Ulya, bir heykel sergisi açmak üzere Almanya'ya giderken yıllardır birlikte yaşadığı erkekle yol ayrımına varmış olduklarının farkındadır. Bu beraberlikle aşktan korunmuş ama yüreğini çoraklaştırmıştır. Öte yandan teninde ve ruhunda ilk gençliğinde yaşadığı ve unutmak için çaba harcadığı büyük bir aşkın ve yıkımın izleri vardır. Ulya'nın geçmişini geri çağıran, susamış ruhunu canlandırıp uykudaki bedenini uyandıran, Hamburg'da, onu evinde konuk eden Sina olacaktır. Bu çocuksu genç adam, yirmi yıl önceyle şimdinin garip bir biçimde örtüştüğü bir yanılsamaya, büyük bir altüst oluşa sürükler dingin, durmuş oturmuş Ulya'yı. Eski aşkı, çocuğunun babası 'B'nin imgesi ile Sina'nın varlığı birbirine karışır zihninde. Her şey bir tekrara dönüşmüş gibidir. Yalnızca dört gün sürse de geniş mekân ve zamanlarda gezinen bu serüven, olgun bir kadınla ondan daha genç bir erkek arasında, acıya tanıdık, birbirine yabancı ve aykırı olmanın baştan çıkarıcı duygu ortamında yaşanır. Öyle içten ve yoğundur ki, sessizlik olmazlıkla şiddetlenen bir tutkuya dönüşür. Taş ve Ten; bir aşkın yeniden tasarımı, gecikmiş bir sıçrama anıdır. İki insanın ölümcül acılar, düş yıkımları ve korkularla yazılmış kişisel tarihlerini ve yüreklerini birbirlerine açarken kaybetmeye yaktıkları ağıttır. Bölüşerek suskunluğu aşma duygusu, arzuların ve ruhun dünyasına özgürleştirici bir yolculuktur.
Başrol oyuncusu olmaya, başkalarının yanında kendine ayrıcalıklı bir yer edinmeye çalışan insanlar çekilmiyor.
*****
Aşk bir mucizedir. Suyun ortasındaki bir sandalda korkuyla birbirine sarılmaktır.
******
"Öyle içten, öyle candandı ki sevginiz
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilirsiniz."
Puşkin
*****
İnsanın bir gün apansız ortadan kaybolma hakkı vardır.
*****
Güzel olan şey sevmek, herkes kendini sevmeli ve onu sevecek birini bulmalı. Bize gereken şey bu....
*****
Kimseyi vazgeçilmez bulacak kadar istemedim. İnsan aşkını kendi hırsından korumalı yavrum.
*****
Yalnızlık bana kendi dünyama sahip çıkmayı öğretti.
*****
Herkes baktığı insanı kendi ölçülerine göre tanımlar çünkü ve insan kendini başkalarının gözleriyle göremez.
*****
Heykelci düşünen biri olmalı. Heykel sessizce konuşur. Ona estetik, kimlik ve evrensellik kazandıran yaratıcısının hayatı kavrama biçimidir.
*****
Her yeni aşk, insanı eski bir aşkın küllenmiş anısına çeker.
*****
Bir hayatın ilginç oluşu ya da olmayışı neler yaşadığınla pek az ilgilidir. Önemli olan nasıl ve ne düzeyde yaşadığın....
*****
Büyüklerin acısı çocuk gözüyle görülemeyecek kadar derindedir.
*****
Yönetilirken istenilen biçime sokulabilen insan özsaygısını kaybeder ve bir oyuncak durumuna gelir.
*****
Güzeldim evet ama çiçeklerde hiç uğruna güzeldiler.
Çok güzel bir yazı..
YanıtlaSilsağolun
SilELİNİZE KOLUNUZA SAĞLIK DEĞERLİ YAZARIM ÇOK İYİSİNİZ
YanıtlaSilsağolun.
Silinci aral çok severim yaa tonla kitabını okuduum :)
YanıtlaSilbende okuyacağım inşallah.
SilSelam .
YanıtlaSilBu kitabı ve kadın karakteri, ysşadıklarını, hayata bakışını öyle çok sevmiştim ki...
Bende sevdim ULYA yı
SilSadece kitabın ismi için bile alınır :)
YanıtlaSil:)) konusu güzel tavsiye ederim.
Sil