BAZEN KALBİN AÇILABİLMESİ İÇİN, KIRILMASI GEREKİYOR (SENİNLE BAŞLAMADI KİTABINDAN)

11 Mart 2024

 

 
İÇİNDEKİ KADIN NASIL BİR HİKAYENİN KAHRAMANI?

Bugün Kadınlar Günü olduğu için Kadın üzerinden bir söyleşimiz var. Hepimizin bir yaşam hikayesi var. Hikaye nasıl olursa olsun, her kadın kendi hikayesinin baş kahramanıdır. Ve kendi hikayesindeki yolculuğunu tamamlamak, bütünsel bir yaşamın parçası olmak, onun en derin arzusudur⚘
Bu nedenle, hedeflerine doğru yol alırken kendi içsel gücünün farkında olmalı, potansiyelini açığa çıkarmalı, yaşamda kendini güçlü bir şekilde ifade etmelidir. 

CUMHURİYET KADINLARINA

Tüm dünya emekçi kadınlarının, kadınlar günü kutlu olsun…
Dünya Emekçi Kadınlar Günü aslında bir kutlama değil Anma günüdür. 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı. Kadın hak ve özgürlükleri için mücadelede böyle başladı.
Kadın hakları için tüm dünya çapındaki mücadele aslında yeni başladı sayılır, daha yapılacak çok şey var. Özellikle kadına şiddetin her gün arttığı bir ülkede yaşıyorsanız kadın hak ve özgürlükleri sizin için daha büyük bir önem taşır.
Biz Türk Kadınları Cumhuriyetimizin bir kazanımı olarak Ata’mız sayesinde bazı hak ve özgürlükleri Avrupalı kadınlardan  önce kazandık. Örneğin seçme ve seçilme hakkı gibi. Ayrıca  Atamızın tüm devrimleri kadını bir üst realiteye yükseltti. Kıyafet devrimi, harf devrimi gibi tüm devrimleri Türk Kadınının da yükselişini ve sosyal hayata katılımını sağladı. Bizim Cumhuriyet Kadınları olarak bu devrimlere borcumuz var.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Kadınları için şunları söylemiş:
“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”                      
 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Gezegenimizde,  14. YY dan başlayarak 16 YY.  da  kapsayan Rönesans hareketi  ve 1789-1799 yılları arasındaki Fransız Devriminden sonra insanın merkezde olduğu yeni bir dönem başladı. İnsan  bu bağımsızlık hareketlerinden sonra inanç meselesini  dışlamaya başladı. Son üçyüz yıldır olan  gelişimi ise dünya insanlığının en hızlı gelişimidir. Bu bireysellik ve bilimin ön plana alındığı dönem evrimsel açıdan çok gerekliydi ama bazı sapmalar da olmadı değil.
İlkel dediğimiz o eski  insanların bugünkü insandan daha çok  kendinden yüksek güce inandıklarını görüyoruz.  Bu insanlar kendilerinden yüksek bir gücün farkındaydılar. Ama daha sonra bilim inancın önüne geçti, bilime önem verilmesiyle teknoloji  ilerledi.  İnsanın maddi putlarının olması ve puta ait ritüellerini yaratmasıyla da sistem tıkanmaya başladı. İnsan maddeye tapmaya başladı. Maddesel hazları alırken, alırken giderek şişen benliği ve egosuyla bu maddeden de üstünüm, madde bana hizmet ediyor demeye başladı. Ve bu put maddeyi de aşarak kendisine döndü.
Kısa, kestirme, herşeyi iki günde ele alan insanlar ve öğretiler türedi.  Sonra çeşitli akımlar çıktı, çekim yasası gibi bunları da kötüye kullanmaya başladılar. Şişen benliği ve şişen egosu ile insan canlısı kendine tapmaya başladı. Bu gezegendeki en üst varlık olduğu için de gezegenin en üst canlı modeli oldu. Kendini doğadan ve herşeyden üstün gördü.. Bilim ve teknolojideki gelişmeler, insanın maddeye ve kendine tapması nedeniyle Ataerkil dönem son birkaç yüzyıldır herşeye hakim. Anaerkil dönem tamamen kapandı.Kadının evrensel gizemi yok addedildi. 

İLAHİ DİŞİLİN YERYÜZÜNDE AKTİF OLACAĞI BİR DÖNEM GELİYOR

Ezoterik ve Ruhsal Kaynakların bildirdiğine göre İlahi Dişil’in Yeryüzünde daha aktif ve egemen olacağı bir dönem geliyor. Yaratıcılığın daha aktif, ruhsal yönlerimizi simgeleyen sevginin, hoşgörünün, merhametin, anlayışın ve doğallığın daha egemen olacağı bu dönem, büyük değişimlerin ve yeniden yapılanmanın dönemi.
Şu anda bir karmaşa var, belki biraz ürküyoruz veya panikteyiz ama görünenin ardındaki görünmeyeni de görmemiz gerekiyor ki, ne olup bittiğini anlayalım…Ne oluyorsa, biz uyanalım ve insan olarak hakettiğimiz ruhsal değerlere sahip çıkalım, daha huzurlu ve dingin olalım, dünya okulundan mezun olalım diye yaşanıyor, üzülmek yerine sevinmek gerekir…
Toplumlarda da büyük değişim hareketleri başlamakta ve bu süreç, hızlanarak devam ediyor. Uyanış bir yerlerden başlayınca devamı çorap söküğü gibi gelir. Her toplum bir diğerini tetikler ve aktive eder. Uyanış hareketi yeni bir dünya düzeni gerekli diyor. Bu bilgi yanlış anlaşılmasın, İlahi Nizam ve Kainat’ın verdiği bilgiyle çelişmiyor, okul şu anda zamanı tam da belli olmayan bir süreç içinde kapanacak ama kapanmadan önce bizlerde yeni bir kollektif bilinç oluşmalı ki, okuldan mezun olma hakkı elde edelim. Bazı ekoller buna altın çağ adını veriyor olabilir.
Sıkıntılı süreçler bitince dünyada altınçağ yaşanacak ama bu altınçağ sevgi ve birlik inancına uyanların daha üst realiteye hazırlık yeri olacak çünkü gidilecek sevgi realitesi bunu gerektiriyor. Burada kısa bir süre onun ön hali yani hazırlık aşaması yaşanacak. Bu gerçek bir ayıklanma dönemi. Aslında Altın Çağ yerine Ayıklanma Günleri adı da verilebilir. Ve Uyumlanamamış olanlar devre artığı olacak. O dönemde sevgi planına geçebilecekler ise parlak, aydınlık ve ışıklı geleceklerine hazırlanacaklar…
İnsanların bazı hakikatleri ruhlarında hissetmeleri ve biz kendimize de dünyaya ne yaptık, artık nereden dönebiliriz diye düşünmesi bir bilinç uyanışıdır ve dileyen de buna insanlığın altın çağı diyebilir ama İlahi Nizam’da çok net belirtilen, belli bir süre sonra okulun kapanmakta olduğu ve mezun olanların sevgi planına alınacağı bilgisini değiştirmez.
Tarih içindeki sürece bakacak olursak, her değişim ve dönüşüm hareketinde aktif olan ögenin kadınlar ve gençler olduğu görülmektedir. O nedenle yeni yapılanmalar sırasında dişil enerjiye çok görev düşer. Dişil enerjiyi dengeleyici ve uyumlu bir enerjidir. Aktifleşmesi topluma daha fazla huzur ve dengenin yayılması ile dönüşümün kolaylaşmasına neden olur …

KADININ EVRENSEL GİZEMİ

Uzun süredir gezegenimizde eril ve dişil enerjilerin kullanımı konusunda büyük sorunlar yaşanıyor. Her iki cinste evrensel tamamlayıcılık, Yin-Yang dengelerini unutmuş olduklarından kaotik sorunlar bitip tükenmek bilmiyor.
Budist, Taoist ve Hindu felsefelerinin araştırmacısı, yorumcusu  olan felsefi yazar  Alan Watts bu konuda diyor ki: “
Çağdaş kadının sorunu daha farklı. Kadının içinde güçlü bir erkeksi öğe vardır. Gerçek tehlike onu bastırmasında değil, onun tarafından ele geçirilmesinde yatıyor. Çünkü günümüzde cinsler arası iletişim kopukluğunun sonucu, sorun tahmin edileceği gibi, erkeklerin giderek daha erkeksi, kadınların da giderek daha kadınsı olmaları değildir. İkisi de farklı yönlerde cinssiz olmaya doğru bir eğilim gösteriyor."
Erkek, kadınlıktan gerçek anlamda yararlanmayınca, kadınlar da kendi öz yeteneklerini unutuyor; erkekleri dışlayarak birbirlerinin dostluğuna sığınıyorlar. Sonuç; kadınlar arasındaki erkeksi eğilimler yani kabaca yanlış anlaşılan feminizm, entelektüelliğe duyulan eğilim, iş alanında erkeklerle rekabet, zihniyeti, iki cinsi hızla birbirinden uzaklaştırıyor çünkü roller karışmış durumda. Böylece iki cins de sahte bir erkeksiliğe doğru sürükleniyor. Erkeklerde duygu kopukluğu yaşanıyor yani içlerindeki dişil yönü sevgi, anlayış hoşgörü ve merhameti aktiflemeyi ihmal ettikleri için akıl sürekli baskın çıkıyor.

DİŞİLİK ÖĞESİ

Uygarlığımız neredeyse dişilik öğesinin gölgesinde kalmaktan acı çekiyor gibi oysa, tüm geleneklerde yaşamın bilinemeyen, gizemli, yüzü daima dişidir. Onun en yüce simgesi sudur, çünkü su yaşamın başladığı yerde gizemli derinlerden çıkar, edilgenliği ve derinliği yüzünden her zaman dişilikle özdeşleştirilir
Dolayısıyla Lao-Tzu’nun şu sözlerinin bizim için özel bir anlamı var:
Eril olanı tanıyan ama dişiliğe bağlı kalan kişi
Bütün dünyanın ona doğru aktığı bir kanal olacaktır.
En iyi asker cengaver olmayan,
En iyi savaşçı vahşice davranmayan,
En iyi fatih savaşa katılmayan,
En iyi işveren kendini işçilerin altında görendir;
İddialı olmamak erdemi denir buna;
Göklerin eşliğinde üstünlük kurmak denir buna…
Akıllı her kadın yoluna çıkan şeylerde iddialı olmama erdemini bilir, çünkü en yüce iyilik su gibidir. Tüm varlıklara iyiliği dokunur, tutkuya yer vermez. Ötekilerin aşağı gördüğü yerlerde kalır. O yüzden TAO’ya yakındır. Daima üretkendir, kavradığımız anda elimizden kayıp gider. Onu ancak iki elimizi bir kase gibi bitiştirdiğimiz zaman tutabiliriz.

KADİM KÜLTÜRLERDE DİŞİL ENERJİ

Kadim kültürlerde özellikle kadınlar hem psişik açıdan hem de bedensel  yönden aktiftiler. Bu kadınlar yalnız ekin ekmekle uğraşmazlardı, doğaçlama uygulamalar açısından kendi toplumlarını ayakta tutan kadınlardı.  Kendi dönemlerine uygun şekilde meditasyon yapmayı, öte dünyalarla bağlantı kurmayı, yağmur duasına çıkmayı, kurşun dökmeyi, negatif enerjiyi kovmayı, çocuklarını şifa ile büyütmeyi, otlarla hastalık iyileştirmeyi, şifalı su hazırlamayı, gelecek için rüya ve vizyon görmeyi çok iyi bilirler ve uygularlardı. Şimdi biz sona geldik, devre sonundayız yine aynı noktaya yani başa  dönüyoruz. Bu kaçınılmaz bir ilahi yazgı ve döngü…
Şimdi tüm bu bildiklerimizi uygulama ve gezegenimizi şifalandırma zamanı geldi çünkü aslında her kadın bir şifacıdır.
Bir toplumun değişmesini istiyorsanız o toplumun dişil enerjisini bilinçlendirin. Kadınlar bilinçlendiğinde çocuklar ve eşler de bilinçlenir… Bu açıdan çağımızın kadınlarına çok iş düşüyor…
Dünya yenilenmek için dişil yönünü aktif olmaya çağırıyor…
İnsanlığın kadim bilinç dönemlerinde, bilincimiz Toprak Ana dediğimiz yer küre ile temastaydı. Geçmişin büyük dinleri Dünya’ya Büyük Ana’da derlerdi. Buradaki bilinç, Dünya’nın bu dişi bilinciyle derin bir bağlantıya sahipti; böylece, dişi gizemler ve dişi doğa, bilincin temel ifadeleriydi. Sonra erkek dişinin karşısına dikilmeye başladığında, insanlar yerküre ile olan bağlarını koparıp, özerkliğe yöneldiler. İnsanoğlunun kendi kendini yönetme hakkını idrak etmesi önemli olmakla birlikte, Yerküre’den ve tüm yaşamın birbirine bağlılığından kopmuş olmak çok tehlikeli bir şeydi ve sonuçları oldu, bugünkü kaotik döneme geldik.
Hathor Bilgilerindeki deniyor ki:
“Bugün insan bilinci, Büyük Ana’ya saygı gösterdiği o eski hale geri dönmesi gerektiğini hissetmeye başlıyor ve bu devresel bir gelişme ve ilerlemedir.”    (Tom Kenyon&Virginia Essen)

HER KADININ İÇİNDE BİR KUTSAL ANA, KOZMİK DİŞİ YA DA KADIN KAHRAMAN VARDIR

Her kadının içinde bir kutsal ana, kozmik dişi, kadın kahraman ya da dişil tanrıça vardır ama henüz dışlaşmamış olabilir. Dişil yönü kendi gücüne kavuşmuş; dişille erili kendinde birleştirmeyi başarmış kadın prototipi; kendi derinliğini bilen enerjilerini yerinde, kararında dengeli kullanan kadındır. Kendi karanlığının içinden dürüstçe geçebilen ve ışığını onurlandırmayı öğrenen dişi formudur. Kendi içinde muhteşem olanakları  vardır.  İçindeki mucizeleri ve gizemli yönleri bilir ve o kutsal yönlerini tüm ruhu ve kalbindeki kutsallık ile bütünleştirir. Adeta ışık yayan bir çekim gücüne sahiptir. Herhangi bir odaya girdiğinde, kadın veya erkek ayırt etmeden herkes varlığını hisseder.
Hem gücü hem de yumuşaklığı temsil eder. Bedeni ile barışıktır, bunu rahat davranışları ve hareketlerinden anlarsınız. Güzelliği, ışığı ve sevgiyi temsil eder. Aslında herkese annelik yapar. Şükran doludur, hayat ile birlikte akar. Gözleri ve elleri ile şifa dağıtır.  Hem şefkat hem umuttur, her zaman gerçeği arar. Hayatın gerçeğinin sevgi olduğunu bilir. Sevgiye, sevmeye, sevilmeye aşık bir kadındır. Herşeyle bir sevgi bağı kurmayı becerir. Neşeyi temsil eder ve bunu herkesle paylaşır. Erkeğinin, hassas olduğunu ve bir zamanlar onun geçtiği yollardan korku ile geçtiğini bilir. Onun yaralarının farkındadır ve bu yaraların bir tek sevgi ile iyileşeceğini de bilir. Kendini her hali ile olduğu gibi kabul eder. Böylece herkesi olduğu gibi kabul edebilir.
Dişil yönü kozmik enerjileri kullanır hale gelmiş bir kadın protoipi, kendi hatalarını kabul edebilir ve bu nedenle de kendini tehdit altında hissetmeden herkesin de hatalarını kabul eder. Yardıma ihtiyacı olduğunda çekinmeden yardım isteyen bir kadındır. Kendine ve herkesin sınırlarına saygı duyar. Herkesin gözlerindeki ışığı görür ve onurlandırır. Herşeyin ilahi olduğunu bilir . Hayatında yarattıklarının  sorumluluğunu alan şefkati ve desteğini her koşulda sunabilen bir kadındır.
O kadın İçimizdeki Kadın Kahraman ya da diğer adıylaTanrıçadır …
Tanrıça olmak dışsal bir şey değildir, insan önce kalbinde Tanrıça olur ki bunun da en anlamlı açıklaması sevmeyi biliyor olmaktır. Tanrıça demek herkese uzaktan ve yukarıdan bakan biri demek değil aksine, gönül eğen, seven, anlayan, hisseden, sahip çıkan, şefkat duyan, sarıp sarmalayan, anaç biri demektir…Aynı Tanrıça eril prensibin içinde de vardır. Tıpkı Tanrıçanın içinde bir Tanrı yani eril güç olduğu gibi…
Sembolizm dilinde Tanrı Güneş, Tanrıça ise Ay’la sembolize edilir.Güneş ve ay birbirinin bütünleyicisidir. Herbirimizin içinde bütünlenmeyi bekleyen dişil ve eril yönümüz, yin-yang prensibimiz vardır. Bedenimiz dahi bu artı-eksi dengesi üzerine kuruludur.
Gezegen uyanmak zorunda çünkü içindeki doğal yönü, doğayı ve dişili ihmal etti. Eril yön bu dönem itibariyle daha aktif olduğu, çeşitli sosyal olaylar ve doğal afetler, kaos, savaş ve benzeri durumlar giderek artacağı için gezegenimizde dişil enerjiyi sembolize eden  sevgi, şefkat, merhamet  gibi yönlerin açığa çıkarmaya yarayacak. Yaşadığımız ve yaşayacağımız olaylara bir de bu açıdan bakabiliriz. Kabalaşmış ve vahşileşmiş güçlerin kendi içlerinde denge arayışları. Dişilin eril yönünü güçlendirmesi, erilin de hem içindeki hem dışındaki dişile saygı ve sevgi duymayı öğrenmesi için, kozmik bir dengenin yeniden tesisi için yaşanan çok şey olacak…
İçimizdeki Kayıp  Kahramanlar hayatlarımıza geri dönmektedir! 

DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK KADIN GRUPLARI

Dünyamızda insanlığın evrimi için meşaleler taşıyan kadın grupları bulunuyor.
Bu kadınlar nadir, eşsiz, kadim dişil ruhunun mücevherleriyle yüksek derecede süslenmişlerdir.
Bu kadınlar algıların ötesinde bir cesaret, esneklik ve azim sahibidirler.
Bu kadınlar kendilerini bu gezegende yeniden bulabilmek için binlerce yıl sessizce yürümüşler,  derinlerdeki dişil ruhu insanlık ve dünya için yeniden uyandırma görevini üstlenmişlerdir.
Shakti'nin eterik mabedlerinde onun her formunda birer birer ortaya çıkıp, dünyanın çorak toprağına ayaklarını bastılar. İlahi Sevgi'nin yayılan ışıltılarıyla pırıl pırıl parlayarak, elleri Dünya'nın ruhundaki yaralara dokunan ve bu yaraları sevgiyle iyileştirmek için kendiliğinden hareket eden kadınlar onlar...
Uyanmış kadınlar kendilerini "zamanımızın kurtarıcıları" olarak ortalara atmazlar. Sessizdirler…Çoğunlukla yoğun bir işe yarama duygusuyla  kendini adama, disiplin ve  sınırsız bir  misyona bağlılık haliyle yürümeye çalışırlar.
Bu kadınlar Tanrısal Şuurun bastırılmasından kaynaklanan birikmiş duygusal acılara derin dalışlar yapar. Bu dişil yaranın yükü kaçınılmaz olarak bu yaşam dönemlerinde gezegen düzeyinde  kriz noktasına ulaşacak ve onları derin bir kendini şifalandırma ile uyanma haline sokacaktır.
Bu kadınlar kendilerini şifalandırdıklarında, domino etkisi halinde, gezegende bir şifalandırma ve dönüşüm etkisini alevlendirecekler…
(Genç Astroset-Kristal Çocuklar ve Kristal Genç Yürekler/ Çev: Işık Uçkun)

DİŞİL ENERJİNİN GEZEGENE İNDİRİLMESİ

Dişil enerjinin;  ruhsallığı bilen, tanıyan, iyi, doğru, temiz ahlaklı, yeteneklerini ve gücünü  pırıl pırıl temiz enerjilerle kullanan kadınlar tarafından hızla gezegene indirilme zamanı geldi.  Bu enerji transformasyonunda sayı önemli değil, aslında kişiler de önemli değil her zaman değişebilir. Burada önemli olan erkek egemen toplum düzeninin sonuna gelinmiş olması ve kadınların ruhsallığı indirecek hale gelmiş olmaları. Kadınlar da duygusal oldukları için eril enerji gibi ruhsal enerji indirmekte zorlanıyorlar, ancak ruhsal eğitim almış, İsa'nın dediği gibi Tanrı'nın melekutuna girebilmiş, yani duygusallığı ve olumsuz kadın özelliklerini aşmış, bir tür kadın er, kadın vazifeli haline gelmiş olanların hızla ruhsal enerjileri yeryüzüne indirmeleri gerekiyor, dünya sıkışmaya başladı.
Kadının daha doğrusu dişil enerjinin taşıdığı doğa anaya ait bilgilerin, verilerin yeryüzüne inmesine gerek var. Sevgi, analık, merhamet, şefkat gibi dünyayı sarıp sarmalayacak enerjiler dişil enerjiyi simgelediği için bu konu önemli. Şu ara sorumluluğunu taşımayı bilen kadın yönümüzü aktive etmek ve dikkatimizi gezegene çevirmek yeterli. Tıpkı evladımızı koruduğunuz gibi, gezegene de şefkat duymak ve onu üzerindekilerle birlikte koruma isteğimizin artmasına gerek var. Gezegen altüst olacak, bu konuda birşey yapmak kimsenin haddi değil ama şefkat duyulabilir çünkü üzerinde uyanacak başka ışık işçileri veya iyi yürekli insanlar var onlara gereken enerjinin indirilmesi için manevi anlamda harekete geçme zamanındayız.
Dişil enerjinin inişini kişilere sayılara bağlamayın onlar eskiden sizleri motive etmek için verilmiş sembollerdi şimdi asıl vazife başlıyor dişiler için.... her iki enerjinin inişinde de denge olmalıdır, eril ağır basıyor denge bozuluyor, dişiller hep duygusallıkla ve onların Tanrı'nın cennetinden uzak tutacak konularla meşgul.
Siz dengede olun ki, bu enerjiler rahatlıkla sizi aracı yaparak insin...

DİŞİL YÖNÜMÜZÜ GELİŞTİRMEK İÇİN ÖNERİLER: 

-Bireysel bilgiyi toplarken gözlerinizin ötesindekini görmeye çalışın. Düzenli olarak kendi davranışlarınızI ve diğerleriyle olan iletişim ve çevrenizle olan bağlantınızı gözden geçirin.
-Kendi bedeninizle, imgenizle ve sezgisel rehberlik sisteminizin lineer olmayan zekası yoluyla, gerçekliğinizle iletişim halinde olun.
-Parçaları biraraya getirerek büyük resmi görmeye çalışın. Bütüncül yaklaşın.
-Tüm varlık ve yaratımların arasındaki bağlantyı ve evrenin sessz gücüne içsel bağlılığın hayatta kalma, farkındalığı yükseltme ve evrimleşme frekanslarını  arttırdığını fark edin.
Akış
“Büyük acılara, zorluklara, sıkıntılara dayanmış ve hepsini aşmış dişil enerjilerde, kadın formunu kullanırken bazı özellikleri oluşur. Bilin ki, dünyada hiçbir şey boşuna yaşanmamakta.. Ödüle kavuşacak olanlar yine biz gezegen sakinleriyiz… Acılarınıza üzülmek, kurban rolünü oynamak yerine onları kutsayın, acılarınızı sevin; hiçbir şey değişmez değildir, acılar da son bulacaktır. Bu dünyada değişmeyen, yenilenmeyen hiçbir şey yoktur. ..
Sevinin!!! Gezegen dişil enerjiyi kullanmayı öğreniyor, eril enerji dişil yönünü yani sevecenliğini ve ruhsallığını günlük yaşama indirirken, dişil enerjide eril gücünü, harekete geçirecek ve melekutun kapıları her iki cinse de ardına kadar kıyamet adı verilen uyanışla açılacak…”
Bireyler olumlu bir değişim ve daha iyi bir zihinsel sağlık oluşturmak için hayatlarıyla ilgili anlattıkları öykülerini değiştirmeleri ve kendi hayatlarının kahramanları olmaları çok yararlı olur. Şimdi Sinem hanımın bize yaptıracağı uygulamalara geçelim…

Fulya Aykaç-Sinem Demirel Canlı Yayın Söyleşisinden Notlar… (https://www.facebook.com/Astrosetastroloji) 


Geçmiş bir kutlama bu geçen haftanın:))

Hepinize güzel sağlıklı, mutlu, başarılı  bir hafta diliyorum. Ayrıca ramazan ayınız mübarek olsun, bayrama erişmek nasip olsun. 

 
 
Dün son kez gündüz kahvesi içmek için evden çıktım:))
Anneme de kadınlar günü hediyesi almamıştım, sitem etti, ona bir söz vermiştim, Murat isminde bir pazarcı vardı, hazır örülmüş yelek satıyordu, bugün alıcam yarın alıcam derken çocuk işi bıraktı!!!!!!!!!!!!!! 
Baktım geçen gün aynı yelekler çarşıda bir pasajda satılıyor, hemen kahverengi tonlarında bir yelek aldım, beğenmez diye tereddütte idim ama beğendi Allahtan. Hafta başında da 3 renk menekşe almıştım kendisine.
 

Bunlar da benim kendime kadınlar günü hediyem...


Kısa bir migros turumdu, 2 haftadır oksijen gelmiyordu migrosta görünce hemen aldım. 
 
 Saatimi 04:00 de kurdum sahur için ne yesem diye düşünüyorum, en iyisi kahvaltı bana göre...
 

 


Sağlıkla, mutlulukla tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın....

6 yorum: