Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi İlkbaharda, üçüncüsü yazın, sonuncusu sonbaharda gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim” demiş. Sonuncu oğlan, hepsinin de haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu bildirmiş.
Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş, çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişlermiş. Onlara; “bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını ve neye sahip olup olmadıklarını güzelce anlatmış.”
Başkalarının açtığı önyargı yolundan gitmek zorunda olmadığımızı bilin. Atoma bile hükmetmekten bahseden insan, önyargılarına neden hükmedemesin ki?
Bu konu ile ilgili kısa bir anımı anlatayım.
Çalıştığımız bölümde 2 kişiyiz ve vardiya sistemine dönüleceği için 1 kişi daha işe alınmasına karar verildi. Benden bir öneri istediler, kişi önerdim fakat bizim eleman vardiyalı çalışmayı kabul etmediği için bir başkası alındı. Şirkete yeni başlayacak elemana bir gün boyunca oryantasyon eğitimi verilir, arkadaş bu eğitimi insan kaynaklarında aldı. Malum oranın şefide beni fabrikada istemeyen bana istifa et baskısı yapan bayan.
Neyse ertesi gün Müdürüm elemanı getirdi bizim odaya tanıştırdı, artık bizimle birlikte çalışacak dedi, iş gösterin öğretin filan dedi. Ayrılırken de yeni elemanın sırtını sıvazladı,
- Hadi göreyim seni burada tek olacaksın dedi:))
Ay nerdeyse gülecektim:))
Yani şirket olarak biz bir aileyiz denildi)) beni eski fabrikadan devir olan eleman olarak aileye kabul etmediler. Bunu gayet iyi öğrettiler, nerdeyse sağlığımdan oluyordum. Bana çıkış verilmesi gereken noktada çıkış vermediler. Kitap ne diyor mobing gören işten çıkartılır, sonuçta benşi orada istemeyen kişide benim gibi maaşlı çalışıyor, fabrikanın sahibi değil....
İkincisi şirketin biz bir takımız ifadesi var. Eeee eğer biz bir takımsak, bu kişinin tek olma olasılığı nerden çıktı?
Benim bildiğim takımda kaptan yada sözcü olur, yapılan çalışmada herkes ortaktır. Çabasını da gayretini de takımın başarısı için ortaya koyar, tek şahıs başarısına yer yoktur.
Neyse arkadaşa verilen bir ajanda var, o ajanda ile yanıma oturdu. Her işlemi anlatıyorum ve not aldırıyorum. İşimi asla kimseden kıskanmam. İşten çıkarılcak olsam bile mutlaka öğretirim. Sonuç iş benim için deneyimdir, bilgimi saklamadım kimseden hiç.
Aradan bir kaç geçti bir konu oldu şu an hatırlamıyorum içeriğini, bu yeni işe başlayan eleman bana bir bir çıkış yaptı,
- Ben buradaki elemanlara benzemem ayağını denk al dedi.
Hiç bir şey demedim, gidip şefede şikayet etmedim, ispiyonlamadım çünkü öyle bir özelliğimde yok. Olayı akışına bıraktım, sanki o sözü konuşmamış gibi iş ilişkimiz devam etti.
Aradan yine bir ay geçti, yeni alınan eleman yanıma geldi oturdu.
- Abla ben senden çok özür dilerim, Sen bana yukarıda anlatılan biri gibi çıkmadın, beni affet dedi.
Anladım ki bayan şefimiz oryantosyon eğitiminin yanı sıra, benim ondaki izlenimi de ona aktarmış, gülümsedim.
- Tamam, Osman anladığım kadarı ile Nurten seni doldurmuş dedim, Benim o bayanla bir takışmam var. Benden istifa etmemi istedi bende etmedim, kendisi bana takıktır dedim. Bundan sonra insanları başkalarının o kişi hakkındaki izlenimleri ile değerlendirme, kendin senin değerlerine göre nasıl bir insan o yönde tanımaya çalış dedim.
- Tamam abla dedi.
Yıllarca da birlikte gayet güzel çalıştık. Bir uyanıklık yaptı sadece bende saflığıma kabul ettim.
Bir cumartesi günü gece çalışacak;
- Abla kızkardeşim ve eşi bize yemeğe gelecek, benim yerime sen gelsen olurmu gece dedi.
Bende aile birliği sağlanacak bu olay için tamam dedim. Gittim o hafta sonu tatil yapmam gerekirken çalıştım onun yerine. O da pazartesi günü benim yanımda bir hata yaptı, yemek filan yokmuş, oğlunu da yanına almış İstanbul'a Galatasaray maçına gitmiş:))
Bunu benim yanımda anlatarak hayatının hatasını yaptı, bir daha sözüne güvenilmeyeceğini ispat etti, vardiya değişmedim hiç.
Bir de %200 mesaimi elimden almaya çalıştı, Oğlu Efe fabrikayı özlemiş, onu fabrikaya getirecekmiş, ilk önce mesai aklımdan çıkmış tamam dedim, sonra çocuklar uyardı sen ne yapıyorsun mesaini niye veriyorsun diye. Anında mesaimi geri aldım, sen gelme Efe'yi başka hafta getirirsin dedim.
Tabii gıçık kaptı, akabilinde beni 16 saat çalışmaya mecbur tuttular şefle. 16 saat çalışmak iş kanununa göre yasak. Hastalık yok ölüm yok garezliğe yapıyorlar. Bu tür bir sorunu iş çözümcüsü arkadaşın çözmesi lazım. Kendisi de beni istemeyen bayan şef. Kendisine bu durumu aktardım. Benim yapabileceğim bir şey yok mecbur geleceksin dedi. Bende fabrika müdürüne çıktım durumu anlattım:)))
Sonuç vardiyalardan biri iptal oldu:))))
3 kişiyiz 1 kişi 8/18 1 kişi 8/16 1 kişi de 16/24 çalışıyor direkt 8/18 vardiyasını artık iptal ediyorum, bundan sonra çalışma saatleriniz 8/16 2 kişi 1 kişi 16/24 dedi otomatikman 16 saat çalıştırmak istedikleri güne bir kişi çalışmaya geldi:)))))
Bir süre sonra beni yine bunalttılar ve ben depresyona girdim,10 gün filan raporluyum. Dönüşte geldim işime başladım. Şefin odası ile bizim oda arasında cam var. Şef camı açtı;
- Özlem hanım bundan sonra siz devamlı 08/18 çalışacaksınız dedi.
İptal edilen vardiya geri geldi, fakat bir süre sonra ben itiraz ettim. Benim diğer arkadaşlardan hiçbir farkım yok tekrar vardiya sistemine dahil oldum.
Einstein'ın önyargıya ilişkin bir sözü bulunmaktadır: "İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur."
ağaç hikayesi ne güzelmiş. senin deneyimlerde :) adam saf yaa, gs maçını sölemiş bi de, o anda anlamıştır hata yaptığını :)
YanıtlaSilyok anlamadı vallahi:)) stadyumdaki maçı anlatmaya devam etti:))
SilAllah konuşturuyor deep:)
Sil:)
SilMerhaba keyifle okudum :) Bu arada bloğunu hem takibe hemde listeme aldım. Ayrıca son konumu mutlaka oku https bağlantısı için :)
YanıtlaSilhoşgeldin okuyacağım sağol.
SilNe kadar eğlenceli bir işyeriniz var:)) Sabrınıza hayran olmamak elde değil. Bir de yazınızın başında anlattığını ağaç öyküsü bana zaman mefhumunun da önyargı üzerinde etkisini anımsattı. Gençken insan başka oluyor, yaş ilerledikçe daha olgun bir hale geliyor. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Fakat yazdıklarınıza katılıyorum. Önyargılı olsak bile karşımızdaki insanı iyice tanıyana dek bir reaksiyon göstermemeliyiz. Ayrıca yeni alınan elemanın ben diğerlerine benzemem çıkışı şok ediciydi. Önyargı bazen bazı insanların dedikodularından da kaynaklanabiliyor işte. Güzel bir yazıydı, teşekkürler:)
YanıtlaSilİnan bende çok şaşırmıştım. Özellikle büyük bir şirkette eğitimli insanlardan beklediğim davranışlar kesinlikle bu değildi.
SilBeğendiğinize sevindim, sevgiler...
Ne güzel demişsin; atoma bile hükmeden insanlar önyargılarına hükmedemiyor. malesef çok çok fazla toplumumuzda.
YanıtlaSilkesinlikle öyle ve ben birazda toplumdan bu yüzden uzak duruyorum...
SilAğaç hikayesi çok güzelmiş. Çalışma hayatında yaşadıklarınız ise üzücü. Oysaki kadınlar birbirine destek olsun isterim. Ama size bu kadar takan kişi de yine bir kadınmış.
YanıtlaSil