Kirpi İkilemi (Hedgehog's Dilemma)
Kirpi İkilemi, Sigmund Freud tarafından kavramsallaştırılan, insanların başkalarıyla olan yakın ilişkilerinde karşı karşıya kaldıkları ikilemi anlatan bir metafordur. İnsanlara çok yaklaştıkça dikenlerinin batması ama insansız da kalamıyor oluşumuz bu ikilemin en yalın ifadesidir.
Kavramın kökeni, filozof Arthur Schopenhauer tarafından kirpiler hakkında anlattığı bir gözleme dayanır:
"Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar."
İnsanların karşılıklı olarak sıcaklığa ihtiyacı var. İnsan olmak, yakınlık kurmak ve şefkat beslemek demektir ancak hem sosyal kurallar hem de insan doğası bizi başkalarına gerçekten yaklaşmaktan alıkoyuyor. Yalnızlık ölümcül bir yara gibi lakin yalnızlıktan kurtulmak için bir araya geldiğimizde sürtüşme, kızgınlık, saldırganlık ve hatta savaş riski de artar. Bu kötülükler temel insan doğasının yan ürünleridir ama kaçınılmazlar...
Freud özellikle bu ikilemle çok ilgilenmiştir. Neden sevdiklerimizden geri çekiliyoruz? Neden incinmekten bu kadar korkuyoruz? Kaygı ve depresyondan mustarip olanların başkalarından yardım araması neden bu kadar zor? Bu ikilemi ebeveynlerle çocuklar, arkadaşlar, kardeşler ve sevgililer arasında sıkça görebiliriz. Meşhur Japon anime dizisi Neon Genesis Evangelion'da da ifade edildiği gibi: "Ne kadar yakınlaşırsak, birbirimizi o kadar derinden yaralarız."
Genellikle Kirpi İkilemi, insanın başkalarına karşı iç duvarlarını yıkmadaki acizliğinin bir metaforu olarak görülür. Şadi Şirazi yüz yıllar önce "insanlarla münasebetin ateş ile münasebetin gibi olsun; çok fazla yaklaşma yanarsın, çok fazla uzaklaşma donarsın" demişti!
İnsanın cehennemi de yalnızlık cenneti de. İnsan doğası garip ve anlaşılmaz; bir yandan da başkalarının kesin yokluğunu arzularken öte yandan dostluğun güven veren sinyallerinden mahrum kalmayacagimiz kadar da yakınımızda bulundurmak için muazzam bir altyapı inşa ediyoruz. Buna bazıları networking diyorlar.
Hep ikisini bir arada istiyoruz: Bir yandan dikkatimizi kendi başarısızlıklarımız ve yapılacaklar listelerimizden başka yönlere çekerken, diğer yandan başkalarının varlığının ve ihtiyaçlarının doğurduğu o zahmetli yükümlülüklerden kurtulmak istiyoruz. O zahmetli yükümlülüğünün adına daha akademisyen olanlar toplum, bazıları "elalem ne der", bazıları da mahalle baskısı diyor!
Kaynak: Journal of Personality and Social Psychology
Hepinize güzel, sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum. Kış hazırlıkları ile uğraştığımız için pek yazı giremiyorum. Hatta kütüphaneden aldığım bir kitabı bitiremedim, teslimata gittiğimde tekrar aldım.
Haftada 2 gün pazar işine devam, bundan 15 gün önce sergide ağbimle konuşurken benim adımın seslenilmesi ile saç diplerimden ayak parmaklarına kadar ateş attım. 10 yıl öncesi çalıştığım şirkette bana mobing uygulayan, benimle, ailemle, evimin mevkisi ile alay eden kişi idi. 16 yıl çalıştığımız şirkette bana hal hatır sormayan kişi bana nasılsın diyordu, yüzüne bakmadan iyi iyi dedim elimlede yürü git hareketi yaptım gitti. Bu dedim şimdi bana takan bayana da haber verir, bayan da haftaya damlar diye düşündüm ve dediğim gibi oldu, haftasına da bayan geldi, pazar yerinin 6 tane giriş kapısı var ne hikmetse direkt benim olduğum taraftaki kapıdan girdi. Ben bunu görünce kafamı çevirmedim, direkt bakışlarımı karı koca onların üstünde tuttum. Kadın bana bakmıyor ama kocası bakıyor ve benden haberleri karısına iletiyor, benim sergiyi geçtiler karı koca kahkayı bastılar, gülünecek ne varsa artık. Böyle kocalarda var demekki karısının peşine takılıp takıştığı bayana getiren pislikler. Zaten ilk yapan bir terbiyesiz gördünse gördün beni ne haber veriyorsun, sana müjde parasımı veriyorlar yoksa?
İnsan üstüne insan salmak diye buna diyorum. 96 haftadır sergi açıyoruz, gelmedi de senin gelmenden sonra niye teşrif etti???????
Tam yaram kapandı derken yeniden yaramı açtılar:((((
Biliyoruz ki bütün acılar bir gün geçer.
Bütün fotoğraflar sararır. Yara kabuk tutar kapanır. Bir sabah yine taze ekmek ister canın kahvaltıda. Bir fincan sade kahve. Demli bir çay ister akşam üstü olunca. Sokakta mevsimi fark edersin aynada kendini. Önceleri belli belirsiz sonra gamzene kadar gülersin. Şarkılar mırıldanır, çekmecelerde renkli kalemlerini ararsın. Kuşlar gelir konar dallarına. Kırıldığın yerden çiçek açarsın.
Bütün acılar bir gün geçer. Ya da alışırsın...!
Frida KAHLO
Bütün fotoğraflar sararır. Yara kabuk tutar kapanır. Bir sabah yine taze ekmek ister canın kahvaltıda. Bir fincan sade kahve. Demli bir çay ister akşam üstü olunca. Sokakta mevsimi fark edersin aynada kendini. Önceleri belli belirsiz sonra gamzene kadar gülersin. Şarkılar mırıldanır, çekmecelerde renkli kalemlerini ararsın. Kuşlar gelir konar dallarına. Kırıldığın yerden çiçek açarsın.
Bütün acılar bir gün geçer. Ya da alışırsın...!
Frida KAHLO
Birinin sizi ne kadar sevdiğini bilmek istiyorsanız, size karşı ne kadar sabırlı olduğunu görmelisiniz. İnsan sevgisinde sabır şu anlama gelebilir: "Seni olduğun kişi için seviyorum, hatta olma potansiyeline sahip olduğun kişi için daha da çok seviyorum ve bu nedenle senin yanında kalmak ve en iyi versiyonuna ulaşmana yardımcı olmak istiyorum." Sabırlı sevginin güzel yanı, zaman geçtikçe daha da güçlenmesidir. Bu güzel bir korelasyondur. Tütsü gibidir, ne kadar çok yanarsa o kadar güzel kokar. Sabırlı sevgi, tohumu ağaç olmadan önce bile sevmek demektir. Sabırlı bahçıvana ağacın meyvelerinin verilmesi doğrudur, onlar ağacın en iyisini hak ederler. Tohum toprakta gözden kaybolduğunda bile onu sürekli sulamış ve onunla ilgilenmişlerdir. Belki tohum bile kendinden şüphe etmiştir ama sabırlı bahçıvan, etrafı toprakla çevriliyken ve kendini yapayalnız hissederken bile onunla ilgilenerek ona güvence vermiştir.
Gerald Rapsing
Gerald Rapsing
Erdemli kişinin "pişmanlıklarımdan kurtulayım" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi erdem geliştirmeye başladığında pişmanlıklar kendiliğinden yok olur.
Pişmanlıklarından kurtulmuş bir kişinin "halimden memnun olayım" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi pişmanlıklardan kurtulduğunda halinden memnuniyet kendiliğinden doğar.
Halinden memnun olan insanın, "neşeli olayım" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi halinden memnun olduğunda neşe kendiliğinden doğar.
Neşeli olan bir insanın "bedenim huzurlu ve rahat olsun" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi neşeli olduğunda huzur ve rahatlık kendiliğinden doğar.
Huzurlu ve rahat olan insanın "içsel mutluluğa ulaşayım" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi huzurlu ve rahat olduğunda içsel mutluluk kendiliğinden doğar.
Mutlu olan kişinin "samadhi'ye (derin bilinç hali) gireyim" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi içsel mutluluğa ulaştığında samadhi kendiliğinden doğar.
Samadhi'ye giren kişinin "olguları gerçekte oldukları haliyle göreyim (bilgeliğe ulaşayım)" diye niyet etmesine gerek yoktur. Kişi samadhi'ye girdiğinde olguları kendiliğinden gerçekte oldukları haliyle görür.
Buddha
Geçen pazartesilerden bir gün sergiyi açtık, sergi açtığımız yerde böyle bir rögar kapağı var. Sergi kurarken demir ayaklarda bu kapağı yarılıyorum ben. Oturuyoruz, ağbimde serginin rögar kapağı tarafında oturuyor. Gözleri görmediği için beyaz bir boruyu (doğalgaz borusu) baston olarak kullanıyor. Hacı ağbiyle şaka yollu bu baston bu kapağın deliğinden aşağıya düşerdi düşmezdi konuşması var ve bayağı güldük bu konuşmaya. Hacı ağbi gitti saat 13:00 oldu, ağbim acıktım dedi. Erzak çantam var soğutuculu içinde nevale ekmek falan var, ekmek arası birşeyler hazırladım, yedi, suyunu içti yine oturduğu aynı yere oturdu, elindeki bastonu sergi üstüne yan tarafa koymuştu, o sopa sergiden rögar kapağına doğru hareket etti ve deliklerden birinden içeri düştü. Saatler önce gülüştüğümüz olay gerçekleşti ve biz şaştık kaldık.
Kütüphaneden yeni aldıklarım...
Pazartesi migrosa gittiğim günlerden bir gün..
Tekrardan iyi haftalar....
Güzel bir yazı olmuş kirpi ikilerini hiç duymamıştım ama nekafar da doğru
YanıtlaSilBeğeni için sağolun
SilBilmediğimiz şeyleri birbirimizden öğrenmek güzeldir.
SilŞiirlerde çok güzeller😌
YanıtlaSilSağolun
SilBen pazarda kendi bahçesinde ürettiklerini ya da kendi el emeği ürünlerini satanlara bayılıyorum. Hem ürünleri çok güzel oluyor hem de kendi elinin emeği ile aile bütçesine katkıda bulunmaları saygı duyulacak, takdir edilecek bir davranış. Size hayırlı kazançlar dilerim, emeklerinize sağlık :)
YanıtlaSilKirpi ikilemi bildiğim ve çok da doğru bulduğum bir mevzu. Toplumsal yaşam hayatlarımızın mecburi bir parçası olduğu için gerekli mesafede durmak önemli. Ateşten yanmayacak kadar yakın, soğuktan donmayacak kadar uzak olmak deyince ise aklıma aşk geliyor. Aşk da aynı ateş gibi, yokluğu insanı dondurup öldürebilir ama fazla yakınında durmak da yakabilir.
Yazınız için teşekkürler, keyifli bir okuma oldu benim için :)
Köylükesimi deriz biz burada onlara ve pazarda orta yer onlara aittir. Keyifle keçi peyniri, yağlı taze fasulye, semizotu, poy, minik mercimek, kuru soğan severek alırım onlardan. Beni de tanırlar ne aldığımı bilirler, sergimizi kurarken ayak üstü uğrar şundan şundan şu kadar kilo tart bana koy kenara, sergiyi açayım geleceğim derim ve hemen yaparlar bunu bana sonra gider poşetleri alır parasını öderim. Kışlıklarımın çoğu, bamya, yağlı taze fasulye, mercimek, kuru soğan kilo kilo alır kenara koyarım Allah razı olsun yetiştirdiklerinden bereketleri bol olsun.
SilBen de bu sene kışın lif örüp satmayı düşünüyorum inşallah başarırım.
Aşk mevzudu derin bir konu bu konuda.
Sevgiler,
kirpi bilgisi için tenkyuu :)
YanıtlaSilBir şey değil deep
Sil