YOUTUBE DİNLEDİKLERİM

30 Ekim 2025

YOUTUBE DİNLEDİKLERİM

 


Arkadaşı olmayan insanların özellikleri



Tarih obasının pazar sohbeti...



Az harcama


Laf sokarak konuşan insanlar 



İhtiyacımızdan Fazla mı Alışveriş Yapıyoruz? Özlem Denizmen



Takılma kiloları için tarif...









İZLEDİKLERİM 2025/12

29 Ekim 2025

İZLEDİKLERİM 2025/12

 


THE KISS 2022

1913 yılındaki Danimarka'da geçen bu romantik drama da, Anton adında dürüst bir genç, süvari subayı olma hayalinin peşinden koşuyor. Bir alıştırmada Baron von Lovenskjold'a yardım ettikten sonra, kaza geçiren baronun kızı Edith ile tanıştığı bir baloya davet ediliyor.

Film sonunda her ikisi de ölüyor beklenmedik bir sondu...


MORİTANYALI 2021

Mohamedou Ould Slahi, yıllarca hiçbir suçlama olmaksızın ABD hükümeti tarafından tutuklanıp hapse atıldıktan sonra özgürlük için mücadele ediyor. Bu olay, insan hakları ihlallerinin ve haksız tutuklamaların ne kadar ciddi bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. "Mahkum" adlı film, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmıştır ve izleyicilere hükümetin gücünün sınırlarını sorgulatmaktadır. Başroldeki Jodie Foster, unutulmaz bir performans sergileyerek Nancy Hollander karakterine hayat veriyor. Nancy, Slahi'nin avukatı olarak mücadelesine destek olur ve adaletin yerini bulması için elinden geleni yapar. Film, Slahi'nin dayanıklılığı ve insanlık onurunu koruma mücadelesini vurguluyor. İnsanların suç işlemeden sorgulanmasının ve tutuklanmasının ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor. Slahi'nin yaşadığı zorluklar ve işkenceler izleyicilerin yüreklerini dağlıyor ve onları düşündürüyor. "Mahkum", sadece bir hikaye anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda izleyicileri harekete geçirmeye teşvik ediyor. İnsan hakları savunucularının önemini vurguluyor ve bireylerin bu gibi durumları değiştirebileceklerine inanmalarını sağlıyor. Film, yönetmeni Kevin Macdonald'ın yeteneklerini de sergiliyor. Sinematografisi ve atmosferiyle izleyiciyi içine çekiyor ve onları gerçeklikle buluşturuyor. Macdonald, Slahi'nin hikayesini etkileyici bir şekilde işlemiş ve izleyicilere bir insanın ne kadar güçlü ve dirençli olabileceğini göstermiştir. "Mahkum", türkçe sinema sahnesinde önemli bir yer edinecek gibi görünüyor. Hem hikayesi hem de mesajıyla izleyicileri derinden etkiliyor. İnsan hakları konusunda farkındalık yaratmak isteyenlerin kesinlikle izlemesi gereken bir yapım olduğunu düşünüyorum.

2 saatin nasıl geçtiğini anlayamayacağınız gerçek bir hayat hikayesi, kitabı da mevcut, izleyin bence



KUSURSUZLUĞU UNUTUN. hER ŞEYE BİR ÇATLAK VARDIR, IŞIK İÇERİ BÖYLE GİRER (LEONARD COHEN)

26 Ekim 2025

KUSURSUZLUĞU UNUTUN. hER ŞEYE BİR ÇATLAK VARDIR, IŞIK İÇERİ BÖYLE GİRER (LEONARD COHEN)


İZİN VERİN YAŞAM YENİDEN BAŞLASIN!…
Yeniden başlasın, aşk ateşi yansın…
İsterseniz, her yeni gün her şeye sıfırdan başlayabilir,
 aşk ve sevgiyle istediğiniz her şeyi gerçekleştirebilirsiniz.
 Dünyayı yeniden keşfedemeyiz belki,
 ama keşfedilen yerleri başka bir gözle yeniden görebiliriz.
 Etrafınıza söyle bir bakın: Hep yürüdüğünüz sokaklar,
 dün yapraklarla kaplıydı, bugünse yağmurla ıslanmış.
Yarın kim bilir neler olacak…
Mevsimler bize aslında zamanın bile değişimde olduğunu,
 aynı noktanın bile sürekli gelişmekte olduğunu gösteriyor.
 Değişen sadece mevsimler mi?
 Biz de değişiyoruz. An be an,
 farkında olarak veya olmayarak kendimizi yeniden keşfediyoruz.
 Düşüncelerimizle, yaşadıklarımızla,
 yargılarımızla, gözlemlerimizle kendimizi geliştiriyoruz.
 Her gün yeni bir güne uyanıyoruz.
 An be an kendimize kattığımız tecrübelerle
 bakış açılarımız değişiyor. Bizim için yeni keşifler başlıyor.
 KENDİNİZE İZİN VERİN…
Her gün kendimize değişen bakış açılarımızla,
 bir şeyleri yapmak için izin veriyoruz.
 Ve bir bakıyoruz ki o günün realitesi,
 o gün kendimize izin verdiklerimizden oluşmuş.
Yarın için bugünden temeller atılmış.
Öyleyse her güne başlarken sorun kendinize:
 O gün için kendinize neler yapmak için izin veriyorsunuz.
 Sınırlarınızı, korkularınızı, bilinçaltına attığınız değerlerinizi  fark edin.
İşte benim bugün için ve sık sık diğer günlerde de tekrarlayarak, 
kendime izin verdiklerim;
 Bugün kendime mutlu olmak için izin veriyorum…
 Bugün kendime eğlenmek için izin veriyorum…
 Bugün kendime arkadaşlarımla bir araya gelebilmek için izin veriyorum…
 Bugün kendime geçmişe katılmadan anda kalabilmek için izin veriyorum…
 Bugün kendime kahkaha atabilmek için izin veriyorum…
 Bugün kendime beni geliştiren ve öğreten,
 tecrübeler yaşamak için izin veriyorum.
 Bugün kendime vücudumun ihtiyacı olan enerjiyi olabilmek,
 ve lezzetli yiyecekler yiyebilmek için izin veriyorum.
 Bugün kendime içimden geçenleri yazıya dökebilmek,
 ve bu kelimelere ihtiyacı olanlara,
 ulaşabilmek için izin veriyorum.
 Bugün kendime sahip olabildiklerimin farkına varabilmek
 ve şükredebilmek için izin veriyorum.
 Bugün kendime bağımlılıklarımdan kurtulabilmek
 ve özgürleşebilmek için izin veriyorum.
 Bugün kendime hayatımın her alanında yeni başlangıçlar
 yapabilmek için izin veriyorum…
 Unutmayın; genç olabilmek, her gün yeniden her şeye sıfırdan,
başlayabilme cesaretini hiç kaybetmemek demektir…
DAİMA GENÇ KALANLARDAN OLMAK BİZİM ELİMİZDE…


Hepinize güzel bir hafta diliyorum, ben her zamanki gibi evde şehirden ayrılmadan sadece şehrimi gezerek gün geçiren biriyim. 
Fakat cumartesi günü bana kahkahalar attıran bir olay yaşadım:)) o gün şehrimin sosyete pazarı var. Birde aynı yerde pazartesi günü kurulan sebze+ kıyafet pazarımız var. Her ikisinde de farklı yerlere sergi açarız. Bu pazarda bir kedimiz var, sabah arabayı sergi yerine park edelim hemen gelir, ilk işimiz onun mama kabını doldurmak oluyor. O yerken bizde arabayı boşaltır tezgahı kurarız. Gün içinde de tezgah altı mama kabı dolu olur gelir gider yer kerata. 


Kedimiz bu, kötü kedi Şerafettin isminden esinlenerek, kendisine salyalı Şerafettin dedik, ( fakat dinen uygun değilmiş bu isim, şimdi isim arıyoruz önerilerinize açığım) Salyalı dememin sebebi devamlı ağzından temiz su damlaları geliyor. Bunu da sordum ciğ ciğer yerse geçiyormuş, şimdi ona çiğer götüreceğim. Neyse bu kedi cumartesi yine geldi, mamasını yedi. Bu arada yanıma 1 pazar tahtasının üzerine oriflame açıp satan bir bayan arkadaş var.  Sabahları arkadaşın tahtasını çekerim, üstüne bir örtü atarım. Bayan arkadaş 12 ye doğru gelir, ürünlerini pazar arabasından çıkarır satışa hazır hale getirir. Bundan sonra biz yan yana sandalyeler de sohbete başladık. Kediyi sordu yedi gitti gelir yine dedim. Ona hindi dilim salam almış:)) ara ara ben satış yaptım, arkadaş siftah yapamadı daha. Sonra kedi geldi bir ara salamı verdik parça parça yedi, hop gitti arkadaşın kucağına atladı:))


Bu arada kedi beslemenin rızkı arttırdığını bereket getirdiğini filan konuşmuştuk. Neyse bizim kedimiz kuçakta iken ben biraz ileri serginin diğer ucuna ağbimin yanına gittim biraz ağbimin önündeki tahtaya mal filan koydum. Bizim arkadaşın da başı bir anda doldu, bir kaç parfüm sattı ki, taneleri nerden 3-4 bin :)) bu başındaki müşteriler gidince bir hız benim yanıma geldi, Özlem, Şerafettine söyle haftaya onu yemeği çıkarıcam dedi:))))))) bastım kahkahayı:))) Ne ısmarlayım ona dedi, yaş mama ısmarlarsın dedik:))) O gün bugün hala gülüyorum. 


  Bu arada karşı sergimdeki bayan kedi sevmez, mama koyduğum için çeşitli kediler gelip yiyor ki , doğrusu da budur. Pazarın girişindeki dükkanlardan birinin önünde nerden baksan 10 tane kedi evi var, orada da Buket isminde bir bayan bakıyor ki, çok olması gayet doğal. Yakında kadın bana çatabilir.



Şifa küpleri yapın dondurun içerken sıcak suya katın.


Tek başıma kahvemi içmeyi, düşünmeyi, kendimle konuşmayı, yürümeyi, alışveriş yapmayı, kitap okumayı dizi izlemeyi, bir şeyler yazmayı, resim yapmayı, müzik dinlemeyi, kısaca kendimle zaman geçirmeyi çok seviyorum...
Birine "dost" deyip onu hayatıma sokmak için, onunla birlikteyken tek başınalığımdan daha büyük bir keyif almam lazım.
Tek başınalığıma o insanı tercih edeceksem eğer, bana bir şeyler katmış olması lazım.
Gençlikte övündüğümüz o geniş çevre, olgunlukta sadece "kaliteli insan" arayışına dönüşüyor.
Geçmişte o bol keseden insanlara hediye ettiğimiz değerli zamanımızı artık kimler için kullandığımızı düşünmemiz lazım.
Güzin Yeğin


Kısa bir Migros ve Gloria jeans molası


İşte ben bu olayı çokça severek yapıyorum...


Mesela insana tekrar inanmamak gibi...


Kısa bir sahaf turu idi...


Kesinlikle doğru iş hayatındaki tecrübelerim kanıtıdır.


Menfaat dalkavukluğun en samimi halidir.

Beklenmedik Hamle No Sudden Move filminden bir replik. (2021)


Burcumun özelliklerini taşımaktan çok memnunum....


Burnumu fıyk fıyk çekiyorum, grip olucam diye teraflu, ıhlamur, limon ne varsa kullanıyorum, şifa dualarınızı alırım, iyi haftalar hepinize....


OKUDUKLARIM 2025/40 CAZ ÇAĞI ÖYKÜLERİ

23 Ekim 2025

OKUDUKLARIM 2025/40 CAZ ÇAĞI ÖYKÜLERİ

 


1850 patates kıtlığını yaşamış İrlandalı bir aileden gelen bir Amerikalı.

Yaşamın vaatlerine yönelik yoğun bir duyarlılıkla yüklü bir insan.

Hem Caz Çağı'nın hem de Yitik Kuşak'ın önde gelen yazarlarından biri:
F. Scott Fitzgerald

Doludizgin 1929 bunalımına koşan, düşler, hayal kırıklıkları, umutlar, coşkularla dolu bir dünyada birbirlerini ölesiye seven, ama sonuçlarından korkan insanların öyküleri:
Caz Çağı Öyküleri

KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;

Öyküleri okurken, akıp gidiyor, kitabı nasıl, ne zaman bitirdiğinizi fark etmiyorsunuz. 

KİTAPTAN ALINTILAR

Hepimiz bir garibizdir, yüzümüzün, sesimizin ardında, kimsenin bilmesini istemeyeceğimiz, kendimizin bile bilemeyeceğimiz kadar garip insanlarızdır. Biri kendinden "sıradan, dürüst, içi dışı bir" diye söz etti mi, gizlemek istediği bir aykırılığı bulunduğunu hemen anlarım sıradan dürüst ve içi dışı bir tanıtımı da bu uyumsuzluğu kendine ansıtmanın bir yoludur.
*****
Aldırış etmemek, umursamazlık, çocukların edineceği bir tavır olabilirdi
*****
Açık havada yemek, içeride yenenden her zaman daha tatlıdır.
*****
Herkesin gençliği bir düş, bir tür kimyasal çılgınlıktır.
*****
Çok bağlanma yüzünden bir babanın kızına ya da bir ananın oğluna ne kadar zarar verebileceğini biliyordu; sonradan dünyaya açılan çocuk, evlendiği kişide de aynı gözü kapalı sevgiyi ve sevecenliği arar, çoğu kez bulamaz ve sevgiye, yaşama karşı olurdu.
*****
Hiç bir şey insanın kendi çocuğunun yerini tutamaz.
*****
Aile kavgaları acı şeydir. Hiçbir kurala uymaz. Acıya, sancıya benzemez; çok çok yeterince derin olmadığından bir türlü kapanmayan cilt çiziklerine benzer.
*****
Bazı şeyleri unutmak güçtür.
*****
İnsan evde oturmak zorunda kalınca bir sürü tatsızlık görüyor.
*****
Kendinizden kaçmaya ne kadar çalışırsanız kendiniz o kadar sizinle birlikte olur.
*****
Bu senin yersiz dostluklarından biri. Hepimiz yanılabiliriz.
*****
Ben dengeli yaşamdan yanayım.
*****
Yatarken okurdu, haykırarak okurdu, nefesi kesilene dek. Aklı fikri ölümdeydi, ölüm onu okumaktan ayırana dek.
*****
Bilinç denen şeyi kim bulduysa , en büyük günahı o işledi. Gelin birkaç saatliğine bilincimizi kaybedelim.
*****
Deneyim dünyadaki en büyük altın tuğladır. Yaşlı insanların hepsi bunu sata sata bitiremez.


İZLEDİKLERİM 2025/11

İZLEDİKLERİM 2025/11

 


 27 GECE 27 NOCHES (2025)

Sınır tanımayan davranışları yüzünden kliniğe yatırılan özgür ruhlu bir kadın ile onu çözmeye çalışan tecrübeli bir uzman arasında ince bir ipte yürüyen bir gerilim kuruluyor. Film, kadının gerçekten hasta olup olmadığına mı yoksa yalnızca hayatın tadını çıkarmak istediğine mi karar verileceği sorusunu merkeze alıyor. Steril koridorların soğukluğu ile kadının taşan enerjisi çarpıştıkça, normalin çizgisi keyifli biçimde bulanıklaşıyor.

Bu filmden beklentilerim yüksekti ama gerçekte küfürlü sözlerle dolu sıradan bir film çıktı. 
Sizi sadece miras almayı bekleyen çocuklar, kötü teşhis koyan Psikiyatristler ve bugünlerde birini hastaneye yatıramayan bir yasanın olması konusunu düşünmeye sevk ediyor. 
Küfürlerden rahatsız olduğum için kapattım bitirmedim.


DEĞİŞİM OLMADAN YAŞAM OLMAZ (DAS KAPİTAL)

19 Ekim 2025

DEĞİŞİM OLMADAN YAŞAM OLMAZ (DAS KAPİTAL)

 




Kadın, Statü ve Yasalar...

Örtünme ve mirasın Mezopotamya’daki kökeni.
İnsanlık tarihinin en eski şehirleri Fırat ve Dicle’nin bereketli topraklarında kuruldu.
Burada sadece yazı değil, hukuk da doğdu.
Ve insan ilk kez “kadın”ın toplum içindeki yerini yasayla tanımlamaya başladı.
O yasalar bugün bize, örtünmenin ve miras hakkının nasıl doğduğunu anlatıyor.
İlk Sümerler kadın mallarını korumaya almışlar.
MÖ 3. binyılda Sümer şehir devletlerinde, kadın artık yalnızca bir “ev halkı” unsuru değildir.
Lagaş Kralı Urukagina, bilinen ilk “sosyal reform”ları yapar.
Bu reformlarda dul kadınların ve annelerin malları güvence altına alınır, rahipler ve erkek akrabalar bu mallara el süremez.
Yani tarihte ilk kez bir yasa, kadının ekonomik mülkiyetini tanır.
Kadın, genellikle mirası oğullarıyla paylaşır, ama kız çocuk yoksa miras doğrudan ona kalabilir.
Yani mesele eşitlik değil, ailenin mal bütünlüğünü koruma içgüdüsüdür.
Babil, Hammurabi’nin gözünde ki adalet taşlarında kadının hakkı.
Hammurabi Kanunları (MÖ 1750) kadının miras hakkını en sistemli biçimde düzenler.
162–171. maddeler, kadının çeyizi ve kocasının malı üzerindeki hakkını ayrıntılı biçimde tanımlar.
“Bir adam karısına oğul olmasa dahi çeyiz vermişse, o kadın kocasının mirasında pay alır.”
Bu maddeyle kadın artık mirasın pasif nesnesi değil, hukuk önünde taraf olur.
Ama bu hak yine de erkek çocukların gölgesindedir.
Kadın, mirası genellikle çocukları adına yönetir.
Kısacası, mülkiyet hakkı kişisel özgürlük değil, annelik üzerinden meşrulaşır.
Asur döneminde örtünme artık bir yasadır.
Asur döneminde işler değişir.
MÖ 13. yüzyıl civarında yazılan Orta Asur Yasaları, tarihte ilk kez kadının örtünmesini yasal zorunluluk haline getirir.
Yasanın ilgili maddesi şöyle diyor.
“Evli kadın ya da dul kadın dışarı çıktığında başını örtecektir.
Köle kadınlar ve fahişeler örtünmeyeceklerdir; örtünürlerse kırbaçlanacaklardır.”
(Middle Assyrian Laws A40–41)
İlginç değil mi?
Yani örtünme artık bir “inanç sembolü” değil, sınıfsal bir işarettir.
Bir kadın başını örttüğünde toplum onun “bir aileye ait” olduğunu anlar.
Başı açık kadın ise “serbest”, dolayısıyla “tehlikeli” sayılır.
Bu yasa, kadın bedenini sosyal düzenin aynası haline getirir.
Örtü itaatin, açık baş ise, özgürlüğün sembolüdür.
Ve bu ikilik, sonraki bütün medeniyetlerde, Yahudi, Yunan, Roma, İslam medeniyetlerinde farklı biçimlerde varlığını sürdürecektir.
Asur’da kadının miras hakkını da düşünmüş.
Kadın hak sahibi ama bağımsız değil.
Asur yasalarında kadın kocasının mallarına ortak sayılır.
Kocası ölürse çeyizini ve ev eşyasını alabilir.
Ama çocuğu yoksa mirasın kalanı kocasının ailesine geçer.
Kadın yeniden evlenirse, önceki mal varlığı üzerindeki hakkını kaybeder.
Yani kadın “mirasçı” dır ama ailenin içinde, erkeğin himayesi altındadır.
Yine de Asur yasaları bir yenilik getirir: Kadın, çeyizini satabilir veya devredebilir.
Bu da dönemin koşulları içinde büyük bir ekonomik özgürlük ve devrim sayılır.
Örtünmenin kutsallıktan itaate izlediği yol.
Asurluların örtünme yasasının kökeni çok daha eskiye, Sümer tapınak kültlerine dayanır.
Tanrıça İnanna’nın rahibeleri başlarını tül veya örtüyle gizlerdi, bu, cinsel değil kutsal aidiyetin sembolüydü.
Zamanla bu kutsal sembol, dünyevileşip “erkeğe aitlik” anlamına büründü.
Yani örtü, önce tanrıya adanmışlığın, sonra erkeğe bağlılığın simgesi oldu.
Anlıyoruz ki, Mezopotamya’da kadın hem tanınmış hem sınırlanmış
Yasalar kadına mülkiyet vermiş ama özgürlük vermemiş.
Örtünmeyi saygınlıkla, mirası annelikle tanımlamışlar.
Böylece insanlık, kadını ilk kez “koruma” gerekçesiyle hukukun içine hapsederek tanımaya çalışmış.
Bugün bile tartıştığımız birçok mesele, kadın bedeni, miras, ahlak, statü işte o ilk taş tabletlerde, binlerce yıl önce yazılmış kodların yankısıdır.
Kadının bedeni tarih boyunca yalnızca kendisinin değil, toplumun vicdanı sayılmıştır.
Yasalar ise o vicdanın kim tarafından yazıldığını gösterir...


Şehrimin bestekarının tv programı



Bahçemin cumhuriyet çiçekleri ile hepinize merhaba, güzel bir hafta diliyorum size. Ben de pek değişiklik yok, bilindiği gibiyim, geçtiğimiz hafta şehrimin kitap fuarı vardı, fuar başlangıcında ufak bir resim sergisi ziyaret ettim.



Sanatçı Nilüfer Yakut Ersoy, kadının cesaretini ve toplumsal yaşamdaki mücadelesini tuvallerine yansıtıyor.



En beğendiğim tablo bu oldu...





Genelde elinin altında alabileceğin kitaplar, fiyatlarda pek düşük değildi, bende yerel yazarlara olanak verdim, 3 kitap onlara ait, yitik ülkeden de 3 kitap aldım. 




Sonbahar güzelleri



Yürüyüş yaparken rastladığım bir bahçe, her taraf cumhuriyet çiçekleri ile dolu.



Alman filozof - Arthur Schopenhauer’e göre:
🗣 "İnsanlara fazla haysiyet bağlamazsanız hayal kırıklığına uğramazsınız. "
🗣 "Bütün insanları dinleyebilirsin ama bütün insanlarla konuşmaya değmez. "
📜 " Başkalarının haysiyetini tanımak için, kendi haysiyetine sahip olmalısın. “
📜 "Aşk acı getirmez, sevmeyi bilmeyene acı getirir. “
📜 ''Düşmanın bilmediğini dostuna emanet etme çünkü kaybedilen dost çifte düşmandır''
📜 "İnsan, kendisini temsil ettiğini ancak başkalarında görebilir".
📜 "Akıllı insanlar yalnızlığı aramazlar, sadece aptalların çıkardığı gürültüden kaçarlar. " "
📜 ,, Bir aptal ve bir aptal için zekanızı göstermenin tek yolu vardır: oy vermeyin. "
📜 - ''Bir arkadaş sana ihanet ediyorsa, onu terk et ya da hala sana ihanet ettiğini kabul et - insanlar değişmez''
📜 "Her gün biraz hayat, her uyanış biraz doğum, her sabah biraz gençlik ve her uyku biraz ölümdür".
📜 "Çoğunlukla kayıplar bize bazı şeylerin kıymetini bilmeyi öğretir. “
📜 "Sevdiğimiz şeyleri nadiren düşünürüz ama sahip olmadığımız şeyler için hep pişman oluruz. "
📜 "Yüksek zeka insanı yalnızlığa iter. "
📜 "Hayvanlara karşı şefkat, iyi karakterle o kadar yakındır ki, hayvanlara karşı zalim olanın nazik olamayacağına ikna edilebilirsin. " ”
📜 "Hayvanlara karşı zalim olan, insanlara 
karşı da nazik olamaz. “
💬 "Kişiliğimizin dörtte üçünü başkaları gibi olmayı reddediyoruz. "
📜 "İnsanların kader dedikleri özde kendi aptallıklarının bir yığınıdır. "
📜 "Herkes boyundan bakar, kimse yukarıdan bakamaz. Şunu söylemek istiyorum: İnsan ancak kendisini temsil ettiğini başkalarında görebilir. “
📜 "Kıskançlık bir insanın ne kadar mutsuz hissettiğinin göstergesidir. "
📜 "İnsan kendini ve huzurunu seçtiğinde vardır. ''
📜 "Bir dizgin kırık bir atı kontrol edemediği gibi, akıl ve bilinç de insan iradesini kontrol edemez".
📜 "İnsanın karakteristik özelliği; dünya görüşünün sınırlarını - dünya sınırları olarak görmektir. “
📜 "Mutluluğu kendinde bulmak zordur, ama başka yerde bulmak imkansızdır. “
📜 "Bir insan ne kadar zekaya sahipse, başkalarına o kadar az önem verir. “
Arthur Schopenhauer


Kütüphane gününden bir kare, 


Doğru mu? doğru bence


Ne diyordu, Sabahattin Ali;
"İsteseler canımı vereceğim çoğu insanı 
hayatımdan çıkardım çünkü 
yokluklarına üzülmek, yaptıklarına 
üzülmekten daha kolay


Resim Salih Yılmaz'dan alıntı, civar yerlerden İğneada'dan sonbahar görüntüleri...




(Kaldırımdaki ufak bir çember içinde yeşeren hayatlar) resim benim çekimimdir.



Khaled Hosseini
 "Bin Muhteşem Güneş" kitabında...
"Belki de tükenmişimdir...
Bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur...
Benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır....
Hep ben yorulmak istemiyorumdur... 
Yeniden inanmaya ihtiyacım vardır."deyip bir yerde ekliyor...
" Beni bana geri vermek istiyorumdur.”
Yaşamın büyüsü umuttur! 
Umutlarınızın hiç bitmemesi 
dileğiyle.


 




OKUDUKLARIM 2025/39 KISKANMAK

17 Ekim 2025

OKUDUKLARIM 2025/39 KISKANMAK

 


“Kıskanmak… Seniha’nın yüreğinde ilk beliren, kendisini ilk duyuran ve hemen her gün daha fazla gelişip büyüyen his bu olmuştu. Halit’le aralarında sekiz yaş vardı ve onu kıskanmadığı bir zamanı hiç bilmiyordu. Hayatının en eski, en bulanık ve silik hatıraları arasında bile bu kıskançlık her şeye hükmeden bir yer tutuyordu. Hayal meyal hatırladığı zamanlarda da herkes kendisinin kara kuru, Halit’in ise beyaz, sarı saçlı ve mavi gözlü olduklarına bakarak, ‘Bu kız, o oğlan olmalıydı’ demişler, hep ağabeyini okşamışlardı.(…) Çirkinlerin sevilmemeye ve güzeller için feda edilmeye mahkûm bulunduklarını Seniha pek küçük yaşından itibaren bilmiş, anlamıştı.(…) Ağabeyinin çılgın eğlence saatlerinden sonra bitap uyumak üzere evine döndüğü gecelerin ertesi günleri, Seniha onun kahvaltısını hazırlayarak götürdükçe çok kere kendisini uyanmamış bulurdu. Ve bazen başucunda bir dakika durur, Halit’in yarı açık kalmış dudaklarının ancak birkaç saat evvel verdikleri ve aldıkları buseleri kinle, kıskançlıkla, hicapla, nefretle hem de ihtirasla düşünürdü. Ve yüz erkeğin kollarında geçmiş, erkeğin ve zevkin her çeşidini görmüş kadınları belki çıldırtabilen bu erkek vücuduna karşı o kadınların duydukları ihtirasları ve bu erkek vücudundan aldıkları zevkleri düşüne düşüne, bunları düşünmek vaziyet ve mecburiyetinde kala kala, Seniha’nın tahteşşurunda belki çok karışık ve çok gizli buhranlar da olurdu..."

Sultan Hamid Düşerken romanıyla tanınan Nahid Sırrı Örik'in "kıskançlık" kavramı üzerine yazdığı ve (belki de) dünyada baş kahramanı “negatif” olan tek roman!

KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;

NOW da dizisinin ilk bölümünü okuyunca, ilk önce kitabını okuyayım dedim ve öyle de yaptım. Dizi ile kitabı bağdaştıramadım. Şimdi diğer bölümleri izleyeceğim ama öylesine. Seniha kadın olarak roman tarihinde ilk kötü kahraman olarak anılıyor.

Bazi kitaplar insana çok güzel dersler verir. Kıskanmak da bu tür kitaplardan birisi. Anafikir olarak çocuklar arasında eşitsizlik yapılmaması gerektiğini anlatıyor. Çocuklar arasında her ne kadar ayrım yapılmasa da /yapılmadığı düşünülse bile bu kitabı okuduktan sonra insan yine de bu durumu sorguluyor. Kitaptan asıl çıkarılması gereken ders ise çocukluğumuzun hayatımızın geri kalanını belirlediğidir.

KİTAPTAN ALINTILAR;

Hayatta başkalarının nasihatleri ile değil, kendi muhakemenle hareket etmelisin.
*****
Hayat gittikçe çetinleşiyor, erkekler gittikçe menfaatperest oluyor, babaları nüfuzlu ve mallı kızlar gittikçe daha fazla aranıyordu.
*****
Çirkinlerin sevilmemeye ve güzeller için daima feda edilmeye mahkum bulunduklarını Seniha pek küçük yaşından itibaren bilmiş, anlamıştı.
*****
Ağlama yavrum,ağlamak hayatta hiçbir meseleyi halletmez.
*****
Kendi güzelliğini bir saniye unutmayan ve kadına ihsan ettiği dakikaların fevkaladeliğini her an düşünüp hatırlatan bir erkeğe nasıl tahammül edilebilir, anlamaktan acizim!
*****



İZLEDİKLERİM 2025/10

15 Ekim 2025

İZLEDİKLERİM 2025/10

 


RICH FLU
(2024)

Gizemli bir hastalık, önce milyarderleri, ardından zenginleri teker teker yok ediyor. Servet sahiplerini tehdit eden bu durum, dünya genelinde paniğe yol açıyor. İnsanlar hızlıca istenmeyen varlıklarını elden çıkarmaya çalışıyor.

Film, 2020'de yayınlanan "Antidystopia" romanıyla aynı konuyu paylaşıyor. Yönetmen ve senaristlerin basında yer alan açıklamalarına göre, bu onların özgün bir fikri. Roman, bir virüsün özel mülkiyeti (para, mülk vb.) nasıl etkilediğini ve kapitalist dünyadaki insanları ölmemek için onlardan kurtulmaya nasıl zorladığını ele alıyor. Bu salgın, kapitalizmin sonunu ve yeni bir küresel durumun (ve dolayısıyla yeni bir dünyanın) doğuşunu getiriyor. 
Bu film, insanlığın zenginlik ve güç takıntısını  inceliyor ve eleştiriyor.


10 NUMARALI KAMARA 
2025

Bir gazeteci, gecenin karanlığında lüks bir yatın yolcusunun denize atıldığını görür. Ancak, tüm yolcu ve mürettebatın hesaplandığını söyleyince kimse ona inanmaz. Oysa o, gerçeği öğrenmek için kendi hayatını tehlikeye atarak araştırmaya devam eder.

Kitaptan uyarlanan bir film, kitabını da merak ettim alacağım.

Film pahalı yatların tanıtım filmi gibi...
Süper zenginlerin empati eksikliğine dair bakış açısının yaratılmasını çok sevdim.
Hiç beklentim yoktu ve iyi bir hikaye sunarak beni hoş bir şekilde şaşırttı!
Denizde kimsenin görmediği bir cinayetin işlendiği harika bir konu. Heyecan verici bir polisiye film.



DÜŞÜNMEYEN BİR ZİHİN BAŞKASININ SESİ OLUR

14 Ekim 2025

DÜŞÜNMEYEN BİR ZİHİN BAŞKASININ SESİ OLUR

 



UMUTLU İNSAN OLMANIN YOLLARI

“Bilincimize çıkaramadığımız şey, hayatta karşımıza yazgı olarak çıkar.”
                                                                                   Carl Gustav Yung

Sürekli  umutsuzluk içine düşerek enerjilerimizi kilitlemekten, kendimizde duygusal blokajlar yaratmaktan vazgeçebiliriz !...
Bilgeye sormuşlar. Akıllı ile Aptal arasındaki en büyük fark nedir diye?
Bilge;
“Akıllı insan her anı farkındalıkla yaşar ve bir kere ölür. Aptal insan ise her anı ölecekmiş gibi yaşar ve bin kere ölür” demiş…
Gün içinde sık sık umutsuzluk içine düşeriz. Çevremizdeki herkes gibi asık suratlı olur ve  sanki emeklilik yıllarını bekleyen, hayattan vazgeçmiş insanlar gibi olmaya başlarız. Hayallerimizi kaybeder ve çocukluk enerjimize veda ederiz. Üçüncü sayfa haberlerini okur, tv de bu tip programlar seyreder ve bunlar bizim başımıza gelmedi diye seviniriz.Ama bu kadar günlük yaşamın içine girince ve kendi iç varlığımızdan kopunca sonunda yaşam enerjimiz düşer, umudumuz azalır, hayallerimize veda ederiz. 
Enerjimizi kısıtlayan bizi pasif hale getiren bu etkenleri birlikte değiştirebilir ve dönüştürebilir, gülüşümüze ve enerjik halimize tekrar kavuşabiliriz.
Önce kendimizi suçlamayı bırakalım…
Her sabah uyanır uyanmaz şikayete başlamaktan vazgeçelim, o gün için en olumlu olan şeyi düşünmeye veya imajine etmeye çalışalım… Her günün getirdiği kendine göre bir hayrı, iyiliği, güzelliği mutlaka vardır. Her sabah hayata yeniden başlamak demek aslında umudu hiç yitirmemek, Tanrı’ya evrenin gizli düzenine ve insana güvenmektir… 
Başaramadığımız bir olayla karşılaştığımızda lütfen şunları söylemeyelim: “Kendime kızıyorum. Başaramadığım şeyler beni bu hale getirdi veya şunları yapabilseydim daha iyi olacaktı. Şöyle yapsaydım harika bir hayatım olacaktı” demekten vazgeçin lütfen… 
Aynaya bakın ve kendinize “sen harika bir insansın ve seni suçlamıyorum” deyin. Geçmiş hatalarınızı affedin ve geçmişin yükünü artık sırtınızdan indirin.
Doz aşımı yaratacak şekilde başkalarını mutlu etmeye çalışmayın. İnsanın ailesi veya yakınları için bazı fedakarlıklarda bulunması son derece doğal ve sağlıklıdır. Fedakarlık yapmayı, kendinden vermeyi öğretir ama onun da bir ölçüsü olduğunu unutmasak iyi olur…
Tüm enerjinizi size değer vermeyen ve sizi önemsemeyen insanlar için harcamayı bırakın. Sizi seven insanlara odaklanın. Ailenize ve sizi sadece siz olduğunuz için sevenlere. Enerjiniz tükeniyor, yoruluyor adeta bir yere  bağlanıyor çünkü hayatınızın odağını yanlış kişilere döndürüp, enerjinizi  onlar için harcıyorsunuz. Tüm hayat enerjinizi size değer vermeyen ve aslında değişmek istemeyen insanlar için harcarsanız hem zaman kaybeder, hem de yorulursunuz. Almak istemeyeni, değişmeyi arzu etmeyeni  kendi yollarına bırakın… Onları sırtınızda bir yük gibi taşımayın. Bırakın nazikçe yollarına gitsinler, emin olun ki, size başka kapılar açılacaktır…
Kendinize inanın!… Siz evrensel bir varlıksınız ve sonsuzun oğlu ya da kızısınız…
Çoktan vazgeçtim hayallerimden diyorsanız büyük bir hata yapıyorsunuz. Siz hayatınızı değiştirecek yegane kişisiniz. Şu aralar enerjiniz adeta kilitleniyor olabilir çünkü inanmadığınız şeyler yapıyorsunuz. İstemediğiniz işleri sürdürmeye çalışıyorsunuz. İstemediğiniz halde tüm enerjinizi o işe vermek zorunda kalıyorsunuz. “Mecburiyetten katlanıyoruz, ne yapalım? Kim ister ki bunları yaşamayı” diyebilirsiniz. 
İlk bakışta haklı da olabilirsiniz ama çaba göstererek, süreforla kendi üzerinizde çalışmaya devam ederseniz yeni insanları yeni imkanları ve yeni kapıları kendinize doğru çekmeye başladığınıza şahit olacaksınız ve bu size büyük bir güven verecek…Mutsuzluğunuzun ve enerjinizin kısıtlanmasının asıl nedeni inanmadığınız ve gerçekte istemediğiniz şeyleri yapıyor olmanızdır. 
Ben Ne İstiyorum? Gerçek İsteğim Nedir?
Lütfen şöyle bir silkelenin ve kendinize sahiden ben ne istiyorum? Gerçek isteğim nedir diye sorun… Bu bilinçli farkındalık sorusu, değişimin minik taşlarını harekete geçirerek size yeni bir yol hazırlayacaktır çünkü biz her şeyi önce imajinatif bir ortamda, düşünce dünyamızda yaparız. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi… Ama artık çocuk değiliz ki, bu kendini kandırmak değil midir ? demeden önce birkaç deneme yapmakta fayda var… 
Saf ve Huzurlu Düşünmenin Yollarını Arayın
Bir çocuk gibi saf ve huzurlu düşünmeyi öğrenmek mümkündür.  Önce anda kalmayı ve günlük yaşamda zihnimizi sürekli meşgul eden konuların ne olduğunu bulmayı anlamaya başladıktan sonra tabii ki… Yaşam enerjinizi kısıtlayan en büyük etkenlerden biri de budur. Çok fazla hesap ve plan yapmak, hayatı sürekli yönetmeye, kontrol etmeye çalışmak çok yorucudur ... 
Hiç dikkat ettiniz mi bazı insanlar vardır hava durumunu bile kontrol etmeye çalışırlar ve ne kadar huzursuz, mutsuz, endişe, kaygı dolu insanlardır…Hayatın getirdikleri ile mutlu olmayı ve küçük keyifleri hiç bilmezler, biz öyle olmayabiliriz. Küçük mutlulukları, küçük keyifleri kaçırmayabiliriz. Sevdiğimiz bir arkadaşımızla içtiğimiz bir kahvenin, sıcak bir sohbetin ne kadar doyurucu ve rahatlatıcı olduğunu hepimiz biliriz aslında ama hep erteleriz niyeyse…
Aklınızı sessizleştirin
Birkaç nefes alıp, küçük bir meditasyonla zihni izlemek kolaydır, alıştıkça zihinde bir sakinleşme olur, oradan oraya minik bir maymun gibi zıplamaktan hoşlanmaz hale gelir ama hepsi için çaba sarf etmek ve egzersiz yapmak gerekir. Zihninizi sakinleştirin  huzurun geldiğine tanık olacaksınız… Huzurlu bir ruhun tüm çakraları açık olduğu için enerjileri de düzgün akar ve evrenle olan bağları da güçlüdür… 
Ağzınızdan çıkana dikkat edin
Tutamayacağınız sözler vermeyin. Kimsenin arkasından konuşmayın ve kınamayın. Unutmayın kınadığınız şey başınıza gelir ve o şekilde sınanırsınız. Hayatını kanunu bu. Ağzınızdan çıkan yanlış sözler size negatif enerji olarak geri döner.
Olumsuz düşünmekten vazgeçin
Kafanızda kurduğunuz olası geleceklerin hiç biri olmayacak çünkü sizin için en doğru gelecek seçildi. Siz bir bedeni deneyimleyen ruhlarsınız. Siz enerjisiniz. Hayatınızı negatife değil pozitife yönlendirin. Unutmayın akıl her zaman negatifi düşünmeyi tercih eder.
Kaygı Enerjileri Kilitler
Gelecek kaygısı duyarak enerjinizi bağlıyorsunuz. Eğer kaderiniz içinde güzel bir sabah varsa kimse sizden onu alamaz. Ama bu sabahı berbat etmek istiyorsanız kimse size engel olamaz. Kötü veya İyi yoktur. Sadece denge vardır. Akışı kontrol edemezsin. Ama akışa uyarsan zaten gitmen gereken yere seni götürecektir.
Hayatın Asıl Amacının Deneyim Yaşamak Olduğunu Unutmayın
Her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır. Ama hayatın asıl amacı deneyimlemektir. Yaşadığınız sonuçlardan kimseyi suçlamayın ve özellikle de kendinizi suçlamayın.
Gülen Neşeli İnsanlar ile Bir Arada Olun.
İki hasta varmış ikisine de aynı teşhis koyulmuş ve ameliyata alınacaklarmış. Hastalardan biri öleceğine inanıyor ve sürekli söyleniyormuş. Diğeri ise gülüyor ve hayatının daha iyi olacağına inanıyormuş. İkisi arkadaş olmuşlar. Önce karamsar olan günlerce anlatmış ne kadar tehlikeli bir ameliyata gireceklerini ve kurtulma şanslarının ne kadar zor olacağını. Neşeli hasta ise onun anlatmaları her bittiğinde komik bir anısını anlatıyor ve gülüyorlarmış. Sonunda ne mi olmuş karamsar hasta da bırakmış ameliyatı filan o da yaşadığı anıları anlatmaya başlamış. Ameliyat gününde ikisi de gülerek ve neşeli girmiş ameliyata. Sağlıklı bir şekilde çıkmışlar ameliyattan.
Hepimiz biraz karamsar hasta gibiyiz. Hep kötü olasılıkları seçerek düşündüğümüzü bir türlü fark edemiyoruz… Olur olmaz her şeye kafayı takıyor çevremizi ve kendimizi mutsuz ediyoruz. Sizce o neşeli hasta olmak zor mu bu kadar? Siz karamsarsanız bile çevrenizde neşeli insanlar olsun. Onlar sizi o girdaptan kurtaracaklardır. 
Negatif Enerjilerin Alıcısı Olmanız Gerekmez
Başkalarından gelen negatif ve zehirli enerjilerin alıcısı olmanız gerekmez. 
Sevgiyle almak istemediğiniz enerjiyi geri çevirebilirsiniz. 
Sevgiyle yanıt vermek ise bir saldırı pozisyonu almanızı ve daha çok negatif enerji yaratmanızı önleyecektir.
Şifa veren tek şey sevgidir.❤
Derleme : Sandra İngerman’dan…


Hepinize güzel bir hafta diliyorum, biz bildiğiniz gibiyiz işe gidip geliyoruz haftada 2 gün diğer günler evdeyiz. Geçtiğimiz hafta ilave 2 turşu kurduk, ben temizlik yaptım, güneşlikler tüller yıkandı camlar silindi, bir yatak odası ve mutfak kaldı. 
Fakat ne yazık ki bugün Kitap fuarı açıldı herhalde bu hafta ara ara yaparım bu işleri. Bu gün smothie yapma aletimi tamire götürdüm, cam hazne çıkmıyordu ne hikmetse orada çıktı:)) götürdüğüm gibi aldım. Oraya yakın adreste bir bayan ekmek yapıyordu instagramda görmüştüm. https://www.instagram.com/ekmekzamani/ daha önceden bir siyez birde tam buğday sipariş etmiştim onları aldım. 


Dönüşte pastanede bir kahve içtim, ücreti ödemek için kasaya geçtim, hesap ödendi dediler, nasıl olur kim ödedi derken dışarıda birini gösterdi, Sami ağbi ödedi dedi, baktım benim evin karşısındaki fırıncım:)) poşetler ile dışarı çıktım, teşekkür ederim dedim oradan ayrıldım.


Pazartesi günü yine kasımpatı aldım eve:))

Spor için gittiğim parktaki bir çiçek yerde yürümüş nedense duvarda değil....



Devrik bir cümle mi? yoksa bir hece mi eksik?


Salyalı Şerafettin koydum ismini, çünkü ağzından hep su akıyor sebebi nedir bilemedim. Yemeğini yedikten sonra yeri kucağım, ilk önce ayakları bacağıma koyuyor, sonra hop kucak:)) bir güzel de yerleşiyor:))


Havayı güneşli görünce kaktüslerimin saksılarını büyüttüm.


Doğru mu sizce?



Hangi kokuyu seçersiniz?


''Kişiyi değil, davranışı eleştirin.''
🌿''Birini yargılamak istediğin zaman şunu getir aklına
Herkes senin imkanlarında gelmemiştir bu dünyaya
İnsanları dış görünüşlerine ve yaşam tarzlarına göre değerlendirme. Belki o dönüş yolunda ve sen bozuluş yolundasındır, bilemezsin.
Günaha düşen kişi, kuyuya düşen gibidir; ona taş atılmaz, çıkabilsin diye ip uzatılır.
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını bilmiyorken o şeye iyi veya kötü demekte acele etme. Çünkü önemli olan son'lardır ve bir şey, son ânındaki haliyle değerlendirilir. Bir şeyi övmekte ya da yermekte acele etme. Bu konuda adil ol; senden ise kötülüğünü görmezden geliyorsun, senden değilse vurun kahpeye diyorsun. İdeolojik bir körsün. Sen hayatının hangi sonla biteceğini şimdiden bilemezsin, kendi sonunu bilemeyen başkasınınkini hiç bilemez. O halde başkaları hakkında sükut et. Yanlış bir şey de görsen, belki benim bilmediğim başka bir sebebi vardır de, yine sükut et.''🌿


Kimlere Empat Denir?
Empat, başkalarının duygularını, düşüncelerini ve enerjilerini derin biçimde hissedebilen kişilere verilen addır.
Empatlar, yalnızca birinin ne hissettiğini anlamakla kalmaz; çoğu zaman o duyguları kendi duygusuymuş gibi yaşarlar.
🌿 Empat Nedir?
Empati, genel olarak bir başkasının duygularını anlamak ve onlarla duygusal olarak bağ kurabilmektir.
Empat ise bu becerisi doğuştan güçlü olan, hatta bazen fazla hassas biçimde hisseden kişidir.
Empatlar:
Ortamın enerjisini hemen fark eder,
Birinin üzgün, stresli ya da mutlu olduğunu sözsüz ipuçlarından anlayabilir,
Kalabalık veya gergin ortamlarda çabuk yorulabilir,
Başkalarının sorunlarını kendi üzerine alıp duygusal olarak yüklenebilir.
💫 Empat Kişilerin Özellikleri
Yüksek sezgi gücü (içgüdüsel farkındalık)
İnsanların gerçek niyetini veya duygusal durumunu kolayca sezebilirler.
Derin duygusallık
Filmlerden, haberlerden veya başkasının yaşadığı acıdan kolayca etkilenirler.
Yardım etme isteği
Başkalarının acısını dindirme, onları rahatlatma eğilimindedirler.
Doğayla ve hayvanlarla güçlü bağ
Sessizlik, doğa yürüyüşleri, hayvanlarla vakit geçirmek onları sakinleştirir.
Kalabalıklardan çabuk yorulma
Fazla insanla bir arada olmak duygusal enerjilerini tüketebilir.
Gerçeklik ve samimiyet arayışı
Yapmacık davranışlara veya yalanlara karşı çok duyarlıdırlar.


Bir Kırklareli Türküsü



Bundan önceki yavruyu yaşatamadık, ilk doğumuydu. Ama ikincisi gayet güzel büyüyor, kuru mama ve salamla besliyorum, yakalarsam da göbeğini öpe öpe bitiriyorum:))



Bu günkü sahaf ziyaretim.


Güzel bir fikir değil mi?

Hayırlı haftalar...