ÖFKE ile nasıl baş ettiğimizin
SAĞLIĞIMIZ üzerinde çok ciddi etkisi var
Travma uzmanı Dr Gabor Mate, 'İYİ İNSANLAR'ın' Otoimmün hastalıklara yakalanma olasılığının daha yüksek olduğunu, 'KADINLAR' ın ise çok daha fazla olasılık taşıdığını söylüyor
Kadınların öfkelerini bastırdıkları ve uyumlu olmalarının beklendiği için bundan etkilenme olasılıklarının daha yüksek olduğunu, başkalarını kendilerinin önüne koyma ve öfkeyi bastırma gibi "toplumsal olarak belirlenmiş bir role" uymanın bilinçsizce stres yaratmaya yol açtığını ve bunun hastalığa "davet" ettiğini söylüyor.
Sağlıklı bir öfkeyi baskılamak, zapt etmek
bir hastalık için büyük bir risk faktörüdür.
Bu durum kesinlikle İmmun sistemi baskılar.
Lupus, romatoid artrit ve tiroid hastalığını da içeren otoimmün hastalıklardan muzdarip milyonlarca kişinin beşte dördü kadındır.
"Zihin ve bedenin birbirinden ayrılamaz olduğu,
yani duygularımızın fizyolojimizi etkilediği gerçeği
bilimsel olarak kanıtlanmıştır
ve tıbbi uygulamada tamamen göz ardı edilmiştir."
diyen Dr. Maté kitabının bazı bölümlerini
akciğer, meme, prostat ve cilt kanseri gibi çeşitli hastalıklara ayırıyor; multipl skleroz, romatoid artrit, irritabl bağırsak sendromu ve astım; ve amyotrofik lateral skleroz (ALS) ve Alzheimer hastalığı...
Duygularımızın rehberliği ile
tehlikeli ve hoşlanmadığımız şeyleri dışarda tutmak isteriz.
Temel olarak duygularımızın görevi budur.
İmmun sistemin görevi de
sağlıksız olanları uzak tutmak-, bakteri veya kanser hücresi gibi- ve sağlıklı olana izin vermektir, vitaminler, besleyici gıdalar gibi.
İMMUN SİSTEM DUYGULARIMIZ NE YAPIYORSA AYNISINI YAPIYOR. Bizi koruyor ve içeriye ihtiyacımız olan şeylerin girmesini sağlıyor.
Yani şu çok aşikar ki
birini baskıladığında
diğerini de baskılamış oluyorsun.
YANİ DOLAYISIYLA
İNSANLAR ÖFKELERİNİ BASTIRIRSA
İMMUN SİSTEMLERİNİ DE BASKILAMIŞ OLURLAR.
Duygular karmaşıklaştığı için İmmun sistem karmaşıklaşır.
Bizim aleyhimize döner
ve OTOİMMÜN DENİLEN HASTALIK ORTAYA ÇIKAR.
Zihin ve beden ayrılamaz.
Dolayısıyla beyindeki duygusal merkezler
bağışıklık sistemi ile,
hormonal sistem ile
ve sinir sistemi ile ilişki içerisindedir.
Bilim artık bize
duyguların ve fizyolojinin etkileşiminin
sağlığı nasıl etkilediğine dair bir anlayış kazandırdı.
Yeni bir disiplin olan psikonöroimmünoloji,
beynin duyguları işleyen bölgeleri,
hormon salgılayan bezler,
sinir sistemi
ve bağışıklık aparatı arasındaki bağlantıları inceliyor.
Duyguların verimsiz işlenmesinin
her türlü hastalığa zemin hazırladığı gözlemi
geçmişte pek çok klinisyen tarafından fark edilmişti.
Pek çok araştırmanın konusu olmuştur
ve bunların tümü
ana akım tıp ve psikolojik dergilerde yayınlanmıştır.
Birçok farklı ülkede yapılan çeşitli çalışmalarda
binlerce hastayla görüşen psikologlar,
bireyin öfke duygusunu ve ifadesini
ne ölçüde bastırdığına dayanarak
kimin kansere yakalanıp kimin yakalanmayacağını
çok büyük bir kesinlikle tahmin edebildiler
Duygusal baskı hastalığa nasıl zemin hazırlar?
Stresi algıladığımızda,
hipotalamusumuz
kortikotropin salgılayan hormonu (CRH) salgılar
ve bu da hipofiz bezimizi
adrenokortikotropik hormonu (ACTH) salgılaması için uyarır.
ACTH daha sonra adrenal korteksimizi,
vücudumuzdaki hemen hemen her dokuya etki eden
kortizol ve diğer kortikoid hormonlarını
serbest bırakması için uyarır.
Hipotalamus, hipofiz bezi ve adrenal bezlerin
bu işlevsel bağlantısına HPA ekseni denir.
HPA ekseni stres tepkimizin merkezinde yer alır
ve duygularımızın sağlığımızı etkilediği mekanizmadır.
Psikonöroimmünoloji henüz çoğu tıp fakültesinin müfredatına girmemiştir. Hastalıklara yalnızca fiziksel tezahürleri açısından bakılır. Bunların gerçek insanların gerçek yaşamları bağlamında ortaya çıktığı nadiren dikkate alınır. Sanki bir kişinin ilişkilerinin, duygusal yaşamının ve günlük streslerinin, vücudunun biyolojik düzeyde nasıl çalıştığıyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi.
Hastalar, bilimsel olarak kanıtlanmış zihin ve beden bütünlüğüne hiç dikkat edilmeden yıllarca uzmanlara başvurabilirler.
Peki bu ihmal neden?..
SAĞLIĞIMIZ üzerinde çok ciddi etkisi var
Travma uzmanı Dr Gabor Mate, 'İYİ İNSANLAR'ın' Otoimmün hastalıklara yakalanma olasılığının daha yüksek olduğunu, 'KADINLAR' ın ise çok daha fazla olasılık taşıdığını söylüyor
Kadınların öfkelerini bastırdıkları ve uyumlu olmalarının beklendiği için bundan etkilenme olasılıklarının daha yüksek olduğunu, başkalarını kendilerinin önüne koyma ve öfkeyi bastırma gibi "toplumsal olarak belirlenmiş bir role" uymanın bilinçsizce stres yaratmaya yol açtığını ve bunun hastalığa "davet" ettiğini söylüyor.
Sağlıklı bir öfkeyi baskılamak, zapt etmek
bir hastalık için büyük bir risk faktörüdür.
Bu durum kesinlikle İmmun sistemi baskılar.
Lupus, romatoid artrit ve tiroid hastalığını da içeren otoimmün hastalıklardan muzdarip milyonlarca kişinin beşte dördü kadındır.
"Zihin ve bedenin birbirinden ayrılamaz olduğu,
yani duygularımızın fizyolojimizi etkilediği gerçeği
bilimsel olarak kanıtlanmıştır
ve tıbbi uygulamada tamamen göz ardı edilmiştir."
diyen Dr. Maté kitabının bazı bölümlerini
akciğer, meme, prostat ve cilt kanseri gibi çeşitli hastalıklara ayırıyor; multipl skleroz, romatoid artrit, irritabl bağırsak sendromu ve astım; ve amyotrofik lateral skleroz (ALS) ve Alzheimer hastalığı...
Duygularımızın rehberliği ile
tehlikeli ve hoşlanmadığımız şeyleri dışarda tutmak isteriz.
Temel olarak duygularımızın görevi budur.
İmmun sistemin görevi de
sağlıksız olanları uzak tutmak-, bakteri veya kanser hücresi gibi- ve sağlıklı olana izin vermektir, vitaminler, besleyici gıdalar gibi.
İMMUN SİSTEM DUYGULARIMIZ NE YAPIYORSA AYNISINI YAPIYOR. Bizi koruyor ve içeriye ihtiyacımız olan şeylerin girmesini sağlıyor.
Yani şu çok aşikar ki
birini baskıladığında
diğerini de baskılamış oluyorsun.
YANİ DOLAYISIYLA
İNSANLAR ÖFKELERİNİ BASTIRIRSA
İMMUN SİSTEMLERİNİ DE BASKILAMIŞ OLURLAR.
Duygular karmaşıklaştığı için İmmun sistem karmaşıklaşır.
Bizim aleyhimize döner
ve OTOİMMÜN DENİLEN HASTALIK ORTAYA ÇIKAR.
Zihin ve beden ayrılamaz.
Dolayısıyla beyindeki duygusal merkezler
bağışıklık sistemi ile,
hormonal sistem ile
ve sinir sistemi ile ilişki içerisindedir.
Bilim artık bize
duyguların ve fizyolojinin etkileşiminin
sağlığı nasıl etkilediğine dair bir anlayış kazandırdı.
Yeni bir disiplin olan psikonöroimmünoloji,
beynin duyguları işleyen bölgeleri,
hormon salgılayan bezler,
sinir sistemi
ve bağışıklık aparatı arasındaki bağlantıları inceliyor.
Duyguların verimsiz işlenmesinin
her türlü hastalığa zemin hazırladığı gözlemi
geçmişte pek çok klinisyen tarafından fark edilmişti.
Pek çok araştırmanın konusu olmuştur
ve bunların tümü
ana akım tıp ve psikolojik dergilerde yayınlanmıştır.
Birçok farklı ülkede yapılan çeşitli çalışmalarda
binlerce hastayla görüşen psikologlar,
bireyin öfke duygusunu ve ifadesini
ne ölçüde bastırdığına dayanarak
kimin kansere yakalanıp kimin yakalanmayacağını
çok büyük bir kesinlikle tahmin edebildiler
Duygusal baskı hastalığa nasıl zemin hazırlar?
Stresi algıladığımızda,
hipotalamusumuz
kortikotropin salgılayan hormonu (CRH) salgılar
ve bu da hipofiz bezimizi
adrenokortikotropik hormonu (ACTH) salgılaması için uyarır.
ACTH daha sonra adrenal korteksimizi,
vücudumuzdaki hemen hemen her dokuya etki eden
kortizol ve diğer kortikoid hormonlarını
serbest bırakması için uyarır.
Hipotalamus, hipofiz bezi ve adrenal bezlerin
bu işlevsel bağlantısına HPA ekseni denir.
HPA ekseni stres tepkimizin merkezinde yer alır
ve duygularımızın sağlığımızı etkilediği mekanizmadır.
Psikonöroimmünoloji henüz çoğu tıp fakültesinin müfredatına girmemiştir. Hastalıklara yalnızca fiziksel tezahürleri açısından bakılır. Bunların gerçek insanların gerçek yaşamları bağlamında ortaya çıktığı nadiren dikkate alınır. Sanki bir kişinin ilişkilerinin, duygusal yaşamının ve günlük streslerinin, vücudunun biyolojik düzeyde nasıl çalıştığıyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi.
Hastalar, bilimsel olarak kanıtlanmış zihin ve beden bütünlüğüne hiç dikkat edilmeden yıllarca uzmanlara başvurabilirler.
Peki bu ihmal neden?..
Hülya Reis
Herkese güzel bir hafta diliyorum, hayırlı ramazanlar ayrıca. Ben bildiğiniz gibiyim, havalar iyi gittikçe işe geleceğiz, gerçi bugün için yağmur gösteriyor ama bakalım kısmet.
Sizin geçen haftanın birkaç gülme olayını anlatayım.
Her zaman sergide durunca sıkılıyorum diyebilirim ama çoğunluk sergideyim. Hacı ağbi saat 14:30 gibi geliyor, o gelince ben pazarı turlamaya ayrılıyorum. Fiyatları tamamen bilmiyorlar, yeni gelen çift kişilik yastık takımı hediyeli lastikli çarşaf var. Normal satış fiyatı 250 TL diyelim, ben yokken müşteri geldiğinde onlar 200 TL söylüyorlarmış. Bide şöyle ekliyorlarmış:))
-Bu fiyat iyi şimdi aldın aldın, malın sahibi gelirse daha yüksek söyler fiyatı diyorlarmış:)))
Bilin bakalım malın sahibi kim:))))
Hacı ağbinin kulakları az duyuyor, bazen tam duyuyor ama. Geçen hafta 10 TL ye yastık kılıfı vardı (normal ölçüden dardı, ancak içine elyaf yada pamuk koyup dikerek kullanabilirsiniz) bu yastıkları satarken insanlar kalabalık oluyor tabi, kadının biri kaç para diye soruyor, hacı ağbi yastığın eşini sorduğunu anlıyor:))) verdiği cevap aynen şu;
-Karıştır karıştır bulursun :))))
Ağbim sergi kenarında telefonla konuşuyor, kapattığında hacı ağbiye dönüyor;
-Hacııı
diye sesleniyor:) Siri faaliyete giriyor,
-pardon kimi arayacağız anladım diyor:)))
buna da kahkaha atıyoruz.
Umarım hayat güzel şeyler sunar daima hepimize.
Güneşi gören kedilerden biri. Bahçedeki kedilerden biri rahatsızlandı, belediye veterinerine teslim ettik.
sergi esprileri ne güzeldiii :)
YanıtlaSil:)) sağ oldukça gittikçe neler yaşarız kimbilir.
SilÇok ilginç bende kulak yenildiğini bilmiyordum nasıl yapıyorlar acaba ¯_(ツ)_/¯
YanıtlaSilKarnabahar ve pancar yapraklarını değerlendirme fikri harika teşekkürler..
Bende ilk defa duydum, kelle genelde soyulur ve ütülenir (ateşte, tüy kalmaması için yapılır) buna da aynı işlem uygulanabilir diye düşünüyorum.
SilBir şey değil.
Yalnız bu pazar hikâyelerinden ve karakterlerinden güzel bir kitap yazılır sanki. Bunu bir düşün:)
YanıtlaSil:)) keşke o kadar yetenekli olsam...
SilÜstteki alıntı çok iyiymiş. Ben de hep öfkemi bastırmaya çalışan biriyim, genelde gerginim zaten. Erkeklerin nasılsa adı çıkmış aman sinirliler aman şöyleler diye istedikleri gibi yaşayıp gidiyorlar. Anneler kız evlatlarına da sinirlenme hakkını tanımalı.
YanıtlaSilAnneler kız evlatlarına da sinirlenme hakkını tanımalı.
SilCümlenize kesinlikle katılıyorum.
Pazar hikâyeleri çok eğlenceli :D
YanıtlaSilBu gün arkadaşın dikkanına uğradım, orada da güldük bunlara:))
SilSondaki alıntı öyle iyi geldi ki . Teşekkürler:)
YanıtlaSilBir şey değil
Sil