SEVGİ VEREMEYEN İNSANLARDAN SEVGİ VE ONAY BEKLEYEREK ENERJİ KAYBEDERİZ
“Sevgi veremeyen insanlardan sevgi ve onaylanma bekleyerek ne kadar çok enerji kaybettiğimizi fark etsek çok şaşırırdık. Bu, kendini tanımak isterken yanlış insanların; kendinden başkasını umursamayanların, tacizcilerin, henüz sevgiyle hareket edemeyenlerin ağına düşmek gibi bir durumdur.
Ve bu durum devamında bir hapishanenin içinde hapsolmaya dönüşür, bizi kendi özlemlerimizin içine kilitler ve asla gelmeyecek bir kurtarıcının gelip bizi özgürleştirmesini bekler dururuz. Bazı insanlar sevemezler, bunu YAPAMAZLAR, ellerinde değildir. Bazı insanlar kimlikleri bizim için ne olursa olsun kendi sefaletlerini başkalarına da yaşatmaktan kendilerini alamazlar; bunlar ister kardeşlerimiz olsun, ister partnerlerimiz veya meslektaşlarımız olsun böyledir. Bu tip insanların hayatınızdan çıkmalarına izin verin. Kendinize sevilme fırsatı verin. Tanrı size zaten yüce onayını vermiştir, başkalarının onayına ihtiyaç duymayın.
Şu an burada var olmanız sizin mevcut değerinizin kanıtıdır. Onu sevgi veremeyen birilerinde aramaya gerek yok. Siz, değerinizi görebilen birileriyle yola koyulun, önce aynanın karşısına geçin. Gerçeğin ne olduğunu görene kadar orada kalın. Ruhunuzda bir ışık evi var ilahi çehrenizden size yansıyan; onu fark edin”.
Sizi anlayamayan ya da sevemeyen insanlarla bir arada olmak konusunda ısrar ederseniz bir süre sonra kendinizi söyleyemediklerinizden ya da söylediğinizde duyulmayanlardan ötürü kızgın ve öfkeli hissedebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke, kendinizi incinmiş veya yanlış davranılmış hissettiğinizde duyulan bir duygusudur.
Sizi üzen, inciten, kızdıran, öfkelendiren olaylara düşüncelerinizi sabitlemek kolaydır; sizi küçük gören bir iş arkadaşınız, akrabanız, ebeveyniniz ya da size ihanet eden eşiniz bu tip durumlara birer örnektir. Bu tip durumları arkadaşlarınıza sorarsanız, çevrenizle konuşursanız bu öfkeyi sürdürme konusunda haklı olduğunuzu söyleyecekler ve sizin tarafınızda olacaklardır. Evet, birisi size hatalı davranmıştır.
Kızgın, incinmiş ve öfkeli olmaya hakkınız vardır. Peki gerçekten olmak istediğiniz kişi bu kızgın acılı öfke saçan insan mıdır? Yanıtınız hayır ise önce bu öfkeyi kabullenelim, üzerinde biraz düşünelim yani içsel çalışma yapalım. Sonra da şu kısacık hayatta bizi bir türlü anlayamayan insanların üzmesine ve yönetmesine niye izin verdiğimizi soralım, Kendimize içsel bir şefkatle yaklaşalım, onlarla bu iç kavgayı bırakmaya niyet edelim. Dikkatimizi sevebileceğimiz herhangi bir başka noktaya, bir hobiye veya üzerinde çalışmayı sevdiğimiz bir konuya çevirelim. Anlayışsızlıklar biz yaşadıkça var olacaktır. Çünkü diğer insanlarla aramızda tekamül farkları vardır hatta belki geçmiş yaşam deneyimleri açısından da farklar vardır. Bu farkları kimse kapatamaz ki!…İyisi mi daha çok incinmemek için olayı çözdükten ve kendimizi kısmen de olsa rahatlattıktan sonra dikkatimizi başka olaylara, başka sevdiğimiz, hoşlanacağımız insanlara çevirelim. Üzerinde düşünüp takılmadıkça o incitici olay da zaman içinde etkisini kaybedecektir.
Buddha diyor ki, kızgınlıklara tutunmak “Birine fırlatmak için sıcak kömürü eline almaya benzer. Burada yanan aslında sizin elinizdir”. Kızgınlıklar sadece size zarar verir ve sizi kendi durumunuzun zavallılığına, kurban rolüne veya intikama odaklı halde tutar.
Öfke ve kızgınlarımızın neler olduğunu bir gözden geçirelim. Eğer nelere kızdığımızı bilirsek, onları kabullenmek ve sonra baş etmek daha kolay olur ve bu da enerjimizi, zihin berraklığımızı artırır. Öfken uyandıran bir anıyı terk etmenin verdiği rahatlama hissi demek, geçmişe takılı kalmadan veya şikayetleri sıralayan bir bozuk plağa dönüşmeden şimdiki hayatımıza odaklanabilmek demektir.
Hepimiz eşit şekilde sevginin, insanlarla olmanın ve nezaketin ferahlığına erişme özgürlüğüne sahibiz.
Bu konuda niyetinizi belirlemek için gün içinde kendi kendimize yapabileceğimiz olumlamalarımız olabilir, bilinçaltı bu kıymetli olumlamaları kaydedecektir.
Örneğin:
“Belirli bir öfkemi seçiyorum ve o öfkeden uzaklaşabilmek için önce niyet ve sonra dua ediyorum, böylece iç gücümü harekete geçiriyorum. Hiçbir bağımlılığa veya egoya tutunmaksızın bu engelin içimde kaybolmayacağımı biliyorum, kendime inanıyorum, güveniyorum, kendimi seviyorum.”
Sevgi veremeyen insanlardan sevgi ve anlayış bekleyerek kendimizi incitmekten, üzmekten vazgeçebilmeliyiz. Gönül kapılarımızı sevgiye açmayı başarırsak o kapıya sevmeyi bilenler gelecektir. Kapıyı çalın, açılacaktır demiş bir peygamber...
“Bütün gelişme ve bilimsel ilerlemelere rağmen, insanoğlu mutlu değildir. Kederlidir, endişelidir, tatminsizlik içindedir. Ya ''olanlar karşısında'' ilgisiz bir şahsi hayat sürmektedir, ya da, bir çok şeylere el atmış, fakat, karmakarışık bir zihin ve ruh haline sahiptir. Genel bir görüşe, senteze, açık ve seçik bir bilgiye sahip olamamanın bunaltısı içindedir. Bencilliğinin endişeleri içinde, çevreye karşı samimi bir ilgiden yoksundur. Bunun için birbirimize yardımcı olmalıyız SEVGİYLE.”
ERGÜN ARIKDAL/ Ruhsallık Üzerine Denemeler /Sayfa: 12
Derleyen: ٭✻.Fulya Aykaç ღ.✻´
Hepinize güzel bir hafta diliyorum, geçen hafta yazamadım rahatsızdım, hepsi üst üste geldi. Önceki haftalarda üşüttüğümü yazmıştım, bir sonraki hafta dinlendim iyileştim dedim cumartesi pazara çıktım, tekrar nüksetti. Anladığım kadarı ile hava soğuk olunca mal kasasında beklettiğim suda soğuyor, onu içince boğazlardan ciğerlere soğuk algınlığı yol alıyor, Bu sefer birde 20 yaş dişi sorunu çıktı aynı gün hem diş hastanesine hem devlet hastanesine gittim. Dişçi iltihaplı çekemem dedi antibiyotik verdi. Oradan göğüs hastalıklarına geçtim, doktorum bir röntgen aldı, fazla sıkışık değilsin ufak bir serumla aynı anda oksijen verelim dedi, antibiyotik yazacaktı, dedim dişçi yazdı yazmadı onu. Tedaviden sonra sıkışırsam tekrar gelmemi istedi. Hemen günlük tedavi kısmında bir ufak serum ve hava ile işi hallettik.
Bu durumda kendimi aşağıdaki gibi hissettim.
Allah herkese sağlık sıhhat versin,
Bu kitaba başlamıştım fakat yarıda bıraktım, çok küfürlü yazılmış bir kitap, küfür gibi bir cümlelerin kitapta yer almasını tasvip etmiyorum ne yazık ki, ben küfür değil bilgi öğrenmek istiyorum.
Aslında internet alemin de bizler de birer para sosyal ilişki yaşıyoruz sizlerle, bu da öğrendiğim son bilgilerden biri.
İnsan nedir? nasıl insan olunur.
Bir kılıcın bileme taşına ihtiyacı olduğu gibi aklın da kitaplara
ihtiyacı vardır. '
- Tyrion Lannister
Annem de banyo lifi örüyor, elleri kireçlenmesinmiş:))
Amaç yünler toplansın başka bir şey değil, benimki de battaniye olacak kısmetse renk renk.....
“kendi halindelik,
sakin ve kaliteli bir yaşam,
az ve nitelikli bir çevre,
kibirden ve egodan uzak bir hikaye,
derin bir görgüyle varolan bir kişilik,
baş eğmeyen asil bir duruş…”
yaşam bu’dur…
Hepinize iyi haftalar, balkanlardan soğuklar geldi, kendinizi üşütmeyin....











Hiç yorum yok:
Yorum Gönder