Yurdundan koparılıp kovulan insanların hikâyeleriyle
karşılaşmak, usundan sürgüne gönderiyor Kerem'i.
O, aşkından sürgün yediğini sanıyor daha çok.
Tıpkı akıl hastanesinde karasevdadan müebbet G. Öztolon'un
dillendirdiği gibi:
"Aşkımın şiddetinden koptu gönül freni Doktor beni
sanıyor; bu hâlâ şizofreni!"
Aşkından, yurdundan, yaşamından velhasıl ana rahminden
sürgün edilen bizler! Hangimiz "Ben Kerem değilim!" diyebilir acaba?
Herkesten özenle gizlediğimiz iç dünyamızın engizlerinde
tozlanmış, is ve küf kokan ne çok urbamız saklıdır kim bilir?
Sis olsa anlayacağım ki bir umut vardır hala, çünkü o
dağılıp gidiverir zamanı gelince. Ama is öyle mi ki?
*****
"Karalama defteri" Ne bulursan, ne düşlersen, ne
sayıklarsan at içine.
Dediğiniz gibi özelde kendimizden kopus yolculuğumuzda genelde de güncel hayatta sık karşılaştığımız Göçmenlerin dünyalarına hislerine dair yeni ufuklar katan bir kitap sanki. Ne cok Çığlık var sessizce bekleyip onları duymamızı bekleyen. Onları anlamak öyle kolay degıl ama denemek gerek.
YanıtlaSilIyi okumalar
Gerçek mübadele romanlarını severek okurum. Şu an da öyle bir kitap okuyorum .
SilSevgiler,