Sufizmde bir deyiş vardır:
“Baktığımızda gördüğümüz tek hakikat kendi yansımamızdır.”
Tabiatında kusur görmek varsa; Tavuskuşunda çirkin ayaktan başka bir şey görmezsin demiş Mevlana..
Günün birinde bir derviş, hocasına “Hocam ‘ayna olmak’ diye bahsettiğiniz konuyu tam olarak idrak edebildiğimi düşünmüyorum. Bu konuda bana yardımcı olur musunuz?” der.
Hocası dervişi dinler ve ertesi sabah onunla göl kenarında buluşmasını ister. Derviş gün ağarmadan yola çıkar. Bu kadar erken bir saatte hocasının ne anlatacağını merak etmektedir.
Gölün kenarında konuşurlar:
- Evlat, senin iki gözbebeğinden birinde bir leke var. Hangisi olduğunu biliyor musun?
- Hocam çok ufak yaştan beri yanınızdayım. Tekkemizde benim bildiğim hiçbir yerde ayna yok. Uzun zamandır kendi gözbebeklerime bakma şansım olmadı.
- Önce gözlerini kapat ve hangi gözbebeğinde leke olduğunu bana söyle. Ama sakın yanlış söyleme. Eğer bilemiyorsan bilmiyorum de.
Hoca cebinden çıkardığı bir ayna parçasını dervişin suratına tutar. Derviş gözleri kapalı halde hissetmeye çalışır ama nafile...
- Bilemiyorum.
- Birinci ders: Bu dünyada görmek istemeyenden daha kör kimse yoktur. Eğer biri görmek istemiyorsa, gözlerini hakikate sıkıca kapatmışsa ona ayna tutman imkânsızdır.
Hoca yavaşça dervişin başını eğer ve bir çamur birikintisine bakmasını ister. Derviş ne kadar dikkatli baksa da gözbebeklerini göremez.
-İkinci ders: Kendini temizlememiş kimse sana berrak bir ayna olamayacaktır. Etrafında seçtiğin insanların samimi birer gönül yolcusu olduklarından emin ol.
Derviş, hocasının dediklerini dikkatle dinlemektedir. Hoca gölden bir kap temiz su alır ve dervişin önüne koyar. Derviş tam eğilip gözbebeklerine bakacakken hoca hırkasını çıkarıp dervişin başını örter. Derviş:
- Hocam bütün güneşi kapattınız. Karanlıkta hiçbir şey göremiyorum.
- Üçüncü ders: Zihnin karanlığı kalbin aydınlığına gölge düşürdüğünde ayna işlevini yitirir. Birine ayna tutmak istiyorsan kalbini sevgiye açtığından emin olmalısın.
Hoca hırkayı kaldırdığında derviş kendi gözlerini görebilmeye başlar. Bir süre baksa da gözbebeklerinden birindeki lekeyi göremez.
- Hocam, ben hâlâ lekeyi göremiyorum.
- Sevgili evlat, aslında gözbebeklerinden birinde leke yok. İnsan zihinle baktığında kusur, gönülle baktığında aşk görür. Kendimizle ilgili takıldığımız kusurların çoğu sahte aynaların bize gösterdiği yanılsamalardır. Bir ustanın çırağa karşı en büyük görevi çırağın kalbinde yatan bir usta olduğunu ona anımsatmaktır. Her insanın kalbinde hakikat gizlenmiştir. Bizim görevimiz o hakikate ayna olmaktan başka bir şey değildir
“Baktığımızda gördüğümüz tek hakikat kendi yansımamızdır.”
Tabiatında kusur görmek varsa; Tavuskuşunda çirkin ayaktan başka bir şey görmezsin demiş Mevlana..
Günün birinde bir derviş, hocasına “Hocam ‘ayna olmak’ diye bahsettiğiniz konuyu tam olarak idrak edebildiğimi düşünmüyorum. Bu konuda bana yardımcı olur musunuz?” der.
Hocası dervişi dinler ve ertesi sabah onunla göl kenarında buluşmasını ister. Derviş gün ağarmadan yola çıkar. Bu kadar erken bir saatte hocasının ne anlatacağını merak etmektedir.
Gölün kenarında konuşurlar:
- Evlat, senin iki gözbebeğinden birinde bir leke var. Hangisi olduğunu biliyor musun?
- Hocam çok ufak yaştan beri yanınızdayım. Tekkemizde benim bildiğim hiçbir yerde ayna yok. Uzun zamandır kendi gözbebeklerime bakma şansım olmadı.
- Önce gözlerini kapat ve hangi gözbebeğinde leke olduğunu bana söyle. Ama sakın yanlış söyleme. Eğer bilemiyorsan bilmiyorum de.
Hoca cebinden çıkardığı bir ayna parçasını dervişin suratına tutar. Derviş gözleri kapalı halde hissetmeye çalışır ama nafile...
- Bilemiyorum.
- Birinci ders: Bu dünyada görmek istemeyenden daha kör kimse yoktur. Eğer biri görmek istemiyorsa, gözlerini hakikate sıkıca kapatmışsa ona ayna tutman imkânsızdır.
Hoca yavaşça dervişin başını eğer ve bir çamur birikintisine bakmasını ister. Derviş ne kadar dikkatli baksa da gözbebeklerini göremez.
-İkinci ders: Kendini temizlememiş kimse sana berrak bir ayna olamayacaktır. Etrafında seçtiğin insanların samimi birer gönül yolcusu olduklarından emin ol.
Derviş, hocasının dediklerini dikkatle dinlemektedir. Hoca gölden bir kap temiz su alır ve dervişin önüne koyar. Derviş tam eğilip gözbebeklerine bakacakken hoca hırkasını çıkarıp dervişin başını örter. Derviş:
- Hocam bütün güneşi kapattınız. Karanlıkta hiçbir şey göremiyorum.
- Üçüncü ders: Zihnin karanlığı kalbin aydınlığına gölge düşürdüğünde ayna işlevini yitirir. Birine ayna tutmak istiyorsan kalbini sevgiye açtığından emin olmalısın.
Hoca hırkayı kaldırdığında derviş kendi gözlerini görebilmeye başlar. Bir süre baksa da gözbebeklerinden birindeki lekeyi göremez.
- Hocam, ben hâlâ lekeyi göremiyorum.
- Sevgili evlat, aslında gözbebeklerinden birinde leke yok. İnsan zihinle baktığında kusur, gönülle baktığında aşk görür. Kendimizle ilgili takıldığımız kusurların çoğu sahte aynaların bize gösterdiği yanılsamalardır. Bir ustanın çırağa karşı en büyük görevi çırağın kalbinde yatan bir usta olduğunu ona anımsatmaktır. Her insanın kalbinde hakikat gizlenmiştir. Bizim görevimiz o hakikate ayna olmaktan başka bir şey değildir
Bu gün takıldığım şarkı ile hepinize güzel bir hafta diliyorum. Ben bildiğiniz gibiyim değişen bir şey yok hayatımda yalnız okuma hevesim eskisi gibi değil.
Geçtiğimiz hafta annemi kardiyoloğa çıkardım. Kan tahlili istedi, ben öğleden sonra annemin gelmesine gerek var mı dedim yok dedi. Öğleden sonra ben gittim, sonuçlar için kişi çağırdığında ilk ben girdim, sonuçlar çıktı mı doktor bey dedim (ki bazen çıkmamış olabiliyor) Benden yaşça küçük gencecik bu doktor, sert bir sesle bu soruyu bana sormayacaksınız dedi, pardon dedim, ama adam bana kızdı kalktı odada, sekreterine ben gidiyorum dedi , ben varken odayı terk etti çıktı. Bu da yeni moda olmuş doktorlar arasında kızarlarsa odayı terk ediyorlar, dahiliyede de rastladım, o da hasta varken odaya başka bir hastanın girmesine kızıyor ve terk ediyor, bak bu noktada haklı olabilir ama, ben tahlil sonuçlarını doktor değil de kimden öğrenecektim ki? sekreter bir yorum yapamaz herhalde değil mi? Bende dışarı çıktım bir sürü de hasta var randevusu olan var, sonuç bekleyen var adam tınmadı tam 1,5 saat gelmedi, sonra geldi. Onun ardından sekreter de çıktı, elinde hep kupa ile çay içerken koridorda dolaştı, arada bir geldi çayını tazeledi doktor geldimi diye bize sordu. Adam gidiyor gittiği yeri bile sekreterine söylemiyor. 1,5 saat sonra teşrif etti, bu sefer sonuç bekleyenleri değil randevulu hastaları almaya başladı, saat 2 de bitmesi gereken işim saat 5 te bitti....
İnsan olarak hepimiz bir acayip olduk ne diyeyim...
Bu kaktüsümden yıllar önce komşum bir topta kendine ekmek için kopardı. Üstüne kaç sene geçti bilmiyorum ama 4-5 sene vardır hiç çiçek açmadı. Bende bu sene yerini bir değiştireyim dedim, onu bekliyormuş çiçek açmak için, çoştu
anlayacağınız.
50 YAŞIN GÜZELLİKLERİ!...
1. İnsanların ne düşündüğünü artık umursamıyor, abuk sabuk şeylere kendini üzmüyorsun.
2. Hayatındaki insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyorsun.
3. Görüşmek istemediklerini eliyorsun. “Ama ayıp olur.” devrinin sonu 50 YARIM ASIR.
4. Herkesin seni beğenmek, sevmek zorunda olmadığını biliyorsun.
5. Egoyu geri plana atmayı öğreniyorsun. Sana iyi gelecek davranış şekillerini uygulamaya çalışıyorsun.
6. Yapamadığın, yetişemediğin şeyler için suçluluk duymaktan vazgeçiyorsun.
7. Özgüvenin ve farkındalığın artıyor.
8. Ne istediğini biliyorsun. Her konuda… Boşa harcayacak zamanın yok.
9. Geçmişte yaptığın hatalardan ders çıkarıyorsun. Elinde 50 yıllık bir yaşam kılavuzu oluyor.
10. Hata yapsan da bu dünyanın sonu olmuyor. O hatanın bir gün, işine yarayacağını biliyorsun.
11. Akıntıya karşı değil, akıntıyla birlikte yüzmeyi öğreniyorsun.
12. “Hayır” diyebilmeyi öğreniyorsun. Bak bu çok önemli! Okuyunuz: “Hayır diyebilmeli insan”
13. Kafana taktığın şeylerin sayısı azalıyor. Hiçbir şey o kadar önemli olmuyor artık.
14. Dayanıklılık gücün artıyor. Hayat seni çoktan birçok acı çeşidiyle test etmiş oluyor.
15. Kendi değerini biliyorsun.
16. . Hastalıklı aşık olmamayı öğreniyorsun.
17. Hastalıklı aşk, yerini huzurlu aşka bırakıyor.
18. Huzurlu aşk yoksa, yalnızlığın tadını çıkartıyorsun.
19. Yalnızlığın ve kendinle geçirdiğin zaman eskisinden çok daha kıymetli oluyor.
20. “Yaşımızdaki erkekler, yaşımızın yarısındaki kadınlara bakıyor.” diye üzülmüyorsun. Onlar ne kaçırdıklarını bilmiyorlar. Cahilliklerine veriyorsun : )
21. Sağlıklı bir ilişkinin instagram reklamına ihtiyacı olmadığını biliyorsun.
22. Muhteşem hayatlar yaşadığını düşündüğün insanların, hiç de muhteşem hayatlar yaşamadığını biliyorsun.
23. Hayatta herkes bilmediğin bir problemle mücadele edebiliyor olabilir. Anlamasan da, anlayış göstermeyi öğreniyorsun.
24. Hayatında karşı cins olsa da oluyor, olmasa da oluyor.
25. Sevgilinle kavga ettiğinde, yatağa küs girmiyorsun. Kaşık olup yatıyorsun.
26. 20 yaşındaki gibi kapıları, pencereleri çarparak kavga etmiyorsun. Oh be!
27. Daha az korkuyorsun. Korkunun üzerine gidiyorsun. Yaranın kabuğunu kaldırıp kanamasına izin veriyorsun.
28. Çocuk yaptıysan ne ala… Belki 2, belki 12, belki de 20 yaşında bir çocuğun var. Onun öğrettiklerine ve arkadaşlığına müteşekkir oluyorsun. Yapmadıysan da ne ala… Kafanı dinliyorsun : )
29. Artık kendin için giyiniyorsun. Moda denen şey, çok çok uzaklardaki bir galaksi oluyor.
30. Daha az alışveriş yapıyorsun. Onlarca giysinin asla giyilmediğini biliyorsun.
31. Paranı kılık kıyafet yerine, seyahate ve iyi bir şaraba harcamayı tercih ediyorsun.
32. Bunu yapabilecek imkanın varsa, “Senelerce çalıştım, olacak o kadar” demiyor, karşına çıkan ve bugünkü sen olmana yol açan fırsatlar için minettar oluyorsun.
33. Paylaşma, yardımlaşma güdün artıyor. Her konuda…
34. Bazen hayvanları insanlardan daha çok seviyorsun. Onlar için elinden geleni yapmaya çalışıyorsun.
35. Sağlığına dikkat ediyorsun. Sırt ağrısını, sana sahilde yürüyüşü zorunlu kılan bir güzellik olarak görüyorsun. Kronik öksürüğüne yol açan sigara paketine gelince… 50 yaşlarında sen, o son sigaradan daha önemli oluyorsun.
36. Ünlü yazar William Arthur Ward’un dediği gibi “Mutluluk içsel bir iştir.” Mutsuzluğun için başkalarını cezalandırmamayı öğreniyorsun.
37. İnsanın tutkularından vazgeçemeyeceğini biliyorsun. İşini sevdiğin şey üzerine kuramadıysan da, sevdiğin şeye vakit ayırıyorsun.
38. İçine kocaman bir nefes çekip, her ana şükrediyorsun. Hayat kısa ve hayat güzel.
1. İnsanların ne düşündüğünü artık umursamıyor, abuk sabuk şeylere kendini üzmüyorsun.
2. Hayatındaki insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyorsun.
3. Görüşmek istemediklerini eliyorsun. “Ama ayıp olur.” devrinin sonu 50 YARIM ASIR.
4. Herkesin seni beğenmek, sevmek zorunda olmadığını biliyorsun.
5. Egoyu geri plana atmayı öğreniyorsun. Sana iyi gelecek davranış şekillerini uygulamaya çalışıyorsun.
6. Yapamadığın, yetişemediğin şeyler için suçluluk duymaktan vazgeçiyorsun.
7. Özgüvenin ve farkındalığın artıyor.
8. Ne istediğini biliyorsun. Her konuda… Boşa harcayacak zamanın yok.
9. Geçmişte yaptığın hatalardan ders çıkarıyorsun. Elinde 50 yıllık bir yaşam kılavuzu oluyor.
10. Hata yapsan da bu dünyanın sonu olmuyor. O hatanın bir gün, işine yarayacağını biliyorsun.
11. Akıntıya karşı değil, akıntıyla birlikte yüzmeyi öğreniyorsun.
12. “Hayır” diyebilmeyi öğreniyorsun. Bak bu çok önemli! Okuyunuz: “Hayır diyebilmeli insan”
13. Kafana taktığın şeylerin sayısı azalıyor. Hiçbir şey o kadar önemli olmuyor artık.
14. Dayanıklılık gücün artıyor. Hayat seni çoktan birçok acı çeşidiyle test etmiş oluyor.
15. Kendi değerini biliyorsun.
16. . Hastalıklı aşık olmamayı öğreniyorsun.
17. Hastalıklı aşk, yerini huzurlu aşka bırakıyor.
18. Huzurlu aşk yoksa, yalnızlığın tadını çıkartıyorsun.
19. Yalnızlığın ve kendinle geçirdiğin zaman eskisinden çok daha kıymetli oluyor.
20. “Yaşımızdaki erkekler, yaşımızın yarısındaki kadınlara bakıyor.” diye üzülmüyorsun. Onlar ne kaçırdıklarını bilmiyorlar. Cahilliklerine veriyorsun : )
21. Sağlıklı bir ilişkinin instagram reklamına ihtiyacı olmadığını biliyorsun.
22. Muhteşem hayatlar yaşadığını düşündüğün insanların, hiç de muhteşem hayatlar yaşamadığını biliyorsun.
23. Hayatta herkes bilmediğin bir problemle mücadele edebiliyor olabilir. Anlamasan da, anlayış göstermeyi öğreniyorsun.
24. Hayatında karşı cins olsa da oluyor, olmasa da oluyor.
25. Sevgilinle kavga ettiğinde, yatağa küs girmiyorsun. Kaşık olup yatıyorsun.
26. 20 yaşındaki gibi kapıları, pencereleri çarparak kavga etmiyorsun. Oh be!
27. Daha az korkuyorsun. Korkunun üzerine gidiyorsun. Yaranın kabuğunu kaldırıp kanamasına izin veriyorsun.
28. Çocuk yaptıysan ne ala… Belki 2, belki 12, belki de 20 yaşında bir çocuğun var. Onun öğrettiklerine ve arkadaşlığına müteşekkir oluyorsun. Yapmadıysan da ne ala… Kafanı dinliyorsun : )
29. Artık kendin için giyiniyorsun. Moda denen şey, çok çok uzaklardaki bir galaksi oluyor.
30. Daha az alışveriş yapıyorsun. Onlarca giysinin asla giyilmediğini biliyorsun.
31. Paranı kılık kıyafet yerine, seyahate ve iyi bir şaraba harcamayı tercih ediyorsun.
32. Bunu yapabilecek imkanın varsa, “Senelerce çalıştım, olacak o kadar” demiyor, karşına çıkan ve bugünkü sen olmana yol açan fırsatlar için minettar oluyorsun.
33. Paylaşma, yardımlaşma güdün artıyor. Her konuda…
34. Bazen hayvanları insanlardan daha çok seviyorsun. Onlar için elinden geleni yapmaya çalışıyorsun.
35. Sağlığına dikkat ediyorsun. Sırt ağrısını, sana sahilde yürüyüşü zorunlu kılan bir güzellik olarak görüyorsun. Kronik öksürüğüne yol açan sigara paketine gelince… 50 yaşlarında sen, o son sigaradan daha önemli oluyorsun.
36. Ünlü yazar William Arthur Ward’un dediği gibi “Mutluluk içsel bir iştir.” Mutsuzluğun için başkalarını cezalandırmamayı öğreniyorsun.
37. İnsanın tutkularından vazgeçemeyeceğini biliyorsun. İşini sevdiğin şey üzerine kuramadıysan da, sevdiğin şeye vakit ayırıyorsun.
38. İçine kocaman bir nefes çekip, her ana şükrediyorsun. Hayat kısa ve hayat güzel.
Bunu da migrostan aldım.