Her Şey Şifadır.
Ve sen de öylesin.
İçinde, bu kırılmışlığı iyileştirme gücüne sahip derin bir bilgelik taşıyan bir ruh var.
İsmini değiştirebilirsin, hikâyeni de…
Ama yalnızca kendi şifan, içindeki özü değiştirebilir.
Şifanı bulduğunda, unuttuğuna inandığın tüm dağılmış parçalar seni yeniden hatırlayacak.
Şifanı bulduğunda, bütüne dönüş yolculuğun başlayacak — kendine dönüş yolculuğun...
Kolay bir yol değil bu.
Unutulmuş benliğinin otlarıyla sarmaş dolaş, bilinçaltı korkularının ektiği, dökülmemiş gözyaşlarınca sulanmış bir patikadır bu.
Yol, karanlık bataklıklar ve dönemeçlerle örülüdür; kimi yerde çökmüş, kimi yerde tamamıyla yok olmuştur.
Ama ruhun bilir yolu.
Şifan iz bırakır ardında — eğer görmeyi bilirsen.
Ve bir kez güvendiğinde,
şifanı izleyip ruhunun en derin kıyılarına vardığında,
işte tam orada bulursun SEN’i.
Çoğu insan anlamayacak bu yolculuğunu.
Anlayamazlar.
Çünkü bu yol onlara ait değildir.
Yolları zaman zaman seninkine dokunabilir,
yan yana uzun mesafeler alabilir,
hatta birbirine şaşırtıcı biçimde benzeyebilir.
Ama yine de, hiçbir zaman kendi yollarından ayrılıp seninkini yaşayamazlar.
Ve ancak yaşanmışlık getirir hakiki anlayışı.
Bazıları seni yüreklendirecek, destek olacak.
Ne güzel.
Onları yakınında tut.
Çünkü onların şifası, seninkini tamamlar.
Ama diğerleri öyle olmayacak.
Kimileri seni küçümseyecek, terk edecek, incitecek.
Olsun.
Unutma; onlar da kırık ve yaralıdır.
Kendi şifalarını görecek gözlere sahip değildirler —
kaldı ki seninkini anlayabilsinler.
Bu seni yıldırmasın.
Şifandan vazgeçmeye de kalkışma.
Çünkü sende yalnızca sana ait olan kutsal bir öz var.
Sen, herkesin anlayabileceği bir şifa değilsin.
Şifan, onların değilse,
onları sevgiyle uğurla.
Ve kendi şifalarını bulabilecekleri yola bırak.
Kalbini hınçla karartma,
çünkü hınç, ruhu zehirler; şifayı bozar.
Onlara kendi şifalarını tattırmaya kalkma.
Çünkü o zaman, seni zehirlediğini sanacaklar.
Öylesine yabancılaşmışlardır ki şifaya,
ne olduğunu bile anlayamazlar.
Acının burukluğu fazla gelir,
özlemin ağırlığı taşınamayacak kadar büyür.
Bu yüzden, onlara kendi şifanı sun.
Eğer yalan söyledilerse, şifan doğruluk olsun.
Eğer incittilerse, şifan iyileştirsin.
Eğer zalim oldularsa, senin şifan merhamet olsun.
Eğer öfkelilerse, senin şifan sükûnet.
Eğer kırgınlarsa, şifan empatiyle sarılsın.
Eğer kaygılılarsa, senin şifan huzur taşısın.
Eğer sabırsızlarsa, senin şifan sabırla süzülsün.
Eğer küsmüşlerse hayata, şifan samimiyetin sesi olsun.
Başkaları ne olursa olsun,
şifanı dengeyle ve uyumla akıtmaya niyet et.
Çünkü şifana sarıldığında yalnızca kendini iyileştirmezsin,
çevrendeki dünyaya da iyileşmenin ta kendisi olursun.
Bunu soyut, büyük, evrensel bir anlamda değil —
bizzat yaşadığın, dokunduğun, karşılaştığın dünyada yaparsın.
Her gün yüz yüze geldiğin insanlarla birlikte.
Sen ŞİFASIN.
O, sensin.
Sadece bir parçan değil;
TAMAMEN sensin.
Senin özünün merkezidir o.
Ve bunu fark ettiğinde,
her şey mümkün olur.
Bu yüzden sadece yaşamakla yetinme.
Ruhunu dünyaya aç.
Ve şifanı yaşa.
İşte ancak o zaman,
en yüce potansiyeline kavuşursun;
ilahi özüne, gerçek amacına varırsın.
— Kristin Smith
Ve sen de öylesin.
İçinde, bu kırılmışlığı iyileştirme gücüne sahip derin bir bilgelik taşıyan bir ruh var.
İsmini değiştirebilirsin, hikâyeni de…
Ama yalnızca kendi şifan, içindeki özü değiştirebilir.
Şifanı bulduğunda, unuttuğuna inandığın tüm dağılmış parçalar seni yeniden hatırlayacak.
Şifanı bulduğunda, bütüne dönüş yolculuğun başlayacak — kendine dönüş yolculuğun...
Kolay bir yol değil bu.
Unutulmuş benliğinin otlarıyla sarmaş dolaş, bilinçaltı korkularının ektiği, dökülmemiş gözyaşlarınca sulanmış bir patikadır bu.
Yol, karanlık bataklıklar ve dönemeçlerle örülüdür; kimi yerde çökmüş, kimi yerde tamamıyla yok olmuştur.
Ama ruhun bilir yolu.
Şifan iz bırakır ardında — eğer görmeyi bilirsen.
Ve bir kez güvendiğinde,
şifanı izleyip ruhunun en derin kıyılarına vardığında,
işte tam orada bulursun SEN’i.
Çoğu insan anlamayacak bu yolculuğunu.
Anlayamazlar.
Çünkü bu yol onlara ait değildir.
Yolları zaman zaman seninkine dokunabilir,
yan yana uzun mesafeler alabilir,
hatta birbirine şaşırtıcı biçimde benzeyebilir.
Ama yine de, hiçbir zaman kendi yollarından ayrılıp seninkini yaşayamazlar.
Ve ancak yaşanmışlık getirir hakiki anlayışı.
Bazıları seni yüreklendirecek, destek olacak.
Ne güzel.
Onları yakınında tut.
Çünkü onların şifası, seninkini tamamlar.
Ama diğerleri öyle olmayacak.
Kimileri seni küçümseyecek, terk edecek, incitecek.
Olsun.
Unutma; onlar da kırık ve yaralıdır.
Kendi şifalarını görecek gözlere sahip değildirler —
kaldı ki seninkini anlayabilsinler.
Bu seni yıldırmasın.
Şifandan vazgeçmeye de kalkışma.
Çünkü sende yalnızca sana ait olan kutsal bir öz var.
Sen, herkesin anlayabileceği bir şifa değilsin.
Şifan, onların değilse,
onları sevgiyle uğurla.
Ve kendi şifalarını bulabilecekleri yola bırak.
Kalbini hınçla karartma,
çünkü hınç, ruhu zehirler; şifayı bozar.
Onlara kendi şifalarını tattırmaya kalkma.
Çünkü o zaman, seni zehirlediğini sanacaklar.
Öylesine yabancılaşmışlardır ki şifaya,
ne olduğunu bile anlayamazlar.
Acının burukluğu fazla gelir,
özlemin ağırlığı taşınamayacak kadar büyür.
Bu yüzden, onlara kendi şifanı sun.
Eğer yalan söyledilerse, şifan doğruluk olsun.
Eğer incittilerse, şifan iyileştirsin.
Eğer zalim oldularsa, senin şifan merhamet olsun.
Eğer öfkelilerse, senin şifan sükûnet.
Eğer kırgınlarsa, şifan empatiyle sarılsın.
Eğer kaygılılarsa, senin şifan huzur taşısın.
Eğer sabırsızlarsa, senin şifan sabırla süzülsün.
Eğer küsmüşlerse hayata, şifan samimiyetin sesi olsun.
Başkaları ne olursa olsun,
şifanı dengeyle ve uyumla akıtmaya niyet et.
Çünkü şifana sarıldığında yalnızca kendini iyileştirmezsin,
çevrendeki dünyaya da iyileşmenin ta kendisi olursun.
Bunu soyut, büyük, evrensel bir anlamda değil —
bizzat yaşadığın, dokunduğun, karşılaştığın dünyada yaparsın.
Her gün yüz yüze geldiğin insanlarla birlikte.
Sen ŞİFASIN.
O, sensin.
Sadece bir parçan değil;
TAMAMEN sensin.
Senin özünün merkezidir o.
Ve bunu fark ettiğinde,
her şey mümkün olur.
Bu yüzden sadece yaşamakla yetinme.
Ruhunu dünyaya aç.
Ve şifanı yaşa.
İşte ancak o zaman,
en yüce potansiyeline kavuşursun;
ilahi özüne, gerçek amacına varırsın.
— Kristin Smith
Hepinize güzel bir hafta diliyorum, sağlıklı mutlu, huzurlu geçsin. 23 Nisan'da bir deprem yaşadık, o an ben çarşıda idim bir cafede oturdum kahve içiyordum, dışarıda olduğum için hissetmedim, hesabı ödemek için içeri girdiğimde dükkanda tavandan iplerle sarkan renkli taşlar şakır şakır çarpıyorlar deprem oldu dediler, tam hesabı ödeyeceğim ikinci büyük deprem oldu ve ben hesabı ödemeden caddenin karşısına kendimi attım, dışarıda elektrik direklerini izledik ne zaman durdular o zaman dükkana döndüm, ivedelikle hesabı ödedim ve minibüs duraklarına geçtim, eve ulaşamadım telefonla tam minibüs geldi bindim ağbim aradı geliyorum merak etmeyin dedim, eve geldim annem diyor alttan vurdu, çıkmışlar dışarı kuyu başında oturuyorlar. Ne kadar yer evi olsada insan tedirgin oluyor yinede, 99 depreminin sesini ben hiç unutmuyorum evin 2 çıkış kapısını da açamamıştık, Allah izin vermedi açmaya deprem bitti ondan sonra açabildik. Babam rahmetli Bulgaristandan geldi sanmıştı sallantıyı, daha sonra tv yi açıp ülkemizde olduğunu görünce ağlamıştık beraberce günlerce. Akabilinde İstanbul'da bir projede görevlendirildim. Haftanın 4 günü Merterde görev yapıcaktım yeni yıla kadar. Hotelde yer ayıralım dediler, yok dedim deprem İstanbulda'da bekleniyor, ben her gün gider gelirim. Sabah 4 te kalktım 5 otobüsü ile gittim gece kaçta biterse işim son araba saat 10 da idi gece eve saat yarımda dönüyordüm sabah tekrar tekrarını yaşıyordum. 3,5 saatlik uyku ile gittim geldim hep. İşte düzce depremine de orada çalışırken yakalandım 2. katta idik alt kata indik fakat orada da turnike açılmadı inanırmısınız, tıkandık kaldık, bekledik güvenlik uğraştı biraz ve açtı dışarı çıktım, sakin olup aşağıya inmeyenler vardı, dışarıdan da akşam yemeği siparişi geçilmişti onlar geldi, 2. kattan arkadaş camı açtı gel hadi yemeğin geldi dedi bende ona boşver sen yemeği benim montu çantayı kap gel beni otogara bırak öleceksem evimde öleyim:)) 26 yıl sonra o günleri tekrar yaşadım diyebilirim.
Annem odamda kitaplığa doğru kafamı veripte yatmamı istemiyor:)) kitaplar devrilse kafama gelirmiş:)) hakkaten kitaplığım tek bölüm zaten okuduklarımı kütüphaneye götürüyorum, burada olan kitaplar daha henüz okumadıklarım, bende kağıt malzemeleri satan yerden 4 koli satın aldım, kitaplığın üstünde yer alanları kolileyip başka bir odaya koyacağım, hem kütüphane envanteri de çıkarmış olurum :))
Geçen haftayı ailecek hasta geçirdik, ilk önce ben hastalandım, ateş, öksürük, hapşırma, gece aşırı terleme derken yatmak istemedim ki çarşıya inme sebebim de dolaşma idi, yatarsam hastalık bitene kadar yatarım diyordum, ama C vitamini ve KETEM'de 2 yılda bir yapılan kanser taramalarımı yaptırmıştım onların sonuçlarını almak için gittiğimde, sonuçları aldım okudum doktora gösterdiğimde bana sorular sordu kağıdı okuduğum için cevaplarını verdim, aferim aldım:)) bilmediğim bir konuyu da o açıkladı ben dinledim. Aynı binada aile hekimimizde var ondan da sıra aldım hepimize, ağbim de rahatsızlanıyordu çünkü. Doktorumuz hemen ilaçlarımızı yazdı, annemede koruyucu bir ilaç verdi kapmasın virüsü diye. Ben en son astım kontrolüm için doktoruma gittiğimde üzerimde kırıklık vardı, doktor bu seneyi hasta olmadan bitirdin dedi, dedim kırıklığım var sen şimdi nazarda değdirirsin bana bir ilaç yaz, boğaz gargarası ve şurup yazayım demişti onları alıp hastalığımın başlangıcında kullandığım için ve bir gece sabaha karşı aşırı da terlediğim için fazla ağır yaşamadım bu virüsü.
Ağbim bizden kötü oldu, erkek kısmının hastalığı ağır oluyor hemen saliyorlar kendilerini, kendi hastalığımı bıraktım onunla uğraştım. Cuma iyileştik diyebilirim, cumartesi için pazara gidelim mi hacıyı arayım dedi, tamam dedim. Cumartesi akşamı yani dün eve bir geldik annem yatmış kalkamıyor virüs ona da bulaşmış, hemen takviye ilaçlarla ona da yardımcı oldum, şu an daha iyi. Fakat biz ne olur ne olmaz diye yarın ki yani pazartesi günkü pazara gitme durumunu iptal ettik, önümüzdeki cumartesi de fuar olduğu için pazar kurulmayacak yani tam bir hafta tatildeyiz anlayacağınız.
Bardağın Neşeli Öyküsü
✿¸.•°*”◠‿◠˜˜”*°•.•.¸✿
"Bardak dolu" ( Optimist )
"Bardak boş" ( Pesimist )
"Bardak yok " ( Nihilist)
"Bardak benim olmalı" ( Emperyalist )
"Bardaktan seri üretime geçelim" (Kapitalist)
"Bu bardak ne yenir be" ( Mazohist )
"Bardağı alın oradan kırarım yoksa"(Sadist)
"Bi bardak su versene" ( Konformist )
"Bardağın güzelliğine bak, aynı ben" ( Narsist )
"Bu bardağı da bulamayanlar var" (Hümanist )
"Bardağı bize vermezseniz onu bir daha göremezsiniz" (Anarşist)
"Bardağı yoldaşlarla birlikte kullanalım" (Komünist)
"Bardağı yıkarken kırmayalım" (Sosyalist)
"Yarısı dolu yarısı boş bardak ne demek? kırın gitsin" (Faşist)
"Bazen öyle bi bardak düşlüyorum ki" (Ütopist)
"Kadın bardağı aldı ve narin dudaklarına götürdü (Senarist)
"Bu bardak sadece benim" (Egoist)
"Bi kere ince belli bardak ne demek?" (Feminist)
"Bu bardaktan bir gün öyle çok olacak ki (İdealist)
"Bardak gibi görünüyor da test edelim bakalım bardak mı?" (Pozitivist)
"Bu bardağın asıl sahibi kimse fikrimi ona söylerim" (Despotist)
"Bardak yenmez ağızı kesilir, insan eti mi bu (Kanibalist)
"Bardağı metal tercih ederim, bu hemen kırılır" (Militarist)
"Bardakları asıl yüz yıl sonra gör bak nasıl olacak" (Fütürist)
"Bardağın çizgileri çok keskin" (Kübist)
"Bardak güzel de biraz büyük" (Minimalist)
"Bardak kesin bizim imalatımız, kimse böyle yapamaz (Şovenist)
"Bardağı odanıza yolluyorum efendim" (Resepsiyonist )
"Bardağın altında karşıt renkten bir örtü koyamadınız mı?" (Sitilist)
"Kolay bir obje; rahat çizilir" (Karikatürist)
"Bardağın orada duruyor olması asla bir tesadüf değil; döngü gereği" (Determinist)
"Bardağın şekli güzel; bir fotosunu çekeyim lazım olur" (Oportunist)
"Alelade bardak işte" (Sürrealist)
"Bardak camdır, cam da kum ve burada hayat gizli" (Panteist)
Nası diyo siz, su istiyo ben (Turist)
Bu bardak ne? Niye kristal değil (Assolist)
Hemen atlamayın; bardak olmayabilir o (Sofist)
Altı üstü yarısı dolu bi bardak Amma uzattınız (Realist)
Biraz Felsefe Biraz İnsanlık
Çok geçmiş olsun. Sağlıkla, sevgiyle kalın.
YanıtlaSilÇok sağolun Rabbim herkese sağlık versin.
Silgeçmiş olsun. ragnar benim de yeni keşiflerimden :)
YanıtlaSilSağol deep ama dün yine rahatsızlandım ne hikmetse...
SilRagnar kütüphane kitabım okuyacağım kısmetse...
Geçmiş olsun salgın var her yerde bayağı sarsıyor insanları grip diye geçiyoruz ama başka bir şey. Şifalar dilerim. Hülya
YanıtlaSilBence de başka bir şey chemtrails spreyleme olayları düşünüyorum, dün bankaya gittim şu an tekrar hastayım, burnum şapır şapır akıyor, Ağbim kahveden geldi o da yorgan döşek yatıyor tekrar kapıldık gribe...
SilBardakla ilgili yazıyı okurken, bana uygun bir cümle hangisi olabilir diyordum.
YanıtlaSil"Bardak güzel de biraz büyük" (Minimalist) Bu olabilir dedim. Zira porsiyonlar bana hep fazla gelir. :)
Sonra şu cümle de bana fazlasıyla uydu. :)
Altı üstü yarısı dolu bi bardak. Amma uzattınız. (Realist)
Kendinizi tespit etmeniz güzel bir olay, ben buna çarpıştırma diyorum, bende uygularım genelde.
SilGeçmiş olsun öncelikle, ne güzel uzun uzun yazıyorsunuz, paylaşımınız için teşekkür ederim, bazı konular ne kadar tanıdık ne kadar ortak, sevgilerimle.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim inşallah bu ikinci fasılda geçer gider.
SilÇok geçmiş olsun.
YanıtlaSilÇok sağolun
SilGeçmiş olsun hepinize. Ben şans eseri depremi yaşamadım. 99 depreminde de bir gün önce İzmir'e dönmüştüm. Bizimkiler birlikte bahçede geçirmişler günü ama neyse ki evleri sağlam.
YanıtlaSilSağol arkadaşım, Allah tekrarını yaşatmasın diyeceğim.
Sil