koşardı. Bunun her saniyesinden nefret etse de önceki gecenin sar, hoşluğundan ancak bu yolla sıyrılabilirdi. Ayrıca düzgün vücut hatlarını koruması gerekiyordu ve sürekli yaptığı egzersizler bunu garantiliyordu.
Koşudan sonra duşunu aldı, kurulandı ve nemlendiricisini sürdü. Saçlarını büyük, beyaz bir havluya sarıp banyo aynasının karşısına geçti.
Yüzüne uzun uzun baktı bugün tam olarak yirmi sekiz yaşına basmıştı Güler gibi yaparak gözlerinin etrafındaki çizgileri inceledi GÖZ kapakları hırpalanmış, yüzü apaçık sarkmayı başlamıştı
Fondöteni cömertçe sıkıp elmacık kemiklerinden saç diplerine kadar süngerle yaydı, ardından fırçasına aldığı pudrayı tüm yüzüne dağıttı Makyaj yapabildiği için her sabah tanrıya dua ediyordu Kafasındaki havluyu çıkardı, saçlarını iyice kurulayıp topuz yaptı bunun onu daha yaşlı gösterdiğim ve iş için fazla ciddi göründüğünü duşundu.
Yatak odasına gitti, iç çamaşır çekmecesini açtı ve karıştırmaya başladı. Don eve geliyordu! Uzun zamandır dışarıdaydı, bir seferinde geldiğinde Bella’yı seksi gri pantolonu ve koşu sutyeniyle bulmuştu ama kahrolsun ki ona gerektiği ilgiyi göstermemişti. Bella yeni aldığı pembe siyah dantelli sutyenle ona uygun G string’i çıkardı ve gardırobu açtı. İç çamaşırını ve diz üstü çorabını giydi. Diz hizasına gelen dar eteğinin üstüne vücutlunu saran siyah ceketini geçirdi.
Boy aynasında kendini gözden geçirdi ve beğendi. Şüphesiz. NewYork’ta çalışmaya başladığından beri Bella’nın iş kıyafetlerini değiştirme şansı pek olmamıştı. Ancak Bella saç ve makyaj dersleri almıştı; renk ve imaj uzmanıydı artık. Kıyafetlerini ve aksesuarlarını kendine mükemmel bir şekilde uydurmasını öğrenmişti… Tıpkı üst düzey bir fanfininin yapması gerektiği gibi.
Bella mücevher çekmecesinden Don’ın ona verdiği, ucunda platin sallantıları olan küpelerini taktı, raftan yüksek topuklu deri ayakkabılarını aldı ve alelacele mutfağa geçti
İki adet portakalı elektrikli meyve sıkacağında sıkıp bardağa boşalttı, sonra bardağı bir kap yoğurtla birlikte mermer masanın üstüne koydu. Ardından gazeteleri almak için ön kapıya gitti. Kahvaltısını yaparken Don’ın dergilerini bir kenara itip Finansial Tımes’ı eline ildi, son raporlar,
bulana dek sayfalara dikkatlice göz gezdirdi.
Saat 07.45 olmuş ve işe gitme vakti gelmişti. Belli yağmurluğunu, evrak çantasını, laptopunu ve anahtarlarını alıp kapıya yöneldi. Apartmanın ağır ahşap kapısını sol eliyle iterek açarken gözü parmağındakı alyansa takıldı, alyansın üzerindeki minik elmas ışıl 151 parlıyordu Bella gülmemek için kendini zor tuttu Tanrım! Evlilik onun için hâla alışılmamış bir şeydi.
Daha bir yıl önce başka bir alışılmamış yatak odasında uyanmıştı… Gözeneklerini doldurmuş makyaj kalıntıları ve geceden kalma kafasıyla. Burun delikleri sızlamış, şüphelenmiş ve gördüklerini kabul etmek istememişti. Yanında ismini dahi hatırlayamadığı şişman, horuldavan bir borsa simsarı yatıyordu.
Bella iç çamaşırlarını bulmuş, üzerine önceki geceden kalma alkol ve ter kokusu sinmiş elbisesini geçirmiş, çantasını ve ayakkabılarını toparlayıp sessizce evden ayrılmıştı. Köşedeki İtalyan kahvesinde kalp atışlarını hızlandıracak kadar sert üç fincan espresso içip gerçeklerin farkına varmayı denemişti; kariyeri için gösterdiği özveriyi özel hayatına da gösterme vakti gelmişti. Sonrasında yaklaşık olarak bir ay boyunca bu ruh halinden sıyrılmaya çalışmış, kendini toparlayana dek erkeklerden ve tek gecelik ilişkilerden uzak durmuştu.
Ve… Sonunda turnayı gözünden vurmuştu Bella’nın en uzun süren ilişkisiydi, oldukça romantik geçen bu on üç haftalık sürede Bella Don’a iyice bağlanmıştı. Sözüm ona bağlanmaktan korkuyordu ha’
Bella’nın hayatında yem bir sayfa açılmıştı artık. Don kadınlara nasıl davranması gerektiğini çok iyi biliyor. asla kendinden taviz vermiyor, hayatına giren kadınlar ona aşık olmaya cesaret dahi edemiyordu. Ancak tüm bu yanlışların ardından Don bir numaralı romantikle karşılaşmış, Bella nın…
Bella’nın gözleri açılmıştı. JFK Havalimanı’nda sorun olabilecek her şeyi tekrar tekrar düşündü. Bu gerçek olamazdı! Her ne kadar ıyı saklamayı öğrenmiş olsa da endişeleri hâlâ oradaydı.
Eşofmanlarını ve spor ayakkabılarım giydi; hafta sonları hariç İSTİSNASIZ her sabah yirmi beş dakika koşardı. Bunun her saniyesinden nefret etse de önceki gecenin sar, hoşluğundan ancak bu yolla sıyrılabilirdi. Ayrıca düzgün vücut hatlarını koruması gerekiyordu ve sürekli yaptığı egzersizler bunu garantiliyordu.
Koşudan sonra duşunu aldı, kurulandı ve nemlendiricisini sürdü. Saçlarını büyük, beyaz bir havluya sarıp banyo aynasının karşısına geçti.
Yüzüne uzun uzun baktı bugün tam olarak yirmi sekiz yaşına basmıştı Güler gibi yaparak gözlerinin etrafındaki çizgileri inceledi GÖZ kapakları hırpalanmış, yüzü apaçık sarkmayı başlamıştı
Fondöteni cömertçe sıkıp elmacık kemiklerinden saç diplerine kadar süngerle yaydı, ardından fırçasına aldığı pudrayı tüm yüzüne dağıttı Makyaj yapabildiği için her sabah tanrıya dua ediyordu Kafasındaki havluyu çıkardı, saçlarını iyice kurulayıp topuz yaptı bunun onu daha yaşlı gösterdiğim ve iş için fazla ciddi göründüğünü duşundu.
Yatak odasına gitti, iç çamaşır çekmecesini açtı ve karıştırmaya başladı. Don eve geliyordu! Uzun zamandır dışarıdaydı, bir seferinde geldiğinde Bella’yı seksi gri pantolonu ve koşu sutyeniyle bulmuştu ama kahrolsun ki ona gerektiği ilgiyi göstermemişti. Bella yeni aldığı pembe siyah dantelli sutyenle ona uygun G string’i çıkardı ve gardırobu açtı. İç çamaşırını ve diz üstü çorabını giydi. Diz hizasına gelen dar eteğinin üstüne vücutlunu saran siyah ceketini geçirdi.
Boy aynasında kendini gözden geçirdi ve beğendi. Şüphesiz. NewYork’ta çalışmaya başladığından beri Bella’nın iş kıyafetlerini değiştirme şansı pek olmamıştı. Ancak Bella saç ve makyaj dersleri almıştı; renk ve imaj uzmanıydı artık. Kıyafetlerini ve aksesuarlarını kendine mükemmel bir şekilde uydurmasını öğrenmişti… Tıpkı üst düzey bir fanfininin yapması gerektiği gibi.
Bella mücevher çekmecesinden Don’ın ona verdiği, ucunda platin sallantıları olan küpelerini taktı, raftan yüksek topuklu deri ayakkabılarını aldı ve alelacele mutfağa geçti
İki adet portakalı elektrikli meyve sıkacağında sıkıp bardağa boşalttı, sonra bardağı bir kap yoğurtla birlikte mermer masanın üstüne koydu. Ardından gazeteleri almak için ön kapıya gitti. Kahvaltısını yaparken Don’ın dergilerini bir kenara itip Finansial Tımes’ı eline ildi, son raporlar,
bulana dek sayfalara dikkatlice göz gezdirdi.
Saat 07.45 olmuş ve işe gitme vakti gelmişti. Belli yağmurluğunu, evrak çantasını, laptopunu ve anahtarlarını alıp kapıya yöneldi. Apartmanın ağır ahşap kapısını sol eliyle iterek açarken gözü parmağındakı alyansa takıldı, alyansın üzerindeki minik elmas ışıl 151 parlıyordu Bella gülmemek için kendini zor tuttu Tanrım! Evlilik onun için hâla alışılmamış bir şeydi.
Daha bir yıl önce başka bir alışılmamış yatak odasında uyanmıştı… Gözeneklerini doldurmuş makyaj kalıntıları ve geceden kalma kafasıyla. Burun delikleri sızlamış, şüphelenmiş ve gördüklerini kabul etmek istememişti. Yanında ismini dahi hatırlayamadığı şişman, horuldavan bir borsa simsarı yatıyordu.
Bella iç çamaşırlarını bulmuş, üzerine önceki geceden kalma alkol ve ter kokusu sinmiş elbisesini geçirmiş, çantasını ve ayakkabılarını toparlayıp sessizce evden ayrılmıştı. Köşedeki İtalyan kahvesinde kalp atışlarını hızlandıracak kadar sert üç fincan espresso içip gerçeklerin farkına varmayı denemişti; kariyeri için gösterdiği özveriyi özel hayatına da gösterme vakti gelmişti. Sonrasında yaklaşık olarak bir ay boyunca bu ruh halinden sıyrılmaya çalışmış, kendini toparlayana dek erkeklerden ve tek gecelik ilişkilerden uzak durmuştu.
Ve… Sonunda turnayı gözünden vurmuştu Bella’nın en uzun süren ilişkisiydi, oldukça romantik geçen bu on üç haftalık sürede Bella Don’a iyice bağlanmıştı. Sözüm ona bağlanmaktan korkuyordu ha’
Bella’nın hayatında yem bir sayfa açılmıştı artık. Don kadınlara nasıl davranması gerektiğini çok iyi biliyor. asla kendinden taviz vermiyor, hayatına giren kadınlar ona aşık olmaya cesaret dahi edemiyordu. Ancak tüm bu yanlışların ardından Don bir numaralı romantikle karşılaşmış, Bella nın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder