Dünyada yaşarken aslında rüya görmekteyizdir ama aynı zamanda yaşamaktayızdır. Kabir hayatında da uyurken yaşıyoruz.
Cennet kapısından girdiğimizde gerçekten uyanmış olacağız.
Dünya hayatı sanal bir gerçekliktir. Cehennem de sanal bir gerçekliktir. Dünya hayatında yaşarken uykuda gördüğümüz rüyalar da sanal bir gerçekliktir. Hepsi rüyadır ve hepsi hakikattir..Tekamülünü tamamlamış yegane gerçeklikse cennet hayatıdır.
******
Kişi ismiyle müsemmadır.
******
Hayat süreklidir, aralıksızdır ve parçalanamaz. Hayat mütemâdi bir akış içindedir. Hayatın aralıksız ve parçalanamaz akışı ile şuur arasında çok yakın bir münasebet vardır. Hayat, daha başlangıcında geçmişi saklayarak geleceğe hizmet ettirmiştir. Böylelikle de geçmişi şimdiye ve şimdiyi geleceğe ulayarak parçalanmaksızın, kesintisizce devam ede gelmiştir. Zaman parçalanabilir ama hayat parçalanamaz.
******
Kâinat sanal bir evrendir. Cennet ise hakiki evrendir. Herkes kolayca tahmin edebilir ki, dünya iklimi cennet ikliminin bir benzeridir.
******
Dünya hayatındaki bütün maddi nimetlerin asılları cennet hayatındadır. Dünyadaki çilek cennetteki çileğin maddi yapısı ile aynı değildir. Dünyadaki madde katıdır. Oysaki cenneteki madde lâtiftir.
******
Katılık ile lâtiflik arasındaki fark ne miydi? Beden mekaniktir. Katıdır ve fânidir. Sonsuzluk imkanlarına sahip olan ruh ise bedeni aşkındır. Ruh lâtif bile değildir. Deüildir çünkü bir varlığın lâtif olabilmesi için lâtif-madde olması gerekir. Mekanik olan her varlık fanidir. Ruh ise mekanilikten münezzehtir. Ve ruh, cennet hayatındaki latif-maddeden ibaret bedenine nüfuz edecektir. Lâtif-madde bâkidir. Dolayısıyla cennet ve ruh ve lâtif beden sonsuzdur.
******
Beden mekanik olduğu için durağandır. Ruh ise harekettir. Maddeden ibaret olan beden ölçülebilir. Onun hacmi vardır. Halbuki ruh hacimsizdir; hacimsiz olduğu için de ölçülüp tartılamaz. Beden biçimlidir. Ruh biçimsizdir. Beden zorunlulukla malûldur. Oysaki ruh büsbütün hürdür. Ruh hürriyettir.
******
Herşey unutulur ama kokunuz asla.
******
İyi roman kendi okurunu nasılsa bulur.
*****
Ruh ve bedenin ortak noktası hayat hamlesidir. Bedenin işlevi ölüm dediğimiz nihai darbeyle son bulsa bile, hayat hamlesinin sürekliliğinden ötürü ruh yaşamaya devam ediyor.
Maddi bir form olan beden gözlemlenebilir, üzerinde müdahalede bulunulabilir, zaman ve mekân kategorileri içerisinde ele alınıp irdelenebilir. Ve hatta kavranabilir. Oysaki madde yegâne realite değildir. Parçalanmış zamana ve maddi mekâna kayıtlı bulunmayan ruh, bedenin dışına çıktığında, ölüm imkanıyla bedenden sıyrıldığında hürriyetine kavuşur.
Beden maddeden ibarettir ve bütün mevcudiyetiyle hâldedir. Mekanikzamanın hudutlarını aşmayı bırak, zorlayamaz bile. Ruh ise bedeni muhayyile yetileriyle zamanda ve mekânda aşar.
Yekpare zamanın içindeki hayat sürekli bir evrimdir. Bu şu demektir ki, hayat asla geriye dönmez ve asla yinelenmez. Bedenlerimiz mekanik zamana kayıtlıdır. dolayısıyla sebest değildir. Halbuki ruhumuz mekanik zamanın dışındadır; bu sebeple de ruh, hürriyettir.
*****
Roman hayatın aynasıdır.
******
Dahilerin inisiyatif kullanma yetkileri sınırsızdır.
*****
Rüyada yaşananlar tuhaf, anlaşılmaz ama yine de tartışılmaz biçimde gerçektir.
Franz Kafka
******
Yargıçların takdir hakkı varsa, biz yazarların da tasarruf hakları vardır.
******
Hareketsizlik hayatın bütün acılarını arttırır.
******
İnsanın zihinsel ilerlemesi için dikkatten daha önemli bir yetisi yok gibidir.
Charles Darvin
******
Kimse gerçeklikle mücadele edemez. Çünkü kendi kendisiyle mücadele etmiş olur.
Cesar Aira
******
Üç sayısı kapsayıcı sentezdir. Mükemmelliğin ve bütünlüğün sayısıdır üç.
Anemarie Schimmel
******
Maddeden başka bir şey olmayan bedenlerimiz zamanda şimdiye, mekânda ise işgal ettiği yere kayıtlıdır. Oysaki ruhlarımız zamanla da mekânla da kayıtlı olmadığından büsbütün hürdür. Zira ruh ve hayat, maddeden ayrı ve bütünüyle müstakildir. Dünya hayatındaki eylemlerimizin pek çoğu gündelik hayatın gereklerine yönelik yarı otomatlaşmış veya alışkanlıklara dayalı eylemlerdir. Bu da hürriyetin mutlak olamayacağı anlamına gelmektedir. Çünkü maddehareketsizlikten ve geometriden ibarettir. Dolayısıyla madde ve hayat birbirlerinden tamamen farklıdır. Madde, fizik yasalarla işlediği için, yaratıcı ve hür oluşlardan kopuktur. Hayat her hamlesinde yaratıcıdır.
*****
Bizim memlekette bir adam var. Belki otuz yıldır aynı kadınla evli. Senin dediğin gibi, safderun bir kadın. Bir kez olsun o adamın o iffetli karısıyla sokakta yürürken elele tutuştuğunu görmedim. Hayat arkadaşının elini insan nasıl bırakır.
******
Her insan kendi hayatına değer verir.
******
Takdir Allahîndır.
******
Kadınlardan beklediğimiz iffet, erkeklerden niçin beklemeyelim.
******
Temiz kadınlar temiz erkekler içindir.
******
Bir romancının en büyük sermayesi gözlem alışkanlığıdır.
******
Besmele her kapının anahtarıdır.
******
Çağımızda bilim insanlara merhameti yasaklamıştır.
******
Cennet hayatında insanlar arasında nesil farkı olmayacak. Cennetteki bütün insanlar birbirleriyle yaşıt olacaklar.
******
Cennete girmek cehenneme girmekten çok daha kolaydır. Kolaydır çünkü Allah'ın merhameti Allahîn gazabından çok daha ileridir.
******
Ölmeden ölebilmeyi başarabilmiş değilim. Psikanaliz literatüründe buna biliyorsunuzx ki ego deniyor. Kaldı ki mârifet iltifata tâbidir. Her sanatkâr kendi sanatının anlaşılmasını ve takdir edilmesini, yorumlanmasını ve tenkit edilmesini arzu eder. En ağır, hatta insafsızca yapılmış en menfi eleştiri bile bir sanatçı indinde bulunmaz nimettir. Türedi bir eleştirmen kolları sıvar da benim eserimi kamu önünde yerden yere vurursa ben bundan haz alırım. Zira reklamın iyisi kötüsü olmaz. Reklam reklamdır.
******
Her roman bir kurgudur. Her kurgu bir yalandır. Fakat her yalanın arka planında şaşmaz gerçekler saklıdır.
******
Vaktiyle sahabeden kimileri kendi aralarında ileri geri konuşurlar, filan kişi cennetliktir, falan kişi cehennemliktir diye atıp tutarlarmış. Hikaye bu ya.... Tanrı teala sohbet düşkünü sahabeye şöyle seslenmiş: Kim cennetime girecek? kim cehennemde yanacak? Bırakın buna Tanrınız olarak ben karar vereyim!...
******
Bakmak başkadır, görmekse bambaşkadır.
******
Kitabımızda Allah ne diyor? Mealen şöyle diyor: boşuna kafanızı yormayın, ey kullarım! Beni tasavvur etmekten berisiniz.
******
Okuduğun her kitap seni cennete bir adım yaklaştıracaktır. On kitap okursan cennete on adım yaklaşırsın. Yüz kitap okursan yüz adım, bin kitap okursan bin adım yaklaşırsın cennete.
Gazi hazretleri, ömrü hayatında, o kadar meşgalenin arasında belki dört bin cilt kitap okumuştur.
Gazi hazretlerinin okuduğu kitapları değil de içtiği rakıları sayıyorlar kimileri.
******
Hürriyet herkesin hakkıdır.
******
Dünya adlı gezegende yaşamakta olan muhtelif toplumların ve o muhtelif toplumların üyeleri olan milyarlarca bireyin birtakım zaafları, noksanları ve kusurları vardır.
İşte bu olumsuz faktörler sebebiyle toplumlar ve bireyler yeterince tekamül etmekten acizdirler.
,Şu halde bilgili temsilciler dediğimiz kâmil şahıslar tarafından bütün bu ilkel toplumlar ve iptidai bireyler daima gözetim altında tutulmalıdırlar.
Biz buna gözetim toplumu diyoruz.
*****
Kendilerine nezaketen birey dediğimiz şaşkın kişilerin ezici çoğunluğu beşerlikten insanlığa yükselemiyorlar. Keyfiyet böyle olunca da ancak pek az birey beşerlikten sıyrılıp insanlığa ve insanlıktan sıyrılıp kâmil insan mertebesine çıkabiliyor.
Ezcümle: İnsan-ı Kâmil
Bir diğer ifadeyle: Üstün insan
Friedrich Nietzsche'nin söylemiyle : Über- mensch
Yani: İnsanüstü
******
İnsan iyilikle kötülüğün çarpışma alanıdır. Yaşamak güzeldir ve sözü edilen iyilikle kötülüğün bir nevi nesnesi olan insan da evet demelidir.
Büyük gerçeğe varabilmek uğrunda kötülüğü yardıma çağırmak gücünü gösterebilen insan, iyilik düşmanı değil, iyilik arayıcısıdır.
Goethe
******
Beceriksiz insan yığınlarını itaat altında tutabilmenin en kestirme yoluysa korku ve kaygı unsurlarıydı. Basiretsiz insan yığınlarının oluşturduğu yardıma muhtaç toplumun üzerinden baskıyı hiçbir zaman eksiketmememiz lazım geliyordu. Şiddet, gerilim, endişe, tereddüt, huzursuzluk, muhtelif çelişkiler ve biteviye sürüp gidecek buhranlar.
Düzeni sağlamanın yolu kaostan geçiyordu, sizin anlayacağınız.
******
Demokrasi ideali bizim en büyük silahımızdı.
Evet; demokrasi rejimi erdemli bir rejimdi; fakat üstün insanlar olarak bizim sarsak toplumlara dayattığımız demokrasi güdük bir demokratik rejim olmalıydı. Aksi halde toplumlar ve bireyler uyanıklık olacağı için erdemli demokrasi yine de tesis edilemeyecekti.Sonsuz sayıda yanlışlarla sonsuz sayıda doğrular arasında sıkışıp kalmış olan bireyler ise şaşkınlık, tereddüt, endişe, gerilim, ideal, umut, karamsarlık ve iyimserlik gibi karşıt duygular arasında bocalayarak kâh kötümserliğe kapılıyorlar, kâh mutlu ve müreffeh bir aydınlık geleceği düşleyerek avunuyorlardı. Onlara çaktırmadan vaatler sunuyorduk. Bu vaatleri görünüşte politikacılar, entellektüeller, gazeteciler, roman yazarları, sinema senaristleri, bilim insanları ve her cinsten kanaat önderleri üretiyorlardı. Toplumu kuşatmış olan ve tedirginlik verici istikbalde kuşatması muhtemel olan ve tedirginlik verici istikbalde kuşatması muhtemel olan her türden olumsuzlukların tenkitlerini ve hatta öngörülerini yine görünüşte yukarıda saydığım parlak beyinler yapıyorlardı. Topluma umut veren de ve toplumu ikaz eden de onlardılar. Keza onlar, hangi ideolojiyi benimsemiş olursa olsunlar, ürettikleri fikirlerde samimiydiler. Tanrı yoktur diyen bir düşünür ne kadar dürüstse, insanlığı kurtuluşa çağıran dindar bir aydın da o kadar içten pazarlıksızdı. Herkes haklıydı. Bozuk bir saatin günde iki kez doğruyu göstermesi uyarınca farklı fikirlerdeki her münevverin yanlışlarla dolu tezlerinde bir takım doğrular hep vardır.
******
Toplumu oluşturan sarsak bireylere câzip hayaller sunuyorduk. Onları kara ütopyalarla ürkütüyorduk. Devletlerin rejimlerini ustaca tasarlanmış entrikalarla kâh yıpratıyor kâh güçlendiriyorduk. Biteviye düzenler kuruyor ve süreğen düzenekler kurguluyorduk. Bir yandan modern alışveriş mekânlarını çağdaşilerleme vaadiyle topluma dayatırken öte yandan da modern alışveriş çarşılarının insafsızca geleneksel küçük esnafı boğduğuna yönelik haklı tepkilerin kamuoyunda yayılmasını sağlıyorduk. Kamu kuruluşlarındaki işini bilen personelin peyderpey kokuşmasını teşvik ederken kamuoyunu da işbu kokuşmuşluk karşısında kazan kaldırmaya davet ediyorduk. Toplumun yozlaşmasına yardım eden de ve aynı toplumun yozlaşmaya direnmesine katkıda bulunan da bizlerdik.
İşte bu şeytani oyunlarımız sayesinde toplumda ve bireylerde korku, endişe,tereddüt,gerilim,bunalım,karamsarlık,umut,iyimserlik,inanç ve tabiatıyla bencillik dürtüsü ve dayanışma ruhu, sevecenlik ve hoşgörüsüzlük gibi her türden tabii duygular ve itkiler sürgit deveran halinde kalıyor, olumlu ve olumsuzluk kanaatler birbirine karışıyor, neticede şaşkınlık ve beklenti at başı gidiyordu. Böylelikle de kaos düzeni, düzen de kaosu besliyordu.
******
Büyük gerçeğe varabilmek uğrunda kötülüğü yardıma çağırmak gücünü gösterebilen insan, iyilik düşmanı değil, iyilik arayıcısıdır.
Goethe
******
Alıntılar çok güzelmiş. Mutlaka altı çizilmiştir bunların :D
YanıtlaSilTabi ki çizildi ve şimdi silinecek kitap kütüphanenin:)))
SilBu kitabı giderek daha çok merak ediyorum. :)
YanıtlaSilUmarım okur beğenirsin KOHA sitesinden sana en yakın kütüphaneyi bul, orada var bu kitaplar...
Sil