Birine derdinizi anlatmaya başlasanız hemen sözünüzü keser ve kendi derdini sizinki ile yarıştırmaya başlar. Bu yüzden derdini kağıda dökmek gizli bir eylem, bir başkaldırıdır.
Bu kitap birbirini hiç görmemiş iki genç kızın hikayesi. Birbirinden çok farklı ama bir o kadar birbirine benzeyen bu iki kızın hikayesini okurken kendinizden de bir şeyler bulacak ve kitabın etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız. Bazen Betül, Bazen Neşe olacaksınız ve bu hoşunuza gidecek. Bir noktadan sonra sizde Nergis Sokak No: 12`nin bir sakini oluvereceksiniz...
Bu çağın en çok tartışılan neslidir Z kuşağı. 16 yaşındaki yazar bu kitapla bir roman değil aslında bir manifesto yazıyor. Z kuşağından ümidinizi kesmeyin diyor.
Bu ismi aklınızda tutun, hatta unutmamak için bir yere not edin. Betül Öztürk ismini daha çok duyacaksınız...
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Yazarın bu kitabı 16 yaşında yazdığını okuyunca şaşırdım. Aralık 2019 basımlı bir kitap.
Neşe ve arkadaşı yurttan çıkarak ev tutarlar. Zaman içinde evde nereye el atsalar, yazılı kağıtlar bulurlar. Hatta öyle etkilenirler ki, yazılanlardan evi altüst ederler ve yazanı çok merak ederler. Bu yazıları kendileri gibi öğrenci olup onlardan önce evde oturan Betül yazmıştır.
Soluksuz bir günde okudum tavsiye ederim.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Herkes, her şey; kendisinden geriye bir şeyler bırakıyordu.. Ve bu sayede bir sürede olsa unutulmuyorlardı.
******
Hayallerin varsa fiyata takılmayacaksın.
******
İnsanlar bana göre ikiye ayrılır:
Sevdikleri şeyleri kalıcı hale getirmek için rutinleştirenler ve sevdikleri şeyler onlar için sıradan bir hal almasın diye rutinleştirmekten korkanlar..
Peki rutin olan şeyler sahiden kalıcı mıdır? Çoğunlukla o rutinler hayatımızda alışkanlık haline geldikleri için, kendi kendimize hayatımızın bir parçası haline getiririz. Mesela sabah kalktığında kahve içerek ayılabildiğini sanmak...
Bir insan eğer kendi kafasına kahve içmeyi " onu içmeden kendime gelemiyorum diye kodlamışsa, o kahveyi içmeden ayılsa bile vücudu ayıldığını algılayamaz. Çünkü her şey kafamızda başlar ve kafamızda biter. Yani hayatımıza da alışkanlıklarımıza da düşüncelerimiz yön verir.
******
İnsanlar rutin haline getirmiş olduğu alışkanlıklarının çoğunu seçebilir.
******
Herkes karşılıksız iyiliği hak ediyor mu?
Yaşamadan bilemeyiz. Bir musibeti de iyiliği da ancak tecrübe edersek daha iyi anlarız....
*****
Ne kadar seversen ve ne kadar güzel söz söylersen çiçeğine; o kadar hızlı canlanır ve iyileşirler, aynı insanlar gibi....
******
Unutulmak için, önce hatırlanmak gerekiyordu.
******
Ben, senin varlığına tutunuyor, yokluğunda nefessiz kalıyorum.
******
Kızgınlıklarımızdai hayal kırıklarımızda; biz büyüdükçe bize ayak uydurma telaşına kapıldılar. Ve sonunda onlarda büyüdü bizimle.
******
Eskileri özlemek adettendir derler, eskide aradığımız şey masumiyetimizdir aslında.
******
Büyümek için can atıyorsun, yapma. Güzel bir şey değil büyümek. Sen şimdi büyümeyi, araba sürebilmek, zengin olabilmek ve istediğin her şeyi alabilmek zannediyorsun. Öyle değil ama işte. Bunu aklından çıkarma. İnan bana büyüyünce de küçülmek isteyeceksin.
*****
Çocukların duası kabul olur.
******
Hataların yüzünden kendinden nefret etme. Yeri gelince hatalarınla da seveceksin kendini.
*****
Kimisi dışlayacak, kimi seni göğe çıkartacak; hiçbirine aldanma. Sen, sen ol; sadece kendin ol.
******
Yine de insan sevdiğini toprağa vermeden tam olarak büyümüş sayılmazmış. Bunu unutma. Ama büyümek için de sevdiğin birinin ölmesini bekleme. Seni tuttuğun yaslar değil, yaşadıkların büyütsün.
******
Çok düşeceksin, çok. Bazen önündeki engellere takılacaksın, bazen de insanlara. Ama kalkmasını öğreneceksin. Hatta her düşüşünde, daha güçlü kalkmaya başlayacaksın. Buna izin ver. Düşmekten korkma. Ama alışma da düşmeye. İlla bir şeye alışacaksan, güçlenmeye, tecrübelerinin sana yol göstermesine ve acılarına gülmeye alış.
******
Irkçılığın olduğu ülke de zihniyetler, ülke gelişimini bir iple çekiyormuş gibi geri çekerler. Gelişemeyen ülke bununla da kalmaz geriler, kendi ırkının diğer ırklardan üstün tutan insanoğlunun gözü kördür, zihniyeti gibi....
Bu ayrımcılık, insanın kendisine olan saygısını yitirir. Diğer canlılara saygısı olmayanın, kendisine de saygısı olmaz. Ve saygısız olan insanın, kaybedeceği hiçbir şeyi yoktur.
******
Beyniyle düşünmeyi bırakan insanoğlu ikiye ayrılır:
Bir, düşünürken kalbine de danışanlar; onlar bütün- izleri yok edebilecek bir ağırlığa sahiplerdir. Onlar vicdanlarıyla barışıktır; düşünür, mantık terazisinde tartar, kalbin süzgecinden geçirir öyle hareket ederler.
İkinciside, düşünmeyi hepten bırakanlar. Refleksleriyle hareket eden, beynini ve kalbini yormadan hayatını robot gibi idame ettirenler. Bunlarda fevridirler. Faydasızdırlar. Plastik çatal gibidirler, bir işe girişseler hemen kırılır çöpe atılırlar. Bu yüzden düşünmemeyi tercih edip, işlerine geldikleri gibi zarar verirler. Irkçılar, teröristler; hepsi düşünmeyi hem kalbiyle hem de beyniyle bırakan insanlardır. Ve bizim sergilediğimiz hareketler; düşüncelerimizin yansımasıdır. O yüzden insanın düşüncesi aynı zaman da kendisini ifade eder.
******
Aile arasında gurur mu olurdu? olmazdı.... olmamalıydı....
******
Gelecek için yaşamak, sonucu belli olmayan bir maç için kutlama yapmak gibi bir şey. Bir garantisi yok yani.
******
En güzel yaşayan insanlar, yarın ölecekmiş gibi yaşayanlarmış. Yani üzüntüsünü, sevincini, aşkını, öfkesini, ona yaşadığını hissettiren her şeyi, yarına ertelemeden bugün yaşayan insanlar asıl yaşayanlarmış.
******
Geçmişle, ondan ders almak dışında, muhattap olmamalıyız. Yoksa takılır kalırız orada. Yerimizde sayarız. Tekleriz. Bozuk kaset gibi sürekli aynı yeri çalarız. Ne kendimize bir şey katarız ne de çevremize. Ancak ilerlemek istiyorsak, içimizdeki sürekli gelecek planı yapan tarafımızın üstünü örtmeliyiz.
******
Bugün de yaşamak, yeniliklere açık olmak demektir. Tadını çıkartmak demektir. Ve yarına çıkacağımızın garantisi olmadığını bilmek, kıymet bilmek demektir.
******
Yarın ölecekmiş gibi yaşarsak, bir şeylerin değerini henüz kaybetmeden anlayabiliriz. Fakat gelecek planı yapmaya devam edersek, daha neye değer verdiğimizi bilmeden ölebiliriz.
******
Hayal kurmak iyi ve sağlıklıdır. Ama bir hayale sarılmaya çalışmak vahşi bir hayvanı evcilleştirmeye çalışmak gibidir, yahut bir girdap.
*****
An gelir hayat, asla ile başlayan tüm cümlelerimizi oldurtur.
******
An gelir hayat itiraf edemediklerimizi bülbül gibi şakıtır.
Herkesin dilinin ucuna kadar gelip, son anda u dönüşü yapan süyleyemediklerimizdir; itiraflar. Bazen itiraf edince üstümüzden tır geçmiş gibi eziliriz, bazen de tüy gibi hafifleriz. Kimi zaman birini kaybeder, kimi zaman da kazanırız. Fakat yolun sonunda, kaybettiklerimizde, kazandıklarımızda bize kalır. Bizimle kalır. Her itirafın sonu, biraz yalnızlık bulaştırır kişiye. Bunu göze almak, bir şeyi itiraf etmekten daha zordur kimi zaman. Ama öyle bir an gelir ki, kalbimizin de beynimizin de onayına gerek duymayız. sadece serbest bırakırız, içimizde bağladığımız itiraflarımızı.
*****
Ve an gelir hayat, kelimelerin yetersiz kaldığı anlar yaşatır bize. "İyiki"lerimizi keser atar hayatımızdan, kimsesiz bırakır bizi. Gece olduğunda yabancılık çekmeyiz artık. Çünkü insanların yalnız yastığıyla paylaştığı yaralarınıi biz zaten hiç örtememişizdir.
******
Belki de en adaletli yer mezarlıktır; yeryüzünde.
*******
Yalnız alışamadığım bir şey var ki, o da mezarlıklara dikilen çiçekler. İnsanlar yaşarken önemsemediklerini, ölünce baş tacı yapıyorlar. Sonrada susmayan vicdanlarının ağzını fermuar gibi çekip kapatabilmek için onlarca çiçek alıyorlar. Bir yandan, ölen insanların kendi canlarını, üstlerinde çiçeklere verdiklerini düşünüp tebessüm etsem de diğer yandan ziyaretçiler için basit bir gösterge olduğunu düşünüp; üzülüyorum.
******
Ölüm bu, ne zaman geleceğini bilsek bile; kovmak için neler yapmayız ki....
******
Dünyanın ne kadar çirkinleştiğini, yas tutmak yerine mezarlık yarıştıran insanlardan anlayabiliriz.
******
Bir yeri güzel yapan şey içindeki insanlardır. Ve o güzellikleri de ancak yaşayan insanlar görebilir. Benim güzellikten kastım ise: O evde yaşanan anılar, biriktirilen hayaller, kurulan bağlar, hissedilen duygular ve söylenen sözlerdir. Bu güzellikler de yalnız aynı evin içinde yaşayan insanlar arasında bulunur. Onlara özeldir bu güzellikler. Ve yalnız onların tatması gerekir bu güzelliği.
******
Anahtar özgürlük değildi, hem de hiç değildi. Seni bekleyen birinin olmadığını ispiyonlayan bir demir parçasıydı sadece.
******
Dertler sığmamış bulutlara, yağmur olup taşmışlar.
******
İnsan birini kaybedince, onu hatırlatan her şeye sarılıyor.
******
KİTAPTAN MÜZİKLER;
16 yaşında kitap yazmak mi ben şok. 😲😲
YanıtlaSilBen de şaşırdım
SilYetenek böyle bir şey demek ki .
YanıtlaSilkesinlikle yaşı okuyunca şaşırdım resmen
SilHarika bir paylaşım. Gençlerin kendilerine güvenerek güzel işler başarmalarına çok seviniyorum. Kitap ilgimi çekti, okumak isterim.
YanıtlaSilEsen kalın.
Beğeneceğinizi umarım. Sevgiler
SilGenç yazarları okuyorum ama 16 yaş gerçekten çok genç. Yazarı tebrik ederim. Ben o zamanlar kompozisyon yazarken zorlanıyordum :-)
YanıtlaSilBen severek okudum bu kitabı güzeldi. Kalemine sağlık yazarın.
SilGirişteki cümleler enfesss.
YanıtlaSil